ÇİFT İNANÇLILAR HAİN MİDİR, DÖNEK MİDİR,YOKSA KÖSTEBEK MİDİR?

9 views
Skip to first unread message

f.u.

unread,
Feb 3, 2012, 10:58:03 AM2/3/12
to FiKRET UZUN YAZILARI
ÇİFT İNANÇLILAR HAİN MİDİR, DÖNEK MİDİR,YOKSA KÖSTEBEK MİDİR?
İsim ve tarif sorunu bu toprakların her zaman yaşadığı bir sorun
olmuştur. Yaşanmış olguların bu güne taşınan kavramlaşmış hallerini
bile kavramakta her daim zorlanılmıştır. Bunun temel nedeni, her zaman
şimdi çeşitli nitelemelerle sözünü ettiğimiz, bir şekilde edinmiş
oldukları sol/sosyalist kimlikleri ile majestelerine, tekellere,
burjuva düzene, onun hükümetlerine veya genel olarak burjuva
ideolojisine bilinçli olarak hizmet eden kişilerin, sahte tutumlarıdır
ki, ben buna uzun zamandır çift inançlılık diyorum. Bu bir anlamda
takiye veya ikiyüzlülüktür ama gene de bu ikisinden de fazlasıdır.
Çift inançlılık vurgusu, kavramlaştırmada daha netlik içeren bir
kolaylık sağlıyor. Asıl ideolojisi burjuva olanların, sol/sosyalist
ideolojiyi benimsiyor ve inanıyor görünmesi, insanları aldatmak için
çok daha fazla akıl karıştırıyor. Örnek olsun, bir A.Altan familyası
var ve türevleri çoktur, Danyal Oral Çalışlar, Osman Cengiz Çandar,
Gün Zileli ve son zamanlarda daha bariz kendini gösteren Fikret
Başkaya da aynı yerdedir Murat Belge'sinden tut, Halil Berktay'ına
kadar, hatta Oya Baydar'ından, Aydın Engin'ine kadar çok geniş bir
yelpazede sol/sosyalist kimlik ile uzun zamandır akıl bozuyorlar ve
hala bunların sol ile sosyalistlikle hatta dürüst, namuslu bir aydın
olmakla ilgileri olmadığını kabul etmeyen çok fazla insan var.
Mesela bir Yaşar Nabi Yağcı var, çok ilginçtir, kendi ifadeleri ile
komünistlikten çoktan vazgeçtiğini ortaya koyuyor ki, bu aslında, daha
önce komünist olduğunu kanıtlamak ve kafalara yerleştirmek içindir,
buna rağmen, taraftarları ona bir komünist renk vermeye devam
ediyorlar ve bu kişinin peygamberliğine halel getirmemek için, mürit
misli çabalıyorlar. İşte bu ve bunun gibi birçok örnek, olgu bu gün
sol gömlekli sahtekâr, sadrazamın veya padişahın sol bilmem nesi,
Liboş veya yeni liboş hatta yeni mürteci gibi sıfatların türemesine
neden oluyor ki, bu sıfatlar, eskiden yaşanmış bu gibi olguları
anlatmak için kavramlaştırılan "majestelerinin solcusu veya sol
partisi " türünden sıfatlara benzer ama ondan fazlasını içerir.
ŞÖYLE Kİ, geçmişte mesela sosyal -devrimciler, Menşevikler ve bu tür
başka küçük-burjuva sol yapılar da son tahlilde ve devrimin ön
günlerinde daha da netleşerek majestelerine hizmetin birer türü haline
gelmişlerdir ama onların gerçekten bir sol rengi vardı ve mevcut
düzene gerçekten tepkilerin ifadesi idiler ve Marksist teori
yaygınlaştıkça, sınıfsal dengeler saflaştıkça, bu partilerin ve
taraftarlarının konumları da ona göre şekilleniyordu, hatta Ekim
devrimine yaklaştıkça Kadetlerle ittifaktan ayrılıyorlar, birçok
yaklaşımı ile Bolşeviklere yaklaşıyorlardı veya Bolşevik tutumun
doğruluğunu onaylamak demek olan yaklaşımlar içinde oluyorlardı.
Mesela bir Narodnizm'in, Rusya'da Marxizmin yayılmasındaki rolünü
inkâr edemeyiz ve Lenin burada yetişmiştir. En büyük hocası Plehanov
idi ve o dönem Kautsky henüz sapmamıştı ama sonra? Sonra Plehanov
karşı tarafa geçti, Kutsky de...
Şimdi sol gömlekli sahtekâr türü sıfatlandırılanlar ise, dünküler gibi
değil, solun ve sosyalist hareketin içinde, en başından beri sol/
sosyalist alanı bozmak, devrim kapısına giderken son anda döndürmek
için özel olarak seçilmiş ve büyütülmüş, şişirilmiş çift inançlı
kişiliklerdir. Yani hiçbir zaman, sol içinde ve hatta önde olmalarına
rağmen, sol/sosyalist değillerdi, öyle görünüyorlar ama asıl inançları
burjuva ideolojisi idi, bu anlamda majestelerinin hizmetkârı olarak
sola bulaşmışlardı. Sol/sosyalist hareket yanında, işçi hareketi de
Türkiye'de burjuvazi ile bir yenişememe durumu yaratacak denli
potansiyel hale geldiğinde, bu çift inançlı dinamik, çeşitli sol/
sosyalist dinamiklerde ve sendikalarda harekete geçerek, eylem birliği
vesaire türü cepheleşmelerle birleşme dinamiği yaratırken, aslında
bölme, parçalama dinamiğini harekete geçiriyordu. İddialı olabilir ama
şimdiki konumlarına bakarsak sağlaması net olarak görülecektir.
Uzatmayayım, sonra hepimizin hatırladığı 12 Eylül geldi çattı ve
faşizmini yerleştirdi. Daha başından itibaren hepsi ayrı koldan buna
omuz verdi. Önce DİSKi alavere dalavere politikalarla CHP üzerinden
burjuvaziye teslim etmişlerdi, sonra devam eden grevlere, direnme
potansiyeline karşın, Selimiye'de sendikacı kuyruğu oluştu, darbenin
güvenli kollarına teslim oluyorlardı, şimdi çeşitli sıfatlarla soldan
ayırmaya çalıştığımız, konumunu netleştirmeye, teşhir etmeye
çalıştığımız aktörler ise çoktan yurt dışının yolunu tutmuştu. Böylece
iş bir anarşist-terörist dinamiğin sırtına kalmıştı. Hatta Nabi
Yağcının TKP'si "askersel devirme diyor", "faşist değil diyor",
generaller arasında çelişkiler buluyor ve TİP ile TSİPin
eleştirilerini savuşturuyordu ve tabii tabanının da. Fakat bu
tutmayınca, neden sonra faşist olduğunu yarım ağızla da olsa kabul
ediyordu ama gene de somut bir mücadele çizgisi rengini ortaya
koymuyordu ve hatta anarşist-terörist gruplar olarak nitelenen grup ve
siyasetleri, özellikle de Maocuları ayırıyordu. Hatta içlerinden idam
edilenler için yapılan kampanyalara sadece soyut bazda katılmayı salık
veriyordu. 12 Eylül öncesi, UDC broşüründe CHP'nin baş köşeye konması,
diğerlerinin ise isterlerse gelebileceklerinin söylenmesi ile uyumlu
idi. Sonra Demirel ve Ecevit'in ve hatta Erbakan'ın siyasi
kaderlerinin oylandığı halk oylamasını bir demokrasi şölenine
çevirerek demokrasi illüzyonu için göreve hazır olduklarını
gösterdiler. Sonra kimi CHP kanalından, kimi SHP kanalından, daha
sonra ANAP kanalı ile ve onların bünyesinde çeşitli belediyelere,
danışmanlıklara, yerel meclislere kapağı attılar.
Uzatıyorum ama netleştirmek için, özet bile yapsam, sorunu daha net
anlaşılır kılmak için gerekli olan bu kronoloji için bu kadar cümle
gerekiyor. Belki de yetmiyor.
Neyse sonuçta bir sürü 12 Eylül restorasyonu yaşadıktan sonra, oyun
içinde oyunlarla demokrasi illüzyonu katmerleştirildikten sonra,
emperyalist kapitalizm için daha 12 Eylül öncesinden başlayan YDD
için, bu bölgede sahneye konmuş olan BOP-BİP oyunu için, bu yukardan
beri resmini çizdiğim, tüm eski sol/sosyalist gömlekli aydın,
politikacı, yazar, çizer kim varsa harekete hazır hale gelmişti ve
hepsi neo- liberalizm kimliği ile sol/sosyalist kimliklerini çok sinsi
biçimde bütünleştirmişti ki, bir süre sonra ortada sadece liberal
gömlekli ve bu gömleği bile sahte olan aktörlerin kimliği kalsa da,
bir kere illüzyon yerleşmişti ve hala sol/sosyalist olarak kabul
ediliyorlar, böylece de akıl bozmaları kolaylaşıyordu. Herkes AB den
ithal demokrasinin kurtarıcılığına teslim olmuş ve bir Mesih misli
onun demokrasisini bekliyor ve AB fetişizmi içinde ayinler yapıyordu.
Ancak emperyalist ABD-AB ye bu yetmiyordu, Çiller bile yetmemişti,
Özal'dan beri deniyor ve adım adım ilerliyordu ve nihayet önce
Erdoğan'ı buldu, ondan önce veya eşzamanlı Erbakan'ı tasfiye etmenin
oyunlarını kurdu, sonra da AKP yi icat ediverdiler. TÜSİAD ile ve
Türkiye'nin en büyük zenginleri ile ve kitlelere fakirin yanında, hak
bilir, iman bilir bir parti olarak, diğer bütün ipliği pazara çıkmış
parti, politikacı ne varsa hepsinden halk adına intikam alacak ve
Allahın izni ile Türkiye'yi kurtaracak bir parti ortaya çıkarılmıştı.
Buna rağmen ve baraja rağmen % 34 te kalan bu partiye, o önceden
hazırlanmış dinamik her türlü desteği ve yardımı verdi, illüzyonun
rengini AKP yi solda gösterecek biçime boyadı vesaire vesaire... Şimdi
renkler bir bir dökülüyor ve işbaşında hep o sahte sol gömlekli
kadrolar var ve Taraf gazetesi aynı yerdedir ki, birçoğu orayı
karargâh tutmuş, bunun için Amerika'dan ithal gazeteci getirilmişti.
Açın bakın bütün bu sahte sol gömlekli tabir ettiklerimizi orada
bulabilirsiniz. Hatta sol gömlekli olmasa bile lazım olan ve hatta en
çok lazım olan etnik rengi taşıdığı ve bu çerçevede muhtemelen uzun
süredir oyuna katıldığı için bu tür kadrolar da görev aldı. Musa Anter
ve oğlu aynı resimde şimdilerde önümüze düşünce,bu daha da net olarak
görülmektedir. Orhan Miroğlu'ndan söz ediyorum. Öldürülen Kürt aydını
Musa ANTER'in, hani şu son olarak başbakandan izinli olarak Türkiye'ye
gelen, 40 yıl sonra babasının mezarında yasin okumak aklına gelen
Anter Anter'in babası olan Musa ANTERin öldüğü sırada yanında olan
Miroğlu. Bütün faili meçhuller, kemiklerine varana kadar aranır,
soruşturulurken, Miroğlu ortadadır. Ama aynı tür sol gömleklilerden
tek ses çıkmamaktadır. Şimdi rejim değişmiştir ve iş bir tek imzaya
kalmıştır ve bu imza da anayasa değişikliği reformu adlı belgeye
atılacaktır. Böylece iş tamamlanacaktır. Bizim sol gömlekli
sahtekârlarımız da rahatlayacak, özgürleşecek ve asıl gömlekleri ile
dolaşma fırsatına nail olacaklardır.
İşte tam bu sürece girilirken, elbette bütün bu kadrolar, hepsine
birden devlet aygıtı veya mekanizması demek yerindedir, oldukça
yıpranmış, deşifre olmuş ve yerlerine yenisi gerekir olmuştur.
Bazıları nedamet getirttirilerek, babayani çıkışlar tezgâhlanarak ama
eski rejime hâlâ kızgınlıkları baki kalarak, yeni kadrolara mihmandar
olmak için tutuluyordu ki, en büyük yenilik, öteden beri AKP nin emin
adımlarla ve Ustalaşarak ilerlemesi, dolayısıyla 12 Eylül rejiminin
YDD çerçevesinde yeni kalıbı ile yerleşmesi ama kurbağaları da
ürkütmemek için iş başında olan CHP nin yenileştirilmesi vardı ve çok
çabuk, yenileşmediği aksine daha geriye döndüğü görüldü ki, onlar
görmezden gelmeye mahkûm oldukları için bunu bile göremiyor ve
muhtemelen, Erdoğan ile Gülün Köşk hayalleri içine sıkışmalarından
hareketle, AKP ye aklını takan ama ayakları hala CHP den ayrılmayan
Fetullahın kılıcı olmayı bütün çapsızlığı ile sürdüren kılıcı daroğlu
yeni- sol renkli ama AKP'leşmiş bir CHP yi sürüklemeye devam ediyor.
Ki MHP de aynı yerdedir. BDP ise, artık emperyalist kuvvetleri göreve
çağırmaya başlamıştır ki, YDD nin BOP u ve daha çok BİP ile uyumlu bir
çizgide Barzani'nin bağımsızlık ilan etmenin işaretlerini vermesi ile
uyumludur.
İşte şimdi buradayız ve bu sol gömlekli sahtekârların üzerlerinin tam
olarak kazınmış olduğu, gerçekte ne olduklarının bütün çıplaklığı ile
orta yerde olduğu bir noktadayız ki, bunu hala görmemek için inat
edenleri, bu minvalde ki anlatımları duymazdan gelenleri artık ahmak
sıfatından kurtarmış ve sahtekâr olduklarını teslim etmiş durumdayız.
Yani demek ki, bu sıfatlar, bu sahtekârları solda görerek üretilen
sıfatlar olmamakla birlikte, solda göstermek için de üretilen sıfatlar
değildir. Aksine onların, çook ama çok önce sol/sosyalist hareketin
içine tam olarak bu günler için olmasa da sosyalist hareketin topyekûn
ortadan kaldırılmasına yönelik olarak,en azından bu harekete kendi
içinde barikat kurmak üzere yerleştirildiğini net olarak gösterebilmek
içindir. Bu kısa, kronolojik tarih dersi ile çizdiğim resim ile bunu
yerine getirmiş olduğuma inanıyorum ki, bunun net ifadesi bu
toprakları çepeçevre çevreleyen bir ahtapot şebekenin, her tarafa
uzanmış kollarının tek tek kesilerek sonuç almak mümkün değildi ve
alınmadı, asıl olan artık ahtapotun yok edilmesi, bu anlamda önce bu
sahte dinamiklerden kesinkes kopulması zamandır diyoruz.
Eklemek istiyorum, AKP nezdinde dayatılan resim de emperyalizmin
dayanağıdır ki emek sürecindeki çelişkileri ortadan kaldırmak,
illüzyon içine hapsetmek içindir ve başka da dayanakları kalmamıştır,
çünkü teknolojik gelişmeye bütçe ayıramıyorlar, en ucuz iş gücü
olarak, insanı, insan emeğini kullanmaya mahkûmlar, bu nedenle de,
insanı robot misli kendine yabancılaştırmak ancak fabrikalardan sınıf
bilincini kovup, tarikat bilincini koymakla mümkündür. İşte bu nedenle
emperyalist kapitalizm ömrünü ortaçağ ile uzatmaktan başka çare
göremiyor ve yine bu nedenle tek dayanağı kalmıştır ve bu nedenle de
en devrimci iş olarak ideolojik mücadeleyi hep öne koyuyorum.

Fikret Uzun

3 Şubat 2012

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages