From: aktif haber <bi...@aktifhaber.com>
Subject: beyaz
To: aykut...@yahoo.com
Date: Friday, October 8, 2010, 3:16 PM
(Ertuğrul Özkök’e Nazire)
Beyaz Türkler tedirgin, endişeli pozları kesiyorlar. Güya onlar için alan daralıyor, kaybediyorlar; Cumhuriyet ellerinden gidiyor, laiklik zemini kayboluyor! Göbeğini kaşıyan, bidon kafalı adamlar ülkeyi ele geçiriyorlar.
Beyaz Türkleri dinlediğinizde zannedersinz ki, birileri bunların boğazını sıkıyor, habire köşeye sıkıştırıp hayat alanı bırakmıyor. Meyhanelerini kapatıyor, bunları zorla çarşafa sokuyor, camilere itiyor.
Önce “Beyaz Türk”ün tanımını yapmak gerek. Ertuğrul Özkök gibiler, “masum bir beyaz Türk” tanımı yapıyorlar. Beyaz Türk tanımını genişleterek kendilerine ciddi bir beyaz yandaş nüfus oluşturmaya çalılışıyorlar. Bunların beyaz Türk tanımında biraz sosyetik, dini hassasiyeti zayıf, seküler yaşayan, refah ve eğitim seviyesi yüksek seçkin bir kitle var. Yani “masum” “laik”, “cici” sosyetecikler!
Beyaz Türk tanımı bu değildir. Birileri sorgulanmalarını engellemek, araştırılmalarına (etnik-dini manada) mani olmak, daha geniş bir savunma hattı oluşturabilmek için Beyaz Türk kapsamını genişletme ve bazı kitleleri tedirgin ederek yanına çekme derdinde.
Peki, gerçekte Beyaz Türk kimdir?
Bu ülkede “Beyaz Türk” denince sistemi ve kurumları, stratejik noktaları ele geçirmiş, yaklaşık yüz yıldır buralara hükmeden, Müslüman Anadolu insanına geçit vermeyen, ezen, “Kripto Ecnebi”leri anlamak gerekir. Beyaz Türklerin aslı ne Türktür, ne Müslüman. Beyaz Türk ecnebi kimliğini devam ettirdiği halde, Ertuğrul, Alpaslan gibi Türk büyüklerinin isimlerini alabilen, kendilerine verilmiş farklı rolleri vazife olarak ifa eden “truva atı”dır; kamufle olmuş işgalcidir. İçinde bulunduğu toplumun rengini alan ve onu içeriden kemiren bukelamundur. Değerlerimizi, aile düzenimizi heder eden güvelerdir; kandan beslenen yarasalar, kenelerdir.
Son yıllarda Beyaz Türklerin bunalım takılması, protest tavırlara girmesi, “ümitsiz”, “küskün”, “kırgın” tripleri yapması baskı altında kalacaklarından, hayat tarzlarına müdahale edildiğinden filan değildir. Onları saran dert bambaşkadır. Onlar, yüz yıldır “yan gel osman yüz dönüm bostan” memleketin kemiregeldikleri zenginliklerinin, imkanlarının eskisi gibi beleş önlerine serilmeyeceği kaygısını yaşamaktadırlar. İnsanımızı “enayi”, “aptal” yerine koyarak sömüremeyeceklerini gördükleri için endişeliler. Sıkıntısı ayrıcalıklarının gidiyor, kara vatandaşların uyanıyor olmasıdır.
Onlar, bu ülkede kimsenin özel hayatlarına, karıştırdıkları haltlara müdahale etmeyeceğini, bin yıldır etmediğini gayet iyi bilirler. Gerçekte hakimiyeti kaybetme, toplumu, devleti kurumları dizayn edip, yönetememe endişesini taşıyorlar. Yoksa, adı Ahmet Mehmet olan bu gayrı Müslim kripto vatandaşlar hala orduda yargıda, medyada bin türlü numara çevirecek kadar güçlüdürler. Kara Türklerin yıllarca sokulmadığı, itilip kakıldığı bu kurumlar hala bunların kontrolündedir. Ama ülke demokratikleştikçe bu kurumların önemi görece olarak azalmaktadır. “Kurumlar üzerinden millete tahakküm” işinde çuvallamaya başlamışlardır. Foyaları dökülmektedir. Ergenekon tarzı kanlı ve karanlık aletleri işlemez hale gelmiştir.
İşte demokrasiden, sandıktan, referandumlardan bundan dolayı hazzetmemekte ve bu nedenle ahlaksızca milletin iradesini, sandığı, TBMM’yi eleştirmektedirler.
Mahalle baskısı dedikleri şey millet iradesidir; milletin ta kendisidir. Bunlar münafıklığı meslek haline getirmiş kesimlerdir. Çok iyi aktörlük yaparlar. Türk sinemasının ve tiyatrocularının ustaları hep bunlardan çıkmıştır.
Bunlar hem dövüp hem ağlamasını çok iyi bilirler. Milletin herşeyini sessiz, gürültüsüz çalarlar, farkedildiklerinde de “hırsız var!” diye bağırırlar. Farazi, hayali tehditler üreterek kendileri aleyhine muhtemel gelişmelerin önünü almaya çalışırlar.
Özkök’ten hareketle Beyaz Türk kimdir?
· Beyaz Türk, “çağdaşlık” arkasına saklanarak yıllarca değerlerimizi “çağdışılıkla” itham eden, milletin genetiğiyle oynayandır.
· Beyaz Türk “yüzünün batıya dönük” olduğunu, “batılı” olduğunu söyler; ama, Batının evrensel değerlerini, insan hakları kriterlerini, demokratik standardını işine gelmediği için dikkate almaz. Hukuk lehlerine işliyorsa, yargı kurdukları düzenekle yürüyorsa hukuka itimat ederler.
· Anayasaya ve yasalara “ayrıcalıklarını korumak için yerleştirilmiş” maddelerin değiştirilmesini “Cumhuriyet elden gidiyor’ diye sunarlar. En önemli sermayeleri sui-istimal ettikleri Atatürkçülüktür.
· Başkalarını biat kültürüne sahip olmakla eleştirirler, İslami literaturü aşağılarlar. Ama kendileri gizli, kripto örgütlerin emrinde hareket ederler. Derin merkezin taksim ettiği rolü tam bir itaatle oynarlar. Talimatlar üzerine yazılar yazarlar. Emirle manşet atarlar, hazırolda brifig alırlar; bunlar biat kültürüne girmez!
· “Beyaz Türk’ün inançla sorunu yoktur” “bizde Müslümanız!” derler ama bu laflar İslama küfredebilmenin hazırlık cümleleridir.
· Bunların laiklik yorumu “dindara, inançlıya hayat hakkı tanımamak!”, Müslümanı imha etmek!” şeklindedir. Laikliği bir sopa olarak kullanırlar. Laikliğin tanımının yapılmasına veya evrensel laiklik ilkelerine yanaşmazlar. Esnek, tanımsız, heryere çekilebilecek laikliği daha kullanışlı bulurlar; “militan laiklik” diye kitaplar yazarlar.
· Genetik yapısı, cibilliyeti anlaşılmasın, sorgulanmaktan kurtulayım diye içinde yuvalandıkları toplumun asgari adetlerine uyarlar. Cumaya gittikleri, oruç tuttukları olur.
· Bunlar kelime oyunları ile kitleleri maniple etmesini çok iyi bilirler. Başörtüsüne değil, türbana karşıdırlar!...
· Bunların çocuklarından ne namaz kılan çıkar ne de başını örten, öyle bir şey vuku bulsa o çocuğu afaroz ederler. Müslüman bir ailenin çocuğuna dini telkinini ise “baskı” olarak sunarlar.
· Beyaz Türkler yıllarca, orduyu ayrıcalıklarının bekçisi olarak görmüşler ve sızdıkları TSK’yı millete karşı kullanmışlardır. Orduda yuvalanmış derin kripto yapıların deşifre ediliyor olması, kendilerini “hamisiz”, “güvencesiz” hissetmelerine neden olmaktadır. Eğer HSYK da değişir, yargıdaki hakimiyetlerini de yitirirlerse hepten “yolunmuş tavuk” psikolojisine gireceklerdir.
Beyaz Türkler, yani kripto ecnebiler “hayır”cıları, AKP karşıtlarını bir savunma hattı haline getirme gayretindeler. Aslı kara, ama dini yaşantıdan uzak, bohem, müreffeh ve eğitimli, masonik bağlantıları olan, heteredoks kesimleri de yanlarına alarak cepheyi genişletme derdindedirler.
Beyaz Türklerin başını çektiği aydınlar “cemaat şeffaflaşmalı” diyorlar. O cemaat bazı niyetlerini saklıyor olabilir; ama en azından “İslamcı” kimliğini, muhafazakar taraflarını saklamıyor.
Bu ülkede bir cemaat varki, yüz yıldan fazladır devleti ve kurumlarını elinde tutuyor. Asıl kimliği ile 180 derece zıt bir söylem ve görüntü içinde. Ergenekon’un, faili meçhullerin, devlet adamlarına ve aydınlara suikastlerin, derin yapının arkasında bu cemaat var. Sermayeyi, medyayı elinde tutuyor. Derinliğini, gizemini asırlardır profosyonelce koruyor. Mercekler kendisine yönelmesin diye aynayı hep başkalarına tutuyor.
Bu cemaat ne zaman şeffaflaşacak?
Bazı aydınlar, yazarlar, gazeteciler bu cemaati ne zaman sorgulayacak?
Zayıfladığı bir dönemde üç tane Genelkurmay başkanı arka arkaya aynı (kripto) cemaatten çıkıyorsa, bu cemaat tartışılmayı, araştırılmayı hak etmiyormu?
İŞTE ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN YAZDIĞI "BEYAZ TÜRK" YAZISI
Tavsiye edilen adres: http://www.aktifhaber.com/