BİR DEVRİMİN KARŞI DEVRİM TARAFINDAN EZİLMESİNDEN DAHA İYİ BİR DEVRİM UMANLARA

8 views
Skip to first unread message

f.u.

unread,
Dec 25, 2011, 1:49:18 PM12/25/11
to FiKRET UZUN YAZILARI
BİR DEVRİMİN KARŞI DEVRİM TARAFINDAN EZİLMESİNDEN DAHA İYİ BİR DEVRİM
UMANLARA
Hiç katılmadım, uzun yazmanın olumsuzluk yarattığını söyleyenleri kast
ediyorum ve görülüyor, eğer yeterli cümle sarf edilmezse, sorun
derinlemesine ve açıklıkla ortaya konulamıyor. Konulamadı. O nedenle,
biraz uzun olacak söyleyeceklerimi aktardığım mektubum. Daha açıklıkla
ve derinlemesine anlaşılacağımı umarak başlıyorum.
Sovyet sosyalizmi, daha Lenin'den itibaren, devrimi sürdürmenin ve
ileriye götürmenin, sınıfsız topluma varmanın zorlukları ile karşı
karşıya kalmıştır ki, en büyük etken, tek ülkede gerçekleşmiş olması
ve etrafındaki eskinin baskısından uzun süre kurtulamamasıdır.
İçerde eskinin bir deniz misli kalabalık tortularıyla ve üstelik
sosyalizmden yana görünüp, kapitalizmden hiç vazgeçmemiş çift inançlı
aydınların mihmandarlığında süren bir tehditle hem ekonomik ve hem de
politik olarak ve elbette ideolojik olarak mücadelenin zorluğu söz
konusu idi, ki bu dış tehlikenin varlığı koşullarında oldukça zor idi,
üstelik savaşın ve sonrasında iç savaşın yıkımının boyutları, bir an
önce ekonominin, sanayiin geliştirilmesi, üretimin artırılması,
yıkımın yaralarının sarılıp, her an saldırmak için tetikte bekleyen
ama nesnel şartların baskısı ile erteleyen Batıya karşı güçlü bir
konuma gelmesi gerekiyordu ki, buna Lenin Doğnati peregnata, Bartıya
yetişip onu geçme politikası diyerek hem içerde, hem dışarda
sosyalizmin temel ilkelerinden, ona teslim olmayacak şekilde geri
gitmeyi poltik bir hamle olarak öne çıkardı ki, yansıması içerde NEP-
( DEVLET KAPİTALİZMİ), dışarda ise BARIŞ İÇİNDE BİR ARADA YAŞAMA
politikaları şeklinde oldu ki, bütün kapitalizm özlemcileri bu iki
politikaya da emellerini gerçekleştirmek açısından baktı,bu
ikipolitikayı da sosyalizmin temel ilkesi şekline getirmeye çalıştı.
Lenin sağ iken, en başta yani, bir kapitalist restorasyon tehlikesine
işaret ederek, devrim sonrası Rusya'daki küçük burjuva denizine dikkat
çekiyordu ve eğer diyordu, bunları tamamen kurutamazsak devrimi
tamamlayamayız. Ama aynı zamanda tümüyle küçük burjuvaziyi devrimin
yanına çekmek sosyalizmin inşasında köstek olmalarını engellemek
üzere, pratikte NEP e başvurmayı zorunlu gördü, dışarda ise
emperyalizmin saldırısını en azından geciktirmek için barış içinde bir
arada yaşama politikasını ortaya koydu, hatta daha bu dönemde
Troçki'nin sekter tutumları ile karşılaştı.
Ve erken ölümü ile geride koca bir karmaşık sınıf savaşını ki, iktidar
savaşı olarak yansıdığını görüyoruz, Stalin'in kucağına bırakmış oldu.
Anti parantez Stalin'in eleştirilecek yanları elbette vardır ama
Stalin, Sovyet devriminin ilerlemesi ve sosyalizmin kurulması
mücadelesini yapılabilecek en büyük hünerle yürütmüştür ki,
birçoklarının faşizmle uzlaşma diye kara çaldığı Hitlerin Sovyetlere
saldırısını geciktirmek için uyguladığı politikalar az önemli değildir
ve buna rağmen, Hitleri püskürtmeye yönelik hazırlıkları
tamamlayamadan Hitler saldırmıştır. Ve işte Lenin'in barış içinde bir
arada yaşama politikası emperyalizmin saldırısını bu noktaya kadar
geciktirmiştir.
Bu saldırı önemli yol kat eden Sovyet sosyalizminde ağır bir yıkıma
sebep olmuş kapitalist dünya yanında sosyalizm içindeki demokratizm
fırtınası ki, beladır, Sovyet sosyalizmini ilerlemekten alı koymuş ve
savunma noktasına çekmiştir ki, bu da hızla ilerleyen bir motosikletle
giderken aniden durup dengeyi koruyamama ile eşdeğer bir durgunluğa
kapı açmıştır.
Lenin'e dönersek, Lenin iki temel politikayı öne çıkartırken açıkça
bunların Ricat politikaları olduğunu herkes biliyor ama diyor ki,
bizim proletarya diktatörlüğümüz var. Ve pratik-politik olarak ricat
politikaları izlerken, ideolojik olarak küçük-burjuva eğilimlere
saldırı başlatıyor yani kapitalist restorasyonun teorik çatısını
kurabilecek maddi şartlar oluşacağının farkındadır ve bu değil, yani
proletarya diktatörlüğü değil, demokratizm hem içerde, hem dışarda
sosyalist hareket içinde daha çok eğilim topluyor ki, bu ikinci
savaştan itibaren, kominternin de dağılması ile birlikte hız
kazanıyor. Faşizme karşı mücadele koşullarının yarattığı halk cephesi
politikaları da buna önemli oranda ivme kazandırıyor ve hep
örneklerim, Fransız komünistleri Proletarya diktatörlüğünden vaz
geçtiklerini ve barışçıl geçişi kabul ettiklerini ilan ediyorlar ki
sonunda dedikleri olmuştur, barışçıl olarak iktidara gelmişlerdir ama
tekelleri yıkıp, sosyalizme geçememişler aksine tekellerin koltuk
değneği olmuşlardır. Görmemek için kör olmak gerekir.
EĞER DEVLET TEORİSİ İLE DEVRİM TEORİSİNE VE DEVLET TEORİSİNDEKİ
TARİHSEL GELİŞMENİN EVRELERİNE VEYA SINIF MÜCADELESİNİN PROLETARYA
DİKTATÖRLÜĞÜNE VARDIRILMASINA ORADAN DA DEVLETİN VE DEMOKRASİNİN SÖNÜP
GİTMESİ TEMEL ÖNERMESİNE YAN GÖZLE DEĞİL DE, DERİNLEMESİNE BAKARSAK,
SOVYET SOSYALİZMİNDE OLAN BİTENİN TAM DA BU EVRELERİ ANLATTIĞINI YANİ
SINIF MÜCADELESİNİN SINIFLAR ORTADAN KALDIRILANA KADAR SÜRDÜĞÜNÜ,
ZAMAN ZAMAN SINIFLARIN KARŞILIKLI DENGESİ İLE ŞİDDETLENDİĞİNİ VE
PROLETARYA DİKTATÖRLÜĞÜNDEN KIL KADAR BİLE SAPILSA EGEMENLİĞİNİ GERİ
ALMAK İÇİN ÇIRPINAN ESKİ SINIFIN GALİP GELECEĞİNİ GÖRÜRÜZ.
Yine EĞER MARXİZMİN KURUCULARININ "ZOR TEORİSİNİ" KULAK ARKASI
YAPMAYIP, DERİNLEMESİNE İNCELERSEK, GÖRÜRÜZ Kİ, BİR SİYASİ ZOR VE ONUN
SAĞLADIĞI İKTİDAR SİSTEMİ İLE DAHA GÜÇLÜ KİŞİLER VEYA SINIFLAR ELİYLE
VE ONLARIN YARARINA BİR EKONOMİK SİSTEMİN YARATILAMAYACAĞI VEYA
SÜRDÜRÜLEMEYECEĞİ ANLAŞILIR, DAHA DOĞRUSU BELİRLEYİCİ OLANIN BU
OLMADIĞI, BU ÇERÇEVEDE BİR BAŞARI ELDE EDİLSE DE, BUNUN TAMAMEN
EKONOMİK VE TOPLUMSAL GÜÇLER DENGESİNDEKİ DEĞİŞİKLİKLERE BAĞLI OLDUĞU
ANLAŞILIR VE SOVYET SOSYALİZMİNİN KAPİTALİST RESTORASYONUNDA
BELİRLEYİCİ OLANIN "BÜROKRATİK" SINIFIN REVİZYONİZMİ OLMADIĞI
KENDİLİĞİNDEN GÖRÜLÜRDÜ.
VE GEÇMİŞTE NE ZAMAN SİYASİ GÜÇ EKONOMİK GELİŞME İLE ÇATIŞTI İSE VE
SONUNDA SİYASİ GÜÇ DEVRİLDİ İSE, SOVYET DÜZENİNDE OLAN BİTENİ BU
TEMELDE OKUMAK GEREKMEKTEDİR. VE BEN OKUNMASI GEREKEN NOKTALARI ÇOK
KISA DA OLSA VURGULADIĞIMA İNANIYORUM, ÖYLEYSE OLAN BİTENİ BİR
"REVİZYONİZM" KALIBINA SOKARAK ÇÖZDÜĞÜMÜZÜ ZANNETMEK, KOLAYCILIĞI DA
AŞAN BİR MIZIKÇILIKTIR.
Bu dediklerim ve altını büyük harfler kullanarak çizdiğim noktalar,
öteden beri ve uzun zamandır düşülen, ilkelerden uzaklaşarak veya
ilkeleri feda ederek pratiğin dayatmalarına teslim olmanın
yanlışlığına dikkat çekmektir aynı zamanda.
Gelelim "revizyonizm" takıntısı içinde olanların parti
aparatçikliğinden ve ekonomik bürokrasinin bozulmasından bir sınıf
çıkarmalarına ki çok kısa nitelemesiyle bunun ant-Marxist ve bilim
dışı olduğunun altını çiziyorum; ikinci durak var, oraya gelelim,
Stalin takıntısıdır ve bu takıntı içindeki çözümlemeleri Sovyet
gerçeklerine de, bilimsel yaklaşıma da uymaz; ve en önemli durakları,
bir yere kadar Sovyet sosyalizminin belirleyici belasının revizyonizm
olduğu yollu eleştiriler kabul edilebilir, yani bu eleştiriler,
sosyalizmin selameti açısından duyulan kaygıların yansıması ise, başka
ifadeyle "böyle giderse sosyalizm yıkılır " misli kaygılar ise, kabul
edilebilir. Bu sosyalizmin yıkılacağını haber vermek ve tedbir almaya
çağırmaktır, kesinlikle ciddiye alınmalıdır. Ancak yıkım başladığında
ve yıkımdan sonra yerine kapitalizm geldiği aşikâr iken, neredeyse zil
takıp oynamak başka bir yaklaşımı ifade etmektedir ve bu gün olan
budur.
Bununla birlikte, hiç olmazsa bu gün BÜROKRATİK REVİZYONİZM
çözümlemesi ile Sovyet sosyalizmine yüklenenlerin görmesi gerekir ki,
kapitalist restorasyon saldırısının buradan gelmediği görülmektedir,
tam da burada hatırlattığım türden yani Vaslav Havel türünden döküntü
aydınlardan veya kokuşmuş aydınlardan ya da Saharov türü Batının
bayrak ettiği aydınlardan gelmiştir. Partiler ise ya acz içinde teslim
oldular, ya da reel sosyalizmi korumak için mücadele ettiler ve hâlâ
mücadele ediyorlar.
Öyleyse önemli olan Sovyet sosyalizminin çökeceğini öyle ya da böyle
haber vermek değildi, önemli olan, nasıl ve neden çökeceğini
gösterebilmekti.
Tamam, bürokrasinin verimsizliğinden ve beceriksizliğinden söz
edilebilir ama eğer işçi sınıfından başka bir sınıf kalmadıysa (ki,
küçük-burjuvazi ya da küçük üretimin varlığı görülmeyip temel günahkâr
olarak bürokrasinin dejenerasyonu anlamında "bürokratik sınıfın
revizyonizmi" görülüyorsa, işçi sınıfından başka sınıfın kalmadığı ve
"bürokratik sınıfı" haliyle işçi sınıfını işaret ettiği, en azından
onun içinden bir bölümünü işaret ettiği kabul ediliyor demektir),
bürokrasinin başka bir sınıf olmasından söz etmek mümkün değildir.
Lenin'i hatırlarsak, daha doğrusu, bütün bu gerçeklikle örtüşmeyen,
bilimsellikten uzak teorileri ve yaklaşımları, eninde sonunda, son
tahlilde de deniyor, Lenin'den de uzaklaşmanın gerekçesi
yapmayacaksak, Lenin'in, devrimin üçüncü yılında,"... kapitalizmden
sosyalizme veya komünizmin aşağı aşamasına geçiş için adımlar
atıldığına ve sınıfların hala var olduğuna işaret ettiğini ve de,
proletaryanın iktidarı almasından yıllar sonra da, her yerde var
olmaya devam edeceğinden söz ettiğini, sınıfların ortadan
kaldırılmasının sadece toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin ortadan
kaldırılması demek olmadığını; aynı zamanda küçük meta üreticilerinin
ortadan kaldırılması demek olduğunu..." vurguladığını hatırlamamız
gerekmektedir.
Demek ki, küçük burjuvazi ve küçük üretim olduğu sürece kapitalizmin
canı alınmış olmuyor. Yani kapitalizmin yeniden doğma ihtimali çok
yüksek ve görüldüğü gibi bir şekilde mülkiyet ilişkisi var ve küçük
burjuvazinin ve küçük üretimin varlığı bir mülkiyet ilişkisinin
varlığının işaretidir. Bu da kapitalist restorasyonun üreme ve gelişme
alanıdır ki, örgütlenmesi ise sözünü ettiğim kokuşmuş ve hiç bir zaman
kapitalizmden vazgeçmemiş dolayısıyla sosyalizme inanmayan aydınlar
oluyor, teorik ve politik hamle onların nezdinde pişiriliyor ve küçük
üretimin gübrelikleri ile can buluyor. Bu gerçeklik ise, bize bir kez
daha proletarya diktatörlüğünün önemini ve anlamını hatırlatıyor.
Yukarda hatırlattım, NEP bir kapitalizm çukuru idi, mülkiyet
ilişkisini sosyalizm eliyle yeşertmek veya korumak idi ve Lenin de
yapılanın bir kompromi yani ricat olduğunun farkında olduğunu ama
mecbur olunduğunu ve fakat ellerinde proletarya diktatörlüğü olduğunu,
dolayısıyla ilkeleri pratiğe feda etmeden, pratiğin zorlamasının
aşılabileceğine ve böylece ilkeleri daha güvenli hayata geçirmenin
kanallarının açılabileceğine dikkat çekmiş oluyordu.
Bu, aynı zamanda Marxizm'in kurucuların geliştirdiği devlet teorisinin
hatırlanmasını ama daha önemlisi derinlemesine anlaşılmasını
gerektirmektedir.
Yani demek ki baylar, Marxizm'den kıl kadar sapılırsa ya da onu
kolaycılığa kaçarak kimi sahtekârların kalıplaştırarak ortaya sürdüğü
karikatürleştirilmiş halinin peşinden koşulup, bilmeden ve anlamadan
Marx'çılık oynarsak, hep yanılırız ve hep yanıltırız ve de eninde
sonunda foyamız meydana çıkar.
Sonuç niyetine ekleyeceklerim var; eleştirmek veya yermek ve hatta
öfkelenmek mi istiyoruz? Öyleyse, Sovyetler birliğinde öteden beri
süren gelişmelerin toplumda yarattığı elverişli koşullar altında ama
özellikle ve sistemli olarak Gorbaçov döneminde kapitalizm övülmeye ve
iki karşıt ve uzlaşmaz sistem arasında kinsizlik köprüsü oluşmaya
başlamıştır. Bunu tetikleyenin Gorbaçov'un 1987 yılındaki Ekim
Devriminin Yetmişinci Yılı konuşması olduğunu sanırım artık herkes
biliyordur, bilmeyenlerin bu konuşmaya ulaşıp bilgilenmelerini
öneririm.
İkinci eklemem, hem kapitalizme karşı kinsizlik içinde olup, hem de bu
kinsizliği yaşayan Sovyetler Birliği'nde "revizyonizm" telaffuz ederek
kötülükler aramak tam bir kafa karışıklığıdır.
Üçüncüsü de var; Revizyonizm kapitalist ülkelerde işçi sınıfının
kapitalizme ısınmasıdır veya ısındırılmasıdır yani kurtuluşunun
kapitalizmde gerçekleşebileceğine inandırmaktır. Kapitalist
Restorasyon ise, sosyalist ülkelerde aydınların ve küçük meta
üreticilerinin sosyalizmden soğumasıdır. Kapitalist restorasyon
sürecini "revizyonizm" olarak algılamak, hem sosyalizmi bilmemek ve
anlamamak demektir.
Son ek ise; kapitalist restorasyonu açmak ve altını çizmek için
olacak. Kapitalist restorasyon, emperyalizm kuşatma ve desteğinde,
sosyalist ülkelerde kapitalizmi yeniden kurmak için başlatılan ve
sürdürülen bir sınıf mücadelesidir. Bu mücadelenin liderliği
sosyalizmden soğumuş veya hiç inanmamış ama proletaryanın şiddeti
karşısında sinmiş aydınlar tarafından üstlenilmiştir. Dayanağı ise,
sosyalist toplumlarda kökü kazınamayan küçük meta üreticileri, aynı
anlama gelmek üzere "kazanılmamış gelir" sahipleri yani evinin
bahçesini, evinin avlusunu küçük işletme haline getirmiş, normal mesai
saatinden sonra yöneticiyle de anlaşarak, kendi hesabına çalışan,
kuaför, taksici, çiçekçi benzeri küçük işletmecilerden oluşan
sektördür.
Bir de unuttuğum ek var, altını çiziyorum, incelenmesi gerekir ve yeri
perestroyka ve Glastnost politikaları hayata geçirilirken Batı
basınının kopardığı vaveyladır. Bu vaveyla gösteriyor ki ve Batı'da
"Parti bürokrasisi" diyor, perestoraikanın en büyük engelleyicisi
parti olarak görülüyor. Şimdi son seçimlere bakarsak ve geçmişteki ve
bu gün de devam eden Rusya federasyonunun toplumunun eğilimi ve
partinin her ne kadar tam bir uyum içinde olmasa da, bu eğilimin
rüzgârı ile tırmanış gösterdiğini ve Putin'in ikiateş arasında
kaldığını görürüz ki, bu, komünistlerin hiç de teslim olarak
kapitalist restorasyonla sonuçlanan sınıf savaşından çekilmediğinin
izlerini taşıdığı anlamındadır. Hiç olmazsa, Lenin'in mozolesinin
kaldırılmasına cesaret edilememesi bile bu işareti dikkate almamız
gerektiğini gösterir.
Demek ki, çıbanın başı Parti veya ekonomik bürokrasinin dejenere olmuş
bir sınıfa dönüşerek revizyonist bir klik yaratması değil ve Sovyet
sosyalizmini yıkması veya kapitalizme teslim etmesi söz konusu
değildir. Bu, en azından şimdi, çok daha net görülüyor ama görmek için
bakmak gerekiyor, gerçeklere sırtımızı dönersek veya gözlerimizi
kapatırsak veyahut da gerçek niyetine başka yerlere bakarsak
gerçekleri göremiyoruz.
Ben revizyonististlikte kemikleşenlerin bunu hemen göreceğini
beklemiyorum ama en azından böyle bir gerçekliğin çok daha mantıklı ve
çok daha somut dayanakları olduğunu düşünüp bu ihtimali
değerlendirebilirler. Bunun için Marxizm'in temel önermelerine
sarılmak yeter de artar.
Brejnev mi? onu sonra bilgilerinize sunacağım ama önce bilgiden mi
safsatadan mı yanayız onu görmek gerekiyor. Ancak şu kadarını
söyleyebilirim, Brejnev, Gorbaçov'un önce övdüğü veya överek, tuttuğu
temel yolun doğrularını teslim ederek, eleştirdiği ama daha sonra
günah keçisi yaptığı bir lider oluyor. Ayrıca parti basamaklarını
tırmanması, Brejnev dönemindedir. Ve kısaca, Brejnev'in ölümünün hemen
sonrasında yeni yönetimin söylediği şudur. " Parti, Sovyet halkının
desteğini kazanan yolun, geliştirilen çizginin ( bu Brejnev'in
dönemini anlatıyor) doğruluğuna derinden inanmaktadır."
Bununla birlikte ve hem de sonrasında, Brejnev'in günah keçisi
yapılmasının anlaşılmasına yönelik olarak, Hiç bir komünist rejimin
kapitalizme dönüşüne izin verilmeyecektir, anlamındaki "Brejnev
Doktrini" ni hatırlatmak istiyorum. Gorbaçov yönetimi bu doktrini
reddediyor. Çünkü Garbaçov'un perestoreika bohçasında komünist
rejimlerin çözülmesi ve kapitalist restorasyon sürecinin
hızlandırılması hedefi var. Bu doktirinin uzantısı olarak Brejnev,
bağımsızlık hareketlerine silahlı müdahalede veya yardımda bulunmayı
bir Sovyet politikası yapmayı esas alıyor. Emperyalist kampın ise
böyle bir politikaya hoş bakması, bu anlamda Gorbaçov'u bir şekilde
uyarmaması mümkün görünmüyor. Bu, dışarısını ilgilendiriyor ve
Gorbaçov'u bu anlamda ilgilendiriyor. Bir de içerde ki politikaları
açısından Brejnev'e bakmak gerek; Brejnev döneminde Rejim muhalifleri,
Stalin dönemindekinden çok daha açıklıkla sosyalizmden soğuduklarını
göstermekten çekinmiyorlar. Brejnev ise, hem bu muhalefet cephesine
soğuk duruyor ve hem de onları cezalandırmaktan çekinmiyor. Ancak bu
cezai önlemleri yeterli bularak ideolojik bir mücadeleye gerek
duymuyor. Bu nokta incelenmelidir ama bu nokta dahi "revizyonizm"
mucitlerinin savlarını ve Brejnev düşmanlığını haklı göstermeye
yetmiyor. Diğer bir nokta, Brejnev döneminde genel olarak aydınların,
Brejnev yönetiminin uyguladığı Uravnilovka politikasıyla yüksek ücret
imkânlarından yoksun kaldıkları gibi, muhalif olanlarının ise düzenin
artan refahından artan oranda yararlandırılmadığını biliyoruz. İşte bu
nokta Brejnev'in eleştirilmesi gereken ihmallerindendir. SOSYALİZMDEN
SOĞUMUŞ VE YAŞADIĞI TOPLUMDA MUTSUZLUK YAŞAYAN VE KAPİTALİZMİN
FAZİLETLERİNE DAHA ÇOK SARILAN KEMİKLEŞMİŞ BİR AYDIN TOPLULUĞU.
Fakat Brejnev, Stalin döneminden kalan ücret eşitsizliğini tümüyle
ortadan kaldıran bir yönetimin lideri olarak önemli bir sosyalist
ilkeyi hayata geçirmiştir.
Gorbaçov, Brejnev'i günah keçisi yapmakla birlikte, hem bu aydınlara
yönelmiş ve hem de parti ile çatışmaya girmiş ve hemen akabinde hem
eşitlik ilkesine hücum etmiş ve hem de ideolojik olarak da saldırı
başlatmıştır ki, ilk icraatı Anti-Dühring'in rafa kaldırılması ve
geçerliğini yitirdiğinin ilan edilmesidir.
Burada kesiyorum ve aktardıklarımın dikkatle ve dürüst bir yaklaşımla
incelenmesini, bunun yönteminin de Marxist-Leninist bakış olduğunun
dolayısıyla sınıf bakışı olduğunun bilincinde olmak gerektiğinin
farkına varılmasını öneriyorum. Ve hiç kimsenin söylediklerimi ve
bunları söylerken kullandığım üslubu kişisel almaması gerektiğini ve
üslubu bahane ederek asıl konudan uzaklaşmaması gerektiğini
hatırlatıyorum. Çünkü sınıf mücadelesi dolayısıyla ideolojik mücadele
çocuk oyuncağı değildir ve tarihsel olduğu kadar hala yaşamsal önemde
olan sosyalizm üzerine konuşuyorsak, her türlü argümanı enine boyuna
tartmak ve eskimiş ve köhneleşmiş kalıplarla sosyalizmin başarılarına
sırt çevirmek yerine, sosyalizm bayrağını yükseklere kaldırarak
taşıyabilmenin kapılarını açacak teorik yaklaşımlara yönelmeye katkıda
bulunmak gerekmektedir. Yani dünya sosyalizminin sorunlarını aşmak
için bayrağı sıkı tutmak ve doğru dürüst dalgalandırmak için, doğru
dürüst konum almak gerekmektedir.
Bunun en şifalı ilacı ise, dünya sosyalizminin bayrağının en geniş
topraklarda mesela kaderlerindeki çizgide ortak renklerin oldukça
benzer olduğu halklarla birlikte yaşadığımız coğrafyada
dalgalandırılabilmesinin kaldıracı olacak sağlam ve sarsıcı bir devrim
teorisi üzerinde sol mememizin altındaki cevahirin ateşini
aklımızdakilerle harlayarak birleşmenin kanallarını açmaktır.
Ve Reel sosyalizmin aynı anlama gelmek üzere Sovyet sosyalizminin,
Marxizm'in kurucularının teorik olarak gösterdikleri sosyalizmin işçi
sınıfının düzeni olduğu gerçeğini pratik olarak gösterdiğini; bununla
birlikte emek süreçlerinin belirleyici olduğu, hâlâ belirleyici olduğu
ve tarihin lokomotifinin sınıf mücadelesi olduğu gerçeğinin sapasağlam
önümüzde durduğunu gösterdiğini hep hatırlamak gerektiğini vurgulamak
istiyorum.
Marxizm geleceğe iyimser bakabilmenin nesnel yasalarını bulup,
çıkarıp, gösteren ve hâlâ en bilimsel, en ileri ve en devrimci teori
olarak, hepimize bu iyimserliği, kaderciliğe saplanmadan taşıyabilmeyi
aşılamış olmalıdır.
Bu, hem güçlü olmayı, hem de moralli olmayı sağlayan şifalı bir iksir
mislidir. Ancak güçlüler iyimser olabilir ve ancak her güçlükte
moralini yüksek tutanlar iyimserdirler. Bu da yürek istiyor. Yürek ise
akılla birleşmezse bir güç yaratamıyor. Akıl ise, yürekleri ancak
akıldakilerle güçlü kılabiliyor ve ancak böyle yeni bir düzenin
düşlenmesi mümkün olabiliyor.
Fikret Uzun
25 Aralık 2011
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages