|
DÖRDÜNCÜ MEDAR:
Pek çok nevilerde, hattâ gece ve gündüzde, kış ve baharda ve cevv-i
havada, hattâ insanın şahıslarında, müddet-i hayatında değiştirdiği
bedenler ve mevte benzeyen uyku ile haşir ve neşre benzer birer nevi
kıyamet, bir kıyamet-i kübrânın tahakkukunu ihsas ediyor, remzen haber
veriyorlar.
Evet, meselâ haftalık bizim saatimizin saniye ve dakika
ve saat ve günlerini sayan çarklarına benzeyen, Allah’ın dünya denilen
büyük saatindeki yevm, sene, ömr-ü beşer, deverân-ı dünya, birbirine
mukaddime olarak birbirinden haber veriyor, döner, işlerler. Geceden sonra
sabahı, kıştan sonra baharı işledikleri gibi, mevtten sonra subh-u kıyamet
o destgâhtan, o saat-i uzmâdan çıkacağını remzen haber
veriyorlar.
Bir şahsın müddet-i ömründe başına gelmiş birçok
kıyamet çeşitleri vardır. Her gece bir nevi ölmekle, her sabah bir nevi
dirilmekle emârât-ı haşri gördüğü gibi, beş altı senede bil’ittifak bütün
zerrâtını değiştirerek, hattâ bir senede iki defa tedricî bir kıyamet ve
haşir taklidini görmüş.
Hem, hayvan ve nebat nevilerinde üç yüz
binden ziyade haşir ve neşir ve kıyamet-i nev’iyeyi her baharda müşahede
ediyor. İşte, bu kadar emârat ve işârât-ı haşriye ve bu kadar alâmat ve
rumuzât-ı neşriye, elbette kıyamet-i kübrânın tereşşuhâtı hükmünde, o
haşre işaret ediyorlar.
Bir Sâni-i Hakîm tarafından, nevilerde
böyle kıyamet-i nev’iyeyi, yani bütün nebâtat köklerini ve bir kısım
hayvanları aynen baharda ihyâ etmek ve yaprakları ve çiçekleri ve
meyveleri gibi sair bir kısım şeyleri aynıyla değil, misliyle iade ederek
bir nevi haşir ve neşir yapmak, herbir şahs-ı insanîde kıyamet-i umumiye
içinde bir kıyamet-i şahsiyeye delil olabilir.
Çünkü, insanın
birtek şahsı, başkasının bir nev’i hükmündedir. Zira, fikir nuru, insanın
âmâline ve efkârına öyle bir genişlik vermiş ki, mazi ve müstakbeli ihata
eder; dünyayı dahi yutsa tok olmaz.
|
Lügatler :
abes : faydasız, gayesiz, boş alâmat :
alametler, işaretler âmâl : ameller, işler,
davranışlar bil’ittifak : ittifakla, birleşerek cevv-i
hava : hava boşluğu, uzay deverân-ı dünya : dünyanın
devreleri efkâr : fikirler, düşünceler emârat :
belirtiler, izler emârât-ı haşr : haşrin belirtileri,
işaretleri hakikat : gerçek ve doğru haşir ve neşir :
öldükten sonra tekrar diriltilerek Allah’ın huzurunda toplanma ve tekrar
dağılıp yayılma haşir : öldükten sonra âhirette tekrar
diriltilerek Allah’ın huzurunda toplanma hebâen : boşu
boşuna hikmet : herşeyin bir gayeye yönelik olarak, anlamlı ve
tam yerli yerinde olması hilâf : aykırılık ihsas etme
: hissettirme israf : savurganlık işârât-ı haşriye :
haşrin işaretleri kat’î : kesin kemâl :
mükemmellik kıyamet : dünyanın sonu, varlığın bozulup
dağılması kıyamet-i kübrâ : büyük kıyamet kıyamet-i
nev’i : bir tür ve cinsin ölüp dirilmesi mahiyet-i hakikiye
: gerçek mahiyet, nitelik mâneviyat : mânevî, soyut
şeyler medar : kaynak mevcudat :
varlıklar mevt : ölüm meyl-i saadet : mutlu olma
eğilimi meyl-i tekemmül : mükemmelleşme
eğilimi mukaddime : başlangıç, öncü müddet-i hayat :
ömür süresi müddet-i ömür : yaşam süresi müşahede :
gözlemek müyûlât : meyiller, eğilimler namzet :
aday nebat : bitki nevi : tür, çeşit ömr-ü
beşer : insan ömrü remzen : işareten rumuzât-ı
neşriye : âhiretteki dirilişin ince delilleri saadet-i
ebediye : sonsuz mutluluk saat-i uzmâ : büyük
saat Sâni-i Hakîm : herşeyi hikmetle ve san’atlı bir şekilde
yapan Allah subh-u kıyamet : kıyamet sabahı tahakkuk :
gerçekleşme tedricî : yavaş yavaş, derece
derece tereşşuhât : sızıntılar, izler teşkil eden :
oluşturan
|