|
Aynen
öyle de, وَ
ِللهِ
الْمَثَلُ
اْلاَعْلٰى
1Hâlık-ı
Hakîm ve Rahîm ve Vedûd, mukteza-yı rahmet ve hikmet ve vedûdiyet olarak
kâinat fabrikasına hareket veriyor. Herbir vücud-u fâniyi çok bâki
vücutlara çekirdek yapar, makàsıd-ı Rabbâniyesine medar eder, şuûnât-ı
Sübhâniyesine mazhar kılar, kalem-i kaderine mürekkep ittihaz eder ve
kudretin dokumasına bir mekik yapar. Ve daha bilmediğimiz pek çok inâyât-ı
gàliye ve makàsıd-ı âliye için, kendi faaliyet-i kudretiyle kâinatı
faaliyete getirir. Zerrâtı cevelâna, mevcudatı seyerâna, hayvânâtı
seyelâna, seyyârâtı deverâna getirir, kâinatı konuşturur, âyâtını ona
sessiz söylettirir ve ona yazdırır. Ve mahlûkat-ı arziyeyi, rububiyeti
noktasında, havayı emir ve iradesine bir nevi arş, ve nur unsurunu ilim ve
hikmetine diğer bir arş, ve suyu ihsan ve rahmetine başka bir arş, ve
toprağı hıfz ve ihyâsına bir çeşit arş yapmış; o arşlardan üçünü
mahlûkat-ı arziye üstünde gezdiriyor.
Kat’iyen bil ki, bu Beş
Remizde ve Beş İşarette gösterilen parlak hakikat-i âliye, nur-u Kur’ân
ile görünür ve imanın kuvvetiyle sahip olunabilir. Yoksa, o hakikat-i
bâkiye yerine, gayet müthiş bir zulümat geçer. Ehl-i dalâlet için dünya
firaklar ve zevâllerle dolu ve ademlerle mâlâmâldir. Kâinat, onun için
mânevî bir cehennem hükmüne geçer. Herşey onun için âni bir vücut ile
hadsiz bir adem ihata ediyor.
Dipnotlar - Arapça İbareler -
Haşiyeler :
1 : “En yüce sıfatlar Allah’ındır.” Nahl
Sûresi, 16:60.
|
Lügatler
:
adem : yokluk, hiçlik arş : Cenâb-ı Allah’ın
sınırsız egemenliğinin ve büyüklüğünün tecelli ettiği yer âyât :
âyetler, deliller bâki : devamlı, sürekli cevelân :
dolaşma, hareket etme deverân : dönüş ehl-i dalâlet :
doğru ve hak yoldan sapmış olanlar faaliyet-i kudret : Allah’ın
güç ve iktidarıyla faaliyette bulunması firak :
ayrılık hadsiz : sınırsız hakikat-i âliye : yüce
gerçek hakikat-i bakiye : devamlı, kalıcı
hakikat Hakîm : herşeyi hikmetle yapan Allah Hâlık-ı Hakîm
ve Rahîm ve Vedûd : Hakîm, Rahîm ve Vedûd olan yaratıcı hıfz
: koruma hikmet : herşeyin bilirli gayelere yönelik olarak
faydalı, anlamlı ve tam yerli yerinde olması ihata etme :
kuşatma ihsan : bağış, iyilik ihyâ : hayat
verme inâyât-ı gàliye : büyük yardımlar,
ikramlar irade : dileme ittihaz etme :
edinme kalem-i kader : kader kalemi, Allah’ın olacak hadiseleri
olmadan önce bilip yazması kudret : güç,
iktidar mahlûkat-ı arziye : dünyadaki varlıklar makàsıd-ı
âliye : yüce gayeler makàsıd-ı Rabbâniye : herşeyin Rabbi
olan Allah’ın yüce gayeleri mâlâmâl : ağzına kadar
dolu mazhar kılmak : eriştirme, kavuşturma medar :
dayanak, sebep mekik : dokuma âleti memlû :
dolu mevcudat : varlıklar mukteza-yı rahmet ve hikmet
: rahmet ve hikmetin gereği müstakbel : gelecek nevi :
tür nur : aydınlık, ışık nur-u Kur’ân : Kur’ân’ın
nuru Rahîm : herbir varlıkta merhamet ve şefkati tecelli eden
Allah rahmet : merhamet ve şefkat remiz :
işaret rububiyet : Rablık; herbir varlığa yaratılış gayelerine
ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi
ve egemenliği altında bulundurması seyelân :
akma seyeran : gezme seyyârât :
gezegenler şuûnât-ı Sübhâniye : her türlü eksiklikten sonsuz
derecede münezzeh olan Allah’ın Zâtına mahsus özellikleri Vedûd
: kullarını çok seven ve şefkat eden, Kendisine çok sevgi beslenen
Allah vedûdiyet : çok sevgi besleme hâli vücud-u fâni
: geçici, ölümlü varlık vücut : beden, varlık zerrat :
atomlar zeval : kaybolma zulümat :
karanlıklar zulümat-ı adem : yokluk ve hiçlik
karanlıkları
|