: Pezevenk

10 views
Skip to first unread message

mollaoglu

unread,
Dec 26, 2013, 10:40:41 AM12/26/13
to lis...@yahoogroups.com


"Biz daima hakikat arayan, onu bulunca ve bulduguna kani olunca
açikça söylemekten kaçinmayan insanlar olmaliyiz." Mustafa Kemal Atatürk


 
Pezevenk
Serdar Ant
Bundan yıllar önce bir televizyon programında ünlü tiyatro sanatçısı Yıldız Kenter ile yapılan bir söyleşiyi izlemiştim. “Küfür etmek” üzerine bir soru sordular Kenter’e… Şimdi soruyu tam anımsayamıyorum, ama tanınmış birinin, diyelim ki ünlü bir sanatçının herkesin önünde adlı adınca küfür etmesinin doğru olup olmayacağı gibi bir soruydu bu… Yıldız Kenter kötü söz söylemenin, küfür etmenin tabii ki hiçbir zaman hoş karşılanmayacağını vurguladı, ama kimi zaman bir oyunda ya da günlük konuşmanın akışı içinde argo bir ifadeyi, hatta çok kaba bir sözü kullanmanın meramı anlatmak için kaçınılmaz olduğunu da ekledi. Ve sonra hiç çekinmeden, “öyle bir an gelir ki, mesela  ‘ amına koduğumun çocuğu…’ demek kaçınılmaz olur!” diyerek sözünü tamamladı!
Programın sunucusu dondu kaldı tabii. Ama söz yerini bulmuştu!
Argo da küfür de bu dilin zenginliği değil mi? Sosyal gerçekliğin bir parçası, kültürel mirasın bir bileşeni… Bu konuda hazırlanmış sözlükler bile var sanırım. Tabii ki küfrü ve argo ifadeleri ağızlara sakız etmemek gerek, ama herkesin bildiği bu sözleri gerektiğinde kullanmaktan kaçınmamak da lazım… Çünkü öyle bir an geliyor ki, bir kitap dolusu lafla anlatılamayacak bir durumu, o tek kelime özetleyiveriyor.
“Pezevenk” de böyle bir sözcük işte…
Meydan Larousse, “pezevenk” sözcüğünü şöyle tanımlıyor:
“Genellikle kötü bir kadınla, bir erkeğin ilişki kurmalarına aracılık eden ve onların birleşmesinden kendine maddi çıkar sağlayan kimse, muhabbet tellalı…”
“Pezevenk” sözcüğü Farsçadaki "pejavend" (kapı tokmağı, sürgü) kelimesinden geliyormuş. Anlam genişlemesiyle "kapı arkasında bekleyen, kadın ticareti yapan kişi"ler için kullanılır olmuş. Bu konudaki bir başka açıklama da pezevenk kelimesinin Ermenice “pozavak” sözcüğünden geldiği… “Poz” fahişe, “avak” ise bey, sahip anlamındaymış…
Sonuçta ister Farsçadan ister Ermeniceden gelsin, pezevenk olanın işlevi değişmiyor: kadın satmak! Türkçede hazrete, “godoş”, “kavat”, “dümbük” de deniliyor.
Peki, günümüzde pezevenklik sadece kadın ticaretiyle ilgili bir etkinlik mi acaba? Kadın satmayan, ama vatanı satana ne demeli peki? Bu da bir çeşit pezevenklik değil mi? Ya da kutsal din duygularını siyasi çıkarları için pazarlayanın en aşağılık pezevenkten ne farkı var?
İşte böyle pezevenkleri de Âşık Erbâbi bir taşlamasında şöyle anlatıyor:
 Dünya ahvalinden haberi yoktur
 Sohbeti din ile açar pezevenk
Komşusu aç iken kendisi toktur
Sanki melek olmuş uçar pezevenk
 Karanlık işlerde zıplama ister
 Evine granit kaplama ister
 Dünya mektebinden diploma ister
 İnsanlık dersinden kaçar pezevenk
 Herkesin kabına çeşmesi akmaz
Erkek sinekleri hareme sokmaz
Fakir komşusunun yüzüne bakmaz
 Selâmsız sabahsız geçer pezevenk
 Sanırsın Allah'la akte oturmuş
Cennete giderken macun götürmüş
Hûriler'i dizip işi bitirmiş
Şimdi gılmanları seçer pezevenk
Aydınlığa düşman yobazın dölü
Hû çekerken şişmiş ağzında dili
Erbâbi, ülkede bunlardan dolu
Durmadan zehrini saçar pezevenk
Günümüzde bu tür pezevenklerin hükmü geçiyor ki, asıl kaygı verici olan da budur. Onun için hak edene(!) “pezevenk” demekten korkmayalım ki herkes kimin ne mal olduğunu bilsin…
 


Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages