f.u.
unread,Nov 30, 2011, 4:19:02 PM11/30/11Sign in to reply to author
Sign in to forward
You do not have permission to delete messages in this group
Either email addresses are anonymous for this group or you need the view member email addresses permission to view the original message
to FiKRET UZUN YAZILARI
DÜĞÜM KARDEŞLİKTEDİR VE EMPERYALİSTLER ÇÖZMEK İÇİN CAN ATIYOR
Nasıl ki, ezen ulus ile ezilen ulus ayrımının önemine vakıfız, ezen
ulusun egemenleri ile onlar tarafından sömürülenleri arasındaki
ayrımın önemine vakıf olduğumuz gibi, ezilen ulusun egemenleri ile
ezilenleri arasındaki ayrımın da öneminin bilincini taşımamız gerekir.
Buradan hareketle Türkiye'yi, Türkiye'nin egemenlerinin,
oligarklarının, tekellerinin, büyük burjuvazisinin yani zenginlerinin
yönettiğinin bilincini de taşımalıyız. Bitmedi, bu zenginlerle,
Türkiye'yi yöneten ve bu yönetimleri ile Türkiye'nin emekçi halklarını
daha fazla sömürmek üzere sürekli plan yapan egemenlerle iş tutan,
daha büyük işler tutmak isteyen Kürt zenginlerinin, büyük toprak
sahiplerinin, ağalarının, beylerinin, aşiret reislerinin ve dahi
tarikat şeyhlerinin olduğunu da biliyoruz ve unutmuyoruz, bunlar
Kürtlerin lideri olarak öne çıkartılmaktadır bunu da görüyoruz.
Bunlara ezilen Kürt kardeşlerimize baktığımız gibi bakmıyoruz, onlara
Türkiye'nin zenginlerine, Türkiye'yi yönetenlere nasıl bakıyorsak öyle
bakıyoruz. Kürt ezilenleri, kendilerini ve Türkiye'nin yönetenleri ile
zenginleri ile iş tutarak ezen, sömüren Kürt liderlerin yönetiminde
bir Kürt kurtuluşunu seçebilir, Türkiye'yi yönetenlerin, Türkiye'nin
işçi sınıfını, emekçi halkını köleleştirmesine göz yummak pahasına
bunu kabul edebilirler, bu gerçek bir kurtuluş olmasa da, bunu
seçebilirler, işçilerini emekçilerini kölelik düzeninde çalıştıran
böyle bir zulüm düzeni içinde olan bir coğrafyaya komşu olmaktan
mutluluk duyabilirler, Kürt ağa ve beylerinin, egemenlerinin
yönetiminde sömürülmeye, ezilmeye itiraz etmeyebilirler. Ancak
Türkiye'nin sosyalistleri, bir tek Kürt katılmasa bile, bu kölelik
düzenini, biriktirdiği ve yaydığı pisliği temizleyinceye kadar,
sürdürdüğü zulmü ortadan kaldırıncaya kadar mücadele edecektir. Bunu
Türk halkına, Türk emekçilerine borçludurlar. Bu, Kürt halkına, Kürt
emekçilerine sosyalistlerin verdiği sözdür.
Ve sosyalistler biliyor ki, Kürt devrimciliği de bu sözün ve bu borcun
içindedir. Bu anlamda, Kürt devrimciliği, kendi coğrafyasında, Kürt
halkını, Kürt emekçilerini saran pisliği, egemenlerin ahtapot
kollarını kurutmayı, başını ezmeyi Kürt halkına ve emekçilerine
borçludur ve Türk sosyalistlerine söz vermek zorundadırlar.
Türkiye'nin zenginleri ile iş tutan Kürt liderlerini Kürt halkının
ensesinden çekeceklerinin sözünü vereceklerdir. Türk sosyalistleri her
tarafa uzanan, pisliğe bulayan kolları birer birer kurutarak ahtapot
gövdesini ezmeye kararlıdır. Pisliğe bulanmış bu ahtapot düzenin artık
Türkiye'nin işçi sınıfına, emekçi halklarına faydası yoktur, öyleyse
yenisini kurmak sosyalistlerin boynunun borcudur. Kürt devrimcilerinin
sözü de borcu da bunun içindedir ve bunun bilincinde olduklarını
görebiliyoruz.
Öyleyse sorun Kürt sorunu olabilir ama bu Türk sorunu haline gelmiştir
ve çözüm Kürtlerin değil, Türkiye'nin çözümü olacaktır. Yani sadece
Kürtlerin değil, Türklerin de kurtuluşu kendisini dayatmaktadır. Kürt
halkı ile Türk halkının kurtuluşu bir ve tektir. Kürt halkı şimdi öne
çıkmıştır, yükseğe fırlamıştır, emperyalist ABD-AB ve yerli tekeller
bu yükselişe cevap vermektedirler, bu yükselişi söndürmek için Kürt
sorununu sahiplenmişlerdir, Türkiye'nin sorunu kabul etmişlerdir. Ama
görülüyor, sadece Türkiye'nin değil, emperyalizmin de sorunudur ve
sorun büyümektedir. Emperyalizm kendi emeline göre çözememektedir.
Çünkü Kürt halkı da, Kürt devrimciliği de yükselen olduğunu
göstermiştir. Şimdi iş, Kürt devrimciliği ile Türk devrimciliğinin
kardeşliğinin ezilen, sömürülen emekçi halklara umut verme zamanıdır,
Kürt ve Türk halkının dışında seyreden savaşın, bu kardeşliği
bozmasına izin verilmemelidir. Savaş bir zaman gelecek mutlaka
bitecektir. Şimdi savaşa rağmen kardeşlik zamanıdır. Öyleyse kimse
Türkiye'nin devrimini Kürt ağalarının ve beylerinin cenneti için
koparılan fırtınanın peşine takmaya yeltenmemelidir. Çözüm Kürt emekçi
halkının, Kürt devrimciliğinin, Türkiye'nin devrimi ile buluşmasıdır.
Türkiye'nin devrimi mi? Hem ufuktadır ve hem de, Türkiye'nin
egemenlerini, daha fazla zenginleşmek için her türlü pisliğe batan
ahtapotunu korkutmaktadır. Türkiye'nin devrimi mi? Türkiye'de daha da
sağlamlaştırılan 12 Eylül rejiminin, gerici-dinci-feodal-Osmanik
diktatörlüğünü, Türkiye'nin işçilerini emekçilerini köleleştiren
düzeni ortadan kaldırıp, yenisini kurmak üzere hareket halindedir.
Yenisi mi? Yenisi, İşçiden, emekçiden, köylüden yani bütün ezilen ve
sömürülen, bu nedenle gericiliğin, dinciliğin pençesine itilen, aklı
geriletilen, gerici-dinci bir diktatörlüğe mahkûm edilen bütün
halkların sosyalist iktidarını sağlayacak olan demokratik halk
cumhuriyeti olacaktır. Kürt devrimciliği bu onurdan uzak kalmak
istemeyecektir, Kürt halkı bu yeninin kendisine gerçek kurtuluşu
getireceğini görmezlik etmeyecektir.
Öyleyse düğüm Kürt ve Türk işçilerinin, emekçilerinin
kardeşliğindedir, emperyalistler ve işbirlikçileri bu kardeşlik
düğümünü çözmek için çırpınıyorlar, çareleri buradadır ve çözdürmemek
Kürt ve Türk emekçi halklarının elindedir. Çözdürmeyecekler.
Kardeşliklerini pekiştirmek için gerekli olan yeniyi birlikte
kuracaklar. Emperyalistlerin korkusu budur ve o nedenle yavaş ve
temkinli hareket ediyorlar. Korkuları boşuna değildir, boşuna
olmadığını bildikleri için korkutmayı deniyorlar, korkuyu kalıcı
kılmaya çalışıyorlar, hem egemenlerin yönetimlerinden aldıkları "zor"
un korkusunu ve hem de " cehennem"in korkusunu yayıyorlar. Ama
çabaları boşunadır, korkunun ecele faydası yoktur, olmadığını en çok
ezilenler ve sömürülenler öğrenmişlerdir. İşte "cehennem"in korkusu
ile takviye edilmesi de bundandır, ama Kürt ve Türk emekçi halkları
bu korkunun da üstesinden gelecektir. Korku yine egemenlerin üzerinde
kalacaktır, çünkü onlar biliyorlar ki, tek cennetleri bu coğrafyadır,
bu cenneti kaybetmek onlar için ölümdür. Ölüm en büyük korkularıdır.
Haklıdırlar ve zaten epeydir ölüdürler, ölmüş atı kırbaçlamak misli,
kendi kendilerini kırbaçlıyorlar. Ama nafile çabadır, tarihsel
sonlarından kurtulamayacaklar ama kolay da vazgeçmeyeceklerdir.
Öyleyse bu coğrafyada bütün ezilen ve sömürülen halkların kardeşliği
en önemli düğümdür. Çözemeyecekler, çözdürmeyeceğiz.
Fikret Uzun
30 Kasım 2011