AKP :DURMAK YOK, YOLSUZLUĞA DEVAM!

379 views
Skip to first unread message

cbayramoglu

unread,
Oct 20, 2007, 12:48:14 PM10/20/07
to e-türkiyem
Cumhuriyet 20.10.2007

ENERJİ BAKANLIĞI'NDA YOLSUZLUK
AKP bürokratları gözaltında

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nda
dün sabah saatlerinde gerçekleştirilen yolsuzluk operasyonu
kapsamında, çoğunluğu AKP tarafından göreve getirilen 7 bürokrat ile
23 işadamı gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında BOTAŞ'ın
eski yönetim kurulu üyesi ve genel müdür yardımcıları da bulunuyor.
Bakanlıkta, petrol boru hatlarının ve doğalgaz depolama merkezlerinin
ihalelerine fesat karıştırıldığı, ayrıca usulsüz ruhsat verildiği ve
uzatıldığı belirlendi.

Bir süre önce Enerji Bakanlığı'nda gündeme gelen yolsuzluk iddiaları
üzerine teftiş kurulu inceleme başlattı. İhale ve işlemlerde yapılan
incelemede usulsüzlükler belirlendi. Bu gerekçeyle bazı genel müdür
yardımcıları, daire başkanları ve şube müdürlerinin de bulunduğu bazı
bürokratlar görevden alındı. Bunun ardından teftiş kurulu tarafından
hazırlanan dosya önceki gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na
iletildi.

MAVİ HAT OPERASYONU

Hazırlanan dosyada isimleri bulunan 7 bürokrat ve Enerji Bakanlığı ile
iş yapan 23 işadamı dün sabah saatlerinden itibaren Ankara Emniyet
Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi tarafından
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın emriyle gözaltına alındı. Emniyet
gözaltındaki kişiler için savcılıktan üç günlük ek gözaltı süresi
aldı. BOTAŞ üzerinde yoğunlaşan operasyona, "Mavi Hat" adı verildi.
Operasyonun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca BOTAŞ'ın
faaliyetlerinin rutin teftişi sırasında dışarıdan gelen bazı
şikâyetler dikkate alınarak gerçekleştirildiği öğrenildi. Bazı yapım
işleriyle ilgili yaklaşık 5 ay önce başlatılan inceleme sonucunda
başlatılan operasyonun Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yapılan suç
duyurusu üzerine gerçekleştirildiği öğrenildi.

Gözaltına alınanlar arasında bulunan eski BOTAŞ Yönetim Kurulu üyesi,
2 genel müdür yardımcısı ile inşaat daire başkanının sorgusunun
sürdüğü öğrenildi. Daha önce de bakanlığa bağlı Maden İşleri Genel
Müdürlüğü'nde usulsüz ruhsat verildiği ve ruhsat sürelerinin
uzatıldığı belirlenince genel müdür yardımcıları, bir daire başkanı ve
2 bürokrat görevden alınmıştı. Teftiş kurulu, görevden alınan
bürokratlar hakkında da soruşturma başlattı. Bu gelişmelerin ardından
Maden İşleri Genel Müdürü Hilmi Özbeden , emekliliğine 4 yıl kalmış
olmasına karşın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler 'in
göreve getirdiği bazı genel müdür yardımcılarının, kendisinin
yokluğunda vekâleten bazı belgelere imza atmasını gerekçe göstererek
görevinden istifa etti.

FİRMA YETKİLİLERİ DE GÖZALTINA ALINDI

Bu dönemde Enerji Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Bekir Aksoy 'un uzun
süreli izne ayrılması da dikkat çekmişti. Soruşturma kapsamında dün
öğlen saatlerinde iki sivil polis eşliğinde Enerji Bakanlığı'na
getirilen Aksoy'un bilgisayarı ve eski odasında bulunan bazı dosyalara
el konuldu. Bazı ihalelerde yönlendirme ve kayırma şeklinde
usulsüzlükler yaptıkları belirlenen 7 bürokratın 1'inin müsteşar
yardımcısı, 2'sinin genel müdür yardımcısı, 1'inin daire başkanı,
diğerlerinin de teknik personel olduğu belirtiliyor. Gözaltındakiler
arasında BOTAŞ ihalelerini alan bazı müteahhit firmaların
yetkililerinin de olduğu belirtiliyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler , gözaltına alınan
bürokratlara "suçlu'' demenin yanlış olduğunu belirterek "Şu anda
sadece soruşturma sürdürülüyor'' dedi.

cbayramoglu

unread,
Oct 23, 2007, 2:52:43 AM10/23/07
to e-türkiyem
Cumhuriyet 23.10.2007

İBB ŞİRKETLERİ DENETLENEMİYOR
İhaleler AKP yandaşlarına

SELİN GÖRGÜNER

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) bağlı şirketlerden İSKİ ve
İETT dışında 21 iştirakten hiçbiri denetlenemiyor, ihaleler kapalı
teklif usulü ve Kamu İhale Kanunu'nun acil durumlar için belirlediği
21/ b maddesine göre yapılıyor. İhalelerde yüksek hakedişler
belirlenerek firmalara büyük rant sağlandığı iddia edilirken,
şirketler işlerini taşeron firmalara yaptırarak insan yaşamını hiçe
sayıyor.

İBB Meclisi CHP Grup Sözcüsü Can Özyedierler, İBB'ye ait iştiraklerin
denetlenememesinden şikâyet ederek, yandaş firmalara rant sağlandığını
öne sürdü. Özyedierler, "İBB'ye bağlı şirketler denetim komisyonunca
denetlenemiyor. İhalelerde büyük hakedişler ödenerek yandaş
müteahhitler zengin ediliyor. Büyük ihaleleri alan 3-5 firma var.
Örneğin küçük Dilara 'nın ölümüne neden olan MVM firması Başbakan
Tayyip Erdoğan ve İBB Başkanı Kadir Topbaş 'ın da ortak olduğu 'Birlik
Vakfı' bağlantılı. Firmanın avukatı, Topbaş'ın da avukatı. MVM bir
buçuk yılda yaklaşık 100 milyon dolarlık ihale almış" dedi.

Türkiye'nin siyaset, tarikat, ticaret üçgenine sıkıştırılmasını
eleştiren Özyedierler, "Şirketler denetlenmediği sürece, dönen rantı
denetlemek mümkün değil. Bu örnekler buzdağının görünen kısmı, çok
daha ciddi endişelerimiz var" yorumunu yaptı.

'DENETİM ENGELLENİYOR'

İBB Meclisi CHP Güngören İlçe Üyesi ve 2004-2005 Yılları Denetim
Komisyonu Üyesi Eşref Koç, AKP'li denetim komisyonu üyelerinin
denetimi engellediklerini iddia etti. Koç, şunları söyledi: "Bu
şirketler yüzde yüz oranında İBB'ye ait ama denetleyemiyoruz. İhale
alan şirketlerin yüzde 80'i Faysal Finans, Albaraka Türk, Kuveyt Türk
gibi İslami finans kurumlarından teminat mektubu alıyor. 2004-2005
yıllarında ihalelerin yüzde 22'si İhale Kanunu'nun 21-b maddesiyle
pazarlık usulü yapıldı. Yani açık artırmayla şeffaf biçimde değil.
Şirketler ve ihaleler tam olarak denetlenebilse bütçenin yüzde 35-40'ı
kadar kâr ederiz"

'ŞİRKETLER RANT İÇİN KURULDU'

İBB Meclisi 2006 Yılı Denetim Komisyonu Üyesi ve CHP Sarıyer İlçe
Üyesi Cemal Yeğin de İBB'ye ait şirketlerin rant elde edebilmek için
kurulduğunu öne sürdü. Yeğin şunları söyledi: "Şirketlerin çoğu yasal
boşluktan yararlanılarak, kamu işlerini şirketler aracılığıyla yapmak
için 1980 sonrası kuruldu. Bugün sayıları 21. 2006 yılında belediye
ihalelerinin yaklaşık yüzde ellisi belediye şirketlerine verilmiş. Bu
şirketler de bunları taşeron alt firmalara devrediyor. Bunlar da
çoğunlukla AKP'ye yakın firmalar."

cbayramoglu

unread,
Oct 26, 2007, 9:22:58 AM10/26/07
to e-türkiyem
Cumhuriyet 26.10.2007

BOTAŞ
'Mavi Hat'ta yeni gözaltılar

SAMSUN/ANKARA (Cumhuriyet) - BOTAŞ'ın büyük ihalelerine fesat
karıştırıldığı iddiasıyla başlatılan "Mavi Hat" operasyonu kapsamında
22 Temmuz seçimlerinde AKP'nin Samsun listesinde 7. sıradan
milletvekili adayı gösterilen eski BOTAŞ Genel Müdür Yardımcısı Kerim
Taşkıran hakkında tutuklama kararı çıktı. BOTAŞ'taki yolsuzluk
iddiaları üzerine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde
başlatılan "Mavi Hat" soruşturması kapsamında 2'si bürokrat 8 kişi
daha gözaltına alındı.

On 20 Ekim, 19:48, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:

cbayramoglu

unread,
Nov 21, 2007, 12:57:49 PM11/21/07
to e-türkiyem
Cumhuriyet 21.11.2007

İBB GÖZ YUMDU
AKP'lilerin kaçak villalarına yasal kılıf
*İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, CHP'lilerin itirazlarına
karşın, AKP'li 11 belediye başkanı ve 2 milletvekilinin Florya Atatürk
Ormanı'nda sit alanında inşa edilen kaçak villalarına yüzde 6
yapılaşma izni getirdi.

SELİN GÖRGÜNER

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi, AKP'li 11 belediye
başkanının Florya Atatürk Ormanı'nda, sit alanında inşa edilen kaçak
villalarının yasallaşmasını öngören bir kararı, CHP'nin itirazına
karşın kabul etti. CHP'li üye Mehmet Başaran , CHP'nin açtığı davanın
sürdüğünü anımsatarak, belediye meclisinin aldığı kararın yargıyı
etkilemeye yönelik olduğunu söyledi.

İBB Meclisi AKP'li 11 belediye başkanının Florya Atatürk Ormanı'nda,
sit alanında inşa edilen kaçak villaları için imar planına yapılan
itirazı görüştü. Rapor, CHP Grubu'nun muhalefetine karşın AKP'li
üyelerin oy çokluğu ile kabul edildi. Bu kararla kaçak villalara yüzde
6 yapılaşma izni getirilmiş, villalara ruhsat alma yolu açılmış oldu.
Bakırköy Belediye Meclisi CHP Grubu Üyesi Mehmet Başaran, villaların
ruhsatlarının olmadığını belirterek, Meclisin aldığı kararla
villaların yasallaştırılmaya çalışıldığına işaret etti. İBB Başkanı
Kadir Topbaş ise "Orda başkanlık konutlarında yeni yapılan bina yok.
Meclisimiz 6831 Sayılı Orman Kanunu'nun 17. maddesine göre orman
alanlarında yapılabilecek imar kadar bir imar hakkı veriyor. Buradaki
başkanlar yapı yaparken ilgili ilçe belediyesine bilgi vermeliydiler
belki bildirilmeden yapılmıştır. Orman alanında yapılan yapılarda
hepsi ruhsata bağlanabilecek nitelikte" dedi. Topbaş, "Bu yapıların
daha önce ruhsatı yok muydu?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Ruhsatı
olmayanlar varsa onlar ruhsata bağlanabilir. 12 Evler diye bizden önce
başkanlar için yapılan binaların hiçbiri ruhsatlı değildi."
2004'te sit alanı olarak tescillendi

Florya Atatürk Ormanı, İBB mülkiyetindeyken araziye belediye
başkanlarının kullanması için tek katlı lojmanlar yapıldı. İstanbul 1
No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu 1999'da araziyi 2.
derece doğal sit alanı kapsamına aldı. Orman Kadastro Komisyonu, park
olarak görülen arazinin 53 hektarını orman olarak tanımladı. Belediye,
Bakırköy Kadastro Mahkemesi'ne başvurdu ancak sonuç alamadı. Yargıtay
20. Hukuk Dairesi 2004'te yerel mahkemenin kararını onadı. Alan sit
olarak tescillendi.
Kimlerin villaları var?

Atatürk Ormanı'nda, İBB Başkanı Topbaş, İBB Eski Başkanvekili, AKP
milletvekili İdris Güllüce , eski AKP'li Bağcılar Belediye Başkanı,
İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık, Bayrampaşa Belediye Başkanı
Hüseyin Bürge , Üsküdar Belediye Başkanı Mehmet Çakır, Eminönü
Belediye Başkanı Nevzat Er , Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah
Demircan, Sarıyer Belediye Başkanı Yusuf Tülün , Fatih Belediye
Başkanı Mustafa Demir, Eyüp Belediye Başkanı Ahmet Genç ,
Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Erhan Erol, Zeytinburnu Belediye
Başkanı Murat Aydın ve Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay 'ın
villaları var.

cbayramoglu yazdı:
> Cumhuriyet 20.10.2007
>
> ENERJ� BAKANLI�I'NDA YOLSUZLUK
> AKP b�rokratlar� g�zalt�nda
>
> ANKARA (Cumhuriyet B�rosu) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanl���'nda
> d�n sabah saatlerinde ger�ekle�tirilen yolsuzluk operasyonu
> kapsam�nda, �o�unlu�u AKP taraf�ndan g�reve getirilen 7 b�rokrat ile
> 23 i�adam� g�zalt�na al�nd�. G�zalt�na al�nanlar aras�nda BOTA�'�n
> eski y�netim kurulu �yesi ve genel m�d�r yard�mc�lar� da bulunuyor.
> Bakanl�kta, petrol boru hatlar�n�n ve do�algaz depolama merkezlerinin
> ihalelerine fesat kar��t�r�ld���, ayr�ca usuls�z ruhsat verildi�i ve
> uzat�ld��� belirlendi.
>
> Bir s�re �nce Enerji Bakanl���'nda g�ndeme gelen yolsuzluk iddialar�
> �zerine tefti� kurulu inceleme ba�latt�. �hale ve i�lemlerde yap�lan
> incelemede usuls�zl�kler belirlendi. Bu gerek�eyle baz� genel m�d�r
> yard�mc�lar�, daire ba�kanlar� ve �ube m�d�rlerinin de bulundu�u baz�
> b�rokratlar g�revden al�nd�. Bunun ard�ndan tefti� kurulu taraf�ndan
> haz�rlanan dosya �nceki g�n Ankara Cumhuriyet Ba�savc�l���'na
> iletildi.
>
> MAV� HAT OPERASYONU
>
> Haz�rlanan dosyada isimleri bulunan 7 b�rokrat ve Enerji Bakanl��� ile
> i� yapan 23 i�adam� d�n sabah saatlerinden itibaren Ankara Emniyet
> M�d�rl��� Ka�ak��l�k ve Organize Su�larla M�cadele �ubesi taraf�ndan
> Ankara Cumhuriyet Ba�savc�l���'n�n emriyle g�zalt�na al�nd�. Emniyet
> g�zalt�ndaki ki�iler i�in savc�l�ktan �� g�nl�k ek g�zalt� s�resi
> ald�. BOTA� �zerinde yo�unla�an operasyona, "Mavi Hat" ad� verildi.
> Operasyonun, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanl���'nca BOTA�'�n
> faaliyetlerinin rutin tefti�i s�ras�nda d��ar�dan gelen baz�
> �ik�yetler dikkate al�narak ger�ekle�tirildi�i ��renildi. Baz� yap�m
> i�leriyle ilgili yakla��k 5 ay �nce ba�lat�lan inceleme sonucunda
> ba�lat�lan operasyonun Ankara Cumhuriyet Ba�savc�l���'na yap�lan su�
> duyurusu �zerine ger�ekle�tirildi�i ��renildi.
>
> G�zalt�na al�nanlar aras�nda bulunan eski BOTA� Y�netim Kurulu �yesi,
> 2 genel m�d�r yard�mc�s� ile in�aat daire ba�kan�n�n sorgusunun
> s�rd��� ��renildi. Daha �nce de bakanl��a ba�l� Maden ��leri Genel
> M�d�rl���'nde usuls�z ruhsat verildi�i ve ruhsat s�relerinin
> uzat�ld��� belirlenince genel m�d�r yard�mc�lar�, bir daire ba�kan� ve
> 2 b�rokrat g�revden al�nm��t�. Tefti� kurulu, g�revden al�nan
> b�rokratlar hakk�nda da soru�turma ba�latt�. Bu geli�melerin ard�ndan
> Maden ��leri Genel M�d�r� Hilmi �zbeden , emeklili�ine 4 y�l kalm��
> olmas�na kar��n, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan� Hilmi G�ler 'in
> g�reve getirdi�i baz� genel m�d�r yard�mc�lar�n�n, kendisinin
> yoklu�unda vek�leten baz� belgelere imza atmas�n� gerek�e g�stererek
> g�revinden istifa etti.
>
> F�RMA YETK�L�LER� DE G�ZALTINA ALINDI
>
> Bu d�nemde Enerji Bakanl��� M�ste�ar Yard�mc�s� Bekir Aksoy 'un uzun
> s�reli izne ayr�lmas� da dikkat �ekmi�ti. Soru�turma kapsam�nda d�n
> ��len saatlerinde iki sivil polis e�li�inde Enerji Bakanl���'na
> getirilen Aksoy'un bilgisayar� ve eski odas�nda bulunan baz� dosyalara
> el konuldu. Baz� ihalelerde y�nlendirme ve kay�rma �eklinde
> usuls�zl�kler yapt�klar� belirlenen 7 b�rokrat�n 1'inin m�ste�ar
> yard�mc�s�, 2'sinin genel m�d�r yard�mc�s�, 1'inin daire ba�kan�,
> di�erlerinin de teknik personel oldu�u belirtiliyor. G�zalt�ndakiler
> aras�nda BOTA� ihalelerini alan baz� m�teahhit firmalar�n
> yetkililerinin de oldu�u belirtiliyor.
>
> Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan� Hilmi G�ler , g�zalt�na al�nan
> b�rokratlara "su�lu'' demenin yanl�� oldu�unu belirterek "�u anda
> sadece soru�turma s�rd�r�l�yor'' dedi.

cbayramoglu

unread,
Nov 27, 2007, 8:06:55 AM11/27/07
to e-türkiyem
YENİÇAĞ 27.11.2007
Arınç, 2’nci adamı topa tuttu

AKP’nin en etkili ismi, muhalefetin yapamadığını yaptı Hayati
Yazıcı’yı kömür yardımı sorularıyla fena sıkıştırdı
1 Kömür bedeli olan paralar bankaya neden yatmıyor?
2 TKİ’ye sordum, ‘kredi çekip yatırıyoruz’ diyorlar.
3 Kömürleri taşıyan kamyonculara niye paraları ödenmiyor.
4 Ayrıca bu yardımların yerine ulaştığına ben inanmıyorum.

Hazineye maliyeti ne?
KIzIlcahamam kampında hükümetin sosyal politikalarını anlatan Başbakan
Yardımcısı ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, partinin en etkili ismi
Bülent Arınç’ın sorularıyla ter döktü. Seçim öncesi dağıtılan
kömürlerin Hazine’ye maliyetini soran Arınç’ın, 1.5 milyon aileye
yapıldığı ileri sürülen yardımın yerine ulaştığına inanmadığını
söylemesi, AKP’lileri şoke etti.

Arınç, Yazıcı’yı kömürle terletti
Kızılcahamam’da, “Erdoğan’a en yakın bakan” olarak bilinen Hayati
Yazıcı’ya bedava kömür dağıtımındaki çarpıklıkları soran Arınç, “Bu
yardımların yerine ulaştığına inanmıyorum” dedi
TBMM Başkanlığı döneminde yaptığı sivri çıkışlar nedeniyle gündem
yarattığı için kabine dışında bırakılan Manisa Milletvekili Bülent
Arınç, Kızılcahamam kampının son gününde gerçekleştirilen mini zirvede
Başbakan Erdoğan’ın yakın kurmaylarına zor anlar yaşattı. Başbakan
Erdoğan ile bazı bakanların yanı sıra, AKP Genel Başkan Yardımcısı
Dengir Mir Mehmet Fırat ve İstanbul Milletvekili Ömer Dinçer’in
katıldığı zirvede önce Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ı hedef alan
Arınç, daha sonra Erdoğan’a “en yakın isim” olarak tanınan Başbakan
Yardımcısı ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı’yı terletti.

Kritik sorular
Yazıcı, hükümetin sosyal politikalarını anlatınca Arınç, söz alarak
dağıtılan kömür yardımlarını gündeme getirdi. Fakirlere dağıtılan
kömür yardımının Hazine’ye maliyetini soran Arınç, seçim bölgesi
Manisa’da yaşanan sorunlara değinerek şunları söyledi: “1.5 milyon
aileye kömür yardımı yapılıyor. Bu yardım yapılırken, kömürlerin
parası depoculara, kamyonculara ödeniyor mu? Ben Manisalıyım, Soma’dan
kömür yardımı taşıyan kamyoncular paralarını alamadıklarını
söylüyorlar, para ödenmiyormuş. Aynı şekilde kömür bedeli olarak
bankaya yatırılması gereken paralarda yatmıyor. TKİ’ye sordum,
bankadan kredi çekip yatıyoruz diyorlar. Bunların hesabının yapılması
lazım. Ayrıca bu yardımların yerine ulaştığına ben inanmıyorum.”
Erdoğan’ın kara kutularından biri olarak bilinen Başbakan Yardımcısı
Hayati Yazıcı, uzun süre Erdoğan’ın avukatlığını yaptı.

Erdoğan’ı savunan adam!
Yazıcı, Erdoğan’ın Ziya Gökalp’ın ’Minareler süngümüz, camiler
kışlamız’dizelerini okuması nedeniyle yargılandığı ve mahkûm olduğu
davada da Erdoğan’ı savunmuştu. AKP’nin kuruluşunda da Erdoğan’ın
yanında yer aldı; kurucu oldu. AKP döneminde de Erdoğan’ın ’fiili
hukuk danışmanı’olarak da görev yapan Yazıcı, teşkilattan sorumlu
genel başkan yardımcısı olarak hem kongre hem de seçim sürecinde
kritik bir rol üstlendi. Erdoğan’ın en güvendiği isimler arasında yer
alıyor. Teşkilatlarla bazı sorunlar yaşamasına karşın partide de
ağırlığı olan
bir isim.

26/11/2007
> daha önce ruhsatıyokmuydu?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Ruhsatı

cbayramoglu

unread,
Nov 30, 2007, 4:35:38 AM11/30/07
to e-türkiyem
Cumhuriyet 30.11.2007

Tekel'e makine kiralanmasına ilişkin ihaleye fesat karıştırdığı öne
sürüldü
Oğul Unakıtan'a suçlama

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Tekel'e makine kiralanmasına ilişkin
sözleşmeye Maliye Bakanı Kemal Unakıtan 'ın onay vermesinin ertesi
günü oğlu Abdullah Unakıtan 'ın şirketindeki "santral görevlisi" ne
kiralama işini alan şirketten 30 bin dolar havale edildi. Görevli,
parayı muhasebe müdürü ile birlikte aldıklarını söylerken göndericinin
oğul Unakıtan'ın arkadaşı olduğunu bildirdi. Hazine Başkontrolörü Uğur
Katar , Unakıtan ile birlikte Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci
ve Murat Ülker 'in de aralarında bulunduğu 11 kişi hakkında ihaleye
fesattan dava açılmasını istedi.

Katar, 3 Nisan 2007 tarih ve 369/1 sayılı raporda, Tekel'e makine
kiralanması işlemlerini inceledi. Tekel'e 8 adet makinenin
kiralanmasına ilişkin sözleşmenin 29 Temmuz 2004'te noterde
tasdiklendiği, 30 Temmuz'da Maliye Bakanı'nın onayladığı belirtildi.
Makineleri Tekel'e kiralayan şirketin ortağı Şenol Çelik de ilk işgünü
olan 2 Ağustos 2004'te Unakıtanların şirketinde "santral görevlisi"
olarak çalışan Sedat Güngörmüş 'e 30 bin dolar havale yaptı. Raporda,
5 ay hesapta tutulan paranın 31 Aralık 2004'te çekildiğine işaret
edildi. Katar, Unakatınların şirketinde çalışıyor gözüken Güngörmüş'ün
ifadesini aldı.

Güngörmüş, 31 Aralık 2004 tarihinde 30 bin doları, Unakıtanların
şirketinin muhasebe müdürü Metin Şallı ile teslim aldığını söyledi.
Güngörmüş, "AB Gıda AŞ'de 2.5 yıldır santralda çalışmaktayım. İlk defa
böyle bankalardan adıma para çekme işlemi olmuştur. Çelik şirkete ayda
bir iki defa uğrar. Şirket ortaklarından Abdullah Unakıtan'ın
arkadaşıdır. Çelik'in hesabından bu 30 bin doların çekilmesi ve şirket
muhasebe müdürüne verilmesi sebebini bilmiyorum" diye konuştu. Katar,
Unakıtanların Güngörmüş'ün "sigortasız" çalıştırıldığını da ortaya
çıkardı.
'Bankaya gitmedim'

Oğul Unakıtanın şirketinin muhasebe müdürü Metin Şallı ise Güngörmüş
ile parayı çekmek için bankaya gitmediğini ve 30 bin doları almadığını
savunarak "Güngörmüş, bu parayı aldığımızı söylerken başka bir olayla
karıştırmış olmalıdır" dedi. Raporda, "ihaledeki muvazaalı işlemlerin
tarafları ve sorumluları" bölümünde sayılan 11 kişi arasında, Abdullah
Unakıtan, Metin Kilci ile Ülker'in sahibi Sabri Ülker 'in oğlu Murat
Ülker de yer aldı. Katar, sorumlular hakkında ihaleye fesat
karıştırmaktan dava açılmasını istedi.

Maliye Bakanı Unakıtan, oğlu hakkındaki iddialara ilişkin, "Birisine
bir para gelmiş. O zaman ne şirket ismi var, ne oğlumun ismi var, ne o
adam şirkette çalıyor, zorla bir şeyler bir yerlere yamandırılmak
isteniyor'' dedi. Unakıtan'ın paranın transfer edildiği tarihte
şirketin olmadığı iddiası gerçeği yansıtmıyor. Çünkü rapora konu olan
AB Gıda A.Ş, Abdullah Unakıtan, kızları Fatma Unakıtan, Zeynep Basutçu
ile eşi Ahsen Unakıtan tarafından 2001'de kurulmuştu.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Dec 1, 2007, 12:32:09 PM12/1/07
to e-türkiyem
Cumhuriyet 01.12.2007

Unakıtan'ın oğlunun adının da karıştığı makine ithalatı mercek altına
alındı
Gümrükte fiyat oyunu
**Gümrük Teftiş Kurulu, Tekel'e kiralanmak istenen makinelerin gerçek
değerinden 5.7 milyon Avro fazla bedelle Türk gümrüğüne bildirildiğini
saptadı.

İLHAN TAŞCI

ANKARA - Gümrük Teftiş Kurulu, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan 'ın
oğlunun da adının karıştığı Tekel'e kiralanmak istenen makinelerin
gerçek değerinden 5.7 milyon Avro fazla bedelle Türk gümrüğüne
bildirildiğini saptadı. İthalatçı firmanın bulunduğu İspanya'da ise
gümrük idaresine makinelerin değerinin 3.9 milyon Avro olarak beyan
edildiği anlaşıldı. Makinelerin 5.7 milyon Avro fazlasıyla fatura
edilmesinin "fahiş bedelle Tekel'e satılma iddiasını" güçlendirdiği
belirtildi.

Gümrük Başmüfettişi İsmail Sabri Sarı, Tekel'in sigara paketleme
makinesi kiralama işini mercek altına aldı. Makinelerin değerinin
yüksekliğini araştıran Başmüfettiş Sarı'nın raporuna göre, makinelerin
gönderici firma ülkesi olan İspanya'da gümrük idaresine 7 adet
makinenin toplam bedeli "3 milyon 989 bin 840 Avro" olarak beyan
edildi. Erenköy Gümrük Müdürlüğü'ne ise aynı makinelerin bedelinin 9.7
milyon Avro olarak bildirildiği saptandı. Raporda, "elde edilen belge
ve bulgulara göre gerçek değeri 3 milyon 989 bin 840 Avro olan ve
eşyanın göndericisi ülke İspanya gümrük idaresinde de aynı bedelle
beyan edilip işlem görmüş olan 7 adet sigara paketleme makinesinin,
Tekel'e 5 milyon 710 bin 160 Avro fazlasıyla toplam 9.7 milyon Avro
üzerinden fatura edildiği" ne dikkat çekildi.

Raporda, gümrük vergisine esas oluşturan eşyanın bedelinin yüksek
bildirilmesinin gümrük mevzuatı açısından herhangi bir Hazine kaybına
yol açmadığı belirlemesi yapılırken yüksek bedelli bildirimin "fahiş
bedelle makinelerin Tekel'e satıldığı, Tekel idaresinin zarara
uğratıldığı yolundaki iddilarla örtüştüğüne" işaret edildi. Tekel'in
kamu kuruluşu olduğu dikkate alınarak "ihaleye fesat karıştırıldığı"
iddiasının bu yönüyle yetkili teftiş kurulunca ya da doğrudan
başsavcılıkça sonuçlandırılması gerektiği belirtildi.

Söz konusu makinelerin kiralanmasına ilişkin sözleşmeye Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan onay vermişti. Bu onayın ertesi günü de Unakıtan'ın
oğlu Abdullah Unakıtan 'ın sahibi olduğu AB Gıda AŞ'de "santral
görevlisi" olarak çalışan Sedat Güngörmüş'e kiralama işini alan
şirketten 30 bin dolar havale yapılmıştı. Güngörmüş, parayı alarak
Unakıtanların şirketinin muhasebe müdürüne teslim ettiğini söylemişti.
Hazine Başkontrolörü Uğur Katar da konuya ilişkin hazırladığı raporda,
oğul Unakıtan'ın da aralarında bulunduğu 11 kişi hakkında ihaleye
fesattan dava açılmasını istemişti.
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Dec 5, 2007, 3:18:45 AM12/5/07
to e-türkiyem
Sivil havacılık kimlere emanet
Ali Arıduru, Sezer döneminin vetolu isimlerinden.
Sivil Havacılık Müdürü, düşen uçağın sahibi World Focus'un otel
parasını vermesini normal buldu: Çok şirketin toplantısına katıldım


RADİKAL - ANKARA - Sivil Havacılık Genel Müdürü (SHGM) Ali Arıduru,
Isparta'da düşen uçağı Atlasjet'e kiralayan World Focus
Havayolları'nın 2005'te 'misafiri' olduğunu yalanlamadığı gibi, başka
şirketlerin toplantılarına da gittiğini söyledi. Isparta'da düşen
uçağa ilişkin olarak World focus şirketini sıkıntıya sokmaktan kaçınan
açıklamalarıyla dikkat çeken Arıduru, Türk Standartları Enstitüsü'nde
(TSE) Sakarya Bölge Müdürü iken 'zimmet, dolandırıcılık ve görevi
kötüye kullanmak' suçlarından yargılanmasına karşın, AKP döneminde
Sivil Havacılık Genel Müdürü yapılmıştı. Ulaştırma Bakanlığı Arıduru
hakkında inceleme başlattı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da
"Fatura ödendiği tarihte sivil havacılıkta görevde bulunmuyordu. Ama
yine de doğru değil" dedi.
Ali Arıduru, Isparta'daki uçak kazasıyla ilgili olarak önceki gün
düzenlediği basın toplantısında, uçuş verilerini kaydeden cihazın
çözümü yapılmamış olmasına rağmen uçağın teknik sorun yaşamadığını
savunmuştu. Arıduru uçağın motorlarının sorunsuz çalıştığını ısrarla
vurgulamıştı.
Hürriyet'te dün yayınlanan haberde, Arıduru'nun, 2005'te Ulaştırma
Bakanı'nın havacılıktan sorumlu danışmanıyken İstanbul'daki Polat
Renaissance otelindeki konaklama giderlerini World Focus'a ödettiğine
ilişkin faturaya yer verildi. Arıduru'nun 20-21 Mart 2005'teki
gecelemeye
ilişkin olarak şirketin 163,35 YTL'lik oda ve 33 YTL'lik kahvaltı
faturasını ödediği belirlendi.

Teftiş kurulu devrede
Ulaştırma Bakanı Yıldırım, dün Hürriyet gazetesinde yer alan
iddiaların araştırılması için Bakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı'na
inceleme talimatı verdi. Yıldırım dün TBMM'de konuyla ilgili soruları
yanıtlarken de, "Olmaması gerekirdi. Fatura ödendiği tarihte sivil
havacılıkta görevde bulunmuyordu. Ama yine de doğru değil. Kendisiyle
görüşmedim" dedi.
NTV'nin sorularını yanıtlayan Ali Arıduru, otel iddiasına yönelik bir
şey hatırlamadığını, 'araştırma yaptırdığını' belirterek, "Ancak o
dönem birçok havayolu şirketinin toplantıları olurdu, katılırdım"
dedi.
Arıduru, uçak kazasının tarafı olduğu için düşen uçağın karakutusunu
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nün incelemesinin uluslararası sivil
havacılık kurallarına aykırı olduğuna ilişkin iddiaları da yanıtladı.
Bundan önceki kazalarda da araştırma heyetlerini kendilerinin
oluşturduğunu belirten Arıduru, incelemenin objektif yapılacağını
söyledi. Amerika'dan gelen imalatçı firmanın inceleme sonuçlarının da
açıklanacağını kaydeden Arıduru, "Sonuç aleyhimize de olsa, şahsımla
ilgili de olsa çıkıp açıklayacağız. Sorumlusu kimse gereği de
yapılacak" dedi. Arıduru, Radikal'in görüşme isteğini kabul etmedi.

Sezer veto etti Gül atadı
Arıduru, SHGM öncesinde TSE Sakarya İl Müdürlüğü görevinde bulunmuş ve
Kalite Derneği Başkanlığı yapmıştı. Arıduru, bu dönemde, TSE ile
Kalite Derneği arasındaki para ilişkileri nedeniyle Sakarya 1. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde 'zimmet, dolandırıcılık ve görevi kötüye kullanmak'
suçlarından yargılanmış, ancak 'delil yetersizliği'nden beraat
etmişti. Arıduru, ayrıca Sakarya Gümrük Müdürlüğü'nde bilirkişilik
yaptığı bir olayda beş yaşından büyük makinelere 'beş yaşından küçük
şeklinde' onay verdiği gerekçesiyle 'resmi evrakta sahtecilik ve
dolandırıcılık' iddiasıyla yargılanmıştı. Arıduru, SHGM'ye
getirilmeden önce Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı
Genel Müdür Yardımcılığı'na atanmak istenmiş, ancak ataması eski
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından iki kez veto edilince,
SHGM'ye vekâleten atanmıştı. Arıduru, Abdullah Gül göreve başladıktan
sonra 14 Kasım'da asaleten atanmıştı.
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Dec 6, 2007, 6:33:03 AM12/6/07
to e-türkiyem
Cumhuriyet 06.12.2007
Gül, Erdoğan ve Unakıtan'ın çocukları son yıllarda zenginler kervanına
katıldı
5 yılda parladılar

CHP lideri Baykal'ın bütçe görüşmeleri sırasında getirdiği
eleştirilere sert karşılıklar veren Erdoğan'ın hırçınlaşmasının
ardında partisinin ileri gelenlerinin çocuklarının iş dünyasındaki
hızlı yükselişleri yatıyor. Başbakan'ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan'ın
yüzde 50 hissesine sahip olduğu MB Denizcilik Taşımacılık Limited
Şirketi kurulduktan 18 gün sonra "Safran 1" adlı kuru yük gemisini 2
milyon 350 bin dolara satın aldı.

Burak ve Bilal kardeşler İstanbul'da 1 milyon YTL'ye villa sahibi
oldular. Bilal Erdoğan ABD'nin Maryland eyaleti College Park'ta 261
bin 500 dolara ev aldı. Maliye Bakanı'nın çocukları da ticarette hızla
yükselenlerin başını çekiyor. Unakıtan'ın ailesi 2001 yılında ilk
olarak AB Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ'yi kurdular. Mersin Limanı'nın
işletim sistemi ihalesini de Unakıtan'ın çocukları aldı.
Cumhuriyet 06.12.2007

Tartışmaların perde arkasında hükümet üyelerinin çocukları bulunuyor
Çocukların yükselişi
**Maliye Bakanı Unakıtan'a göre geçen yıl mütevazı olan şirket bugün
milyon dolarlık vergi ödüyor. Vergiler sözde ödendi, mahremiyetle
gizlendi.

İLHAN TAŞCI

ANKARA - Bütçe görüşmelerinde CHP lideri Deniz Baykal 'ın
yolsuzlukları gündeme getirmesi karşısında Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın gerilimi tırmandırmasının altında, bakanların ve
çocuklarının AKP iktidarıyla ticari yaşamdaki hızlı yükselişleri
yatıyor. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, oğlunun şirketinin milyonlarca
dolar vergi ödediğini savunurken, 22 milyon YTL ciro yapan şirket tek
kuruş KDV yatırmayıp devletten 555 bin YTL alacaklı çıkmıştı.

Baykal'ın Meclis kürsüsüne taşıdığı, AKP'nin iktidara geldiği günden
beri yolsuzluk savlarına ve kamu gücüyle zenginleşmelere konu olan
kabine üyelerinin çocuklarının hızlı yükselişi şöyle gelişti:

Başbakan'ın çocukları Ahmet Burak Erdoğan ile Necmettin Bilal Erdoğan,
İstanbul'da 1 milyon YTL'ye villa sahibi oldular. Oğul Ahmet Burak
Erdoğan'ın yüzde 50 hissesine sahip olduğu MB Denizcilik Taşımacılık
Limitet Şirketi de kurulduktan 18 gün sonra "Safran 1" adlı kuru yük
gemisini 2 milyon 350 bin dolara satın almıştı. Bilal Erdoğan da
ABD'nin Maryland eyaleti College Park'ta 261 bin 500 dolara ev
almıştı.

Maliye Bakanı'nın çocukları da ticarette hızla yükselenlerde başı
çekiyor. Bakanın oğlu Abdullah Unakıtan , kızları Fatma Unakıtan,
Zeynep Basutçu ile bakanın eşi Ahsen Unakıtan 2001 yılında ilk olarak
AB Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ'yi kurdular. Unakıtan'ın çocukları,
Telemobil Bilgi İletişim Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ'yi de
şirketlerine eklediler. Bu yıl içerisinde Mersin Limanı
özelleştirildi. Limanın 2 milyon dolarlık işletim sistemi ihalesini
de, limanı özelleştiren Unakıtan'ın çocuklarının sahibi olduğu
Telemobil şirketi aldı.

Unakıtan'ın doktor kızı Zeynep Basutçu ile Fatma Unakıtan, geçen yıl
FAB Gıda'yı kurdu.
Unakıtan yumurtası

Türkiye'de kuş gribinin çıkmasıyla birlikte şirket pastörize sıvı
yumurta işine girdi ve Unakıtan markasıyla satışa sundu. Bir
kararnameyle çocukların faaliyet alanı olan pastörize yumurtanın
KDV'si yüzde 18'den 8'e düşürüldü. AB Gıda AŞ adlı şirket binlerce
tonluk mısır ithalatından dört gün sonra vergi oranının artırılması
sayesinde yüzde 50 kazanç sağladı.

AB Gıda'nın yalnızca 2005 yılının 12 aylık dönemindeki toplam satış
tutarı 22 milyon 163 bin 902 YTL olarak hesaplandı. Unakıtanlar'ın
şirketinin 22 milyon 163 bin YTL'lik satışlarının KDV'si 2 milyon 760
bin 150 YTL oldu. Şirketin yaptığı yatırım ve alışlar nedeniyle
indirilecek KDV'si ise 6 milyon 468 bin 596 YTL olarak hesaplandı. AB
Gıda AŞ'nin 2005 yılı için 12 aylık dönem boyunca devlete ödediği KDV
tutarı "sıfır'' olarak kayıtlara geçti.

Unakıtan, geçen yıl hakkında verilen gensoru görüşmeleri sırasında
oğlunun şirketinin "mütevazı'' bir şirket olduğunu iddia etmişti.
Unakıtan, "İki kutu yumurtaya Türkiye'nin gündemini bağladınız.
Yumurta değil sanki uçak satıyor adamlar" demişti. Ancak önceki günkü
bütçe görüşmeleri sırasında oğlunun şirketinin milyonlarca dolar vergi
ödediğini öne sürdü. Oğul Unakıtan'ın adı Hazine'nin Tekel'e makine
kiralama işindeki ihaleye fesat karıştırmaya ilişkin raporda yer aldı.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım 'ın 24 yaşındaki oğlu Erkan Yıldırım
da gemi sahibi olmuştu. Oğul Yıldırım'ın kardeşiyle ortak olduğu Derin
Denizcilik Şirketi'nin kuruluş sermayesi 10 bin YTL idi. Şirketin 445
bin Avro'ya sahip olduğu gemiye bilet kesen ise Santour adlı şirketti.
Bu şirketin Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı Türkiye Denizcilik
İşletmeleri'ne ait Ankara feribotunu ihalesiz olarak kiraladığı ortaya
çıkmıştı. Osman Pepe 'nin çocukları İsmail ve Mustafa Talha Pepe de 9
milyon YTL'lik teşvikle gemi sahibi olmuşlardı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 'ün 16 yaşındaki oğlu Mehmet Emre Gül de
ticarete atılmış ve internet ortamında elektronik eşyalardan, mobilya
ve kitaba kadar farklı ürünler tanıtan 15 bin YTL sermayeli bir şirket
kurmuştu. Oğul Gül'ün Ankara'daki iki alışveriş merkezinde stantta
mısır satılması işine girdiği de ortaya çıkmıştı.
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Dec 7, 2007, 5:29:46 AM12/7/07
to e-türkiyem
Cumhuriyet 07.12.2007

TEKEL YOLSUZLUĞU SAVI
'Oğul Unakıtan' için suç duyurusu
**CHP'li Kart, Abdullah Unakıtan'ın ortağı olduğu firmanın da adının
karıştığı TEKEL yolsuzluğuyla ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılığı'na
suç duyurusunda bulundu.

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Konya Milletvekili Atilla Kart,
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan 'ın oğlu Abdullah Unakıtan 'ın ortağı
olduğu firmanın da adının karıştığı TEKEL yolsuzluğuyla ilgili olarak
İstanbul Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.

CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ile Konya Milletvekili Atilla
Kart, dün parlamentoda düzenledikleri basın toplantısında, bütçe
görüşmeleri sırasında da gündeme gelen TEKEL yolsuzluğuyla ilgili
açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu, "Artık yolsuzluklar Başbakan'ın
koruması altında" derken, Kart da TEKEL'in İspanya'dan ithal ettiği
makinelerle ilgili olarak Hazine Başkontrolörlüğü tarafından
hazırlanan 187 sayfalık raporun aradan geçen 7 aya karşın neden
sumenaltı edildiğini sorduklarını anımsattı. Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan 'ın " olayı geçiştirmeye, sumen altı ve himaye etmeye
çalıştığını, nüfuz suiistimali yoluyla yargısal gelişmelerin önünü
kesmeye çalıştığını" kaydeden Kart, "İşin içinde Maliye Bakanı'nın
oğlu dışında Family Finans grubu ve Ülker grubu yetkilisinin de
olduğunu görüyoruz. Family Finans grubunun maalesef bu tür bazı
olaylarda merkezi bir rol üstlendiğini biliyoruz. Ülker grubunun
hükümet ile ve Sayın Başbakan ile olan özel yakınlığı da kamuoyunun
bilgisi dahilinde" dedi. Kart, "raporda adları geçen Şenol Çelik,
Bessan Yıldırım, Barış Zafer Önen ile Family Finans Kurumu AŞ Genel
Müdürü ve Kredi Komitesi Başkanı Mehmet Atila Kurama , Family Finans
Kurumu AŞ'nin yüzde 37 hâkim ortağı Murat Ülker , Maliye Bakanı'nın
oğlu Abdullah Unakıtan ile olayda bağlantıları olduğuna dair bulgular
bulunan İspanyol ve Dubai firmasının 3 yetkilisi hakkında 4422 sayılı
Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu'na, ihaleye fesat
karıştırmak suretiyle TCK'nin 235. maddesine, kaçak işçi çalıştırmak
suretiyle SSK mevzuatının ilgili hükümlerine, 5549 sayılı Suç
Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun'a muhalefet
edildiği gerekçesiyle" Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç
duyurusunda bulunduklarını açıkladı. Kart, "İnanıyoruz ki yargı,
yapılması muhtemel ve kaçınılmaz olan baskı ve müdahalere rağmen
üstüne düşen görevi yapacaktır" dedi.

CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu , "Başbakan, ' Neden suç
duyurusunda bulunmuyorsunuz', dedi. Bu ülkede basın savcıları var,
neden çıkan haberleri ihbar kabul etmiyorlar, neden görmezlikten
geliyorlar? Bir santral memuruna 30 bin dolar geliyorsa MASAK neden
görevini yapmıyor" diye sordu.


On 21 Kasım, 19:57, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> daha önce ruhsatıyokmuydu?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Ruhsatı

cbayramoglu

unread,
Dec 7, 2007, 7:32:00 AM12/7/07
to e-türkiyem
Başkanın kardeşiyim belediye elimizde
Kars Belediye Başkanı'nın tutuklu 2 kardeşinin dinlenen
telefonlarında, "Başkanın kardeşiyim, belediye elimizde" diyerek
tehdit ettiği belirlendi

CEM BAKIRCI Erzurum
07.12.2007

AKP'li Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu'nun ilaheye fesat
karıştırmaktan tutuklanan 2 kardeşinin dinlemeye takılan telefon
görüşmeleri 'siyasetçi-bürokrat-müteahhit' üçgeninde geçen diyalogları
gözler önüne serdi. "Ben belediye başkanının kardeşiyim. Belediye
elimizde" diyerek tehditler savuran Alibeyoğlu kardeşlerin 136'şar yıl
hapsi isteniyor.
Aralık 2006'daki 'Şafak' operasyonunda yakalanan 19'u tutuklu 55 kişi
için hazırlanan iddianamede, 2006 yılı içinde Kars, Ardahan ve
Erzurum'da yapılan 26 kamu ihalesinin tamamında siyasi nüfuz
kullanıldığına dikkat çekildi.
Sanıklar arasında AKP'li Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu'nun
kardeşleri Kızılay Derneği Kars Şube Başkanı İsmail Medet Alibeyoğlu,
müteahhit Yusuf Alibeyoğlu ile İl Genel Meclisi Başkanı Muzaffer
Yağcı'nın kardeşi Yücel Yağcı, oğlu Erol Yağcı ile yeğeni Bülent
Yağcı, İl Sağlık Müdürlüğü Sivil Savunma Uzmanı Müslüm Cengiz, eski
MHP Kars Milletvekili Arslan Aydar'ın kardeşi İl Sağlık Müdürlüğü Mali
İşler Şube Müdürü Yılmaz Aydar, İl Milli Eğitim Müdürlüğü Sivil
Savunma Uzmanı Aslan Yılmaz ile çocukları bulunuyor.
55 sanık, "Suç işlemek için örgüt kurmak, ihaleye fesat karıştırmak,
resmi belgede sahtecilik, tehdit ve yaralama" suçlarından bugün
Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hâkim karşısına çıkacak.
Savcının hazırladığı iddianamede, dinlenen telefonlardan çok sayıda
pazarlık ve tehdit örneklerine yer verildi. Alibeyoğlu kardeşler
hakkında şikâyetçi olan 7 kişiden Necat Dereci'nin ifadesinde, Yusuf
Alibeyoğlu'nun O... firması yetkilisine, "Sen bastır al. Ben belediye
başkanının kardeşiyim. Belediye elimizde. Belediyenin kantarı
elimizde" dediği öne sürüldü.

İşte dinleme kayıtları

İddianamedeki dinleme kayıtlarından örnekler şöyle:

Yusuf Alibeyoğlu: Yetmiş milyar verirlerse çekin. Veyahutta para neyse
alırsın. 25 milyar senindir, 45'i benimdir.
Gökhan Yılmaz: Ya aynı ne konuştuysak dayı. Şimdi bunların
akıllarından geçen 50- 60 milyar.
(20 Haziran 2006 Kafkas Üniversitesi İİBF onarım inşaat ihalesi)

Faruk Tuğrul: ... Tolga'yı ara söyle. O para hesabıma yatmazsa... Van
şubesine, Van'da Family Finans'a bu para çıkmazsa yine onun anasını...
O para benim hesabımda olmazsa namusuma sen artık dosya göremezsin
benden.
(Erzurum'da Vakıflar Müdürlüğü'ne ait ihaleyle ilgili)

Gökhan Yılmaz: Gİttim, Erzurum'dan baktım Ağrılı mağrılı hepsi orda.
Bir kopardım onları var ya.
Yusuf Alibeyoğlu: Ne aldın?
Gökhan Yılmaz: 7.5 milyar aldım.
Yusuf Alibeyoğlu: Ne iş vardı ki Erzurum'da. Nasıl haberimiz yok
bizim?
Gökhan Yılmaz: Millete dedim, 'amcam zarar ediyor. Bak Yusuf amca
ortalığı kan gölüne çevirir haberiniz olsun' dedim.
(7 Ağustos 2006'da Kağızman Emniyet Amirliği onarım ihalesinin iptal
edilmesi üzerine, Kağızman İlçe Emniyet Müdürü K.G.S.'ye hediye olarak
alınan cep telefonuyla ilgili görüşme)

Gökhan Yılmaz: Müdürüm soyisminiz neydi sizin?
K.G.S.: K... G.... S...
Gökhan Yılmaz: Tamam faturayı sizin adınıza kestiriyorum.
K.G.S.: Tamam, teşekkür ederim gelince görüşürüz.
Gökhan Yılmaz: Müdürüm şey çıktı mı, ihale?
K.G.S.: Yok, 1 Eylül'de
Gökhan Yılmaz: Müdürüm telefonunuzu bıraktılar mı?
K.G.S.: Yok bırakan olmadı bir şey.


On 21 Kasım, 19:57, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> daha önce ruhsatıyokmuydu?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Ruhsatı

cbayramoglu

unread,
Dec 8, 2007, 5:58:23 AM12/8/07
to e-türkiyem
güneş 08.12.2007
Nasıl zengin oldu kavgası!

Sevigen'in 'Allah aşkına Erdoğan nasıl zengin oldu? sorusu Meclis'te
gerginlik yarattı. AKP'li vekiller ile CHP'liler birbirlerine girdi
MECLİS Genel Kurulu'nda bütçe görüşmeleri sırasında, CHP İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen'in,'Allah aşkına şu Tayyip Erdoğan nasıl
zengin oldu. Ben çok iyi tanırım. Beraber il başkanlığı yaptık. O
Refah Partisi il başkanıydı, ben DSP'nin il başkanıydım. Kendisi
muhasebecilik yapardı. Peki nasıl zengin oldu?' diye sorması,
AKP'lilerin protestolarına ve TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu'nun ara
vermesinden sonra AKP ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı itiş-
kakışa yol açtı.

ÇOCUKLARINA YARDIM
SEVİGEN, Başbakan Erdoğan ve bakan çocuklarına sağlanan özel imkanlar
bulunduğunu söyledi. Sevigen, 'Bu Hükümet hep kendi çocuklarını ve
kendi yandaşlarına yardım etmiştir. Başbakan'ın, Maliye Bakanı'nın,
Ulaştırma Bakanı'nın oğlu, damatlar, yeğenler cirit atıyor. Türkiye'de
iş kollarında nereye el atsanız hep bunlar var, başkaları yok. Yeni
hükümetler yeni zenginler üretirdi, şimdi bu Hükümet kendi çocuklarını
üretiyor. Bu bakan çocukları, Uludağ'a, Kartalkaya'ya, bizim
çocuklarımız Cudi'ye, Gabar'a... Maalesef böyle bu işler' diye iddiada
bulundu.

Protesto ettİler
Sevigen'in hem bu sözleri hem de CHP'li diğer konuşmacıların süresini
kullanmaya başlaması üzerine, AKP'liler sıra kapaklarına vurarak
protesto ettiler. Kürsü mikrofonunun otomatik olarak kapanmasından
sonra oturumu yöneten TBMM Başkanvekili CHP'li Güldal Mumcu'nun yanına
giden Sevigen'in daha sonra yeniden kürsüye gelerek konuşmaya
başlaması üzerine, AKP'liler protestolarının şiddetini artırdı.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Dec 10, 2007, 5:13:19 AM12/10/07
to e-türkiyem
10.12.2007
hürriyet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nde Genel Müdür Adnan Ünal bu kez
fakülte mezunu olmayan kardeşini haksız kadro vererek vekil müdür
yaptı. Olayın ortaya çıkmasıyla Ünal ve kurumda görevli üç daire
başkanı, bir genel müdür yardımcısı ve bir mühendis mahkemelik oldu.

KIZI Esra Ünal’ın, sevgilisiyle yaptığı aşk görüşmelerinin faturasını
’resmi’ damgası vurarak devlete ödetmesiyle gündeme gelen Meteoroloji
İşleri Genel Müdürü Adnan Ünal, bu kez fakülte mezunu olmayan
kardeşini haksız kadro vererek vekil müdür yaptı. Olayın ortaya
çıkmasıyla Ünal ve kurumda görevli üç daire başkanı, bir genel müdür
yardımcısı ve bir mühendis mahkemelik oldu.

KARDEŞE KADRO KIYAĞI: İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik
bölümünden ön lisans diploması bulunan ve Yumurtalık Meteoroloji
İstasyon Müdürlüğü’nde rasatçı olarak çalışan Hüseyin Ünal’a, Genel
Müdür ağabeyi Adnan Ünal’ın da aralarında bulunduğu komisyon, 2004
yılında "tekniker" kadrosu verdi. Maliye Bakanlığı’nın, "Fen-Edebiyat
fakültelerinin fizik, kimya, matematik gibi bölümlerinden ön lisans
diplomasıyla mezun olanlara ’tekniker’ kadrosu verilmez" yönündeki
kararını hiçe sayan kadro tahsisi aynı durumda olan birçok personeli
rahatsız etti. Genel Müdür Ünal, bir adım daha atarak, kardeşini,
memleketi Adana Yumurtalık’ta bulunan istasyona vekil müdür olarak
atadı. Durumu şikayet dilekçeleriyle savcılığa bildiren personel,
Genel Müdür Ünal’ın "görevi kötüye kullanma" suçundan yargılanmasını
istedi. Savcı, soruşturma izni almak üzere dosyayı Çevre ve Orman
Bakanlığı’na gönderdi. Bakanlık müfettişleri de kardeşe verilen
kadronun yasal olmadığını ve soruşturma gerektiği yönünde karar verdi;
ancak dönemin Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, soruşturma açılmasını
uygun görmedi.

SAVCI PEŞİNİ BIRAKMADI: Ancak ısrarlı davranan Cumhuriyet Savcısı
Vahdet Polatkan, Danıştay’a başvurarak Ünal ve diğer bürokratların suç
işledikleri iddiasıyla yargılanmalarını istedi Polatkan, Bakan
Pepe’nin kararına itirazı da ihmal etmedi. Danıştay Birinci Dairesi,
yaptığı incelemede Genel Müdürü Ünal ve bürokratların yargılanması
gerektiği görüşüne kanaat getirdi.

3 YILA KADAR HAPİS: Savcı Polatkan da iddianamesini hazırlayarak Genel
Müdür Ünal, Genel Müdür Yardımcısı Kasım Künkül, Personel Daire
Başkanı Adem Biberoğlu, İdari ve Mali İşler Daire Başkanı Ali
Develioğlu, Hava Tahminleri Daire Başkanı Kemal Dokuyucu ve mühendis
Ramazan Sağır hakkında "görevi kötüye kullanma" suçundan dava
açılmasını sağladı. Sanıklar hakkında 3 yıla kadar hapis cezası
isteyen savcı, iddianamede, kardeş Ünal’a verilen kadronun haksız
olduğu ve ’olur’ yazısını onaylayan Genel Müdür Ünal’ın uygulamayı
bildiği halde görevini kötüye kullandığına dikkat çekti.

On 8 Aralık, 12:58, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> güneş 08.12.2007
> Nasıl zengin oldu kavgası!
>
> Sevigen'in 'Allah aşkına Erdoğan nasıl zengin oldu? sorusu Meclis'te
> gerginlik yarattı. AKP'li vekiller ile CHP'liler birbirlerine girdi
> MECLİS Genel Kurulu'nda bütçe görüşmeleri sırasında, CHP İstanbul
> Milletvekili Mehmet Sevigen'in,'Allah aşkına şu Tayyip Erdoğan nasıl
> zengin oldu. Ben çok iyi tanırım. Beraber il başkanlığı yaptık. O
> Refah Partisi il başkanıydı, ben DSP'nin il başkanıydım. Kendisi
> muhasebecilik yapardı. Peki nasıl zengin oldu?' diye sorması,
> AKP'lilerin protestolarına ve TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu'nun ara
> vermesinden sonra AKP ve CHP milletvekilleri arasında karşılıklı itiş-
> kakışa yol açtı.
>
> ÇOCUKLARINA YARDIM
> SEVİGEN, Başbakan Erdoğan ve bakan çocuklarına sağlanan özel imkanlar
> bulunduğunu söyledi. Sevigen, 'Bu Hükümet hep kendi çocuklarını ve
> kendi yandaşlarına yardım etmiştir. Başbakan'ın, Maliye Bakanı'nın,
> Ulaştırma Bakanı'nın oğlu, damatlar, yeğenler cirit atıyor. Türkiye'de
> iş kollarında nereye el atsanız hep bunlar var, başkalarıyok. Yeni
> > K.G.S.:Yokbırakan olmadı bir şey.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Dec 10, 2007, 7:50:46 AM12/10/07
to e-türkiyem
YENİÇAĞ
10.12.2007
H.DEMİR
Unakıtan övünüyor!
Gıda'nın sahibi Abdullah Unakıtan, AB Gıda yöneticisi Metin Şallı,
Faisal Finans'ın sahip ve yöneticileriyle işadamı Şenol Çelik
İspanya'dan 3 milyon euroya alınmış ikinci el makineleri 14 milyon
euro ve 4 yıllığına Tekel'e kiralıyor. Hadise mahkemeye intikal
ediyor, Tekel yöneticileri yargılandıkları davada "evrakta
sahtecilik" suçundan beraat ediyor. Ancak, aralarında dönemin Tekel
Genel Müdürü ve Özelleştirme İdaresi Başkanı'nın da bulunduğu 10 kişi
hakkında, "ithali bazı şartlara tabi bulunan eşyayı aldatıcı işlem ve
davranışlarla ithal etmek" iddiasıyla 43 milyon YTL idari para cezası
veriliyor. Hazine Kontrolörü Uğur Katar'ın hadise ile ilgili
hazırladığı raporda da ise özetle, "muvazaalı ilişkilerle ihaleye
fesat karıştırıldığı" iddiası yer alıyor.
Normal bir devlette böyle bir iddiayı duyan bir Bakanın ilk basacağı
düğme, "Yetim hakkı yendiyse hesabını sorun!" düğmesi değil midir?
Elbette öyledir. Ama bu konu Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a
aktarıldığında, o, oğlunun şirketini kastederek bakınız neler
söylüyor:
"- O şirket milyon dolarlar vergi veriyor. Sizin aldığınız paraların
bir çoğunu o veriyor!"
İşte tuzun kokması budur.

Sen üçe aldığın "ikinci el" makineyi "sıfır makine" diye devlete
beş katı fiyata kiralayıp on milyon dolarlar kazanacaksın, verdiğin üç
kuruş vergiyi de kafaya kakacaksın.
Burada, yolsuzluk yaptığı devlet raporlarıyla iddia edilen bir evladın
bakan olan bir baba tarafından aslanlar gibi savunulması yetmiyormuş
gibi, devlette görev yapanların aldıkları maaş ve ücretlerin
hazmedilemeyişi gibi çarpık bir durum da söz konusu.

"O yolsuzluk yaptığını iddia ettiğiniz oğlumun verdiği vergilerle
maaşlarınızı alıyorsunuz" denilerek aslî görevlerinden biri de
hizmetinde oldukları devlet ve milletin hak ve hukukunu korumak
olanlara, sen ettiğin hizmetin değil de "tuzun kokmasına verdiğin
desteğin" karşılığını alıyorsun, haberin olsun, susmazsan oğlum (ve
oğlum gibiler) böyle çok kazanamaz, kazanamayınca da vergi veremez, o
vergi veremeyince sen maaşını alamazsın, yani, senin aldığın aylık
yaptığın görev ve hizmetin karşılığı değil, oğlum ve oğlum gibilerin
üçe aldıkları "ikinci el" makineyi devlete beş katına "birinci el"
diye kiralayarak kazandıkları servetin bir kısmından devlet adına
vazgeçmesinden çıkıyor, daha bunun bile farkında değilsin, denmiş
olmuyor mu?
Ne acıdır ki bugün bu mantık Türkiye'de itibar görüyor.

Ve bu Kemlal Abi, bankalar, fabrikalar Türkiye'de duruyor, alanlar
ülkelerine götürmüyor diyerek, milli müesseselerin yabancıların eline
geçmesini de aslanlar gibi savunarak, "Türkiye Düyünu Umumiye
günlerine dönüyor" diyenleri güya aşağılıyor. "Kemal Abi" nin
basındaki "adamları" da ona, "Hayret, dün 'yabancı sermaye niye
gelmiyor'diye yakınıyorduk. Bugün de, 'niye yabancı sermaye geliyor'
diye feryat ediyoruz!" desteği veriyor.
Yani 'sapla saman' ve bu arada 'halkın aklı' işte böyle
karıştırılıyor.
TEKEL, TÜPRAŞ, TELEKOM gibi müesseseler yabancının olunca elbette
Türkiye'den sökülüp götürülmüyor, götürülen o müesseseyi satın
alanların elde ettikleri kârlardır. O müesseseler üç dört yıllık
kârları karşılığı yabancıya satılmayıp Türk'te kalsaydı, kazancı da
Türkiye'de kalacaktı.
Şimdi o ellerin oldu ve o el ettiği kârları Türkiye'den alıp gidiyor,
alıp gidince Türkiye'de nakit sıkıntısı başlıyor, borç ihtiyacı
doğuyor. Bu ihtiyaç IMF ve Dünya Bankası ve Borsa'ya giren yabancı
spekülatörlerden, yani Türk'ün malını satın alanların Türkiye'den
çıkardıkları kârlardan karşılanıyor. Kâr olarak giden Türk'ün alın
teri "borç ve sıcak para" geri çağrılıyor; ondan sonra da Türkiye her
şeyini sattığı ve yerine hiçbir şey yapmadığı halde her hafta, evet
her hafta tam bir milyar iki yüz milyon dolar civarında "borç faizi"
ödemek zorunda kalıyor.
Yani bir yılda ödediğin borç faizinin toplamı yabancılara sattığın
bütün müesseselerden "yabancı sermaye" diye aldığının yarısı bile
etmiyor.
Bir insan bununla övünebilir mi?
E, oğlunun o işleriyle övününce bununla da övünebilir tabii, yani
normaldir..
O övünüyor ama Türkiye dövünüyor..
Türkiye dövünecek..
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Dec 14, 2007, 9:44:59 AM12/14/07
to e-türkiyem
Cumhuriyet 14.12.2007
Oğullar engel tanımıyor
'Oğullarımın devletle işi olmaz' diyen Maliye Bakanı Unakıtan'ın
çocuklarının kireç işleme fabrikasının önünün açılması için Bursa
Metropoliten Alan Planı notlarında değişiklik yapıldı

LEVENT GENCELLİ

BURSA - Maliye Bakanı Kemal Unakıtan' ın, "Oğullarımın devletle işi
olmaz" açıklamasının yankıları sürerken çocuklarına ait AB Gıda Sanayi
ve Ticaret A.Ş. tarafından Karacabey Ovası'na hâkim Kıranlar köyü
yamacına kurmayı düşündükleri kireç işleme fabrikasının önünün
açılması için 1/100.000 ölçekli Bursa Metropoliten Alan Planı
notlarında değişiklik yapıldı. Şehir Plancıları, bu düzenlemeyle,
tarım toprakları ve çevre açısından sakıncalı tesisin yapımıyla ilgili
engellerden birinin kaldırıldığını söyledi. Şirketi temsilen Murat
Üregen imzasıyla Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'na verilen tarihsiz
dilekçenin ardından bürokrasi eksiklikleri kısa sürede tamamlandı ve
plan notlarının Taş ve Mermer Ocakları başlıklı maddesine "Çevre ve
Orman Bakanlığı'nın (Orman Genel Müdürlüğü) olumlu görüşü alınmak
suretiyle 1/100.000 Ölçekli Metropoliten Alan Planı'na bu plan
ölçeğinden dolayı 'Orman Alanı' olarak genel kullanım kararı getiren,
ancak maden ruhsatı bulunan veya alınacak olan orman sayılmayan
alanlarda taşocağı, mermer ocağı, kireç fabrikası gibi tesisler, plan
yapımına ait esaslara dair yönetmelik hükümlerinde belirtilen
hususlara göre hazırlanacak 1/5000 ve 1/1000 ölçekli nâzım ve uygulama
imar planları ilgili idarece onaylanmadan uygulama yapılamaz" notu
eklendi. Şehir plancıları, bu düzenlemeyle tarım toprakları ve çevre
açısından sakıncalı tesisin yapımıyla ilgili engellerden birinin
kaldırıldığını söyledi. Şehir plancıları, değişiklik metninde
Unakıtanlar'ın tesis kuracakları bölgenin özelliklerinin tarif
edildiğini, bu değişikliğin ardından o bölgede çimento fabrikalarının
da önünün açıldığını vurguladı.

Bursa'nın Plan Anayasası olarak değerlendirilen çevre düzeni plan
notlarına ek yapıldığını belirten Bayındırlık ve İskân Bakanlığı
Teknik araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü'nün yazısı Bursa
Valiliği'ne geçen ay içinde gönderildi. Plan notu değişikliğinin 1 ay
süreyle askıya çıkarılması gerekirken, askıyla ilgili bürokratik
işlemlerin kâğıt üzerinde yapıldığı ve askının gerçekleştirilmediği de
öne sürüldü.

Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi çalışanları kendilerine ulaşan
bilgilerin ardından Bayındırlık ve İskân İl Müdürlüğü ile İl Özel
İdare Müdürlüğü'nde değişikliği ilan tabelalarında aradılar ama
bulamadılar. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'ndan ilgili yerlere
gönderilen resmi yazıdaki bilgiler, Unakıtanlar'ın şirketiyle ilgili
yazışmalarda bürokrasinin hız rekoru kırdığını ortaya koyuyor. Çevre
ve Orman Bakanlığı'ndan başvuruyla ilgili olumlu görüşün 23 Ekim
2007'de çıktığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nın bu görüşten 3 gün
sonra 26 Ekim 2007'de plan notu değişikliğini gerçekleştirdiği
görülüyor.





On 10 Aralık, 12:13, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Dec 15, 2007, 11:33:26 AM12/15/07
to e-türkiyem
yeniçağ 15.12.2007
s.önkibar
Kimsesizlerin kimsesi ve İhlas Finans mağdurları!

Dünkü Vatan Gazetesi'nde 9 sütuna verilen manşet haber şuydu:
Enver Ören, on binlerce mağdur ve 1.2 milyar dolar borçla batırdığı
İhlas Finans'ı, yeniden faaliyete geçirmeye çalıştığını İMKB'ye
bildirdi."
Evet yanlış okumadınız hâlâ on binlerce garip ve zavallı insana 700
küsur milyon dolar borcu olan Enver Ören, batık olan finans kurumuna
yeniden faaliyet izni istiyor.
İhlas Finans deyince bizim söyleyecek çok ama çok sözümüz olur.
Öyle, zira bu kurumun kuruluş iznini almak içini aylar boyunca neler
çektiğimizi dönemin hükümet üyeleri ve Başbakan yardımcısı Murat
Karayalçın'dan öğrenebilirsiniz.
Diyeceksiniz ki sen de
günahkârsın!
Kuruluşuna, zerre maddi çıkarı olmaksızın profesyonel yönetici olarak
katkı sunmak günahkârlıksa, affedin öyleyim.
Malum, o dönem TGRT ve Türkiye Gazetesi'nin Ankara Temsilcisiydim ve
dolayısı ile İhlas Finans'ın faaliyet iznini siyasetle olan yakın
ilişkilerim sayesinde ben almıştım.
Ancak Sanayi eski Bakanı Ali Coşkun'un kurucu genel müdür olduğu İhlas
Finans, başlangıçta gerçekten samimi bir şekilde yola çıkmıştı..
Ne olduysa, Enver Ören'in parayı, gücü ve burada yazmaktan hâlâ haya
ettiğim bazı şeyleri keşfetmesiyle oldu.
Toplanan milyar dolar üstü fonlar, akıl almayacak şekilde çarçur
edildi.
TGRT'de program yapan, ya da dizi çeken kimi sanatçılara güya ileride
çekeceği diziler karşılığında milyon dolarlık villalar, köşkler, lüks
jipler alındı, avanslar verildi.
Birileri sakın yok böyle bir şey demesin, bir çırpıda hafızamda
olanların bir demetinin adresini derhal verebilirim.
Diyeceksiniz ki, yüz milyon dolarlar, sanatçı takımına hediye edilen
pardon ileride yapacağı diziler karşılığı alınan köşklerle bitmez.
Doğrudur o kadar büyük bir para, değil sanatçılara alınan villalarla,
kendilerine alınan özel uçak, helikopter, köşkler ve lüks yatlarla da
bitmezdi. Dahası, Mücahit Ören'in büyük otellerini çok sevdiği ve
sadece gezip görmek için sık gittiği Las Vegas gezileriyle de
bitmezdi... Bu paranın bir bölümü dış yatırım için okyanus ötesine
gitti.
Mesela hangi yatırıma mı?
Miami'de 50 ve 100 dönüm alan üzerinde inşası düşünülen çiftlik evler
projesine ve daha bunun gibi pek çok projeye..
Ayrıntıları kitap olacak korkunç bir serüven sürecinden sonra batış..
Batış günleri ahh ki ne ahhh... İhlas Finans'a el konulan o gün.
Enver Ören'in yurtdışına kaçıp telefonda; "Ben hapse girmem
Sabahattin. Paris'te Eyfel kulesinin karşısında yemek yiyorum" dediği
o gün.
Doğruya doğru, benzerleri zindandayken Enver Ören, gerçekten hapse
girmedi. Oğlu da kurtuldu.
İlginç ve hüzünlü olan, bütün bunların, o günlerde; "Bu Enver Ören ne
yapıyor, çıldırdı mı? Garibin gurebanın hakkı arşı boğar" diye bana
telefon eden ve sitemler aktaran Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlık
döneminde olmasıdır.
Evet yanlış okumadınız, o günlerde Enver Ören ve İhlas mağdurları için
feveran eden ve bunu benimle paylaşan Sayın Erdoğan, şimdi İhlas'ı
sadece korumuyor, aynı zamanda ona bağrını açıyor. Kimsesizlerin
kimsesiyim diye iktidar olan AKP ve lideri, İhlas Finans'a, hac param
faize bulaşmasın, hastane param faize bulaşmasın, kefen param faize
bulaşmasın diye emanete bırakan garibin, yetimin, zavallının hakkını
arayacağına, o paraları herkesin bildiği ve gördüğü biçimde sağa sola
savuran Enver Ören'e sahip çıkıyor.
İşte imtihan, samimiyet, işte vicdan, işte işte tablo, işte
hakikat...Bütün bunları bire bir canlı olarak yaşadıktan sonra ben
bunların samimiyetine söyler misiniz nasıl inanırım, nasıl, nasıl,
nasıl?
TMSF Başkanı Ahmet Ertürk -ki AKP'nin en güvendiği bürokrattır-
İhlas'da hortum var diyor. Tayyip Bey umursamıyor.
Peki ama niye? Medyasını kullanmak ve onu topyekün teslim almak için
mi?
Soruyorum: Star 305 milyon dolara satılırken, Fox neden 98 milyona
satıldı. Bu olayın perde gerisinde neler var? Soruyorum İhlas'a Toplu
Konut İdaresi'nden işler mi veriliyor. Soruyorum, İhlas ve şirketlerin
hisse senetleri İMKB'de son birkaç aydır nasıl uçuyor? Bu işin perde
arkası nedir? Bedelli sermaye artırımı hikayesi nedir?
Son soru ve bitirelim: Sarıyer'deki yalıda; 'Ey abiler, Enver Abi
hapse girecek, imzalayın bunları' hikayesi nedir?..
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Dec 21, 2007, 1:26:08 PM12/21/07
to e-türkiyem
Cumhuriyet 21.12.2007

AKP SUSKUN
ABD gezisinin maliyeti sır oldu

AYŞE SAYIN

ANKARA - BM Genel Kurulu'na katılma gerekçesiyle gittiği ABD'de
"çocukları ve yeni doğan torunuyla karşılaşan" Başbakan Tayyip
Erdoğan, bu gezideki harcamalarını "ülke yararı" ve "ulusal etikle
bağdaşmayacağı" kılıfına sığınarak açıklamaktan kaçındı.

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan 'ın, çocuklarının ticari faaliyetleriyle
ilgili soruları " vergi mahremiyetine" sığınarak yanıtsız
bırakmasından sonra Başbakan Erdoğan da benzer yöntemi tercih etti.
CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin , Erdoğan tarafından yanıtlanması
istemiyle 27 Eylül'de TBMM Başkanlığı'na verdiği soru önergesinde,
Erdoğan'ın 24 Eylül 2007'de başlayan BM Genel Kurul toplantılarına
katılmak için 4 gün öncesinde, "torun görmek" için devlete ait ANA
uçağıyla ABD'ye gittiğine dikkat çekti. Erdoğan ve eşinin, yanında
kızları, damadı ve korumaları ile ABD'deki oğlu, gelini ve dünürü
dahil hep birlikte lüks bir otelde kaldığını anımsatan Ersin,
Başbakan'ın 4 günlük bu özel gezisinin masraflarının kim tarafından
ödendiğinin merak konusu olduğunu belirtti.

Erdoğan'ın adına soru önergesine yanıt veren Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek, maliyet hakkında bilgi vermekten kaçınırken "Türkiye
Cumhuriyeti Başbakanı'nın, uluslararası ziyaretleri, dış temasları
ülkemiz hakları ve çıkarlarını korumaya matuf temas ve ziyaretlerdir"
dedi. Çiçek, ziyaretin özel bölümüne ise "ABD'de çoluk çocuğuyla
karşılaşıp görüşmüş olması insani bir durumdur" diyerek açıklama
getirdi.

Sorularına yanıt alamayan Ersin, 16 Kasım'da aynı soruları Erdoğan'a
yeniden yöneltti. Erdoğan adına soruya ikinci kez yanıt veren Çiçek,
ziyaretin "ülke çıkarlarını korumaya matup" olduğu görüşünü yinelerken
konaklama ve ulaşım bedellerinin açıklanmamasına ise şu ilginç
gerekçeyi gösterdi: "Ülkemiz başbakanlarının Türkiye'nin milli
menfaatlerine müteallik dış temaslarını ulaşım ve konaklama maliyeti
ile izah ve ifade etmenin büyük devlet vakarı ile bağdaşmayacağı
aşikârdır. Bu kabil gideri deklare etmenin ulusal etikle telifi mümkün
görülmemiştir."
> Birileri sakınyokböyle bir şey demesin, bir çırpıda hafızamda
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Dec 24, 2007, 3:14:26 AM12/24/07
to e-türkiyem
BU YOLSUZLUK HABERİ BU KONUYA ÇOK YAKIŞIYOR!
----
Cumhuriyet 24.12.2007

Kayıp trilyon davası
Erbakan'a icra takibi

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kayıp trilyon davasında 11.5 milyon YTL
borcun tahsil edilmesi için kapatılan Refah Partisi'nin Genel Başkanı
Necmettin Erbakan 'ın da aralarında bulunduğu 75 kişi hakkında icra
takibi başlatıldı. Kayıp trilyon davasının ardından kamu zararının
karşılanması için 75 kişi hakkında dava açılmış, Erbakan'ın
malvarlığına ihtiyati tedbir konulmuştu. Davanın kazanılmasının
ardından haciz kararı alınarak taraflara tebliğ edilmişti. Erbakan'ın
tapuda kayıtlı malları için ihtiyati haciz kararı alındığı öğrenildi.
Hazine'den aldığı yardımı sahte belgelerle harcanmış gibi
gösterdikleri iddiasıyla açılan davada Erbakan 2 yıl 4 ay hapse mahkûm
olmuştu. Abdullah Gül hakkındaki fezleke ise cumhurbaşkanı seçilmesi
sebebiyle işleme konmamıştı.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Dec 26, 2007, 4:17:50 AM12/26/07
to e-türkiyem
Amca torununu danışmanı yaptı
hürriyet 26.12.2007
Çiğdem TOKER
Amca torununu danışmanı yaptı Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, amcasının
torunu Veysi Şimşek'i danışmanı olarak atadı.

Veysi Şimşek, üzerinde Türk bayrağı ile "TC Başbakanlık Devlet Bakanı
Mehmet Şimşek" ibaresi bulunan, arkalı önlü Türkçe-İngilizce
"danışman" kartviziti bastırdı. Bakan Şimşek'in siyasi iş ve
ilişkileriyle ilgilenen Veysi Şimşek, babasının vefatının ardından
Bakan Mehmet Şimşek'in ağabeyleriyle birlikte eğitimini sürdürmesine
yardımcı olan amcaoğlu Hamit Şimşek'in oğlu.

KÖYLÜSÜYÜM: Veysi Şimşek, "Mehmet Şimşek akrabanız mı sorumuza",
"Hayır köylüm" yanıtını verdi. Babası Hamit Şimşek ile Bakan Şimşek
arasında akrabalık olup olmadığı sorusuna ise "Küçük yerlerde herkes
birbiriyle hısımdır. Akrabalıklar da bir yerlerde çakışır. Önemli olan
sayın bakanın başarılı olması. Biz mutfaktayız" diyerek açık bir yanıt
vermedi. Arıca Köyü Muhtarı Mehmet Emin Turan Hürriyet'e, "Veysi
Şimşek, Mehmet'in amcasının torunudur" dedi. Veysi Şimşek'in "köylüm"
dediği Mehmet Şimşek ile akrabalık ilişkisi, Mehmet Şimşek'in
bakanlığa getirilmesini ardından amcaoğlu Hamit Şimşek'in 30 Ağustos
2007'de Cihan Haber Ajansı'na verdiği röportajda ortaya çıkıyor.
Mehmet Şimşek'in amcaoğlu Hamit Şimşek, "Allah'a çok şükür bu günleri
de gördüm. Şimdi oğlumu onun danışmanı olarak Meclis'e gönderdim.
İkisine tavsiyem, ülkemiz için hayırlı işler yapmaları" demişti.
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Dec 27, 2007, 10:46:40 AM12/27/07
to e-türkiyem
Taze mısır aşkı!
Cumhurbaşkanı Gül'ün oğlu Mehmet Emre Gül'ün ardından, İBB Başkanı
Kadir Topbaş'ın oğulları da 'bardakta taze mısır' işine girdi
VATAN 27.12.2007
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın oğulları Hüseyin
Ersan Topbaş ve Mustafa Ömer Topbaş, 23 Ekim 2007'de kurdukları NİO
Dış Ticaret Anonim Şirketi aracılığıyla, Malezyalı taze mısır üreten
Marine Gold Marketing Sdn. Bhd. şirketinin ürünlerini Türkiye'de
birçok noktada satmaya başlayacak.
İşadamı Mehmet Daniş'in Malezyalı Daily Fresh'in ürünlerini Türkiye'ye
getirmesiyle tam bir "taze mısır patlaması" yaşandı. Alışveriş
merkezleri ve üniversitelerde hızla yaygınlaşan taze mısır satışını
kârlı gören Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün oğlu Mehmet Emre Gül ve
ortağı, Daily Fresh'ten bayilik alarak, Ankara'da iki alışveriş
merkezinde satışa başladı.


Topbaşlar daha iddialı

Piyasaya daha iddialı giren Başkan Topbaş'ın iki oğlu, bayilik almak
yerine Malezya'da bardakta mısır üretimi yapan bir başka şirketin
Türkiye'deki haklarını aldı. İstanbul Ticaret Odası (İTO) kayıtlarına
göre, Topbaş kardeşler 23 Ekim 2007'de NİO adlı bir şirket kurdu.
Şirketin iş konusu, "her türlü yaş kuru sebze, meyve, narenciye
ürünleri, tahıl, bakliyat, baharat, yağ ve unlu mamulleri alım,
satımı, ithalat ve ihracatı" olarak belirtildi.
Topbaş kardeşler, şirketleri aracılığıyla Malezya'da 1987'den beri
tatlı mısır üreten Marine Gold adlı şirketin Türkiye temsilciliğini
aldı. Türkiye'de taze mısır standı kurma ve franchise yöntemiyle
bayilik verme hakkını alan Topbaş kardeşler "Corn in cup" markalı
ürünlerin satışı için geniş bir satış ağı kuruyor.
Aynı isimle internet sitesi de kuran Topbaş kardeşlerin sitede verdiği
bilgiye göre, yakında 16 noktada "corn in cup" markalı mısırlar
satılacak.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Dec 28, 2007, 1:13:17 PM12/28/07
to e-türkiyem
Cumhuriyet 28.12.2007

CHP: Erdoğan'ın ABD ziyaretinin maliyetini bir işadamı mı ödedi?
Gezinin masrafları hâlâ sır

AYŞE SAYIN

ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'ın geçen eylül ayında ABD'ye
yaptığı "torun ziyareti" nin masrafları, tartışma konusu olmaya devam
ediyor. CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin , Başbakan Erdoğan'ın ABD
gezisinin özel bölümünün masraflarının bir işadamı tarafından
karşılandığı iddiaları bulunduğunu belirtti.

Erdoğan'ın, 20-29 Eylül tarihleri arasında ABD'ye yaptığı ziyaretinin
çocuklarıyla buluşup yeni doğan torununu gördüğü ilk 4 günlük
bölümünün konaklama ve diğer masraflarının kim tarafından karşılandığı
sorusuna tatmin edici bir yanıt gelmedi. Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'na
da katıldığı eylül ayındaki ABD gezisinin özel bölümüyle ilgili CHP'li
Ahmet Ersin 'in iki yazılı önergesini yanıtsız bırakan Devlet Bakanı
ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek , geçen salı günü Tunceli Bağımsız
Milletekili Kamer Genç 'in benzeri içerikli sorusuyla karşılaştı.

Ersin'in soru önergelerini geçiştiren Çiçek, Genç'in de konuyu gündeme
getirmesi üzerine Meclis Genel Kurulu'nda gezinin özel bölümünün
masraflarının bizzat Başbakan Erdoğan tarafından karşılandığını ileri
sürdü. Çiçek, "Washington'da düzenlenen iftar yemeğinin bedeli de
devlet bütçesinden karşılanmamıştır'' derken kim tarafından
karşılandığına açıklık getirmedi.

Ersin, Çiçek'in geçen salı günü Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı
"Masrafları bizzat Başbakan cebinden ödemiştir" açıklamasının
inandırıcı olmadığını söyledi.

Ersin, "Başbakan'ın bu parayı cebinden ödediği söyleniyor. O zaman
bunun faturasını göstersin. Gezinin 120 bin dolarlık bir maaliyeti
olduğu söyleniyor. Bunu bir işadamı mı ödemiştir? Başbakan bu faturayı
kamuoyuna açıklamalıdır. Aksi takdirde bu iddia yakasına yapışır"
görüşünü dile getirdi.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Dec 29, 2007, 12:41:19 PM12/29/07
to e-türkiyem
Cumhuriyet 29.12.2007

AKP BURSA MİLLETVEKİLİ
Kayıp trilyon sanığı yolsuzluğa karşı çözüm üretecek

BURSA (Cumhuriyet) - Refah Partisi'nin kayıp trilyon davasında
yargılanıp "özel belgede sahtecilik" suçlamasından 1 yıl 2 aya mahkûm
edilen, ancak milletvekili seçildiği için dosyası ayrılan AKP Sosyal
İşler Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan ,
"Türkiye genelinde yolsuzluğun nasıl önleneceğine ilişkin proje
geliştirip hükümete sunmakla" görevlendirildi. RP Bursa il
muhasibiyken Necmettin Erbakan ile birlikte yargılanan Tutan, daha
sonra Bursa milletvekili Faruk Çelik ile birlikte partiden ayrılarak
AKP saflarına katıldı. Bursa'dan milletvekili seçilen Tutan,
böylelikle dokunulmazlık hakkı kazandı. AKP'nin 2 dönemdir yeri
garanti olan milletvekilleri arasında bulunan Mehmet Emin Tutan, geçen
günlerde yeniden yapılandırılan genel merkez kadrolarında da kendine
yer buldu. AKP Genel Merkezi Sosyal İşler Başkan Yardımcısı olarak
görevlendirilen Tutan'ın yolsuzluklar konusunda çalışma yaptığı
belirtildi. Tutan'ın, AB verilerine göre, yolsuzluk liginin en alt iki
sırasında bulunan Finlandiya ve Danimarka'nın yolsuzlukla başa çıkma
yöntemlerini araştırdığı ve Türkiye için de projeler ürettiği
öğrenildi. Kayıp trilyon davasında yargılanan Tutan'ın yolsuzlukları
araştırarak buna çözüm yolları üretmekle görevlendirilmesi dikkat
çekti. Davayla ilgili başlatılan haciz operasyonu kapsamına da alınan
Tutan'ın dosyası, temyiz aşamasında davanın diğer sanıklarından AKP
Giresun Milletvekili Ali Temür' ün dosyasıyla birlikte " hüküm
tarihinden sonra milletvekili seçildikleri" gerekçesiyle ayrılmıştı.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Dec 30, 2007, 9:21:52 AM12/30/07
to e-türkiyem
Halis Ağa�ya 20 milyon dolarlık kıyak
TMSF�ye, 484 milyon dolar borcu olan Toprak Holding�e, İBB�den 20
milyon dolarlık arazi rantı sağlandı
30.12.2007 VATAN
Toprak Holding�in İstanbul Kartal Belediyesi sınırları içinde yer alan
13 bin 605 metrekarelik arsası, park alanı olarak göründüğü için
TMSF�nin dikkatini bile çekmemişti.
Plan tadilatı ile arsaya konut+ticaret alanı izni verildi ve bir anda
ortaya 20 milyon dolarlık arsa çıktı

TMSF�ye, Toprakbank�tan dolayı 484 milyon dolar borcu olan Toprak
Holding�e, İstanbul Büyükşehir Belediyesi�nden 20 milyon dolarlık
arazi rantı sağlandı. Toprak Holding�in Kartal�daki 13 bin 605
metrekarelik park alanı olan arsası, imar tadilatı ile konut+ticaret
alanına çevrildi. Park alanı olduğu için ticari değeri olmayan arsa,
bu imar tadilatından sonra metrekaresi bin 500 dolardan 20 milyon
dolarlık çok değerli bir arazi haline geldi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi daha önce de yine Toprak Holding�in
Libadiye�deki 73 bin metrekarelik arazisi için imar tadilatı yapmıştı.
Bu arazi TMSF tarafından satışa çıkarıldı ancak teklif veren olmadı.

Toprak Holding�in Kartal Yeni Mahalle, 80 pafta, 2759 ada ve 6-7-8
parsellerle ilgili imar değişikliği talebinin tüm olumsuz görüşlere
rağmen kabul edilmesi de dikkati çekti. İmar değişikliği ile ilgili
ilk başvuru 17 Temmuz 2006 tarihinde yapıldı. Yapılan incelemeden
sonra arazi ticaret+konut olarak değiştirildi. Ancak komisyon
raporları incelendiğinde belediyenin birimi olan İmar Müdürlüğü�nün bu
tadilata itiraz ettiği ortaya çıktı.

Şehirciliğe aykırı

1/5000�lik Nazım İmar Planı�nda yapılan değişikliğe İstanbul
Büyükşehir Belediyesi İmar Müdürlüğü 1 Eylül 2006 tarihinde 2006/2914
sayılı dilekçe ile itiraz etti. Dilekçede �Söz konusu plan tadilatı
ile verilen yapılaşma değerleri plan bütünlüğünü bozucu, emsal teşkil
edici, yapı, nüfus ve ulaşım yoğunluğunu artırıcı niteliktedir. Ayrıca
plan tadilatının 1/5000 ölçekli nazım imar planı yeni onanan 1/1000
ölçekli uygulama planı dağıtım aşamasında olan bir planın
bütünlüğünden bağımsız olarak tek bir parsel için karar oluşturmakta
olup şehircilik ilkeleri ve planlama esasları açısından uygun olmadığı
da aşikardır.�

Park Bahçeler de karşı

Plan tadilatına tek itiraz İmar Müdürlüğü�nden gelmedi. Bir başka
itiraz da yine İstanbul Büyükşehir Belediyesi�nin birimlerinden olan
Park ve Bahçeler Müdürlüğü�nden geldi. Komisyon raporlarında bu
itiraza şöyle yer verildi: �Söz konusu plan tadilat teklifinin
dosyasında yapılan inceleme sonucu, ideal ulaşım mesafesindeki
kullanıcı kitlesine hitap eden yeşil alan miktarının az olması
nedeniyle, 7.4.2006 günlü komisyon kararında da belirttiğimiz gibi
14.01.2005 tasdik tarihli 1/5000 plandaki yeşil alan miktarının
korunması ve yürürlükte olan 1/1000 ölçekli Mer�i İmar Planına sadık
kalınması komisyonumuz görüşüdür.�

Karar 14 Aralık�ta

Bütün bu olumsuz görüşlere ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi�nin
birimi olan İmar Müdürlüğü�nün itirazına rağmen Toprak Holding�e
milyonlarca YTL�lik rant sağlayacak imar değişikliği talebi
reddedilmedi. 1/5000�lik Nazım İmar Planı kabul edildikten sonra
teklif 28 Şubat 2007 tarihinde Kartal Belediyesi�nde de kabul edildi
ve 1/1000�lik İmar Uygulama Planı için dosya tekrar 17 Nisan 2007
tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi gönderildi. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Meclisi, 14 Aralık 2007 tarihinde toplandı ve
dosya hakkında son kararını verdi. Buna göre, Toprak Holding�in
arazisi park alanından çıkartıldı ve ticari değeri çok yüksek bir
yapıya kavuşturuldu.

1 dolar etmeyen arazi 20 milyon dolar eder

Daha önce onaylanan planda, Halis Ağa�nın sahibi olduğu arsa park ve
sosyal kültürel tesis alanı olarak görünüyordu.

Plan tadilatı ile arsa, otel de alışveriş merkezi de hastane de inşa
edilebilir hale geldi. Bölgede inşaat yoğunluğu açısından 2 emsal
uygulanıyor ve bodrum katları ile otopark emsal dışı bırakılıyor.

İmar planı değişikliği ile ortaya çıkan rantı İstanbul Emlakçılar
Odası Başkan Yardımcısı Nizamettin Aşa şöyle değerlendirdi:

�Bu arazi daha önceden �park alanı� olduğu için ticari değeri
bulunmuyordu. Bu bölgede konut alanı olarak geçen arazilerin
metrekaresi ise 700 ile bin dolar arasında satılıyordu. Ancak burada
yapılan imar değişikliğinde hem emsal artışı oluyor, hem de yapılacak
yatırıma çok çeşitlilik tanıyor. Bu noktada metrekaresi bin 500 dolar
eder. 1 dolar bile etmeyecek 13 bin 605 metrekarelik arazinin değeri
karardan sonra 20 milyon dolar eder.�
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Dec 30, 2007, 9:42:06 AM12/30/07
to e-türkiyem
Cumhuriyet 30.12.2007
Erdoğan'ın dostları cezaevinde

Birbirlerini yakından tanıyan ve iş ilişkisi olan Uyar'la Gürhan'ın
Başbakan Erdoğan'la çektikleri fotoğraflar dikkat çekiyor

AYKUT KÜÇÜKKAYA

Yimpaş Holding'in patronu Dursun Uyar üç gündür Karabük'te,
Almanya'daki Kanal 7 ve Deniz Feneri'nin yöneticisi Mehmet Gürhan ise
8 aydır Frankfurt'ta cezaevinde yatıyor. Birbirini yakından tanıyan bu
isimlerin ortak noktası ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan' ı da
tanıyor olmaları.

Almanya'da yürütülen Deniz Feneri soruşturmasında iki isim 24 Nisan
2007 tarihinde tutuklandı. Bu isimler Kanal 7'nin ve Deniz Feneri'nin
Avrupa'daki en önemli ismi Mehmet Gürhan ile her iki şirketin
muhasebecisi Firdevsi Ermiş' ti. Frankfurt Savcılığı daha sonra
Gürhan'dan sonra Deniz Feneri'nin Avrupa Başkanı olan Mehmet Taşkan 'ı
da tutukladı. Savcılık, Müslümanlara yardım amacıyla 2002 ile 2006
yılları arasında toplanan 14 milyon Avro tutarındaki bağışın 4 ayrı
hesap numarasına aktarıldığını, 14 milyon Avro'nun en az 8 milyon
Avro'sunun aralarında Kanal 7'nin de bulunduğu çeşitli firmalara
aktarıldığını öne sürüyor.
Uyar-Gürhan ilişkisi

Erdoğan'la çektirdiği fotoğraf dikkat çeken Mehmet Gürhan, üç gün önce
Türkiye'de cezaevine konulan Yimpaş'ın bir numaralı ismini yakından
tanıyor. İktidar partisi AKP'nin medyadaki destekçisi Kanal 7'nin
Almanya'daki yayınlarını Kanal 7 INT logosuyla gerçekleştiren şirketin
ilk ismi, Media 7 GmbH'ydi. 20 Kasım 1995'te kurulan bu şirket, 25
Şubat 2000 tarihinde sermaye arttırımına giderek toplam sermayesini 10
milyon marka çıkardı. Bu sermayenin 9 milyon 950 bin marklık kısmı
Yimpaş'ın Almanya'daki şirketi Yimpaş Verwaltungs GmbH'ye aitti.
Yimpaş, Kanal 7'ye paraları, Kanal 7'nin Avrupa Genel Müdürü Mehmet
Gürhan'a elden teslim etmişti. Bu para alışverişinden sonra hem Media
7 hem de Yimpaş Verwaltungs GmbH battı. Gürhan uzun bir süre
Almanya'daki Deniz Feneri'nin de başındaki isimdi. İki yıllık hapis
cezasını çekmek üzere üç gün önce Karabük'te cezaevine giren Dursun
Uyar da Tayyip Erdoğan'la belediye başkanlığı döneminden tanışıyor.
Yimpaş'ta bir dönem yöneticilik yapan isimler AKP'nin iktidara
gelmesiyle birlikte "bakan, milletvekili, belediye başkanı, il
başkanı" olmuştu.
> ...
>
> tamamını oku »

o.cetinbayramoglu

unread,
Jan 3, 2008, 10:01:55 AM1/3/08
to e-türkiyem
CHP hediyenin peşine düştü

CHP’li Kemal Anadol, Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın Türkiye
ziyaretinde Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül’e hediye verip vermediğini soru
önergesiyle Meclis’e taşıdı.

Kral’ın verdiği hediyeleri açıklayın
CHP, Gül ve Erdoğan’a Suudi Arabistan Kralı tarafından hediye verilip
verilmediğini sordu.

CHP Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Kemal Anadol, Suudi
Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz Al-Saud’un, Türkiye’ye yaptığı
ziyaretinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül’e hediye
verip vermediğini bir soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdı.
Anadol, Başbakan Erdoğan’ın cevaplaması talebiyle Meclis Başkanlığı’na
verdiği soru önergesinde Türkiye’ye gelen yabancı devlet adamları
tarafından kamu görevlilerine verilen hediyeleri sordu.

Genelgeyi hatırlattı
Anadol, Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun bütün kamu kuruluşlarına,
“yılbaşı” nedeniyle bir genelge gönderdiğini hatırlatarak, “Gönderilen
armağanların kabul edilmemesi yönündeki uyarıyı basından öğrendik.
Kamu görevlilerinin kabul edebilecekleri armağanların değerinin üst
sınırı ve bu sınırı geçen hediyelerle ilgili nasıl bir işlem yapılması
gerektiği konusuyla ilgili kanun hükmü bulunmasına rağmen böyle bir
genelge yayınlanması, kamu görevlileri tarafından bu kanuna yeterince
riayet edilmediği şüphesini akıllara getirmektedir” dedi.

Cevap bekliyor
Kemal Anadol, bu çerçevede Başbakan Erdoğan’ın cevaplaması talebiyle
şu soruları yöneltti;

* Suudi Arabistan Kralı Abdullah, geçtiğimiz ay ülkemize yaptığı
ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, eşi Hayrünnisa Gül’e
hediye vermiş midir?

* Eğer verdiyse bu hediye nelerdir, değerleri ne kadardır, bu
hediyelerle ilgili resmi beyanlarda bulunulmuş mudur, bu hediyeler
Hazine’ye intikal ettirilmiş midir?
Kemal Anadol, Suudi Kralı Abdullah’ın, Başbakan Erdoğan ve eşi Emine
Erdoğan’a hediye verip vermediğini de sordu.

Kaynak:(ANKA)

02/01/2008 22:02


On 30 Aralık 2007, 16:42, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com>
wrote:
> ...
>
> tamamını oku »

o.cetinbayramoglu

unread,
Jan 4, 2008, 7:58:44 AM1/4/08
to e-türkiyem
04.01.2007
REHA MUHTAR
VATAN

../..
Tanıdıklarım kusuruma bakmasın...

Benim son zamanlarda ifrit olduğum bir demeçler dönemi başladı...

Eren Talu isimli mimar tanıdığım, Toplu Konut İdaresi�nden
Galatasaray�ın Seyrantepe�deki yeni stad projesini aldı...

O günlerde hemen bir demeç patlattı:

�İçkiyi kestim, işlerim açıldı.�

Cemil İpekçi isimli modacı tanıdığım Türk Hava Yolları�nı giydirmeye
başladı;

Aynı günlerde demeci patlattı:

�Üniversitelerde türban yasağı kalkmadan, defile yapmayacağım...�

Yahu bugüne kadar ki defileleri niye yaptın peki üstad diye sormazlar
mı adama?..

Yoksa o zamanlar üniversitelerde türban serbest diye mi biliyordun...

Gamze Özçelik ve Uğur Pektaş isimli sevgili �dizilerde oynamanın
yanısıra Umre�ye tur düzenleyeceklerini� açıkladılar...

Alp Nuhoğlu isimli doktor jinekolog arkadaş Kıbrıs�ta tüp bebek
merkezi açmadan hemen önce aniden Fethullah Hoca�nın uğuruna mazhar
olduğunu açıkladı...

Seda Sayan Hülya Avşar isimli sanatçılar, bir anda �türban bize çok
yakışıyor� diyerek resimler vermeye başladılar...

Sonra Yavuz Onursal beyefendi Seda Sayan Hanımefendi için yeni
programlar aramaya başladı...

Bülent Ersoy hanımefendi, gecenin 9.30�unda �Orucumu açamamıştım şimdi
açayım diye canlı yayında oruç açıp, dua okumaya kalktı...�

Bunların hepsi her nedense bugünlerde oluyor...

Herkes hızlı bir şekilde hidayete eriyor...

Bana da şöyle söylemek düşüyor:

Oğlum Hidayet, çay getir, misafirlere çaaay...
../..


On 3 Ocak, 17:01, "o.cetinbayramoglu" <cetin.bayramo...@gmail.com>
wrote:
> ...
>
> tamamını oku »

o.cetinbayramoglu

unread,
Jan 4, 2008, 8:00:30 AM1/4/08
to e-türkiyem
AYDINLIK 1067
ŞULE PERİNÇEK

Emine Hanım'ın "alış"ları

İnternet adresimize birkaç koldan bir yazı geldi.
İngiliz kökenli moda merkezi Harvey Nichols, 2006 yılında
İngiltere'den sonra Türkiye'de de lüks alışveriş merkezi Kanyon'da bir
mağaza açmış. Net 8 bin metrekare kapalı alana sahipmiş. 300 kişi
çalışıyormuş. 300'den fazla marka ve 150 bin çeşit ürün yer alıyormuş.
Yazıyı okudukça "genel kültürümüzü" artırıyoruz... En pahalı ürün 14
bin dolara satılan Bottega Veneta marka çanta. En ucuz ürün ise 20
dolara çorap. Günlük cirosu yaklaşık 120 bin dolar.
Birinci katında "klasik şıklığın duayeni" Giorgio Armani, "Holywood
yıldızlarının ayaklarında devleşen" ayakkabı markası Salvatore
Ferragamo, "deri çantada dünyanın bir numarası" Loewe, "kişisel bakımı
bir ritüele dönüştüren" Kuaför Ata bulunuyor... Ayrıca bir de "Juice
Bar... İkinci katta, "kişiye özel alışveriş hizmeti" veriliyor. Geniş
ve rahat oturma grubu, aynalarla kaplı duvarlar, yiyecek-içecek
servisi ve emre amade satış elemanları... Chanel, Jo Malone, Lanvin,
Pierre Hardy,
Camilla Skovgarda gibi markalar da cabası. Üçüncü katta yine dünyanın
en pahalı markaları ve bir de "Gurme Market..."
Böyle bir mağazayı sırf "rahat alışveriş edebilmek" için kim kapatır?
Dubai Şeyhi... Evet!
Suudi Kralı... Evet!
Dünyanın en zengin adamlarından Bill Gates... Evet...
Peki; Türkiye'den kim kapatabilir?
Belki kapatabilecek başka birileri de vardır ama dün öğrendik ki
bugüne kadar bunu yapan tek kişi, Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine
Erdoğan olmuş... Emine Hanım her ayın belli günlerinde birkaç yakın
arkadaşıyla akşam saatlerinde gelir ve garajdan özel bir asansörle bu
mağazaya çıkarmış... O sırada da mağazaya başka hiçbir müşteri
alınmazmış! Sonra da Hanımefendi'nin canı bazen film seyretmek
istermiş... O zaman da mağazadan Kanyon'un konforlu sinema
salonlarından birine geçermiş arkadaşlarıyla... Tahmin edebileceğiniz
gibi o salon da halka kapatılırmış!
...
Tam burada yazılanlar doğru değildir diye kapatıyordum e-postayı.
Artık bu kadar da olmaz diye hafifçe gülümseyerek. Altındaki imzaya
bakınca geri döndüm.
Mustafa Mutlu benim çok eski bir gazeteci dostum. Eşiyle evlendikleri
zamandan. Bebekleri olacağı sırada ilk alış verişi bile birlikte
yapmıştık. Şimdi boyunca kızı var. Kimbilir kaç yıl geçti aradan.
Vatan'daki köşesinde yazmış. Demek ki doğru. Dondum kaldım.
İçimden söylendiklerim artık bende saklı kalsın. Zaten utanırım
yazmasına.

On 4 Ocak, 14:58, "o.cetinbayramoglu" <cetin.bayramo...@gmail.com>
wrote:

o.cetinbayramoglu

unread,
Jan 4, 2008, 9:47:22 AM1/4/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 04.01.2008

Hükümet kritik görevdeki bürokratları ve bakanlar danışmanlarını Kanal
7 ve Zaman gazetesinden seçiyor
AKP'nin gözdesi dinci basın
**Hükümet üyeleri önemli yerlerdeki bürokratlarını, kendisine yakın
Kanal 7'den seçmeye özen gösteriyor. Bu kanalın dışında Zaman gazetesi
muhabirleri de iktidarın "beğendiği" isimler arasında yer alıyor.
Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki, Unakıtan'ın danışmanı Hakan Aktürk,
Çubukçu'nun danışmanı Rukiye Kacaaltıncaba Kanal 7; Şahin ve Günay'ın
danışmanları da Zaman gazetesi kökenli.

FIRAT KOZOK

ANKARA - AKP iktidarıyla birlikte Kanal 7 ve Zaman gazetesi gibi dinci
basın kuruluşları, hükümete danışman yetiştirme merkezleri haline
geldi. Son olarak Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ile Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay da basın danışmanlarını, Zaman gazetesi
muhabirlerinden seçti.

Zaman gazetesinin yüksek yargı muhabiri Murat Aydın , Adalet Bakanlığı
Basın Müşavirliği kadrosuna atandı. Aydın, Bakan Mehmet Ali Şahin 'e
danışmanlık yapacak. Uzun yıllar Adalet Bakanlığı Basın Müşavirliği
görevini yürüten Rüçhan Akıncıoğlu da Başbakan Yardımcısı ve Hükümet
Sözcüsü Cemil Çiçek 'in basın danışmanı olarak görevine devam edecek.
Gazetenin yorum sayfası editörü Ahmet Turan Ayhan da Kültür ve Turizm
Bakanlığı Basın Danışmanlığı'na getirildi.

Zaman çalışanlarıyla birlikte dinci basından bürokrasiye transfer olan
isimlere iki kişi daha eklenmiş oldu. Hükümet, kritik görevlerdeki
bürokratlarını, kendisine yakın Kanal 7'den seçmeye özen gösteriyor.
Bu kanalın dışında Zaman gazetesi muhabirleri de iktidarın "beğendiği"
isimler arasında yer alıyor. Devlet bürokrasisinde yer alan dinci
basın kökenli isimler şunlar:

Akif Beki: Kanal 7'nin Ankara Temsilcisi'ydi. Başmüşavir sıfatıyla
Başbakanlık Sözcüsü oldu.

Prof. Dr. Nabi Avcı: Kanal 7'nin kuruluşunda danışmandı, Başbakanlık
Başmüşaviri oldu.

Özkul Eren: Kanal 7'de danışmandı. Başbakanlık Müşaviri oldu.

Yavuz Selim Aras: Kanal 7'de muhabirdi. TBMM TV Haber Koordinatörü
oldu.

Necmettin Nursaçan: Eski Kayseri Müftüsü. Kanal 7'ye düzenli
programlar yapıyor. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı oldu.

Zahit Akman: Kanal 7'de Haber Müdürü'ydü. RTÜK'e Başkan seçildi.

Davud Dursun: Kanal 7'de program yapıyordu. RTÜK'e üye oldu.

Rukiye Kacaaltıncaba: Kanal 7'de muhabirdi. Devlet Bakanı Nimet
Çubukçu 'ya basın danışmanı oldu.

Hakan Aktürk : Kanal 7'nin Ankara bürosunda ekonomi muhabiri olarak
görev yapıyordu. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan 'ın danışmanı oldu.

İsmail Oğraş: Kanal 7 Ankara Bürosu'nun kameramanlarından İsmail
Oğraş , Abdullah Gül 'ün Cumhurbaşkanı olmasının ardından Gül'ün özel
kameramanlığına getirildi.





On 4 Ocak, 15:00, "o.cetinbayramoglu" <cetin.bayramo...@gmail.com>
wrote:
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 4, 2008, 10:19:04 AM1/4/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 04.01.2008

Ayaydın, Tüzmen'in adının da karıştığı yolsuzlukları 'El Tüzmen'
kitabında belgeleriyle anlattı
'Tüzmen'in yolsuzluklarını yazdım atıldım'

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Sabah gazetesinde yazılarına son verilen
Prof. Dr. Aydın Ayaydın , gazeteden atılma sürecini tetikleyen
yolsuzluk yazılarını ve bu yazıların başaktörü olan Devlet Bakanı
Kürşad Tüzmen 'in TMSF yönetimine uyguladığı baskıları belgeleriyle
birlikte kitaplaştırdı. Hafta başında piyasaya çıkan "El Tüzmen" adlı
kitabında Ayaydın, gümrüklerin Tüzmen'e bağlı olduğu dönemde Tüzmen'in
kolladığı bürokratların karıştığı kaçakçılık olaylarını ayrıntılarıyla
ortaya koydu.

25 Ekim 2007 tarihinde Sabah gazetesindeki köşesinde "Kimin
kararnamesi Başbakanlık'ta" başlıklı yazısının ardından işine son
verilen Prof. Dr. Ayaydın, bu yazının kimleri rahatsız ettiğini ve
atılmasına karşılık Devlet Bakanı Tüzmen'in hangi işe imza atma
güvencesi verdiğini kitabında şöyle anlattı:

"Arı kovanına çomak sokmuştum. Türkiye ile Irak arasında 1999 yılından
bu yana yapılan sözleşmelerin altında imzası bulunan Şevket Ilgaç 'ın
kararnamesinin Başbakanlık'a gittiğini yazmakla bazılarını rahatsız
etmiştim. Üstelik rahatsız ettiğim zat şu anda Devlet Bakanı (Kürşad
Tüzmen). O da gazete yönetimine açtı telefonu, kendisi ve
bürokratlarıyla ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını gündeme
getiren yazılarıma son verilmesini sağladı. Tüzmen kara kutusu Şevket
Ilgaç'ı DTP Müsteşarlığı'na getirmek istiyordu... Düğmeye bastı ve ilk
adımda Ilgaç'ın genel müdürlük kararnamesini sessiz sedasız
Başbakanlık'a gönderdi. Tüzmen'in bu planını açıkladığı derin TİM'deki
güvendiği kişiler bir yemek sohbetinde övüne övüne bu planı anlatınca
haber bana ulaştı. Ben de köşemde bu planın şifrelerini yazınca,
planın altüst olduğunu anlayan Bakan Tüzmen, küplere bindi ve 6 aydan
beri baskı uyguladığı TMSF yetkililerine telefon açtı. 'Aydın
Ayaydın'ın yazılarına ya bugün son verilecek ya da altı aydan beri
masamda beklettiğim TMSF'nin onay bekleyen izin belgesini
imzalamayacağım' dedi."

Kitapta, Ayaydın, son yazısının çıktığı 24 Ekim 2007 tarihinde
Tüzmen'in TMSF Başkanı Ahmet Ertürk 'ü "açıkça tehdit" ederek "Ya
Ayaydın bugün gidecek ya da TMSF'nin onay bekleyen serbest bölge izin
belgesi hiç ama hiç çıkmayacak" dediği savı da yer alıyor.





On 4 Ocak, 16:47, "o.cetinbayramoglu" <cetin.bayramo...@gmail.com>
wrote:
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 4, 2008, 2:02:22 PM1/4/08
to e-türkiyem
Mehmet Y. YILMAZ
04.01.2008
HÜRRİYET
Hediyeler konusunun sonuna yaklaşıyoruz


SUUDİ Arabistan Kralı’nın, Ekvador Devlet Başkanı’nın eşine değeri yüz
binlerce doları bulan mücevherler hediye ettiğinin açıklanmasından
sonra bu sütunlarda, benzer hediyelerin burada da verilip
verilmediğini sormuştum.

Sorularıma bir yanıt alamadım.

Daha sonra CHP milletvekilleri Ahmet Ersin, Canan Arıtman, Özlem
Çerçioğlu ve Kemal Anadol, TBMM Başkanlığı’na ayrı ayrı yazılı soru
önergesi vererek, Başbakan’a aynı soruyu sordular.

Başbakan’a önerim tek tek zahmet etmesin, soru önergelerini
birleştirerek tek bir yanıt versin. Elbette bu konuyla ilgili TBMM İç
Tüzüğü bunu yapmaya izin veriyorsa.

Yani bu öykünün sonuna giderek yaklaşıyoruz. Bu yazıyı yazdığım saatte
henüz Cumhurbaşkanı’nın TRT’de gazetecilerle yapacağı söyleşi
yayınlanmamıştı.

Söyleşi çok geç saatte yayınlanacağı için bu konuyla ilgili bir soru
sorulur ve yanıt alınabilirse ne yazık ki size aktaramayacağım.

Aslına bakarsanız bu konunun böylesine bir yılan hikáyesine dönüşmüş
olmasından da hiç memnun değilim.

Gönül isterdi ki Cumhurbaşkanı ve Başbakan bu konuda yeterli
hassasiyete sahip olabilselerdi.

Devletlerarası ilişkilerde böyle pahalı armağanların verilmesi her
zaman sorun yaratıyor.

ABD bunun çözümünü çok güzel bulmuş. Her sene yayımlanan "Başkan’a
verilen hediyeler" listesinde hediye ve tutarı belirtiliyor ve
karşısına "Kabul edilmemesi uygun olmayacağı için kabul edildi"
yazılıyor. Başkan’ın görev süresinin sonunda da bu hediyeler Başkan
anısına yaptırılan kütüphane ve müzeye devrediliyor, sorun böylece
çözülüyor.

Ama şurası bir gerçek ki dünyanın hiçbir yerinde, böyle hediyelerin
üzerine yatılmıy

On 3 Ocak, 17:01, "o.cetinbayramoglu" <cetin.bayramo...@gmail.com>
wrote:
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 5, 2008, 5:11:58 AM1/5/08
to e-türkiyem
S.ÖNKİBAY
YENİÇAĞ
05.01.2008
../..
KİM KİMDİR!...
Sabetayist türban taciri!
Haberi okumuşsunuzdur. Modacı Cemil İpekçi, türban yasağı kalkıncaya
kadar defile yapmayacağım dedi... Dahası, ’kadın olsam ben de
örtünürdüm’ü de ilave etti... Bazılarınızın bravo adama dediğini duyar
gibiyim ama durun bir dakika.. Önce bu Cemil İpekçi kim, tanıyalım.
Adam Selanik kökenli bir dönme yani sabetayist. Bunu İpekçi de inkâr
etmiyor.. Bitmedi adam, yani Cemil İpekçi Bey’in bir dönem hemcinsi
ile Hollanda’da evleneceğine dair haberler basına çıkmıştı. Doğru,
yalan bilmem ama böyle bir yakıştırmanın yapılması ilginç değil mi?
Bitmedi.. En önemlisi Cemil İpekçi AKP iktidarı ile beraber THY ve
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne iş yapıyor yani para kazanıyor...
Şimdi böyle birinin türbanı savunması, onu kullanması ya da istismar
etmesi değil de nedir? Yahu Cemil İpekçi kim, türbanı savunmak kim?
Görüyorsunuz pek çok kavram gibi şimdi de türban tacirliği başladı...
Söyler misiniz Cemil İpekçi’nin bu tutumunda neyin ve kimlerin payı
var?

On 4 Ocak, 14:58, "o.cetinbayramoglu" <cetin.bayramo...@gmail.com>
wrote:
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 7, 2008, 4:41:27 PM1/7/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 07.01.2008
GÖZ UCUYLA
TÜRKEL MİNİBAŞ
Her Şey Vatan İçin!

Ne tepetaklak giden dünya borsaları... Ne ABD'de işsizlik oranının
yüksek çıkması... Ne de hedefini çoktan şaşırmış enflasyon oranlarının
2008'e çizdiği endişeli senaryolar!..

Hiçbiri Bakanlar Kurulu'nun İzmir'in Menderes ilçesine bağlı
Efemçukuru köylüleri için verdiği 4 Ocak tarihli kamulaştırma kararı
kadar ilginç olamazdı!

Global krizin dalgalanması içinde dünya borsalarındaki düşüşün tabii
ki şaşırtıcı bir yanı yoktu. Çünkü, petrolün varil başına 100 dolara,
altının ons başına 869.5 dolara fırlayacağı beklentiler arasındaydı.
ABD'de geri dönmeyen mortgage kredileri ve konut talebindeki
gerilemenin de etkisiyle işsizlik oranının yüzde 5'e kadar yükseleceği
de beklenenler arasındaydı.

Bizim enflasyonumuzdaki sapmaya gelince... İki seçim geçirmiş
ekonomide enflasyon hedefinin sapacağı, dolayısıyla 2008'de tüketici
fiyatları hiç artmasa bile enflasyonun yüzde 4.1 olacağı da aklımızın
aldıkları arasındaydı.

Gelin görün ki, Efemçukuru köylülerinin satmak istemediği 35 parsel
arazinin "acilen" kamulaştırılması akıl almayacaklar arasında! Zira,
bize öğretilene göre kapitalizmde kişisel mülkiyet kutsaldır.

Dahası, bu ülkenin her bir vatandaşı kişisel mülkiyetin
kamulaştırılmak istenmesinin ne büyük suç olduğunu çok iyi bilir. 9
yıl arayla iki askeri darbeyle bunu öyle iyi öğrenmiştir ki "ulusal
çıkar" adına bile olsa kamulaştırmadan söz edenlerin yanında görünmeye
bile çekinir.

Ama artık global düzendeyiz.. korkmaya gerek yok. Zira, artık
kamulaştırma dediğiniz kamunun çıkarları için değil, özel kesimin
öncelikleri dikkate alınarak yapılmakta!

Ulusun çıkarlarını korumaya yeminli Bakanlar Kurulumuzun 10 Aralık'ta
kararlaştırıp 4 Ocak'ta, yani Cuma günü kabul ettiği karar da bunun en
somut örneği.

Yani, arazisini satmayanın arazisini satarlar. Hem de "yurt savunması
için acil durum" lar için yapılmış kamulaştırma yasası uyarınca önce
kamulaştırıp sonra satarlar.

Neden mi? Malum Tüprag Metal Madencilik Sanayi ve Ticaret AŞ, Türk
şirketi ama, asıl patron Kanada'nın Eldorado Gold şirketi. Yine malum,
Tüprag Madencilik daha önce Uşak'ın Kışladağ'ında altın işletmeciliği
yapmaya çalışıyordu. Siyanür kullandığı için de kapatılmıştı.

Tüprag, bu kez de Efemçukuru köyünde altın madeni işletmek istedi. Ne
var ki, altın madeninin yeri İzmir'in içme suyunu karşılayan Tahtalı
Barajı'nın koruma alanında! Dahası, planlama aşamasında olan Çamlı
Barajı'nı besleyen akarsuyun da üzerinde!

İnanamadınız değil mi? Ama, asıl inanamamanız gereken, Bakanlar
Kurulu'nun 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nu kullanış biçimi! Zira,
yasanın 27. maddesine göre:

"3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu'nun uygulanmasında
yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulu'nca karar
alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda
gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri
dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi
ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın (Değişik ibare:
24/4/2001 - 4650/15 md.) 10'uncu madde esasları dairesinde ve 15'inci
madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare
tarafından mal sahibi adına (Değişik ibare: 24/4/2001 - 4650/15 md.)
10'uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya
yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir."

Maddenin yorumunu da Bakanlar Kurulu'nun:

"Tüprag Metal uhdesindeki İR:5419 sayılı maden sahasında bulunan ve
ekli listede ada ve parsel numaraları belirtilen alanların, anılan
şirket tarafından üretim faaliyetlerinde bulunulması, tesis kurulması
ve sağlık koruma bandı oluşturulması amacıyla 2942 sayılı Kamulaştırma
Kanunu'nun 27'nci maddesine göre Bakanlar Kurulu'nca 10/12/2007
tarihinde kararlaştırılmıştır."

diyen kararını da hukukçulara bırakmakta.. Bakanlar Kurulu'nun, acil
karar alabilmek için 27. maddeyi kullanırkenki şeffaflığını gözden
kaçırmamakta tabii ki yarar var.

Yasayla kemik yaşını büyütüp adam asmış bir ülkede, yine yasa gücüyle
kişisel mülkiyete el konulmasına tabii ki kimsenin şaştığı yok. Hatta,
bu kadar kitabına uygun davranıldığı için "hukuk devleti" ni
becerdiğimiz bile söylenebilir.

Kısacası.. Tüprag'cıların sandığı gibi herkes, "madencilikte son
yıllarda yapılanların" ilk kez yapılmadığının bilincinde! Kamuoyu
oluşturmaya kalkan da yok. Çünkü kamuoyu dediğiniz, bu konuda ses
çıkaranların başına neler geleceğini TV dizilerinden yeterince
öğrendi.

Birilerinin "Türkiye'nin altın madenini çıkarmasına, özelleştirmeye ve
yabancı sermayeye karşı olduğu" paranoyasına gelince... Kimsenin altın
çıkarılmasına karşı olduğu yok; ama siyanürlü liç yöntemiyle altın
çıkarılmasıyla yaratılan kirliliğe herkes karşı. Karşı da olmalı!

Ne yaparsınız ki... 1940'larda Orhan Veli 'nin dediği gibi

"Neler yapmadık şu vatan için!

Kimimiz öldük;

Kimimiz nutuk söyledik."

Şimdi de parselleyip parselleyip satıyoruz. Hem de yasa gücüyle. Ne
diyelim Vatan sağ olsun!
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 9, 2008, 3:51:07 PM1/9/08
to e-türkiyem
Patlat demeci kap ihaleyi
HÜRRİYET 9 Ocak 2008
Modacı Cemil İpekçi, son aylarda verdiği demeçler, yaptığı çıkışlar ve
ardından aldığı kamu ihaleleriyle dikkat çekmeye başladı.

Oğuz GÜVEN
AKP öncesi hükümetlerde neredeyse hiçbir üst düzey politikacının
kendisi ile aynı ortamda bulunmak ya da mesleki destek almak
istemediğini belirten modacının son bir yıl içindeki açıklamaları
medyada geniş yer bulurken, devlet kurumu çalışanlarına yaptığı
kostümler gündem yarattı.

SİMİTÇİYE PEMBE ŞAPKA ELEŞTİRİSİ

Bazı modacılar, Beyoğlu Belediyesinden simitçiler, PTT'den postacılar,
THY'den hem uçakların koltukları hem de hostesleri giydirmesi için
Cemil İpekçi'yi seçmesini, bu demeçlerin bir sonucu olduğunu iddia
ettiler.

En büyük tepki de modacı Barbaros Şansal'dan geldi. Son dönemde
belediyelerin ve devlet kurumlarının ünlü modacılar ile çalışmasını
israf olarak değerlendiren ve "Biz onların kıyafetlerinden ne
anlarız!" diyen Şansal, İpekçi'ye gönderme yaptı.

BU HABERİN DETAYI
İşte Cemil İpekçi'nin tasarladığı simitçi, postacı ve hostes
kıyafetleri
Cemil İpekçi'nin kamu kurumlarından ne kadar ücret aldığını öğrenmek
için tıklayın.
"Bu kurumlar bizim gibi lüks iş yapan kişilerle çalışacak kadar zengin
değil. Bu marka merakını anlamıyorum!" diyen Şansal, kendilerinin
gösterişli kıyafetler tasarladıklarını belirtti. Modacı, tepki dolu
sözlerine "Simitçilerin hangi şartlarda çalıştıklarını biz bilemeyiz
ki. Simit satan adama pembe şapka giydirirsen tabii olmaz" diyerek
Cemil İpekçi'ye taş attı. Demeçler ve arkasından gelen teklifler
Barbaros Şansal'ın da pek haksız olmadığını ortaya koyuyor.

"EN İYİ HÜKÜMET"

Modacı Cemil İpekçi, ilk olarak AKP Hükümeti'ni Cumhuriyet Tarihi'nin
en iyi hükümeti olarak ilan etti.
Hemen arkasından Beyoğlu Belediyesi'nden simitçileri giydirmesi için
teklif aldı. Simitçilere pembe şapkalı üniformalar hazırladı.

"MUHAFAZAKAR EŞCİNSELİM"

Kendisinin "Muhafazakar Eşcinsel" olduğunu açıklamasının ardından,
"Kadın olsaydım türban takardım" dedi, bu kez de Beyoğlu Belediyesi
çalışanları için kıyafet hazırlama teklifi aldı.

"TÜRBAN SERBEST BIRAKILANA KADAR DEFİLE YOK"

İpekçi, "Üniversitelerde türban serbest bırakılana kadar defile
yapmayacağını" açıkladı. Bu kez en büyük kamu kuruluşlarından biri
olan Türk Hava Yolları devreye girdi.

İpekçi, THY personelinin giyeceği ceket, gömlek, fular, yelek,
pantolon, etek, kravat, pardösü ve servis önlüklerini yeniden
tasarladı. Bununla da kalmadı, Türk Hava Yolları, uçaklardaki
dekorasyon ve renk seçimi konusunda da Cemil İpekçi ile işbirliği
yaptı.

"TÜRBAN KADINA KİMLİK KAZANDIRIYOR"UN ARDINDAN PTT DEVREYE GİRDİ

"Türbanın kadına kimlik kazandırdığını" belirten İpekçi, "Benim
türbanı savunmam ondan. Çünkü daha evvel kadınlar türbanı takmıyordu.
Belki başını sadece örtüyordu. Ataerkil aile yapısından dolayı sokağa
çıkamıyordu. Şimdi kadın, türbanla birlikte haklarını savunmasını
öğrendi. Bir bakıyorsunuz türbanlıların yüzde 80'i okumuş, Lisan,
dünya ekonomisi biliyor. Başı açıkların çoğu rolex saatten; evine
moldovalı hizmetçi geldi, gittiden başka bir şey konuşmuyor" demecinin
ardından PTT'den çağrı aldı.

PTT Genel Müdürlüğü yazılı açıklama yaptı. "PTT'de imaj değişikliğine
gidilmesi amacıyla 2006 yılı yaz ve kış döneminde posta dağıtıcı
kıyafetlerinin tasarımlarının Cemil İpekçi tarafından yapılacağını"
bildirdi.

FAZIL SAY'A BÜYÜK TEPKİ

Kamu kurumlarından teklifler geldikçe, ünlü modacının demeçlerinin
dozu da artmaya başladı.
"Bizim Türkiye rüyalarımız öldü. İslamcılar kazandı, biz yüzde 30,
onlar yüzde 70. Başka bir ülkeye taşınmayı düşünüyorum" diyen piyanist
Fazıl Say'a ilk ve en büyük tepki yine Cemil İpekçi'den geldi.

DİNAZORUN SON ÇIĞLIKLARI BUNLAR

İpekçi; "Fazıl Say’ı tanırım, çok şeker bir insan; ama ’onlar’ ne
demek? ’Onlar’ dediğin çoğunluk, yüzde 70 oy alıyor. Nasıl böyle bir
ayrım yaparsın? Bunlar, Türkiye’yi Nişantaşı’ndan ibaret zanneden 40
bin kişilik, içinde benim ailemin de olduğu Beyaz Türkler. 65
milyonluk Türkiye’yi görmüyorlar; çünkü belirli bir azınlığın ve
dinozorların son çığlıkları bunlar" dedi.

GÖZÜ ÇANKAYA'DA İDDİASI

Cemil İpekçi'nin, "Abdullah Gül, karısının başörtüsüyle değil, kendi
beyniyle ülkeyi idare ediyor. Siz oturup 'bize yakışıyor mu?'
diyebilirsiniz. Bu hükümet, 5 yıl önce güllük gülistanlık bir ülke
devralmadı. bir faciayı devraldı. Bugün, çok mutluyum; çünkü Abdullah
Gül'ün yerinde durduğu yok" sözleri ise, ünlü modacının First Lady'ye
elbiselerini tasarlamak için üstü kapalı bir çağrı olarak
değerlendiriliyor.

İŞLERİ TABİİ Kİ BANA VERECEK

Cemil İpekçi'nin AKP ile birlikte çalışmasını eleştirenlere yanıtı ise
şöyle:

"35 senedir etnik tasarımcıyım, ben pazenciyim, ben şilebezciyim ben
köklerime bağlıyım diyorum. Köklerine bağlı birileri hükümet olduğunda
tabii ki bu işleri bana verecek. Gidip te minimalist batı
taklitçilerine verecek değil ya."
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 9, 2008, 4:09:23 PM1/9/08
to e-türkiyem
Oğul Unakıtan'a yeni suçlama
VATAN 10.01.2008
Önce mısır ithalatı, sonra tavuk ve likit yumurta ile ortaya çıkan,
babası hakkında TBMM�de üç kez gensoru önergesi verilmesine neden
olan, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan�ın oğlunun adı yeni bir olaya daha
karıştı.

Türkiye�de sadece Abdullah Unakıtan�ın şirketine gübre hammaddesi
fosforik asit için ithalatçı belgesi verildiği ve bu sayede tekel
oluşturularak, gübre fiyatlarının yüzde 300 artmasına neden olduğu öne
sürüldü.
Ankara�da toplanan ve TBMM Başkanı Köksal Toptan�ın da katıldığı 7.
Ulusal Tarım kongresinde konuşan Pankobirlik Genel Müdürü Mikdat
Çakır, son bir yılda gübre fiyatlarında yüzde 300�e varan artışlar
olduğuna dikkat çekti ve ��Nedeni nedir diye sorarsanız, Türkiye�de
gübrenin hammaddesi olan fosforik asidi sadece bir kişi ithal
edebiliyor da ondan�� dedi. Çakır dinleyiciler arasından ��Kim o��
biçiminde laf atılması üzerine isim vermedi ve sözlerine "Gübrede KDV
yüzde 18. Barda, pavyonda ise yüzde 8, Makyaj malzemesinde de yüzde
18. Gübre ile makyaj malzemesi aynı" diye devam etti.


BAKANIN OĞLU

Çakır�ın ardından kürsüye gelen Ceyhan Ziraat Odası Başkanı Yavuz
Tezcan da, gübre ve mazot fiyatlarındaki artıştan şikayet etti ve
"Gübrenin ham maddesi olan fosforik asit ithalatını, bir bakanın oğlu
yönlendiriyor" dedi. Tezcan, sorular üzerine bu kişinin daha önce de
mısır ithal ettiğini belirterek Abdullah Unakıtan�ı işaret etti. Oğul
Unakıtan�ın fosforik asit işine gireceğini ve bu konuda girişimlerde
bulunduğunu ilk kez AKP Balıkesir eski milletvekili Turhan Çömez
gündeme getirmişti. Çömez "Balıkesir�de oğul Unakıtan, üç fabrika
kurdu. Hem de bu iktidara muhalif bir Belediye Başkanının bölgesinde.
Bu nedenle o belediyeye, Maliye Bakanınca 50 milyar yardım yapıldı.
Ben o zamanlar mahrumiyet bölgesi Sındırgı Belediyesine Maliye�den
para yardımı istedim. Beş kuruş göndermediler" dedi.


FABRİKA BANDIRMA'DA

Edinilen bilgiye göre Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlu Abdullah
Unakıtan'a ait olan AB Gıda, 2005 yılında, Bandırma'da 2 milyon 544
bin YTL'lik yatırım için Hazine'den teşvik belgesi aldı. Bu belge ile
Abdullah Unakıtan KDV istisnası ve gelir vergisinden muafiyet sağladı.
Tesis yılda 60 bin ton fosforik asit işlemeye başladı. Böylelikle
gübre piyasasında tekel oldu. Food Grade Fosforik Asit Tesisi
Türkiye'de bir ilk oldu. Fosforik asit rafinasyonu ile gıdada
kullanılabilir fosforik asit üretimine de geçti. Bu fabrikanın
deterjan sanayinde kullanılan Sodyum tripolifosfat da üreteceği
bildirildi. Fabrikaya karşı çıkan köylüler bölgede sık sık eylemler de
yapıyor.

ÖNCE MISIR

AB Gıda ve Abdullah Unakıtan�ın adı babasının Maliye Bakanı olduğu
dönemde, yüzde 20 gümrük vergisiyle 4 bin ton mısır ithal ettiği ve bu
ithalatın ardından vergi oranın yüzde 45'e yükseltilmesi ile gündeme
gelmişti. Kemal Unakıtan bu mısırların oğlunun tavuk çiftliğindeki
tavuklar için ithal ettiğini söylemişti. Daha sonra da likit yumurta
olayı ortaya çıktı. 2005 yılının başına kadar yumurtanın KDV'si yüzde
8, likit yumurtanınki ise 18 idi. Abdullah Unakıtan'ın sahibi olduğu
AB Gıda, likit yumurta yatırımı yapmaya başlayınca KDV de yüzde 8�e
indi. Pastörize yumurta ticareti, mısır ticareti ve fosforik asit
yatırımı gibi alanlarda faaliyet gösteren Abdullah Unakıtan AVEK
Otomativ adlı yeni şirketi ve 15 milyon dolarlık bir yatırım ile de
otomotiv sektörüne girdi. Bir süre önce de Abdullah Unakıtan,
kremşanti üretmeye başlamıştı. Abdullah Unakıtan, kremşantiyi
'Lick' (yalamak, yutmak) markası ile çıkardı. Kardeşleri Zeynep
Basutçu ve Fatma Unıkatan ile birlikte kendi 'aile şirketler grubunu'
oluşturan Abdullah Unakıtan, yumuşak, alkolsüz içeceklerde, asit
düzenleyici maya da üretiyor.

HIZLA BÜYÜYEN UNAKITAN AİLESİ�..

Abdullah Unakıtan'ın adı ilk kez İskerderpaşa cemaati mensuplarının
ortağı olduğu Bedir Dış Ticaret adlı şirkette ortaya çıktı. 1981'de
kurulan şirketin ortakları arasında Nakşi cemaatinin liderlerinden
Eymen Topbaş'ın yanında Kemal Unakıtan da bulunuyordu. Unakıtan ailesi
asıl büyümesini 2001 sonrası gerçekleştirdi. Abdullah Unakıtan ve aile
fertlerinin sahip olduğu şirketler şöyle:

21 Ocak 2001: AB Gıda, ortakları Abdullah Unakıtan, annesi Aysen
Unakıtan, kız kardeşleri Zeynep Basutçu ve Fatma Unakıtan.

8 Temmuz 2004: Avek, ortakları Abdullah Unakıtan, Hülya Paşalı ve
İsmail Bostan.

4 Kasım 2004: Serab Gıda, ortakları Abdullah Unakıtan, eşi Hilal
Unakıtan, Sedat Namdar ve Avni Üçkerdaşlar. Unakıtanlar bu şirketteki
hisselerini geçen yıl devretti.

14 Ocak 2005: Telemobil, ortakları Abdullah Unakıtan, Mehmet
Sarıbekiroğlu, Hilal Unakıtan, Sedat Namdar ve Fatih Subaşı. Yönetimi
Temmuz 2005'te Unakıtan kardeşlere geçti.

19 Temmuz 2005: Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın kızları Zeynep
Unakıtan ile Zeynep Basutçu, AB Gıda'nın Avrupa yakasındaki dağıtımını
yapmak üzere FAB Gıda Limited şirketini kurdu.

22 Temmuz 2005: Abdullah Unakıtan Şenol Ayvaz ile birlikte SAB Makine
Limited şirketini kurdu.(GAZETEPORT)
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 9, 2008, 4:14:15 PM1/9/08
to e-türkiyem
Başbakan'ın eski danışmanına mahkeme şoku
Ömer Dinçer'in, 'intihal' yaptığına ilişkin karara itirazı reddedildi.
VATAN 10.01.2008
Ankara 1. İdare Mahkemesi, Ömer Dinçer�in, YÖK tarafından
"intihal" (kaynak göstermeden kendi fikirleri gibi göstermek)
yaptığına ilişkin verdiği karara yaptığı itirazı reddetti. Mahkeme,
�İntihal eylemi gerçekleşmiştir. Üniversite öğretim mesleğinden
çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde
hukuka aykırılık görülmemiştir� dedi. Bu kararın ardından Dinçer,
itiraz için Danıştay'a başvurmazsa bir daha üniversitelerde öğretim
üyesi olarak görev yapamayacak.

YÖK Yüksek Disiplin Kurulu, Dinçer�in Yardımcı Doçent Yahya Fidan ile
birlikte yazdığı �İşletme Yönetimi� isimli eserde, intihal suçu
işlediğine karar vermişti. YÖK�ün yaptığı bu işleme ilişkin olarak
Ankara 1. İdare Mahkemesi�ne işlemin iptali için dava açan Dinçer�in
bu talebi reddedildi.

İdare Mahkemesi yazdığı 6 sayfalık gerekçeli kararda, Dinçer�in
"intihal" yapıp yapmadığına ilişkin bir bilirkişinin "intihal
yapılmamıştır" şeklinde görüş bildirdiği, iki ayrı bilirkişin de
"intihal yapılmıştır" görüşünü dile getirdiği belirtildi. Gerekçeli
kararda, bilirkişilerin hazırladığı raporlara atıfta bulunarak şu
görüşler dile getirildi:

�Bilirkişi kurulunda yer alan öğretim üyelerinden birinin incelenen
eserde, intihal niteliğinde alıntı görmeyip alıntıların ihmal olarak
değerlendirilmesine yönelik azlık oyu ve görüşüne karşın, diğer iki
öğretim üyesinin sonucu itibariyle intihal eyleminin gerçekleştiğine
ilişkin bilimsel görüş bildirdikleri anlaşılmakla, hukuki ve bilimsel
verilere uygun olarak hazırlandığı görülen anılan bilirkişi raporu
Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası uyarınca taraflara bildirilmiş,
tarafların herhangi bir itirazlarının bulunmadığı görülmüş olup, karar
vermeye esas alınabilecek nitelikte olduğu sonucuna varılmıştır.�

Kararda, Dinçer�in YÖK�ün Disiplin Yönetmeliği�nin 11. maddesinin 3.
bendinde yer alan, �Bir başkasının bilimsel eserinin veya
çalışmasınhın tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri
gibi göstermek� eyleminin üniversite öğretim mesleğinden çıkarma
cezasını gerektiren filer arasında sayıldığına dikkat çekildi.
Dinçer�in intihal yaptığına karar verilen �İşletme Yönetimi� adlı
kitabında 32 yerde dipnot kullanmadan alıntı yaptığı da vurgulandı.



-DAVA SÜRECİ-



Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, intihal iddiaları üzerine Yayın Etiği
İnceleme Komisyonu�nu toplayarak konuyu inceletmiş ve hazırladığı
raporda, Dinçer ve Fidan�ın yazdığı kitap, Prof. Dr. Tamer Koçel�in
kitabından pek çok "aşırma" yani �intihal� yapıldığı belirtilmişti.
Söz konusu rapor, Dinçer�in kitabı yazdığı tarihte çalıştığı Marmara
Üniversitesi�ne gönderilmiş, üniversite de, �yayında ihtihal
yapıldığını kabul ettikleri� bir yazıyı YÖK�e iletmişti.

Gelen raporlar doğrultusunda çalışmalarını sürdüren YÖK Denetleme
Kurulu, Başbakanlık�a gönderdiği yazı ile Dinçer�in savunmasını
istemişti. Dinçer�in avukatı, intihal iddiaları ile ilgili yazılı
açıklama yaparak YÖK�ün soruşturma yapma yetkisinin olmadığını
belirtmişti.

Soruşturma sonrası toplanan YÖK Disiplin Kurulu, Dinçer�in intihal
yaptığına karar vererek akademisyen olarak görev yapamayacağını
açıklamıştı. Dinçer, YÖK�ün kararının iptali için İdare Mahkemesi�ne
dava açmıştı.

Ankara 1. İdare Mahkemesi�nin verdiği karar sonrası Dinçer�in kararı
temyiz etme hakkı bulunuyor. Dinçer, kararı temyiz ederse dosya
Danıştay gündemine gelecek.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 10, 2008, 3:39:02 AM1/10/08
to e-türkiyem
HÜRRİYET 11.01.2008
MEHMET Y. YILMAZ
Rüşvetçi holding soruşturulmadı


OECD’nin Yabancı Kamu Görevlilerine Rüşvetle Mücadele Konvansiyonu’nun
raporunda Türkiye, "soruşturmayı engellemekle" suçlanıyor.

Adı açıklanmayan bir Türk holdingin komşu bir ülkede iş yaparken
rüşvet verdiği ortaya çıkmış ve söz konusu holding yöneticileri orada
yargılanıp, mahkûm edilmişler.

Raporun, Türkiye’ye yönelttiği suçlama, soruşturmanın Türkiye ayağının
engellenmiş olması.

Raporda Türk makamlarının "suç Türkiye’de işlenmedi" gerekçesiyle
dosyayı kapattığı da vurgulanıyor.

Bu haberi okurken hiç şaşırmadığımı söylemeliyim.

Türkiye’de, kamu yönetimi rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele konusunda
ne kadar istekli ki yurtdışında verilen rüşvetle mücadele etmeye
gönüllü olsun?

Çünkü bu mücadele esasen bir bilinç ve kararlılık meselesidir.

"Gemisini yürütenin kaptan" olduğu, "işini iyi bilmenin" erdem
sayıldığı bir toplumsal kültürde ise böyle bir bilincin bulunduğundan
söz edebilmek mümkün değil.

AKP, iktidara geldiği ilk seçimde rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele
edeceğini söyleyerek de oy topladı.

O gün bugündür bir adım ileri gidebilmiş değiliz.

Ve işin ilginci bu soruşturmanın engellendiği dönem de AKP’nin iktidar
dönemi.

Devletin en üst yöneticilerinin bile hediye kabul etmeyi doğal bir hak
olarak gördükleri bir ülkede zaten başka türlü olabilmesi de ancak
hayalden ibaret.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 11, 2008, 7:00:31 AM1/11/08
to e-türkiyem
yeniçağ12.01.2008
s.önkibar
MARİFETLİ ÇOCUK...
Unakıtan’ın oğlu Saddam’ın oğlu gibi!
Başbakan Erdoğan’ın “iyi çocuktur” dediği Maliye Bakanı Kemal
Unakıtan’ın oğlu Abdullah Unakıtan’ın son marifeti de ortaya çıktı...
Önceki gün çiftçilerle bir araya gelen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a
bir grup ziraatçı tarafından şöyle şikayet edildi: “Sayın Bakan,
oğlunuz gübre hammaddesinde tekel oluşturdu. Bunun sonucu olarak da
gübre fiyatları yüzde 300 zamlandı.. ”TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın da
şahit olduğu bu manzara karşısında Bakan Unakıtan ne tür bir tepki mi
verdi? Sadece ve sadece güldü... Derken bir iddia da Turan Çömez’den
geldi.. Çömez’e göre de Unakıtan’ın oğlu kurduğu gübre fabrikasına
bazı teknik itirazları olan İl Tarım Müdürünü hemen görevinden
aldırmış.. Görüldüğü gibi neredeyse her taşın altından oğul Unakıtan
çıkıyor. Abdullah Unakıtan bu haliyle adeta bir dönem Irak’ta astığı
astık, kestiği kestik olan Saddam Hüseyin’in oğlu Uday’ı
çağrıştırıyor. Ne ilginçtir bu tabloya karşın Başbakan Erdoğan hâlâ
oğul Unakıtan için iyi çocuktur demeye devam ediyor.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 11, 2008, 7:13:51 AM1/11/08
to e-türkiyem
radikal
Dön baba dönelim!

Türker Alkan

11/01/2008

Siz 16 yaşında ne yapardınız? Kişiye göre değişir kuşkusuz. Kimi
futbol oynar, kimi bilgisayar kurdu olur, kimi de hayal kurar.
Ben anımsadığım kadarıyla kitap okur, şiir yazar ve âşık olurdum.
Babamın verdiği iki buçuk liralık harçlık yeter de artardı bile!
Ve hiçbir zaman zengin olma hayli kurmadım.
Mülkiye'de öğrenci olduğum yıllarda da para peşinde koşmak biraz ayıp
sayılırdı. 'Okulu bitirince ne yapacaksın' sorusuna, 'Falanca holdinge
girip bol paralı bir iş tutacağım' denmezdi. Bab-ı hükümette muteber
bir iş bulma hayal edilirdi. Gerçi daha sonra sınıf arkadaşlarımdan
bir kısmı özel sektörde çok üst kademelere tırmandılar. Fakat yolun
başında bunu planlamamışlardı.
Bütün bunları, 'Para kazanmak ayıptır ve kötüdür, özel sektörde
çalışmak yanlıştır' demek için söylemiyorum. Sadece, gençlikte
insanların paradan öte bazı idealleri olması gerektiğine inandığım
için bunları söylüyorum.
AKP önde gelenlerinin çocuklarına bakınca da şaşırıp kalıyorum, nasıl
yetiştirmişler o çocukları.
Gencecik çocuklar koca koca şirketleri yönetiyor, gemi satın alıyor,
ithalat ve ihracat işlerinden büyük paralar kazanıyor.
Anaları babaları hayatlarından pek memnun: "Bizim oğlumuz Bill Gates
olacak" diyorlar!
Hemşerim Özdemir İnce çarşamba günü bu konuyu yazmış. "Bill Gates
bilgisayar alanında büyük bir devrim yaptı" diye yazıyordu,
"başbakanların yarattığı olanakları ve babasının forsunu kullanarak
büyük alışveriş merkezlerinde kaynamış mısır ticaretine girişmedi."
Gerçi bu 'çocukların işadamı olması furyası'nı Turgut Özal'ın 'köşeyi
dönme' anlayışına kadar geri götürebiliriz. "Gençler, ilk hedefiniz
köşeyi dönmektir, ileri!"
Köşeyi dön de, nasıl dönersen dön!
Bu kargaşada bir Ahmet Necdet Sezer geldi geçti. Ne kendisi köşe
döndü, ne de başkasına "Buyur biraz da sen dön" dedi. Bu da
yetmiyormuş gibi, Cumhurbaşkanı olarak aldığı hediyelerin bir demirbaş
listesini çıkardı da öyle köşesine çekildi.
Gül, cumhurbaşkanı olarak kızının düğününü yaptı. Osmanlı
padişahlarının düğünlerini aratmayan bir şaşaa ve takı töreni vardı.
'Takıların yarısını (neden yarısı?) hayır işleri için bağışlama' sözü
verdiler. Yanlış mı anımsıyorum? Bağışladılar mı?
Bu takı işi önemlidir. Başbakan Erdoğan da "Bu servetin kaynağını
göster bakalım!" diyen yargıca, "Oğlumun düğünündeki takılardan!"
yanıtını vermemiş miydi?
Bu arada sosyal demokrat olmakla, fakiri düşünmekle övünen AKP'nin
atadığı yeni YÖK Başkanı derin hikmetler savurmaya devam ediyor:
"Üniversiteler paralı olmalı" diyor, "böyle parasız üniversite nerede
görülmüş!"
Pes doğrusu! Savaşların yıktığı fakir bir ülkede Atatürk döneminde
başlatılan ücretsiz üniversite geleneğini, ekonomik mucizeler
yaşadığımızı iddia eden AKP döneminde sürdüremeyeceğimizin söylenmesi
garip değil mi?
'Fakirler okumasa da olur!' diye düşünüyorlar. Karakoçan İlçesi Milli
Eğitim Müdürü, okula gitmek için servis isteyen lise öğrencisi
kızlara, "Liseyi okumak zorunda değilsiniz. Paranız varsa okursunuz.
Okuyamıyorsanız, evlenin!" demedi mi?
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 12, 2008, 2:51:09 AM1/12/08
to e-türkiyem
HÜRRİYET 13.01.2008
YALÇIN DOĞAN

Yalçın DOĞAN


İktidarda balık çiftlikleri var


ZİRAAT Adası ile ana kara arasındaki boğaz. Bodrum, Güllük Körfezi
karşısındaki boğazı geçince, huzurunuzda balık çiftlikleri.

Balık yemlerinde azot var. Azot deniz içindeki bitkileri besliyor.
Artan bitki denizdeki oksijeni tüketiyor. Oksijen bitince balıklar
ölüyor. Huzurunuzda binlerce balık ölümleri.

Ve huzurunuzda yasalar çiğneniyor. Balık çiftlik sahipleri yasaya
kulak asmıyor, ama asıl devlet kendi getirdiği yasaya sahip çıkmıyor.

Son bir haftada Güllük’te dört yüz bin balık ölüyor. Balık
çiftliklerinde üretilen balıklar.

13 MAYIS 2007

Balık çiftlikleri denizleri kirletiyor. Balık çiftlikleri turizme
büyük zarar veriyor. Balık çiftlikleri kıyıları öldürüyor. Balık
çiftlikleri kıyılara köpek balığı çekiyor. Balık çiftlikleri koylarda
deniz dibini çamurlaştırıyor.

Onun için, balık çiftliklerinin açık denizlere taşınması gerek.
Dünyanın başka ülkelerinde olduğu gibi. Ama, açık denizlere taşımak
pahalı. Kıyılarda balık çiftlikleri, adamların babalarının
çiftlikleri.

Bunları Türkiye’de bilmeyen yok. Kıyılardan kaldırılması gerektiğini
bilmeyen yok. AKP bunu bildiğini göstermek üzere, 2006’da bir yasa
çıkartıyor.

"En geç 13 Mayıs 2007’de bu balık çiftlikleri kıyılardan taşınacak".

Çok muktedir, attığı her adımı çok iyi bilen ve de muhteşem kararlı
bir iktidar var ya, onun getirdiği yasada, 13 Mayıs balık çiftlikleri
için son tarih.

BUGÜN 12 OCAK 2008

13 Mayıs üzerine atılan nutukların haddi hesabı yok.

13 Mayıs, 13 Haziran, 13 Temmuz,v.s., bugün 13 değil ama, 12 Ocak. O
çiftlikler hala yerinde. O balıklar 13 değil ama, 8-9 Ocak’ta ölmeye
başlıyor.

13 Mayıs’ta kalkacak denilen balık çiftlikleri, 13 Mayıs’tan sonra
daha da artıyor.

Bu tam siyasal skandal. Başbakan Erdoğan’a sormak gerek:

-Yasa neden uygulanmıyor?

-Balık çiftlik sahipleri bu pervasız tutumda, gücünü nereden alıyor?

-Balık çiftlik sahipleriyle kimlerin, ne gibi ilişkisi var?

O balık çiftlikleri, ölü balıklar hepimizi zehirliyor.

Başbakan Erdoğan önceki gün bir soru üzerine, "kusura bakmayın, ben
bildiğiniz Başbakan değilim" diyor. Türkiye’nin hızla artan borçları
ile ilgili olarak ise, "borç yiğidin kamçısıdır, o yiğit işte burada"
diyerek, kendini gösteriyor. İkisi de, nefis. Bilmediğimiz Başbakan,
aslında her konuda yiğit.

Şimdi, bilmediğimiz ve yiğit Başbakana düşen, bu sorulara yanıt
vermek.

Aksi halde, ortada ne yiğitlik kalacak, ne de bilinmezlik efsanesi.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 14, 2008, 2:40:22 PM1/14/08
to e-türkiyem
Müsteşarın ayıbı
Sağlık Bakanlığı Müsteşarı 10 yaşındaki Emine'yi ezdi üstüne bir de
harcırah aldı
vatan 14.01.2008

SAĞLIK Bakanlığı Müsteşarı Fevzi Gümrükçüoğlu�nun içinde olduğu makam
aracının �aşırı hız�dan küçük bir kızın ölümüne neden olduğu ortaya
çıktı. Gümrükçüoğlu�nun atandıktan bir hafta sonra makam aracıyla
Konya�ya giderken, aşırı hız nedeniyle çarptığı 10 yaşındaki Emine�nin
olay yerinde öldüğü, önce şikayetçi olan babasının bir süre sonra
şikayetinden vazgeçtiği, böylece olayın kapandığı anlaşıldı.

Kulu Adliyesi�ndeki dosyada �skandal içinde skandal� dedirtecek
bilgiler yer aldı. Buna göre müsteşarın makam aracıyla yaptığı özel
gezide Bakanlık Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Haydar Mezarcı,
Personel Genel Müdürü Ali Yerlikaya da vardı. Özel bir gezi olmasına
rağmen ekip, �sağlık tesislerini yerinde tetkik etmek� gerekçesiyle
�görevlendirme� yazısıyla harcırah ve yolluk da tahakkuk ettirdi. 06
BC 8329 plakalı makam aracının şöförü Orhan Elmas�ın kısa süre tutuklu
kaldıktan sonra bırakılmasıyla �üstü örtülen� olaylar şöyle gelişti:

Emine öldü Şevval yaralı

Müsteşar Fevzi Gümrükçüoğlu, Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Haydar
Mezarcı ve Personel Genel Müdürü Ali Yerlikaya�yla birlikte Konya�da
bir arkadaşlarının annesinin cenazesine gitmeye karar verdi. 27 Eylül
2007�de Müsteşar olan Gümrükçüoğlu ve arkadaşlarının bulunduğu makam
aracı, 3 Ekim 2007�de Ankara�dan yola çıktı. Aşırı hızlı araç,
Konya�nın Kulu ilçesi girişindeki Yunus Emre İlköğretim Okulu önünde
karşıya geçmeye çalışan 10 yaşındaki iki kızı görünce duramadı. 1997
doğumlu Emine Çetin çarpma anında öldü. Şevval Çelik ise yaralandı.
Savcılık ve polis ekiplerince hazırlanan tutanakta, �makam aracından 7
metre ilerde ölen kıza ait kırmızı saç bandajı ile yoldan 2 m. dışarda
baş kısmından sızan kan birikintisi bulunduğu� ifadelerinin katip ve
savcılık ekibini ağlattığı da anlatıldı. Baba Muzaffer Çetin�in,
müsteşarın üzerine yürüdüğü ve çevredekilerce güçlükle
sakinleştirildiği belirtildi. Baba Çetin ifadesinde, �Olay sırasında
kızımın okuldaki veli toplantısına gitmiştim. Büyük kızım Nurgül de
�Baba Emine okulda yok�deyince kaza yerine gittim ve Emine�nin
öldüğünü öğrendim. Şikayetçi ve davacıyım.�

Kuvvetli baskı şüphesi

Kazanın ardından Gümrükçüoğlu, Mezarcı ve Yerlikaya�nın da ifadeleri
alındı. İfadelerin ardından savcılık, şoförün tutuklanmasını istedi.
Mahkeme de soför Elmas�ın, �taksirle ölüme neden olmak, tanık ve
mağdurlara baskı yapılması yönünde kuvvetli şüphe bulunduğundan,
tutuklanmasına� karar vardi.

Ancak baba Muzaffer Çetin, kazadan 12 gün sonra sürpriz bir şekilde
şikayetini geri alarak, tutuklu şoförün tahliyesini istedi. Çetin ile
ayrı olduğu eşi anne Asiye Kızılbuğa imzalı dilekçede, �Sanık
hakkındaki şikayetimizden vazgeçiyoruz. Hatta mümkünse sanığın
tahliyesinin sağlanmasını istiyoruz� denildi.

Ve makam şoförü Orhan Elmas 28 gün sonra serbest bırakıldı.

PARA MI VERDİ?

Emine�yi (üstte) öldüren kazadan 12 gün sonra baba Muzaffer Çetin ve
eski eşi şikayetlerini geri alınca komşuları, �30 bin YTL para
verildi� dedi. İddiaya göre Müsteşar Gümrükçüoğlu (solda) aracılar
koyarak aileyi ziyaret etti ve şikayetlerini geri almasını istedi.

Müsteşar, savcıya �Özel gezi� dedi

Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Fevzi Gümrükçüoğlu kazayla ilgili
ifadesinde, görevlendirme yazısıyla harcırah ve yolluk aldığı
seyahatin, özel bir gezi olduğunu itiraf etti. Mali Bütçe Kanunu�yla
belirlenen Harcırah Cetveli�ne göre müsteşarın harcırahı 33 YTL.
Görevlendirme yazısı makam aracını kullanabilmeyi ve benzini de
devletin ödemesini sağlıyor.

Müsteşar Gümrükçüoğlu kendi imzasını taşıyan savcılıktaki ifadesinde
şunları söyledi: �Bugün Ankara ilinden Konya iline bir cenaze törenine
katılmak için Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı makam aracı olan 06 BC
8329 plakalı araç ile şoförüm Orhan Elmas, Sağlık Bakanlığı Personel
Genel Müdürü Ali Yerlikaya, Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Haydar
Mezarcı�yla birlikte yolculuk yapıyorduk. Olay esnasında ben aracın
arka sağ tarafında oturuyordum. Aracın ön tarafında oturan Haydar
Mezarcı aracın arka tarafına dönmüş kendisi ile sohbet ederken,
hızımız normaldi, yolun sağ tarafından sol tarafına geçmek isteyen iki
çocuk belirdi. Şoför eyvah diyerek bir taraftan klakson çalıp, bir
taraftan fren yaparken çocuklara çarpmamak için mümkün olduğunca yolun
sağına doğru kaçtı. Çocuklardan biri yolun ortasında durdu fakat
koşmaya devam edene çarpmak durumunda kaldı.�

On 12 Ocak, 09:51, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> HÜRRİYET 13.01.2008
> YALÇIN DOĞAN
>
> Yalçın DOĞAN
>
> İktidarda balık çiftlikleri var
>
> ZİRAAT Adası ile ana kara arasındaki boğaz. Bodrum, Güllük Körfezi
> karşısındaki boğazı geçince, huzurunuzda balık çiftlikleri.
>
> Balık yemlerinde azot var. Azot deniz içindeki bitkileri besliyor.
> Artan bitki denizdeki oksijeni tüketiyor. Oksijen bitince balıklar
> ölüyor. Huzurunuzda binlerce balık ölümleri.
>
> Ve huzurunuzda yasalar çiğneniyor. Balık çiftlik sahipleri yasaya
> kulak asmıyor, ama asıl devlet kendi getirdiği yasaya sahip çıkmıyor.
>
> Son bir haftada Güllük’te dört yüz bin balık ölüyor. Balık
> çiftliklerinde üretilen balıklar.
>
> 13 MAYIS 2007
>
> Balık çiftlikleri denizleri kirletiyor. Balık çiftlikleri turizme
> büyük zarar veriyor. Balık çiftlikleri kıyıları öldürüyor. Balık
> çiftlikleri kıyılara köpek balığı çekiyor. Balık çiftlikleri koylarda
> deniz dibini çamurlaştırıyor.
>
> Onun için, balık çiftliklerinin açık denizlere taşınması gerek.
> Dünyanın başka ülkelerinde olduğu gibi. Ama, açık denizlere taşımak
> pahalı. Kıyılarda balık çiftlikleri, adamların babalarının
> çiftlikleri.
>
> Bunları Türkiye’de bilmeyenyok. Kıyılardan kaldırılması gerektiğini
> bilmeyenyok. AKP bunu bildiğini göstermek üzere, 2006’da bir yasa
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 15, 2008, 12:21:48 PM1/15/08
to e-türkiyem
Kapıkule’de bir garip ihale

15.01.2008

BEHİÇ KILIÇ
tercuman

ÖNCE “HABERBU” adlı internet sitesinde Abdullah Özdoğan imzası ile
okudum, ardından da Hürriyet’te Yalçın Bayer, Milliyet’te Serpil
Yılmaz yazdılar... Ama, bildiğim kadarı ile manşetlere kalın kalın
çıkmadı, demekki matbuatın irileri olayı fazla önemsemiyor...
Ama ben gene de siz okuyuculara bir sorayım diyorum...
Önemli bir ihale yolsuzluğunun sanığı olarak aranan bir zat-ı
muhtereme, Kapıkule Gümrük Kapısı ile ilgili önemli bir ihaleyi vermek
doğru bir iş midir!?..
Ne dersiniz?..
Devletin polisi sizi fellik fellik ararken, devletin eliyle
yönlendirilmiş ihale ile taltif edileceksiniz, ne ala memleket!..
Meseleyi daha iyi kavramak için satırları, Serpil Yılmaz’ın yazısına
bırakalım... Gazeteci Yılmaz şöyle yazıyor: “TOBB’un ticari
iştiraklerinden, Gümrük ve Turizm İşletmeleri Ticaret’in (GİT), 24
Aralık’ta yaptığı ‘Kapıkule Gümrük Kapısı Yeni Hizmet Binaları’
ihalesinin 86.750 milyon YTL’ye Öztaş’ta kaldığı açıklandı...”
İşte mesele bu Öztaş!..
Serpil Yılmaz soruyor... “Tuz Gölü Doğalgaz Depolama Tesisi
İhalesi’ndeki kayıtların yol açtığı, ‘Mavi Hat-3’ operasyonunda aranan
17 kişi arasında yer alan Öztaş Yönetim Kurulu Başkanı Vehbi Özkoç’a
ihale vermek, etik midir, yasal mıdır?..”
Bilgiler ilginç...
Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ve Enerji Bakanı Cumhur Ersümer’in Yüce
Divan’da yargılanmasına yol açan, Mavi Akım Doğalgaz Boru Hattı
Projesi’nin Samsun-Ankara hattını, Öztaş’ın içinde olduğu OHS
konsorsiyumu yapmıştı.
Yaptığı işler listesi baştan sona “Kamu” ihalelerinden ibaret olan
Özkoç, ANAP döneminin il başkanlarındandı. Özkoç, Türkiye-Yunanistan
Çanakkale Geçişi (ortağı Erhan Peker de aranıyor), Nazilli Boru Hattı,
Çorum Kompresör İhaleleri’ne fesat karıştırmak, rüşvet toplamak ve
dağıtmaktan dolayı aranıyor!
İhale komisyonu soranlara, “Özel şirketiz, ihale yapmamız bile
gerekmezdi. Öztaş’ın soruşturması, suçlu olduğu anlamına gelmez,
savcılıktan temiz kâğıdı var” diyor..
Kapıkule ihalesinde, “Ekonomik fiyat” kriteri tartışmalı biçimde
uygulanıyor.
İhaleye, Kaya 115.1, Kocoğlu 110.9 milyon YTL teklif vererek,
öngörülen 93 milyon YTL yapım bedelinin üzerine çıkıyorlar.
Boz İnşaat’ın 87.7 YTL, Öztaş’ın ise 89.3 milyon YTL kapalı zarf
teklif veriyor.
26 Aralık’ta Boz, 100 bin dolar indirim yaptığını bildiriyor. Öztaş da
bu arada fiyatını Boz’un seviyesine çekmiş ama ihale komisyonundan
başka kimsenin haberi yok!
2 Ocak’ta ise komisyon Boz’a ihalenin 27 Aralık’ta sonuçlandığını
bildiriyor.
Boz son dakikada 2 milyon YTL daha iniyor, böylece fiyatı 84 milyon
YTL’ye kadar düşüyor.
İhaleyi yapan GİT’in Yönetim Kurulu Başkanı, Nevşehir Ticaret Odası
Başkanı Arif Parmaksız... Kapıkule’nin hakedişinin artırımlarla 132
milyon YTL’ye çıkacağı söyleniyor...

KONUYU daha iyi kavramak için Abdullah Özdoğan’ın satırlarına da
bakalım... Özdoğan yazıyor...”Hükümetimiz, modernize edilsinler de
‘Eli yüzü düzgün’ olsun diye gümrük kapılarımızın çoğunu TOBB ve
iştirakleri ve bazı odaların % 100 iştiraki olan Gümrük ve Turizm
İşletmeleri A.Ş. diye bir şirkete 20 yıllığına yap-işlet modeliyle
vermişler... Bu şirketin başına, CHP Grup Başkan Vekili Kemal
Kılıçdaroğlu tarafından TBMM’de daha önce su kaçakçısı diye kamuoyuna
açıklanan Arif Parmaksız getirilmiş. Şirketin Genel Müdürü ise son
seçimlerde Denizli’den milletvekilliği şansını deneyen genç bir
kaymakam Kemal Çolakoğlu imiş. Gümrük ve Turizm İşletmeleri A.Ş.
Kapıkule’nin yeniden yapılması için bir ihale açmış. Burada birkaç
ilginç durum var; Kapıkule gibi hassas bir noktanın ihalesini alan
şirketin sahibi sicili temiz diye şimdi TOBB yöneticilerince
savunuluyor! Bu konuyu Sarp Kapısı da dahil diğer kapılardaki
gelişmelerle beraber izleyeceğiz. Devletin kapısında şaibe dönerse
içerde zaten her şey olmaz mı?..”
Kapıkule hikayeleri hep ilgimi çekmiştir... Kapıkule’den ne zaman
ıçırtı zıvırtı yükselirse, arkası çok şenlikli gelir, bakalım bu durum
ne olacak!?..
> �Baba Emine okuldayok�deyince kaza yerine gittim ve Emine�nin
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 15, 2008, 1:14:44 PM1/15/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 15.01.2008

Bakan Yıldırım'ın çocukları gemi sahibi olmalarının ardından iki ayrı
gemiyi de işletmeye başladı
'Harika çocuklar' işi büyüttü
*Hawke Bay adlı geminin kayıtlı olduğu Panama'daki şirket gemiyi İran
devletinden aldı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın çocukları da
Panama bandıralı bu geminin "işletmeciliğini" üstlendiler. Çocuklar
ilk gemilerine Ankara feribotunu ihalesiz alan Santour firmasından
"borç" alarak sahip olmuşlardı.

İLHAN TAŞCI

ANKARA - Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım 'ın Ankara Feribotu'nu
ihalesiz alan Santour şirketi'den "borç" alarak gemi sahibi olan
çocukları Erkan Yıldırım ile Büşra Bahar Yıldırım (Köylübay) şimdi de
gemi "işletmeciliği"ne soyundular. Yıldırım kardeşlerin sahibi olduğu
Derin Denizcilik şirketi, City ve Hawke Bay adlı gemilerin
işletmeciliğini yapıyor. "Hawke Bay" adlı gemi Panama bayrağı taşıyor.
Yıldırım kardeşler ise kayıtlarda yalnızca geminin "işletmecisi"
olarak görünüyorlar. Hawke Bay adlı geminin önceki sahibinin ise
İran'ın devlet şirketi olan Islamic Rebuplic Of Iran Shipping Lines
olması dikkat çekti.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın oğlu Erkan Yıldırım ile kızı Büşra
Bahar Yıldırım 10 bin YTL sermaye ile Derin Denizcilik Gemi
Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi'ni kurmuşlardı. Yıldırım
kardeşler, 14 Kasım 2003 tarihli ticaret sicil gazetesi kayıtlarına
göre şirketin sermayesini 500 bin YTL'ye çıkarttılar.

Yıldırım kardeşler ilk kez babalarının başında bulunduğu Ulaştırma
Bakanlığı'na bağlı Türkiye Denizcilik İşletmeleri'ne ait Ankara
feribotunun ihalesiz olarak kiralanması olayında gündeme gelmişlerdi.
Feribotu Santour firması, ihalesiz olarak kiralamıştı. Binali
Yıldırım'ın oğlu Erkan Yıldırım da Santour adlı şirketten aldığı 200
bin Avro "borç" ile 445 bin Avro'ya İtalya'dan gemi almıştı. Erkan
Yıldırım parayı şirketten borç aldığını ve "yolcu taşıyıp borçlarını
ödeyeceğini" açıklamıştı.

Cumhuriyet 'in ulaştığı bilgilere göre, Erkan Yıldırım ile kız kardeşi
Büşra Bahar Yıldırım'ın sahibi oldukları Derin Denizcilik gemi
işletmeciliğinde de işlerini ilerletti.

Derin Denizcilik iki ayrı geminin işletmeciliğini üstlendi. Bunlardan
biri CITY isimli Hollanda Antilleri bayraklı 3 bin 992 gross tonluk
konteyner gemisi. İkincisi ise Hawke Bay adını taşıyor. Hawke Bay adlı
9 bin 891 gross tonluk gemi Panama bayrağıyla seyrediyor. 1975 yılında
inşa edilen Hawke Bay gemisi çok amaçlı kuru yük gemisi olarak
kullanılıyor.
İlk sahip İran

Yıldırım kardeşlerin işletmeciliğini üstlendikleri Hawke Bay adlı
geminin önceki sahibi ise Islamic Rebuplic of Iran Shipping Lines adlı
şirket. Bu şirket İran'ın resmi devlet şirketi ve firmanın bünyesinde
82 gemi bulunuyor. Geminin daha önceki adı kayıtlara "Iran Vojdan"
olarak yer alıyordu.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 16, 2008, 10:14:53 AM1/16/08
to e-türkiyem
VATAN 16.01.2008

Gel sana hastanede iş verelim� dediler
Sağlık Müsteşarı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu�nun da içinde olduğu makam
aracının çarparak öldürdüğü küçük Emine�nin babası Muzaffer Çetin ile
Konya�daki evinde konuştuk

Gülümhan GÜLTEN


�Müsteşar, Milletvekili Özkan Öksüz�le cenazeden 3 gün sonra evimize
gelip, �Sana hastanede iş verelim, yıllık bakımını da üstlenelim�
dediler. Ben yüzlerine bile bakmadım. Yanlarında bile oturmadım. Kan
parası karşılığında anlaşma yapmış olsaydım bunları kabul etmez
miydim.�

Tavşançalı beldesinde mütevazı evlerinde Emine�nin fotoğraflarıyla
ayakta durmaya çalışan Çetin ailesi evlerinin kapısını gazetemize
açtı. Kaza sırasında makam aracında bulunan 3 kişi tarafından
kendisine para gönderildiğini belirten baba Çetin, kendisinin bu
paranın verilmesinden çok önce şikayetinden AKP milletvekili Özkan
Öksüz�ün ısrarlarıyla vazgeçtiğini söyledi. Çetin, kazadan bu yana
yaşananlarla ilgili şunları anlattı:

�Millevekili ısrar etti�

Kazadan haberim olduğu anda olay yerine gittim. Arabanın yanında,
Sağlık Müsteşarıymış, o kişiyi gördüm. Hatta plakayı sökmüşler,
kaldırmışlar. Oradakilere saldırdım hatta. Beni zor aldılar adamların
üzerinden. Sonra baygınlıklar geçirdim. Zaten bir iki günü
hatırlamıyorum. Cenazeden 3-4 gün sonra dayım Hasan Çetin aradı. AKP
milletvekili Özkan Öksüz�ün arkadaşıdır. Özkan Bey aracı olmuş, bizim
evimize taziyeye gelmek istiyorlarmış. �Gelmesinler, görmeyeyim�
dedim. Ama dayım �Gelin� demiş. Geldiler oturdular, ben yanlarında
bile oturmadım. Dış odada oturdum. İçeriden duyuyorum dayıma diyorlar
ki benim için, �Ben Sağlık Bakanlığı�ndayım. Biz onu burada devlet
hastanesine yerleştirelim. İyi bir iş bulalım. Yıllık ikramiyesiydi
neyiydi bakımını da sağlarız.� Müsteşar da aynen böyle konuşuyor.
Giderlerken yüzlerine bile bakmadım. Kan parası karşılığında anlaşma
yapmış olsaydım bunları kabul etmez miydim?

Sonra birkaç gün sonra dayım geldi. Bana, �Arada Özkan (milletvekili)
var. Bak hepimiz aynı köylüyüz. Akraba sayılırız. Sen de araba
kullanıyorsun. Senin de başına gelebilir. Bu şoför hapiste yatmasın.
Yazıktır. Sen böyle bir kağıt imzala. Çıksın adamcağız� dedi.
Milletvekili Özkan Bey de �Şoför hapislerde çürümesin� diye rica etti,
ısrar etti. Dayım da �Bana gelin şu imzayı atın� dedi. Daha haftası
yeni çıkmıştı Eminemin. Bir yazı getirdi. �Hapisten çıkarmak için bu
yazı� dedi. Ben de bazen şoförlük yapıyorum. Benim de başıma
gelebilir, dedim. İmzaladık. Para işinden sonradan haberim oldu.
Dayıma para göndermişler.

�Araçtaki 3 kişi ödemiş�

Parayı kazayı yapan araçta bulunan 3 kişi (Sağlık Bakanlığı Müsteşarı
Gümrükçüoğlu, o sırada Bakanlık Personel Genel Müdürü olan şimdinin
Şırnak Valisi Ali Yerlikaya, Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Haydar
Mezarcı) paylaşmış. Demişler ki, �Ailenin cenaze masrafı, geleni
gideni oluyordur. Hepimizin bu masraflarda bir parça katkısı olsun...�

15 bin YTL biri göndermiş, 15 bin YTL bir diğeri, 20 bin YTL�yi de
herhalde müsteşar vermiş. Benim haberim yok. Para dayımın hesabında
toplanmış. O da benim Ziraat Bankası�ndaki hesabıma aktarmış. Dayım
dedi ki, cenaze masrafları için yardımdır. Çünkü ben zaten imza
atmıştım. Zaten şoför çıkmıştı. Ben böyle olunca hiç şikayet için
böyle bir pazarlık yapıldığını anlayamadım. Eğer bu kan parası olarak
anlaşıldıysa, bu paranın tek kuruşuna dokunmadım. Hepsi duruyor,
hepsini geldiği yere aynen gönderirim.

Herşey kapandı, sanki kızım ölmedi

Küçük Emine�nin annesi Sare Çetin�in ağlaması kızının ölüm haberini
aldığından bu yana kesilmemiş. Bizimle konuşurken de gözyaşlarını
tutamayan Sare Hanım, �Eşimin dayısı bir gün geldi. �Bir kağıt
imzalayacaksın� dedi. Ben �Bu kağıt nedir? Neye imza atıyoruz dayı�
dedim. O da �Sen ne yapacaksın. Kadınlar çok soru sormaz� dedi. Ben de
imzaladım. Artık bana hayatta hiçbir değerli şey yok� diyor.
Konuşurken sık sık saate baktığını fark etmemiz üzerine Sare Hanım,
�Emine�nin gelme saati� diyor ve sonra �Sanki Emine hiç ölmemiş gibi.
Sanki bir kuş öldü. Sanki Emine bu dünyaya öyle bir geldi, bir gitti.
Bu işin sorumlusu herkes işine gücüne döndü. Onlar büyük büyük
adamlar. Makamlarına döndü. Ben değil kan parasını, kızımın saçının
bir tek telini bile milyarlara verir miyim? Bilseydim o gün bu büyük
adamların arabası gelecek, bu olaylar olacak. Kızıma sarılır, onu hiç
brakmazdım. Yollamazdım okula da. Ama bilemedim� diye ağıt yakıyor.
Ağlamalar arasında konuşmasını tamamlarken �Biz o kadar muhtaç
değiliz. Bu güne kadar durup da kimsenin önünde elimizi açmadık. Bunu
yazın. Bunu büyük büyük yazın� diyor.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 16, 2008, 10:16:09 AM1/16/08
to e-türkiyem
VATAN 16.01.2008
Biz aşiretiz, kimse şikayet edemez
AKP'li Konya Milletvekili Özkan Öksüz, VATAN muhabirine böyle cevap
verdi...

Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Fevzi Gümrükçüoğlu�nun makam aracıyla küçük
Emine Çetin�in ölmesine neden olan kazada, baba Muzaffer Çetin�in
kendisine 50 bin YTL. verildiğini açıklamasının ardından parayı kimin
verdiği sorusu gündeme geldi. Baba Muzaffer Çetin, cenazeden 3 gün
sonra Müsteşar Gümrükçüoğlu ile AKP Konya Milletvekili Özkan Öksüz�ün
birlikte evine geldiklerini belirterek, 3 taksit halinde gönderilen ve
toplam 50 bin YTL olan paranın 2 ay önce eline geçtiğini söyledi.
Paranın kimin cebinden çıktığı konusunda kendi bildiği kadarını bizle
paylaştı. Müsteşar Gümrükçüoğlu�nu küçük Emine�nin evine getirerek
ailesiyle görüştüren AKP milletvekili Özkan Özkul ise parayı
kendisinin vermediğini söyledi. Konuyla ilgili yanıtına başvurduğumuz
milletvekili Özkul�un son derece sinirlendiği konuşma aynen şöyle:

Önce �haberim yok� dedi sonra kabul etti

Konya�da Sağlık Müsteşarının makam aracıyla çarptığı küçük Emine
Çetin�in ölümüyle ilgili bugün gazetemizde bir haber yeraldı. Küçük
Emine�nin ölümünün ardından aile önce şikayetçi oluyor, sonra
vazgeçiyor.

Aile şikayetçi olmadı hiçbir zaman.

Ailenin şikayetçi olduğuna dair yazılı ifadesi ve şikayet metni önümde
efendim benim.

(Sessizlik)

Aile şikayetinden 12 gün sonra vazgeçiyor. Sonra 15 bin YTL, 15 bin
YTL, 20 bin YTL olmak üzere toplam 50 bin YTL veriliyor. Bu paranın
temininde siz yardımcı oldunuz mu efendim?

Hayır benim haberim yok hiçbir şeyden. Bu olayı şu anda ilk defa
duyuyorum.

Nasıl haberiniz olmaz efendim, siz olaydan 3 gün sonra eve taziyeye
gitmişsiniz.

Gidebilirim yani ne olacak eve taziyeye gidebilirim yani.

Hayır Müsteşarla birlikte gitmişsiniz

Evet beraber gittik, gidebilirim. Ne olacak yani gidebilirim.

Ama haberim yok, diyorsunuz.

Beni sorguluyor musunuz? Cevap vermek istemiyorum. Cevap vermek
mecburiyetinde miyim?

Hayır değilsiniz. Ama parayı sizin temin ettiğiniz söyleniyor. O
yüzden ben bu iddiaları açıp size ilk ağızdan size sormak istedim.

Sen istersen yaz da ben de seni mahkemeye vereyim o zaman.

Tehdit mi ediyorsunuz efendim beni?

Kızım böyle bir olay yok. Pat diye soruyorsun bana. Bak kızım
Müsteşarla beraber gittim. Taziyede bulunduk. Başka da birşey yok.
Benim kendi köyüm, kendi akrabalarım bunlar. Ben Müsteşar�dan sonra da
gittim oturdum. Bir gün, iki gün...

�Yardımcı olunmuş olabilir�

Sayın vekil, biz şunu soruyoruz. 15, 15 ve 20 bin YTL olmak üzere
toplam 50 bin YTL verilmiş aileye, bu para sizin kanalınızla mı
verildi? Sizin verdiğiniz iddia ediliyor. Bu doğru mu değil mi?

Yardımcı olmuş olabilir. Yani bu para benim kanalımla gitmiş bir para
değil. Yardımcı olunmuş olabilir. Adamlar oraya bir yardımcı olmuş
olabilirler yani bunun şikayeti geri almakla, şey yapmakla, yani
parayla şikayet geri alındı diye bir şey yok yani onu da söyleyim
yani.

Şikayetinden vazgeçmesi tamamen bir tesadüf mü?

Bakın ben bir şey söyleyeyim. Ben de ağabeyimi trafik kazasında
kaybettim. Trafikte hiç kimse kimseyi bilerek öldürmez. Şimdi bizim
burda, biz bir aşiretiz. Burada, bu tür şeylerin hiçbirinde, hiçbir
zaman bir trafik kazasında şikayette bulunulmamıştır. Bulunulmaz.
Burada böyle şey olmaz.

Ne demek Aşiret efendim? Ne aşireti?

Kürt aşireti... Var mı bir diyeceğin? Seni ilgilendirmez. Bizim
buralarda herhangi bir trafik kazasında kimse kimse aleyhine şikayeçi
olamaz. Bu olay da bunun gibi bir şey. Aile şikayetçi olduysa da sonra
vazgeçmiştir. Adam da bir kaç gün yatıp çıkmıştır, o kadar. (Konuşmayı
bitiriyor.)
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 17, 2008, 3:31:29 PM1/17/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 17.01.2008
'Bunun adı rant'

İBB Meclisi CHP Kadıköy İlçe Üyesi Hüseyin Sağ, AKP iktidarının devlet
arazilerini cemaatlere peşkeş çektiğini belirterek, " AKP talan
iktidarı oldu. Manolya Özel Eğitim Kurumları Fethullah Gülen cemaati
ile yakın bir kurum. Daha önce de Ümraniye'de kaçak durumda bulunan
bir okulları yasallaştırılmıştı. Kuruma Kadıköy'deki yapılaşma
hakkının çok üzerinde, 2.5 emsal yapılaşma hakkı verilmiş. Asma
katlar, bodrum katlar emsal dışı bırakılmış. Bu açık bir ranttır"
dedi.





On 16 Ocak, 17:16, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> VATAN 16.01.2008
> Biz aşiretiz, kimse şikayet edemez
> AKP'li Konya Milletvekili Özkan Öksüz, VATAN muhabirine böyle cevap
> verdi...
>
> Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Fevzi Gümrükçüoğlu�nun makam aracıyla küçük
> Emine Çetin�in ölmesine neden olan kazada, baba Muzaffer Çetin�in
> kendisine 50 bin YTL. verildiğini açıklamasının ardından parayı kimin
> verdiği sorusu gündeme geldi. Baba Muzaffer Çetin, cenazeden 3 gün
> sonra Müsteşar Gümrükçüoğlu ile AKP Konya Milletvekili Özkan Öksüz�ün
> birlikte evine geldiklerini belirterek, 3 taksit halinde gönderilen ve
> toplam 50 bin YTL olan paranın 2 ay önce eline geçtiğini söyledi.
> Paranın kimin cebinden çıktığı konusunda kendi bildiği kadarını bizle
> paylaştı. Müsteşar Gümrükçüoğlu�nu küçük Emine�nin evine getirerek
> ailesiyle görüştüren AKP milletvekili Özkan Özkul ise parayı
> kendisinin vermediğini söyledi. Konuyla ilgili yanıtına başvurduğumuz
> milletvekili Özkul�un son derece sinirlendiği konuşma aynen şöyle:
>
> Önce �haberimyok� dedi sonra kabul etti
>
> Konya�da Sağlık Müsteşarının makam aracıyla çarptığı küçük Emine
> Çetin�in ölümüyle ilgili bugün gazetemizde bir haber yeraldı. Küçük
> Emine�nin ölümünün ardından aile önce şikayetçi oluyor, sonra
> vazgeçiyor.
>
> Aile şikayetçi olmadı hiçbir zaman.
>
> Ailenin şikayetçi olduğuna dair yazılı ifadesi ve şikayet metni önümde
> efendim benim.
>
> (Sessizlik)
>
> Aile şikayetinden 12 gün sonra vazgeçiyor. Sonra 15 bin YTL, 15 bin
> YTL, 20 bin YTL olmak üzere toplam 50 bin YTL veriliyor. Bu paranın
> temininde siz yardımcı oldunuz mu efendim?
>
> Hayır benim haberimyokhiçbir şeyden. Bu olayı şu anda ilk defa
> duyuyorum.
>
> Nasıl haberiniz olmaz efendim, siz olaydan 3 gün sonra eve taziyeye
> gitmişsiniz.
>
> Gidebilirim yani ne olacak eve taziyeye gidebilirim yani.
>
> Hayır Müsteşarla birlikte gitmişsiniz
>
> Evet beraber gittik, gidebilirim. Ne olacak yani gidebilirim.
>
> Ama haberimyok, diyorsunuz.
>
> Beni sorguluyor musunuz? Cevap vermek istemiyorum. Cevap vermek
> mecburiyetinde miyim?
>
> Hayır değilsiniz. Ama parayı sizin temin ettiğiniz söyleniyor. O
> yüzden ben bu iddiaları açıp size ilk ağızdan size sormak istedim.
>
> Sen istersen yaz da ben de seni mahkemeye vereyim o zaman.
>
> Tehdit mi ediyorsunuz efendim beni?
>
> Kızım böyle bir olayyok. Pat diye soruyorsun bana. Bak kızım
> Müsteşarla beraber gittim. Taziyede bulunduk. Başka da birşeyyok.
> Benim kendi köyüm, kendi akrabalarım bunlar. Ben Müsteşar�dan sonra da
> gittim oturdum. Bir gün, iki gün...
>
> �Yardımcı olunmuş olabilir�
>
> Sayın vekil, biz şunu soruyoruz. 15, 15 ve 20 bin YTL olmak üzere
> toplam 50 bin YTL verilmiş aileye, bu para sizin kanalınızla mı
> verildi? Sizin verdiğiniz iddia ediliyor. Bu doğru mu değil mi?
>
> Yardımcı olmuş olabilir. Yani bu para benim kanalımla gitmiş bir para
> değil. Yardımcı olunmuş olabilir. Adamlar oraya bir yardımcı olmuş
> olabilirler yani bunun şikayeti geri almakla, şey yapmakla, yani
> parayla şikayet geri alındı diye bir şeyyokyani onu da söyleyim
> > herhalde müsteşar vermiş. Benim haberimyok. Para dayımın hesabında
> > toplanmış. O da benim Ziraat Bankası�ndaki hesabıma aktarmış. Dayım
> > dedi ki, cenaze masrafları için yardımdır. Çünkü ben zaten imza
> > atmıştım. Zaten şoför çıkmıştı. Ben böyle olunca hiç şikayet için
> > böyle bir pazarlık yapıldığını anlayamadım. Eğer bu kan parası olarak
> > anlaşıldıysa, bu paranın tek kuruşuna dokunmadım. Hepsi duruyor,
> > hepsini geldiği yere aynen gönderirim.
>
> > Herşey kapandı, sanki kızım ölmedi
>
> > Küçük Emine�nin annesi Sare Çetin�in ağlaması kızının ölüm haberini
> > aldığından bu yana kesilmemiş. Bizimle konuşurken de gözyaşlarını
> > tutamayan Sare Hanım, �Eşimin dayısı bir gün geldi. �Bir kağıt
> > imzalayacaksın� dedi. Ben �Bu kağıt nedir? Neye imza atıyoruz dayı�
> > dedim. O da �Sen ne yapacaksın. Kadınlar çok soru sormaz� dedi. Ben de
> > imzaladım. Artık bana hayatta hiçbir değerli şeyyok� diyor.
> > Konuşurken sık sık saate baktığını fark etmemiz üzerine Sare Hanım,
> > �Emine�nin gelme saati� diyor ve sonra �Sanki Emine hiç ölmemiş gibi.
> > Sanki bir kuş öldü. Sanki Emine bu dünyaya öyle bir geldi, bir gitti.
> > Bu işin sorumlusu herkes işine gücüne döndü. Onlar büyük büyük
> > adamlar. Makamlarına döndü. Ben değil kan parasını, kızımın saçının
> > bir tek telini bile milyarlara verir miyim? Bilseydim o gün bu büyük
> > adamların arabası gelecek, bu olaylar olacak. Kızıma sarılır, onu hiç
> > brakmazdım. Yollamazdım okula da. Ama bilemedim� diye ağıt yakıyor.
> > Ağlamalar arasında konuşmasını tamamlarken �Biz o kadar muhtaç
> > değiliz. Bu güne kadar durup da kimsenin önünde elimizi açmadık. Bunu
> > yazın. Bunu büyük büyük yazın� diyor.
>
> > On 15 Ocak, 20:14, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
>
> > > Cumhuriyet 15.01.2008
>
> > > Bakan Yıldırım'ın çocukları gemi sahibi olmalarının ardından iki ayrı
> > > gemiyi de işletmeye başladı
> > > 'Harika çocuklar' işi büyüttü
> > > *Hawke Bay adlı geminin kayıtlı olduğu Panama'daki şirket gemiyi İran
> > > devletinden aldı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın çocukları da
> > > Panama bandıralı bu geminin "işletmeciliğini" üstlendiler. Çocuklar
> > > ilk gemilerine Ankara feribotunu ihalesiz alan Santour firmasından
>
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 17, 2008, 3:32:49 PM1/17/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 17.01.2008

Ataşehir'deki 26 dönümlük arazi, Gülen cemaatine yakın eğitim kurumuna
kiralandı
50 milyon dolarlık kıyak

SELİN GÖRGÜNER

Fetullah Gülen cemaatine yakın olduğu ileri sürülen Manolya Özel
Eğitim Kurumları'nın Ümraniye İnkılap Mahallesi'ndeki kaçak okulunun
geçen aylarda İBB Meclisi'nde plan tadilatıyla yasallaştırılmasının
ardından şimdi de kuruma İstanbul'un yeni finans merkezi olan
Ataşehir'de değeri 50 milyon dolar olarak ifade edilen bir arazi 49
yıllığına kiralandı. 26 dönümlük araziye 2.5 emsal de yapılaşma hakkı
verildi. Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından daha önce Milli Eğitim
Bakanlığı'na (MEB) okul arazisi olarak tahsis edilen alan, MEB'den
geri alınarak geçen ay satış için ihaleye çıkarıldı. Arazi ihaleye
çıkarılmadan önce okul alanından özel eğitim alanına alındı. İstanbul
İl Milli Eğitim Müdürlüğü okul yapılması için arazi sıkıntısı
yaşadığını sık sık dile getirirken, okulun özel eğitim alanına
alınmasını uygun buldu. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü arazinin
ihale ilanlarının askıya çıkmasının ardından itiraz ederek araziyi
geri istediyse de arazi Manolya Özel Eğitim Kurumları'nın oldu. Milli
Emlak Genel Müdürlüğü araziyi kuruma yıllık 1 milyon 800 bin YTL'ye
kiraladı. Milli Emlak Genel Müdürlüğü araziye özel okul yapılması için
geçen günlerde ön izin verdi. Maliye Bakanlığı da ihaleyi 22 Aralık
2007 günü onayladı.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 17, 2008, 3:35:18 PM1/17/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 17.01.2008
MEDYA NOTU
EMRE KONGAR
Serpil Yılmaz Sabah ve atv İhalesini İrdeliyor

Serpil Yılmaz, 13 Ocak'ta Milliyet 'te, iktidarın el koyduğu atv ve
Sabah 'ın Çalık grubuna satışını irdeledi.

Bilindiği gibi TMSF'nin sözde "tam rekabet kuralları" çerçevesinde
satışa çıkardığı Ciner grubuna ait televizyon ve gazeteye, başta
birçok talip vardı.

Sonra ne olduysa oldu, herkes ihaleden çekildi .

Çalık grubu tek başına, taban fiyat olarak belirlenen 1.1 milyar
doları verdi ve ihaleyi aldı.

"Verdi" , sözün gelişi.

Çalık grubunun parayı verdiği filan yok.

Satış henüz onaylanmadı.

Serpil Yılmaz 'ın ilk sorusu burada

"Sabah-atv ihale şartnamesinin 10/2 maddesinin 'İhale Bedelinin
Ödenmesi' başlığına göre, TMSF, Çalık'tan neden ihale bedelinin yüzde
50'sini 'depo' olarak istemedi?"

TMSF, hemen istemeye hakkı olduğu, ihale bedelinin yarısını talep
etmiyor.

Böylece Çalık grubu sadece ihaleye tek başına katılmakla kalmıyor, 550
bin dolarlık bir ek avantaj da sağlıyor.

İhalenin Rekabet Kurulu tarafından onaylanmasının uzaması da Yılmaz
'ın dikkatini çekmiş:

"İhaleden sonra yankılanan 'Çalık para bulamadı' spekülasyonu sürerken
kurulun gecikmesi alıcıya zaman kazandırdı" diyor.

Bu arada televizyonlardaki yabancı payının yüzde 25'ten yüzde 50'ye
çıkarılmasını öngören yasa tasarısının da Meclis'e yollandığını
belirterek "Yasanın Meclis'e gelmesi yabancıları rahatlatır, elleri
açılır" dedikten sonra şu soruları soruyor:

"Neden bu yasa çıkmadan ihale yapıldı?

Bir buçuk yıl bekleyen TMSF, iki ay daha beklese ne olurdu?

İhale dediğiniz sistemi, rant yaratma operasyonundan ne ayırır?

Sabah ve atv kimilerinin dediği gibi konsinye mal mı?"

Yılmaz 'ın üzerinde durduğu nokta şu:

Mevcut yasaya göre, yabancıların televizyonlarda sahip olabilecekleri
pay yüzde 25.

Mevcut durumda yabancılar, televizyon ortaklığı konusunda sınırlı
olanaklara sahip.

Bu durum tabii, böyle bir ihaleyi alan grubun dışardan ortak bulmasını
güçleştiriyor ve bu nedenle ihaleye katılımı daha az cazip hale
getiriyor.

Ama yabancı ortaklıkların payı yüzde 50'ye çıkarılınca, yabancıların
da iştahı artıyor ve ortak bulmak kolaylaşıyor.

İşte Yılmaz , "Madem bu değişiklik yapılacaktı neden ihaleye
çıkılmadan önce yapılmadı da, Çalık ihaleyi kazandıktan sonra
yapılıyor" diye sorarak, bu gruba iktidar tarafından sağlanan bir
başka gizli avantaja dikkati çekiyor.

Serpil Yılmaz 'ın bu ihale sonrası oluşacak medya yapısına ilişkin
yorumu da ilginç:

" Çalık grubunun patronu Ahmet Çalık ile eniştesi ve ortağı (GAP
Tekstil ve Bank Asya'da) Zaman gazetesinin sahibi Ali Akbulut medyada
da el ele verip yeni bir 'blok' oluşturur. Akbulut 'un Zaman ve STV
grubu Fethullah Gülen hareketinin yayın organı. Peki, Sabah ve atv
grubunun da yarın aynı konumda olmayacağını kim garantileyecek?"

Yılmaz açıkça, Sabah ve atv 'nin "dinci" medya ile ittifak yapacağını,
zaten grubu satın alan Ahmet Çalık 'ın Fethullahçı Zaman 'ın sahibi
Ali Akbulut ile akrabalık ve ortaklık ilişkisi olduğunu söylüyor.

***

AKP iktidarında medyanın yeni yapılanması Serpil Yılmaz 'ın bu
satırlarıyla tamamen açığa çıkıyor.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 20, 2008, 12:39:38 PM1/20/08
to e-türkiyem

Mısırı sevdiler!
AKP�li yöneticilerin oğulları mısır işini sevdi. Yeni moda ise
bardakta mısır satışı...

Öge DEMİRKAN
vatan
19.01.2008

Önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül�ün oğlu Mehmet Emre Gül, bardakta
mısır üreten Daily Fresh�ten bayilik alarak mısır işine girdi. Daha
sonra Bayındırlık Bakanı Faruk Özak�ın oğlu Mehmet Akif Özak, aynı
firmadan bayilik aldı. Ancak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Kadir Topbaş�ın oğulları bu piyasaya �Marina Gold� firmasından Türkiye
haklarını satın alarak daha iddialı bir giriş yaptı.

Bütün alışveriş merkezlerinde teker teker �bardakta mısır� standları
açılımaya başladı. 30 milyon YTL�ye ulaşması beklenen pazara giren
Bayındırlık Bakanı Faruk Özak�ın oğlu Mehmet Akif Özak, Nuri Cem
Tokgöz adlı arkadaşıyla 2007 yılının Ağustos ayında Öztok Gıda İnşaat
Ltd�i kurdu. Özak da aynı Mehmet Emre Gül gibi Daily Fresh�in
bayiliğini aldı ve önce Atatürk Havalimanı�nda daha sonra Bakırköy
Capacity�de bardakta mısır satmaya başladı.

Mısırda rakipler

Bardakta mısır işine giren sadece Abdullah Gül ile Faruk Özak�ın
oğulları değil. Kadir Topbaş�ın oğulları da aynı sektöre yatırım yapan
AKP�liler arasında yer aldı. Nio Dış Ticaret A.Ş�yi kuran Topbaş�ın
oğulları Hüseyin Ersan Topbaş ve Mustafa Ömer Topbaş, bu alana çok
daha büyük bir yatırımla girdi. Çünkü Topbaşlar Daily Fresh�in en
büyük rakiplerinden biri olan Marine Gold firmasının Türkiye haklarını
satın alarak piyasaya çok daha iddialı bir şekilde girdi.

�Corn in cup� markasıyla piyasa çıkan Topbaş kardeşler, bu markanın
standını kurma ve bayilik verme hakkını ellerinde bulunduruyor. Bir
başka ifadeyle Topbaş�ın oğulları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve
Bayındırlık Bakanı Faruk Özak�ın oğulları ile rakip oldu; bir tarafta
�Daily Fresh� öbür tarafta ise �Corn in cup�.

İkisi de Malezya�dan

Daily Fresh ve Marine Gold firmalarına bakıldığında ikisi de Malezya
şirketi. Yani Malezya�daki rekabet şu anda Türkiye�ye taşınmış
durumda. Abdullah Gül ve Faruk Özak�ın oğullarının bayilik aldığı
Daily Fresh dünya üzerinde bin 200 noktada satılıyor. Endonezya,
Singapur, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Kuveyt, Umman, Bahreyn,
Katar, Yemen, Lübnan, Pakistan, Güney Afrika ve Hindistan faaliyet
gösterdiği ülkeler.

Topbaş�ın oğullarının Türkiye haklarını aldığı Marine Gold ise 1987
yılından bu yana Malezya�da taze mısır işini yapan bir firma. Yıllık 2
bin ton ortalama satış ile Malezya�nın lideri. Singapur, Hong Kong,
Tayvan, Japonya, Tayland, Dubai ise Marine Gold firmasının dünyaya
açıldığı kapılar.

1 YTL�den daha aza mal edip, 3 YTL�ye satıyor

Bardakta mısırın kâr marjının yüksek olduğunu anlatan Nio Dış Ticaret
A.Ş�nin ortağı İrfan Meral şu bilgileri verdi:

* Bardakta mısırın küçük boyu 3, orta boyu 4, büyük boyu ise 6 YTL�den
satılıyor. Kâr marjı ise yüzde 150�lere çıkabiliyor.

* Örneğin küçük bardağın bayiye 1 YTL�nin altına verildiği durumlar
olabiliyor. Bu da bayilere çok cazip geliyor.

* Malezya�da mısırdan yılda 4 defa hasat alınıyor. Hasatı yapılan
mısır el değmeden toplanıyor, paketleniyor ve donduruluyor.

* Daha sonra gemi yoluyla, 20 kiloluk paketler halinde -18 derecede
Türkiye�ye geliyor.

* Bu mısırlar bayilere gönderiliyor. Bayiye ise sacede haşlamak
düşüyor.

Simit Sarayı furyası mısırda yaşanıyor, ana bayiler �yer� arayışında

Corn in cup�ı Türkiye�ye getiren Nio Dış Ticaret A.Ş�nin ortağı İrfan
Meral, �bardakta mısır� sektörünün Türkiye�de hızla geliştiğini ve
Türkiye�nin bu tadı sevdiğini söyledi. Meral, İzmir�den Hatay�a,
Diyarbakır�dan Antalya�ya kadar birçok yerden günde 30 kadar bayilik
teklifleri aldıklarını, sadece büyük şehirlerde değil Anadolu�da da
bardakta mısır satışların hızla arttığını söyledi. �Benim tahminlerime
göre 2009 yılında bardakta mısır, 30 milyon YTL�lik bir pazar haline
gelecek� diyen Meral şöyle devam etti:

�Kısa süre önce simit sarayları furyası olmuştu. Şimdi bir benzeri
bardakta mısırda yaşanıyor. Alışveriş merkezlerinde standlar açılıyor.
Öyle ki şimdiye kadar bayiler alışveriş merkezleri ile anlaşıp ana
bayiye gelirdi, şimdi ana bayiler de alışveriş merkezlerinden yer
kapmaya çalışıyor.�

Bardakta mısır Türkiye�ye MÜSİAD sayesinde geldi

Pekİ Türkiye�ye taze mısırın kapısını nasıl açtı? Türkiye�ye ilk giren
firma Daily Fresh oldu. İkinci iddialı giriş Marina Gold tarafından
yapıldı. 20 Mart 2006 tarihinde MÜSİAD; Malezyalı işadamları heyetini
Swissotel�de konuk etti. 36 Malezya firmasının katıldığı etkinlikle
Marine Gold firması da yer aldı. Davetliler listesinin 15�inci
sırasında yer alan Marine Gold, 20 Mart 2006 tarihindeki toplantılar
sayesinde Kadir Topbaş�ın oğluyla tanıştı ve Türkiye�ye açılma fırsatı
buldu.
On 17 Ocak, 22:35, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> Cumhuriyet 17.01.2008
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 22, 2008, 1:36:25 AM1/22/08
to e-türkiyem
KEMAL UNAKITAN'A SUÇ DUYURUSU
Pazartesi, 21 Ocak 2008
CHP grup başkanvekilleri Hakkı Süha Okay, Kemal Anadol ve Kemal
Kılıçdaroğlu, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında suç duruyurunda
bulundu. CHP'li grup başkanvekilleri, Unakıtan'ın Kayıp Trilyon davası
için temyiz başvurusu yapmadığı için görevini kötüye kullandığını
belirtiyorlar.

CHP'li grup başkanvekilleri Hakkı Süha Okay, Kemal Anadol ve Kemal
Kılıçdaroğlu, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hakkında Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosuna suç duyurusunda
bulundu.

Kemal Unakıtan ve bürokratlarının Kayıp Trilyon davasında görevi
kötüye kullandıklarını savunan CHP'li grup başkanvekilleri, Bakanlığın
davayı temyiz etmesi gerektiğini belirttiler.

CHP'li vekiller, 1 milyon 300 bin YTL'yi aşan davalarda ancak Danıştay
mütalaasıyla temyizden vazgeçebileceğini hatırlattılar.

Refah Partisi'nin eski yöneticilerinin yargılandığı Kayıp Trilyon
davası, 19 Nisan 2007'de sonuçlanmış ve Necmettin Erbakan dışındaki
yöneticiler beraat etmişti.

Abdullah Gül ise dokunulmazlığı nedeniyle yargılanamamıştı. Maliye
Bakanlığı'nın bu davayı 12 Eylül 2007'ye kadar temyiz etme imkanı
vardı ancak Kemal Unakıtan ve bürokratları bu davayı temyiz etmedi.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 22, 2008, 2:38:24 AM1/22/08
to e-türkiyem
AKP'li Vekillerin torpil kavgası
YENİÇAĞ GAZETESİ
İzmİr Buca’daki bir toplantıda konuşan Taha Aksoy torpilden
yakınırken, İbrahim Hasgür , “İşi olan bana gelsin” dedi.

AKP’lİ Paksoy: Vekillerimiz torpil işlerine bakıyor

Bakan Çelik yargılanan memuru atadı
Devletin zarara uğratıldığı iddiasıyla yargılanan SSK İlaç ve
Eczacılık Daire Başkanı, Bakan Çelik tarafından komisyon başkanlığına
atandı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, SSK’nın fahiş fiyatla
ilaç alımı nedeniyle devletin milyonlarca YTL zarara uğratıldığı
iddiasıyla açılan davada yargılanan SSK İlaç ve Eczacılık Daire
Başkanı Hülya Özdemir’i komisyon başkanlığına atadı. Milliyet’in
haberine göre, CHP Milletvekili Çetin Soysal’ın, Özdemir’in
milyonlarca YTL’lik ilaç ödemelerine karar verecek komisyonun
üyeliğinin yanı sıra, Tıbbi ve Ekonomik Değerlendirme Komisyonu
Başkanlığı’na getirilmesine ilişkin soru önergesine cevap veren
Çelik, “Özdemir’in yargılama süreci de dahil olmak üzere 5 yıldır
SSK İlaç ve Eczacılık Daire Başkanlığı’nı yürütmekte olduğuna dikkat
çekti ve bu süreç içinde muhtelif sicil amirleri tarafından takdirname
de almıştır ” dedi. Özdemir’in “pekiyi” dereceli sicilleri olduğunu
belirten Bakan Çelik, Tıbbi ve Ekonomik Değerlendirme Komisyonu’nun
bir an önce kurulması ve konunun aciliyeti nedeniyle, yargılama
sürecinin bitmesi beklenmeden Özdemir’in komisyon başkanlığına
atandığını açıkladı.

Yargı süreci beklenmedi
Çelik, yargılama devam ederken Özdemir’in komisyon başkanlığına
atanması konusuyla ilgili olarak ise şunları söyledi: “Komisyonun bir
an önce kurulması ve dolayısıyla komisyon başkanlığı görevi
verilmesinde konunun aciliyeti nedeniyle yargılama süreci
beklenmemiştir. Başbakanlık müfettişlerinin hazırladığı rapor sonucu
Merkez Disiplin Kurulu Özdemir’e kınama cezası verdi. Yüksek Disiplin
Kurulu bu cezayı kaldırdı.” Özdemir. Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak,
görevi kötüye kullanmak ve ihaleye fesat karıştırmak iddiasıyla 10
yıla kadar hapis cezası istemiyle İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde
yargılanıyor. Roche firmasının ithal ettiği kimi ilaçların yüksek
fiyatla alınması nedeniyle açılan 16 sanıklı bu dava kamuoyunda “Roche
davası” olarak biliniyor.

Hasgür: İşiniz olduğunda bana gelin
Milletvekili Aksoy, tayin ve terfiyle ilgilenen vekilleri
eleştirirken, İbrahim Hasgür, partililere “Siz seçtiniz, elbette
işinizi takip edeceğiz” dedi.

AKP Buca İlçe Danışma Meclisi toplantısında AKP’li milletvekillerinin
seçmenine yaptığı tayin, terfi ve iş bulma tartışmaları damgasını
vurdu. Milliyet’in habeine göre, İzmir’de Altınsaray Düğün Salonu’nda
yapılan toplantıya AKP İzmir milletvekilleri Taha Aksoy, Tuğrul
Yemişçi ve İbrahim Hasgür katıldı. Taha Aksoy, toplantıda parti
tabanına milletvekillerinin işinin seçmene tayin, terfi ve torpil
yapmak olmadığı mesajını verdi.

Sekiz vekile söyleniyor
“Bazı milletvekili kardeşlerimiz, yürütmeye müdahale ediyor. Tayin,
terfi, torpil işlerine bakıyor. Bir vatandaş, ’Eğer bir milletvekiline
gidersem iş olur’diye düşünüyor. Hatta ’biri yapmazsa diğerleri
yapar’diye aynı iş üç, beş, sekiz milletvekiline söyleniyor.” diye
konuşan AKP İzmir milletvekili Taha Aksoy, şöyle devam etti:

Şerefli koltuklar
“Milletvekilinin böyle bir yetkisi, görevi, hakkı yok. Bu şerefli
koltuklar bu amaçla kullanılamaz. Bir milletvekiline ’genel müdüre
telefon açıp bu arkadaşın işini hallet’demek doğru olmaz. Bunu
herkesin bilmesi lazım.”

Taha Bey gibi düşünmüyorum
Milletvekili Taha Aksoy’dan sonra kürsüye çıkan İzmirli diğer vekil
İbrahim Hasgür ise burada partililere yaptığı konuşmada “Ben Taha Bey
gibi düşünmüyorum. Sizin genel müdürlerle ilgili bir işiniz olduğunda
bana gelin” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

Takip edeceğiz
“ Hangi genel müdür sizi zor durumda bırakacakmış. Eğer bir
milletvekili bunları yapamıyorsa o koltukta oturmasının bir anlamı
yok. Bizi siz seçtiniz, elbette sizin işlerinizi takip edeceğiz” dedi.

Sıraya girdiler
Toplantı salonunda bulunan AKP’li seçmenlerin daha sonra yerine oturan
AKP milletvekili İbrahim Hasgür’ün etrafını sardığı ve partililerin
çoğunun iş talebinde bulunduğu görüldü. Seçmenlerin bir kısmının da
tayin taleplerini dile getirdiği ve vekillerden bu yönde isteklerini
sıraladıkları dikkat çekti.

22/01/2008
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Jan 23, 2008, 2:06:39 PM1/23/08
to e-türkiyem
Açık kalan mikrofonda bürokrat değiştirme taktiği
23 Ocak 2008 hürriyet

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın 2007 yılı bütçe uygulamalarıyla
ilgili basın toplantısı öncesinde kahvaltı masasında bulunan açık
mikrofona Bakan ve Bürokratlar arasında ilginç diyaloglar yansıdı.

Selahattin GÜNDAY / DHA

Bakan Unakıtan ile Özelleştirme İdaresi Başkan Metin Kilci arasındaki
bir başka konuşmanın anlaşılan bölümlerinde ise Türkiye Denizcilik
İşletmeleri (TDİ) üst düzey bürokratlarının görevden alınmalarıyla
ilgili kestirme bir yol bulunduğu anlaşılıyor. Bürokratların halen
görevde olduğu saatlerde kahvaltı masasında mikrofona yansıyan
konuşmalardan yerlerine gelecek isimlerin bile belirlendiği
anlaşılıyor..

Daha önce YÖK Başkanı Yusuf Özcan`ın , TBMM Başkanı Köksal Toptan`ı
ziyareti sırasında mikrofonun açık olduğunu unutarak `ipimizi
çekerler` sözünün ardından bugünde Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve
bürokratlarının kendi aralarındaki konuşmaları açık olan mikrofondan
duyuldu.

Açık unutulan mikrofondan yansıyan konuşmalar şöyle:

"İSTERSE SÖYLEMESİN"
En ilginç konuşmalardan biri Bakan ve yanıbaşındaki Bürokratı arasında
üniversite reformuna dair olanıydı.

-Bürokrat : yeni YÖK başkanının havası değişmiş. Gayet güzel sözler
söylüyor?
-Bakan Unakıtan: İsterse söylemesin...
-Bürokrat: .... Bu ortamdan faydalanıp üniversite reformunu da
yaparsak hükümet olarak sayın bakanım çok ciddi başarı olur.
-Bürokrat: 300 milyona yakın üniversitelere iyileşme yapıyoruz yıllık.
Gülüp oynasınlar... Daha sesleri çıkmaz.... Tarifeyi de ufak bir
rötuşla geçiştiririz böylece...

BÜROKRATIN GÖREVDEN ALINMASI

Bakan Unakıtan:Metin(Özelleştirme İdaresi Başkanı) bi tane camialtı
tershanesi var.O bizde mi?
Metin Kilci : O bizde Sayın Bakanım da belediyeye devrettik diye
hatırlıyorum. Haliç`teki camialtını diyorsunuz demi?
Bakan Unakıtan: He he...Evet
Metin Kilci: Tam bi statüsünü öğreniyim bakanım
Bakan Unakıtan: Bi bak ona sen
Metin Kilci: Şu anda TDİ (Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş)
tarafından işletiliyor ama tapu mülkiyeti Hazine'ye ait. 2 yıldır da
İstanbul Büyükşehir Belediyesi kendilerine devredilmesi için talep
ediyor sürekli. TDİ tarafından küçük bakımlar için kullanılıyormuş
Bakan Unakıtan: Doğru düzgün iş yapılmıyor orada yani..
Metin Kilci: Dün Ulaştırma Bakanı ile görüştüm efendim. Bu TDİ`nin
kapsamından çıkarma kararını aldık ama işleme koyamadık.Dedi ki `siz
oradaki adamların hepsini alın`.Yerine yeni isimler
verecek...Burhan(Türkiye Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürü Burhan
Külünk) dahil, genel müdür yardımcıları....Ondan sonrada kararı işleme
koyacağız sizce de uygunsa...
Bakan Unakıtan: Başbakan`a sorup yapsın Binali.
Metin Kilci: İşi biz yapacağız yani.O isim gönderecek.
Bakan Unakıtan: Başbakan`dan müsade almadan yapmasın...Yoksa
Binali(Ulaştırma Bakanı) söyledi bana...
Metin Kilci: Burhan Bey`i ve altındaki bütün genel müdür
yardımcılarını...Hepsi için yeni isim verecek. Çünkü kendisine geçince
alması üçlü kararname gerektiriyor. Alması bayağı uzayacak.
Bakan Unakıtan: Tamam yapalım biz onu da, Başbakan`ın da haberi
olsun.
> “Milletvekilinin böyle bir yetkisi, görevi, hakkıyok. Bu şerefli
> koltuklar bu amaçla kullanılamaz. Bir milletvekiline ’genel müdüre
> telefon açıp bu arkadaşın işini hallet’demek doğru olmaz. Bunu
> herkesin bilmesi lazım.”
>
> Taha Bey gibi düşünmüyorum
> Milletvekili Taha Aksoy’dan sonra kürsüye çıkan İzmirli diğer vekil
> İbrahim Hasgür ise burada partililere yaptığı konuşmada “Ben Taha Bey
> gibi düşünmüyorum. Sizin genel müdürlerle ilgili bir işiniz olduğunda
> bana gelin” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
>
> Takip edeceğiz
> “ Hangi genel müdür sizi zor durumda bırakacakmış. Eğer bir
> milletvekili bunları yapamıyorsa o koltukta oturmasının bir anlamıyok. Bizi siz seçtiniz, elbette sizin işlerinizi takip edeceğiz” dedi.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Feb 6, 2008, 9:56:35 AM2/6/08
to e-türkiyem
Babadan oğula memurluk
yeniçağ 06.02.2008
Meclis Başkanlığı, emekliliği teşvik ve daha genç kadrolarla çalışmak
amacıyla, emekli olmayı kabul eden TBMM personelinin oğlu veya kızını
aynı gün işe alacak. 4 bin 600 personeli olan Meclis’in bin civarında
çalışanı emekliliği hak etmiş durumda.

TBMM’de saltanat usulü memurluk
Meclis’te emekliliği gelen birçok çalışanın yerine genç kadrolar
alınacak. Emekli olmayı kabul eden personelin çocuğu ise aynı gün
Meclis’te işe başlayacak.
TBMM 23. dönemde iç tüzük değişikliğinde ve Meclis’in fiziki yapısında
birçok değişikliğe gidecek. Meclis kampüsü içinde yeni halkla
ilişkiler binasının inşaat çalışmaları devam ederken yapılacak
değişiklikle yasama çalışmalarında ilk kez katip üyeler yerine
profesyonel spikerler görev yapacak. Sivil toplum örgütleri yasama
faaliyetlerine destek verecek. Meclis Başkanlığı’nın hayata geçireceği
yenilikler şöyle:

Ebeveynin yerine
TBMM, emekli olmayı kabul eden personelin çocuğu aynı gün Meclis’te
işe başlayacak. 4 bin 600 personeli olan Meclis’te bin civarında
çalışanı emekliliği haketmiş durumda. Meclis Başkanlığı, emekliliği
teşvik etmek ve daha genç kadrolarla çalışmak amacıyla, emekliliğe hak
kazanan personelin emekli olmaları durumunda oğlu veya kızının aynı
gün işe alacak. Baba veya annesinin yerine Meclis’te işe girenler 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4-c maddesine göre sözleşmeli
olarak görev yapacak. Milletvekillerinin daha rahat çalışmalarını
sağlayacak yeni 40 metrekarelik odalar yapılacak. TBMM Başkanlık
Divanı’nın 4 Mart 2004 tarihli kararı ile yapımına karar verilen
hizmet binaları Meclis’in Dikmen tarafında ve 82 bin 271 metrekarelik
bir alan üzerinde inşa edilecek.

cbayramoglu

unread,
Feb 6, 2008, 9:59:39 AM2/6/08
to e-türkiyem

yeniçağ
06.02.2008
K.ÖZGEN

Duble yollar turizme büyük zarar verir
1950'den sonra büyük bir propaganda ile karayolları için yatırıma
başlayan DP iktidarını ondan sonraki tüm partiler de aynı şekilde
izlediler. 1923'ten sonra Genç Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ve
yönetenlerin büyük önem verdiği, "tren yolları" kaderine terk edildi.
Hatta 1950'den sonra o kadar ipin ucunu kaçırdılar ki; tren
yollarını"komünist yolu" diye halka tanıttılar. Bu propagandayı
yapanların hemen hepsi de batılı ülkelerde okumuşlar ya da
bulunmuşlardı. Kendi ülkelerinde "tren yollu taşımacılığı aleyhine"
söylem geliştiren bu insanlar, Türk Milleti'nden gerçekleri hep
sakladılar.
Oysa ki "kapitalizmin babası olan" ABD'de dünyanın en büyük tren
istasyonları bulunuyordu. Bugün bile her gün yaklaşık iki bin adet
trenin kalktığı New York istasyonu düşünüldüğünde, ABD'nin dünyanın en
büyük "komünist ülkesi" olması gerekirdi.
Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde deniz ulaşımı toplam
ulaşımın ancak yüzde birini oluşturmakta. Yüzde doksan sekiz ulaşım
karayolları ile yapılmakta. Karayollarında hareket eden araçlara
baktığımızda hemen hepsinin de dış devletlerden ithal edilen araçlar
olduğunu görmekteyiz.
Dünyada başka bir ülke yoktur ki, ülke kaynaklarını böylesine yabancı
menşeli araçların tekerleri altına sersin. Genel olarak bakıldığında
trafik kazalarındaki ölüm oranı en yüksek olan ülkeyiz. Her yıl
yaklaşık on bin insanımız trafik kazalarında yaşamını yitiriyor. Bu
kazaların hepsinin sürücü hatalarından kaynaklandığını söylemek abesle
iştigal olur.
Özellikle 1985'ten sonra başlatılan "otoyol furyası" daha önce hiç yol
inşa etmemiş bir sürü inşaat firmasının yol inşaatı yapmasının önünü
açtı. Ne de olsa o dönemde iktidara yakın olmak, otoyol ihalelerini
almak için yeterli idi. Ülkemizin milyarlarca doları otoyollara
harcandı. Bu yollardan ne kadar girdi sağlandığı hiçbir zaman
hesaplanmadı.
Fakat, trafik kazası oranı dünyada en yüksek ülke olduğumuzu
düşündüğümüzde, aslında otoyolların ve duble yolların ülke ekonomisine
büyük kayıplar getirdiğini kolaylıkla söyleyebiliriz.
Turizm bölgelerindeki taşımacılık anlayışı da yukarıdakilerden farklı
olmadığı için, her yıl turizm bölgelerinde birçok ölümlü kazalar
meydana geliyor. Oysa ki, turizm bölgelerinin kısa sürede bozulmasını
önlemenin en başında, ulaşımın karayollarına alternatif bir hatla
sağlanması gelmektedir.
İlk akla gelen de bu noktada, hafif raylı sitemlerdir. Orman ve
denizin iç içe olduğu Güney sahillerimiz (eğer duble yolar bu hızla
yapılmaya devam ederse) birkaç yıla kadar milyonlarca orman ağacını
kaybedecek. Yolları genişletmek uğruna ormanlarımızı katletmenin
hiçbir mantığı yoktur. Çünkü, doğayı yok ederek turizm sektörüne
yatırım değil, zarar getirmiş oluyorsunuz.
Acilen havaalanlarına kısa mesafedeki turizm bölgelerine hafif raylı
sistem kurularak, hem ormanlarımızın yok olmaması hem de doğal
görüntünün korunması sağlanabilir. Zaten Muğla'da son yapılan duble
yollara baktığımızda, hiçbir estetiği olmayan, yapıldıktan birkaç
hafta sonra hendekler oluşan, daha önce hiç yol inşaatı yapmamış
firmalar tarafından yapıldığını anlamak hiç de zor değil.
Yolları bari ehline yaptırın da kaza riskini biraz olsun azaltın.
Yoksa turizm bölgelerindeki trafiği duble yollarla bu denli
yoğunlaştırdığınız zaman, bu bölgelere gelen turist sayısında büyük
bir artış olmayacaktır. Çünkü ormanı yok edilen, doğası bozulan bir
yere turist (yarış pistleri kalitesinde yollar da yapsanız)
gelmeyecektir.
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Feb 6, 2008, 10:22:58 AM2/6/08
to e-türkiyem
AKP-MHP:DURMAK YOK YOLSUZLUĞA DEVAM

Cumhuriyet 06.02.2008

DOSTLUK GRUPLARI

MHP, türban ödülünü aldı

*MHP, AKP'ye verdiği türban desteğinin ilk ödülünü iki dostluk grubu
başkanlığı ile aldı. AKP, Mısır ve Suriye'nin dostluk gruplarının
başkanlıklarını MHP'ye verdi.

FIRAT KOZOK

ANKARA - Üniversitelerde türban serbestisi getirecek anayasa
değişikliği konusunda AKP'ye tam destek veren MHP, ilk ödülünü aldı.
AKP, Mısır ve Suriye'nin dostluk gruplarının başkanlıklarını MHP'ye
verdi. Litvanya Dostluk Grubu'nun başına da MHP'li bir ismin
getirilmesi bekleniyor. Ana muhalefet partisi CHP'nin ise herhangi bir
dostluk grubu başkanlığı bulunmuyor.

AKP ile MHP arasında "türban ittifakıyla" başlayan süreç, ülkeler
arası dostluk gruplarına da yansıdı. Türban çalışmalarının MHP
kanadını yürüten Mersin Milletvekili Mehmet Şandır "TBMM Suriye
Dostluk Grubu Başkanı" olurken, bir diğer İslam ülkesi Mısır'ın
Dostluk Grubu'nun başına da MHP Konya Milletvekili Faruk Bal seçildi.
AKP'nin, Litvanya Dostluk Grubu'nun başına da MHP Sakarya Milletvekili
Münir Kutluata 'nın seçilmesine sıcak baktığı öğrenildi.

Türkiye, dünya genelinde toplam 98 ülkeyle dostluk grubu kuruyor. Grup
başkanları sorumlu olduğu ülke ile Türkiye arasındaki ilişkileri
parlamento düzeyinde geliştirmekle sorumlu oluyorlar. Başkanlar, bu
nedenle sık sık söz konusu ülkeye ziyaretler düzenliyorlar. Bugüne
kadar ABD, Brezilya, Macaristan, Kazakistan, İtalya, Fransa, Mısır,
Makedonya, Estonya, Sudan, Suriye, Belçika, Bahreyn, Rusya, İspanya,
Kırgızistan, Letonya ve Bulgaristan için dostluk grupları belirlendi.
MHP'nin iki ülke dostluk gruplarının başkanlıklarını almasına karşın,
ana muhalefet partisi CHP'nin henüz bir başkanlığı yok.

'MHP iktidar ortağı gibi'

Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı
Mustafa Özyürek , MHP'nin AKP'ye bugüne kadarki en büyük desteğini
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde verdiğini anımsattı. Partinin bu süreçte
"Cumhurbaşkanı kim olursa olsun, biz oturumlara katılırız" diyerek
AKP'nin seçim için 367 barajını aşmasına yardımcı olduğunu belirten
Özyürek, şöyle devam etti.

"Onun dışında, MHP'nin gerek komisyonlarda gerek genel kurulda,
Vakıflar Yasası dışında önemli bir muhalefet yapmadığını gözlüyorduk.
Son olarak da türbanla ilgili çok büyük bir desteği AKP'ye vermiş
oldu. AKP bu nedenle MHP'yi kritik anlarda bir destekçisi, ortağı gibi
görüyor. Komisyonlarda, diğer noktalarda MHP'ye olabildiğince yardımcı
oluyor."
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Feb 8, 2008, 11:24:35 AM2/8/08
to e-türkiyem
AKP'li üyeden AKP'li Başkan vekiline dayak
8 Şubat 2008
Murat SANDIKÇI/SAMSUN, (DHA)
AKP'li üyeden AKP'li Başkan vekiline dayak
Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Vekili ve yerel Denge gazetesinin
sahibi Adnan Bahadır, bugün AKP Grup Toplantısı'na giderken aynı
partiden Canik Belediye Meclisi üyeleri manifaturacı İbrahim Akdoğan
ve keresteci Zafer Özata tarafından sokak ortasında tekme- tokat
dövüldü. Tabancasını çeken Bahadır'ı, Gazi Belediye Başkanı AKP'li
Süleyman Kaldırım son anda engellendi.

Samsun Büyükşehir ile diğer belediyelerdeki meclis üyelerinin
katılacağı AKP Grup Toplantısı için saat 11.00 sıralarında Gazi
Belediyesi'ne gelen Samsun Büyşükşehir Belediye Meclisi üyesi ve
Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Adnan Bahadır'ın yolunu, Canik
Belediye Meclisi üyeleri AKP'li İbrahim Akdoğan ve Zafer Özata kesti.
Akdoğan ve Özata, görgü tanıklarının ifadesine göre, 'Rüşvetci,
hırsız' diye bağırarak Adnan Bahadır'a tekme- tokat vurmaya başladı.

Neye uğradığını şaşıran ve aldığı darbelerle yere düşen 44 yaşındaki
Adnan Bahadır'a vurmaya devam eden saldırganlara, çevredeki AKP'liler
müdahale etti.

SİLAHINI ÇEKTİ

Bu sırada yediği yumruk ve tekmelerden fırsat bulan Adnan Bahadır,
belindeki silahı çıkardı. Olay yerinde bulunan Gazi Belediye Başkanı
AKP'li Süleyman Kaldırım ve diğer meclis üyeleri araya girerek
Bahadır'ın ateş etmesini önledi ve onu hemen bir araca bindirerek
uzaklaştırdı.

Saldırganlar ortadan koybolurken AKP Grup Toplantısı öncesi meydana
gelen saldırı herkesi şoke etti. Büyükşehir Belediye Başkan Vekili
Adnan Bahadır'ın, Canik Belediye Meclisi üyeleri İbrahim Akdoğan ve
Zafer Özata aleyhine gazetesinde yayın yaptığı ve olayın bundan
kaynaklandığı öne sürüldü.
Samsun'un göbeğinde cadde ortasında phartili arkadaşlarından tekme-
tokat dayak yiyen Adnan Bahadır şikayetçi olmayınca, olay polise
intikal ettirilmedi.

'A TAKIMI' OPERASYONUNDA TUTUKLANMIŞTI

Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Adnan Bahadır, geçen nisan
ayında 'A Takımı' operasyonunda tutuklanmıştı. Yolsuzluk iddialarıyla
ilgili jandarmanın yaptığı operasyonda yakalanan 43 kişi arasında
bulunan Adnan Bahadır, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Kenan
Şara, Genel Sekreter Yardımcısı Sefer Arlı, işadamı Hasan Uçak'la
birlikte tutuklanmıştı. Yaklaşık 3 ay cezaevinde kalan Bahadır,
tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmişti.

Yolsuzluk operasyonu kapsamında Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya
Yılmaz'ın da arasında bulunduğu toplam 43 kişi, ihaleye fesat
karıştırmak, rüşvet vermek, zincirleme şekilde cebri irtikap, icbar
suretiyle irtikap, zimmet, rüşvete aracılık, suçtan kaynaklanan mal
değerlerini aklama ve bu suçlara iştirak suçlarından 6 yılla 49 yıl
arasında değişen hapis istemiyle yargılanıyor.

Başkan Vekili Bahadır cezaevinden çıktıktan sonra Samsun'da günlük
yayınlanan bir yerel gazete (Denge) çıkardı.

On 6 Şubat, 17:22, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> AKP-MHP:DURMAKYOKYOLSUZLUĞA DEVAM
> > hiçbir mantığı yoktur. Çünkü, doğayıyokederek turizm sektörüne
> > yatırım değil, zarar getirmiş oluyorsunuz.
> > Acilen havaalanlarına kısa mesafedeki turizm bölgelerine hafif raylı
> > sistem kurularak, hem ormanlarımızınyokolmaması hem de doğal
> > görüntünün korunması sağlanabilir. Zaten Muğla'da son yapılan duble
> > yollara baktığımızda, hiçbir estetiği olmayan, yapıldıktan birkaç
> > hafta sonra hendekler oluşan, daha önce hiç yol inşaatı yapmamış
> > firmalar tarafından yapıldığını anlamak hiç de zor değil.
> > Yolları bari ehline yaptırın da kaza riskini biraz olsun azaltın.
> > Yoksa turizm bölgelerindeki trafiği duble yollarla bu denli
> > yoğunlaştırdığınız zaman, bu bölgelere gelen turist sayısında büyük
> > bir artış olmayacaktır. Çünkü ormanıyokedilen, doğası bozulan bir
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Feb 10, 2008, 3:52:13 AM2/10/08
to e-türkiyem
Rüşvet değil bahşişmiş
10.02.2008
yeniçağ
Tapu sicil müdürlüklerindeki rüşvet iddialarıyla ilgili çoğu zaman
haksız suçlamalara maruz kaldıklarını savunan Genel Müdür Atlı,
"Vatandaşın verdiği 15-20 milyon bahşiş, rüşvet olarak yansıtılıyor"
dedi.

TAPU KADASTRO Genel MÜDÜRÜ'NDEN İLGİNÇ SAVUNMA:
Bahşiş rüşvet sayılıyor
Zeki Atlı, "Rüşvet sıralamasında ilk 15 kurumun içerisinde yokuz.
Vatandaşın verdiği 15-20 milyon, rüşvet olarak yansıtılıyor"
dedi.Atlı, memurunun yanlış yapması mümkün olmadığını söyledi.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Mehmet Zeki Atlı, tapu sicil
müdürlüklerindeki rüşvet iddialarıyla ilgili çoğu zaman haksız
suçlamalara maruz kaldıklarını söyledi. Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü 2007 Yılı Değerlendirmesi ile 2008 Yılı Hedefleri Toplantısı
için geldiği Antalya'da, gazetecilerin sorularını cevaplayan Atlı,
"Memurumun yanlış yapması mümkün değil. Bizde insanlar evlenirken ya
da ev alırken, böylesi mutlu anlarında bahşiş verir" ifadesini
kullanan Atlı, "Ev aldığı zaman onun mutluluğu içinde oradaki memura
üç beş kuruş bahşiş bırakıyor. Bizde en büyük sıkıntı bu" diye
konuştu.
İstanbul Mali Müşavirler Odası'nın geçen yıl yaptırdığı bir çalışmaya
göre, istatistiklerde rüşvet sıralamasında Tapu Sicil ve Kadastro
kurumlarının bulunmadığını ifade eden Atlı, şöyle devam etti:
Çok aşağıdayız
"Bu son olaylardan dolayı kurumumuzun üzerine çok fazla gelindi ve
insanlarımızın morali bozuldu. Hak etmediğimiz şekildi yıpratıldık.
Rüşvet seviyesi bizde düşük. Çeşitli kurumlardan çok çok aşağıdayız.
Rüşvet sıralamasında ilk 15 kurumun içerisinde yokuz. Halk
hareketliliğinin yoğunluğu nedeniyle göz önündeyiz. Vatandaşın verdiği
15-20 milyon, rüşvet olarak yansıtılıyor. Bundan ciddi anlamda
rahatsızız. Çok fazla deşifre edildi. Bizim memurumuzun rüşvetle
aslında problemi yok ama her toplumda olduğu gibi kötü, art niyetli
insanlar da çıkıyor." Kurum olarak istismara ve hukuksal olmayan
taleplere kesinlikle müsaade etmediklerini belirten Atlı, daha önceki
dönemlerde tapu sicil ve kadastro müdürlüklerinin telefon faturaları
ya da kırtasiye malzemelerinin ödenmesi yönünde taleplerinin
bulunduğunu, bu taleplerin de tamamının önlendiğini ifade etti.

Niyeti kırmak...
Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Mehmet Zeki Atlı, "Memurun, vatandaşla
ilişkisini koparalım istiyoruz. Bu tür suistimale açık olan
memurumuzun, bu niyetini kırıp, daha açık, daha şeffaf şekilde
insanlara daha iyi hizmet etmek için her türlü önlemi aldık" diye
konuştu. Kurumun 17 bin personelle görev yaptığını, personel
sayısındaki en büyük sorunun ise nitelikli eleman azlığı olduğunu dile
getiren Atlı, kurum kadrolarının son dönemde yüzde 30'unun
yenilendiğini ve genç personelin göreve getirildiğini söyledi.

09/02/2008
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Feb 12, 2008, 11:33:27 AM2/12/08
to e-türkiyem
Danıştay kararıyla Güney'e soruşturma
12.02.2008
Ali Güney Danıştay kararıyla soruşturulacak
Mahkeme, TRT Genel Müdür Vekili Ali Güney hakkında soruşturma izni
vermeyen Başbakan
Erdoğan'ın kararını kaldırdı

TRT Genel Müdür Vekili Ali Güney , mevzuatta yer almadığı halde ve
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun; 'mali tabloların düzenlenmesi
yetkisinin Muhasebe ve Mali İşler Dairesi Başkanlığında
olduğu'uyarısına rağmen, görevli ve yetkili birim tarafından
hazırlanmış mali tabloların yönetim kuruluna sunulmadan önce yeminli
mali müşavirlik denetiminden geçirilmesi konusundaki talimatıyla
firmaya 18 bin 662 YTL'lik ödeme yapılmasını sağladığı ve yetki dışı
işlemle kurum zararına neden olduğu gerekçesiyle soruşturulacak.

Savcılığa gönderildi
Danıştay Birinci Dairesi, Başbakan Erdoğan'ın 31 Temmuz 'daki
"soruşturma izni verilmemesi" kararına rağmen, TRT Genel Müdür Vekili
Ali Güney hakkında, kurumu zarara uğrattığı gerekçesiyle soruşturma
açılmasına karar verdi. Kararda, Güney'in yetki dışı işlemle kurum
zararına neden olduğu ve bu nedenle de Başbakan'ın "soruşturma izni
verilmemesi" ne ilişkin kararının kaldırılmasının öngörüldüğü
bildirildi. Güney'in dosyası Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na
gönderildi.


Kurumu 18 bin 662 YTL zarara uğrattı iddiası
Daha önce de, "Devlet Hava Meydanları İşletmeleri'nden 'Nur Cemaati'
tarafından TRT'ye Genel Müdür İdari Yardımcısı olarak naklen atandığı"
iddia edilen ve yaptığı açıklama ile bu iddiaları yalanlayan Ali Güney
hakkında, TRT hesaplarını, yetkisini aşarak TÜRMOB üyesi bir yeminli
mali müşavirlik firmasına incelettiği ve bu nedenle kurumu zarara
uğrattığı suçlamaları bulunuyor. Danıştay kararında, Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu raporunda, TRT'nin bilanço ve gelir tablosunu
muhasebe usul ve esaslarına uygun olarak düzenleme görevinin, bu
alanda uzmanlık birimi olan Kurumun Muhasebe ve Mali İşler Dairesi
Başkanlığı'na verildiğinin hatırlatıldığı ve TRT'nin 2006 yılı
bilançosunun yeminli mali müşavirlik firmasına incelettirilmek
istenmesinin uygun olmadığının bildirildiğine işaret edildi.


Oy çokluğuyla alındı
Kararda, TRT'nin Muhasebe ve Mali İşler Dairesi Başkanlığınca
hazırlanan finansal tabloların, kurumun finansal durumunu doğru ve
dürüst biçimde yansıttığı ancak buna rağmen bilançoların yeminli mali
müşavirlik firmasına incelettirildiği ve hizmet karşılığı olarak da
KDV hariç 18 bin 662 YTL ödendiği kaydedildi.
Danıştay kararında şöyle denildi:
"Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür Vekili olarak görev yapan Ali
Güney'in mevzuatta yer almadığı halde Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulu'nun; mali tabloların düzenlenmesi yetkisinin Muhasebe ve Mali
İşler Dairesi Başkanlığında olduğu uyarısına rağmen, görevli ve
yetkili birim tarafından hazırlanmış mali tabloların Yönetim Kurulu'na
sunulmadan önce yeminli mali müşavirlik denetiminden geçirilmesi
konusundaki talimatıyla firmaya ödeme yapılmasını sağlayarak yetki
dışı işlemle kurum zararına neden olduğu, bu itibarla isnat edilen
eylemin, hakkında soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelikte
bulunduğu anlaşıldığından, itirazın kabulüyle, Başbakan'ın 31 Temmuz
2007 günlü, soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararının
kaldırılmasına, dosyanın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderilmesine oy çokluğuyla karar verildi."

12/02/2008
> aslında problemiyokama her toplumda olduğu gibi kötü, art niyetli
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Feb 13, 2008, 2:07:53 PM2/13/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 13.02.2008

Rüşvet suçlaması

Remzi Gür'e 9 yıla kadar hapis istemi

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın çocuklarının
eğitim masraflarını üstlenen işadamı Remzi Gür hakkında 1 yıldan 9
yıla kadar hapis cezası istendi. Gür, Cumhurbaşkanı seçim sürecinde
eski CHP Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım 'a rüşvet vermeye
teşebbüs etmekle suçlanıyor.

İşadamı Gür'ün "rüşvet vermeye teşebbüs ettiği'' iddiasıyla Ankara 10.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davaya dün devam edildi. Mehmet
Yıldırım'ın davaya katılma istemi kabul edilirken Gür'ün avukatı Nazmi
Tekin , atılı suçun unsurlarının oluşmadığını ileri sürerek müvekkili
Gür'ün beraatına karar verilmesini istedi.

Savcı Mustafa Sağıroğlu, esas hakkındaki mütalaasında, tanık ifadeleri
ve mevcut delil durumuna göre, "rüşvet vermeye teşebbüs etmek''
suçunun unsurlarının oluştuğunu belirterek Gür'ün, Türk Ceza
Yasası'nın ilgili maddeleri uyarınca 1 yıldan 9 yıla kadar hapisle
cezalandırılmasını talep etti. Gür'ün avukatı Tekin, esas hakkındaki
savunmalarını hazırlamak için süre istedi. Mahkeme Başkanı Oktay
Saday , Gür ve avukatı Tekin'e, esas hakkındaki savunmalarını
hazırlamaları için süre vererek duruşmayı erteledi.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Feb 16, 2008, 8:52:15 AM2/16/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 16.02.2008

MÜDÜR KENDİNE ARABA ALMIŞ

Milli Eğitim'de usulsüzlük

NİHAN İNAL

Kartal İlçe Milli Eğitim Müdürü Eyüp Atasoy' un, bir bankanın,
öğretmenlerin maaşlarına karşılık ilçe milli eğitim müdürlüğüne
promosyon olarak ödediği paranın 40 bin YTL'sini Kartal'daki " Eğitime
Destek Derneği" adıyla kurulan bir derneğe aktardığı ve daha sonra da
kendisine makam aracı olarak Megan marka bir otomobil aldırdığı, ancak
otomobilin ilçe milli eğitim müdürlüğüne kaydının yaptırılmadığı öne
sürüldü.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) kararına göre öğretmen maaşlarının
yatırıldığı bankalardan alınan promosyon paralarının yüzde 70'i
öğretmenlere, yüzde 20'si okul idaresine ve yüzde 10'u da ilçe milli
eğitim müdürlüklerine aktarılıyor.

Kararda ilçe milli eğitim müdürlüklerine verilen promosyonun ihtiyaç
sahibi okullara dağıtılması öngörülüyor.

Savcılığa şikâyet edildi

Kartal İlçe Milli Eğitim Müdürü Atasoy'un ilçedeki öğretmenlerin
maaşlarının yatırıldığı bankanın kendilerine promosyon olarak verdiği
yüzde 10'luk kısmını Eğitime Destek Derneği'ne aktardığını ve
Atasoy'un bu paranın bir kısmı ile kendisine "makam aracı" aldırdığını
ifade eden Eğitim Sen 5 No'lu Şubesi, Kartal Cumhuriyet
Başsavcılığı'na şikâyette bulundu. Savcılık, durumu ilçe
kaymakamlığına bildirdi.

Soruşturma açıldı

Kaymakamlık ise Atasoy hakkında 4483 Sayılı Kanun'un 6. maddesi
gereğince soruşturma açılmamasına karar verdi.

Eğitim-Sen 5 No'lu Şube Başkanı Nizamettin Aktepe , devletin malı olan
otomobilin devletin parasıyla alındığını ve aracın derneğin üstüne
kaydedilmesinin usulsüzlük olduğunu belirterek, "Makam aracının ilçe
milli eğitim müdürlüğüne kayıtlı olması gerekir. Milli eğitim müdürü
görevden ayrıldığı zaman ya da dernek kapatıldığında bu otomobil kime
kalacak? Atasoy hakkında yasal işlem yapılmalıdır" dedi.

Kartal İlçe Milli Eğitim Müdürü Atasoy, iddialara, "Soruşturma
sonucunda uyarı aldım. Makam aracım, resmi plaka alamadığım için
derneğin üzerine kayıtlı olarak kaldı" şeklinde yanıt verdi.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Feb 17, 2008, 1:01:08 PM2/17/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 17.02.2008

TEPKİ ÇEKTİ

'Bakan'dan ablaya yeşil kart

İLHAN TAŞCI

ANKARA - Türkiye'de 436 YTL'lik asgari ücreti yüksek bulan ekonomiden
sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek 'in ablası Halime Şimşek 'in
yoksullara verilen yeşil kart aldığı ortaya çıktı. Bakanın ablasına
Gercüş Kaymakamlığı'nca 15 Nisan 2005 tarihinde yeşil kart verildi.
Yeşil kart alabilmek için hiçbir sosyal güvencenin olmaması ve asgari
ücretin net tutarının üçte birinden (145 YTL) az gelire sahip olunması
gerekiyor.

Devlet Bakanı Mehmet Şimşek Türkiye'de ücretlerin çok iyi olduğu ve
ülkenin OECD ülkeleriyle yarışabilecek noktada olduğunu savunurken,
bunun gerçeği yansıtmadığı, ailesinin yaşadığı "yoksullukla" ortaya
çıktı.

Cumhuriyet 'in ulaştığı belgelere göre Bakan Şimşek'in ablası Halime
Şimşek de yoksullara verilen yeşil kartın sahibi oldu.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Feb 19, 2008, 1:13:29 PM2/19/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 19.02.2008

AKP'liyle tartıştı, sürüldü

Kırklareli İnece İlköğretim Okulu'nun vekil müdürlüğünü yapan Hayri
Girgin, yetkisi olmamasına karşın 'teftişe' gelen AKP temsilcisiyle
tartışınca Lüleburgaz'a gönderildi

ZEYNEP ŞAHİN

ANKARA - Eğitim-İş Kırklareli İl Temsilcisi Hayri Girgin, görevli
olduğu Kırklareli merkez ilçeye bağlı İnece beldesinden, Lüleburgaz
ilçesine "sürüldü". Girgin'in görev yerinin değiştirilmesinde ise
AKP'nin İnece Temsilcisi Baki Bingül 'ün etkili olduğu savunuldu.
Girgin'in, İnece İlköğretim Okulu'nun vekil müdürlüğünü yaptığı
dönemde, okulun çeşitli fiziki yetersizlikleri, eldeki olanaklarla
giderilmeye çalışıldı. Herhangi bir yetkisi olmamasına karşın, okula
gelerek "adeta teftiş yapan" , Bingül ise, "tuvaletlerin kötü durumda
olmasına" kızarak, Girgin'e çıkıştı. Tartışma büyürken, Bingül'ün okul
yönetimini "tehdit eder" nitelikte konuştuğu belirtildi. Bingül'ün,
konuyu AKP'nin ilçe ve il örgütü aracılığıyla Kırklareli İl Milli
Eğitim Müdürlüğü'ne taşıdığı belirtildi. Soruşturmaya gösterilen
gerekçeler arasına, Girgin'in Gülgün ile tartışmasına neden olan
"tuvaletlerin bakımsızlığı" konusu da eklenirken, "öğretmenler
arasında ayrımcılık yapmak, sınıf dağılımı konusunda adil davranmamak,
1. sınıfların olduğu yere fazla uğramayarak yönetim boşluğu
oluşturmak, yazıcı, fotokopi makinesi gibi eksikleri gidermek için
gayret göstermemek" gibi "somut olmayan" suçlamalarda bulunulması ise
dikkat çekti.

Girgin ise savunmasında, okulun aksayan işlerinin personel ve ödenek
yetersizliğine dayandığını belirtti ancak "sürgün" den kurtulamadı.
Soruşturma sonucunda, Girgin'in Lüleburgaz'daki Şaban Öğünç İlköğretim
Okulu'na atanmasına karar verildi. Eşi de öğretmen olan ve atamayla
ailesinden ayrılmak durumunda da kalacak olan Girgin ise sendikası
aracılığıyla hakkını arayacak ve atamanın iptali için mahkemeye
başvuruda bulunacak.





cbayramoglu yazdı:
> Cumhuriyet 17.02.2008
>
> TEPK� �EKT�
>
> 'Bakan'dan ablaya ye�il kart
>
> �LHAN TA�CI
>
> ANKARA - T�rkiye'de 436 YTL'lik asgari �creti y�ksek bulan ekonomiden
> sorumlu Devlet Bakan� Mehmet �im�ek 'in ablas� Halime �im�ek 'in
> yoksullara verilen ye�il kart ald��� ortaya ��kt�. Bakan�n ablas�na
> Gerc�� Kaymakaml���'nca 15 Nisan 2005 tarihinde ye�il kart verildi.
> Ye�il kart alabilmek i�in hi�bir sosyal g�vencenin olmamas� ve asgari
> �cretin net tutar�n�n ��te birinden (145 YTL) az gelire sahip olunmas�
> gerekiyor.
>
> Devlet Bakan� Mehmet �im�ek T�rkiye'de �cretlerin �ok iyi oldu�u ve
> �lkenin OECD �lkeleriyle yar��abilecek noktada oldu�unu savunurken,
> bunun ger�e�i yans�tmad���, ailesinin ya�ad��� "yoksullukla" ortaya
> ��kt�.
>
> Cumhuriyet 'in ula�t��� belgelere g�re Bakan �im�ek'in ablas� Halime
> �im�ek de yoksullara verilen ye�il kart�n sahibi oldu.
>
>
>
>
>
> On 16 �ubat, 15:52, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> > Cumhuriyet 16.02.2008
> >
> > M�D�R KEND�NE ARABA ALMI�
> >
> > Milli E�itim'de usuls�zl�k
> >
> > N�HAN �NAL
> >
> > Kartal �l�e Milli E�itim M�d�r� Ey�p Atasoy' un, bir bankan�n,
> > ��retmenlerin maa�lar�na kar��l�k il�e milli e�itim m�d�rl���ne
> > promosyon olarak �dedi�i paran�n 40 bin YTL'sini Kartal'daki " E�itime
> > Destek Derne�i" ad�yla kurulan bir derne�e aktard��� ve daha sonra da
> > kendisine makam arac� olarak Megan marka bir otomobil ald�rd���, ancak
> > otomobilin il�e milli e�itim m�d�rl���ne kayd�n�n yapt�r�lmad��� �ne
> > s�r�ld�.
> >
> > Milli E�itim Bakanl��� (MEB) karar�na g�re ��retmen maa�lar�n�n
> > yat�r�ld��� bankalardan al�nan promosyon paralar�n�n y�zde 70'i
> > ��retmenlere, y�zde 20'si okul idaresine ve y�zde 10'u da il�e milli
> > e�itim m�d�rl�klerine aktar�l�yor.
> >
> > Kararda il�e milli e�itim m�d�rl�klerine verilen promosyonun ihtiya�
> > sahibi okullara da��t�lmas� �ng�r�l�yor.
> >
> > Savc�l��a �ik�yet edildi
> >
> > Kartal �l�e Milli E�itim M�d�r� Atasoy'un il�edeki ��retmenlerin
> > maa�lar�n�n yat�r�ld��� bankan�n kendilerine promosyon olarak verdi�i
> > y�zde 10'luk k�sm�n� E�itime Destek Derne�i'ne aktard���n� ve
> > Atasoy'un bu paran�n bir k�sm� ile kendisine "makam arac�" ald�rd���n�
> > ifade eden E�itim Sen 5 No'lu �ubesi, Kartal Cumhuriyet
> > Ba�savc�l���'na �ik�yette bulundu. Savc�l�k, durumu il�e
> > kaymakaml���na bildirdi.
> >
> > Soru�turma a��ld�
> >
> > Kaymakaml�k ise Atasoy hakk�nda 4483 Say�l� Kanun'un 6. maddesi
> > gere�ince soru�turma a��lmamas�na karar verdi.
> >
> > E�itim-Sen 5 No'lu �ube Ba�kan� Nizamettin Aktepe , devletin mal� olan
> > otomobilin devletin paras�yla al�nd���n� ve arac�n derne�in �st�ne
> > kaydedilmesinin usuls�zl�k oldu�unu belirterek, "Makam arac�n�n il�e
> > milli e�itim m�d�rl���ne kay�tl� olmas� gerekir. Milli e�itim m�d�r�
> > g�revden ayr�ld��� zaman ya da dernek kapat�ld���nda bu otomobil kime
> > kalacak? Atasoy hakk�nda yasal i�lem yap�lmal�d�r" dedi.
> >
> > Kartal �l�e Milli E�itim M�d�r� Atasoy, iddialara, "Soru�turma
> > sonucunda uyar� ald�m. Makam arac�m, resmi plaka alamad���m i�in
> > derne�in �zerine kay�tl� olarak kald�" �eklinde yan�t verdi.
> >
> > On 13 �ubat, 21:07, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> >
> > > Cumhuriyet 13.02.2008
> >
> > > R��vet su�lamas�
> >
> > > Remzi G�r'e 9 y�la kadar hapis istemi
> >
> > > ANKARA (Cumhuriyet B�rosu) - Ba�bakan Tayyip Erdo�an '�n �ocuklar�n�n
> > > e�itim masraflar�n� �stlenen i�adam� Remzi G�r hakk�nda 1 y�ldan 9
> > > y�la kadar hapis cezas� istendi. G�r, Cumhurba�kan� se�im s�recinde
> > > eski CHP Kastamonu Milletvekili Mehmet Y�ld�r�m 'a r��vet vermeye
> > > te�ebb�s etmekle su�lan�yor.
> >
> > > ��adam� G�r'�n "r��vet vermeye te�ebb�s etti�i'' iddias�yla Ankara 10.
> > > A��r Ceza Mahkemesi'nde yarg�land��� davaya d�n devam edildi. Mehmet
> > > Y�ld�r�m'�n davaya kat�lma istemi kabul edilirken G�r'�n avukat� Nazmi
> > > Tekin , at�l� su�un unsurlar�n�n olu�mad���n� ileri s�rerek m�vekkili
> > > G�r'�n beraat�na karar verilmesini istedi.
> >
> > > Savc� Mustafa Sa��ro�lu, esas hakk�ndaki m�talaas�nda, tan�k ifadeleri
> > > ve mevcut delil durumuna g�re, "r��vet vermeye te�ebb�s etmek''
> > > su�unun unsurlar�n�n olu�tu�unu belirterek G�r'�n, T�rk Ceza
> > > Yasas�'n�n ilgili maddeleri uyar�nca 1 y�ldan 9 y�la kadar hapisle
> > > cezaland�r�lmas�n� talep etti. G�r'�n avukat� Tekin, esas hakk�ndaki
> > > savunmalar�n� haz�rlamak i�in s�re istedi. Mahkeme Ba�kan� Oktay
> > > Saday , G�r ve avukat� Tekin'e, esas hakk�ndaki savunmalar�n�
> > > haz�rlamalar� i�in s�re vererek duru�may� erteledi.
> >
> > > On 12 �ubat, 18:33, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> >
> > > > Dan��tay karar�yla G�ney'e soru�turma
> > > > 12.02.2008
> > > > Ali G�ney Dan��tay karar�yla soru�turulacak
> > > > Mahkeme, TRT Genel M�d�r Vekili Ali G�ney hakk�nda soru�turma izni
> > > > vermeyen Ba�bakan
> > > > Erdo�an'�n karar�n� kald�rd�
> >
> > > > TRT Genel M�d�r Vekili Ali G�ney , mevzuatta yer almad��� halde ve
> > > > Ba�bakanl�k Y�ksek Denetleme Kurulu'nun; 'mali tablolar�n d�zenlenmesi
> > > > yetkisinin Muhasebe ve Mali ��ler Dairesi Ba�kanl���nda
> > > > oldu�u'uyar�s�na ra�men, g�revli ve yetkili birim taraf�ndan
> > > > haz�rlanm�� mali tablolar�n y�netim kuruluna sunulmadan �nce yeminli
> > > > mali m��avirlik denetiminden ge�irilmesi konusundaki talimat�yla
> > > > firmaya 18 bin 662 YTL'lik �deme yap�lmas�n� sa�lad��� ve yetki d���
> > > > i�lemle kurum zarar�na neden oldu�u gerek�esiyle soru�turulacak.
> >
> > > > Savc�l��a g�nderildi
> > > > Dan��tay Birinci Dairesi, Ba�bakan Erdo�an'�n 31 Temmuz 'daki
> > > > "soru�turma izni verilmemesi" karar�na ra�men, TRT Genel M�d�r Vekili
> > > > Ali G�ney hakk�nda, kurumu zarara u�ratt��� gerek�esiyle soru�turma
> > > > a��lmas�na karar verdi. Kararda, G�ney'in yetki d��� i�lemle kurum
> > > > zarar�na neden oldu�u ve bu nedenle de Ba�bakan'�n "soru�turma izni
> > > > verilmemesi" ne ili�kin karar�n�n kald�r�lmas�n�n �ng�r�ld���
> > > > bildirildi. G�ney'in dosyas� Ankara Cumhuriyet Ba�savc�l���'na
> > > > g�nderildi.
> >
> > > > Kurumu 18 bin 662 YTL zarara u�ratt� iddias�
> > > > Daha �nce de, "Devlet Hava Meydanlar� ��letmeleri'nden 'Nur Cemaati'
> > > > taraf�ndan TRT'ye Genel M�d�r �dari Yard�mc�s� olarak naklen atand���"
> > > > iddia edilen ve yapt��� a��klama ile bu iddialar� yalanlayan Ali G�ney
> > > > hakk�nda, TRT hesaplar�n�, yetkisini a�arak T�RMOB �yesi bir yeminli
> > > > mali m��avirlik firmas�na inceletti�i ve bu nedenle kurumu zarara
> > > > u�ratt��� su�lamalar� bulunuyor. Dan��tay karar�nda, Ba�bakanl�k
> > > > Y�ksek Denetleme Kurulu raporunda, TRT'nin bilan�o ve gelir tablosunu
> > > > muhasebe usul ve esaslar�na uygun olarak d�zenleme g�revinin, bu
> > > > alanda uzmanl�k birimi olan Kurumun Muhasebe ve Mali ��ler Dairesi
> > > > Ba�kanl���'na verildi�inin hat�rlat�ld��� ve TRT'nin 2006 y�l�
> > > > bilan�osunun yeminli mali m��avirlik firmas�na incelettirilmek
> > > > istenmesinin uygun olmad���n�n bildirildi�ine i�aret edildi.
> >
> > > > Oy �oklu�uyla al�nd�
> > > > Kararda, TRT'nin Muhasebe ve Mali ��ler Dairesi Ba�kanl���nca
> > > > haz�rlanan finansal tablolar�n, kurumun finansal durumunu do�ru ve
> > > > d�r�st bi�imde yans�tt��� ancak buna ra�men bilan�olar�n yeminli mali
> > > > m��avirlik firmas�na incelettirildi�i ve hizmet kar��l��� olarak da
> > > > KDV hari� 18 bin 662 YTL �dendi�i kaydedildi.
> > > > Dan��tay karar�nda ��yle denildi:
> > > > "Y�netim Kurulu Ba�kan� ve Genel M�d�r Vekili olarak g�rev yapan Ali
> > > > G�ney'in mevzuatta yer almad��� halde Ba�bakanl�k Y�ksek Denetleme
> > > > Kurulu'nun; mali tablolar�n d�zenlenmesi yetkisinin Muhasebe ve Mali
> > > > ��ler Dairesi Ba�kanl���nda oldu�u uyar�s�na ra�men, g�revli ve
> > > > yetkili birim taraf�ndan haz�rlanm�� mali tablolar�n Y�netim Kurulu'na
> > > > sunulmadan �nce yeminli mali m��avirlik denetiminden ge�irilmesi
> > > > konusundaki talimat�yla firmaya �deme yap�lmas�n� sa�layarak yetki
> > > > d��� i�lemle kurum zarar�na neden oldu�u, bu itibarla isnat edilen
> > > > eylemin, hakk�nda soru�turma yap�lmas�n� gerektirecek nitelikte
> > > > bulundu�u anla��ld���ndan, itiraz�n kabul�yle, Ba�bakan'�n 31 Temmuz
> > > > 2007 g�nl�, soru�turma izni verilmemesine ili�kin karar�n�n
> > > > kald�r�lmas�na, dosyan�n Ankara Cumhuriyet Ba�savc�l���na
> > > > g�nderilmesine oy �oklu�uyla karar verildi."
> >
> > > > 12/02/2008
> >
> > > > On 10 �ubat, 10:52, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> >
> > > > > R��vet de�il bah�i�mi�
> > > > > 10.02.2008
> > > > > yeni�a�
> > > > > Tapu sicil m�d�rl�klerindeki r��vet iddialar�yla ilgili �o�u zaman
> > > > > haks�z su�lamalara maruz kald�klar�n� savunan Genel M�d�r Atl�,
> > > > > "Vatanda��n verdi�i 15-20 milyon bah�i�, r��vet olarak yans�t�l�yor"
> > > > > dedi.
> >
> > > > > TAPU KADASTRO Genel M�D�R�'NDEN �LG�N� SAVUNMA:
> > > > > Bah�i� r��vet say�l�yor
> > > > > Zeki Atl�, "R��vet s�ralamas�nda ilk 15 kurumun i�erisinde yokuz.
> > > > > Vatanda��n verdi�i 15-20 milyon, r��vet olarak yans�t�l�yor"
> > > > > dedi.Atl�, memurunun yanl�� yapmas� m�mk�n olmad���n� s�yledi.
> >
> > > > > Tapu ve Kadastro Genel M�d�r� Mehmet Zeki Atl�, tapu sicil
> > > > > m�d�rl�klerindeki r��vet iddialar�yla ilgili �o�u zaman haks�z
> > > > > su�lamalara maruz kald�klar�n� s�yledi. Tapu ve Kadastro Genel
> > > > > M�d�rl��� 2007 Y�l� De�erlendirmesi ile 2008 Y�l� Hedefleri Toplant�s�
> > > > > i�in geldi�i Antalya'da, gazetecilerin sorular�n� cevaplayan Atl�,
> > > > > "Memurumun yanl�� yapmas� m�mk�n de�il. Bizde insanlar evlenirken ya
> > > > > da ev al�rken, b�ylesi mutlu anlar�nda bah�i� verir" ifadesini
> > > > > kullanan Atl�, "Ev ald��� zaman onun mutlulu�u i�inde oradaki memura
> > > > > �� be� kuru� bah�i� b�rak�yor. Bizde en b�y�k s�k�nt� bu" diye
> > > > > konu�tu.
> > > > > �stanbul Mali M��avirler Odas�'n�n ge�en y�l yapt�rd��� bir �al��maya
> > > > > g�re, istatistiklerde r��vet s�ralamas�nda Tapu Sicil ve Kadastro
> > > > > kurumlar�n�n bulunmad���n� ifade eden Atl�, ��yle devam etti:
> > > > > �ok a�a��day�z
> > > > > "Bu son olaylardan dolay� kurumumuzun �zerine �ok fazla gelindi ve
> > > > > insanlar�m�z�n morali bozuldu. Hak etmedi�imiz �ekildi y�prat�ld�k.
> > > > > R��vet seviyesi bizde d���k. �e�itli kurumlardan �ok �ok a�a��day�z.
> > > > > R��vet s�ralamas�nda ilk 15 kurumun i�erisinde yokuz. Halk
> > > > > hareketlili�inin yo�unlu�u nedeniyle g�z �n�ndeyiz. Vatanda��n verdi�i
> > > > > 15-20 milyon, r��vet olarak
> >
> > ...
> >
> > tamam�n� oku �

cbayramoglu

unread,
Feb 19, 2008, 1:17:58 PM2/19/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 19.02.2008

Şark Kafası

Abdullah TEKİN

Son aylarda üzerinde çokça konuşulan laiklik kavramı, çok kısa bir
tanımlamayla, şark kafasına karşı duruş sergileyen ve devrimci düzeni
korumaya yarayan bir araçtır.

Ancak burada ele alınıp tanımlanması gereken esas unsur laiklik değil,
şark kafasıdır. Şark kafasının ne olduğunu iyi bilmeyen veya
görmeyenler laiklik kavramının önemini anlamakta güçlük çekebilirler.

Çünkü Cumhuriyetin ilk yıllarında kabuğuna çekilen ve son yıllarda
iyice ortaya çıkan bu kafa ile mücadele edilmedikçe, gerçek laiklikten
söz edilemez.

Öbür türlü laikliği din ve devlet işlerinin ayrımı şeklinde basite
indirgemek, " statueque "cu bir tanımlama yapmaktan öteye gidemez. Son
yıllarda boyut kazanan gericilik endüstrisi ortaçağ ortam ve
koşullarının oluşması yolunda büyük çaba harcamaktadır. Bu çabaların
sonucunda şark kafası yaygınlaşmaya başlamıştır.

Şark kafası nedir?

Şark kafası Batı uygarlığına ahlaksızlık diyen kafadır. Şark kafası
yeniliklerde " Ulemaya sordunuz mu " diyen şeriat vizesine alışkın
kafadır. Şark kafası ikili bir yaşam biçeminden vazgeçemeyen ve bunu "
takıyyeci " bir yaklaşımla sürdüren bir kafadır.

Okulun yanında medrese de olsun ister. Bu tür bir kafanın ödüncü
politikalar gütmesi, yapısının bir gereğidir.

Bugün ülkeyi yönetenler can alıcı sorunları biçimsel ve salt siyasal
ölçeklerle çözmeye çalışmaktadırlar.

Oysa esas ele alınması gereken değerler sosyo-ekonomik ölçekler
dikkate alınarak çözülmelidir. Ülkenin büyük sorunları var ancak şark
kafası kafaların dışıyla ilgilendiği için bu sorunlarla ilgilenme
öteleniyor.

Şark kafasının giderek yayıldığı ve yaşama egemen olduğu bir dönemin
içindeyiz. Yakın günlerde şarap yapılıyor gerekçesiyle üzüm bağları
sökülürse kimse şaşırmamalıdır. Teke yöresindeki Yörüklerin güzel bir
atasözü vardır: " Değirmenin dip çivisi çıkınca un yerine yarma atar.
"

Şimdilerde o ortamı yaşıyoruz. " Mavi Akım " projesindeki rüşvet
skandalının içine batmış olan " yarma "lardan biri, olayı bir içki
sofrasında kutlamaya çalışırlarken kendisine sunulan içkiyi reddetmiş,
" İslamiyette içki haramdır, onun yerine mümkünse bana kadın gönderin
" demiş.

Bu yaklaşım, şark kafasını en iyi tanımlayan örneklerden biri olarak
yaşam tarihine geçmelidir.

Atatürk'ün ileri görüşlü ve büyük bir insan olduğu, ilk iş olarak şark
kafasını değiştirme çabalarıyla, laikliği devrimlerin ana ekseni
olarak saptayıp uygulamasında görülmelidir.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Feb 24, 2008, 12:44:56 PM2/24/08
to e-türkiyem

24 Şubat 2008
ANKA
Gökçek, 1 milyon YTL'yi savundu
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, adı İSKİ vari
skandala karışan BEL-PA Genel Müdürü Yalçın Beyaz'ı savundu. Gökçek,
Beyaz’ın zaten varlıklı biri olduğunu ancak 6 trilyon lira yıllık
cirosu olan BEL-PA’da bu rakamlardan bahsedilmesinin mümkün olmadığını
söyledi.

Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Gökçek, düzenlediği basın
toplantısında BEL-PA Genel Müdürü Beyaz'ın imam nikahlı eşinden
ayrılmasıyla patlak veren skandala ilişkin soruları da yanıtladı.
Gökçek, yarın Yalçın Beyaz ile konuşacağını ve ardından basına
açıklama yapacaklarını söyledi. Gökçek, haberle ilgili "Öncelikle
ihbarı yapan, Yalçın Beyaz’ın kendisi. Kendi kendini nasıl ihbar eder,
onu düşünmek lazım" dedi.

"MAL VARLIĞI ZATEN BİLİNİYORDU"

Gökçek, Yalçın Beyaz’ın serveti olan biri olduğunun zaten bilindiğini,
8 yıl önce de kendisinden mal beyanatı istendiğinde, o zaman da
varlıklı olduğunun ortaya çıktığını kaydetti. Başlığı da hayretle
karşıladığını belirten Gökçek şöyle konuştu: “Bu olayın İSKİ skandalı
olması için trilyonlarla oynanması lazım. Oysa BEL-PA’nın yıllık
cirosu 6 trilyon Lira. Bunun 4,5-5 trilyon lirası personel gideri. BEL-
PA’da çalışan 400 işçinin yıllık masrafı zaten bu kadar. Yalçın
Beyaz’ın bu rakamları alması mümkün değil, inceleteceğim.”


ANKARA'NIN İSKİ'Sİ

Beyaz hakkında, sekreteri için terkettiği imam nikahlı sevgilisinin
kendisinden tehditle 500 bin YTL nakit ve 500 bin YTL tutarında senet
gaspettiği iddiasıyla savcılığa başvurduğu haberleri çıkmıştı.
Haberde, "Memur maaşıyla sevgilisine, iki ev ile bir milyon YTL
kaptıran genel müdürün şikayeti'Ankara'nın İSKİ'si patladı'
yorumlarına neden oldu. Beyaz'ın evli ve dört çocuğu olduğu, iki
sevgilisinin bulunduğu ortaya çıktı" yorumları yapılmıştı. (ANKA)
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Feb 26, 2008, 3:16:05 AM2/26/08
to e-türkiyem
KARAPARA DOSYASI GELDİ, MASAK’TA BEKLİYOR
26.02.2008
Almanya’daki kara para ve dolandırıcılık soruşturması
Tayyip Erdoğan ve oğluna dayandı

* Almanya’dan gelen karapara ve dolandırıcılık dosyası MASAK’ta
bekletiliyor.
* Almanya’da 25 Nisan 2007 günü 340 polis ve iki savcı tarafından
yapılan operasyonla başlayan “Deniz Feneri ve Kanal 7”
soruşturmasında, Tayyip Erdoğan ve oğlu Burak’ın suçları
araştırılıyor.
* Operasyondan önce Deniz Feneri ve Kanal 7’yi dört ay izlemeye alan
Frankfurt Savcılığı, “Uluslararası hukuk yaptırımlarından faydalanarak
Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesinin alınmasını talep edeceğiz” diyor.
* Savcılık, izleme sırasında Tayyip Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan’ın
aynı binadaki Deniz Feneri ve Kanal 7’ye sık sık gittiğini saptadı. Bu
saptama, Burak Erdoğan’la ilgili kurye kuşkusunun kamuoyuna
yansımasına neden oldu.

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek bugün (23 Şubat 2008)
partisinin İstanbul İl Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenleyerek
Almanya’daki kara para ve dolandırıcılık soruşturmasının Tayyip
Erdoğan’a ve oğlu Burak Erdoğan’a dayandığını söyledi. Perinçek’in
açıklaması şöyle:

KARAPARA DOSYASI GELDİ, MASAK’TA BEKLİYOR
Federal Almanya Frankfurt Savcılığı, kara para aklama ve
dolandırıcılık suçundan geçen Nisan ayında açtığı soruşturmayla ilgili
olarak Türk makamlarından bazı talepleri içeren dosyayı Ankara’ya
gönderdi. Dışişleri Bakanlığı’na iletilen dosya Adalet Bakanlığı’nca
incelendikten sonra Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK)’na
devredildi. Dosya MASAK’ta bekliyor.

TUTUKLANMASAYDI AKP’DEN ADAY OLACAKTI
Soruşturmada tutuklanan, Almanya’daki bütün hesaplarına el konulan,
bütün mal varlığının satışı durdurulan Mehmet Gürhan’ın Türkiye
ilişkileri konusunda Frankfurt Savcısı Doris Moeller-Scheu şunları
belirtiliyor:

“Mehmet Gürhan aldığımız bilgilere göre Türkiye’de Temmuz ayındaki
seçimlerde AKP’den milletvekilliğine aday gösterilecekti.
İncelediğimizde şahsın, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile
görüşmelerini Ankara’ya giderek bizzat gerçekleştirdiğini tespit
ettik.”

TAYYİP ERDOĞAN’IN İFADESİNİN
ALINMASINI TALEP EDECEĞİZ
Savcı Doris Moeller Scheu’ün açıklaması şöyle devam ediyor:

“Erdoğan ailesi ile sıkı ilişkilerde olan Mehmet Gürhan’ın İzmir
limanında demirleyen ve İtalya’dan Türkiye’ye gurbetçi taşımak için
satın alınan geminin Deniz Feneri’ne yapılan bağışlarla alındığını
tespit ettik. Ayrıca uluslararası hukuksal yaptırımlardan faydalanarak
Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesinin alınmasını talep edeceğiz.

“1992 yılında 2000 Mark karşılığı taksi şoförlüğü yapan Gürhan’ın 1,5
milyon Euro değerindeki filosuna nasıl sahip olduğunu, bir villa ve
dört daireden oluşan 4,5 milyon Euro’luk mülkiyeti nasıl ve hangi
parayla aldığını Gürhan’dan sorduk. Gürhan gibi avukatları da
çelişkili açıklamalarda bulundular.”

BURAK ERDOĞAN KURYE Mİ?
Frankfurt Savcılığı’nın 2007 yılının Nisan ayında başlattığı
soruşturmada, en çok Mehmet Gürhan ile Türkiye arasındaki para trafiği
üzerinde duruluyor. Buna göre Deniz Feneri Almanya’dan Türkiye’deki
bazı banka hesaplarına yüklü miktarlarda paralar transfer ediliyor.
Para transferlerinde üst düzey bir bürokratın Ziraat Bankası
hesaplarının kullanıldığı, savcılık tarafından belirleniyor. Bu konu,
Ankara’ya gönderilen ve şu anda MASAK’ta bulunan dosyaya da
yansıtılıyor.

Alman savcılığı, kara para hareketlerinin yaşandığı dönemde bir başka
noktaya dikkat çekiyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Ahmet Burak
Erdoğan, tam da bu dönemde Deniz Feneri ve Kanal 7 Almanya’nın
bulunduğu binaya sık sık gidip geliyor. Savcılığın bu ziyaretleri
önemsemesi ve para transferleriyle aynı döneme denk geldiğine dikkat
çekmesi, gazetecilerin de dikkatini çekiyor. Akşam ve Güneş gazeteleri
internet siteleri gibi bazı yayın organlarında, “Burak Erdoğan kurye
mi?” soruları ortaya atılıyor. Burak Erdoğan’ın Başbakan’ın oğlu
olarak VIP salonlarını kullanması, üstünün veya eşyalarının aranmaması
gibi özellikler de bu soruların dayanağı olarak değerlendiriliyor.

İÇ İÇE İLİŞKİLER AKP’Yİ GÖSTERİYOR
Frankfurt’ta kapılar kırılarak girilen binada çok sayıda belgeye el
konulmuştu. Operasyonun nedeni Deniz Feneri Derneği’nin topladığı 16
milyon Euro’nun 8 milyon Euro’sunu Kanal 7’nin Avrupa bürosuna
aktarmasıydı. Frankfurt Savcılığı’nın baskında gözaltına aldığı dört
zanlıdan üçünün, hem Deniz Feneri Derneği’nde hem de paraların
aktarıldığı Kanal 7 ve YİMPAŞ Grubu şirketlerinde yöneticilik yaptığı
açıklandı.

Kanal 7, 1995 yılında, Almanya’da Media 7 GmbH adıyla bir şirket
kurdu. Gurbetçileri dolandıran Yimpaş’tan Media 7’ye, Media 7’den de
Kanal 7’ye milyonlarca dolar aktarıldı. Paralarını Yimpaş’a ve patronu
Dursun Uyar’a kaptıran gurbetçiler perişan olurken, onların paraları
ile Media7 ve Kanal 7 palazlandı. Bu operasyonda görev yapan isimler
daha sonra Deniz Feneri Derneği’nin Avrupa merkezinde bir araya
geldiler.

O dönemde şirketin başında son operasyonda tutuklanan Mehmet Gürhan ve
arkadaşları vardı. Bu isimler aynı zamanda Kanal 7’nin de yönetiminde
görev yaptılar. Hortumlanan paralar Kanal 7’ye akıyordu.

Gurbetçi paralarını hortumlayan Yimpaş’ın ortak olduğu Media 7 daha
sonra iflas ettiğini açıkladı. Media 7 iflas edince yerine Euro 7
kuruldu.

Mehmet Gürhan Euro 7’nin de ortağı. Mehmet Gürhan son operasyonda
Deniz Feneri’nin topladığı yardım paralarını Euro 7’ye aktardığı için
tutuklandı. Aslında Almanya’da başlatılan operasyonunun Türkiye’ye
uzanan ilişkiler zincirinde hep aynı isimler ve bu isimlere ait
şirketler var.

BURAK ERDOĞAN SIK SIK GİDİP GELİYORDU
Ön soruşturması yapılan davada Deniz Feneri Avrupa Başkanı ve Kanal 7
Avrupa Genel Müdürü Mehmet Gürhan’ın ve muhasebe sorumlusu Firdevsi
Ermiş’in de ifadeleri alındı.

Önceleri taksicilik yapan Mehmet Gürhan’ın Frankfurt’ta 17 taksiden
olusan taksi filosunu nasıl elde ettiği ve Frankfurt yakınlarındaki
Dietzenbach kasabasındaki daire ve villa gibi gayrimenkullerin kaynağı
soruldu.
Frankfurt Savcısının yaptığı araştırmaya göre Tayyip Erdoğan’ın oğlu
Ahmet Burak Erdoğan’ın da çeşitli zamanlarda Frankfurt Deniz Feneri ve
Kanal 7’ye gelip gittiği belirlendi.

Savcılık, araştırmanın en az bir yıl süreceğini, iki kamyon dolusu
dosyanın incelenmesinin zaman alacağını, açıkladı.

Ayrıca İzmir limanında bulunan Atlas isimli gemiye el
konulabileceğini, bunun için de Frankfurt savcılığı nezdinde ön
çalışmaların tamamlandığını belirten Savcılık, ileriki günlerde bir
grup Alman avukatın, Ankara’daki Alman Büyükelçiliği ile işbirliği
yaparak, gemiye el konulması için hareket edilecek.

ALMAN POLİSİ KOSOVA’DA ARAŞTIRMA YAPTI
Federal Suç Dairesi (Kriminalamt) Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika,
Avusturya ve İngiltere’nin yanı sıra Kosova, Türkiye ve Endonezya’da
topladığı bilgilerle makbuzları karşılaştırdı.

Savcılık, Kosova’dan gelen ilk makbuzlarla Deniz Feneri’nin
kayıtlarında yer alan; Kosova’da fakir köylere dağıtıldığı ileri
sürülen yardımlara ilişkin makbuzların ilk karşılaştırmasında söz
konusu Deniz Feneri’nin bağışladığı miktarlar ve kişilerin hayal ürünü
olduğunun belirlendiğini açıkladı.

Alman ve Kosova polisinin işbirliğiyle Deniz Feneri’nin makbuzlarda
verdiği adres ve köylere gidildi. Buna göre 28 köyün muhtarı ile
yapılan görüşmelerde söz konusu makbuzlarda yer alan bu isimlere ait
kayıtlar bulunamadı. Kosova’daki muhtarlar, Alman İnterpol
yetkililerine, “Hayatımızda ne Deniz Feneri duyduk, ne de sözü edilen
kişiler köylerimizde var” dediler.

PAKİSTAN’DA HAYALİ ÜNİVERSİTE KURMUŞLAR
Alman polisi, Kosova’nın yanı sıra Pakistan’da da araştırmalarını
sürdürüyor. Pakistan’daki araştırmalarda Deniz Feneri’nin kayıtlarında
yer alan üniversite yapımı işi de uydurma çıktı. Konu edilen
üniversite ile ilgili hiçbir şeye rastlanamadı.

Fatih’te muhtarların düzenledikleri sahte yardıma muhtaç kişiler ve
yardım edildiği şeklindeki belgeler ayni zamanda araştırmanın diğer
bir kanadını oluşturuyor.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Feb 26, 2008, 7:07:14 AM2/26/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 26.02.2008

Bel-Pa Genel Müdürü, sevgilisine 5 daire aldığı ortaya çıkınca istifa
etti, ancak sorulara hâlâ yanıt aranıyor

Maaşla nasıl servet edindi?

* 1872 YTL maaş ile bu malvarlığını nasıl edindiğine ve sevgilisine
nasıl evler aldığına ilişkin soruları Beyaz, kendisinin eskiden
"Ankara'nın en büyük demir, çimento tüccarı" olmasıyla açıklamaya
çalıştı. Başkan Gökçek'in, bürokratını "Hayli serveti vardı" diye
savunması dikkat çekti.

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara Anakent Belediyesi'nin yan
kuruluşu Bel-Pa Genel Müdürü Yalçın Beyaz 'ın imam nikâhlı sevgilisine
5 daire alması ve 1 milyon YTL'yi "kaptırması", gözleri belediye
memurunun servetine çevirdi. 1800 YTL maaş ile Beyaz'ın serveti nasıl
edindiği sorusuna yanıt aranırken, Yalçın Beyaz "özel hayatı ile
belediyenin ilişkilendirilmesi" gerekçesiyle görevinden istifa
ettiğini açıkladı.

Ankara Büyükşehir Belediyesi'ndeki skandal, Bel-Pa'nın Genel Müdürü
Beyaz'ın sekreteri için terk ettiği imam nikâhlı sevgilisinin
kendisini bıçakla gasp ettiği iddiasıyla şikâyetçi olması üzerine gün
ışığına çıktı.

Eski Etimesgut Belediye Başkanı Beyaz, emniyete verdiği ifadesinde,
imam nikâhlı olarak yaşadığı Bendigar Cengiz' den resmi nikâhlı eşi ve
çocuklarının da haberdar olduğunu söyledi. Beyaz, Cengiz'e Balgat'ta
ev aldığını kaydederken, 2007'de ayrılmaya karar verdiğini ve
Cengiz'in de kendisinden 500 bin YTL para istediğini anlattı. Beyaz,
ev aldığı için bunu veremeyeceğini söylemesi üzerine de bıçak zoruyla
Cengiz'in kendisine 500 bin YTL'lik senet imzalattığını savundu.
Cengiz'e senedi imzaladıktan sonra 500 bin YTL verdiğini, ancak senedi
alamadığını kaydeden Beyaz, bir süre sonra da senedi ödemesi için
tehdit edildiği gerekçesiyle şikâyetçi oldu. Beyaz, Cengiz'in
kendisinden toplam 1 milyon YTL aldığını söyledi. Beyaz mahkemeye
yaptığı başvuruda ise sevgilisine 5 daire satın aldığını bildirdi.

GÖKÇEK'TEN İLGİNÇ SAVUNMA

1872 YTL maaş ile bu malvarlığını nasıl edindiğine ve sevgilisine
evler aldığına ilişkin sorulara Beyaz kendisinin eskiden "Ankara'nın
en büyük demir, çimento tüccarı" olmasıyla açıklamaya çalıştı.
Beyaz'ın şikâyeti üzerine gözaltına alınan Bendigar Cengiz ise
emniyette, asıl Beyaz'ın kendi parasının "üzerine yattığını" söyledi.
Cengiz, Yalçın Beyaz'ın eski sekreteri ile ilişkisi ve çocukları
olduğunu öğrendiğinde de kızgınlıkla tehdit mesajları attığını iddia
etti. Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek ise Beyaz hakkındaki
iddialara ilişkin "Servet beyanı konusunda 7-8 yıl kadar önce Ankara
Valiliği tarafından araştırma yapılmış ve bir hayli servetinin olduğu
belirlenmişti. Bizim şirketin yıllık cirosu 6 trilyon liradır. Bunun
4-5 trilyon lirası işçilerin maliyetidir. Geriye kalan bu tür
rakamlarla arkadaşın oynaması mümkün değildir'' demesi dikkat çekti.

Beyaz daha sonra görevinden istifa ettiğini bildirdi. Beyaz, istifa
dilekçesinde "Şahsi hayatıma ait olayların belediyemize ve Bel-Pa'ya
en ufak bir leke getirmesine müsaade etmem mümkün değildir. Bu nedenle
Bel-Pa AŞ'de yapmış olduğum genel müdürlük görevimden istifa ediyorum"
görüşünü dile getirdi.
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Feb 28, 2008, 3:07:04 PM2/28/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 28.02.2008

AKP'li Pendik Belediyesi, 200 dönümlük araziyi su havzası ve NATO Boru
Hattı üzerinde olmaktan çıkardı

Bayraktar'a özel işlem

MELTEM YILMAZ

Kayserili işadamı Ali Bayraktar' ın yönetim kurulu başkanı olduğu
Bayraktar İnşaat, geçen sene Pendik Kurtköy'de 200 dönüm arazi üzerine
bir iş ve alışveriş merkezi inşasına başladı. Bayraktar İnşaat'ın 100
milyon dolar tutarındaki İstanbul'daki ilk yatırımı olan Viaport,
ihale şartnamesinin imzalandığı 31 Ocak 2006 tarihinde Ömerli Su
Havzası ile NATO Boru Hattı üzerinde görünüyordu. Yasalara göre inşası
imkânsız görünen kompleksin yapımı için bölge önce "su havzası"
bölgesi olmaktan çıkarıldı, sonra da NATO Boru Hattı'nın deplase
(güzergâh değiştirme) işlemi kararlaştırıldı.

Viaport, içerisinde iş ve alışveriş merkezleri, fuar ve kongre salonu,
Anadolu yakasının en büyük oteli, Kapalıçarşı benzeri bir oluşum, at
çiftliği ve hayvanat bahçesi barındıran bir kompleks. İstanbul Su ve
Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İSKİ) 2001 Yönetmeliği'ne göre
Ömerli Su Havzası dahilinde görünen bölge, kompleksin ihale şartnamesi
imzalandıktan sonra Mayıs 2006'da hazırlanan yeni yönetmelikle su
havzası bölgesi olmaktan çıkarılarak AKP'li Pendik Belediyesi'nin
sorumluluğuna verildi.

Bu kez de NATO boru hattı üzerinde kalan bölge, Pendik Belediyesi'nce
Viaport'un inşası başlamadan bir ay önce fuar alanı statüsüne
kaydırıldı. Belediye Meclisi'nin 6 Nisan 2007 tarihli kararı, bölgenin
30 yıllığına kullanım hakkının verilmesini ve "çok fonksiyonlu fuar"
alanı inşasını kararlaştırdı. Aynı kararda, NATO Boru Hattı'nın
Viaport alışveriş merkezinin bulunduğu bölgeden deplase edilmesi
gerektiği de belirtildi. Buna gerekçe olarak ise bölgenin "fuar alanı"
olduğunun gösterilmesi dikkat çekti. Böylece bölge, iş merkezi olmaya
hazır hale getirildi.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Feb 29, 2008, 3:28:00 AM2/29/08
to e-türkiyem
hürriyet 29 Şubat 2008
Nurettin KURT/ANKARA
Şoförü de emlak zengini
Bel-Pa skandalının başkahramanı eski genel müdür Yalçın Beyaz'ın makam
şoförü Faruk Özalkan da gayimenkul zengini çıktı. 760 YTL maaşı olan
Özalkan'ın Ankara'nın gelişen yol güzergahı üzerinde toplam 1.5 milyon
YTL değerinde 12 dönüm arsa satın aldığı belirlendi. Özalkan'ın
üzerinde ayrıca üç de daire görünüyor. Bu arada Yalçın Beyaz'ın
hakkındaki davalar yüzünden, mal varlığını gizlemek için şoförünü
kullandığı yolunda iddialar da ortaya atıldı.

Bel-Pa skandalı nedeniyle istifa eden Genel Müdür Yalçın Beyaz'ın
makam şöförü Faruk Özalkan da gayrimenkul zengini çıktı. İmam
nikahıyla birlikte yaşadığı Bengidar Cengiz'in tehdidi üzerine, bir
günde Yalçın Beyaz için 500 bin YTL topladığı mahkeme kayıtlarına
geçen şoför Faruk Özalkan, 2007 ve 2008'de Ankara'nın gelişen yol
güzergáhında 12 dönüm arsa topladı. Bu arsaların bugünkü değeri 1.5
milyon YTL olarak hesaplanıyor. İmar izni verilince bu rakam, dört
katına kadar yükselecek.

Bel-Pa skandalında tanık olarak ifade veren ve "Yalçın bey telefon
açıp acil 500 bin YTL getirmemi istedi. Ben de /_newsimages/
5086538.jpgbazı işadamlarından parayı denkleştirip götürüp teslim
ettim" diyen 760 YTL maaşlı makam şöförü gayrimenkul yatırımları için,
Ankara'nın Susuz bölgesini seçti. Metro geçecek arazileri toplayan
Özalbalkan iki günde dört arsa satın aldı. İşte Özalkan'ın arsa
trafiği:

BİR GÜNDE ÜÇ ARSA

11.06.2007'de 117 M2

11.06.2007'de 263 M2

13.02.2008'de 2156 M2

15.10.2007'de 4096 M2
/_newsimages/5086539.jpg
13.02.2008'de 715 M2

13.02.2008'de 694 M2

02.04.2007'de 1034 M2

25.04.2007'de 400 M2

23.05.2006'de 386 M2

21.06.2006'de 400 M2

09.04.2007'de 1530 M2

06.04.2007'de 210 M2

PATRONUNDAN ZENGİN

Faruk Özalkan'ın bunların dışında Etimesgut semtinde 3 daire de
üzerine kayıtlı görünüyor. Öte yandan eski genel müdür Yalçın Beyaz'ın
üzerinde Etimesgut Bağlıca'da 5 parsel, yaklaşık bin metre kare arazi
bulunuyor. Beyaz'ın hakkında kooparatif yolsuzluğundan dolayı tazminat
davaları açıldığı için, "Acaba mal varlığı dikkati çekmesin diye
şöförünü mü kullanıyor?" sorusu akıllara geliyor.

İmar projesi var

Bel-Pa eski Genel Müdürü Yalçın Beyaz'ın şoförü Faruk Özalkan'ın
arazisinin bulunduğu "İstanbul yolu Susuz mevki"ine ilişkin bir imar
projesi de bulunuyor. "Susuz KDGPA İstanbul Yolu Doğusu" imar planı
revizyonuna ilişkin projenin hayata geçmesiyle arazilerin değeri daha
da artacak.

Varlıklıyım demişti ama tersini söyleyen de var

Hürriyet'e "Ben zaten varlıklı birisiydim" diye açıklama yapan Yalçın
Beyaz'ın aslında yokluktan geldiği iddiası ortaya atıldı. Gazeteci
Ünal İnanç, 1980 yılında Yalçın Beyaz'ı Türk Haberler Ajansına işe
aldığını anlattı:

"1980 yılında Türk Haber Ajansı'nda çalışırken, bir tanıdık aracılığı
ile Yalçın Beyaz yanıma geldi. 'Yatalak bir annem var, yaşlı bir babam
var açız' diyerek iş istedi. Üşenmedim gidip Gazi mahallesinde
oturduğu evi kontrol ettim, gerçekten yoksul birisiydi. THA'da spor
muhabiri olarak üç yıl çalıştı. Sonra ben Milliyet gazetesine geçtim.
Beyaz, bir kaç yıl sonra bana tekrar geldi, sıkıyönetim zamanı. Öz-Ahi
Kooporatifi ile ilgili bir sıkıntıları vardı. Sıkıyönetim zamanında
askerler araçlarına sıkıntı çıkarıyormuş. Askerlerden yazılı izin
aldık. Araçlar çalışsın diye. Sonra Beyaz yine ortadan kayboldu.
Sonraki yıllar öğrendim ki Etimesgut Belediye Başkanı olmuş. Ardından
Bel-Pa Genel Müdürü."
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Feb 29, 2008, 3:48:07 AM2/29/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 29.02.2008

Beyaz-Gökçek bağlantısı

Sevgililerine evler, villalar alan Bel-Pa Genel Müdürü'nün Ankara
Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek'in oğullarıyla şirket kurduğu
ortaya çıktı

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hakkındaki yasak aşk ilişkileri ve gasp
iddiası üzerine istifa eden Ankara Anakent Belediyesi'nin yan kuruluşu
Bel-Pa'nın Genel Müdürü Yalçın Beyaz 'ın, Ankara Anakent Belediye
Başkanı Melih Gökçek 'in oğullarıyla ortak şirket kurduğu anlaşıldı.
2003 yılında kurulan MOT Grup Motorlu Araçlar İnşaat Bilgisayar Eğitim
AŞ'nin 2006 yılında tasfiye edildiği belirlendi. Beyaz'ın imam
nikâhıyla yaşadığı sevgilisinden ayrılmasının nedeni olan sekreterine
de villa aldığı saptandı.

Anakent Belediyesi'nin yan kuruluşu olan Bel-Pa'nın genel müdürü
Yalçın Beyaz'ın imam nikâhıyla yaşadığı sevgilisi Bendigar Cengiz
tarafından bıçakla gasp edildiği iddiasıyla gün ışığına çıkan skandal
zincirine her geçen gün yenileri ekleniyor. Olayın basına yansımasının
ardından Beyaz hakkında soruşturma başlatan Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı'nın da henüz soruşturmayı yürütmek için savcı
görevlendirmediği öğrenildi.

İmam nikâhıyla yaşadığı Bendigar Cengiz'e 5 daire aldığı anlaşılan ve
1 milyon YTL "para kaptıran" Beyaz'ın yeni sevgilisine de villa aldığı
savlandı. Beyaz'ın sevgilisi Füsun Çağlayan 'dan da iki çocuğu
bulunuyor. Ticaret Sicili Gazetesi kayıtlarına göre, Yalçın Beyaz'ın
2003 yılında MOT Grup Motorlu Araçlar İnşaat Bilgisayar Eğitim AŞ adlı
şirketini Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek'in oğulları
Ahmet ve Osman Gökçek ile ortak kurduğu anlaşıldı. 250 bin YTL
sermaye ile kurulan şirket 2006 yılında tasfiye edildi.

Kayıtlara göre, şirkette Ahmet Gökçek 85 bin, Osman Gökçek 82 bin 500,
Yalçın Beyaz 40 bin, Yakup Demirkale 40 bin, Nazım Süpürgeci 2 bin 500
YTL'lik hisseye sahiptiler. Kayıtlarda şirketin "tasfiye memuru" ise
Yalçın Beyaz'ın yeni sevgilisi Füsun Çağlayan olarak görünüyor.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Mar 3, 2008, 3:05:46 PM3/3/08
to e-türkiyem
ÇALIK'IN FOYASI ORTAYA ÇIKIYOR
Pazartesi, 03 Mart 2008
Yüksek Denetleme Kurulu, Çalık Holding'in devletin kurumu olan Türkiye
Petrolleri Anonim Ortaklığı'nı kullanarak Afganistan'da doğalgaz
elektrik santralı kurma anlaşması imzaladığını saptadı. Kurul
raporunda Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın ana sözleşmesinde
böyle bir görev tanımı olmadığı belirtildi. Daha da ilginci, Genel
Müdür Osman Saim Dinç, anlaşmayı imzaladıktan bir buçuk ay sonra
Çalık'a transfer olmuş.

Yüksek Denetleme Kurulu, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın, ana
sözleşmesinde belirtilen görev tanımına aykırı bir şekilde Çalık
Enerji ile Afganistan'da doğalgaz elektrik santralı kurmak için
anlaşma imzaladığını açıkladı.

YDK'nın 2006 yılı TPAO raporunda yer alan bilgilere göre TPAO'nun
Afganistan projesi başlamadan önce, Çalık Enerji, 21 Ağustos 2006
tarihinde Afganistan hükümetinin Maden Bakanlığı ile bir mutabakat
zaptı imzaladı. Ardından 14 Eylül 2006 tarihinde Çalık Enerji ile TPAO
arasında "Gizlilik Anlaşması" imzalandı.

Daha sonra Afganistan Maden Bakanlığı'nın, Afganistan'daki bazı petrol
ve gaz sahalarının değerlendirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla
"Petrol Paylaşım Anlaşması" imzalamak istemesiyle, TPAO ve Çalık
Enerji 16 Şubat 2007 tarihinde Afganistan'daki mevcut dataların
yorumlanması, ortak teklif hazırlanması ve Afganistan Maden
Bakanlığı'na "Petrol Paylaşım Anlaşması" detaylarını sunmak amacıyla
"Ortak Çalışmak İçin Mutabakat Zaptı" imzaladı.

TPAO Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Osman Saim Dinç, imza
sürecinin ardından, 30 Mart 2007'de emekliğe ayrıldı ve 5 Nisan
2007'de Çalık Enerji'de Genel Müdürü olarak işbaşı yaptı.

Aydınlık Dergisi ve Ulusal Kanal aylardır Çalık-TPAO-Hükümet
ilişkilerini ve bu üçgende dönen dolapları kamuoyuna açıklıyordu.

Aydınlık, Yüksek Denetleme Kurulu raporuna konu olan olayın bir
benzerinin de Türkmenistan'da yaşandığını ortaya çıkarmıştı. Hatta,
Türkmen petrol sahalarına ait dataların Çalık'a ulaştırılması için
verilen rüşvetin de belgesi Aydınlık tarafından yayınlanmıştı.

Aydınlık ve Ulusal Kanal'ın haberleri enerji kulislerinde büyük yankı
uyandırmış, TPAO içinde tartışmalar yaşanmış, Çalık Holding'de de
telaşa neden olmuştu.
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Mar 7, 2008, 1:53:10 PM3/7/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 07.03.2008

DOKUNULMAZLIK DOSYALARI

AKP'li Birinci fezlekede de birinci

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakanlık'ın 23 milletvekili hakkında
hazırladığı 45 dokunulmazlık fezlekesi TBMM Anayasa-Adalet Karma
Komisyonu'na sevk edildi. Fezleke sayısı bakımından eski Milli Eğitim
Bakanlığı Müsteşarı, AKP'li Necat Birinci 11 fezleke ile ilk sırada
yer alırken, 20 üyeli DTP grubundaki 15 milletvekilinin
dokunulmazlığının kaldırılması istendi.

Başbakanlık tezkerelerine göre, gönderilen fezlekelerden 11'i AKP
İstanbul Milletvekili Necat Birinci, 7'si DTP Muş Milletvekili Sırrı
Sakık , 4'ü DTP Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş hakkında hazırlandı.
Fezlekelerden 1'i de Sakık ve Karabaş'ın ortak dosyasından oluşuyor.

Haklarında dokunulmazlık fezlekesi düzenlenen bazı vekiller şöyle:
Mümin İnan , Selami Uzun, Mehmet Mustafa Açıkalın , İdris Naim Şahin ,
Ahmet Türk, Fatma Kurtulan, Osman Özçelik , Aysel Tuğluk, Emine Ayna ,
Özdal Üçer, Necdet Ünüvar , Gültan Kışanak.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Mar 12, 2008, 7:25:03 AM3/12/08
to e-türkiyem
Oğluna gemicik alabilen tek emekçi Erdoğan
yeniçağ
Tayyip Erdoğan'ın, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı'nı savunurken,
kendisinin de emekli ve emekçi olduğunu belirtmesi, şaşkınlık yarattı.
Gazetemizi arayan vatandaşlar, "Başbakan, emekli maaşıyla oğlu Burak'a
nasıl gemi almış, bize de öğretsin" dediler.

Oğluna gemicik alabilen ilk ve tek işçi emeklisi
Başbakan partisinin grup toplantısındaki konuşmasında kendisinin de
emekçi olduğunu söyledi. Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
İzmir'de yaşlı amcalar yanıma geldi, 'Oğlum bizim emeklilik maaşlarını
geri alacakmışsınız' dedi. 'Amca kim söyledi?' dedim. 'Televizyonda
söylüyorlar'dedi. Dürüst davranmıyorlar. Bunların hepsi kazanılmış
haklar içindedir. Ben de emekçiyim, ben de damdan düşenim. Ben bir
işçi emeklisiyim. Hiçbir zaman bu ülke için değer üreten kimseye
bizler, fildişi kulelerden bakmadık, bakmayız. Bizim gözümüzde
emekten, alın terinden, helal kazançtan daha değerli hiçbir şey
yoktur"

Vatandaş şaşkın
Erdoğan, tasarıyı savunurken, kendisinin de emekli olduğunu
belirtmesi şaşkınlık yarattı. Gazetemizi arayan vatandaşlar, "Emekli
maaşıyla gemi nasıl alınır bize de öğretsin" dediler.

Taksit taksit aldı!
Başbakan Erdoğan'ın, 22 Temmuz seçimleri öncesinde eleştiriler
karşısında oğluna satın aldığı gemiyi şöyle savunmuştu: Oğlunun aldığı
geminin 16-17 yaşında bir gemi olduğunu ifade eden Erdoğan, 'Fiyatı 2
milyon 100 bin filan. 500 bin peşinatla ortağıyla beraber 250-250
aldılar. Ben de destek verdim"

Küçük bir şey
Erdoğan, oğlunun satın aldığı geminin koster olduğunu söyleyerek,
"Koster bu koster. Bu, sektörün içerisinde gemiciktir. Küçük bir şey"
demişti. Erdoğan, şöyle devam etmişti: "17 yıldır ticaretle
uğraşıyorum, ondan önce yöneticilik var. Ciddi sayıda bir araç
parkımız vardı. O süre içerisinde firma da zaten ülkede tekel
konumunda. İşlerimiz filan da iyiydi."

TFF Başkanlığı'na...
Öte yandan Başbakan'ın çocuklarını Amerika'da okutan Remzi Gür'ün
kayınbiraderi ve oğul Burak Erdoğan'a 2,5 milyon dolara 36 ay taksitle
satılan geminin sahibi Hasan Doğan geçtiğimiz haftalarda, Futbol
Federasyonu Başkanı oldu.

12/03/2008
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Mar 12, 2008, 7:50:00 AM3/12/08
to e-türkiyem
YENİÇAĞ
12.03.2008
S.ÖNKİBAR

Sayın Ertuğrul Günay bunlar da doğru mu?
Sayın Bakan Ertuğrul Günay.. Geçtiğimiz günlerde yazdığım "Kültür
Bakanlığında Skandal" başlıklı yazımdan ve anında takdire şayan
müdahaleniz sonrasında dün bize bilgi ve belgelerle dolu bir dosya
daha intikal etmiştir.. Özetini aktaracağım iddiaların tamamına
yakını bakanlığınızdaki teftiş kurulu arşivlerinde mevcuttur..
İddiaların doğruluğu ya da yanlışlığını bilmiyoruz. Amacımız hiç
kimseye haksızlık yapmak da değildir. Sizden dileğimiz, bu iddiaların
müfettişlerin bilgileri ışığında üstüne gitmenizdir. İddialar Ankara
Devlet Klasik Türk Müziği korosu şefi Uğur Bayrak'la ilgilidir. Buna
göre 1) Uğur Bayrak'ın dersinde porno seyredildiği doğru mudur? Bize
gelen dosyaya göre Uğur Bayrak bu fiilden ötürü bakanlığınız
tarafından resmen uyarı cezası almış görünüyor. Böyle bir şey
gerçekten var mıdır? Eğer var ise böyle birinin hâlâ adeta
ödüllendirilircesine görevinin başında olması kabul edilebilir mi? 2)
Uğur Bayrak'ın koro elemanlarını idareye karşı kışkırttığı için
kurumda yine ceza aldığı doğru mudur? (Böyle bir belge de var.) 3)
Uğur Bayrak'ın türlü nedenlerle her yıl soruşturma geçirdiği doğru
mudur? (Belgeler var). 4) Kendi kurumunda sanatçılarla kavgalar edip
kınama ve de maaş kesme cezaları aldığı doğru mudur? (Bakanlığınız
kayıtlarında bu da var) 5) Uğur Bayrak'ın Ankara Dördüncü İdare
Mahkemesinde (2006-2132) Kültür Bakanlığına karşı dava açıp
reddedildiği doğru mudur? Bayrak, Bakanlığı niçin dava etmiştir?
6)Ankara 6. İdare Mahkemesinde (2007-1328) Kültür Bakanlığı'nı yine
dava ettiği ve reddedildiği doğru mudur.. 7) Keza Uğur Bayrak'ın
Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesinde (2007-7) yargılandığı doğru
mudur? Yargılanıyorsa neden yargılanıyor? 8) Ankara 5. Sulh Ceza
Mahkemesinde (2008-143) yine sanık olarak yargılandığı doğru mudur? Bu
yargılamada bakanlığın soruşturma açarak hakkında kamu davası açma
iznini verdiği doğru mudur? Bakanlık bu yargılama için neden izin
vermiştir... Evet Sayın Bakan bütün bunlar doğru ise neredeyse her gün
mahkemeye taşınan yani yargılanan böyle biri hâlâ nasıl ödüllendirilir
ve yerinde tutulur? Sayın Bakan dürüstlüğünüzü, kalitenizi ve
adaletinizi biliyor ve gerekli araştırmayı yapmanızı istiyoruz...
Burada bir parantez açıp, amacımızın asla ve kat'a hiç görmediğimiz,
telefonla olsa da bir kez bile konuşmadığımız Uğur Bayrak'ı hedef
almak ya da onu şaibe altına sokmak olmadığını, tersine ona
iddialardan arınma imkanını sunduğumuzu belirtmek isterim... Suç
ispatlanıncaya kadar Uğur Bayrak'ın suçsuz ve masum olduğunu,
özellikle belirtmek isteriz. Dahası cevap verirse Uğur Bayrak'ın
yanıtlarını da bu sütunda yayınlayacağımızı ilan ediyoruz...
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Mar 12, 2008, 10:58:15 AM3/12/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 12.03.2008

CHP'DEN, AKP'Lİ İL GENEL MECLİSİ ÜYELERİNE SUÇLAMA

Eskişehir'de 'kredi' skandalı

CAN HACIOĞLU

ESKİŞEHİR - CHP Eskişehir Merkez İlçe Başkanı Erdal Caferoğlu , eski
AKP Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül' ün eşi Almıla Akgül, annesi
Hasine Akgül , AKP Eskişehir Milletvekili Nedim Öztürk ve Dış Ticaret
Müsteşar Yardımcısı Ülker Güzel' in kurduğu Türkiye İsrafı Önleme
Vakfı'na Eskişehir İl Özel İdaresi'nden 160 bin YTL aktarıldığını
belirterek İl Genel Meclisi'nin AKP'li üyeleri ve vakfın mütevelli
heyeti hakkında suç duyurusunda bulundu.

Caferoğlu, vakfın Eskişehir'de kredi dağıtmak için AKP'li Odunpazarı
Belediyesi'ne bağlı olarak bir temsilcilik açtığını anımsattı. Vakfa
kredi adı altında dağıtılmak üzere Eskişehir İl Özel İdaresi'nin
kaynaklarından geçen yıl 60 bin bu yıl da 100 bin YTL aktarıldığını
belirten Caferoğlu "Aktarılan paranın hibe veya dönüşü olan bir kredi
olup olmadığı belirsizdir. Kredinin veriliş şekli ve dönüş biçimi de
protokolde yer almamıştır. Kredi kullananların parayı geri ödememesi
halinde ne tür bir işlem yapılacağı da belirtilmemiştir. Bu da yapılan
işlemdeki suiniyeti göstermektedir" diye konuştu.

Eskişehir için gönderilen bütçenin keyfi olarak kullanıldığını
belirten Caferoğlu şöyle devam etti: "Merkezi Ankara, çalışma sahası
Diyarbakır olarak seçilen vakfın kentimizde gizli siyasi etkinlik
yapmasına ve tercihte bulunmasına gönlümüz elvermemektedir."
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Mar 12, 2008, 11:00:09 AM3/12/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 12.03.2008

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden sahte belgelerle burs aldıkları
belirlenen 65 kişi gözaltına alındı

Belediyede burs vurgunu

* Büyükşehir Belediyesi'ne son bir yıl içinde yapılan burs
başvurularından yaklaşık 750 dosyanın incelendiğini belirten
yetkililer, olayın maddi boyutunun net olarak belirlemeye çalışıyor.

İstanbul Haber Servisi - İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden sahte
belgelerle yaklaşık 5 milyon YTL burs aldıkları öne sürülen 65 kişi
gözaltına alındı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin şikâyeti üzerine Mali Suçlarla
Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, internet üzerinden başvuru yapılarak
sahte belgelerle yüksek öğrenim bursu alınması ya da bu suça yardımcı
olunması olayına ilişkin dün sabah saatlerinde bir dizi operasyon
düzenledi. Operasyonda, sahte belge düzenlenmesi olayına karıştığı
iddia edilen aralarında bir mahalle muhtarı, 2 dershane öğretmeninin
de bulunduğu toplam 65 şüpheli gözaltına alındı. Polis yetkilileri,
olayla ilgili başka gözaltılar da olabileceğini belirterek, şüpheliler
arasında yer alan ve üniversite öğrencisi oldukları belirlenen
kişilerin serbest bırakılacağını ifade ettiler. Yetkililer, İBB'ye son
bir yıl içinde yapılan burs başvurularından yaklaşık 750 dosyanın
incelendiğini anlatarak, olayın maddi boyutunun net olarak
belirlenmesine çalışıldığını söylediler.

'Belediye personeli yok'

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden yapılan açıklamada da polisin burs
operasyonu kapsamında gözaltına alınan ya da ifadesi alınan İBB
personeli bulunmadığı belirtildi. Bu yılki burs başvuru evraklarının
tasnifi sırasında, mükerrer belge ve resimlere rastlanılması üzerine
durumun, 6 Aralık 2007'de İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne bildirildiği
kaydedilen açıklamada, "Emniyet birimlerince müdürlüğümüz arşiv ve
kayıtları üzerinde yapılan incelemeyi müteakip konu, emniyet
yetkilileri tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na
bildirilmiştir. Soruşturma İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın
takibinde devam etmektedir" denildi.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Mar 13, 2008, 3:46:24 AM3/13/08
to e-türkiyem
hürriyet
13 Mart 2008
Şehriban OĞHAN/ ANKARA
Kral'ın hediyeleri için hálá yanıt yok
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Ahmet Ersin, 10 Kasım'da
Türkiye'yi ziyaret eden Suudi Arabistan Kralı'nın, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile eşlerine verdiği
hediyeleri, 25 Aralık 2007'de Meclis Başkanlığı'na soru önergesi
vererek gündeme getirdi.

Hediyelerin özellikleri, değerleri ve akıbetlerini içeren soruların
yer aldığı önergesine, yasal süresi 15 gün olmasına rağmen 50 gün
içinde yanıt alamayan Ersin, ikinci bir önergeyle Meclis Başkanı
Toptan'dan yanıt istedi. Ersin, sorularına yanıt verilmeyerek, Anayasa
ve içtüzükten doğan denetleme hak ve yetkilerinin kısıtlandığını
hatırlattı. Başbakanlık'a tekit (hatırlatma) yazısı gönderen Meclis
Başkanlığı, 10 gün ek süre verdi.

YETKİMİZ BU KADAR

Ersin'in soru önergesine, Toptan adına yanıt veren Meclis Başkanvekili
Nevzat Pakdil, önergenin 10 gün içinde cevaplandırılmadığını, bunun da
Meclis'e gelen kağıtlar listesinde ilan edildiğini bildirdi ve başka
da bir yetkilerinin olmadığını söyledi. Ersin, "Hükümetin keyfi
şekilde soru önergemi yanıtlamaması, kamuoyuna yansımasını
istemedikleri bir olumsuzluk olduğunu gösteriyor. Önergemi sonuç alana
kadar tekrarlayacağım" dedi.
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Mar 13, 2008, 4:22:17 AM3/13/08
to e-türkiyem
hürriyet
13 Mart 2008
Mervan Gül için Danıştay yargı yolunu açtı
Danıştay 1. Dairesi, Toplu Konut İdaresi'nin (TOKİ) dar gelirli
vatandaşlar için Siirt'te yaptıracağı konutların arazisini devlete
'170 kat' fazla fiyata satan Siirt Belediye Başkanı Mervan Gül ve 10
belediye yöneticisinin yargılanmasına karar verdi.

Buna göre, Gül hakkında, İçişleri Bakanı'nın soruşturma izni
vermemesine ilişkin kararı kaldırılacak ve dosya Siirt Cumhuriyet
Başsavcılığı'na gönderilecek. Kararda, Gül'le beraber 10 üst düzey
belediye yöneticisinin, özel kişilere ait Yağmurtepe Köyü
taşınmazlarının bedellerini kanuna aykırı olarak yüksek belirlemek ve
bu bedellerle satın almak suretiyle Belediyeyi zarara uğratarak görevi
kötüye kullandıkları iddiasıyla yargılanması gerektiği belirtildi.

ARSALAR 170 KAT FAZLA FİYATA NASIL SATILDI?

Kararda, devletin nasıl soyulduğu çarpıcı şekilde gözler önüne
serildi. Karara göre, 3 Mart 2005 tarihinde Abdulaziz Ekin'in
Hazine'den 22 bin YTL bedelle satın aldığı arsalar, birkaç kez el
değiştirdikten sonra, 19 bin YTL'ye Mehmet Sait Okur tarafından
alındı. Aynı arsaları Belediye Başkanlığı, bu kişiden 1 milyon 849 bin
49 YTL bedelle satın aldı. Yine aynı şekilde Nasri Eken'e ait arsa,
bin 400 YTL bedelle Beşir Atabay'a satıldı, ondan 295 bin 872 YTL'ye
belediye tarafından alındı. Belediye toplam 2 milyon 144 bin 921
YTL'ye malettiği arsaların üzerine kar payı koyarak TOKİ'ye 2 milyon
262 bin 154 YTL'ye satmak üzere protokol imzaladı. Kararda;
vatandaştan alınan arazilerin emlak vergisi değeri üzerinden 170 kat
fazla fiyata belediyeye satılarak belediyenin zarara uğratıldığı detay
hesaplamayla ortaya kondu.

İADE ETMEK SUÇU ORTADAN KALDIRMAZ

Kararda, protokolün feshedilip, kamulaştırma işleminin iptal edilmesi
ve taşınmazların bedellerinin ödenmemesinin tamam olan suçu ortadan
kaldırmadığı belirtilerek, "Bu nedenle, ilgililere isnat edilen
eylemin, haklarında soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelikte
bulunduğu anlaşıldığından, itirazın kabulüyle, İçişleri Bakanının 3
Ekim 2007 günlü soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararının
kaldırılmasına, dosyanın Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı'na, kararın bir
örneğinin İçişleri Bakanlığına gönderilmesine oyçokluğuyla karar
verildi" denildi. Karara, Daire üyesi Hüseyin Karakullukçu
"Kamulaştırma işlemi iptal edildiği için soruşturmaya gerek yoktur"
diyerek muhalif kaldı.

Kimler yargılanabilir

DANIŞTAY 1. Dairesi'nin verdiği kararın ardından Siirt Cumhuriyet
Başsavcılığı, Siirt Belediye Başkanı Mervan Gül, Başkan Yardımcısı
Muhsin Kebapçı, Encümen üyeleri M.Sadi Aydın ve Abdurrahman Aslan,
Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Abuşak, Hesap İşleri müdürü Abdullah
kesici, Fiyat Tesbit komisyonu üyeleri Ömer Eminoğlu, Hikmet Ekin,
Fatih Yıldız, Gürbüz Tanık ve Cafer Gülcan hakkında soruşturma
yapacak. Soruşturmanın ardından sanıklar hakkında dava açılabilecek.
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Mar 15, 2008, 1:52:59 PM3/15/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 15.03.2008

Zarflar açıldı

İhalede skandal

Ankara Anakent Belediyesi Başkanı Melih Gökçek'in "3 milyar dolar
bekliyorum" dediği EGO'nun doğalgaz işlerini devralan Başkent Gaz
ihalesine 1 milyar 610 milyon dolar teklif gelirken ihale ve firma
tekliflerinin yer aldığı kapalı zarfların ihale komisyonu tarafından
katılımcılar ve basının bulunmadığı bir ortamda açılması skandal
olarak nitelendirildi. En yüksek teklifi Galataport ihalelerinden
tanınan Mehmet Kutman verdi.

cbayramoglu

unread,
Mar 17, 2008, 2:57:58 AM3/17/08
to e-türkiyem
BÜYÜK ŞEHİR ÇALI(ŞI)YOR
http://www.pandora.com.tr/urun.asp?id=163080
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Mar 26, 2008, 4:34:14 PM3/26/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 26.03.2008

AKP'lilerin de aralarında bulunduğu ihale çetesinin üzerine giden
emniyet müdürü merkeze çekildi

Görevini yaptı, sürüldü

* Ordu Emniyet Müdürü Güler merkeze çekilirken yerine vekâleten Müdür
Yardımcısı Olcay Tosun getirildi. CHP İl Başkanı Çebi, "AKP, emniyet
müdürünü görevden alarak yolsuzluklarını örtme yolunu seçmiştir" dedi.

ERDOĞAN ERİŞEN

ORDU - Ordu'da 30 Temmuz 2006'da yapılan büyük fındık mitingi sonrası
görevden alınan Ordu Emniyet Müdürü Rıdvan Güler' den sonra, son
aylarda özellikle kamu kurumlarındaki ihale yolsuzluklarının üzerine
gitmesiyle dikkat çeken Sezai Boran da merkeze çekildi.

Ordu'da ocak ayı içerisinde yapılan ve " Kömür 52" adı verilen
başarılı operasyonla dikkat çeken Ordu Emniyet Müdürü Sezai Boran,
Cumhuriyet Savcılığı ile birlikte devam ettirdikleri operasyon
sonucunda toplam 26 kişinin tutuklanmasını sağlanmıştı. Aralarında 6
kamu görevlisi ve AKP üyesi işadamlarının da bulunduğu 26 kişinin
cezaevinde tutuklu bulunduğu ve operasyonun devam ettiği bir sırada
Emniyet Müdürü Sezai Boran ani bir kararla görevinden alınarak merkeze
çekildi.10 gün rapor aldığı öğrenilen Boran'ın yerine bugünden
itibaren Müdür Yardımcısı Olcay Tosun' un vekâlet edeceği bildirildi.

Ordu Emniyet Müdürü'nün görevden alınması kamuoyunda büyük infial
yaratırken CHP İl Başkanı Kenan Çebi yaptığı açıklamada AKP'nin
intikam almaya devam ettiğini söyledi. Çebi, "Fındık mitinginin
faturasını dönemin emniyet müdürüne kesen AKP'liler, bu kez de
yolsuzlukların üzerine gitmesi ve göz yummaması ile dikkat çeken yeni
emniyet müdürünü görevden alarak yolsuzluklarını örtme yolunu
seçmiştir " diye konuştu.





On 17 Mart, 08:57, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> BÜYÜK ŞEHİR ÇALI(ŞI)YORhttp://www.pandora.com.tr/urun.asp?id=163080
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Mar 28, 2008, 10:02:22 AM3/28/08
to e-türkiyem

28 Mart 2008
Zafer TOKUŞ/ADAPAZARI (Sakarya), (DHA)
Karlı bir iş oldu
SAKARYA'nın Pamukova Belediye Başkanı AKP'li Hikmet Feridun Turan'a,
belediyeye ait akaryakıt istasyonunu 5 ay önce 15 yıllığına kiralayan
şirket tarafından makam aracı olarak kullanması için 40 bin euro
değerinde cip hediye edildi. Belediye Başkanı Turan, "Çok kârlı bir
anlaşma yaptık" dedi.

Pamukova Belediyesi, belediyeye ait olan ilçe merkezindeki akaryakıt
istasyonunu 5 ay önce 15 yıllığına Turkuaz adlı şirkete kiraladı. Bu
analaşmanın ardından şirket, belediyeye 1 milyon 100 bin YTL para
öderken, anlaşma gereği de her ay belediye araçlarına 4 bin litre
mazot vermeyi taahhüt etti.

Şirket, Belediye Başkanı AKP'li Turan'a önceki gün de makam aracı
olarak kullanılmak üzere Güney Kore üretimi SsangYong marka 40 bin
Euro değerinde cip hediye etti. Belediye Başkanı Hikmet Feridun Turan,
2008 model aracın hibe yoluyla geldiğini ve belediyenin kârlı bir
anlaşma yaptığını söyleyerek şöyle devam etti:

"Belediyemizin lehine çok güzel avantajlar ile akaryakıt istasyonunu
Turkuaz firmasına kiraladık. Firma bu kiralamadan belediyemize hem
para, hem de belli oranda akaryakıt vermeyi taahhüt etmişti. Şimdi
eski akaryakıt istasyonumuzun karşısına mülkiyeti belediyemize ait
olmak üzere yeni bir istasyon yapıyorlar. Belli bir zaman sonra tamamı
belediyemize kalacak. Firma bizden gördüğü iyi davranışlar sonucu
belediyemize bir araç hibe edeceğini bildirdi. Biz de kabul ettik.
Belediyemizin menfaatine olan ve kazancımız söz konusu ise kanunlar
çerçevesinde hareket ederiz. Hibe edilen araç belediyeye makam aracı
olarak verildi."
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Mar 29, 2008, 3:28:55 AM3/29/08
to e-türkiyem
Güler misin ağlarmısın!
GÜNEŞ GAZETESİ
29.03.2008
TEDAŞ, gazeteye verdiği 'İşçi aranıyor' ilanında başvuru adresi olarak
AKP ilçe başkanını gösterdi

Türkiye'de kadrolaşmanın, partizanlığın nerelere vardığını, yüzde
47'lik oyun iktidar mensuplarını ne denli fütursuzlaştırdığını
Artvin'in Yusufeli İlçesi'nde verilen bir iş ilanı gözler önüne serdi.
Yerel Yusufeli Haber Gazetesi'nde 2 gün önce şu ilan yayınlandı:

MÜRACAAT AKP
Eleman Aranıyor.. TEDAŞ İşletme Şefiliği'nde çalıştırılmak üzere sanat
okulu ve yüksekokul mühendislik mezunu 15 eleman alınacaktır.
İlgilenenlerin AK Parti İlçe Başkanı Muharrem Aytekin'e başvurmaları
rica olunur. İrtibat Tel: 0 532 226 ** **

AYRIM YAPMAM
CHP'liler ilana büyük tepki gösterince ortalık karıştı. AKP İlçe
Başkanı Aytekin kendini 'Ben kesinlikle siyasi görüş ayrımı yapmam.
Allah rızası için yardım etmeye çalışıyordum. Ama (AKP ilçe başkanı)
yazmasak daha doğru olurdu' diye kendini savundu.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Mar 29, 2008, 3:40:39 AM3/29/08
to e-türkiyem
HÜRRİYET
Y.BAYER
29.03.2008

Ofer'in müdürü tanık olarak dinlenecek

2005 Kasım ayı... Ofer'lerle birlikte Galataport ve Kuşadası liman
ihaleleri gündemde. Ve Ofer'in mektupları kamuoyuna yansıyor.
TEMPO'nun o zamanki Ankara temsilcisi Ahmet Erhan Çelik, ihale ve
yazışmalarla ilgili perde gerisinde olanlarla ilgili olarak çok ilginç
şeyler yazıyor.

'Pinokyo' başlıklı TEMPO büyük ilgi görüyor; "Unakıtan'ın oğlu ihale
pazarlığı'nda"...

Ancak Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Öİ Başkanı Metin Kilci
avukatları Hasan Fehmi Göker aracılığıyla haberi tekzip ediyorlar.
Tepkip metninde "(Ceylan'daki) toplantı hayal ürünüdür, Ofer'in
mektubu yok, sahtedir" deniyor.

Ancak dergi, Ceylan'daki toplantıda Abdullah Unakıtan ve diğer
katılımcıların da oturduğu yerleri tarif ederek iddiasını sürdürüyor.
Bazı tanık isimleri veriyor; (K. Unakıtan, A. Unakıtan, John Tercek
(Kuşadası ve Galataport ihalelerin şampiyon şirketi Royal Carribean'ın
Genel Müdürü), Erhan Göksel, Metin Kilci ve çevirmen)

Maliye Bakanı Unakıtan, 2006 yılında 150 milyar liralık manevi
tazminat davası açıyor gazeteci Çelik'e... İki davadan ilki,
'Unakıtan'ın oğlu ihale pazarlığında' başlıklı yazı için... Ankara 12.
Asliye Hukuk Mahkemesi, bu davayı reddediyor.

Ofer'in mektupları için açılan ikinci dava ise Ankara 9. Asliye'de
sürüyor. Gazeteci, mahkemede bakanın Özel Kalem Müdürü Adem Özden,
işadamı Hamdi Akın ve Verso'nun sahibi Erhan Göksel'in tanık olarak
dinlenmesini istiyor. Akın, bakanın özelleştirme görüşmelerini Ceylan
Otel'de yaptığını ve özel kalemiyle birlikte makamını bu otelde
kurduğunu anlatırken "İşadamları olarak lobide oturur, sıramızın
gelmesini beklerdik" diyor. Ofer'in eski danışmanı olduğunu ve
Davos'ta Tayyip Erdoğan'la tanıştırdığını anlatan Erhan Göksel ise
mektubun varlığını teyit ederken, Ceylan'daki toplantının
ayrıntılarının dergideki yazıda yer aldığı anlatıyor. Kendisinin belge
sızdıran adam olmadığını ve bu iddia yüzünden ticari olarak ciddi
zarar gördüğünü savunuyor. Göksel, dergide çıkan Ofer mektubunun
kendisine de gönderildiğini, ancak ön sayfadaki telefon numaralarının
farklı olduğunu söylüyor. Göksel'e göre, dergideki mektubun ön
sayfasında Maliye Bakanı'nın faks numarası yer alırken, Göksel'in
elindeki ön safyada kendi numarası yazıyor... Önceki gün Ankara'da
yapılan ve hiçbir gazetecinin izlemediği duruşmada bir başka ilginç
gelişme daha oluyor; Royal Carribean Genel Müdürü John Tercek 13
Mayıs'taki duruşmaya tanık olarak çağrılıyor.
> ...
>
> tamamını oku >>

cbayramoglu

unread,
Mar 31, 2008, 3:33:58 AM3/31/08
to e-türkiyem
'Kayıp Trilyonun' dosyası da kayıp
güneş
31.03.2008
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül'ün de sanıkları arasında bulunduğu, RP'ye
verilen Hazine yardımıyla ilgili 'Kayıp Trilyon' davasına ait dosyanın
akibeti tartışma konusu oldu. CHP'li Atilla Kart, 'dosyanın Meclis ile
mahkeme arasında kaybolduğunu' öne sürdü. Kart, gazeteport.com
sitesine yaptığı açıklamada, 'Dosya Meclis Başkanlığı'nda,
dokunulmazlık dosyaları arasında yok. Cumhuriyet Savcılığı'nda,
mahkemede de yok. Öyleyse nerede? Burada dosyanın sümen altı
edildiğine dair, dosyada işlem yapılmasını önlemeye yönelik bir
himayenin olduğuna dair bulgular var' dedi. Gül'ün şu anda
dokunulmazlığının olmadığını da savunan CHP'li vekile, 'Dolayısıyla
ilgili savcılık ve mahkemenin adli tahkikatı bir an önce başlatması
gerekiyor' iddiasında da bulundu.


On 29 Mart, 10:40, cbayramoglu <cetin.bayramo...@gmail.com> wrote:
> HÜRRİYET
> Y.BAYER
> 29.03.2008
>
> Ofer'in müdürü tanık olarak dinlenecek
>
> 2005 Kasım ayı... Ofer'lerle birlikte Galataport ve Kuşadası liman
> ihaleleri gündemde. Ve Ofer'in mektupları kamuoyuna yansıyor.
> TEMPO'nun o zamanki Ankara temsilcisi Ahmet Erhan Çelik, ihale ve
> yazışmalarla ilgili perde gerisinde olanlarla ilgili olarak çok ilginç
> şeyler yazıyor.
>
> 'Pinokyo' başlıklı TEMPO büyük ilgi görüyor; "Unakıtan'ın oğlu ihale
> pazarlığı'nda"...
>
> Ancak Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Öİ Başkanı Metin Kilci
> avukatları Hasan Fehmi Göker aracılığıyla haberi tekzip ediyorlar.
> Tepkip metninde "(Ceylan'daki) toplantı hayal ürünüdür, Ofer'in
> mektubuyok, sahtedir" deniyor.
> ...
>
> tamamını oku »

cbayramoglu

unread,
Apr 2, 2008, 10:35:13 AM4/2/08
to e-türkiyem
bu iletiyi buraya koyalım da , belki bazılarına ders olur!!!
----
Ahern, 6 Mayıs'ta istifa ediyor

İrlanda Başbakanı Bertie Ahern, 6 Mayıs'ta istifa edeceğini açıkladı.
bbc
02.04.2008
Ahern hakkında yolsuzluk soruşturması yürütülüyor

Ahern hakkında maliye bakanlığı yaptığı 90'lı yıllarda rüşvet aldığı
iddiasıyla soruşturma açılmıştı.

Avrupa'da en uzun süre iktidarda kalan siyasetçilerden biri olan
Ahern, Haziran 1997'den bu yana Başbakan ve 31 yıldır da milletvekili.

1994'ten bu yana iktidardaki Fianna Fail'in lideri olan Ahern, bugün
düzenlediği sürpriz basın toplantısında hem başbakanlıktan hem de
parti liderliğinden ayrılacağını söyledi.

Başbakan, "Bu kişisel bir karar. Halkım için en iyisi bu. Tüm kalbimle
söylüyorum yanlış birşey yapmadım, kimseyi aldatmadım" dedi.

Görev yaptığı süre içinde kişisel çıkarlarını kamu çıkarlarının önüne
koymadığını belirten Ahern, kimseden rüşvet almadığını yineledi.

Bertie Ahern, dün, hakındaki iddiaları araştıran komisyonun
yetkilerini daraltmak için mahkemeye başvurmuştu.

Üç kez partisini iktidara taşıyan Ahern'in başbakanlığında İrlanda
ekonomisi büyük bir dönüşüm yaşadı.

Ancak geçen yıldan itibaren Başbakan'ın halk desteği azalmaya
başlamıştı.

Birçok gözlemciye göre, Bertie Ahern, ekonomik başarıları kadar Kuzey
İrlanda barış anlaşmasına katkısıyla da anılacak.

cbayramoglu

unread,
Apr 5, 2008, 9:09:13 AM4/5/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 05.04.2008

SOYGUN BELGELENDİ; ABONELERDEN 7 AY FAZLA PARA ALMIŞ

Melih Gökçek suçüstü yakalandı

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK),
AKP'li Melih Gökçek yönetimindeki Ankara Anakent Belediyesi'ne bağlı
gaz dağıtım şirketi EGO'nun 2 Haziran 2005 - 1 Ocak 2006 tarihleri
arasında abonelerden fazla bedel tahsil ettiğine ve bu bedelin
abonelere geri verilmesi gerektiğine karar verdi.

EPDK'nin internet sitesinde çıkan kararına göre kurul, EGO Genel
Müdürlüğü'nün düzeltme katsayısı uygulamasının; 2 Haziran 2005
tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, "Doğalgazın
Faturalandırmaya Esas Satış Miktarının Tespiti ve Faturalandırılmasına
İlişkin Esaslar Hakkında Tebliği'' nin ilgili maddesine aykırılık
teşkil ettiğine ve 2 Haziran 2005 - 1 Ocak 2006 tarihleri arasında
doğalgaz kullanan abonelerden fazla tahsil edilen bedelin ilgili
mevzuat kapsamında geri ödenmesine karar verdi. Karara göre, geri
ödeme süreci, EGO yerine 31 Ağustos 2007 tarihi itibarıyla lisans alan
Başkent Doğalgaz Dağıtım Şirketi tarafından yürütülecek.

Alınan paralar geri ödenecek

Şirket 120 gün içerisinde fazla bedel tahsil edilen abonelerin
isimlerini/unvanlarını ve abone bazında fazla tahsil edilen bedelin
ilgili mevzuat kapsamında ay bazında hesap edilerek belirlenen
tutarların gösterildiği bir listeyi EGO Genel Müdürlüğü'nün resmi
internet sitesinde ve abone merkezi ilan panosunda yayımlayacak ve
fazla tahsil edilen bedelini geri ödeyeceğini hak sahiplerine tebliğ
edecek.

İlan süresi 120 günden az olmayacak. Listede ismi bulunan aboneler,
iade edilecek doğalgaz bedeline ilişkin yasal süre içinde başvuruda
bulunabilecek.

Fazla alınan bedelin tespiti ve iadesi için belirtilmesi gerekli olan
diğer bilgilerin belirtileceği bir duyuru, Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ
tarafından yerel gazetelerde birer hafta arayla en az üç kez
yayımlanacak. Mevzuata aykırılığının giderilmemesi halinde şirkete
idari para cezası uygulanacak.



cbayramoglu

unread,
May 29, 2008, 5:07:13 AM5/29/08
to e-türkiyem
AKP'li belediyede 'sahte imza' skandalı
29 Mayıs 2008
ANKA
AKP'li Altındağ Belediyesi'nde, belediyede çalışan bazı memurların,
başka kurumlara ataması yapılırken, "sahte imza" kullanıldığı ortaya
çıktı. Ankara 2'nci İdare Mahkemesi atamalarda "sahte imza"
kullanıldığını karara bağladı ve bu tür işlemlerin iptaline karar
verdi. Konuyu bir soru önergesiyle Meclis gündemine taşıyan CHP Manisa
Milletvekili Şahin Mengü, sahte imza ile memurları belediyeden
uzaklaştıranlar hakkında yasal işlem yapılmasını istedi.

AKP'de, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 367 çoğunluğun sağlanması için
CHP'li eski Kastamonu Milletvekili Mehmet Yıldırım'a "rüşvet" teklif
ettiği gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılan Remzi Gür'ün ardından,
bir yargı şoku da Altındağ Belediyesi'nde yaşandı. Ankara 2'nci İdare
Mahkemesi, belediyede çalışan bazı memurların tayinlerinde "sahte
imza" kullanıldığı iddialarını karara bağladı.

Mahkeme, belediyede memur olarak çalışan ancak isteği olmadan başka
bir kuruma ataması yapılan N.S.'nin açtığı davada kararını açıkladı.
Mahkeme kararında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda, kurumlar
arası atamada "memurların isteği" şartı bulunduğuna işaret edilirken,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın da davacı adına atılan imzaların
sahte olduğunu tespit ettiğine dikkat çekildi. Mahkeme, atama
işleminin iptaline karar verdi.

MECLİS'E TAŞINDI

Mahkeme kararının ardından söz konusu iddialar Meclis gündemine
taşındı. CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü, konuyla ilgili olarak
İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın yanıtlaması istemiyle Meclis
Başkanlığına yazılı soru önergesi verdi. Önergesinde söz konusu
atamaların İçişleri Bakanlığına ve bağlı kurumlarına yapıldığını ifade
eden Mengü, Bakanlığın usulsüzlüklere göz yumduğunu ileri sürdü.

Sahte imzalı dilekçelerle memurların başka kurumlara atamalarının
Belediye Başkanının bilgisi dahilinde olup olmadığının açıklanmasını
isteyen Mengü, Bakan Atalay'a şu soruları yöneltti:

"-Bakanlığınızca Altındağ Belediyesi'nde dilekçelere sahte imza
atanlar hakkında yasal bir işlem yapılmış mıdır?

-Sahte imza ile memurları belediyeden uzaklaştırmayı alışkanlık haline
getirdiği iddia edilen ve sahte imza ile memurları belediyeden
uzaklaştırdığı mahkeme kararı ile tespit edilenler hakkında yasal
işlem yapacak mısınız?

-Başka belediyelerde buna benzer usulsüz işlemlerin yapıldığı
konusunda bir soruşturma yapılmış mıdır?

-Sahte imza ile başka kuruma naklen atandığı tespit edildiği için
tekrar Altındağ Belediyesi'ne dönen memur ve bundan sonra mahkeme
kararlarıyla dönecek olan memurlara yapılacak siyasi baskılara karşı
bir önlem alacak mısınız?

-Bu yapılanların Hükümetinizin yeni bir kadrolaşma politikası olduğu
konusundaki düşünceniz nedir?"

cbayramoglu

unread,
May 29, 2008, 6:42:35 AM5/29/08
to e-türkiyem

YENİÇAĞ
S.ÖNKİBAR
29.05.2008

Bürokratından Başbakan'a İhlas Finans'taki hortumlamaya göz yumdu
iddiası!

Bugün Gazetesinde önceki gün şöyle bir haber yayınlandı. -TMSF
Başkanı Ahmet Ertürk yolsuzluğun kitabını yazıyor.
Haber devam ediyor:
-Kitapta İhlas Finans'la ilgili olarak Ahmet Ertürk'e ait şu satırlar
var:
- "Maalesef İhlas Finans yüreğimin acıdığı, gerçekten düşünürken
kendimi ağlamamak için zor tuttuğum bir yaradır. İhlas Finans diğer
batık bankalardan farkı olmayan bir hortumlama operasyonudur. İhlas
Finans mağdurları sahipsiz kalmıştır. Biz onlara sahip çıkmak için
birkaç girişimde bulunduk ama başaramadık. Biz bu mes'eleyi, iddia
ediyoruz çok kısa bir sürede çözerdik ama İhlas Finans görev
alanımızda değil."
Bunu söyleyen kim?
Ahmet Ertürk.
O kim?
Başbakanın kendi atadığı en güvendiği bürokratı.
Yukarıdaki satırları bir kez daha okuyun ve Ertürk'ün ne demek
istediğini iyi anlayın.
Adam diyor ki; İhlas Finans'da açık, aleni bir hortumlama var ama
bunun üzerine gidilmesine izin verilmedi!
İzin vermeyen kim?
Siz ya da ben değil, hükümet ya da onun başındaki herhalde.
Hatırlayın konu Meclis'e gelmiş, ancak TMSF denetiminin dışında
kalması için AKP toplu olarak oy kullanmıştı.
Söyler misiniz nedir bunun adı?
Önüne geleni TMSF denetimine sokacaksın, iş İhlas Finans'a geldi mi
orada ölçü, emsal ve değer tanımaksızın çark edeceksin!...
İşte size konu ile ilgili olarak bir başka enstantane:
Bir kaç gün önceydi.
AKP'nin 10 ay öncesindeki Sanayi Bakanı Ali Coşkun'la bürosunda sohbet
ediyoruz.
İhlas Finans'ın kurucu genel müdürü olan ve oradaki hortumlamalara
baştan beri isyan ettiği bilinen Ali Bey'e Tayyip Bey'in önceden zerre
sevmediği İhlas'ı ve Enver Ören'i birden sahiplenmesinin perde
arkasını sordum:
Aldığım cevabın özeti şudur:
"Tayyip Bey, Enver Bey'i yine sevmez ama belli ki hesapları var.
İhlas Finans olayında başta bu işi temizleyelim, hazırlığı yap diye
bana talimat veren Sayın Başbakandır. Hal böyle iken Sayın Erdoğan
son anda hiç beklenmedik bir şekilde frene bastı. Belli ki o arada bir
şeyler oldu."
Evet görüldüğü gibi tıpkı Ahmet Ertürk gibi, Ali Coşkun da İhlas
Finans'daki hortumlamanın üzerine gidilmesinde Tayyip Erdoğan'ın
kalkan olduğunu söylüyor.
Peki ama neden? Ne oldu da Başbakan birden bire değişti?
Tablo bu iken bırakın Tayyip Erdoğan'a mideden bağımlı olan sözde
muhafazakar gruplar, muhalefet partileri bile bu hadiseyi afişe edip
gündeme getirmedi.
Tamam CHP oluşturduğu İhlas Finans dosyasını afişe için uygun bir
zamanı bekliyor olabilir, ancak Deniz Bey, Enver Ören tarafından
kendisine gece yarıları açılan ağlamaklı telefonlardan etkilenir diye
de düşünmüyor değilim... Çünkü Enver Bey'in etkili feryatlı
ağlamalarına 28 Şubat sürecinde Genelkurmay karargahında iki kez
tanıklık ettim. CHP lideri eğer birilerinin ağlamasına kulak verecek
ise bu Enver Ören değil, Allah(cc) ve din istismarları ile para
kaptıran onbinlerce yetim ve gariplerin feryatları olmalıdır.
Tam bu noktada konu ile ilgili olarak çok önemli bir haber verelim.
İhlas Finans dosyası kapanmadı ve kapanmayacak.
Kesin bilgilerimle söylüyorum ki İhlas'la ilgili olarak önümüzdeki
günlerde acayip gelişmeler olacak...

cbayramoglu

unread,
Jun 8, 2008, 2:46:28 AM6/8/08
to e-türkiyem
YENİÇAĞ
08.06.2008
S.ÖNKİBAR

AKP'yi eleştiren gazeteciler dikkat dikkat!

Sevgili okurlar bugün AKP'li siyasi oligarkların kurduğu korku ve
dehşet sistemini, yaşadığım bir olayla afişe edeceğim. Bu şekilde
bütün medya birimlerine mail atıp faks çekmeme ve konuyu açıklayıp,
isteyen olursa da bu telefon numaramdan konuşmaya hazırım dememe
rağmen benimle konuşmadan mal bulmuş mağrıbi gibi hadisenin üzerine
atlayıp yalan haber yapanları yargıya havale etmeden önce cevap vermiş
olacağım.
2007'in son aylarıydı.
İlk mesaj
Şöyle bir mail aldım:
- Sabahattin Bey, size gazete telefonu ile ulaşamadım. Bağlamadılar.
Beni gıyabımda tanırsın, ben de sizin gibi Ardeşenli ve hatta aynı
köylüyüz. Baban ve ailenle dost idik. Bir konuda başım dertte. Bunun
haber olmasını istiyorum. Haksızsam haber yapma ama ne olur beni bir
dinle.Telefon numaram şudur.
Maildeki cep telefonu numarasını aradım, karşımda Nizamettin Aytemiz:
- Sabahattin Bey, benim üç otelim ve benzin istasyonlarım var... Benim
otellerimden biri Pendik sahilinde denize sıfırdı. Otelimin önündeki
denizde 35 dönüm dolgu yaptılar. Bu dolguyu arsa yaptılar ve üstüne de
tersane kurdular. Ben eski ANAP yöneticisiyim. Bu işlerin nasıl
olduğunu da biliyorum. İşin içinde siyasilerle bürokratlar var. Rant
büyük. Burayı alan firma da Hayati Kahmi'ye ait. Şimdi bu firma,
sadece o arsayla yetinmeyip bütün o civarı yok pahasına satın almak
istiyor. Şimdi benim otelimi körelttiler ve bana gelip fiyatının onda
biri teklif yaptılar. Bizi oradan tasfiye etmek istiyorlar.
Nizamettin Aytemiz soluk almadan devam ediyor:
- Ne olur buraya gelin ve bu rezalete bir şahitlik edin.Veya ben
geleyim size bölge esnafının feryat eden imzalı dilekçeleri ile diğer
dokümanları getireyim. Ankara'ya gelirsem sizinle görüşebilir miyim?
Avrasya kanalında haber
Cevabım şu oldu:
- Konu enteresan, Ankara'ya geldiğinizde bana uğrarsanız sizi
dinlerim.
Nizamettin Aytemiz iki gün sonra Ankara'ya gazete bürosuna geldi ve
konuyu uzun uzadıya bir daha anlattı. Dahası, dolgu yapılan alanın
fotoğraflarından, bunun için yapılan şikayetlere ve yöre halkının
tepkilerine kadar pek çok dökümü sundu.
Aytemiz'e tepkim şu oldu:
- Tamam, ben İstanbul'a geldiğimde uğrar ve yerinde görürüm. Eğer
kanaat getirirsem haber yaparım.
Nizametin Aytemiz:
- Avrasya kanalında program yapıyorsunuz, yazı yetmez, ne olur bunu
TV programında yayınla.
Şu karşılığı verdim:
- Olayı ben diğer taraflardan araştıracağım. İtham ettiğin kişileri
de arayacağım. İkna olursam yazı yazarım ama TV işi zor, zira Avrasya
kanalının İstanbul'da bürosu yok. Ben de orada haftada bir program
yapıyorum. Kanal ekonomik olarak zorda. Muhabirlere ve programcılara
bile para veremiyorlar ki, senin için İstanbullara özel ekip
göndersin.TV işi olmaz.
Nizamettin Aytemiz.
- Ne olur, TV çok etkili olur. Gazete nihayet az satıyor. Bu benim
için çok önemli. Avrasya kanalını masrafa sokmasak da o kamera
çekimlerini ben ödesem olmaz mı?
Şu karşılığı verdim:
- Olmaz... Gazetecilikte bu yok...
Nizamettin bey Ankara'dan ayrıldı ama babam dahil benim değer verdiği
pek çok Ardeşenli'ye telefon ettirip yazı yazmamı ve program yapmamı
istedi.
Bu ısrar üzerine gazeteden ilgili haber yerine bir muhabir gönderip
konuyu araştırttım .
AKP'den Kamhi'ye peşkeş!
Derken Nizamettin Aytemiz her gün yaptığı gibi yine verdiğim cep
numaramdan beni arıyor:
- Gazete muhabirini gönderdin ama ne olur kameramanları da gönder, ne
olur çekim yap. Ne olur sen de gel. Burada sansasyon haber var...
Kamera masrafları ne ise ben onu vereceğim.Yahu ben haşa sana para
teklif etmiyorum, dışarıdan yapılacak TV kamera çekimi için masrafları
ödemeyi teklif ediyorum. Bunun için ben kimseye yük olmak istemiyorum.
Israrlar üzerine sonuçta TV kamera çekimi masrafı için Nizamettin
Aytemiz'e sürekli kullandığım banka hesap numaramı veriyorum ve
kamera masrafı için buraya para çıkarılıyor... Buraya masraf için
çıkarılan 5 bin YTL'nin 3 bin YTL'sini de geri iade ediyorum.
Bütün okuyucuların takdir edeceği gibi 2 bin YTL kameramanlar için
değil de haşa başka amaç için alınmış olsaydı, herhalde bankadan
havale olayı olmaz, elden alınırdı. Zira adam yanıma geldi, dahası,
ben çekim için yanına gittim. Keza isteyen Avrasya kanalına sorabilir,
yayınlanan o çekimler için TV'den İstanbul'a ekip gönderilmemiştir.
Haber konusu ile ilgili olarak 30 Kasım tarihinde "AKP'den Kamhi'ye
Peşkeş mi?" başlığı ile yazı yazdım ve ardından karşı taraftan yapılan
yazılı açıklamaları da sütunuma aldım... Dahası, dışarıdan
kiraladığım ekiple İstanbul'a giderek yaptığım uzun bölge ve esnaf
çekimleri ile hazırladığım haber dosyasını da Avrasya TV'sinden
yayınladım
Hadisenin özeti budur...
Şimdi bu olayla ilgili olarak neden gündeme geldiğim sorusuna gelince:
Biz haber yaptık ve aradan çekildik.
İddiaya göre, Nizamettin Aytemiz şikayet etme ve haber yapma
girişimlerinden sonuç alamayınca karşı tarafı korkutmuşmuş... Bu
iddia... Bunun doğru ya da yalan olduğunu bilmem, zira Nizamettin
Aytemiz benim hemşehrim olmasına rağmen hiç mi hiç görüşmediğim ve
tanımadığım biriydi... O benim için sadece bir haber objesiydi...
İşte meğer bu süreçte Nizamettin Bey'in telefonları dinlemede olunca
biz de dinlemeye düştük ve konu ile alakalı olarak yaptığımız haberler
bağlamında ifademize başvuruldu.
11 gazeteci için özel çalışma!
İfade davetini telefonla aldım ve üç gün içinde ifade vermeniz
gerekiyor dendi, ben de ifadeyi verdim ve ayrıldım. Öyle hakime şuna
buna sevk edilmedim.
Bu, madalyonun bir tarafı..
Gelelim öbür yanına .
Bir hafta önceydi.
Adını açıklamamaya söz verdiğim AKP içinden geçmişte yakın dostum olan
etkili bir isim karşılaştığımda kulağıma şunları fısıldamıştı:
- Sabahattin, yukarılar yazdıklarından çok ama çok rahatsızlar... Epey
zamandır üstünde özel çalışma yapıyorlar. Senin gibi 11 gazeteci için
de özel çalışma var. Haberin olsun... Aldığın nefesi bile izliyorlar.
Dostuma teşekkür ettim ve şu karşılığı verdim:
- Haber verdiğin için teşekkür ederim. Ben dünkü çocuk değilim. 20
yıldır Ankara'da 6 ayrı büyük medya kurumunda Ankara Temsilciliği
yapıyorum, dolayısı ile sistemi ve AKP zirvelerinin hırsını ve de
kural tanımazlıklarını iyi biliyorum. Ama benim korkacak bir şeyim
yok. Çekinecek bir şeyim olsa her gün Tayyip Erdoğan ve ekibi için o
ağır yazıları yazamam. Tayyip Bey ve etrafı bana her gün tazminat
davaları açıyor. Benim evim camdan olmadığı için evi camdan olanlara
rahat taş atıyorum. Bütün bunları yazabilmem korkacak bir şeyimin
olmadığının delili değil mi?
İmaj operasyonu
Gelelim hadisenin yorumlanmasına:
Belli ki yaptığım bir haberden ifade alma olayını bile bu biçimde
çarpıtarak sunulması benim için yapılan özel çalışmadan bir şey
bulunamadığını gözler önüne seriyor. O özel çalışmayı yapanlar gizli
olan ve içeriği hâlâ davaya bakan avukatlara bile verilmeyen bir konu
ile alakalı olarak yalan haberler sızdırıyor ve imaj operasyonu
yapıyor.
Tam bu noktada bütün AKP muhalifi gazetecilere çağrı yapıyor ve özel
konuşmalarına bile dikkat etmelerini salık veriyoruz. Zira bize ulaşan
bilgilere göre tıpkı bizim gibi onlar da soluklarına kadar
izleniyorlar.
Bu arada dün bana o bilgiyi aktarana, benim için özel çalışma yapan
ekibe takılmayacak şekilde mesaj gönderdim ve kendisine yakararak bana
somut olarak aktardıklarını yayınlama iznini istedim... Olur alamadım.
Tabii izni olmadan deşifre de hem mesleğe hem de kişiliğimize uymaz.
Hadise budur efendim...
Bu gibi çelmelemeler bizi sindirmez, tersine daha da kamçılar.
Bundan böyle mesaimi iki katına çıkarıp AKP faşizmini ve yaptıklarına
daha bir nüfuz edeceğim.
Durmak yok, AKP'ye dikilmeye devam..

cbayramoglu

unread,
Jun 8, 2008, 2:59:48 AM6/8/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 08.06.2008

Eskişehir Sivrihisar'da binlerce dönüm arazi satın alan Menzil
tarikatı köy kuruyor

AKP'den tarikata kıyak

Dağlık alanda kurulan köy için İl Özel İdaresi'nce 7 kilometrelik yol
yapılması tartışma yarattı. Bölgenin imar planı İl Genel Meclisi'nin
AKP'li üyelerinin oylarıyla kabul edildi.

CAN HACIOĞLU

ESKİŞEHİR - Eskişehir'in Sivrihisar ilçesine bağlı Aşağıkepen
bölgesinde binlerce dönüm arazi satın alan Menzil tarikatının köy
kurması için, İl Genel Meclisi'nin AKP'li üyelerinin oylarıyla imar
planı kabul edildi.

Adıyaman, Siirt, Bitlis gibi kentlerde etkin olan Menzil tarikatı
şeyhi Muhammed Raşit Erol'un oğlu Fevzeddin Erol, Sivrihisar'a 70
kilometre uzaklıkta bulunan 5 bin dönümlük "Potoğlu çiftliği"ni satın
alarak köy kurma çalışmalarına başladı. Dağlık alanda kurulan köy için
İl Özel İdaresi'nce 7 kilometrelik yol yapılması tartışma yarattı.

DSP'li İl Genel Meclisi üyesi Mehmet İlhan, köye Muhammed Raşit
Erol'un bir zamanlar yaşadığı Bitlis'teki Bilvanis köyünün adının
verildiğini belirterek, "Oraya biz gittiğimizde Bilvanis tabelaları
vardı. Bilvanis ne demektir? Sonra bu tabelalar valilik emri ile
kaldırıldı" dedi.

Tartışmalar sürerken bu kez AKP'li üyeler bölgenin imar planını
Meclis'e sundular. İmar ve Bayındırlık Komisyonu Başkanı AKP'li Harun
Çetintürk, konuyla ilgili komisyon raporunu okuduktan sonra DSP'li
İlhan söz aldı, "Buraya yol için 70 kilometre uzaklıktan malzeme
taşındı. Aşağıkepen köyüne bağlı Ağabeydin Mahallesi'nin kurulması
yanlıştır. Burada yaşayan nüfus yok. Yapılan iş yasalara aykırıdır "
diye konuştu. Daha sonra, AKP'liler komisyonun raporuna "evet" oyu
verirken, DSP ve CHP'liler "hayır" dediler. Diğer muhalefet
partilerine üye meclis üyeleri ise çekimser kaldı. Komisyonun raporu
oyçokluğu ile kabul edildi.



cbayramoglu

unread,
Jun 12, 2008, 1:26:02 PM6/12/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 12.06.2008

AKP ilçe başkanı gözaltında

MEHMET CELEN

ÇANAKKALE - Çan'da organize suç örgütü kurarak ihaleye fesat
karıştırdıkları savıyla, aralarında AKP İlçe Başkanı Ramazan Terzi,
AKP'li belediye meclis üyesi Ramazan Kavak ve DP İlçe Başkanı İlhan
Acil'in de bulunduğu 16 kişi gözaltına alındı.

Çanakkale Emniyet Müdürlüğ'nün operasyonunda, Terzi, Kavak ve Acil'in
yanı sıra Kızılay İlçe Başkanı Ramazan Durgun, Türkiye Kömür
İşletmeleri'ne (TKİ) bağlı Çan Linyitleri İşletmesi (ÇLİ) Müdürü
Mehmet Balkış, Müdür Yardımcısı Osman Yılmaz, Çan 52 No'lu Taşıyıcılar
Kooperatifi Başkanı Hayati Beceren, Başkan Yardımcısı Ramazan Kavak,
Çan 75 No'lu Taşıyıcılar Kooperatifi Başkanı Sedat Boduroğlu da
gözaltına alındı. Zanlılara, organize suç örgütü kurmakla, siyasi
nüfuza dayalı baskı ve kamu kuruluşu haklarının kötüye kullanılması
gibi suçlamalar yöneltildi. AKP İlçe Başkanı Terzi'nin, nakliye
ihalesine giren bazı kamyon sahiplerini, siyasi nüfuz kullanarak
ihaleye sokmadığı ve nakliye işini yüksek bedellerle başka kişi ya da
kuruluşlara peşkeş çektiği savlandı. Polisin gözaltına aldığı ÇLİ
Müdürü Balkış ve yardımcısı Yılmaz'ın da kamu kuruluşunun çıkarlarını
korumadığı, hatırlı kişilere işletmeden kaliteli kömür sağladığı öne
sürüldü.



cbayramoglu

unread,
Jun 13, 2008, 2:37:52 PM6/13/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 13.06.2008

Erdoğan'ın damadı Albayrak'ın yönettiği şirket sit alanında 120 villa
yapacak

Damada Boğaz kıyağı

DENİZ TATARER

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın genel müdür vekili olduğu GAP
İnşaat Yatırım ve Dış Ticaret AŞ'nin, Boğaziçi Köprüsü yakınındaki 95
dönümlük araziye 120 villa yapmasına izin verdi. Arazi geçen yıl 3 kez
ihaleye çıkartılmış ve son ihale tek katılımcı olan GAP İnşaat'a 344
milyon YTL'lik hasılat paylaşımıyla verilmişti.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi'nin önceki gün
gerçekleştirilen oturumunda TOKİ Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım
Ortaklığı'nın (GYO) mülkiyetindeki Üsküdar Burhaniye Mahallesi'ndeki
95 bin 939 metrekarelik arazinin plan tadilatı teklifi görüşüldü. Plan
tadilatı raporuna göre, Altunizade Kavşağı ile Boğaziçi Köprüsü
gişeleri arasında ve D-100 Karayolu'nun yanında bulunan araziye
ilişkin İBB'nin 11 Temmuz 2005 tarihinde Kentsel Sit Alanı Koruma
Amaçlı Nâzım İmar Planı (NİP) hazırladığı belirtilerek, plana göre
ilgili arazinin yüzde 45.61'i yeşil alan, geri kalan kısmının ise
yönetici merkezi ve konut alanı olarak tahsis edildiği kaydedildi.
Kısmen 1'inci derece, kısmen de 3'üncü derece doğal sit alanında
bulunan ve Boğaziçi siluetine sahip arazide konut yüksekliği ise 2 kat
ile sınırlandırılmıştı. İBB'nin planlarına itiraz eden Emlak Konut
GYO, söz konusu araziyle ilgili yeni bir plan tadilatı teklifini 4
Aralık 2006'da İBB'ye sundu. Emlak Konut'un teklifine göre arazideki
yeşil alan miktarı yüzde 36.47'ye düşürülerek, arazinin 5 bin
metrekarelik bölümü de dini tesis alanı olarak ayrıldı. Konut
yüksekliğinin ise 4 kata çıkartılması istendi.

3. ihale damada

İBB Planlama Müdürlüğü, Emlak Konut'un plan teklifinin İmar Kanunu'na
aykırı olduğu, yeşil alanları daralttığı, yolu ortadan kaldırdığı ve
emsal teşkil edecek imar artışına neden olduğu gerekçeleriyle uygun
bulmamasına karşın İBB, 4 kat yükseklik talebini 3 kata indirerek
Emlak Konut'un teklifini 14 Mart 2007'de kabul etti. Söz konusu
bölgenin sit alanında bulunması nedeniyle İBB'nin kabul ettiği plan
teklifi, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na gönderildi.
Koruma Kurulu da 16 Nisan 2008 tarihinde, küçük değişikliklerle teklif
planını uygun buldu. CHP grubunun muhalefet şerhi koyduğu plan
tadilatı İBB Meclisi'nde AKP'li üyelerin oyçokluğu ile kabul edildi.

TOKİ'nin bir iştiraki olan Emlak Konut GYO, söz konusu araziyi ilk kez
14 Haziran 2007 tarihinde, hasılat paylaşımı esasına dayalı konut
projesi olarak ihaleye açmıştı. En yüksek rakamı veren Aktürk Yapı
Endüstrisi ve Ticaret AŞ'nin verdiği teklif yeterli görülmediği için
ihale yapılmamıştı. Temmuz 2007'de yapılan ikinci ihalede en iyi
teklifi ise Güneri İnşaat firması vermiş ancak teklif yine
beğenilmemişti. İki hafta sonra yapılan pazarlığa sadece GAP İnşaat
firması katılmış ve TOKİ ile anlaşmıştı. Bu anlaşmaya göre firma,
yapılacak konutlardan elde edilecek 344 milyon YTL hasılatın yüzde
50'sini idareye vermeyi kabul etmişti. Anlaşma ile inşaat izninin
alınması da GAP firmasına bırakılmıştı.

Yine Çalık Holding

Sermayesi 76 milyon 500 bin YTL olan GAP İnşaat'ın sermayesinin 75
milyon 689 bin 100 YTL'si Çalık Holding'e ait. GAP İnşaat'ın yönetim
kurulu başkanı olan Ahmet Çalık'ın şirkette 765 bin YTL hissesi var.
Geri kalan az miktardaki hisseler de diğer aile üyelerine ait.
Başbakan'ın damadı Berat Albayrak ise şirkette, 1. derece imza
yetkisine sahip genel müdür vekilliği görevini yürütüyor.



cbayramoglu

unread,
Jun 16, 2008, 4:58:24 AM6/16/08
to e-türkiyem
Cumhuriyet 16.06.2008

YOLSUZLUK OPERASYONU

AKP Çan İlçe Başkanı tutuklandı

ÇANAKKALE (Cumhuriyet) - Polisin Çan'da düzenlediği ihale yolsuzluğu
operasyonunda AKP'li Çan ilçe başkanının da aralarında bulunduğu 16
kişi tutuklandı. Çan'da, Türkiye Kömür İşletmeleri'ne (TKİ) bağlı Çan
Linyit İşletmeleri'nin (ÇLİ), 2007'den bu yana kömür satışı ile ilgili
ihalelerine fesat karıştırmak ve ihale yolsuzluğu suçu savıyla
Çanakkale polisi çarşamba günü operasyon düzenlemişti. Operasyonda
içlerinde AKP Çan İlçe Başkanı Ramazan Terzi, Demokrat Parti (DP) Çan
İlçe Başkanı İlhan Acil'le birlikte ÇLİ Müdürü Mehmet Balkış'ın da
aralarında bulunduğu 17 kişi gözaltına alınmıştı. Zanlılar önceki gün
öğle saatlerinde "Teşekkül halinde ihaleye fesat karıştırmak" suçu
savıyla Çan Adliyesi'ne çıkarıldı. "Kara ihale" adlı operasyonda
gözaltına alınan 17 kişiden aralarında AKP İlçe Başkanı Terzi'nin de
bulunduğu biri kadın 16 kişi tutuklandı. DP'li Acil ise serbest
bırakıldı.



Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages