|
Bahçeli'nin bugün yaptığı yazılı açıklamanıntam metni şu
şekilde:
Türkiye’nin milli değerleri, milli birliği ve
güvenliğine yönelik tahrik ve tehditler çok tehlikeli noktalara
taşınmaktadır.
Etnik çatışma fitilini ateşlemeye çalışan hain
saldırılar Türkiye’yi patlamaya hazır bir barut fıçısı haline
getirmiştir.
Bugün Türkiye üç koldan saldırı altındadır.
● PKK’nın terör eylemleri takviminin
uygulanmasına geçilmiştir.
- PKK güdümündeki şehir eşkiyaları sokaklara inmiş,
bombalı saldırı ve kundaklama eylemlerine başlamıştır.
- Büyük şehirlerin varoşlarında yoğunlaşan kanlı
eylemler ve sokak gösterilerinin Nevruz döneminde tırmandırılacağı
anlaşılmaktadır.
- PKK’nın dağlardaki militanları da inlerinden
çıkmış ve saldırı hazırlığı ve hareketliliği içine girmiştir.
● PKK’nın siyasi eylem planı da aynı
şekilde hayata geçirilmiştir.
- PKK’nın Türkiye’deki cephe örgütü olan
etnik husumet odağı siyasi partinin tahrik kampanyaları hayasızca
sürdürülmektedir.
- Türk bayrağını yok sayan ve İstiklal Marşımızın bir
ölüm sembolü olduğunu söyleyen bu partinin teşkilat binaları PKK’nın
propaganda merkezi haline dönüştürülmüştür.
- PKK terörü ile iç içe geçmiş olan etnik bölücülüğün
Parlamento’da temsili için yeni girişimler başlatılmıştır. Açıklanan
plana göre PKK terörünün sözcüleri ve maşaları bağımsız aday olarak
Parlamento’ya taşınacak ve Meclis kürsüsü PKK’nın tahrik
platformu haline getirilecektir. Bu suretle “düz ovada
siyaset” kavramı ve söylemine somut içerik kazandırılmış
olacaktır.
- Türkiye’nin karşısındaki terör ve etnik
bölücülük sorununu, siyasi kimlik ve azınlık hakkı çerçevesine oturtarak
uluslararası sorun haline getirme çabaları hız kazanmıştır.
- Diyarbakır-Kerkük ekseninde başlatılan tahrikler,
ayrı bir etnik gruba mensubiyet şuurunun güçlendirilmesi yönünde
sürdürülmektedir.
- Türkiye’nin bölünmesi reçeteleri ve siyasi
çözüm zorlamaları, halkların kendi kaderini tayin hakkı ve gönüllü
birliktelik kavramları etrafındaki tartışmalarla yeni boyutlara
taşınmıştır.
- Türkiye’nin idari yapısının demokrasiye
uygunluğu ve eyalet sisteminin uniter devlete aykırı olup olmayacağı
üzerindeki tartışmalar da “iki milletli yeni ortaklık devleti”
hayaline zemin kazandıracak unsurlar olarak piyasaya sürülmüştür.
- İmralı canisi üzerindeki tecridin kaldırılması ve
İmralı’nın uluslararası denetime açılması yönündeki tahrik
kampanyaları ve gövde gösterileri bütün hızıyla devam etmektedir.
● Terörün dış cephe ve destekleri ile PKK-Barzani
ekseninde yaşanan gelişmeler de endişe verici boyutlara ulaşmıştır.
- Kuzey Irak’ı Türkiye’ye karşı bir saldırı
üssü olarak kullanan PKK’nın bu bölgedeki faaliyetleri
Barzani’nin himayesinde alenen sürmektedir.
- Terörle mücadelenin havale edildiği koordinasyon
mekanizmasının ölü doğduğu, somut bir sonuç veremeyeceği yaşanan
gelişmelerle artık anlaşılmıştır.
- Barzani ve ABD’nin, Türkiye’nin Kuzey
Irak’taki terör tehdidiyle mücadelede askeri bir harekata
girişmesine karşı çizdikleri kırmızı çizgi giderek keskinleşmiştir. Bu
kırmızı çizginin arkasındaki cepheye Türkiye’deki PKK partisi de
katılmıştır.
- Türkiye’nin içini karıştırmaya kararlı olduğu
görülen Barzani’nin hayasız tahrikleri, Türkiye’ye alenen
husumet ilanı niteliği kazanarak devam etmektedir.
Bütün bu gelişmeler ve önümüzdeki tablo
Türkiye’nin yakın tarihinin en ağır tehdidiyle karşı karşıya
bulunduğunu göstermektedir.
Türkiye’nin önündeki sorun, bir varlık ve beka
sorunudur.
Bugün dünyada milli birliği, toprak bütünlüğü ve devlet
yapısı hem içerde hem dışarıda tartışılan iki ülke bulunmaktadır.
Bunlardan birisi, askeri işgal altında olan ve iç savaş
yaşayan Irak’tır.
İkinci ülke ise, her cepheden husumet ablukası altına
alınan, iç çatışma ve bölünme sürecinin harekete geçirilmesi için ağır
tahriklere maruz bırakılan Türkiye’dir.
Türkiye’yi bu noktaya sürükleyen, Türkiye
Cumhuriyeti’nin Başbakanı Erdoğan ve hükümetidir.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken sessiz, tepkisiz ve
hareketsiz kalan Başbakan, eğer özel bir gündemi ve seçimlere dönük bir oy
hesabı yoksa, en hafif tabiriyle durumun ciddiyetini kavramakta çok derin
bir acz ve gaflet içindedir.
Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin gündeminden tamamen
kopmuş ve Cumhurbaşkanlığı hedefine kilitlenmiştir.
Siyasi ihtiraslarının esiri haline gelen Başbakan,
Türkiye’nin geleceğini değil, kendi siyasi geleceğini ve hesap
vermekten nasıl kaçabileceğini düşünmektedir.
Türkiye bu kadar ağır tehditlerle karşı karşıya iken,
Başbakan’ın ağzından tek bir söz dahi çıkmamıştır.
Başbakan Erdoğan, bunun yerine Cumhurbaşkanlığı
polemiği yapmakta, Türkiye’de hayali tehdit üretme zihniyetine sahip
çevreler var diyerek Türk milliyetçilerine karşı başlattığı husumet
kampanyasını sürdürmekte ve karşımızdaki somut tehlikelere dikkat
çekenleri “paranoya” ile suçlamaktadır.
Milli değer ve hassasiyetlere sahip çıkılmasını tahrik
sebebi gören ve kendisine hakaret edildiğini öne sürerek herkesten
şikayetçi olan Başbakan;
- Her şeyi ayağa düşürerek siyaseti panayır yerine
çevirdiğini,
- Bütün ölçüleri ve ayarları kaybettiğini,
- Türk siyasetine üslup kirliliği ve seviyesizliğini
kendisinin taşıdığını,
- Aşağılamadığı ve yıkmaya çalışmadığı hiçbir milli
değerin kalmadığını,
- Türkiye’nin milli kimliğini ve birliğini
tartışmaya açtığını ve güvenliğini tehlikeye attığını ve
- Türkiye’nin temel değerlerine hakaret
edilmesinin savunuculuğunu yaptığını,
Unutmuş görülmektedir.
Başbakan Erdoğan, bu hüviyetiyle, Türkiye’yi
içten çökerterek bölmeye amaçlayan “Yıkım Projesi”nin
taşeronudur.
“Biz siyasi kefenimizle yola çıktık” gibi
içi boş sözlerle beyhude bir cesaret nümayişi yapan Başbakan, siyasi
sonunun geldiğini görmektedir.
Bunlar son çırpınışlarıdır.
Milli iradeye fesat karıştırmak için hangi gayri meşru
ve ahlak dışı yöntemleri kullanırsa kullansın, Türk milletine hesap
vermekten kurtulamayacaktır.
Hangi makama kaçmaya çalışırsa çalışsın, Türk adaleti
önünde hesap vermekten kaçamayacaktır.
EtikHaber
|