TILSIMLAR MECMUASI-44-YİRMİNCİ MEKTUP İKİNCİ MAKAM(DEVAMI)

0 views
Skip to first unread message

Erhan Patlak

unread,
Sep 7, 2025, 10:23:14 AM (8 days ago) Sep 7
to

                                                   TILSIMLAR MECMUASI

 

5.10.YİRMİNCİ MEKTUP İKİNCİ MAKAM(DEVAMI)

ONUNCU KELİME(DEVAMI)

DÖRDÜNCÜSÜ(DEVAMI)

Evet, acaib-i san’at ve garaib-i hilkat noktasında cüz’iyat külliyattan geri değil; çiçekler yıldızlardan aşağı değil; çekirdekler ağaçların mâdûnunda değil; belki çekirdekteki nakş-ı kader olan mânevî ağaç, bağdaki nesc-i kudret olan mücessem ağaçtan daha aciptir. Ve hilkat-i insaniye, hilkat-i âlemden daha aciptir. Nasıl ki bir cevher-i ferd üstünde, esir zerrâtıyla bir Kur’ân-ı hikmet yazılsa, semâvât yüzündeki yıldızlarla yazılan bir kur’ân-ı azametten kıymetçe daha ehemmiyetli olabilir. Öyle de, çok küçük cüz’iyatlar var, mu’cizât-ı san’atça külliyattan üstündür.

BEŞİNCİSİ:

Sabık beyanatımızda, icad-ı mahlûkatta görünen hadsiz kolaylık, gayet derecede çabukluk, nihayetsiz sür’at-i ef’âl, nihayetsiz suhuletle icad-ı eşyanın sırlarını, hikmetlerini bir derece gösterdik. İşte şu nihayetsiz sür’at ve hadsiz suhuletle vücud-u eşya, ehl-i hidayete şöyle kat’î bir kanaat verir ki:

Mahlûkatı icad eden Zâtın kudretine nisbeten Cennetler, baharlar kadar; baharlar, bahçeler kadar; bahçeler, çiçekler kadar kolay gelir.
مَا خَلْقُكُمْ وَلاَ بَعْثُكُمْ اِلاَّ كَنَفْسٍ واَحِدَةٍ1 sırrıyla,nev-i beşerin haşir ve neşri, birtek nefsin imâte ve ihyâsı gibi suhuletlidir.

اِنْ كَانَتْ اِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَاِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ2


tasrihiyle, bütün insanları haşirde ihyâ etmek, istirahat için dağılan bir orduyu, bir boru sesiyle toplamak kadar kolaydır.

İşte şu hadsiz sür’at ve nihayetsiz suhulet, bilbedâhe, kudret-i Sâniin kemâline ve herşey Ona nisbeten kolay olduğuna delil-i kat’î ve burhan-ı yakînî olduğu halde, ehl-i dalâletin nazarında Sâniin kudretiyle eşyanın teşkili ve icadı—ki vücub derecesinde suhuletlidir—bin derece muhal olan kendi kendine teşekkül iltibasa sebep olmuştur. Yani bazı âdi şeylerin vücuda gelmelerini çok kolay gördükleri için, onların teşkilini, “teşekkül” tevehhüm ediyorlar. Yani, “icad edilmiyorlar, belki kendi kendine vücut buluyorlar.” İşte, gel, ahmaklığın nihayetsiz derecâtına bak ki, nihayetsiz bir kudretin delilini, onun ademine delil yapar, nihayetsiz muhalât kapısını açar. Çünkü o halde, Sâni-i Âleme lâzım olan nihayetsiz kudret ve muhît ilim gibi evsâf-ı kemâl, her mahlûkun her zerresine verilmek lâzım gelir, tâ kendi kendine teşekkül edebilsin.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :

1 : “Sizin yaratılmanız da, diriltilmeniz de, tek bir kişinin yaratılıp diriltilmesi gibidir.” Lokman Sûresi, 31:28.
2 : “Tek bir sesledir ki, hepsi birden toplanıp huzurumuza getirilirler.” Yâsin Sûresi, 36:53.

 

Lügatler :

acaib-i san’at : san’at harikaları

adem : yokluk, hiçlik

âdi : basit, değersiz
beyanat : açıklamalar
bilbedâhe : açık bir şekilde
bürhân-ı yakînî : çok kesin delil
cevher-i ferd : atom, zerre
cüz’iyat : ferdler, bireyler
delil-i kat’î : kesin delil

derecât : dereceler
ehemmiyet : değer, önem
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapanlar, inkarcılar
ehl-i hidayet : doğru yolda olanlar, iman nimetine ermiş olanlar

evsaf-ı kemâl : mükemmel sıfatlar, özellikler
garâib-i hilkat : yaratılış harikaları
hadsiz : sınırsız
haşir : öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma
hikmet : gaye, fayda, yarar
hilkat-i âlem : âlemin yaratılışı
hilkat-i insaniye : insanın yaratılışı
icad : yaratma, var etme
icad-ı eşya : varlıkların yaratılması
îcâd-ı mahlûkât : varlıkların yoktan yaratılışı
ihyâ : diriltme, hayat verme

iltibas : karıştırma
imâte : öldürme
kat’î : kesin
kemâlât : mükemmel özellikler
kudret : güç, iktidar
kudret-i Sâni : herşeyi san’atla yaratan; güç, kuvvet, iktidar sahibi Allah
Kur’ân-ı azamet : büyüklük ve yüceliğin Kur’ân’ı
Kur’ân-ı hikmet : hikmet Kur’ân’ı
külliyât : türler, cinsler, kapsamlı varlıklar
mâdûn : aşağı, alt derece

mahlûk : yaratılmış
mahlukât : varlıklar
mu’cizât-ı san’at : san’at mu’cizeleri

muhalât : imkânsız, olmayacak şeyler

muhît : kuşatan
mücessem : cisimleşmiş, maddî yapısı olan
nakş-ı kader : kader yazısı, nakşı
nazar : bakış, görüş, düşünce
nefs : can
nesc-i kudret : ilâhî kudret dokuması
neşir : yayma, ortaya çıkma
nev-i beşer : insanlar, insanlık türü
nihayetsiz : sonsuz
nisbeten : oranla, kıyasla
sâbık : önceki, geçmiş
Sâni : herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah

Sâni-i Âlem : bütün varlık âlemini san’atlı bir şekilde yaratan Allah
semâvât : gökler
suhulet : kolaylık
sürat-i ef’al : fiillerdeki sür’at
tasrih : açıkça ifade etme

teşekkül : oluşma, meydana gelme
teşkil etme : oluşturma, meydana getirme

teşkil : meydana getirme, var etme
tevehhüm : vehimlenme, korkuya kapılma
vücub : kesinlik, zorunluluk

vücuda gelmek : meydana gelmek
vücud-u eşya : varlıkların yaratılması, herşeyin var edilmesi

vücut : varlık
zerrât : atomlar

zerre : atom

 

 

 

 

 

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages