Üniversite Bütçeleri: ABD’nin Herhangi Bir
Üniversitesinin Yanında Devede Kulak
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ,
Bilindiği gibi Kasım-Aralık ayları bütçelerin
TBMM’de konuşulduğu ve yasallaştığı dönemdir. Diğer kamu
kurum ve kuruluşları gibi Üniversiteler de bu aralar kendilerine
verilen bütçelerini konuşuyorlar. Rektörler doğal olarak
bir yılı hazırladıkları bütçe tablolarına göre
yönetecekler. Üniversiteler 5018 Sayılı Yasaya dayalı olarak
Maliye Bakanlığı bütçeleme tekniği kuralları göre
geçici bütçe hazırlar ve Maliye Bakanlığına sunar.
Eskiden DPT, şimdiki Kalkınma Bakanlığında yatırım
bütçesi koparmak için kulisler yapılır. Türkiye
üniversiteleri çok genç oldukları için bina alt
yapı için daha fazla yatırım ve bütçe talep edilir.
Şimdi de sanırım benzer süreçler işliyordur.
Bütçelerin ağırlığını yatırımlar ve personel giderleri
oluşturur. Personel bütçeleri sabit elemanların maaşı
üzerinden hesaplanmakta, yatırımlar önceden
öngörüldüğü için hemen hemen
üniversitelerin bütçeleri belirli. 2014 yılı için
TBMM Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda
Yükseköğretim Kurumu (YÖK) ve üniversitelere 16 milyar
939 milyon 10 bin lira bütçe ayrıldığı bilgisi basına
yansıdı.
Hazineden ayrılan bütçe ödeneklerine göre 2014
yılı YÖK, Üniversite ve Yüksek Teknoloji
Enstitülerinin ekonomik sınıflandırmaya göre en fazla
bütçeyi sırası ile şu üniversiteler aldı;
Üniversiteler Aldıkları
bütçe
TL
İstanbul Üniversitesi
786.510.000
Hacettepe Üniversitesi
551.282.000
Ankara Üniversitesi
541.982.000
Gazi Üniversitesi
537.509.000
Ege Üniversitesi
479.132.000
Dokuz Eylül Üniversitesi
421.122.000
Atatürk Üniversitesi
382.000.000
Anadolu Üniversitesi
378.833.000
Marmara Üniversitesi
373.529.000
Selçuk Üniversitesi
342.805.000
Orta Doğu Teknik Üniversitesi
336.810.000
Çukurova Üniversitesi
335.092.000
Uludağ Üniversitesi
310.501.000
Ve diğerleri..
En düşük payı alan üniversiteler içinde ne yazık
ki Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (ABTÜ) ise 41.018.000 TL
ile sondan 6 sırada kalmıştır. Yeni kurulan ABTÜ
bütçesi bu ise nasıl güçlü bir üniversite
olacak, nasıl bölgenin yıldızı olacağız. Bu konuda Adana’da
çok önemsenen Bilim Teknoloji Üniversitesi daha çok
destek görmelidir. Adana her konuda ihmal edildi ancak eğitim ve
üniversiteye destek konusunda da çok ihmal edildi.
Çukurova Bölgesinin bir bütün olarak kalkınması
için Adana ve Üniversitelere ciddi destek çıkılması
gerekir. ABTÜ ile yerleşim yeri belirlenmesi konusunda iki
üniversite yan yana olamayacağı ve tarım toprakları üzerine
her türlü betonlaşmaya kaşı çıktığımızı
belirtmekle birlikte Adana’ya çağın gereklerine uygun farklı
söylemi olan güçlü bir üniversiteye değil itiraz
etmek, tam tersi her türlü destek olunmalıdır.
Üniversite Bütçelerinde Bilimsel Araştırmalar
Değil Personel ve Yatırım Payı Aslan Payı
Üniversitelerimizin bütçe büyüklükleri
temelde sahip olduğu öğrenci, personel ve bina ve benzeri yatırım
giderleri üzerinden hesaplanmaktadır. Bu bütçeler,
üniversitelerin işlev ve ürettiklerine göre
belirlenmemiştir. Üreten üniversiteler daha çok
araştırma desteği almalı diye düşünüyorum. Aslında
mevcut stratejik planlama da bunu gerektiriyor. Her birim uzun ve kısa
süreli planlamasını yapmalı ve ulaşmak istediği hedefe uygun proje
üretmeli ve hedefini gerçekleştirmek için
bütçe talep etmelidir. Aynı zamanda her yılda hedefini
tutturup tutturmadığı da belirlenmeli ve sorgulanmalıdır. Bu bağlamda
kişiler, anabilim dalı ve kurumlar daha fazlasını yapmaya
çalışmalı. Çok üreten ve nitelikli insan yetiştiren
üniversite birimleri daha çok destek görmelidir.
Türkiye bu farkı yaratmadıkça üniversitenin doğasını
ve işlevini anlayamamış demektir.
Bütçenin çoğunluğu personel giderlerine
ayrıldığı biliniyor. İşçi ve çalışan memurlar
dışında öğretim görevlileri toplamı 130 bin 563 olduğu
belirtildi YÖK tarafından. Türkiye 2013 yılı itibarıyla
104'ü devlet, 71'i vakıf olmak üzere 175 üniversite
bulunuyor. Üniversiteler ve diğer eğitim kurumlarında 17 bin 807
profesör, 10 bin 962 doçent, 27 bin 385 yardımcı doçent
olmak üzere toplam 56 bin 154 öğretim üyesi görev
yapıyor. Bunlara 40 bin 939 araştırma görevlisi, 20 bin 820
öğretim görevlisi, 9 bin 250 okutman, 3 bin 396 uzman, 27
çevirici ve 67 eğitim öğretim planlamacısı istihdam ediyor.
Son on yılda 100 yakın kamu ve vakıf üniversitesi açıldı,
akademik personel sayısı ikiye katlandı ancak bütçesi Real
olarak çok fazla değişmedi. Mevcut bütçelere ile
üniversitelerin dünya ölçeğinde bilimsel araştırma
yapılamayacağı gibi üniversite çalışanlarının da insanca
yaşam için maaş alamayacakları anlaşılıyor.
Amerikan’ın Önde Gelen Üniversitelerinin
Bütçeleri Ne Kadardır?
Son yüz yılda özellikle temel bilimlerin hassas
ölçüm yaparak veri ve bilgi üretme gereksinimi
nedeniyle araştırmalar yüksek bütçeleri gerektiriyor.
Temel araştırmalar başta olmak üzere uzay çalışmaları,
ileri düzeyde ilaç, kimya elektronik, bilgisayar, biyo ve
nanoteknoloji ve tıp-genetik araştırmalar için milyar dolarlık
harcamalar gerekiyor.. 2014 yılı YÖK’e bağlı devlet
üniversitelerinin toplam bütçesi 11,5 milyar TL’ ve
Milli Eğitim Bakanlığına ayrılan toplam bütçe ise 34 milyar
TL. Türkiye üniversitelerinin toplam bütçesi bir
Amerikan üniversitesinin araştırma bütçesi kadar bile
değildir. Amerikabulten.Com haberine göre ABD’deki Harvard
üniversitesinin bütçesi 2011 yılında Harvard’ın
bütçesi 40 milyar dolar. Türkiye ve ABD’nin ileri
üniversitelerinin bütçeleri karşılatıldığında
aradaki fark ülkelerin gelişmişlik farkı ile paralel. Bir dolar 2 TL
olduğuna göre Türkiye üniversitelerinin toplam
bütçesi Columbia Üniversitesi bütçesi
kadardır (7 milyar 789 milyon dolar). Harvard üniversitesinin
bütçesinin çeyreği kadar. 2014 yılı
üniversitelerimizin bütçeler ile Türkiye’nin
ileri araştırma şansı neredeyse başından yok sayılmıştır.
Harvard Üniversitesi’nin 2011 yılında yalnızca bağış
geliri 32 milyar 12 milyon 729 bin dolar. US News And World Report dergisi
bilgisine göre ABD’nin 10 üniversitesinin
bütçeleri.
1. Harvard Üniversitesi: 32 milyar dolar
2. Yale Üniversitesi : 19 milyar 174 milyon dolar
3. Princeton Üniversitesi : 17 milyar 162 milyon dolar
4. Stanford Üniversitesi : 16 milyar 502 milyon dolar
5. Massachusetts Institute of Technology: 9 milyar 712 milyon
dolar
6. Columbia Üniversitesi : 7 milyar 789 milyon dolar
7. Üniversitesi of Michigan : 7 milyar 725 milyon dolar
8. Üniversitesi of Pennsylvania : 6 milyar,582 milyon
dolar
9. Üniversitesi of Notre Dame : 6 milyar 383 milyon dolar
10. Duke Üniversitesi : 5 milyar 747 milyon dolar
Son yıllarda ülkelerin gelişmişliğini belirleyen bir diğer
etki faktörü de inovasyon (yenilikçilik). Inovasyon
yenilikçilik doğrudan birey ve toplumların eğitim düzeyi ile
ilgili ve bugün dünyanın en iyi eğitim performansına sahip
ülkelerin hepsi birer inovasyon ekonomisine sahiptirler. İnovasyon
için Ar-Ge çalışması şart. İnovasyon, Ar-ge ve patent
çalışmaları ile teknoloji üretimi tamamen ülkelerin
GSMH’dan ağrıdığı paya bağlı olarak gelişiyor. Cumhuriyet
Gazetesi 28 Kasım 2013 tarihinde Özlem Yüzak imzası ile yapılan
bir analizde Türkiye'nin inovasyon göstergeleri
yönünden gerilerde geldiği belirtiliyor. Türkiye bugün
17. Büyük ekonomi olarak övünmeyi hak ediyor ancak Ar-Ge
harcamaları sırlamasında ise dünyada 29’uncu sırada. TBMM
2012 yılı bütçe görüşmelerinde ülkemize
AR-GE'ye ayırdığı paranın 455 milyon, kültüre ayrılan
pay sadece 15 milyon. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi insana
yapılan yatırım ve AR-GE’ye ayrılan GSMH payı ile doğrudan
orantılıdır.
Cornell Üniversitesi ve Küresel İnovasyon Endeksi
çalışmasına göre Türkiye 142 ülke arasında 2013
yılında 68’inci sırada. Dünyanın en iyi üniversiteleri
eğitim, Ar-Ge ve inovasyon konularında iyi olmaları ile insan yapılan
yatırım arasında ciddi ilişki bulunmaktadır. Kanada'da Martin Refah
Enstitüsü'nün (Martin Prosperity Institute)
yürüttüğü bir araştırmaya göre Türkiye 82
ülke arasında 'yetenek endeksi' sıralamasında ise
59’inci ve yaratıcılık' listesinde ise 68. sıradaymış. PISA
ölçeğinde ortaöğretim çocuklarımızın matematik
ve okuma becerileri yönünden OECD ülkesi 47 ülke
arasında 43 sırada.
Türkiye’de Ortaöğretim ve Üniversitelerde
Ciddi Sorunlar Yaşanıyor
Bütün bu göstergelerde gerilerde olmamız
tesadüfü değil ülkemizin bilime verdiği önem ve emekle
ilgili. Her şey bir birine bağlı gelişiyor. Türkiye’nin
bugün en ciddi sorunu sahip olduğu ekonomik büyüklüğe
uygun bilgi ve teknoloji üretemiyor.
Bütün bu yetersizliklerin altında eğitim sistemimizin
çalışmaması, üniversitelerimizin özerk olmaması ile
doğrudan ilişkili verimsizliği ve uygun çalışma koşullarının
olmaması görülüyor. Milli Eğitim artık iyice can
çekişiyor. Üniversiteler deseniz aynı keza. Sorun
gençlerin yaratıcılığı teste ve ezbere dayalı sınav sistemleri
ile köreltilmiş. Kişilerin kendilerini ifade etmekte, her
türlü farklılık başta üniversiteler olmak üzere
gerçekleşmemektedir. Üniversitelerde temel sorun, eğitim,
kalite, yaratıcılık ve geleceğin nitelikli insan nasıl yetiştirilir
(yaratılır) konusundaki görüş- beyin fırtınası,
plan-projeler sanki üniversitelerin ana konuş değilmiş gibi yok
hükmünde söz konusu bile edilmiyor. Açıkçası
merak ediyorum bu gidişatla nasıl gelişeceğiz? Bilim, üniversite
olmadan, yaratıcılık, serbestlik olmadan nasıl dünyanın ilk 10
büyük ekonomisi içinde yer alacağız? Dünyada
günlük milyon terabaytlık bilgi üretilirken biz halen
güç ilişkisi içinde, yeme-içme, kılık-kıyafet
konuşuyoruz.
Nitelikli İnsana Yatırım Yapmak Zorundayız
Sorun ekipman almak değil, nitelikli insan gücü yaratmaktır.
Liyakate dayalı, akademik alt yapısı güçlü, kendine
özgü fikirleri olan öz güvenli insan yetiştirmektir.
Türkiye'nin bilim ve inovasyon yaratmadaki temel sorunu evet
nitelikli insan yetiştirme sorunuzdur. Her türlü siyasi
söylemi bir tarafa bırakalım Türkiye’yi geleceğe nasıl
hazırlarız ona bakmamız gerekiyor. Dünya çapında
birkaç üniversiteye sahip olmak için ne yapabiliriz.
Ülkenin tüm yetenekli gençlerini eğitecek ve bilgi
üretecek birkaç araştırma üniversitesi nasıl yaratırız
ona odaklanmamız ve bu konularda modeller üretmeliyiz. Bugün
üniversitelerimizin durumu hiç hoş değil. Bilim, araştırma,
insan yetiştirme unutulmuş görülüyor.
Üniversitelerde başta yöneticiler sanki Ankara ile iyi
geçinmek ve bir daha seçilebilmek için nasıl ve kimler
ile sorunsuz durumu idare ederimi düşünür olmaktadırlar.
Üniversiteler bu konuda bir şey yapamamanın acısını yaşıyor
ancak bir şey de yapılmıyor. Üniversitelerimizin acilen
özerklik talep edip üniversitelik bilincine uygun olarak
araştırma, bilim, eğitim ve toplumsal aydınlanma görevlerini yerine
getirecek asli görevlerine dönmeleri sağlanmalıdır.
Bu gidişat ülkemize yarar yerine zarar veriyor. Korkum, yarın
durum düzelse bile üniversite kavramını bilmeyen,
üniversite görmemiş kişilerin üniversiteyi okul gibi
yönetmeleri sonucu daha da kötüye gideceğimiz
yönünde. Bugün yaşadığımız sorun üniversitenin okul
gibi algılanıp yönetilmeye kalkınmasından kaynaklanıyor.
Bilemiyorum üniversiteler yarın tarihe nasıl hesap verecek. Bilim
tarihinde nasıl anılacağız.
Türkiye çok acilen yeni bir Yükseköğretim yasası
hazırlamalı, her yönü ile üniversiteler özerk olmalı.
Yeni baştan insan verimliliği eksenli bir yapılanmaya gidilmeli.
Ülkenin birinci önceliği eğitim ve bilim olmalı. Bilim insanı
yetiştirmeye önem verilmeli. Ortaöğretimi de içine alan
bir akademik öğrenme ve dönüştürme projesi
hazırlanmalı. Üniversiteler kendi içinde rekabete
açılmalı. Araştırma kuruluşları kamu yarana çalışan
birimler olarak katma bütçeden destek görmeli.
Üniversite bütçeleri ileri bilimsel araştırma yapacak
şekilde belirlenmeli, bilimsel hesap verilebilirlik mutlaka sağlanmalı.
Üniversiteler stratejik planlama yaparken fakülte ve
bölümlerin stratejik planlarına uygun bütçelemeye
gidilmeli. Her üniversite veya birim stratejik planlamalarına
göre her yıl ürettikleri ve akademik faaliyetleri ile hesap
vermeli ve o oranında da destek görmeli. Böylece
üniversitelerin ve birimlerin başarıları
ölçüsünde farklılaşmalıdırlar. Yoksa yarın
gelecek kuşaklara nasıl bir üniversite ve gelişmiş ülke
bırakırız diye de kendimize sormamız gerekir.
2 Aralık 2013 Adana
Not: Sayın hocam, birçoğunuzun E-Posta adresi bir şekilde
makinemdeki adres defterime yerleşmiştir. Amacım kimsenin zamanını
almak ve rahatsız etmek değildir. Hepimizin ortak sorununu bir şekilde
dile getirmektir. E-posta bu bakımdan düşüncelerimizi kolay
paylaşabildiğimiz bir ortam. Ancak peşinen eğer istenmeden e-posta
aldıysanız özür dilerim. Eğer geri bildirimde bulunursanız
listeden adresinizi hemen çıkarırım.