DÜNYA NASIL BİÇİMLENDİRİLİYOR ?
Etrafımızda gelişen bir çok olay var.Bunların bazılarını kısaca
vurgulamak istersek şunları sayabiliriz:İsrail’le yaşadığımız sorun,Arap
Baharı,Füze Kalkanı,Doğu Akdeniz’de petrol kavgası ve yerli sorunumuz “Yeni
Anayasa”.Daha bir çok meseleyi de bu saydıklarımıza rahatlıkla eklemek mümkün.
Bunca meselenin kendiliğinden veya tesadüfen olduğunu iddia etmek ise
doğru olmaz.Yani Mavi Marmara kendiliğinden yola çıkmamış ve İsrail’in tecavüzüne
kendiliğinden uğramamıştır.Eğer böyle olmasaydı çoktan iki ülke arasında buzlar
erimiş,ölenler için tazminat ödenmiş ve barış çubuğu tüttürülmüş olurdu.Öyleyse
cevap aramamız gereken sorular,bu olayların arka planında nelerin yattığına
dair olanlardır.
Kabul edilmelidir ki;bir insanın,insan topluluklarının ve devletlerin
yaşamları bazı güçler tarafından biçimlendirilmektedir.Bu iddiamızı Prof. Dr.
George M.Wrong’un 1909 yılında yazdığı şu satırlar desteklemektedir: “Britanya,günümüzde henüz kendilerini
yönetemeyen ve bir güç tarafından kollanmamaları halinde kolayca yağmacılığa ve
haksızlığa maruz kalabilecek 350.000.000 kadar yabancı insanın yazgısını denetim
altında tutuyor.Hiç kuşkusuz kendine has kusurlar taşımakla birlikte,daha önce hiçbir
emperyal devletin, bağımlı bir halka sunmadığı, söylemeye cüret edebileceğim
bir yönetim sağlıyor onlara.”
Prof. Dr. George M.Wrong’un,Büyük Britanya İmparatorluğu’nun,modern
dünyayı biçimlendirilişine dair tezini akademik bir şekilde ifade edişi,günümüzün
imparatorluğu olarak nitelendirebileceğimiz ABD için de bu gün aynen
geçerlidir.
Wrong gibi düşünenler için, kendini yönetemeyenlerin, kusurları olsa
bile günümüzde de bir güç tarafından kollanmaları gerekmektedir.Yani Irak
örneğinde olduğu şekilde, Saddam belasından kurtulmak için ABD’nin kusurlarını
hoş görmek gibi.
Eğer modern dünyayı İngiltere’nin yani Britanya’nın planlı bir
strateji ile şekillendirdiğini kabul edersek,geçmişte yaşanan ve Türk milleti
ile insanlığın mağduriyeti ile sonuçlanan bir çok olayın kendi kendine
oluşmadığı sonucuna varırız.İngiltere ve onun müttefikleri bu olayları dünyayı
istedikleri gibi biçimlendirmek için bilerek tanzim etmişlerdir.Sonuçlarını
öngörerek yıktıkları,Osmanlı – Türk
İmparatorluğu’nun bir kısım toprağında İsrail devletini kurmak gibi.
Macleod Wylie;1854 yılında “Hıristiyan bir devletin nüfusu ile kafir
devletin (yani Müslümanların) nüfuzu
arasındaki tezat göz önünde tutulduğunda,insanların perişanlığını bilmek bizi
Britanya yönetimine girişin ardında milyonlara ulaşacak tarifsiz nimetler
üzerinde düşünmeye zorluyor…İlahi takdirin bizi götürdüğü yerde devletler
birbiri ardına onun himayesine emanet edilecektir.”demektedir.Bu saptama
dün İngiltere için geçerliyse bu gün de ABD için geçerlidir.Böyle bir tanımlamadan
sonra ABD üzerinde etkin olan Yahudilerin gücü ile de İsrail’in benzer bir rol
oynamaya çalıştığını da rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yine modern dünya biçimlendirilirken buna giydirilecek olan kılıf,sosyal
bilimciler tarafından hazırlanıyordu.Emperyal amaçları ulvi bir gaye ile izah
eden John Ruskin’in,Oxford
Üniversitesinde 1870 yılında verdiği derste söyledikleri çok ilginçtir: “Fani canlardan oluşmuş hiçbir zavallı
topluluğa şimdiye dek nasip olmamış türden bir hayırseverlik yolu var önümüzde.Ama
şimdi izlemesi gereken ve gücümüz dahilinde olan yol “Ya Hükmet Ya Öl” olmalıdır.İngiltere’nin yok olmamak için
yapmak zorunda olduğu şey şudur:En diri ve en değerli insanlarıyla,olabildiğince
hızlı ve yaygın bir biçimde koloniler kurmalıdır.Hem de ayak basabilecek her
türlü verimli boş toprak parçasını ele geçirerek.” Bu bana göre çağdaş emperyalizmin
çok güzel bir tarifidir.Ayrıca günümüzdeki olaylarında perde arkası ile ilgili
ip uçları vermesi bakımından da çok ilginç ve önemlidir.
Geçmiş şekillendirilmişti ve şimdide gelecek şekillendirilmek
istenmektedir.Siz de sepetteki yumurtalarınızı kırmadan bu geleceğin
biçimlendirilmesi oyununa devam etmek istiyorsanız,çok iyi oyunculara
ihtiyacınız var demektir.
Ümit ederim ki; Türk milleti ve devleti adına bu oyunda yer alanlar,hakkıyla
görevlerini yapmış olsunlar.Oyuncuların; iyi,bilgili ve tecrübeli olması Türk
milletinin her bir evladının üzerine bu konuda düşen sorumluluğu ortadan
kaldırmamaktadır.Onun için herkes çok dikkatli olmak zorundadır.Bundan dolayı
ulusal ve uluslararası gelişmeler, her bir vatandaşımız tarafından dikkatle
takip edilmelidir.Hele önümüzde Türk’ün adının silinmek istendiği bir “Yeni Anayasa” meselesi varki; bizim ve
çevremizdeki topraklar ile üzerinde yaşayanların geleceğini şekillendirmek
isteyenlerin önünde halledilecek ilk mesele olarak durmaktadır.Onlar için ilk
mesele olan bu konu acaba bizim için ne kadar önemli yada olup bitenlerin
farkındamıyız ?
Özcan
PEHLİVANOĞLU