İslamiyet'le hayatını güzelleştiremeyen insanın durumu nasıl olur?

1 view
Skip to first unread message

**safir***

unread,
Oct 20, 2008, 3:42:44 PM10/20/08
to edep dairesi
İslamiyet'le hayatını güzelleştiremeyen insanın durumu nasıl olur?


Muhterem ağabeyim Hulusi Yahyagil, kızını evlendirecek; nikâh
kıyılıyor... Nikâh kıyılınca, konuşmalar başlıyor; düğün nasıl olacak,
neler alınacak, neler verilecek?

Taraflardan biri bir şey söylüyor, biri bir şey söylüyor... Hulusi
ağabey başını kaldırıyor, "Kızım, sen benim kızımsın değil mi?" diyor.
Kızı da, "Elbette babacığım, kızınım tabii." Ağabey diyor ki, "O halde
giyin mantonu, git kocanın evine." Ağabeyin dünya malıyla işi yok
ki...

İnsanın seveceği çok şeyler vardır. Bu sevgilerin peşine düşerse
Allah'ı sevmeyi unutur.

Memuriyete başlayan arkadaşların bazıları, ev ihtiyaçlarımızı temin
ediyoruz diye borçlanarak bir sürü eşya aldılar. Borçları ödeyemeyip
eve haciz gelince şaşırıp kaldılar. Borçlar yüzünden ikinci bir iş
tuttular. Gündüz başka iş, gece başka iş... Okumayı, ibadeti, dersleri
bıraktılar. Yani dünya malı onları yuttu! Bazı arkadaşlar mobilya
aldılar, evde namaz kılacak yer kalmadı. Bazıları ev aldılar, para
kazanacağız diye evlerinde oturamadılar. Kimi arkadaşlar çok kıymetli
elbiseler giydi amma tramvay durağında beklediler. Elbiseler pahalı,
tramvay bileti ucuz... Bir arkadaş, manzaralı ev tuttu, evinin
kirasını ödeyemedi. Gelir az gider fazla olursa insanlar paranın
kölesi olur. "Para gelsin de nereden gelirse gelsin..." Gelir-gider
dengesi kurulmazsa ailelerin dengesi bozulur.

İnsanlarda şu var; "Onun var benim niye olmasın?" Onun şartlarıyla
kendi şartlarını düşünmüyor. Aile üyeleri evvela şunu tespit edecek:
Zaruri ihtiyaç maddeleriyle zaruri olmayan ihtiyaç maddeleri neler?..
Karı koca, yatak odalarını bir müze gibi sergiliyorlar amma evde
kütüphane yok! Kütüphane olmayıp, yatak odası olan evde kafa yok.
Haliyle keyif hayata hakim demektir. Zevkimize ve menfaatimize göre
yaşıyorsak, din nerede?

Hükümdarlardan biri vasiyet etmiş; "Öldüğümde sağ elim tabuttan
dışarıda kalsın." Vasiyeti yerine getirilmiş. Cemaat şaşkın ve
hayretler içinde, vezir şöyle konuşmuş: "Hükümdarımız sizlere son
dersini veriyor. Diyor ki; tahtım, tacım, servetim, hazinem, ilim
adamlarım, kumandanlarım, hakimlerim ve milletim beni kurtaramadılar.
İşte elim boş gidiyorum. İnsan, günah ve sevaptan başka ne
götürebilir? Selahaddin-i Eyyubi, hastalığının arttığını, ecelinin
yaklaştığını anlayınca kefenini mızrağının ucuna taktırmış ve dellala
vererek sokaklarda dolaştırmış. Dellal hem gezmiş hem de sultanın
emriyle bağırmış; "Ey ahali, sultanımız buyuruyor ki, ibret alınız,
pek çok yerlere milletlere hükmeden Eyyubi, mal olarak kefenini bir de
günahlarla sevaplarını götürüyor. Dünya malı sizi aldatmasın!.."

Şuurlu Müslümanlar İslam gemisinin mürettebatıdır. Yolcular
kendilerine göre eğlenirler, gülerler, oynarlar. Fakat mürettebat,
işine bakar, çalışır. Üstat buyuruyor ki; "Pencerelerden seyret,
içlerine girme."

Zübeyir (Gündüzalp) ağabeyi görmeye gittiğimizde odasında sadece
şunlar vardı: Eski bir yatak, teneke soba, kağıt, kalem, kitap ve bir
kucak dolusu ilaç kutusu... Bu basit yaşayış içinde harika bir insan,
yani şuurlu bir Müslüman...

Bana göre, bir insan İslamiyet'le hayatını güzelleştiremiyorsa eve,
eşyaya yani gösterişe merak salar.


HEKİMOĞLU İSMAİL
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages