Vatan için Büyük Tehlike: Münafıklık

7 views
Skip to first unread message

Acizfani Kul

unread,
Jun 4, 2007, 7:57:08 AM6/4/07
to Grup

Dış görünüşü ile vatanperver ancak hakikatte vatan hainliği yapan; dış görünüşü ile müslüman ancak küffarla kucak kucağa hareket eden münafıkların iç durumunu izah edeceğiz.

Bunların günahı ve kabahati iki kattır. Zira hem küfür icraatı yaparlar, hem de bu icraatı İslâm maskesi, bayrak resmi altında yaparlar.

Bunların dönmeyeceğini çok iyi bildiğimiz halde defaatle bu hakikatleri duyuruyoruz. Bilindiklerini bilsinler diye. Bir de saf müslümanları uyandırmak, imanları kurtarmak için.

Bu kadar ikazlar yapılıyor, bu kadar Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'ler beyan ediliyor, ancak bir bakıyorsunuz kayan yine kaymış.

Herkes, Asaletinin İcraatını Yapıyor:

Daha evvel şöyle bir beyanımız vardı:

"Bu küfrü hoşgören münafıklar kaleyi içten yıkmaya çalışırlar, kâfirler ise dıştan yıkmaya çalışırlar. Hazret-i Allah ise hepsini yıkacağını beyan buyuruyor:

"Hiçbir memleket hariç olmamak üzere, biz onu kıyamet gününden önce ya helâk ederiz veya onu şiddetli bir azapla cezalandırırız." (İsrâ: 58)

Bu kâfirleri, bu münâfıkları, hepsini yıkacak. Bu dünyada yıktığı gibi ahirette de suale çekecek. Hesabını soracak.

Memleket için asıl tehlike şu üç husustur:

Düşmanı dost bilmek. Düşmanı bağrında barındırmak. Düşmana zemin hazırlamak. Bunları göz önüne sunuyoruz ki; kâfirler saklansa dahi göründüğünü bilsin, müslümanlar da tehlikeyi görsün. Ama uyanır ama uyanmaz." demiştik. Ama halk uyandı.

En büyük düşmanı dost bilmek İslâm'a, imana, vatana ihanettir. Defaatle beyan ettik. Bu "Küfrü hoşgörü", bu "Kâfirle dostluk", bu "Düşmana zemin hazırlama", bu icraatlar tamamen İslâm'a zıttır. Bunları yapanlar münâfıktır, kâfirdir, hâindir.

Küffar mütemadiyen düşmanlığının icabını yapıyor; bölücüleri besliyor destekliyor, etrafımızda kin ve ihanet tohumları ekiyor, sinsi sinsi memlekete nüfuz etmeye çalışıyor. Siyasetini, diplomasisini, iktisadını düşmanlığının icabını icra için araç olarak kullanıyor.

Bunlar da "Dostum!" diyor. Ama vatan gidiyor!..

Hepimiz huzur-u ilâhi'ye gideceğiz, herkes hesabını verecek.

"O gün insanlar, yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için gruplar halinde (ilâhi divana) çıkarlar.

Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onun mükâfatını görür.

Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onun cezasını görür." (Zilzâl: 6-8)

Onlara: "Sizin bu küfrü hoş görmeniz asaletinizden mi geliyor?"denmişti. (Bakınız; Hakikat Dergisi 151. sayı, Nisan 2006)

Diyeceksiniz ki: "Bunu nerden buldun?" Şimdi Cenâb-ı Hakk buyuruyor ki:

"Birbirine hasım iki zümre!" (Hacc: 19)

Bu iki zıt zümre -iman ile küfür-birbirine zıttır. Şimdi bu zıddiyet bunlarda görülmedi de "küfür" görüldü. "Küfrü hoş görme ve hoş gösterme" görüldü. Yani bunlarda imanın icabı yerine "Küfrü hoş görme ve hoş gösterme" görüldü. Anlaşıldı ki; iman yok ki zıddiyet olsun.

Dikkat ederseniz ilâhî hükümler bu kadar açık olduğu halde, küfre koşanların en önünde "Ben müslümanım" diyenleri görürsünüz.

Bu gibileri Allah-u Teâlâ bize tanıttığı gibi Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de göre göre haber vermişlerdi.

Hazret-i Ali -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:

"İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecektir ki, İslâm'ın yalnız ismi, Kur'an'ın ise resmi kalacak. Mescidler dış görünüşleri ile mamur, fakat içleri hidayetten mahrum olacak.

Onların âlimleri gök kubbe altındakilerin en şerlileridir. Fitne onlardan çıktı ve yine onlara dönecektir." (Beyhâkî)

İşte o zaman bu zaman. Resulullah Aleyhisselâm bugünü tarif ediyor.

Dış görünüşüne bakarsan "Müslüman", ismine bakarsan "İslâm", bayrağına bakarsan "Türk bayrağı".

Ancak icraatına bak "Küfür", sığındıklarına bak "Kâfir", altına girmeye çalıştıkları bayrak ABbayrağı!

Bunun içindir ki bunlar münafıktır. Dış görünüşü başka, icraatı başka olduğu için.

Münafık demek kâfirden de aşağı demektir. İki yüzlülükleri ve sahtekârlıkları sebebiyle ayrı bir isim almışlardır. Azapları kâfirden daha şiddetlidir.

"Münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Artık onlar için hiçbir yardımcı bulamazsın." (Nisâ: 145)

"Bu, kendi ellerinizle yapmış olduğunuz şeylerin karşılığıdır. Allah kullarına aslâ zulmedici değildir." (Âl-i imrân: 182)

Dikkat ederseniz bu münafıkların en büyük dostu, yahudilerdir, hıristiyanlardır.

Küfür topluluğu ile "Katolik nikâhı kıymak istediklerini" söylerler. "Türkiye'yi geri dönülemez bir şekilde Avrupa'ya bağlamamız çok önemli" derler. Bu uğurda Amerika'nın desteğini almak için çırpınırlar. Amerika'lara gidip gizli toplantılara katılırlar. Yahudilerden ödül alırlar. "Medeniyetler İttifakı" adı altında toplanırlar.

Bu yüzden bunlardan kâfire karşı bir hareket, küffarın düşmanlığına karşı bir tepki beklemek beyhudedir.

"Allah sizinle, ancak din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir." (Mümtehine: 9)

Küffar, atalarının yaptığını yapıyor. Müslümanları yurdundan çıkarmaya çalışıyor. Avrupa'sı olsun, Amerika'sı olsun hâlâ Anadolu'dan Türk'ü çıkarma sevdasından vazgeçmiş değildir. Bugün Irak'ta yaşananları görüyorsunuz. Sırada İran var, Mısır var, Suud-i Arabistan var. Çünkü kâfir kâfirliğini yapacak. Neden? Düşmanı İslâm'dır, müslümanlardır.

Bu kâfirleri dost edinen zâlimler de kendi icraatını yapıyor. Bu kâfirleri dost ediniyorlar. Irak'ta ölen kâfir askerleri için dua ettiklerini, üzüntü duyduklarını söylüyorlar. Halbuki yüzyıldır nerede bir zulüm, nerede bir karışıklık varsa, altından Amerikan parmağı çıktığını görürsünüz.

Bu kâfirleri bu zâlimleri dost edinenler, bunlar münâfıktır. İmandan sonra küfür ne acı bir durumdur:

"Çünkü onlar, imana girdiler, sonra kâfir oldular. Bunun üzerine kalpleri mühürlendi de, onlar artık anlamaz bir toplum oldular." (Münâfikûn: 3)

Artık geri dönmeleri mümkün değildir.

"Onlara: 'Allah'ın indirdiği Kur'an'a ve Peygamber'e gelin!' denildiği zaman, münâfıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün." (Nisâ: 61)

Binaenaleyh o zaman sormuştuk: "Bu küfrü hoş görmek asaletinden mi geliyor?" diye. Biz size çok önceden duyurduk. Zira icraatına bak, aslını görürsün. Bunların içlerinde öyleleri var ki "Senin aslın yahudi imiş!" dediğinde gizliden gizliye memnuniyet duyar.

Bunlar yüzünden dinde çok büyük zararlar olduğu gibi vatanda da çok büyük zararlar oluyor. Zira küfre, küfür ehline kucak açılıyor. Üstelik bütün bunlar bayrak resmi altında yapılıyor.

"İman ile küfür birbirinden kesin olarak ayrılmıştır." (Bakara: 256)

"Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, o onlardandır." (Mâide: 51)

Bu Âyet-i kerime'lere bakıldığı zaman iman ile küfür ayrıdır, hasımdır, zıttır.

"İşte birbirine hasım iki zümre. Bunlar Rableri hakkında çekiştiler. Kâfirler için ateşten elbiseler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülür." (Hac: 19)

Bunda o zıddiyet görülmediğine göre, bilhassa küfrü hoş görme toplantıları tertip edip methettiğine göre bu adamın kâfir olduğu meydana çıkıyor.

Ey hoşgörücüler!

Müslümanlara her türlü zulmü yapan, vatanımızda ve imanımızda gözü olan Haçlı sürülerini, bu alçakları kabul ettirebilmek, hoş gösterebilmek için her türlü küfrü icat ettiniz, Âyet-i kerime ve Hadis-i şerif'leri inkâr ettiniz, kendinizi onlardan kabul ettiniz. Şimdi anlaşılmış oldu ki siz de bu alçaklığa ortaksınız.

"Allah'a ve Peygamber'ine muhalefette bulunanlar, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır." (Mücâdele: 5)

Bunların kalleşliğinin zararını yine kendileri görecek. Bu millet aptal değil!

Bu millet uyanacak dedik, uyandı işte.

Bütün Gayeleri; Bu Vatanı Kâfire Peşkeş Çekmektir:

Görüyorsunuz "Avrupa Birliği" olsun "Amerika" olsun; küffarın iç yüzü iyice ortaya çıktı. Ancak bunlar hâlâ "Küffarla dost olacağım, küffar birliğine gireceğim!" diye vatanı büyük bir girdaba sürüklüyorlar.

Vatanda taviz verdiler, dinde taviz verdiler, ahlâkta taviz verdiler. Her türlü fesat, fitne, terör çoğaldı.

"Kendilerine: 'Yeryüzünde fesat çıkarmayın!' denildiği zaman, 'Biz ancak ıslah edicileriz.' derler.

İyi bilin ki asıl ortalığı ifsat edenler kendileridir. Lâkin anlamazlar." (Bakara: 11-12)

Bunlara sorsan "Bir bildiğimiz var." derler. Birçokları da "Bunlar müslüman, bir bildikleri vardır!" diye kuru bir zanla peşlerinden gidiyor. Ama memleket gidiyor, vatan gidiyor yahu. Dinde taviz, vatanda taviz... Bundan büyük ifsat olur mu?

Ey müslüman! Ne işin var bunların arkasında! Yıllar yılı "Avrupa şöyle düşman, Amerika şöyle düşman!" diye anlatırlardı. Şimdi en büyük dost edindiler. Hangi sözleri yalan, eski söyledikleri mi, yeni söyledikleri mi?

Uyan artık! Bunlar dönmezler! Kendini kurtar! Bütün gayeleri bu İslâm milletini kâfire peşkeş çekmektir.

"Onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler, insanları Allah'ın yolundan alıkoyarlar, Allah'ın yolunu eğriltmeye çalışırlar. İşte onlar uzak bir sapıklık içindedirler." (İbrâhim: 3)

Amerika Türkiye'yi bölmek istiyor, terör belasını tepemizde tutmak istiyor. Bunlar ise, Amerika ne isterse onu yapıyor. Amerika "Kuzey Irak'a operasyon istemiyoruz" diyor; bunlar da Amerika'nın sözünü dinlemek için her türlü tavizi göze alıyorlar.

Vatanı, dini tehlikeye atmaya ne hakkınız var. Bunu yapana hain denmez mi?

"Kim de Allah'a ve Peygamber'ine isyân eder, O'nun koyduğu sınırları çiğneyip aşarsa, onu da içinde ebedî kalacağı ateşe koyar. Onun için hor ve hakir edici bir azap vardır." (Nisâ: 14)

Bir de müslüman maskesi altında ortaya çıkıyorlar. Dışı müslüman, icraatı kâfir olana münafık denmez mi?

"İnkâr edenler ve Peygamber'e baş kaldırmış olanlar, kıyamet günü hak ile yeksan olup yerin dibine geçirilmeyi ne kadar isterler ve Allah'tan hiçbir söz gizleyemezler." (Nisâ: 42)

Tutturmuşlar bir "Küfrü hoşgörü", "Medeniyetler ittifakı"... Hem dinde taviz veriyorlar, hem de küffar ile dostluktan medet umuyorlar. Halbuki Hazret-i Allah küffarı bize tanıtmıştır:

"Sen onların dinlerine uymadıkça ne yahudiler, ne de hıristiyanlar asla senden hoşnut olmazlar." (Bakara: 120)

Küffara kucak açtılar, küffar da hem dinimizi hem vatanımızı sinsi sinsi istilaya kalktı. Onlara bu kapıyı açtılar. Bunlar kimin dostluğunu arıyorlar. Küffara teslim olanların Hazret-i Allah ile ne ilgisi olabilir?

"Onlar müminleri bırakıp kâfirleri dost edinirler, onların tarafında bir şeref ve kudret mi arıyorlar? Bilsinler ki şeref ve kudret tamamen Allah'a aittir." (Nisâ: 139)

Misyonerlerin rahat çalışmasını isterler, kilise açarlar. Üstelik bunu bir de şeref vesilesi sayarlar.

Bu necip milletin ataları İslâm dininin müdafii idi, İslâm dinini yaymak için çalışırlardı. Bunlar ise küffarın müdafiliğini yapıyorlar ve yayılmaları için zemin hazırlıyorlar.

"Size geldikleri zaman: 'İnandık!' derler. Halbuki yanınıza kâfir olarak girip kâfir olarak çıkmışlardır. Allah onların gizlediklerini daha iyi bilir.

Onların çoğunun günaha, düşmanlığa ve haram yemeye koşuştuklarını görürsün.

Yaptıkları şey ne kötüdür!"  (Mâide: 61-62)

Bunların durumu budur.

Değil Vatanı, İmanları da Kâfire Peşkeş Çekmek İsterler:

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde bu gibileri şöyle tarif buyuruyor:

"Sizin için Deccal'den daha çok Deccal olmayanlardan korkarım.

– Onlar kimlerdir?

Saptırıcı imamlardır." (Ahmed bin Hanbel)

O 1400 sene evvel gördü ve buyurdu, şimdi de biz görüyoruz. Zira bir müslüman deccal dahi gelse canını verir, imanını vermez.

Ancak bu münafıklar müslümanları, imanları ile beraber güruh güruh küffara peşkeş çekiyorlar.

Nitekim dikkat ederseniz, küfrü hoş görme toplantıları yaparlar. "Medeniyetler ittifakı" adı altında Amerika destekli projelerin candan savunucusudurlar. Öyle ki; değil Türkiye'de bütün İslâm ülkelerinde küfrü hoş göstermek için, müslüman devletlerin toplantılarında küfrün propagandasını yaparlar. "Batı dünyası ile İslam dünyası arasında Türkiye gayet güzel bir köprü görevini oynayabilir. Bu gerçekleşirse 1.5 milyarlık İslam dünyası ile Avrupa`yı birleştirme imkânını yakalayabiliriz." diye de bir taraftan iftihar ederler.

Türkiye'yi küffara bağlamak en büyük arzularıdır. "Avrupa Birliği ile katolik nikâhı kıymak istiyoruz" derler. "Türkiye'yi geri dönülemez bir halde Avrupa'ya sokmamız çok önemli." derler.

Allah katında hiçbir hükmü olmayan yahudilik ve hıristiyanlık gibi dinleri Allah katındaki din olan İslâm dini ile bir tutarlar. "Hoşgörü Toplantısı" adı altında yahudi ve hıristiyanların küfrünü hoş gören toplantılar tertip ederler. Toplantılarında "Hilâl"in yanına "Haç"ı ve "Yahudi yıldızı"nı koyarlar. "Dinler buluşması" gibi tabirler kullanarak "Hıristiyanlık ve yahudiliğin İslâm'dan bir farkı yok!" demek isterler. "Hıristiyanlar ve yahudiler de cennete girecek." derler. Böylece hükm-ü ilahiyi inkâr edip, hak ve hakikati küfür ile bir tutarlar.

"Allah katında din İslâm'dır." (Âl-i imrân: 19)

"Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, onunki aslâ kabul edilmeyecektir. Ahirette de ziyan edenlerden olacaktır." (Âl-i imran: 85)

"Ey iman edenler! Hep birden tam bir teslimiyetle İslâm'ın sulh ve selâmetine girin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır." (Bakara: 208)

"Bugün size dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'ı beğendim." (Mâide: 3)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Varlığım kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; bu ümmetten yahudi olsun hıristiyan olsun, kim benim peygamberliğimi duyar da benim getirdiğime iman etmeden ölürse mutlaka cehennemliklerden olur." (Müslim: 153)
Zalim Haçlı Ordularının Zulmüne Ortak Olmaktan Çekinmezler:

İşgalci küfür ordusuna, haçlılara methiye düzerler:

"Kahraman genç kadın ve erkek Amerikan askerlerinin, olabilecek en az kayıpla evlerine dönmeleri için dua ediyorum."

"Dünya barışı için son 50 senede dünyada en çok Amerikalılar kendi çocuklarını feda etmişlerdir."

Zâlimi metheden zâlimdir.

"Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar zâlimlerdir." (Mâide: 45)

Bu zâlimlere bu kadar tebliğ yapıyoruz. Ancak kılları kıpırdamıyor, yüz çevirdikçe çeviriyorlar.

"Resulüm! De ki: 'Allah'a ve Peygamber'e itaat edin.' Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah kâfirleri sevmez." (Âl-i imran: 32)

Bunlar böylece kâfir oluyorlar. Zaten en büyük dostları kâfir. Onlardan küfür tahsil edip duruyorlar:

"Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir zümreye uyarsanız, imanınızdan sonra sizi çevirirler de kâfir yaparlar." (Âl-i imran: 100)

Bu kadar hatırlatma yapılıyor. Ancak hiçbir hakikati duymuyorlar. Bu durum onların kâfir olduklarının başka bir delilidir:

"Kâfirlerin hâli, sadece bir çağırma veya bağırmaktan başkasını işitmeyerek haykıranın durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, onlar düşünmezler." (Bakara: 171)

Kâfir olarak ölmek ne kötü bir akibettir.

"Kâfirlere ve kâfir oldukları halde ölenlere gelince; Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üzerine olsun!

Onlar ebedi olarak o lânetin içinde kalacaklardır. Onlardan azap hafifletilmez ve onlara mühlet de verilmez." (Bakara: 161-162)

Müslüman Allah'a, Münâfık Kâfire Sığınır:

Bugüne kadar birçokları gelip geçti. İmanlısı geldi, imansızı geldi. Ancak şimdiye kadar imanlı görünüp de "zorlukları aşacağım" diye küffarla işbirliği yapanı, küffardan destek bulmaya çalışanı çıkmamıştı. İşte bunun için bunlar münafıktır.

Mümin, Allah'a ve Resulullah'a iman etmiş kimse demektir. İmanının gereği olarak emniyeti Allah-u Teâlâ'dan bekler ve Allah-u Teâlâ'ya sığınır.

"O öyle bir Allah'tır ki, O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O; mülkün sahibidir, her türlü eksiklikten yücedir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, emrinde galip olandır, istediğini yaptırandır, büyüklükte eşi olmayandır. Allah müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir." (Haşr: 23)

Münafık ise emniyeti kâfirle dostluk peydah etmekte, kâfirin desteğinde arar.

Nitekim bu münafıklar içinde bulundukları zorlukları aşmak için küffardan destek almaya çalışıyorlar, imandan ve vatandan taviz vermekten çekinmiyorlar. Gaye ve emellerine ulaşmak için her şeyi feda etmeye, her türlü işbirliğine hazırlar.

Ve fakat onlar; neyin zorluğunu çekiyor?

"Din bölücülerinin önünü açmanın zorluğu"nu çekiyor!

Neyin zorluğunu çekiyor? "Vatanı, hain ve sinsi bir-iki aşiret reisine peşkeş çekmenin zorluğu"nu çekiyor!

Neyin zorluğunu çekiyor? "Amerikan ajanı akıl hocalarını Türkiye'ye getirmenin zorluğu"nu çekiyor!

Neyin zorluğunu çekiyor? "Küfür birliğine girmek için Kıbrıs'ı Rum'a peşkeş çekmenin zorluğu"nu çekiyor!

Neyin zorluğunu çekiyor? "Amerika'nın rahat nüfuz etmesinin önünü açmanın zorluğu"nu çekiyor.

Neyin zorluğunu çekiyor? "Avrupa Birliği'ne taviz vermenin zorluğu"nu çekiyor!

Neyin zorluğunu çekiyor? "Şehit kanlarıyla alınan vatan topraklarının ecnebilere satılmasının zorluğu"nu çekiyor.

Üstelik bütün bu çektiği zorlukları müslümanlara "Biz müslümanız, bizi istemiyorlar, onun için bunları yapıyoruz, onun için zorluk çekiyoruz" diye yutturmaya çalışıyorlar. Bunlardan daha büyük münafık olur mu?

Bu çektiğiniz zorluklar başınıza yıkılsın! Zira vatan gittikten sonra, din-iman gittikten sonra sen olsan ne olur, olmasan ne olur? Olmasan daha iyi olur!

Kafirleri ve Münafıkları Dost Edinmeyin!

Ey müslüman!

Sakın kâfirleri dost edinme!

Kâfirleri dost edinen bu münâfıkları da dost edinme! Bunlara destek verme. Bunlara destek vermek demek, Amerika'ya, Avrupa'ya destek vermek demektir.

"Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa, Allah ile bir dostluğu kalmaz." (Âl-i imrân: 28)

Biz bu ilâhi hükümlere iman ettik. Bunlardan uzak duruyoruz. Size de hatırlatıyoruz.

Bu zâlimlerin yaptıklarına rızâ göstermemek ve onlara meyletmemek hakkında Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:

"Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostunuz yoktur. Sonra yardım da görmezsiniz." (Hûd: 113)

Diğer bir Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:

"Bizi anmasını kendisine unutturduğumuz, hevâ ve hevesine uymuş, haddi aşmış kimselere boyun eğme." (Kehf: 28)

Bu gibi kimselere meyletmenin, peşlerine takılmanın dünyadaki zararı ahirettekinden öncedir. Ümit ettikleri dünyevî menfaatler ya hiç ele geçmez veya geçse de serîüzzeval olur, mesuliyeti üzerinde kalır. Ahiretteki zararı ise hiç şüphesizdir ve muhakkaktır.

Kaleyi İçten Yıkmaya ve Cihad Ruhunu Söndürmeye Çalışırlar:

Kaleyi içten yıkmaya çalışan kimselerdir. Amerikadan ödül alanlardır.

Artık anlayın! Bunlar küffarın ajanıdır. "Medeniyetler ittifakı" adı altında cihad ruhunu söndürmeye çalışırlar. Zira kendilerinde bu ruh yok. Çünkü iman yok. Olmadığı için küffar milletlerine diş göstermekten ödleri patlıyor, koskoca memleketi durdurtuyorlar.

"Şüphesiz ki Allah iman edenleri müdafaa eder. Allah, hâin ve nankör hiç kimseyi sevmez." (Hacc: 38)

Küffar ise kendi memleketinde İslâm'ı kötü göstermek için her türlü çirkefliği, her türlü hakareti, her türlü iftirayı yapar. Bazen karikatür yayınlar, bazen müslümanlara terörist damgası yapıştıran filimler yayınlarlar. Medya mütemadiyen bu tür yorumlarla çıkar. Nitekim kâfir memleketlerindeki müslümanların durumu her geçen gün çok daha kötüye gitmektedir. Çok büyük zulümlerin ve kıyımların yaşanması an meselesi.

"Şüphesiz ki kâfirler sizin apaçık bir düşmanınızdır." (Nisâ: 101)

Küffar kendi memleketinde böyle yaptığı halde İslâm memleketlerinde de küfrünü hoş göstermek için her türlü yolu kullanmaya çalışır, her türlü fırsatı değerlendirmek ister. Çünkü cihad azminin ortaya çıkmasından çekinir. Maksadını -düşmanlığını- rahat rahat yapmak ister.


--
her şey 'O', herşey 'O'ndan
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages