TESETTÜR - ÖRTÜNME

8 views
Skip to first unread message

Fani

unread,
May 25, 2007, 10:06:35 AM5/25/07
to HAKIKATKERVANI
TESETTÜR -
ÖRTÜNME
En üstün bir varlık olarak yarattığı insanların, dünya
saadetine ahiret selametine kavuşabilmeleri için; hayatlarını düzen ve
intizama koyacak prensipler, emir ve yasaklar koyma hakkı yalnız
Hazret-i Allah'a aittir.
Ayet-i kerime'de:
''Yolun doğrusunu göstermek Allah'a aittir.'' (Nahl: 9)
Kadınlara tesettür farzdır. Dinimiz bakışlardan korunmak,
fitne ve fesadı engellemek, şerefine dil, namusuna el uzatılmasını
önlemek için Müslüman kadınların örtünme ve korunmalarını açık ve
kesin olarak emir buyurmuştur.
Kur'an-ı kerim'de erkek elbisesi hakkında hiç bir
teferruattan söz edilmezken, kadın elbisesi hakkında oldukça geniş
hususiyetler belirtilmektedir.
Allah-u Teala kesin hükmünü bildiren Ayet-i kerime'sinde bu
hususta şöyle buyurmaktadır:
''Mümin kadınlara da söyle! Gözlerini harama bakmaktan
sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Ziynet yerlerini açıp
göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan, (yüz ve eller)
müstesnadır. Baş örtülerini, (göğüs ve boyunları görünmeyecek şekilde)
yakalarının üstüne koyup örtsünler.'' (Nur: 31)
''Cilbab'', kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri,
kadını tepeden tırnağa örten her çeşit büyük örtüdür.
Tesettürü emreden hicab Ayet-i kerime'leri inmeden önce
müslüman kadınlar başörtülerini omuzları arasından salıverirlerdi. Bu
yüzden saçlarının bir kısmı , kulakları, boyun ve gerdanları açık
kalırdı.
Tesettür emri geldiğinde, hiçbir kadın kalmayıp başlarından
aşağı hemen örtündüler. Bu emr-i şerif zaten fıtratlarına da uygundu.
Hazret-i Aişe -r.anha- Validemiz buyururlar ki:
''Allah-u Teala Mekke'den Medine'ye hicret eden muhacir
kadınların iyiliğini versin. 'Başörtülerini yakalarının üstüne koyup
örtsünler.' Ayet-i kerime'si indiği zaman, entarilerinin eteklerini
keserek başlarını örttüler.'' (Buhari)
Resul-i Ekrem -s.a.v- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde
kadınların vücud hatlarını belli eden ve şeffaf elbiseler giymelerini
yasaklamıştır:
''Cehennemlik bazı kadınlar vardır ki, örtülü fakat
çıplaktırlar. Her iki tarafa salınırlar. Onlar cennete girmeyecek ve
onun kokusunu da duymayacaklardır.'' (Müslim)
Mümin bir hanımın tesettürü, vücud hatlarını belli etmeyecek
şekilde olmalıdır. Zira Peygamber -s.a.v- Efendimiz ''Allah örtülü
açık kadına lanet etsin.'' diye beddua etmiştir.
Bir gün Hazret-i Aişe -r.anha- Validemiz'in kız kardeşi Esma -
r.anha- üzerinde ince ve şeffaf bir elbise olduğu halde, kendisini
ziyarete gelmişti. Resulullah -s.a.v- Efendimiz ondan yüzünü ters
istikamete çevirerek:
''Ey Esma! Büluğ çağına ermiş bir genç kızın, yüz ve
ellerinin dışında hiç bir yerinin görünmesi doğru değildir.'' buyurdu
ve yüzü ile ellerini işaret etti. (Ebu Davud: 4104)
Hazret-i Aişe -r.anha- Validemiz ise, ince ve şeffaf
elbiseler giymiş oldukları halde yanına gelen kadınlara ''Eğer siz
mümin iseniz, bu elbiseler müminlerin elbisesi değildir.'' demiştir.
Resul-i Ekrem -s.a.v- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle
buyururlar:
''Gözlerin zinası, harama bakmaktır.'' (Buhari)
Göz kalbin anahtarı, bakış fitne ve fesadın elçisi, zinanın
davetçisidir. Onun içindir ki Hazret-i Allah avret yerlerini örtme
emri ile beraber mümin erkek ve kadınlara gözlerini haramdan
sakınmalarını emir buyurmuştur.
Göz görmeyince gönül istemez derler. Çünkü zinaya sebep göz
ile görmektir. Çirkinliklere ve yasaklara bakmak kalp aynasını
lekelendirir. Bu lekelerin çoğalması kalbi karartır. Şehveti tahrik
ederek azgınlığa sebep olur. Düşünceyi bozar. İnsan böylece şeytanın
menziline girmiş olur.
Resul-i Ekrem -s.a.v- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle
buyuruyorlar:
''Kıyamet gününde bütün gözler ağlayacaktır.Ancak Allah için
uyanık kalan gözler, Allah sevgisi ve korkusu ile yaş akıtan gözler ve
bir de haramlardan korunan gözler ağlamayacaktır.''
Tesettür ayetlerinin gelişinden bir müddet sonra idi.
Peygamber -s.a.v- Efendimiz hane-i saadetlerinde Ümmü Seleme -r.anha-
ve Meymune -r.anha- Validelerimizle bulundukları bir sırada iki gözü
de görmeyen Ümm-ü Mektum'un oğlu Abdullah -r.anh- çıkageldi.
Resulullah -s.a.v- Efendimiz ''Ondan örtününüz!.'' diye emretti. Onlar
''Ya Resulullah! Bu zat ama (kör) değil midir? O bizi tanıyamaz ve
göremez ki, ondan neden sakınalım?'' dediler. Bunun üzerine Peygamber -
s.a.v- Efendimiz:
''Siz de mi amasınız, onu görmüyor musunuz?'' buyurdu.
(Tirmizi)
Halbuki Peygamber -s.a.v- Efendimiz'in zevceleri bizim öz
annelerimiz gibidir. Hazret-i Allah öyle emretti. Onlarla hiç kimse
evlenemez, haramdır. Hal böyle iken, onlar bakınız nelere dikkat
ediyorlar ve nasıl itaat edip sakınıyorlar?
O mübarek validelerimizden bir şey istendiği zaman, bir
değneğin ucuna takıp kapının aralığından dışarıya uzattıklarını Ashab-
ı Kiram -R.A- Efendilerimiz rivayet etmişlerdir.
Allah-u Teala, mümine hanımların şereflerinin muhafazası için
tesettüre riayet etmekle mükellef olduklarını beyan etmek üzere Ayet-i
kerime'sinde şöyle buyurmuştur:
''Resul'üm! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına
söyle. Zaruri bir ihtiyaçları olup dışarı çıkmak istedikleri zaman,
dış elbiselerini üzerlerine giysinler. Bu onların ahlaksız kadınlardan
olmadıklarının bilinmesi ve incitilmemesi için daha elverişlidir.''
buyurmaktadır. (Ahzab: 59)
Ümmü Seleme -r.anha- Validemiz buyururlar ki:
''Ahzab suresinin 'Dış elbiselerini üzerlerine giysinler'
ayeti nazil olunca, Ensar hanımları dışarı çıktılar. Giydikleri
örtülerden dolayı sanki başlarının üzerinde siyah kargalar
vardı.'' (Ebu Davud: 4101)
Ayet-i kerime'nin devamında şöyle buyuruluyor:
''Bu onların ahlaksız kadınlardan olmadıklarının bilinmesi ve
incitilmemesi için daha elverişlidir. Allah çok bağışlayandır,
merhamet edendir.'' (Ahzab: 59)
Kadının açılıp-saçılması, erkeklerin nazarını çekmek için
süslenmesi şehvani hislerin uyanıp kamçılanmasına, zinanın çoğalmasına
sebep olur.
Müslüman bir hanım meziyet ve güzelliklerini sadece evine ve
eşine hasreder.
Kadının kocası için süslenmesi caizdir. Bu süsü ile dışarı
çıkması ve yabancılara göstermesi ise şiddetle yasaktır.
Resul-i Ekrem -s.a.v- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde
şöyle buyururlar:
''Güzel kokusundan insanlara duyurmak üzere kokulanan
kadınlar zaniye hükmündedir.'' (Ebu Davud)
''Güzel kokusunu insanlara duyurmak üzere güzel koku kullanan
kadınlar zina etmiş hükmündedir.'' (Tirmizi)
''Kocasından başkasına kendisini tezyine süse kalkışıp
dışarıya çıkan çıkan bir kadın, kıyamet gününde nursuz bir karanlığa
benzer.'' (Müslim)
Abdullah bin Mes'ud -r.anh- buyurur ki:
''Allah dövme yapan ve yaptırana, yüzünün tüylerini
yolanlara, kaşlarını inceltenlere, güzel görünsün diye dişlerini
seyrekleştrenlere, Allah'ın yarattığı şekli değiştirmeye çalışan
kadınlara lanet etsin.''
Bir kadın bu hususta İbn-i Mesud'u kınayınca şöyle söyledi:
''Bana ne oluyor ki Resulullah Aleyhisselam'ın lanet ettiğine
ben lanet etmeyeyim. Bu husus Allah'ın kitabında da vardır.
Allah-u Teala:
''Resulullah size neyi verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse
ondan sakının.'' buyuruyor. (Haşr: 7)'' (Buhari-Müslim)
Kimisi saçlarını boyuyor, tırnaklarına oje sürüyor; kat
olduğu için ve su geçirmediği için cünup geziyor. Kimisi de saçlarını
ondüle yapıyor, düzeni bozulmaması için kafasını yıkamıyor.
Ayet-i kerime'sinde Cenab-ı Hakk:
''Vakar ile evlerinizde oturun. İlk cahiliyye çağı
kadınlarının açılıp saçılması gibi açılıp saçılarak
yürümeyin.'' (Ahzab: 33)
Resul-i Ekrem -s.a.v- Efendimiz ise Hadis-i şerif'lerinde
şöyle buyurmaktadır:
''Mümin bir hanımın Hazret-i Allah'a en yakın olduğu an,
evinin derinliklerine gömüldüğü andır.
Tesettüre riayet etmeyerek sokağa çıkan kadın, kendisine
bakan bütün erkeklerle zina etmiş gibi günah işlemiştir. Ayrıca o
erkeklerin günahlarının bir misli de o kadının amel defterine
yazılır.'' (Tirmizi)
Ümmü Halid -r.anha- isminde bir hanımın oğlu Resulullah -
s.a.v- Efendimiz'in de bulunduğu bir gazada şehid düşmüştü. Yüzü
örtülü olduğu halde huzur-u saadete oğlunu sormaya geldi. Ashab-ı
Kiram'dan bazıları ''Oğlunu sormaya geldin, yüzün de örtülü!'' deyince
buyurdu ki:
''Oğlumu kaybettimse hayatımı da kaybetmedim ya!''
''Dünya bir metadır, o metanın en hayırlısı ise saliha bir
kadındır.'' (Müslim)
Örtünmek kadının fıtratında olan bir şeydir. Binaenaleyh haya
iman ile küfür arasında bir perde gibidir.
Resulullah -s.a.v- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar
ki:
''Hayanın azlığı küfür alametidir.'' (Münavi)
''Haya ile iman bir arada bulunur, birbirinden ayrılmazlar.
(Yani biri gidince öteki de kalmaz.)'' (Camiüssağir)
Durum böyle olunca işi ciddi tutmak, Hazret-i Allah'ın ve
Resulullah Aleyhisselam'ın hükmünün olduğu yerde mahlukun hükmünün
geçmeyeceğinin idraki içinde olmak gerekir.
Allah-u Teala emir ve hükümlerini koymuş, onu yasaklarıyla
sınırlamıştır:
Ayet-i kerime'de:
''Bu hükümler Allah'ın hudutlarıdır. Kim Allah'ın hudutlarını
aşarsa kendisine yazık etmiş olur.'' (Talak: 1)
Örtünme emri, kıyamete kadar baki kalacak bir hükümdür.
Allah-u Teala'nın emr-i ilahisi olduğu bir şeyde, mahlukun
hükmü yoktur. Bu noktada akıl yürütmek yersizdir. Akıl büyük bir nimet
olmasına rağmen; vahiy ışığı, peygamber nuru olmadan ne önünü
görebilir ne de doğruyu ve doğru yolu bulabilir.
Kişi dine uymak zorundadır, din ona uymaz. Ya inanacak
Müslüman olacak veya inkar edecek kafir olacak. Başka bir tevil yolu
yoktur.
Örtünülmezse kafir mi olunur? Hayır. Örtünmezse günahkar
olur, tesettürü inkar ederse kafir olur.
Ayet-i kerime:
''De ki: Gerçek Rabbinizdendir. Artık dileyen inansın,
dileyen inkar etsin!'' (Kehf:29)
''De ki: Ey kafirler! Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Benim
taptığıma da siz tapmazsınız. Ben asla sizin taptıklarınıza tapacak
değilim. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz.
Sizin dininiz size, benim dinim banadır.'' (Kafirun: 1-6)

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages