Eski harb-i umumiden biraz evvel, ben Van'da iken bazı dindar ve müttaki zatlar yanıma geldiler. Dediler ki: "Bazı kumandanlarda dinsizlik oluyor, gel bize iştirak et. Biz bu reislere isyan edeceğiz."
Ben de dedim: "O fenalıklar ve o dinsizlikler, o gibi kumandanlara mahsustur. Ordu onun ile mes'ul olmaz. Bu Osmanlı ordusunda belki yüz bin evliya var. Ben bu orduya karşı kılınç çekmem ve size iştirak etmem." O zatlar benden ayrıldılar, kılınç çektiler, neticesiz Bitlis hadisesi vücuda geldi. Az zaman sonra, harb-i umumi patladı. O ordu, din namına iştirak etti, cihada girdi. O ordudan yüz bin şehidler evliya mertebesine çıkıp beni o davamda tasdik edip kanlarıyla velayet fermanlarını imzaladılar.
(Bediüzzaman Said Nursi – 14. Şuadan)
Lügatler
Belki :bilakis, aslında Cihad :savaş, harp Dava :takip edilen fikir, iddia Din : İman ve amel mevzuu olarak insanlara Cenab-ı Hak tarafından teklif olunan Hak ve hakikat kanunlarının hey'et-i mecmuasıdır. Dindar :dinine bağlı, dine sahip çıkan Evliya :veliler, Allah dostları Evvel :ilk önce Fenalık: kötülük Ferman :emir,tebliğ, buyruk Hadise:olay, vaka Harb-i umumi :dünya savaşı İmza : Kendi ismini veya kendine ait bir işareti, kendisinin kabullenerek yazması İsyan : İtaatsizlik. Emre karşı gelmek. Ayaklanmak.
|
İştirak :ortak olmak, ortaklık etmek Kumandan :orduyu, birliği idare ve sevk eden Mahsus :hususi, ayrılmış, tayin edilmiş, özel Mertebe :derece, kademe Mes’ul :sorumlu, yaptığı işlerden hesap vermek zorunda olan Müttaki : takvâ ehli; Allah’tan korkup emir ve yasaklarını titizlikle uygulayan kimse Netice :sonuç, son, gaye, semere, hülâsa, özet Reis :baş, başkan Şehid : Allah (C.C.) yolunda canını feda eden müslüman Şua :ışık, parıltı Tasdik :doğrulamak, kabul etmek Velayet :velilik, dervişlik Vücud: beden, varlık, var olmak Zat : hürmete layık kimse, kişi
|