Sani'-i Zülcelâl, semavatın ecramına o kadar hikmetler, manalar takmış ki; güya celal ve cemalini ifade etmek için semavatı; güneşler, aylar, yıldızlar kelimeleriyle süslendirdiği gibi, cevv-i semada dahi olan mevcudata öyle hikmetler ve manalar ve maksadlar takmış ki; güya o cevv-i semayı berkler, şimşekler, ra'dlar, katreler kelimeleriyle intak ediyor. Ve kemal-i hikmet ve cemal-i rahmetini ders veriyor. Ve nasıl zemin kafasını, hayvanat ve nebatat denilen manidar kelimeleriyle söyleştirip kemalat-ı san'atını kâinata gösteriyor. Öyle de; o kafanın birer kelimesi olan nebatları ve ağaçları dahi; yapraklar, çiçekler, meyveler kelimeleriyle intak edip yine kemal-i san'atını ve cemal-i rahmetini ilan ediyor. Ve birer kelime olan çiçekleri ve meyveleri dahi tohumcuklar kelimeleriyle konuşturup dekaik-ı san'atını ve kemal-i rububiyetini ehl-i şuura talim ediyor.
(Bediüzzaman Said Nursi – 33. Sözden)
Lügatler
Berk: şimşek Celal :azamet, haşmet, hiddetlilik, son derece büyüklük Cemâl: güzellik Cemal-i rahmet : Allah’ın rahmetinin güzelliği Cevv-i sema :gökyüzü, gök boşluğu, atmosfer Dekaik-i sanat :sanat incelikleri Ecram :gök cisimleri ehl-i şuur : bilinç ve idrak sahibi olanlar Güya :sanki, farzet Hayvanat: hayvanlar, canlılar hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması İlan: duyurma İntak :konuşturma Kâinat : evren, yaratılanların hepsi Katre :damla Kelime :manası olan söz
|
Kemalat-ı sanat : olgun, güzel san’atlar Kemal-i hikmet :tam bir hikmet Kemal-i rububiyet :rububiyetin terbiye edicilik ve rızık vericiliğin mükemmelliği Kemâl-i sanat :sanattaki mükemmellik Maksat :istenilen şey, arzu, gaye Mana :anlam, iç, içyüz, bir söz veya bir şeyden anlaşılan Manidar :manalı, anlamlı Mevcudat: varlıklar Nebat :bitki Nebatat: bitkiler Ra’d : gök gürültüsü Sâni-i Zülcelal :sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan ve her şeyi sanatla yaratan Allah Semavat :gökler, semalar Talim :eğitim, öğretme Zemin: yeryüzü
|