MİLLİYETÇİLİK KÖTÜ BİR ŞEY
DEĞİL…
Türkiye’de öteden beri “Türk
Milliyetçiliği” üzerinde fırtınalar kopartılır ve “Türk Milliyetçiliği” yerden
yere vurulur. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna vesile olan İstiklal
Mücadelesini, Türk Milliyetçileri yapmış ve Türkiye Cumhuriyeti devletini
bedelini kanla ödeyerek kurmuşlardır. Bu durum bizim kaynaklarımızda göz ardı
edilse de, Amerikan, İngiliz, Fransız ve diğer ülkelerin belgelerinde
kayıtlıdır.
Hepimizin, sevdiğimizi
söylediğimiz Mustafa Kemal Atatürk’te, bir Türk Milliyetçisidir ve bunu
defaatle beyan etmiştir. Oysa kendini Atatürkçü olarak tanımlayan bir çok T.C
vatandaşı buna karşılık Türk Milliyetçisi olmadığını vurguluyor ve
milliyetçilikten uzak duruyor. Bu ne yaman çelişki veya bir takiyyedir!
Türk Milliyetçileri daima “ebed
müddet” anlayışı içerisinde, kurmuş oldukları devletin sonsuza dek yaşaması
için, şuurlu, bir şekilde günümüze kadar
fedakarca bir duruş sergileyerek gelmişlerdir.
Dünya konjektörünün değişmesi sebebiyle kah tabutluklarda yatmışlar,
kah ihtilallerden sonra her türlü zulüme uğramışlar ve nihayetinde de ezan
susmasın, bayrak inmesin, camiler ve kuranlar yakılmasın,
örf-adet-gelenek-kültür bozulmasın diye 12 Eylül öncesinde olduğu gibi kahpe
kurşunlarla toprağa düşmüşlerdir.
Ancak milliyetçilerin yüklendikleri bu misyondan hiç hoşlanmayanların
anti propagandası ile de hiçte hak etmedikleri davranışlara maruz kalmışlardır.
Milliyetçilerin yani Türk
Milliyetçilerinin sadece Türkiye için değil tüm Türk Dünyası hatta bütün mazlum
ve mağdur milletler için üstlendiği tarihi ve insani görevden rahatsız olanlar,
bir kara propagandayla, milliyetçiliği ve Türk Milliyetçiliğini; Hitler,
Mussolini, Franco faşizmi ve faşistleri ile özdeşleştirmeye çalışmıştır.
Bu yetmemiş gibi milliyetçilere zaman zaman “katil” sıfatı yakıştırılmış; gaspçı, darpçı, çeteci, tahsilatçı ve
laf anlamaz adam imajı kafalara yerleştirilmek istenmiştir.
Başka bir grup ise dinimiz
İslam üzerinden, milliyetçiliğe ve dolayısıyla Türk Milliyetçiliğine
saldırmıştır. İslam’ın ırkçılığa ve kavmiyetçiliğe karşı olduğu düşüncesiyle,
dini her mekan ve ortam; Türk Milliyetçiliği aleyhine bir saldırı merkezi
haline getirilmiştir.
Düşünebiliyormusunuz; kendisini
İslamcı, liberal, sosyal demokrat, muhafazakar, komünist, ihtilalci, mikro
milliyetçi, kürtçü vs. olarak tanımlayan ne kadar adam varsa, hepsinin karşı olmakta
birleştiği tek nokta “Türk Milliyetçiliği” düşmanlığıdır.
Bu sebeple karşılaştığınız bir kişiye “Türk Milliyetçisiyim” deme gafletine düşerseniz, onun suratının
aldığı halden, sizin hakkınızda ne gibi bir kanaate sahip olduğunu çok
rahatlıkla anlayabilirsiniz.
Bu bize göstermektedir ki; yapılan planlı propaganda sonucu,
milliyetçilik ve Türk Milliyetçiliği kavramları üzerinde büyük bir tahribat
yapılmış ve buna birilerininde Türk Milliyetçiliği üzerinden geçinme arzusu
eklenince, Türk halkının kafası iyice karışmıştır.
Günümüzde, hiç olmadığı kadar,
milliyetçi olmaya, Türk Milliyetçilerine ve Türk Milliyetçiliği ideolojisine
ihtiyacımız vardır. O halde bu kavramları yeniden tanımlamak, halkımızla bir araya
getirerek barıştırmak ve de Türk Milliyetçiliğine düşman karanlık propaganda
odaklarını yenmek gerekmektedir.
Türk Milliyetçiliği;
milliyetini, dilini, örf ve adetlerini, kültürünü, sanatını vb. sevmek,
inançlarına bağlı olmak ve bunları nesilden nesile güçlendirerek aktarmak
suretiyle dünya hayatını yaşamak demektir.
Milliyetin ne olduğu ve millet kavramına nasıl ulaşıldığı apaçık
bellidir. Aynı toprağa vatan diyen, acısı ve sevinci beraber, cefası ve sefası
ortak, konuşunca anlaşan, cephede bayrağı ve namusu için hain mermiye baş
uzatan, Allah’ı, peygamberi, kitabı bir ve diğerine saygılı insanlar topluluğu
benim milliyetimi ifade eder. Bunu sevmekte milliyetçiliktir. Bunda da hiçbir
yanlış yoktur.
Elbette ki; dünyamızda her bir şeyin adı olduğu gibi bu insan
topluluğununda bir adı vardır. Ve bunun adı da “Türk”tür.
Bunun neresi yanlıştır? Bunun neresi ırkçılık ve kavmiyetçilik, bunun
neresi faşistliktir, bunun neresi kötülüktür, bunun neresi düşmanlıktır?
Bir Alman, Fransız, İngiliz, Rus, Bulgar, Musevi vs. kendi milletini
nasıl seviyor ve bu bir kabahat olmuyorsa, benim bir Türk olarak milletimi
sevmem nasıl suç oluyor da bu sebeble horlanıyorum? Anlamak mümkün değil!
Türk Milleti ve eğer ortalıkta
kaldıysa Türk aydınları; mutlaka milliyetini ve milletini sevmek demek olan
milliyetçiliği ve de Türk Milliyetçiliğini halkın anlayacağı bir şekilde
yeniden tarif etmeli ve bir değer olan Türk Milliyetçiliğine milletçe sımsıkı
sarılınmalıdır.
Çünkü Türk Milliyetçilerinin özü sevgidir, saygıdır, inançtır, imandır,
vefadır, yüksek ahlaktır ve değerlerin yaşama geçiriliş şeklidir.
Türk Milliyetçiliği pınarının
kaynağı olan yerde alemlere rahmet
olan Hz. Peygamber oturur ve etrafındaki
halka da Hoca Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bayram Veli, Hacı Bektaş-ı
Veli, Şaban-ı Veli, Mustafa Kemal Atatürk, Ziya Gökalp, Mümtaz Turhan, Erol
Güngör, Seyit Ahmet Arvasi bulunur ve
ellerindeki temel rehber ise Kuran ve onun aydınlattığı ilimdir. Bu nedenle
Kuran insana nasıl bakıyorsa, Türk Milliyetçileri de öyle bakmaktadır.
Hz. Ali diyor ki; “Soylar
boylar, babaların anaların mensup oldukları soyla boyla değil, övülecek
üstünlüklerledir.” Bizde adına “Türk”
denilen milletin, İslama bayraktar olarak insanlığa yaptığı hizmetlerle övünen
ve sırf bu yüzden insanlığı ve tabiî ki milliyetini de seven “Türk Milliyetçileri”yiz.
Öyleyse şimdi oyunları bozma, tuzakları imha etme zamanıdır. Bunu da
kendilerini Türk Milletine anlatmayı ve onlarla fikri ve zikri birlikteliği
başarmış “Türk Milliyetçileri”
yapacaktır.
Özcan
PEHLİVANOĞLU