Atatürk'ün Manevi Babası - Cevat KULAKSIZ

46 views
Skip to first unread message

Haylanmaz

unread,
Sep 27, 2011, 2:01:51 PM9/27/11
to gizli...@googlegroups.com, bahtl...@googlegroups.com

 

 

Atatürk'ün Manevi Babası - Cevat KULAKSIZ
Düşman cephelerinde değil, kendi vatanımızın içinde terörden can veren şehitlerimizin dizi dizi olduğu şu günlerde, üç evladını çeşitli cephelerde şehit veren bir babanın, Konya’da Atatürk’le ilgili bir anısında oluşan ilginç olayı paylaşmak istedim.
Konya, Atatürk'ün, İstanbul ve İzmir’den sonra en çok uğradığı ve kaldığı şehirlerimizden biridir.
Atatürk'ün Anadolu'ya geçerek Ankara'ya yerleştiği, ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açtığı günden ölümüne kadar Konya'ya 13 kere gelip gitmiş, bu gelişlerinde çoğu zaman günlerce kalmıştır.
Bu Konya ziyaretlerinde kalışlarının toplam 33 gün tuttuğu hesaplanmaktadır.

 


ATATÜRK'ÜN KONYA'YA GELİŞ VE AYRILIŞ TARİHLERİ
1) 03.08.1920 - 05.08.1920
2) 01.04.1922 - 04.04.1922
3) 24.07.1922 - 25.07.1922
4) 19.08.1922 - 20.08.1922
5) 20.03.1923 - 23.03.1923
6) 03.01.1925 - 13.01.1925
7) 17.10.1925 - 19.10.1925
8) 18.05.1926 - 19.05.1926
9) 18.02.1931 - 01.03.1931
10) 25.01.1933 - 25.01.1933
11) 06.02.1934 - 06.02.1934
12) 07.01.1937 - 07.01.1937
13) 20.11.1937 - 20.11.1937  

 

Beşinci Gelişi
20 Mart 1923 Atatürk'ün Konya'ya beşinci gelişidir. Askeri birlikleri denetledikten sonra Hükümet Konağına geçti. Şehir Meclisi Salonundaki yemekte ve Türk Ocağında Milliyetçilik konusunda bir konuşma yaptı. Ertesi gün Konya Hilaliahmer (Kızılay) Kadınlar kolunun verdiği çaya katıldı. Burada "Türk Kadınlığı" konusunda konuşma yaptı. Konya Sultanisi'ni ziyaret etti. 22 Mart 1923 Mevlana Türbesi ve Dergâhını ziyaret etti. 23 Mart'ta Afyona gitmek üzere ayrıldı.
Atatürk'ün Bir Konya ziyareti sırasında söylediği şu sözler Hz.Mevlana'ya gösterdiği sevgi ve saygının delili gibidir:
“-Ne zaman bu şehre gelecek olsam, içimde bir heyecan duyarım. Hz.Mevlana düşünceleriyle benliğimi sarar. O çok büyük bir dahi, çağları aşan bir yenilikçi...”
Atatürk’ün Konya’ya beşinci gelişlerinde yanlarında eşi Latife Hanım da vardı. Birlikte Konya Belediyesinin Atatürk’e armağan ettiği ve halen Atatürk Müzesi olarak kullanılan evlerine inmişlerdi.
Ertesi gün erken saatlerde evin önü Atatürk’ü görmek isteyen Konyalılarla dolmuştu.
Halk arasında yaşı atmışın üzerinde iri yapılı, aksakallı, nurani yüzlü bir adam bahçe kapısının sağ yanında beklemekte idi. Başında abanıi sarık, sırtında setari işlik, üzerinde latası, ayağında mest kundura, Tunus şal kuşak, kıl şalvarı ile eski Konya kıyafetli ihtiyar ara sıra nöbetçilere rica ediyor fakat sözünü tutturamıyordu.
Bu sırada Belediye Başkanı köşke girmek üzere kapının önünde durduğunda ihtiyarın yalvarmasını duyuyordu.  Belediye başkanı  bu yaşlı ihtiyarın arzusunu sorduğunda yaşlı adam:
“-Mustafa Kemal Paşa’ya iki çift sözüm var, ne olur kendilerine dileğimi bildirin”, diyordu.
Bunun üzerine Konya Belediye Başkanı yaşlı adamı da yanına alarak içeri girer, tanıştırır. Atatürk yaşlı adama boş koltuğu gösterir, oturmasını söyler. Yaşlı adam:
“-Oturmayacağım paşam maruzatım kısadır; arz edip, sizleri rahatsız etmeden döneyim”, der. Atatürk de:
“-Buyurun oturun”  der. Yaşlı adam Atatürk’e karşı şunları söyler:
“-Paşam, bana Sedirler’in Hacı Hüseyin derler. Üç oğlum vardı. En büyüğünü Balkanlarda şehit verdim. İkincisi Çanakkale’de şehit oldu. Üçüncü oğlum kalmıştı. “Vatan tehlikede Mustafa Kemal asker istiyor- denilince onu da emrinize Vatan müdafaasına gönderdim. Dumlupınar’da şehit olduğu haberi geldi. Üç oğlum da vatan uğruna şehit oldular. Helal olsun. Vatan kurtuldu ya yeter. Bizimkiler gibi nice yiğitler bu vatan uğruna şehit oldu. Feda olsun”.
Atatürk’ü ve yanındakileri çok duygulandıran bu vatansever yaşlı adam konuşmasına şöyle devam eder:
“-Şimdi sizden bir ricam ver. Üç şehit oğlumun yerine size –oğlum- diye hitap edebilirmiyim? Gazi oğlumun alnından öpebilirmiyim? Evladım” …
Bu sözler karşısında daha da duygulanan Atatürk de Latife Hanım’da ayağa kalkarak yaşlı adama:
“-Bizleri evlat olarak kabul etmenizden mutluluk duyarız babacığım”  diyerek Sedirler’li Hacı Hüseyin Ağa’nın elini öperler. Baba oğul olurlar.
Atatürk ile Hacı Hüseyin Ağa ertesi gün, Hacı Hüseyin Ağa’nın eşi Akile’yle tanışıp onun da “ana” olarak ellerinden öperler. Böylece ana oğul olurlar. 
Bu vatan böyle yüce duygular içinde olan ana, oğullar elinde yücelir.   

--------------
Dilini yitiren milletler yaşama hakkını da yitirmiştir.
Yani her şey dilimize gerekli değeri vermemizle başlar.
Türkçe’yi sevmek, onu doğru kullanmak
ve geliştirmek, Türk insanının,
özellikle aydınının en öncelikli görevidir.
Zira milletlerin gelişmişlik seviyeleri dil ile ölçülür.
Yani medeni olmanın ön koşulu dildir.

__._,_.___

haylanmaz

image001.png
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages