TILSIMLAR MECMUASI-40-YİRMİNCİ MEKTUP İKİNCİ MAKAM(DEVAMI)

0 views
Skip to first unread message

Erhan Patlak

unread,
Sep 3, 2025, 9:10:20 AM (13 days ago) Sep 3
to

                                                   TILSIMLAR MECMUASI

 

5.6.YİRMİNCİ MEKTUP İKİNCİ MAKAM(DEVAMI)

ONUNCU KELİME(DEVAMI)

ÜÇÜNCÜSÜ(DEVAMI)

Eğer o mevcudat doğrudan doğruya birtek Sânie verilmezse, o zaman herbir mevcut bütün mevcudat kadar müşkülâtlı olur ve bütün mevcudat birtek mevcut kıymetine sukut eder, iner. Şu halde ya hiçbir şey vücuda gelmeyecek veya gelse de kıymetsiz, hiçe inecektir.

İşte şu sırdandır ki, ehl-i felsefenin en ziyade ileri gidenleri olan sofestaîler, tarik-i haktan yüzlerini çevirdiklerinden, küfür ve dalâlet tarikine bakmışlar; görmüşler ki, şirk yolu, tarik-i haktan ve tevhid yolundan yüz bin defa daha müşkülâtlıdır, nihayet derecede gayr-ı makuldür. Onun için, bilmecburiye, herşeyin vücudunu inkâr ederek akıldan istifa etmişler.

DÖRDÜNCÜSÜ:

Şu kâinatta, şu görünen ef’âl ile tasarruf eden Zât-ı Kadîrin kudretine nisbeten Cennetin icadı bir bahar kadar kolay ve bir baharın icadı bir çiçek kadar kolaydır. Ve bir çiçeğin mehâsin-i san’atı ve letâif-i hilkati, bir bahar kadar letâfetli ve kıymetli olabilir.

Şu hakikatin sırrı üç şeydir:

Birincisi: Sânideki vücub ile tecerrüd.

İkincisi: Mahiyetinin mübayenetiyle adem-i takayyüd.

Üçüncüsü: Adem-i tahayyüz ile adem-i tecezzîdir.

Birinci sır: Vücub ve tecerrüdün hadsiz kolaylığa ve nihayetsiz suhulete sebebiyet vermeleri, gayet derin bir sırdır. Onu bir temsil ile fehme takrib edeceğiz. Şöyle ki:

Vücut mertebeleri muhteliftir. Ve vücut âlemleri ayrı ayrıdır. Ayrı ayrı oldukları için, vücutta rüsuhu bulunan bir tabaka-i vücudun bir zerresi, o tabakadan daha hafif bir tabaka-i vücudun bir dağı kadardır ve o dağı istiab eder.

 

Lügatler :

adem-i tahayyüz : hacimsiz, yer ile bağlı olmamak
adem-i takayyüd : kayıtsızlık, bağlı olmama
adem-i tecezzi : parçalanmazlık, bölünmezlik
âlem-i hârici : dış âlem, dünya
âlem-i mânâ : maddî gözle görünmeyen mânevî âlem
âlem-i şehadet : görünen âlem, dünya
bilmecburiye : zorunlu olarak
dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inançsızlık
ef’âl : fiiller, hareketler
ehl-i felsefe : felsefe ile uğraşanlar
fehm : anlayış, kavrayış
gayr-ı makul : akla uymayan
hadsiz : sınırsız, sonsuz
hakikat : gerçek, esas
hardal : çok küçük tohumları olan bir bitki
icad : yaratma
inkâr : inanmama, reddetme
istiab etme : içine alma, kaplama
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kudret : güç, iktidar
kuvve-i hafıza : hafıza duygusu, bellek
letâfetli : güzel, hoş
letâif-i hilkat : yaratılıştaki güzellikler
mahiyet : nitelik, özellik, temel yapı
mehâsin-i san’at : san’at güzellikleri
mevcudat : varlıklar
muhtelif : farklı, çeşitli
mübâyenet : farklılık
müşkülat : zorluklar, güçlükler
nihayet derece : son derece
nihayetsiz : sonsuz
nisbeten : kıyasla, oranla
rüsûh : sağlamlık, köklü olma
Sâni : herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah
sofestâî : yaratıcıyı kabul etmemek için herşeyi, hattâ kendisini dahi inkâr eden; felsefî bir akım olan septisizme mensup olan
suhulet : kolaylık
sukut etme : düşme
şirk : Allah’a ortak koşma
tabaka-i vücud : varlık tabakası
tabakat-ı vücud : varlık tabakaları
takrib : yaklaştırma, yakınlaştırma
tarik : yol
tarik-i hak : hak, doğru yol
tasarruf eden : herşeyi dilediği gibi kullanan ve yöneten
tecerrüt : maddeye benzer şeylerden soyut olma ve zaman gibi kavramlarla sınırlanmama
temsil : analoji; kıyaslama tarzında benzetme
tevhid : birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma
vücub : varlığının zorunlu oluşu
vücud : varlık, var oluş
vücuda gelmek : var olmak, meydana gelmek
Zât-ı Kadîr : sonsuz güç ve kudret sahibi Zât, Allah
zerre : atom
ziyade : çok

 

 

 

 

 

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages