f.u.
unread,Nov 4, 2011, 10:50:44 AM11/4/11Sign in to reply to author
Sign in to forward
You do not have permission to delete messages in this group
Either email addresses are anonymous for this group or you need the view member email addresses permission to view the original message
to FiKRET UZUN YAZILARI
Bir yıl önce, Ekim Devriminin yıldönümü üzerine tekrarladığım,bir yıl
öncesinden kalan bir yazıyı paylaşırken, "...bu coğrafyada Ekimin
önemine dair pek bir değişiklik olmadığını, hatta onunla ilgili
söylenecek çok farklı sözlere gerek olmadığını vurgularken,çok daha
önemli bir noktaya daha işaret etmiş ve şöyle ifade etmiştim;
"Marksizm düşmanlarının, anti- komünistlerin, sosyalizmden ölümüne
korkan emperyalist kapitalizmin kapıkullarının, yaranmacı
devşirmelerinin eskisinden çok daha açıkça ve hep beraber Ekim devrimi
rüzgârının esintilerini örtmenin, yok saymanın, sessizce ve hep bir
ağızdan geçiştirmenin ve çarpıtmanın yanında, korkakça saldırmanın
gayretini daha fazla göstermekte olduklarıdır." ve ekleyerek,
"Bununla birlikte, ulusal sorunun çözümünde de Ekim devriminin
öneminin ve anlamının, bugün hala devam eden, açılımsız "açılım"
çabalarının şaşırtmacalarında kendini şiddetle hissettirmesinin, Ekim
devrimi üzerine söylediklerimizin haklılığını göstermesi yanında,
sosyalizmin müzmin düşmanları ile bu düşmanlıklara ince ayar yapmaya
çalışan oportünistlerin korkularını o denli açığa çıkarmış olduğu da,
daha bir açıklıkla görülmektedir." demiştim.
Bu yıl da, bundan farklı bir atmosfer olmadığı ama sosyalizm
düşmanlarının korkuları yanında, bu korkularını yenmek için
hünerlerini geliştirdikleri ve bu temelde yeni ve de sadık yandaşlar
edindiği ve bunların ideolojik saldırılarında hala anti-Stalinizm
üzerinden anti-Sovyetizm ve anti-komünizm çığırtkanlığı olduğu ve
artık bununla birlikte anti-Leninizm'i de bayrak yaptıklarını
göstermekten çekinmedikleri görülmektedir.
Yani,bu yıl 94.üncüsünü kutladığımız Ekim Devrimi
günlerinde,sosyalizmin işçi sınıfının düzeni olduğu; sınıf
mücadelesinin tarihi ilerleten lokomotif olmaya devam ettiği; ve emek
sürecinin belirleyiciliğinin devam ettiği gerçekliği daha bir netlikle
görülmeye başlamış; bu da, genel olarak sosyalizm ve özel olarak
Sovyet Sosyalizm düşmanlarının korkularını artırarak, artık Sovyet
Marksizm'ini tarihten kazıyarak Sosyalizmden ve korkularından
kurtulacaklarına olan inançlarını depreştirmiş ve böylece bu korku ve
inanç onları Avrupa Marksizm'ini daha fazla sahiplenmeye doğru
yuvarlamıştır. Bunun anlamı şudur, ideolojik mücadele eskisinden çok
daha fazla şiddetlenecek ve bu, devrimci mücadeleyi daha da
sertleştirecek bir yönde ilerleterek, hem ideolojik ve hem de politik
şiddet biriktirecek demektir.
Ekim Devrim'inin 94.üncüsünü yaşadığımız bu günlerde benim gördüklerim
ve vurgu ile hatırlatmak istediklerim budur.
Geçen yıl paylaştığım ifadelerimi bir kez daha gözden geçirmek
isteyenler içinse, yazının aynı yerde asılı durduğunu hatırlatmam
yeterlidir.
EKİM DEVRİMİNİ 93. YILINDA YİNE YENİDEN SELAMLARKEN
Ekim devrimi tarihin bir dönüş noktasıdır. Tarihin nesnel dönüş
noktalarında akıllı, bilgili ve becerikli, aynı zamanda da inanmış
insanlara ihtiyaç vardır.
Yani kişilerin rolü bu nesnel dönüşüm noktalarında önemlidir. Lenin bu
önemi hem anlamış bir kişidir, hem de bu rolün sahibi olan kişidir.
Marksı bu yönde çok iyi anlamış, en devrimci biçimde revize etmiş
kendini marksın yerine koymamış ve M-L doğmuştur.
Lenin bu noktadan sonra, başka yerde beklenen devrimi Rusya'da
karşılamış ve Ekim devriminin kapılarını açmıştır.
Ekim devrimi 20.yüzyılın başlarında, devrimler çağının yaşandığı
yüzyılda, insanlık tarihinin büyük bir başkaldırısıdır.
Bu başkaldırı önceki tüm devrimlerin renklerini içinde toplayarak
gelişmiş, hem de sonraki devrimlere seçebilecekleri tüm renkleri
vermiştir.
Bugün sosyalist devrimin 93.yılında sosyalizmin kapitalist
restorasyonunun üzerinden 20 yıl geçmiş olmasına rağmen,
emperyalistlerin, hala anti-Sovyetizm içinde olanların, hala mutlu
olmadığı bir süreci yaşamaktayız. Bir o kadar da şaşkın olduklarını
görmekteyiz.
Çünkü ekim devrimi öyle bir gerçeklik yaratmıştır ki, bugün eskisinden
çok daha fazla, burjuvazinin, emperyalistlerin, sosyalizmin müzmin
düşmanlarının korkuları hiç bitmemiştir.
Çünkü ekim devrimi ile bir avuç dahi olsa akıllı, bilgili ve becerikli
ama bir o kadar da inanmış kişiler, tarihin vakti geldiğinde, o
tarihin ileriye doğru dönüşmesine manivela olacak yöntemi
bulabileceklerini ve uygulayabileceklerini dosta da düşmana da
göstermiştir.
Çünkü ekim devrimi ile yeni bir sayfa açılmış ve bu sayfa şimdi kapalı
olsa da, onun ne denli mutlulukla yüklü olduğu, insanlığın ilerlemesi,
büyümesi, yenileşmesi için ne denli gerekli ve yerinde olduğu
görülmüştür.
Ve şimdi bu, çok daha netlikle görülmektedir.
İşte, bu sayfanın kapalı olmasına rağmen, emperyalistlerin korkusunun
devam etmesi bundandır. Bu sayfanın uzun süre kapalı tutulabileceğine
kendileri de inanmamaktadır. Yani dost da, düşman da bu sayfanın çok
uzun olmayan bir tarih kesitinde, yine tarihin kendi devinimi içindeki
bir dönüşüm noktasında, akıllı, bilgili, becerikli ve inanmış
insanların, çok daha ileri bir noktadan, yepyeni bir sayfa açarak,
dünyayı eskisinden çok daha deneyim yüklü sayfalarla donatacağını
biliyor.
İşte bu nedenle, dünya çapında insanlığı tasfiye politikaları
üretiliyor ve bu politikalar bir illüzyon içersinde kitlelere kabul
ettirilmeye çalışılıyor. İşte bu nedenle, tüm dünya da sol üzerinde,
öncelikle eritme, bulandırma, unutturma içerikli ideolojik ve
psikolojik savaşlar yürütülüyor.
Emperyalistler, sosyalizmin nesnel düşmanları, eninde sonunda tarihin
bu dönüşüm noktasına yakalanacaklarını bildikleri için ve artık
güçlendikleri kadar, tükendiklerinin de bilincinde oldukları için, hem
bu dönüşüm noktasına manivela yaratacak tarihi aktörlerin gelişmesini
engellemeye, hem de tarihin dönüşüm noktasının geciktirilmesi için
yeni saldırı planları icat etmeye çalışmaktadır.
Ama bir önemli çabası daha vardır ki, bu dönüşüm noktasının tarihin
neresinde geleceğinden daha çok üzerinde durdukları, hangi fiziksel
parçada kendini gösterebileceği üzerinde de çalışma yürütmektedirler.
İşte ekim devriminin devrimcilere, tarihimizin akıllı, bilgili,
becerikli ama bir o kadar da inancını yitirmemiş kişilerine bıraktığı
deneyimlerden biri de budur, tarihin nesnel dönüşüm noktasına
yoğunlaşmanın yanı sıra, bu nesnelliğin hangi fiziksel noktaya doğru
estiğinin de kokusunu alma bilgi ve becerisini geliştirmenin
deneyimini de bırakmıştır.
Kapitalizm sonsuzluğa sahip olmayan bir yol olduğu kadar, insanlığın
yükselmesi, gelişmesi, büyümesi demek olan sosyalizm ise, sonsuzluğu
içermektedir. Bu sonsuzluk, sınıfsız, sınırsız bir dünyaya yolculuğun,
nazımın dediği gibi ışıklı maviliklerin, uzayda sonsuzluğu resmeden
bir slâyt gösterisinin senkronizasyonu gibidir.
Bu yolculuk, büyüyen, yenilenen insanın, geleceğini avuçlarının içine
alarak, sonsuza seyahate çıkmış insanlığın yolculuğudur. Bu yolculuk,
şimdi kapalı bir sayfanın içinde duran Ekim devriminin başlattığı bir
yolculuktur.
Bu yolculuğa başlamak, bu sayfayı yeniden açmak, bölgemizin, yiğit
devrimci, bilgi ve beceri yüklü akıllarına sahip inançlı kişilerinin
omuzlarına yapışmıştır.
Şimdi bunun farkında olunmasa bile bu dönüşüm zamanı, bu nesnellik,
eninde sonunda o kapalı sayfanın üzerine doğru esecek ve yapraklarını
kıpırdatacaktır.
Ekimde de konmaya başlayan devrim kelebekleri, konduğu yerlerdeki tüm
deneyimleri, taşıdığı, aktardığı kanatlarıyla, kapalı sayfasının
içindeki insanlığın tarihsel yolculuğunu, yaşadığımız tarih kesitinin
bütün yeniliği ile devam ettirmemiz için, bu bölgenin üzerinde
uçmakta, konmak için kanat çırpmaktadır.
Artık bu yolculuğun sonsuzluk kapısına erişmesi için, gerekli olan;
mavili ışıkların müzmin düşmanlarına karşı geliştirdiği, proletaryanın
ve onun en akıllı, bilgili ve becerikli öncülerinin omuzlarında yüklü
olan, düşmanların ve ahmak solcuların diktatörlük olarak
mutlaklaştırdığı ama tüm insanlık için sonsuzluk yolculuğunun, mavili
ışıkların teminatı olan, insanlığın sonsuzluk yolculuğuna adım
atarken, sıkı sıkı tutunacağı demokratik yeniden örgütlenmenin
disiplinli aracına ve bu örgütlenmenin şaşmaz yönetici ve
uygulayıcılarına, ahmak dostların ve de son çırpınışları içinde olan
düşmanın söz söylemeye ne cesareti, ne takati ne de haklı sebepleri
kalmadığının görülmesi de, Ekim devriminin bize armağanıdır.
Biz bu armağanın değerinin farkına, ne yazık ki, sosyalizmin kapalı
sayfasından yansıyanlarla vardık.
Şimdi, bu sayfa kapalı dururken, akıllarında bilgi ve beceri taşıyan,
yüreklerinde inançlı yiğitlikleri sabırla besleyen insanlara yansıyan
bu armağanın ve Ekim devriminin tüm deneyimlerinin ışığında, bu
sayfanın açılmasıyla devrim kelebeklerinin kanatlarında taşıyarak
getirdiği devrim rüzgârının bütün hızıyla esmesi için yataklık eden
bölgemizde, tarihin nesnel dönüşüm zamanının yaklaştığını hissederek,
ideolojik, politik olarak hazırlanmaları da, dünya devrimine,
bölgemizin yiğit, inançlı, devrimci insanlarının armağanı olacaktır.
Marks ve Engels olmasaydı insanlık, tarihin ve toplumun bilimsel
yasaları ile tanışamayacak, devrimlerin mekanizmasını belki
anlayamayacak, belki de bundan çok uzun yıllar sonra anlayabilecekti.
Ortaya çıkan insanlık için tarihin nesnel dönüşüm noktalarından,
insanlık bihaber olacaktı.
Lenin olmasaydı, Marks'ın ve Engels'in bu tarihsel ve toplumsal
yasalar üzerindeki çalışmaları belki hala üniversitelerde okutulan bir
ders ya da kütüphanelerde ele alınan bir inceleme, yararlanma tezi
olarak kalacaktı.
Ama Stalin olmasaydı ve Lenin'den aldığı bayrağı tümüyle ciddiye
alarak proletarya diktatörlüğünü sonuna kadar işleterek yükseklere
taşımasaydı, ne faşizmin yenilmesi, ne de insanlığın kapitalizmin
kader olmadığını ve sonsuz olmadığını görmesi ve umutların artması söz
konusu olmayacaktı.
Diğer taraftan, dünya Ekim devriminin sarsıntısını yaşamasaydı, bugün
ne Lenin, ne de Stalin hatırlanmayacak ya da geldi geçti denilecek
tarzda bir esinti olarak kalacaklardı. Ekim devriminin hala yaşanan
canlılığı ise, bir laboratuar manzumesi olmaktan öte gidemeyecekti.
Bugün ise bizi, ekim devriminden çok daha sarsıcı bir toplumsal ve
tarihsel dönüşüm dinamiği beklemektedir. Bize düşen, bu dinamiğin,
tarihin hangi noktasında nesnel olarak kendini göstereceğini ve
devrimin kelebeğinin fiziksel olarak hangi noktaya doğru konmak üzere
uçtuğunu tespit edebilecek, hissedebilecek ve en önemlisi, bu
tespitleri de, hissettiklerini de gösterebilecek akıllı, bilgili,
becerikli ve de aynı tonda inanmış yiğit yüreklere ihtiyacını açığa
çıkartmaktır.
Düşmanın en korkulu rüyası budur. Bu korkulu rüyası gerçekleşmeye
başladığı andan itibaren de, hem bu rüyayı geciktirmek üzere düşmanın
kucağında otururken sahte solculuk yapanlar kılık değiştirecek, o
düşmanın kucağının sıcaklığından istemeyerek bir süre ayrılacak ve
içimize sızmaya çalışacak, hem de ahmaklık derecesinde miyoplaştığı
halde solculuk yapmaya çalışanlar bilimsel bir gözlüğe kavuşup
miyopluğundan kurtularak, sahte solcuların kuyruğundan dökülerek
onları büsbütün burjuvazi ile baş başa bırakacaktır.
İşte ekim devriminin 93üncü yılında, sosyalizmin çökmüş olmasına
rağmen hissettiklerim ve inandıklarım bunlardır.
Ekim devriminin ve onun bütün tarihsel potansiyelinin, bundan sonraki
görevlerimizin de, tarihsel sorumluluklarımızın da, ışığı olmaya devam
etmesi, insanlık için paha biçilmez değerdedir. Tek yapacağımız bu
değerin nesnelliğini insanlığa göstermenin yolunu, yöntemini
geliştirmektir.
Ekim devriminin şimdi kaybedilmiş olunan kazanımlarının ışığında, bu
kazanımların yetmeyeceği dünyamızda, yepyeni bir ileri noktadan, ekim
devriminden kat be kat sarsıcı toplumsal dinamizmle, çok daha ileri
bir sosyalizm yürüyüşü için, bu toprakların, akıllarında bilgi ve
beceriyi tüm sabrıyla biriktirmiş, inancını yiğitlik günlerinin
hayaliyle beslemiş insanlarına tarihin hiçbir noktasında unutulmayacak
görevleri yerine getirme fırsatı doğmaktadır.
Bugüne kadar geçen zamanı bu toprakları nadasa bırakmış gibi
varsayarak, bu geçen zamanda toprağa sirayet eden, ilerlemenin,
gelişmenin, dönüşümün nesnelliğinin önüne engel olarak çıkabilecek
zararlı ne varsa temizleyerek, insanlığı son kez ve sonsuza dek
kurtarmak üzere, devrim kelebeklerinin çok daha şevkle kanat çırparak
uçuşup konacakları verimli topraklar haline getirmek için, bu
topraklara bunca nadas yıllarından sonra gerekli olan, en sağlıklı
tohumları atmak ve atmakla kalmayıp, filiz vermesi için de nöbet
tutacak olanları çoğaltmak, bu toprakların Ekim devrimini yürekten
selamlayan akıllı, bilgili ve yetenekli, inanç yüklü insanlarının
önünde tarihsel ve onur yüklü bir görev olarak, sabrın sonundaki
armağan misali durmaktadır.
Ekim devrimini, dönülmeze uğurladığımız bir sevdiğimizi, hatta çok
sevdiğimizi bu aşktan vazgeçemesek de, onun geri dönemeyeceğini
bilerek yıldönümlerinden vazgeçmediğimiz misali anmak, bir ayin
psikolojisinde, hep en güzel yanlarıyla yâd etmek üzere,
gönüllerimizde ve oluşturduğumuz fiziksel kalabalıklarda, en iyi
anılarla anmak, bizim yapmamız gereken bir selamlama değildir.
Öte yandan, ekim devriminin ortaya koyduğu gerçeklik içersinde, bu
gerçekliğin tüm dünyaya kök salmasına, anlamayarak veya inançsızlığı
nedeniyle engel olanlara da, bu gerçekliğin nesnel düşmanları ve bu
düşmanlarla beraber yaşayan gönüllü hınç bileyenlerine de yaklaşımımız
bir kan davası şeklinde, bir intikam hırsıyla da yapılacak bir
selamlama değildir.
Bizim yapacağımız selamlama, döneceğine bütün kalbimizle inandığımız,
yaşadığı tarihsellikte ve topraklarda sınırlarını da aşarak unutulmaz
izler bırakan ve bütün bu süreçteki deneyimleri bağrında taşıyan
gerçekliğin dönüşünü beklerken, döndüğünde tüm edindiklerimizle yani
aklımızla, bilgimizle, yeteneklerimizle ve sabrımızla, inancımızla,
yiğitliğimizle kendisini kucaklamaya hazır bir vaziyette selamlamak
üzere anmak olmalıdır. Ve öyle yaptığımıza inanıyorum.
Sınıfsal kinimiz zaten bilimsel gözlükle baktığımız andan itibaren bu
bakışın içinde mevcuttur.
Bu kin, kan davası güden bir intikamcının kini değildir.
Bu kin sınıfsal konumlanışın motoru olan, işçi sınıfının, insanlığın,
kurtuluşunun, mutluluğunun, gelişiminin önündeki engellerin, bunun
engeli olanlardan talep edilerek kaldırılamayacağını bilince
çıkartmanın motorudur.
Bu kin, sınıfsal mücadelemizin kazanacağına olan inancımızın da
motorudur.
Ekim devriminin 93üncü yılında da, umut saçan, aydınlık saçan ışığına
selam olsun.
Selam olsun hala aynı heyecanı taşıyarak, sabırla besledikleri
inançlarının, Yiğitliliklerinin sahibi, yüzünü ekim devrimine çevirmiş
devrimcilere.
Selam olsun, 21inci yüzyılın ekim devrimine hazırlanan inançlı, bilgi
ve beceriye doymayan akılları özgür öncülerinin bitmeyen sabrına.
Selam olsun tüm yeni doğan, doğacak olan, anaların, babaların
gözbebeği olan, büyümüş, ekim olduğunun farkına da varmış ekimlere...
Selam olsun, Ekim devrimine selam olsun diyebilen herkese...
Fikret Uzun
9-EKİM-2010