Kaynak olarak :Kemaliye Kaymakamlığı Sorumluluğunda 1996 yılında derlenen ve basımı yapılmış : Her yönüyle Kemaliye (Eğin) Kitabı Sayfa 104 - 105 den alınmıştır.
Yollar konusuyla ilişkisi nedeniyle, Fırat üzerinde kurulu Kemaliye yöreesindeki köprülere de değinelim.
Bu çevrede, iki yakayı birbirine bağlayan köprüler dizisinin en önemlisi, adını yakınında bulunan Şirzı (Esertepe) köyünden alan "Şirzı Köprüüsü"dür. İlçeye uzaklığı, 2 km kadardır. Demir konstrüksiyon ve beton mallzeme karışımından yapılmıştır. Üzerinden ağır taşıtların geçmesine elverişşli yapıdadır. İlçe merkezine, güney ve kuzey yönünden g~len bütün taşıtlar bu köprüden geçerek yollarına devam ederler.
Şirzı Köprüsü, Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Türklerle, Ermeniler araasında geçen olayları konu alan bir roman'a da, adını vermiştir.(*)
Kazım Karabekir Paşa, "Erzincan'ın Kurtuluşu" adlı eserinin 56. sahifeesinde şu bilgileri veriyor: 24.12.1334 (l917) tarihinde Arapgir yönünden görevle hareketle Eğin'e geldiğini anlatan Paşa, Şirzı Köprüsü hakkında da bilgi almış. bu bilgilere göre, Şırzı Köprüsü lSSl'de yapılmış. Geçiş ücreti olarak yayalardan 10 para, hayvanlarla geçişlerde de 30 para alınıyormuş.
Eski dönemlerde daha ziyade insanların ve hayvanların karşıdan karşıya geçmesinde kolaylık sağlayan Yeşilyamaç (Geşo) ve Tuğlu (Hüdü) ile Venk (Yaka) köprüleri, günümüzde artık görevlerini tamamlamışlardır. Her üçü de, fazla ağırlık çekmeyen, ahşap malzemeden yapılmış asma köprülerdi.
Eğin insanının, her olay karşısında duygusal bir dille şiire döktüğü mıssralar, köprülere de yansımıştır. Venk Köprüsü için neler neler söylenmiş. İşte onlardan bir dörtlük. ..
Venk'in köprüsünü geçme m o yana O yar uzaktadır, görünmez bana Nasip olur yar elime geçerse Yüzüne bakarım yar kana kana.
İlçe merkezinin daha güneyinde bulunan Başpınar Asmaköprüsü de, zaman içinde yükselen baraj gölünün sularına gömülmüştü. Bu olay needeniyle ulaşımda yaşanan en büyük sıkıntıyı da elbette ki, Başpınar yöreesinde bulunan 25 yerleşik köy birimi çekmiştir. Yıllar boyu insanlar ve taaşıtlar, bir kıyıdan öbür kıyıya feribotlarla taşınmıştır.
Kemaliye'mizin etkileyici doğal zenginlikleri ile olan ilişkisi nedeniyle, Fırat üzerinde kurulu Kemaliye yöresindeki köprülere de değinelim.
Bu çevrede, iki yakayı birbirine bağlayan köprüler dizisinin en önemlisi, adını yakınında bulunan Şirzı (Esertepe) köyünden alan "Şirzı Köprüüsü"dür. İlçeye uzaklığı, 2 km kadardır. Demir konstrüksiyon ve beton malzeme karışımından yapılmıştır. Üzerinden ağır taşıtların geçmesine elverişli yapıdadır. İlçe merkezine, güney ve kuzey yönünden gelen bütün taşıtlar bu köprüden geçerek yollarına devam ederler. Şirzı Köprüsü, Birinci Dünya Savaşı yıllarında, Türklerle, Ermeniler arasında geçen olayları konu alan bir roman'a da, adını vermiştir.(*)
Kazım Karabekir Paşa, "Erzincan'ın Kurtuluşu" adlı eserinin 56. sahifeesinde şu bilgileri veriyor: 24.12.1334 (l917) tarihinde Arapgir yönünden görevle hareketle Eğin'e geldiğini anlatan Paşa, Şirzı Köprüsü hakkında da bilgi almış. bu bilgilere göre, Şırzı Köprüsü l88l'de yapılmış. Geçiş ücreti olarak yayalardan 10 para, hayvanlarla geçişlerde de 30 para alınıyormuş.
Eski dönemlerde daha ziyade insanların ve hayvanların karşıdan karşıya geçmesinde kolaylık sağlayan Yeşilyamaç (Geşo) ve Tuğlu (Hüdü) ile Venk (Yaka) köprüleri, günümüzde artık görevlerini tamamlamışlardır. Her üçü de, fazla ağırlık çekmeyen, ahşap malzemeden yapılmış asma köprülerdi. Eğin insanının, her olay karşısında duygusal bir dille şiire döktüğü mısralar, köprülere de yansımıştır. Venk Köprüsü için neler neler söylenmiş. İşte onlardan bir dörtlük. ..
Venk'in köprüsünü geçmem o yana
O yar uzaktadır, görünmez bana
Nasip olur yar elime geçerse
Yüzüne bakarım yar kana kana.
1974 yılına gelindiğinde barajda su tutulmaya başlandığında göllenme sahası ilçemiz merkezine ulaşmıştı.Daha önce Karasu üzerinde var olan ve 1957 yılında yapılmış bulunan Başpınar köprüsü sular alında kalmıştı. Bu köprünün su altında kalacağı baraj çalışmalarına başlanıldığı andan itibaren bilindiğinden , DSİ Genel Müdürlüğü ile Karayolları Genel Müdürlüğü arasında 30 Nisan 1971 tarihinde bir protokol imzalanarak Keban Barajının maliyeti çerçevesinde DSİ Genel Müdürlüğü tarafından finanse edileceği, Karayolları Genel Müdürlüğünce de yeni koda göre köprünün yapılacağı öngörülmüş ve dönemin yetkilileri tarafından yöre halkına vaat edilmişti.
Bu konu yöre halkı tarafından sürekli gündemde tutulmak amacıyla yaklaşık 20 yıl Kemaliye –Ankara arası mekik dokunmuş ve köprünün daha önce yapılmış olan protokol çerçevesinde yeniden yapılması tüm ilgili kurumlardan talep edilmiş ancak bir sonuca ulaşılamamıştı.
En son Bayındırlık Bakanlığının 20 Mayıs 1993 tarihli yazısında daha önceki yazılarda verilen cevaplar yerine köprünün maliyetinin yüksek olduğu ve ekonomik olmadığı gerekçesiyle yapılamayacağı kesin bir dil ile ifade ediliyordu.
Ayrıca DSİ 9. Bölge Müdürlüğü 1993 Kasımında yazdığı bir yazıda bu işle hiçbir alakalarının olmadığını beyan ediyorlardı.
Alınan tüm bu cevaplar baraj gölünün bir anda ulaşım yönüyle dış dünyadan tecrit ettiği yöre halkı için bir yıkım demekti.Bu yörede yaşayan insanların tek çıkış noktaları bu güzergah olduğundan suyun azaldığı mevsimlerde karaya oturan bir feribot ile, küçük kayıklara esir olmuşlardı.İlçenin en kalabalık nüfusunun bulunduğu bu yörede bilhassa gurbetçiliğin fazla olması ,ayrıca iç turizm olayının hareketliliği nedeniyle kentinden köyüne ve köyünden kentine ulaşmak isteyen insanlar barajın yollarını kesmesi nedeniyle ızdırap çekmekte idiler.Konunun bir diğer boyutu da bu yöredeki köylerin terörün hedefi durumunda bulunması idi. Başbağlar Köyü katliamı bunun en canlı örneğidir.Yöredeki köylerden herhangi birinde bir olay olduğu zaman güvenlik güçlerinin müdahalesi çok zaman almakta idi.Zira ilçe merkezinden hareket edecek güvenlik konvoyunun buradaki feribotun işlevi ile orantılı olarak müdahale imkanı sınırlanıyordu.Bilhassa sonbahar ve kış aylarında su seviyesinin azalması ile feribot çalışmadığından yöre halkı kaderi ile baş başa kalıyordu.Bununla beraber yöre halkı coğrafi konum itibariyle ihtiyaçlarını sürekli kent merkezlerinden taşımak zorunda idiler.O günkü haliyle yetersizde olsa hizmet vermeye çalışan feribot Karasu ırmağının erozyon nedeniyle devamlı mil taşıması dikkate alındığında kısa bir süre sonra kenarlardaki mil ve toprak yığılmaları nedeniyle feribotun çalışması da mümkün olmayacaktı.
Tüm bu nedenlerden dolayı buraya köprü yapılması bir zorunluluktu. Devletin Kurumlarında'da bu işin ekonomik olmadığı nedeniyle üstlenmediğine göre iş başa düşüyordu.Devlet –Millet işbirliği ile bu işe başlanacaktı.
İl Özel İdaresi öncülüğünde halk katılımı ile emaneten pratik çözümler bulunarak 200 metrenin üzerinde olan köprü açıklığının bir taşeron aracılığı ile dolgu yapılarak 70-80 metreye düşürülmesi ve bu açıklığın panel köprü ile geçilmesi kararlaştırıldı.
Başta Merhum Valimiz Sayın Recep YAZICIOĞLU’nun desteği ve İlçe Kaymakamımız Sayın Atilla ŞAHİN’in gayretleri ile Başpınar köprüsünün yapımına 1993 Eylül ayında böylece başlanıldı. Bu amaçla Kemaliye halkından 5.000.000.000.-TL yardım toplanılacaktı. İl Özel İdaresi de bu iş için 5.000.000.000.- TL. ayırmıştı. 5.000.000.000.- TL.de DPT Yatırımları Hızlandırma Fonundan karşılanması halinde 15.000.000.000.- liraya köprünün bitirilebileceği düşünülüyordu.
Ancak yıllar itibariyle gelen eskalasyonlar nedeniyle köprünün maliyeti yükseliyordu. Bu da vatandaştan ve karşılığında da İl Özel idaresinden talep edilen yardımlarla gideriliyordu.
Gerek maddi ve gerekse doğanın zor şartları altında olağanüstü gayret ve özveriler sarf edilerek ülkemizde Devlet-Millet işbirliği ile yapılan ilk proje özelliğini de taşıyan ve 24 köyün ulaşımını sağlayacak olan Başpınar Köprüsü 1997 yılında tamamlandı ve aynı yıl Eylül ayının 13. günü zamanın Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent ECEVİT ve Bakanların teşrifleri,Türkiye’nin her tarafından insanların ve medyamızın yoğun katılımıyla düzenlenen büyük ve coşkulu bir şenlik ile açılışı yapıldı.
Başlangıçından bitimine kadar her aşamada hiçbir zaman maddi ve manevi katkılarını esirgemeyen ve projenin fikir babası olan Merhum Valimiz Sayın Recep YAZICIOĞLU’nun adına izafeten köprüye “VALİ RECEP YAZICIOĞLU KÖPRÜSÜ” ismi verildi.
Kemaliye- Çemişgezek karayolu güzergahında bulunan ve 2003 yılında yapılan ödeme ile birlikte KDV dahil toplam 56.770.659.311.-TL. ye mal olan VALİ RECEP YAZICIOĞLU KÖPRÜSÜ yıllar itibariyle bakımının yapılabilmesi için T.C.Karayollarına devredilmiş olup, günümüzde hasret çekenleri kavuşturmaya devam etmektedir...
-------------------------------------------------
KÖPRÜ’NÜN ARDINDA BAŞPINAR VAR !
(Erzincan, Kemaliye) Başpınar Kalkındırma ve Yardımlaşma Derneği Sayın Ayşe Kulin’in Romanı “Köprü” den televizyona uyarlanan “Köprü” dizisi ardından aşağıdaki düşüncelerini kamuoyuna sunar.
Kemaliye tarihi boyunca idari anlamda Diyar-ı Bekr, Sivas, Mamuret-ül Aziz, Malatya’ya bugün de Erzincan’a; Başpınar’da Çemişgezek, Arapgir, Kemaliye’ye bağlı olarak gelmişlerdir. Bu değişimler devam ederken değişmeyen tek şey Kemaliye ve bugün o’nun bir parçası olan Başpınar’ı da kapsayan geniş bir bölgenin kültür kökleri, folklorudur. Kısaca; köyü, kazası, vilayeti ne olursa olsun yöre insanı asırlardan beri süzülerek gelen bir kültür birikimini en doğru biçimiyle yaşatmakta, geleceğe aktarmak için de çalışmaktadır.
Yöremiz insanı; kültüründen aldığı feyz ile kaderinin tecellisinde etkili olmayı, öncülük yapmayı içinde yaşadığı topluma bir hizmet olarak kabul eder. Bunun en güzel örneklerini Taşyolu ya da Köprü deneyimlerinde göstermiştir. Yeri geldiğinde de fikirlerini topluma takdim etmesinden daha doğal bir şey olamaz.
BİZ KİMİZ ?
, Başpınar güneyinde Çemişgezek’e, doğuda Munzur Dağları’nın zirvesine, batıda Fırat’ın ötesine, kuzeyde Kemaliye yönüne doğru geniş bir alana yayılan bir toprak parçasını yüzyıllardan beridir kullanarak gelmektedir. Kendine yeten yapılanması sayesinde geçmişte Nahiye Merkezi olarak da rol üstlenmiş, çevresindeki yerleşim yerlerinin ahalisi ile barış ve dayanışma içinde yaşamayı becermiştir. İstanbul’da ki sivil toplum organizasyonu olan derneği ata yadigarı topraklara hizmet ederek 1952 yılından bugünlere gelmiştir.
Keban Barajı’nın tamamlanması ile su altında kalan tarihi Başpınar Köprüsü’nün yeniden inşa edilmesi yönünde gayretler sarfedilmiştir. Çevre köylerin de katılımı ile yeni ve güçlü bir yapılanma sayesinde daha etkili olunacağı öngörülmüş; 1969 yılında Başpınar ve Çevresi Köprü ve Yol Yaptırma Derneği kurulmuştur. Talepleri doğru vasıtalarla karşılama adında ortaya çıkan birçok organize toplum hareketine karşı verilen tepkilerde görüldüğü gibi bu konuda da destekler ya da köstekler olagelmiştir. Netice olarak dile getirdiğimiz zaruri talebimize kulak kesilen değerli Erzincan Valisi Sayın Recep Yazıcıoğlu’nun önderliğinde kesintiye maruz kalmadan mutlu sona ulaşılmıştır. Bu eserin “Vali Recep Yazıcıoğlu Köprüsü” olarak anılmasından büyük gurur duyuyoruz. Maddî ve malî yardımda bulunan, manevî desteklerini esirgemeyen herkese şükranlarımızı sunuyoruz. Başta değerli valimize, ebediyete intikal etmiş olan diğer hizmeti bulunanlara rahmet diliyoruz.
Devlet – halk işbirliğinden sonuç alınacağına inanarak buna gerçekten önem vermiş valimizin gözümüzün önündeki bu eser ile hatırlanması, bugünün insanına ve gelecek nesillere benzeri yeni hizmetlerin sembolü olarak her vesile anlatılması gerektiğine gönülden inanıyoruz.
Bu bakımdan kıymetli zamanını bir roman vesilesi ile böyle bir temayı işlemeye ayıran; öncülük eden yazar Sayın Ayşe Kulin’e teşekkür ediyoruz. Bu basılı materyali ele alıp görsel biçimde topluma sunan film yapımcılarına, günümüzün etkili haberleşme araçlarından birisi olan televizyon yayıncılarına da ayrıca teşekkür ediyoruz.
KÖPRÜ DİZİ FİLMİ HAKKINDAKİ TESBİTLERİMİZ !
Romandan uyarlanan dizinin belgesel olmadığını biliyoruz. Dolayısıyle, bir belgeselin detaylarını bu diziden beklememiz söz konusu olamaz. Her zaman hizmetlerini şükranla anacağımız valimizin hem de bu işbirliğinin bir parçası olan yöre halkının kültür değerlerinin ve yaşadığı mekanın hep bir arada ele alınarak bilhassa devlet – halk işbirliği ile neler yapılabileceğinin bu film vasıtasiyle en ideal biçimde tasvir ve takdim edilmesini arzu ediyoruz.
Ayrıca; yöre insanın doğasına aykırı gelebilecek tarzda gelişen harici zorlama ve dayatmalarla gelen rol örneklerine tepki göstermesi en tabii hakkıdır. Biz de yaratılan imaj’dan memnun ve mutlu olmayan romanın ana temasının bir unsuru olarak düşüncelerimizi fanatizme kaçmadan dile getirmek istedik.
· Romancının dile getirdiği tabiat ve çevre şartları, yöre insanının kültür yapısı görüntü ve sese dönüştüğü şekliyle izleyiciye pek de gerçekçi gelmemektedir.
· Romanda dile getirilen güncel sorunlardan kimi yerlerde uzaklaşıp popüler olma adına gerçekliği tartışılan, bölgemiz için de hayal dahi edilmesi mümkün olmayan ülkemizin güzide köşesi Doğu Anadolu’nun sinema dünyasındaki klişeleşmiş tasvirlerinden esinlendiği hissedilmektedir.
· Tarihi veriler ve bölgedeki evler incelendiği zaman yöre ahalisinin eşkiyalık, çapulculuk, anarşi, terör hareketlerine verdiği açık ve net tepki görülebilir. Geçmişte yaşanan acı olayları tarihin derinliklerine bırakmak ya da yorumlamadan ele almak yerine yöre insanına inanılırlıktan uzak abartılı bir rol yüklenmektedir. Böylece; bariz zıtlıklar lanse edilerek ya da belirgin olmayan nüansları filmin esas motifleri olarak ön plana çıkarıp adeta insanlar hür iradeleri dışında bir şeylerin tarafı olmaya zorlanmaktadır.
· Romanın ruhuna ilham veren olaylar, çevre ve yaşam şartları, yöre insanının kültür köklerine inilerek hatta yeteri kadar uzman desteği alınarak bir daha gözden geçirilmeli idi. Halbuki; bunlar gözardı edilerek karakter yaratma, teknik ve estetik çözümler getirme adına dizi mantıklı olmaktan uzaklaşmış, oyuncular kimi zaman romandaki karakterler yerine başkalarını dramatize eder olmuşlardır.
· Sayın Vali’nin hayat ve hizmet felsefesinin esası olan, güçlenmesi gereğine inanıp ömrü boyunca yolunda emek sarfettiği devlet-halk işbirliği daha dizinin başlangıcında yer bulan terör sahneleri ile adeta gölgelenmiş seyircinin olaya katılımı da gözardı edilmiştir.
Kendilerini rahat hissetmedikleri bu konuda fikir beyan eden, resmi açıklamalar yapan, basın bildirileri yayınlayan bütün kurum ve kuruluşlara, yöremiz insanlarına gösterdikleri hassasiyet sebebiyle teşekkür ederiz. Onların gelecekle ilgili kaygılarını paylaşıyor bilerek ya da bilmeden temel değerlerimizi, kültürel normlarımızı, yöremizin parlak geleceğini etkilemeye yönelik bu türden yayınların devam etmesi halinde yapacağı tahribata dikkat çekmek istiyoruz. Bu bakımdan şüpheleri bertaraf etmek, senaryonun esin kaynağı olması gereken romanın sunduğu fırsatlardan istifade etmek yerine farklı konularda yeni tartışmalar açacak sunumlardan kaçınmak için konuların doğru perspektiften ele alınmasının yararları daha fazla olacaktır.
DİZİNİN YÖREMİZE VE İNSANINA YÜKLEDİĞİ İMAJ ARDINDAN GELECEK MUHTEMEL KAYIPLARIMIZ !
· Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmak üzere bölgeye gelmesi gereken insanlarda bir çekingenlik oluşacak yöre insanının başta sağlık, eğitim olmak üzere birçok hizmetlerden mahrum kalması sonucu ortaya çıkacaktır.
· Bölgeye yatırım yapmayı planlayan işadamları yatırımlarını iptal edecek ya da erteleyecektir. İnsanımız ile iş-hizmet-istihdam ilişkisine girecek kesimler sonucu etkileyecek biçimde etki altına alınmış olacaktır.
· Merkezi idare tarafından bölgeye tahsis edilecek yatırım ve hizmetlerin niteliği ve niceliği konusunda tereddütler oluşabilecektir.
· Geçmişte devlet – halk işbirliği ile kalıcı eserlere teşebbüs etme gücünü kendinde bulan yöre insanının motivasyonunda deformasyon söz konusu olabilecektir.
· Dünyanın değişen tercih ve taleplerini de göz önüne alarak yöre insanın müşterek gayretlerle öne çıkardığı zengin doğal güzellikler, flora ve fauna yapısı, tarihi mirasının sunumundaki ivmede kırılmalar olacaktır. Çekim merkezi haline gelen bölgemize yönelik turistik girişlerde azalmalar olacaktır.
· Ayrıca; coğrafyamızın, tarihi mirasımızın, yöresel kültürümüzün izlerinin geniş kitleler tarafından doğru bilinmesi, tanınması engellenmiş olacak; ülkesine kalbi duygularla bağlı, insanlığa hizmeti varoluş sebebinin gereği olarak kabul ederek azimle çalışan yöre insanını toplum barışına katkıdan uzaklaştıracaktır.
· Nihayetinde takdim biçimi ve oluşturulmak istenen imaj ile kendi bildikleri ve yaşadıkları arasında tolere edemiyecekleri kadar farklılıklar bulunan yöre insanı toplum içinde huzurlu ve mutlu yaşamak yerine asabi bir tutum içine girecek ya da bunları bertaraf etmek için lüzumsuz bir gayret sarfetmeye zorlanacaktır.
BİZ NEYİ, KİMDEN İSTİYORUZ ?
· Yargı yollarını takip ederek bizim de düzeltilmesini talep ettiğimiz hususları dile getirme hakkımızın var olduğunu ayrıca belirtmek isteriz.
· Münferit olarak ya da Sivil Toplum Kuruluşlarımızı harekete geçirip RTÜK ve diğer kamu kuruluşları nezdinde olması gerekenin takdim edilmesi yönünde talepte bulunmayı ayıp olarak görmüyoruz.
· Bu kanallar yanında kendi coğrafyamıza, tarihi mirasımıza, yöremiz insanına hizmet yolunda kültür değerlerimizin ve folklorumuzun harici zorlamalardan etkilenmeden gelecek nesillere aktarılması adına; ticari kaygılarla yola çıkmış filmin yapımcısı ve yayıncısını daha az tepki daha çok reyting anlayışı ile hareket etmeleri yönünde çalışmaya davet ediyoruz.
· Senaryonun kurgulanması esnasında mekan ve kişilerin ele alınması, yöre folklorunun asıl yapısına uygun takdim edilmesi yönünde ilave gayretler göstermelerini istiyoruz.
· Birçok kesim tarafından anlaşılma ve beğenilme sonucunda senaryoya kitlesellik katacağı için kötülüklerini tartışmasız bilip kabul ettiğimiz terör yerine bu olayın da ana teması olan devlet – halk işbirliğinin faydalarının daha fazla ortaya konulmasını arzu ediyoruz.
· Onlardan dizinin seyircisi yöre insanının tepkilerini değerlendirmelerini, savunma mekanizmaları geliştirmek yerine uygun düzenlemeler yapmaya açık olmalarını bekliyoruz.
Pazarlama teknikleri için kullanılan bir argümanı bu film için de uyarlayabiliriz. Araştırmalar göstermiştir ki; memnun müşteri memnuniyetini az kişiye söylemektedir. Memnun olmayanlar ise şikayetini olabildiğince fazla kişiye ulaştırmaya çalışmaktadır.
Romandan senaryoya geçişte daha iyi tasvir ile geniş kitleler tarafından tasvip görme dolayısiyle daha kalabalık bir kesim tarafından izlenme sonucu ortaya çıkacaktır.
Dizinin yapımcısı ve yayıncısından devlet-halk işbirliğine verilen önemi, insanımızın ayakta durma ve yükselme için üzerinde titrediği kültür değerlerini, gerçekte olduğu gibi kabul ederek; topluma yansıtılmasında daha titiz davranmalarını bekliyoruz. Romanı özlü bir biçimde işlemek için daha fazla tahribata meydan vermeden gerekli redaksiyonları yapmalarını arzu ediyor, çalışmalarında başarılar diliyoruz.
Saygılarımızla,
Başpınar Kalkındırma ve Yardımlaşma Derneği,
YÖNETİM KURULU: Mehmet Güven,Başkan Mehmet Tuncer,2.Başkan Çetin Özgen,Sekreter Üye Emre Durbin,Muhasip Üye Mehmet Karasan,Üye Münir N. Gündüz,Üye Osman Karasan,Üye
Küçükayasofya, Özbekler Sk No.26/2 Eminönü, İstanbul 34122 Tel. 0.212.5182026 E-Mail. der...@baspinarkoyu.com Internet. http://www.baspinarkoyu.com