Pezevenk
Serdar
Ant
Bundan
yıllar önce bir televizyon programında ünlü tiyatro sanatçısı Yıldız
Kenter ile yapılan bir söyleşiyi izlemiştim. “Küfür etmek” üzerine bir
soru sordular Kenter’e… Şimdi soruyu tam anımsayamıyorum, ama tanınmış
birinin, diyelim ki ünlü bir sanatçının herkesin önünde adlı adınca küfür
etmesinin doğru olup olmayacağı gibi bir soruydu bu… Yıldız Kenter kötü
söz söylemenin, küfür etmenin tabii ki hiçbir zaman hoş karşılanmayacağını
vurguladı, ama kimi zaman bir oyunda ya da günlük konuşmanın akışı içinde
argo bir ifadeyi, hatta çok kaba bir sözü kullanmanın meramı anlatmak için
kaçınılmaz olduğunu da ekledi. Ve sonra hiç çekinmeden, “öyle bir an gelir
ki, mesela ‘ amına koduğumun çocuğu…’ demek kaçınılmaz olur!”
diyerek sözünü tamamladı! Programın
sunucusu dondu kaldı tabii. Ama söz yerini bulmuştu! Argo
da küfür de bu dilin zenginliği değil mi? Sosyal gerçekliğin bir parçası,
kültürel mirasın bir bileşeni… Bu konuda hazırlanmış sözlükler bile var
sanırım. Tabii ki küfrü ve argo ifadeleri ağızlara sakız etmemek gerek,
ama herkesin bildiği bu sözleri gerektiğinde kullanmaktan kaçınmamak da
lazım… Çünkü öyle bir an geliyor ki, bir kitap dolusu lafla
anlatılamayacak bir durumu, o tek kelime özetleyiveriyor. “Pezevenk”
de böyle bir sözcük işte… Meydan
Larousse, “pezevenk” sözcüğünü şöyle tanımlıyor: “Genellikle
kötü bir kadınla, bir erkeğin ilişki kurmalarına aracılık eden ve onların
birleşmesinden kendine maddi çıkar sağlayan kimse, muhabbet
tellalı…” “Pezevenk”
sözcüğü Farsçadaki "pejavend" (kapı tokmağı, sürgü) kelimesinden
geliyormuş. Anlam genişlemesiyle "kapı arkasında bekleyen, kadın ticareti
yapan kişi"ler için kullanılır olmuş. Bu konudaki bir başka açıklama da
pezevenk kelimesinin Ermenice “pozavak” sözcüğünden geldiği… “Poz” fahişe,
“avak” ise bey, sahip anlamındaymış… Sonuçta
ister Farsçadan ister Ermeniceden gelsin, pezevenk olanın işlevi
değişmiyor: kadın satmak! Türkçede hazrete, “godoş”, “kavat”, “dümbük” de
deniliyor. Peki,
günümüzde pezevenklik sadece kadın ticaretiyle ilgili bir etkinlik mi
acaba? Kadın satmayan, ama vatanı satana ne demeli peki? Bu da bir çeşit
pezevenklik değil mi? Ya da kutsal din duygularını siyasi çıkarları için
pazarlayanın en aşağılık pezevenkten ne farkı var? İşte
böyle pezevenkleri de Âşık
Erbâbi bir
taşlamasında şöyle anlatıyor: Dünya
ahvalinden haberi yoktur Sohbeti
din ile açar pezevenk Komşusu
aç iken kendisi toktur Sanki
melek olmuş uçar pezevenk Karanlık
işlerde zıplama ister Evine
granit kaplama ister Dünya
mektebinden diploma ister İnsanlık
dersinden kaçar pezevenk Herkesin
kabına çeşmesi akmaz Erkek
sinekleri hareme sokmaz Fakir
komşusunun yüzüne bakmaz Selâmsız
sabahsız geçer pezevenk Sanırsın
Allah'la akte oturmuş Cennete
giderken macun götürmüş Hûriler'i
dizip işi bitirmiş Şimdi
gılmanları seçer pezevenk Aydınlığa
düşman yobazın dölü Hû
çekerken şişmiş ağzında dili Erbâbi,
ülkede bunlardan dolu Durmadan
zehrini saçar pezevenk Günümüzde
bu tür pezevenklerin hükmü geçiyor ki, asıl kaygı verici olan da budur.
Onun için hak edene(!) “pezevenk” demekten korkmayalım ki herkes kimin ne
mal olduğunu bilsin… |