14 views
Skip to first unread message

Bora Gürer

unread,
Dec 6, 2020, 3:29:29 AM12/6/20
to Cevad Gürer, Deniz Baykal, Barbaros Gürer, Erdem, Gök Gürer, Hüseyin Gürer, Ali Hülya, Hale Gökçesu, Semra Kartal, Sevda Öztemir, Can Taspına, Uluğ, Barbaros Yalçın, DPT
Sevgili Dostlar,
İlginç bir kitap,çoğumuz bu dönemi yaşadık.Hatırlatmak amacı ile gönderiyorum
TARİH TEKERRÜRDEN İBARETTİR:
Sevgiler
Cem Eroğul - Demokrat Parti Tarihi ve İdeolojisi.pdf

Bora Gürer

unread,
Dec 8, 2020, 4:37:06 PM12/8/20
to DPT

Değerli D.P.T'li Dostlarım.6.Aralık tarihinde Cem Eroğul'un  bir kitabını yollamıştım. İçimizden biri hemen bana şu mesajı yolladı; 

"Sevgili Bora,

Kitabı alıp bir "zeyl" yazma niyetindeyim. Gönderdiğin mesajdan kitabın önsözünü okudum. Yassıada'daki Başsavcı Ömer Altay Egesel'in iddianamesinin biraz daha akademik hüviyete dönüşmüş bir şekli. Böyle tahrifat ile ilim hizmeti olur mu ? El insaf !...Demokrat Parti tarihini  Cem Eroğul'un yazması ve buna Behice Boran ile bilmeden düştüğü paralellik, bana Galatasaray'ın tarihinin koyu bir Fenerbahçe taraftarına yazdırmakla eşdeğer gözüküyor..Demokrat Parti o kadar kötü ise, Darbe Hükümeti niçin Tedbirler Kanunu'nu çıkarttı ?. O kanunu kaldırmak isteyen Başbakan Demirel'i, darbe döneminin Silahlı Kuvvetler Birliği ( yani cunta) grubunun başı ve zamanın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay, niçin yeniden ihtilal yapacakları tehdidi ile karşıladı ?Bu dönemleri çala kalem, Cumhuriyet ve Ulus gazetelerinin yarım yamalak , tarafgirane arşivlerini kaynak göstererek tarihe mal etmek, biraz gülünç, biraz da insafsız ve vicdansız bir tutum oluyor.Hele DP döneminin Ak Parti ile paralelliği iddiası olmayacak birşey ! Zerre kadar ilgisi yok ! Ak Parti erkanının DP ile paralellik kurma hevesleri tamamen bir algı...

Bizim okumaz yazmaz, şekilci ve önyargılı sol camiamızın da işine gelen bir husus. Artık kendisini savunma durumunda olmayan ve çoktan Allah'ın rahmetine kavuşmuş kişileri insafsızca ve tek taraflı  itham eden bu çeşit eserleri biraz ihtiyatla incelemek gerekir.

Sevgili Bora,

Bu yazdıklarımı hoş göreceğin ümidi ile, gerçeği aramanın o kadar da kolay olmadığını belirtmek istedim.

Bilvesile seni sevgi ile kucaklarım."

Bu arkadaşa cevabım.

Aile ve Devlet terbiyem,  iftiralarınızı kullandığınız üslup ile  yanıtlamamı engellemektedir.

Ancak bu yazdığınız iftiraları ve suçlamaları kabul etmem de olanaksızdır.

Cumhuriyet siyasi tarihinde çok önemli bir yeri olan politikacı ve bilim insanı  RAHMETLİ Behice Boran’ı karalamak, kurulduğu günden günümüze dek faşizme karşı direnen Cumhuriyet gazetesi ile ’14 Eylül 1919 günü İrade-i Milliye adıyla Atatürk tarafından yayın hayatına başlayan Ulus Gazetesini “yarım yamalak” ve “tarafgirane” haber yazmakla,faşizme karşı direnen solcuları “okumaz yazmaz” ve “şekilci ve önyargılı” olmakla şuçlamak,ancak günümüz yandaş medyanın  sözde yazarlarına yakışır.


 Margaret Thatcher’ın bir sözü.

"Bir saldırı özellikle yaralıyorsa her zaman son derece neşeleniyorum çünkü bence, eğer şahsen birine saldırırlarsa, tek bir siyasi argümanları kalmamış demektir."

 

Bora Gürer

unread,
Dec 17, 2020, 5:18:16 PM12/17/20
to Deniz Baykal, Ali Hülya, Gürer Aykal, Barbaros Yalçın, Barbaros Gürer, Burcu, Cevad Gürer, Buğra Çilsal, DPT, PROF UMUR DRAMUR, Ekin Jabban, Ergün Alkış, Faruk, Semra Kartal, Ayşe Kudat, Mediha Tarım Şener, Uluğ, Kemal Unutma, Sevda Öztemir, Can Taspına
u
Les Annees 60.pps

Mete Durdag

unread,
Dec 20, 2020, 7:44:43 AM12/20/20
to Izzet Zincir, Selcuk Ozgediz, Melek Ozgediz, ALÝ KUNT, zecevit865, Zeynep Taymas, yilmazdalkanat, timursumer, T. Fikret Kirdar, Hakan Durdağ, Art Durdag, melis...@yahoo.com, gru...@googlegroups.com, Erbil Durdag
Selamlar,

Yılmaz Özdil'in son kitabı "Son Cüret"i okuyordum, bu sabah bitirdim.  Kurtuluş Savaşında Atatürk ve arkadaşlarının ve onlardan daha fazla, adı sanı pek veya hiç duyulmamış ama hepsi bir arada zaferin kazanılmasını sağlamış, isimleri kayda geçmiş kadın-erkek kahramanlara ve zaferi önlemeye çalışan hainlere ait anekdotlardan ibaret bir kitap.  Kitabın sonuna doğru savaşta Yunan ordusu tarafından esir alınan 22.000 kadar Türk askeri ve milislerine çoğunlukla Yunan adalarındaki esir kamplarında uygulanan kahredici vahşetin ve Batı Anadolu köylerindeki kadın, çocuk ve yaşlı halka yapılan her türlü işkence, tecavüz, yakıp yıkma olaylarının anlatıldığı 414-438 sayfa insanlığın inanılmaz derecede ne kadar vahşileşebileceğini gösteriyor.  

Özdil'in yazdıklarının gerçekliğini sorgulayanız olabilir, bu yüzden size Özdil'in kitabından bir Yunan gazetecinin kitabında ve İzmir'de o tarihlerdeki ABD konsolosunun bir mesajında söz konusu Yunan vahşetinin teyit edildiği yazılarının bulunduğu 4 sayfayı gönderiyorum.

Mideniz kaldıracaksa Özdil'in kitabını alın ve vahşetin hikâyesini okuyun derim, fakat Ege'de Yunan adalarına veya Yunanistan'a giderseniz tatilinizin tadı muhakkak kaçacaktır.

Sağlıklı günler diliyorum, sevgiler.

Mete
Yunan vahşeti 001.jpg
Yunan vahşeti 2 001.jpg

Mete Durdag

unread,
Dec 20, 2020, 9:59:12 AM12/20/20
to Hakan Durdağ, Art Durdag, Selcuk Ozgediz, gru...@googlegroups.com, ALÝ KUNT, yilmazdalkanat, timursumer
Çok ilginç, ve Brezilya'dan diğer yolsuzluk yapan ülkeler için korkutucu bir ders.

Mete Durdag

unread,
Dec 21, 2020, 9:43:39 AM12/21/20
to Izzet Zincir, Timur Sumer, Ayse Ceyhan, gru...@googlegroups.com
Çok güzel bir yazı buldum paylaşayım.

O ZAMANLAR...

Develer tellal, pireler berber iken, Samsun cigarasının içinden odun çıktığı günlerde… İstanbul’la Ankara arasında alo diyebilmek için santrala yazdırıp altı saat beklediğimiz, cep telefonunun sadece Kaptan Kirk tarafından kullanıldığı, sokaklarda ayı oynatıldığı, kalantorların Murat 124’e bindiği, Anadol’un inekler tarafından yenildiğine inanılan, salça sürülmüş ekmek dilimi dönemlerinde…
Mutfak zeminlerinin muşamba kaplandığı, tencere kalaylattığımız, arap sabunu kokulu zamanlarda…

Avaramu’yu ezberleyen kızlar Raj Kapoor’a hastayken, Ömer henüz turist bile değilken, Vahi Öz’e güldüğümüz, zavallı Ayşecik’in zengin babasından habersiz, kötü kalpli üvey anne yanında çileler çektiği, n’ayır n’olamazlı yıllarda…

Mesut Bahtiyar’dan şarkılar dinlediğimiz, Cem Karaca’nın İzmir fuarını zangır zangır salladığı, Özay Gönlüm’ün yaren’ini tıngırdattığı, yerli Elvis Erol Büyükburç’la kalipso kralı Metin Ersoy’un gazinoları inim inim inlettiği, Cemal Kamacı’nın kroşe patlattığı, Metin Oktay’ın ağları deldiği, Neil Armstrong ay’a falan ayak basmadı, hepsi Hollywood tezgâhı diye iddiaya girilen, kasetleri acayip kapışılan Arif Susam’ın oo-ooo Recep bey de burdaymış diyerek sintizayzır çaldığı günlerde, Ümit Besen’in masasının ayağı kırık, pantolonların paçası bol, Kastelli bankerken…

Muavinli dolmuşçuların Orhancı-Ferdici diye birbirini solladığı arabeskli sabahların, Barış Manço’nun lambaya püf dediği elektrik kesintili akşamlarında, mum ışığının gölgesinde parmaklarımızı eğip bükerek duvarda tavşan yaptığımız, yün fanilaları soba askısında kuruttuğumuz, Killing okuduğumuz, başka eğlencemiz olmadığı için radyoda arkası yarın’lara kulak kesildiğimiz, ki, uyarlayan Çetin Köroğlu, efekt Ertuğrul İmer’dir, ayıptır söylemesi Arzu Okay’ın rüyalarımıza girdiği, Martin Luther King yaşarken, Sadun Boro’nun kısmet’iyle dünya turuna çıkmasına heyecanlanıp, Avanak Avni’yle tanıştığımız, Zübük’ün kaleme alındığı, sutyen’in bile nerdeyse porno kabul edildiği, Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrumlu süngerci zannedildiği, otomobillerin arkasına bugün bile hâlâ ne manaya geldiğini bilmediğim STP’lerin yapıştırıldığı, şehirlerarası otobüslerde sigara içildiği, damalı taksiler çağında…

Keban bile yokken, İbrahim Tatlıses demirciyken, nüfus 40 milyon, Hababam öğrencileri ilkokuldayken, trışkadan tayyare MTA Sismik-1 Hora’nın uzay mekiği muamelesi gördüğü teknoloji fukaralığında…
Turnike atmayı Beyaz Gölge’den öğrendiğimiz, Doktor Richard Kimble babamızın oğluymuş gibi, şerefsiz Falconetti’ye küfürler ettiğimiz, polisimizi Komiser Colombo, hukukumuzu Avukat Petroçelli’den ibaret sandığımız, kapı gibi adam McMillan’ın aids’ten ölene kadar eşcinsel olduğunu bilmediğimiz hayal kırıklıklarında… Kunta Kinte gibi zenci olmadığı halde, Isaura’nın neden köle olduğunu anlayamadığımız, yamuğunu gördüğümüz arkadaşlarımıza 'n’aber lan Ceyar' diye seslendiğimiz, saat kurup, sabahın kör karanlığında kalkarak, uykulu gözlerle Muhammed Ali’nin maçını seyrettiğimiz, onunla birlikte kelebek gibi uçup arı gibi soktuğumuz masum tiryakiliklerde…

İstanbul’da basılan gazetelerin ülkeye ertesi gün ulaşabildiği, sadece TRT’nin var olduğu, haberleri Jülide Gülizar’ın Zafer Cilasun’un okuduğu, bizim ahali akıl edemez diye düşündüklerinden olsa gerek, 'televizyonunuzu kapatmayı unutmayınız' diye uyarı yazısı koydukları, necefli maşrapa zavallılığında…

Çamaşır makineleri merdaneli, Haile Selasiye Habeşistan imparatoruyken…

Ve, dönüp bakıyoruz geriye…

Wi-fi’larımız, iPad’lerimiz, akıllı telefonlarımız, çanak antenlerimiz yoktu ama, daha mutluyduk galiba...


Sent from my iPhone

Bora Gürer

unread,
Dec 23, 2020, 10:23:29 AM12/23/20
to DPT
Değerlğ arkadaşımız Ayhan Bolay'a Tanrıdan rahmet,ailesi ve tüm dostlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages