08.05.2010
“Karargah Evleri” tertibini açığa çıkaran Askeri Savcıya tertip:
“Ergenekon Savcısı”, Askeri Başsavcıyı ne hakla, nasıl sorguladı?
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Mehmet Cengiz, “Karargah Evleri” soruşturmasını yürüten ve halen tutuklu bulunan Hava Kuvvetleri Komutanlığı Başsavcısı Ahmet Zeki Üçok’un Ergenekon Savcıları tarafından sorgulanmasını eleştirdi. Cengiz’in açıklaması şöyle:
Yıllardır söylüyoruz; CMK’nun 250. maddesinde tanımlanan fiillerin soruşturmasını yalnızca yetkilendirildikleri alanda yürütmekle görevlendirilen Beşiktaş Savcıları, hem yetkilerini hem de görev sınırlarını aşmaktadırlar.
Bunun son ve belki de en çarpıcı örneği, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Başsavcısı Ahmet Zeki Üçok’un, Beşiktaş’taki “Ergenekon Savcısı” Zekeriya Öz tarafından sorgulanmasıdır.
“Savulun Savcı Geliyor”!
Ayrıntıları, Aydınlık dergisinin son sayısında yayınlanan bu sorguda Zekeriya Öz’ün, Ahmet Zeki Üçok’a yönelttiği şu sorular olayın vahametini anlatmaya yeterlidir:
- Ne zamandan beri Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcısısın? Bu süre içinde hangi önemli soruşturmaları yürüttün? Bu soruşturmalar hakkında bilgi ver.
- “Karargah Evleri” isimli soruşturmayı ne zamandan beri, kimlerle yürütüyorsun?
- “Karargah Evleri” soruşturmasıyla ilgili ne çalışmalar yaptın, ne tür bilgilere ulaştın?
- Bu soruşturmanın yürütülmesiyle ilgili üst makamlara (yani Hava Kuvvetleri Komutanı’na) bilgi notu hazırladın mı? Neden hazırladın? Bu bilgi notunda neler vardı?
- Bu soruşturmada görevlendirme yapılırken sana hangi görevler verildi?
- Yürüttüğün soruşturmalarla ilgili basına bilgi verdin mi?
- “Karargah Evleri” soruşturmasını kapatmaya çalışmanın sebebi nedir? Niçin sanıklar lehine olabilecek delilleri de topladın? (Cevap: “CMK 100’e göre Savcılar sanıkların lehine olabilecek delilleri de toplamak zorundadır)…
Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz TBB Başkanı Özdemir Özok, Adli Yıl açılış konuşmasında bir tehlikeye işaret etmiş ve “savulun savcı geliyor” demişti. Aktardığımız bu sorgulama, Beşiktaş Savcılarının görev ve yetki sınırlarını aşma konusundaki ısrarlarını da göstermektedir.
Beşiktaş Savcıları: “Her Şeye Biz Yetkiliyiz”!
Sorgudan anlaşıldığına göre; 2009 yılı başında “Karargah Evleri” soruşturmasının kimin tarafından yürütüleceği hususu, İstanbul’a giden Hava Kuvvetleri Askeri Savcıları ile Ergenekon Savcıları arasında tartışma konusu olmuş. Ahmet Zeki Üçok olayı şöyle anlatıyor:
“Ben kendi dosyamdaki delillere bakıp karar verdim. Yoksa örgüt soruşturması yapmadım. Örgütün varlığını tespit etseydik dosyayı (250. maddeye göre yetkili C. Savcılığı’na) gönderecektik. Biz hatta İstanbul’da görüşmeye geldiğimizde soruşturmayı önce biz yapalım diye teklif ettik, örgüt tespit etmemiz halinde görevsizlik kararı ile gönderme teklifinde bulunduk. Ancak görevli savcılar bize belgenin İşçi Partisi’nde bulunduğunu, bunun da örgütsel bir birlikteliği gösterdiğini bu nedenle kendilerinin yetkili olduğunu söylediler. Anlaşmazlık ortaya çıkınca Turan Çolakkadı, o zaman herkes kendi soruşturmasını yürütsün, siz o örgütsel faaliyeti tespit ettiğinizde görevsizlik kararı verin bize gönderin dedi”.
Askeri Savcılık: “Örgüt Yok, Suç Yok”!
“Turan Çolakkadı ile yaptığımız görüşmede de biz çalışmalarımızı 1) Belgenin (“İP/Karargah Evleri” isimli MİT raporunun) nasıl sızdırıldığını, 2) Belgenin içeriği doğruysa belgenin içeriğinin doğru olup olmadığını, 3) Belgenin içeriği doğruysa Ergenekon terör örgütü ile irtibatını tespit etmemiz halinde İstanbul Beşiktaş’taki özel yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na dosyayı gönderecektik. Birinci aşamayı hazırlamakta olduğumuz iddianamemize geçirdik, herhangi bir örgütsel faaliyet tespit edemediğimiz, sizden aldığımız bütün Ergenekon sanıkları ile ilgili telefonları, Karargah Evleri’nde adı geçen şahısların, telefonları ile HTS raporlarının karşılaştırılmasından hiçbir irtibatı olmadığını gördük. Bu nedenlerden dolayı bir örgütsel faaliyet olmadığına ulaştık, ayrıca Ergenekon terör örgütü ile irtibatlı olmadığını tespit ettik. Herhangi bir örgüt faaliyeti tespit edemediğimiz için görev alanınıza giren bir suç faaliyeti içerisinde olduklarını tespit edemedik”.
Askeri Savcı: “Tertip Kamuoyuna Açıklanmalıdır”!
Bu sonuca ulaşan Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı Ahmet Zeki Üçok’un, Hava Kuvvetleri Komutanı’na ilettiği bilgi notunda, “Ergenekon” ve “Karargah Evleri” tertibi ile “yasal olmayan deliller oluşturularak sanki TSK içinde terör örgütü yapılanmasının varmış gibi gösterildiğinin kamuoyuna duyurulması” önerilmiş.
MİT: “Rapor Duyuma Dayalıdır, Araştırma Yapmadık, Delil Yok”!
Bu sonucu içine sindiremeyen Savcı Zekeriya Öz, “Karargah Evleri yapılanması ile ilgili herhangi bir bilgiye ulaşmadınız mı?” diye sorduğunda Ahmet Zeki Üçok şu cevabı veriyor:
“Hayır, böyle bir yapılanmanın gerçek olduğuna ilişkin somut ve hukuki bir delile ulaşmadık. Tek elde ettiğimiz delil ‘Cengiz Köylü’den gelenler’ klasörü içerisinde Selçuk Çakmaklı’nın bilgisayarındaki klasördeki Karargah Evleri yapılanmasına ilişkin MİT raporudur”.
“MİT tarafından hazırlanan raporun, yasal ve hukuki hiçbir yönü yoktur. Yasal ve hukuki hiçbir delile dayanmamaktadır. Bizzat bunu Emre Taner ve Afet Güneş hem yazılı, hem sözlü olarak bize söylemiştir”.
“Gerçekten MİT raporunun hiçbir hukuki bağlayıcılığı olmadığı gibi hukuki bir delile dayanmıyordu. Bunu bizzat MİT Müsteşarı da bana söyledi. ‘Biz duyum alırız, durum çok ciddiyse hemen bunu ilgili kuruma ulaştırırız, herhangi bir araştırma yapmayız, ancak ilgili kurum bize geri döner araştırma yapın derse, biz saha çalışması yaparız’ dedi. ‘Hatta, AŞTİ’de bomba olduğu ihbarı gelse, biz bunu araştırmadan polise bildiririz, polis bize araştırın derse biz araştırırız. Bu olay bunun gibidir’ dedi”.
“Ben bütün kurumlarla irtibata geçtim. MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile değişik yazışma ve görüşmeler yaptım. Bana MİT’ten özellikle söylenen (Emre Taner ve Afet Güneş’ten) aldığım bilgilerde, ellerinde hiçbir resim, telefon, görüntü, video kaydının olmadığını, sadece kendi hassas kaynaklarının İşçi Partisi’nden duyduklarını kaleme aldığını, herhangi bir belge olmadığını, kendilerinin de bu kişileri takip etmediğini, Genelkurmay Başkanlığı’ndan böyle bir talep gelmediğini, talep gelmeyince de böyle bir saha çalışması yapmadıklarını. Bana hem yazılı hem sözlü olarak ilettiler.
Tertibin Aydınlatılmasına Başbakanlık Engeli!
“Daha sonra görüşmeyi resmi bir hüviyete kavuşturmak için, daha doğrusu yukarıdaki şifahi görüşmeler olmadan önce Afet Hanımı tanık sıfatıyla dinlemek üzere, Emre Taner’e yazı yazdım. Emre Taner izin vermedi. Bunun yerine MİT Müsteşarını ifadeye çağırmak için Başbakanlık’a yazı yazdım. Yazdığım yazıda, her ne kadar CMK ve MİT Kanunu’nda Müsteşar’ın dinlenmesi için herhangi bir izin şartının olmamasına rağmen ve nezaket kuralları gereği bağlı olduğu Sayın Başbakan’a yazı yazdım. Hatta sızmasın diye de yazıyı elden gönderdim. Daha sonra Sayın Başbakanımız, 29. maddeyi gerekçe göstererek izin vermeyeceğini söyledi. Bunun üzerine Başbakanlık’a müsteşarla ilgili böyle bir zorunluluk olmadığından hazır bulundurulmasını. Kibar bir dille yazarak bildirdim. Daha sonra MİT hukuk danışmanlarından biri tarafından bir sürü fırça atar tarzda ‘siz yanlış biliyorsunuz, mensuplarına koruma var da amirine niye yok’ tarzında bir yazı yazdılar.
“MİT Müsteşarı şaşırdı, hatta inanamadı”!
“Bu olaylar sırasında Emre Bey bizim komutanın yanına gitmiş, ’82 yıllık MİT tarihinde ilk defa bir müsteşarı tanık olarak çağırıyorlar, şimdi beni zorla mı getirecek’ diye sitem etmiş. Bunun üzerine Hava Kuvvetleri Komutanı (Babaoğlu) beni çağırıp, benim işime asla karışmayacağını, ancak devlet kurumları arasında çatışmanın uygun olmayacağını, bu sebeple ‘bu sorunu kendileriyle yüz yüze görüşüp konuşsanız daha iyi olmaz mı’ dedi. Ben bunun üzerine MİT Müsteşarı ile görüştüm. Görüşmeden önce bazı öğretim görevlilerinden usul ile alakalı destek talep ettim. Bunun üzerine MİT Müsteşarı ile görüşürken normalde ifadeye gelmesi gerektiğini, bu konuda Milli Savunma Bakanlığı’nın İdare Mahkemesi’ne başvurması gerektiğini söyledim. Ancak Savunma Bakanlığı, bu yola gitmeyeceğini yazıyla bana bildirdi. Benim bundan sonra yapacak bir şeyim yoktu, ben bu soruşturmadan ötürü birçok kişinin Türk Silahlı Kuvvetleri’nden uzaklaştırıldıklarını anlatınca MİT Müsteşarı şaşırdı, hatta inanamadı”.
Tek başına suç oluşturan bu sorgu, yalnızca Beşiktaş Savcılarının yetki ve görev sınırlarını aşmalarını değil, “Ergenekon soruşturması”nın hangi yaklaşımla ve hangi mekanizmalar kullanılarak sürdürüldüğünü de göstermesi bakımından anlamlıdır.