NİŞAN ARDIÇ YEŞERDİ

7 views
Skip to first unread message

F K

unread,
Apr 2, 2015, 5:38:21 PM4/2/15
to koz...@googlegroups.com, kozagac S.Y.D.D. Grup, Kozağaç Sydd, der...@burdurluyuz.biz, in...@burdurlular.eu, istanbul burdurlular dernegi, der...@antalyaburdurlulardernegi.com, avsar...@googlegroups.com, avsarg...@googlegroups.com, dir...@googlegroups.com, dirmil...@googlegroups.com

KURU BİR AĞAÇ’TA HAYAT BULAN ANILAR
(NİŞAN ARDIÇ YEŞERDİ)

Bu Ardıç ağacının adı ''Nişan Ardıç''dır, kaç yaşındadır bilinmiyor. Köyün yaşlılarından da bu ağacı Yeşil haliyle hiç gören ya da duyan yok. Köyün üstünde kendi adı ile anılan Nişan Ardıç tepesinde her taraftan görülecek şekilde köyün üstüne düşüverecekmiş gibi uçurumun kenarında tek başına asırlardır öylece duruyor. Çocukluğumuzda bu ağaçtan çok korkardık, up’uzun dalları, kolları kupkuru ve karanlık görüntüsü ile bize ürkütücü gelirdi.

Kozağacında düğünlerde silah atmak gelenek halindedir ve halen de devam eder. Düğüne gelenler, düğün evinden biraz uzak mesafede havaya ateş ederek, düğün evine haber verirler, düğün evinden de gelin veya damat ile birlikte aileden olan yakınları silah sesinin geldiği tarafa okucu karşılamaya giderlerdi. Okucu ile birlikte düğün evine dönerken de, ya köyün ortasında bulunan Asarlık tepesine ya da, Nişan Ardıç tepesine hedef alınarak silah sıka sıka ve davul zurna önünde oynaya oynaya düğün evine gelinirdi. Şimdilerde o kadar olmasa da, çocukluğumuzda Kozağacın bir ucundan diğer ucuna yaklaşık 2-3 Km. mesafeden silah sesleri ve tabiî ki çocuklar eşliğinde okucu karşılanırdı. Bizde düğünden sonra tepeye çıkar, taşlara çarparak ezilmiş, sanki yere düşüp kırılan bir yumurtayı andıran mavzer kurşunlarını toplardık. Bu ardıç ağacına ‘’Nişan Ardıç’’ denilmesinin sebebi de işte, köylülerin düğünlerde silah atma geleneğinden ileri gelmektedir.

Gerçekten de bu kuru ardıç köyün hem sembolü hem de nişangahı gibiydi. Rüzgarlı havalarda bir oyana bir bu yana sallandığı halde hiç yıkılmazdı. Köylülerce kutsal sayılırdı, bu yüzden kimse fazla yaklaşmaz, kesip odun yapmazlardı. Eğer bir parça koparılarak ya da düştüğü yerden alınıp eve getirilirse, bu ağacın gözle görülmeyen cin, şeytan gibi manevi koruyucularının sabaha kadar bu evi taşlayacağına ve kırılan ya da alınan dallarının ağacın yanına geri bırakılıncaya kadar aileyi rahatsız edeceğine inanılırdı.
Köylüler 5-6 yıl önce soğuk bir kış günü sabahı kalktıklarında Nişan Ardıcı yerinde göremediler, herkes komşularına sesleniyordu, yolda karşılaşanlar birbirlerine üzülerek ‘’Nişan Ardıçcık da yıkılmış’’ diye haber veriyorlardı. Karlı ve fırtınalı bir gecede yaşlı ve yorgun bedeni daha fazla dayanamamış, olduğu yere yıkılmıştı. Köylüler ne kadar üzülmüştü yıkıldığını görünce, sanki Kozağacın bir parçası yok olmuş, yakınlarından birini kaybetmiş gibi hissediyorlardı kendilerini.

Tepeye çıkıp yanına yaklaştığımızda, karşıdan gördüğümüzden daha heybetli bir şekilde Çalıların üstüne devrilmiş, üzerine yağan bembeyaz karın altında öylece yatıyordu. Biz hala çocukluktan kalma korku ve endişe ile onu seyrediyorduk, tabi yere düşerken bütün dalları kolları da kırılıp, her biri bir tarafa dağıldığından bizi çocukluğumuzdaki kadar korkutmuyordu. Gövdesinin Etrafında çalılar vardı, çalılar büyüyüp kökleri irileştikçe Nişan Ardıcın gövdesinde çatlaklar oluşmasına ve çürümeye yol açmış, sonunda gövdeyi kırarak, fırtınanın da etkisi ile yıkılmasına sebep olmuştu.

Nişan Ardıç yaz gelip de havalar ısınıncaya kadar öylece yattı taşların ve çalıların üzerinde, başka şehirlerde yaşayan köylülerde yazın köye geldiklerinde Nişan Ardıcın yokluğunu fark edip onlarda üzülüyorlardı, göz aşinalığından olsa gerek ardıcın yerinde olmayışı ve yokluğu hemen farkediliyordu.

Bu Ulu ağacın öylece yerde yatıp durmasına üzülen ve seyirci kalmaya gönlü elvermeyen köyün duyarlı gençlerinden birkaç kişi, mahalle muhtarının da teşviki ile toplanıp elbirliği ile Nişan Ardıcı ayağa kaldırdılar, etrafını taşlarla doldurup betonlayarak yerini sağlamlaştırdılar. Kırılan dallarından sağlam kalan parçalarını ve bir-iki çalı dalını da çivi ile gövdesine çakarak, tekrar dal kol görüntüsü vermeye çalıştılar. Nişan Ardıcın yanına yalnızlığını paylaşacak bir bayrak direği ve elektrik direği dikerek aydınlatıp, geceleri de görülmesini sağladılar.

Şimdi yine aynı yerinde, yan tarafında dalgalanan al bayrağımızla birlikte Nişan Ardıç tepeden Köylüleri seyretmekte, köylülerde Nişan Ardıca her bakışlarında, Kozağacın eski kalabalık ve ihtişamlı günlerini hatırlayıp, yollarından ve sokaklarından bir zamanlar kimlerin gelip geçtiğini, Nişan Ardıcın bu güne kadar kimleri görüp ne olaylara tanıklık ettiğini hayal etmeye çalışmaktadırlar.

Kozağacın varoluşundan bu güne, ‘’Kütük meşe’’nin yanından gelip geçmiş, ‘’Nişan Ardıc’’ı seyrederek köyün yollarında, ara sokaklarında dolaşmış, Yaylaya giderken ‘’Hayta Meşe’sinin yanına varınca durup dinlenirken bir yandan da Kozağacı seyretmiş, ‘’Sini Çam’’ın gölgesinde soluklanırken Koçaş dağına bakıp, Şaban Dede’ye bir Fatiha okumuş, Çukuryurt’da , Sorkuncuk'da Alacık tutup yaylalarken Kırkpınar'ın suyundan kana kana içmiş cümle geçmişlerimizin, atalarımızın hatırasına hürmetle ithaf olunur..

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN...

10609487_1072167952797113_7856237588393840878_n.jpg
1508120_1072168152797093_8149679712916587372_n.jpg
10437386_1072169672796941_2996428171222133325_n.jpg
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages