Seni bu yamyam kibrin bitirecek !... / Fatma Sibel YÜKSEK - KENT Gazetesi
3,004 views
Skip to first unread message
Nihal Gülbahar
unread,
Feb 22, 2010, 6:57:23 PM2/22/10
Reply to author
Sign in to reply to author
Forward
Sign in to forward
Delete
You do not have permission to delete messages in this group
Copy link
Report message
Show original message
Either email addresses are anonymous for this group or you need the view member email addresses permission to view the original message
to
Fatma Sibel YÜKSEK
Billboardlardaki resimlerine baktım; güya “kudretli”
görünesin diye en çılgın bakışlı fotoğraflarını seçmişler. Kontrolsüz bir
adrenalin ile geldiği yeri hazmedemeyişi harmanlayan deli bakışları.
Ne
yapsan olmuyor. Kültürsüzlüğün, görgüsüzlüğün, basitliğin, açlığın her şeyin
önüne geçiyor. Sadece çalma, çırpmaya, vebal almaya işleyen kıt aklın bile durup
durup sana “Saygı görmüyorsun, sende bir şeyler eksik” diye fısıldıyor. Bu
fısıltıyı duydukça iyice kontrolden çıkıyorsun. “Bana saygı duyun, önümde
eğilin. Eteklerimi öpün” diye tepiniyorsun ama olmuyor. Olmuyor
işte!
En yakınındakiler bile senin iflah olmaz kifayetsizliğine,
insanlıktan çıkmış öfkene, Allah'a şirk koşma noktasına gelmiş kibrine
dayanamıyorlar.
En uyanıklar ile kullanım tarihinin tamamen sona
gelmesini bekleyenler kaldı sadece çevrende. Bir de bir delinin gölgesi ardında
kirli oyunlarını yürütenler.
Boşsun, bomboşsun. Bir genelev fedaisi
kadar ruhsuz ve hoyratsın. Kabadayılığın da hikâye, dobralığında yalan,
“delikanlılığın” da naylon. Hak, hakkaniyet, adalet, merhamet gibi kavramlar
kapından bile geçmemiş. Alım-satım ustalığından, ticari uyanıklıktan dem
vurarak örtmeye çalışıyorsun bu büyük eksikliğin üzerini.
Sahi kimsin
sen?
Hep aynı yerden servis edilen üç adet gençlik, çocukluk ve askerlik
fotoğrafından başka neden görüntün yok senin? Hangi okulları bitirdin,
kimlerle aynı sıralarda oturdun? İlkokul öğretmenin kim? Neden bir kişi
bile çıkıp seninle ilgili bir tek anısını anlatmıyor? Seda Sayan'ın bile
mahalle yıllarından bir fotoğraf çıkıp geliyor da, senin geçmişin neden bu kadar
sis perdelerinin ardında gizli? “Olmayan” biri misin yoksa sen; laboratuarda
mı imal edildin? Hangi merkezlerde programlandı hastalıklı beynin?
Bütün
değerlerden neden bu kadar yoksunsun; en kutsal kavramların içini boşaltmada
nasıl bu kadar maharetlisin? Hurafe, iftira, şirret ve cehaletten beslenen
dilin; hırstan ve doymamışlıktan ibaret kişiliğin, bir ağaç kovuğundan başka
hiçbir şey olmayan fani bedeninle tarihin onurlu sayfalarında yer almaya soyunma
cesaretini nereden buldun.
Duyduk ki şimdi de “padişahçılık”
oynuyormuşsun. Şah oldun, sıra şahbaz olmaya geldi. Her mevki ve makamı tattın,
geriye “padişahlık” kaldı öyle mi? Senin montaj ürünü kimlik ve bedeninden
kuşkusuz bir Fatih, bir Yavuz, bir Kanuni olmaz ama Deli İbrahim-Vahdettin
karışımı bir kukla, pekâlâ olabilir. Seni bütün bu defolarınla sahnede
tutanların işine fazlasıyla yarar böyle acınası bir bez bebek.
Esiyorsun,
gürlüyorsun, tepiniyorsun. Pazarcı gibi tiz çığlıklar atıyorsun. Deli
bakışlarını devire devire, boyun damarlarını şişire şişire
höykürüyorsun.
İyi de sen ne istiyorsun?
Karun oldun. Çocukların
ülkedeki simit tablalarından bile haraç alıyor, gudubet karın ipek kumaşlara,
paha biçilmez mücevherlere büründü. Şakşakçıların ceylan derisi koltuklarda
basen büyütüyor. Bu kadarı da olmaz ki diyen kim varsa işinden aşından ettin,
zindanlara attın, ailelerini açlığa mahkûm ettin. Gencecik üniversite mezunları
işsizlikten intihar ediyor. Doktorlar, öğretmenler, polisler, subaylar açlık
sınırında yaşıyor; emekliler pazarlardan sebze artığı topluyor. Şehit katilleri
Meclis'te suratımıza çemkiriyor. Sen hâlâ üstündeki pahalı elbiselerin, özel
yapım som altın kol saatin, ipek kravatınla karşımıza geçip kusuyorsun da
kusuyorsun.
Kime bu kinin? Nereye doğru gittiğini bir gün olsun
düşündün mü? Olmayan vicdanınla bir gün olsun kendine “Acaba biraz ileri mi
gidiyorum” diye sordun mu? İtikadın da yalan biliyoruz. Ama bir gün olsun
“Ya hesap günü varsa” diye endişelendiğin oldu mu?
Evet var. Hesap
günü var. Ve sanki bu saldırganlığın, bu doymazlığın, tamah etmez azmışlığın,
O hesap gününü biraz daha yaklaştırıyor. Artık Allah’ın gözüne batıyorsun
birader! Fazla parazit yapıyorsun, ortalığı hacminden fazla kirletiyorsun.
Elde ettiklerinle şükür etmeyi, biraz da başkalarını düşünmeyi başaramadın.
Böyle bir kapasiten yok çünkü.
Dünyaya yemeye, içmeye, dışkılamaya, kin
ve nefret aşılamaya gelmişlerdensin. Üste bir de kibir yapıyorsun, işte bu hiç
çekilmiyor...
Senin sonunu da bu yamyam kibrin
getirecek…
FATMA SİBEL YÜKSEK
KENT GAZETESİ
-- "Velev ki" karanlığa gidiyoruz, "Hamdolsun" Deniz Fenerimiz var!