KAPILIKAYA DA
MERMER OCAKLARINA TESLİM OLDU
ASIRLIK ARDIÇ ORMANLARIMIZ YOK
EDİLİYOR...
Kozağacında hiç kimse yoktur ki Annesi, Nenesi, Halası, teyzesi
bu ardıç ağaçlarının gölgesinde yaz sıcağında bir öğle vakti, koyun keçi
sağmasın.
Kışın kırmalarını kesip davarına yedirmesin, Düğün
imecesi ile gelen ardıç odunları ile düğün yemeği pişmemiş olsun.
Hepimizin
kursağında bu Ardıç ağaçlarının odunu ile pişen ekmek var, bu yaylalarda yayılan
koyun keçi ve ineğin sütü var.
Bu dağların taşların arasından süzülen,
yemyeşil türlü otlarla kaplı yayla toprağının her yudumda kokusu hissederek
içtiğimiz buz gibi suların kaynağı yaylamız yok ediliyor.
Bizler sadece
seyrediyoruz.
Vatanımızı bölüyorlar, parçalıyorlar, satıyorlar diye her gün
kızdıklarımızdan ne farkımız var, işte kendi köyümüzün hali
ortada.
Çobanlarımız sürülerini otlatamayacak.
Tahrip edilen doğal denge
yüzünden su kaynaklarımız kuruyacak.
Onlarca çeşit hayvan dağlarımızı terk
edecek, Domuzlar barınacak yer kalmadığından köylerimize kadar girecek.
Ardıçların dallarında kuşlar ötmeyecek,
Kapılıkaya'dan Keklik sesi
duymayacağız, taşların arasından Pir Davşan otu toplayamayacağız.
Yayla
yolunda iki yük kuru ardıç odunu etmiş eşeğine sarmış, Kemer gediğinden Kör
mıgara sallanırken, değneğini beline dayamış,
kollarını da değneğine dolayıp
''Kahbe gençlik geldi geçti yel gibi'' türküsünü söyleyen bir oduncu sesi
duymayacağız.
Dareni yokuşunu çıkarken, ağdıran odun yükünün karşısına
dengelsin diye ufak bir taş atamayacağız.
Kısacası bir tarih, bir kültür yok
ediliyor, dedelerimizin mezar taşlarını okumak için Alfabe değiştirme derdine
düştüğümüz şu günlerde,
Dedelerimiz mezarlarından başını kaldırsa da
etrafına şöyle bir baksa '' Çocuklar biz size bu köyü böyle mi bıraktık''
deseler! acaba biz onlara ne cevap vereceğiz.?
Bizler Çocuklarımıza nasıl bir
Kozağaç bırakacağız?
Nişan Ardıç tepesini de köyün üstüne yıktıklarında mı
uyanacağız?
Şimdiye kadar Seyrettiğimiz yetmedi mi?