Hırs ihlâsı kırar, amel-i uhreviyeyi zedeler. Çünki bir ehl-i takvanın hırsı varsa, teveccüh-ü nası ister. Teveccüh-ü nası müraat eden, ihlâs-ı tammı bulamaz. Bu netice çok ehemmiyetli, çok cay-ı dikkattir.
Elhasıl: İsraf, kanaatsızlığı intac eder. Kanaatsızlık ise çalışmanın şevkini kırar, tenbelliğe atar; hayatından şekva kapısını açar, mütemadiyen şekva ettirir. Hem ihlâsı kırar, riya kapısını açar. Hem izzetini kırar, dilencilik yolunu gösterir. İktisad ise, kanaatı intac eder. ("Kanaat eden aziz olur; tamah eden zillete düşer.") hadisin sırrıyla; kanaat, izzeti intac eder. Hem sa'ye ve çalışmaya teşci' eder. Şevkini ziyadeleştirir, çalıştırır. Çünki mesela bir gün çalıştı. Akşamda aldığı cüz'i bir ücrete kanaat sırrıyla, ikinci gün yine çalışır. Müsrif ise; kanaat etmediği için, ikinci gün daha çalışmaz. Çalışsa da şevksiz çalışır. Hem iktisaddan gelen kanaat; şükür kapısını açar, şekva kapısını kapatır. Hayatında daima şakir olur. Hem kanaat vasıtasıyla insanlardan istiğna etmek cihetinde teveccühlerini aramaz. İhlâs kapısı açılır, riya kapısı kapanır.
(Bediüzzaman Said Nursi – 19. Lem’adan)
Lügatler
Amel-i uhreviye : âhireti kazanmak için yapılan amel, iş Aziz :izzetli,sevgili, dost, çok nurlu Ca’y-ı dikkat :dikkat edilecek nokta veya şey Cihet :yön, taraf Cüz’î: azıcık Daima :devamlı Ehemmiyet: önem Ehl-i takva :takva sahipleri Elhasıl :özetle, sonuç olarak Hadis : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış Hırs :şiddetli istek, açgözlülük İhlâs :sırf Allah rızası için beklentisiz ve samimi iş yapmak İhlâs-ı tamm : tam bir ihlâs ve samimiyet; ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme İktisad :tutum, biriktirme, lüzumundan fazla veya noksan sarfetmemek İntac :neticelenme, meydana getirme, doğurma İsraf :lüzumsuz yere harcamak, boşa götürmek İstiğna :tok gönüllülük, ihtiyaç duymama İzzet :üstünlük, değer, kıymet, muhterem ve muteber olmak Kanaat :helalle yetinmek, kısmetine razı olmak, aç gözlü olmamak, tatmin olmak, inanmak
|
Lem’a :parıltı, parlamak Mesela :örnek olarak Müraat : riayet etmek, uymak Müsrif : israf eden, savurgan Mütemadiyen: devamlı, sürekli olarak Netice :sonuç, son, gaye, semere, hülâsa, özet Riya : gösteriş, yapmacık, özü sözü bir olmamak Sa’y :çalışma, gayret etme, emek Sır :herkesin bilmediği gizli hakikat Şakir: şükreden Şekva: şikâyet Şevk :şiddetli arzu ve istek Şükür :Allah’a teşekkür, Allah’a karşı minnet duymak Tamah : Bir şeye göz dikip bakma Tenbel : İşte ağır, davranan ağır yürüyen, ağır hareketli, üşenen, üşengeç Teşci’ : Şecâatlandırma, cesaret verme. Bahadırlık etme. Teveccüh :bir şeye doğru yönelmek, alaka duymak Teveccüh-ü nas :insanların ilgisi Ücret :hizmet karşılığı verilen şey Vasıta :aracı, iki şeyi birbirine ulaştıran Zedelemek :vurmak, çarpmak Zillet :alçaklık, aşağılık Ziyade : fazla, daha çok, fazlasıyla
|