Ateşte yürümek ile ilgili görüşler:
1)Psikolojik tedavi amacı ile uygulayanlar asıl amacın ateşin üzerinden yürümeyi başarmak değil, bunu başardıktan sonra güven duygusu ile özel hayatta ve iş yaşamında da başarılı olmak olduğunu söylüyorlar. Önemli olanın ateşe hükmetmek değil, güvenemediğimiz her şeyin üzerine cesaretle gitmek olduğunu savunuyorlar. Psikologlara göre ateş yürüyüşü henüz bilimsel yöntemlerle tam açıklığa kavuşturulabilmiş değildir. Hiç bir dini inancı olmayanlar da dahil, ateşte yürüyenlere kendilerinin bu gücü nereden aldıkları sorulduğunda, tümü aynı cevabı veriyor: İnanç.
2)Olaya ruhsal bilinç değil de bilimsel açıdan yaklaşanların değişik görüşleri var. Bir görüşe göre 200 - 300 derece sıcaklıkta ayak tabanları normalden çok ter atmakta, bu ter tabakası koruyucu bir örtü oluşturmaktadır. Nasıl kızgın bir tava üzerine düşen su damlası, aralarında oluşan buhar tabakası nedeniyle hemen yok olmaz, tava üzerinde zıplayıp durursa, onun gibi bir şey. Ancak ayak tabanı ile kızgın kömürler arasında böyle bir şeyin oluşması mümkün görülmüyor.
3)Bir diğer görüşe göre önemli olan ayağın kömürler üzerine basış süresidir. Buna göre yüksek sıcaklıklar, çok kısa bir sürede etkili oldukları zaman acı vermiyorlar. Deri yüzeyindeki alıcılar ısıya oldukça yavaş reaksiyon gösterdiklerinden 0,3 saniyeden kısa bir sürede etkili olan 500 derecelik bir sıcaklığı yalnızca 2 derece olarak algılıyorlar. Bu nedenle ateş üzerinde yürüyenler işin tekniğini biliyorlar ve çok hızlı hareket ediyorlar, böylece ateşe basış sürelerinin çok kısa olmasını sağlıyorlar.
Ama bu görüş de tam tatminkar değil. Basış süresi 0,3 saniyeyi geçmesine hatta 7 saniyeyi bulmasına rağmen ayakları yanmayan yürüyücüler de var. Ateş üzerinde çorapla yürüyenlerin ayaklarının duyarsızlığı trans hali ile açıklansa bile bu, çorapların nasıl olup da yanıtladığını açıklayamaz.
Yürüyüş sırasında beynin acıyı bastıran 'endorfin' gibi maddeleri salgıladığı doğrudur ama bu da ayak taban derilerinin nasıl olup da yanmadığına açıklık getirmez.
Fakat ben de bu olayın leindenfrost etkisi ile ilgili olduğunu düşünüyorum.
Bu etki, içi su dolu bir kap alttan çok fazla ısıtıldığında ortaya çıkar.eğer kabın sıcaklığı 100°C’den çok daha fazlaysa, o zaman kabarcıkların oluşup uzaklaşması için yeterli zaman olmadığından, suyun dibi tamamen buharlaşabilir. Buharın ısı iletkenliği sıvıya göre çok daha zayıf olduğundan, bu durumda ısı aktarımı düşer. Gerçi buhar tabakası kısa sürede toplanıp yukarı yükselir ve kapla sıvının teması yeniden gerçekleşir. Ama, bu olaylar zinciri boyunca kap-sıvı teması bir süreliğine kesildiği için, ısı aktarımı ortalama olarak düşer. Yani, kısa süren sıvıyla temas boyunca ısı aktarımı yüksektir, ama daha uzun süre var olan buhar tabakası, aktarımı düşürür. Eğer kabın sıcaklığı artırılırsa, sıvıyla temas daha kısa sürede gerçekleşeceğinden ortalama ısı aktarımı daha da düşer. İşte Leidenfrost etkisi bu: Kabın sıcaklığı artarsa ortalama ısı aktarımı azalır. Normalde beklediğimizin tam tersi.
Örneğin;
Boş bir kabı ocakta ısıtın. Kaba bir damla su bırakın. Eğer kap çok sıcak değilse (yaklaşık 200°C’den soğuk), damla kaba çarparak üzerine yayılır ve birkaç saniye içinde hemen buharlaşır. Kabı ısıtmaya devam edin. Yeteri kadar ısındığında (200°C’den sıcak) yine bir damla bırakın. Bu defa damla kaba yayılmayıp, şeklini korur ve cızırtılar çıkararak kap içinde dolaşmaya başlar. Üstelik damla, çok daha uzun bir süre boyunca—bir dakika kadar—kap içinde dolaşmaya devam eder. Kısacası, kap ne kadar sıcaksa, damlanın buharlaşması da o kadar yavaş olur.
Olayın açıklaması şu: Damla kaba değer değmez, kapla temas eden bölgesi anında buharlaşıyor. Buhar kısa bir sürede ortaya çıktığı için yüksek basınca sahip. Bu basınç damlayı yukarı iterek damlanın kapla temasını kesiyor. Tıpkı bir hoverkraft gibi, damla bu buhar yatağı üzerinde serbestçe hareket ediyor ve kap içinde dolaşmaya başlıyor. Buhar tabakasının ısı iletkenliği zayıf olduğu için, damladan çok az buharlaşma var. Buna karşın alttaki buhar tabakası havaya göre yüksek basınçlı olduğu için, buradan yanlara sürekli bir buhar kaçışı da var. Ama kaçan buharın yerini, damladan yeni ayrılan buhar dolduruyor. Eğer bu yeterli gelmezse, damla aşağı inerek kapla temas ediyor, yüksek basınçlı buhar tabakası yeniden oluşuyor ve damla yine yükseliyor (cızırdama sesi bu nedenle çıkıyor).