Silvan'da verdiğimiz 13 şehidimizin ardından bir müddet susmayı ve asıl söz sahiplerini dinlemeyi uygun gördüğümden bu yazı biraz gecikti.
Asıl söz sahipleri dediklerim, kesinlikle bizim medya ve çalışanları değil. Hele hele siyasetçilerimiz hiç değil. Muhalefet değil. Ordu değil. Asker değil. ŞEHİT AİLELERİdir.
Kim ki, bir bedel ödemişse birinci derecede konuşması gereken odur. Dinlenilmesi gereken, seslerine kulak kesilmesi gereken onlardır.
Oysaki, bizim duyarsız medyamız hemen konuşmayı ahkam kesmeyi tercih etti son saldırı olayında. Şehit aileleri adına konuşan medya çalışanları oldu.(ki ben Ahmet Kayay'yı Şerefsiz ilân eden, Said Nursi'yi Belaüzzaman diye dil uzatan, tüm Kürtleri terörist gösteren sözüm ona medya organlarını da terör medyası olarak görüyorum. Pardon, öyle görmüyorum, zaten öyleler!)
Siyasetçilerimizin de onlardan farkı yok. Onlara da geleceğim, çakacağım birzazdan!
Bugün gazetesi yazarı Gülay Göktürk geçtiğimiz günlerde(sanırım 16 Temmuz'da) çok güzel bir yazı yazdı; "Lanet Olsun!" diye. Yazının 'griş' kısmı çok sert ve muhteşemdi. Bülent Ersoy'un üslubu ile "fevkaladenin fevkinde" idi. Ama maalesef, yazı aynı sertlikle devam etmiyordu. Gülay Hanım hislerimize tercüman olduğundan o satırları kimler okudu bilemiyorum ama imkanım olsaydı Erdoğan'a, TSK'ya, tüm medya organlarına ve çalışanlarına ve BDP'ye okutmak isterdim.
Neden mi?
Çünkü, gerek önceki terör saldırılarında olsun, gerekse Silvan'da 13 şehit verdiğimiz bu son saldırıda olsun sorumluları onlardır.
Bu şehitlerin sorumlusu Erdoğandır.
Türk Silahlı Kuvvetleri'dir.
Barış ve Demokrasi Partisi'dir.
Siyasetçilerimizdir.
Kürtlerdir.
Türklerdir.
Medyadır. (Medyamızın %90'nın terör medyası olduğunu yukarıda zaten yazmıştım. Çoğu kandan besleniyor; kışkırtmalardan, provakasyonlardan, karışıklık çıkarmalardan besleniyor.)
Evet sorumlusu Erdoğan'ın. Çünkü;
2. Dünya savaşından sonra varlığını tanıyan 3. ülke olan Türkiye'ye karşı savaşan ve Türk kanı akıtan İsrail ile ve onun destekçisi Amerika ile yaptığı gizli anlaşmalardan ve bu gizli anlaşmaları kamuoyuna paylaşmadığı ülkemizi parçalamaya çalışan Amerika, İsrail, İtalya, İngiltere ve Fransa'nın 'elemanı' olmayı tercih ettiği için... (Çünkü dün gerçekleşen saldırıların bu ülkelerin direktifi ile gerçekleştiği veya en azından bu ülkelerin kurduğu birtakım yapılanmaların eliyle gerçekleştiği için ve buna da halkın %50 oyun alan bir siyasî parti başkanının sessiz kalması için. Not: Bakmayın Davos'a şuna buna. Hepsi hikâye. Tamamen göz boyaması. Hepsi kendilerine düşen rolleri oynuyor. Ama maalesef o kadar profesyonel oynuyor ki, inana insanların sayısı da bu profesyönellikle birlikte artıyor maalesf. Davos'ta İSrail'in gözüne parmağını sokan Erdoğan Gazze filosunda Türk kanı akıtılırken ne yapması gerekirken ne yapğtığını burada uzun uzadıya yazmama gerek yok sanırım? )
Evet, sorumlusu Türk Silahlı Kuvvetleri(TSK)'dir. Çünkü;
TSK daha donanımlıdır. Lojistik imkanları daha fazladır. Daha profesyöneldir. Vs.Vs. Hadi diyelim ekonomik ve stratejik tüm etmenleri bir köşeye bırakalım, bu konuda muhtemelen "Ama efendim terörde şöyledir böyledir" itiraz edecekler olacaktır. Onun için başka bir açıdan yaklaşacağım konuya.
Allah aşkına ve tüm samimiyetimle söylüyorum: Neden tehlikeli, sınır karakollarında, çatışma riskinin fazla olduğu yerlerde hep garip ve gariban askerler askerlik yapmaktadır? Neden hep fakir fukara ailelerinin çocukları oralara gönderilir? Siz hiç KOÇ Holding'in veya Sabancı'nın, siyasetçilerin, ünlü iş adamlarının çocuklarının oralarda askerlik yaptıklarına şahit oldunuz mu? Orada askerlik yapan ve şehit düşen bir gencin bugün ünlü bir iş adamının, bir siyasetçinin, bir bakanın ve üst kademede devlet yöneticilerinin evladı olsaydı inanın kıyamet daha gür bir sesle kopardı. Medyanın bakış açısı ve dili değişirdi. Meclis farklı çalışmalara girerdi. Şimdi soruyorum sevgili pek muhterem siyasetçilerimize ve TSK'ya;
Ölen şehit ailelerinin evlerine yapılan görüntüleri izlediyseniz hepsi fakir fukara aileler. Şimdi, siz 'değerli' insanların evlatları can da, o fakir fukara ailelerin ki lahmacun mu Allah aşkına?! Sizinkiler 'can' diye korunacakken, onların ki ekmek peynir niyetine birileri tarafından sürekli yenilecek mi? Bu mu sizin demokrasi anlayışınız. Hatta ileri demokrasi anlayışınız? Bu mu adalet ve eşitik?
Son günlerde şike olaylarına tanıklık ettik. Efendim ben TSK içerisinde, yapılan bu gayr-i adil askerlik dağıtımının şikesinin de bir an evvel çözülmesi irdelenmesi adalete ve eşitliğe kavuşturulmasını istiyorum.
Evet, bir diğer sorumlusu BDP'dir. Çünkü;
Sahi, çünküsünü yazmama gerek var mı? Geçiyorum...
Bir diğer sorumlusu Kürtlerdir. Türklerdir. Çünkü;
Kürtler, çünkü etnik milliyetçilik üzerinden siyaset yapıyorlar. Bu tür şehit haberleri de, bu siyasetin bir sonucudur aslında. Sadece Kürt siyasetinin demek Kürtlere haksızlık etmek olur, Türk siyasetinin de bir doğal sonucudur. Türkler milliyetçilik üzerinden siyaset güttükçe, karşılarında Kürt milliyetçiliğinden beslenen bir siyasi kanat her zaman var olavaktır. Tez, her zaman antitezi beraberinde getirir. Ya tez çürütülmelidir. Ya da, tez ve antitez nötürleşerek bitmelidir. Türkler ve Kürtler siyasi iradelerini doğru ve gerçek ideoılojiden yana kullanmadıklarından dolayı bu saldırıların sonucu olarak onları da görüyorum.
Bir diğer sorumlusu ise, Medyadır. Bu konuda pek bir şey söylemeyeceğim. Time Türk'te yayınlanmış "Terör MEdyası" başlıklışu yazıma bakabilirsiniz. (http://www.timeturk.com/tr/2010/06/28/teror-medyasi.html)
Son olarak;
Eğer, demokrasinin adı kan ile yazılacaksa mezar taşlarına,
Eğer, ağıt libası siyah ipliklerle örülecekse yetim evlatlarına,
Eğer, nehirler ırmaklar kırmızı akacaksa,
Eğer, huzur, kardeşlik, barış; demokratik özerklik baltası ile parçalanacaksa,
Eğer, siyonistlerden tarafından 'üstün hizmet madalyası' almak için onlarla işbirlikçi çalışılacaksa biz yokuz!
Ve, Göktürk'ün dediği gibi; "Lanet olsun!"
http://www.facebook.com/profile.php?id=724917619
dere...@gmail.com
Not: Bu e-mailim ile rahatsızlık verdiysem özür dilerim.