İsa KAYACANın yazıları

8 views
Skip to first unread message

drisakayacan

unread,
May 11, 2009, 10:59:20 AM5/11/09
to ABİDİN GÜNEYLİ, Ahmet Sargın YOZGAT, AKDENİZ GAZETESİ, Ali Bilgiç, ANKARADAKİ BURDURLULAR DERNEĞİ, AY YAYINLARI, AYFER AYTAÇ, Ayhan ÇETİN, BAYBURT POSTASI, BİRDAL CAN TÜFEKÇİ, BURDUR GAZETESİ, BURDUR GAZETESİ, BURDUR SİTESİ, BURDUR VALİLİK, burdur derneği, BURDURLUNUNSESİ GAZETESİ, CİHAN TURK OLSUN, CTO GRUP, ÇAĞDAŞ BURDUR, ÇAĞRI DERGİSİ, ÇORUMLU İKİBİN, DEMOKRAT EĞİRDİR GAZETESİ, devrek postası, Dr. İSA KAYACAN, Dr. LEVENT SEÇER, E. MİKAİL TURANSAM, EFECE HABER M. YAHYA EFE, ELCİN İSKENDERZADE, ELUCA ATALİ AZERBAYCAN, EMİNE SEVİNÇ, EMİNE SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU, erdogan ATASERT, ERHAN NAR, esen ergin, esmaserttas, FATMA UÇARLAR, FATMA UCARLAR, FETHİYE GAZETESİ, gazete önder, gazete van, GÖKSEL BOZKURT PMD, GÜNEY HAKİMİYET, haber sorgun, HATAY HABERCİ, HAYRETTİN İVGİN, Hayri ÜSTÜN TURANSAM, HÜRFİKİR GAZETESİ, HÜSAMETTİN TAT, HÜSEYİN KAYACAN, IRAK TÜRKMEN DERNEĞİ, İbrahim Nanecioğlu, İNTERNETHABER.EU İBRAHİM BAYLAN, KADİR GÜLER, Kasım Sarıkahya, KEMAL PETRİÇLİ, kent gazetesi, KERİM ÖZBEKLER, KUŞAKKAYA GAZETESİ, MANSUR EKMEKÇİ, MEHMET AKİF, mehmet yüksel, metin ozata, MUHARREN TUNCEL YENİGÜNGAZETESİ, MUHSİN DURUCAN, MUSTAFA TULUM, MUSTAFA CEYLAN, Mustafa CEYLAN, NEJAT KEVSEROĞLU, NEVZAT SAN, OĞUZELİ GAZETESİ, OY TRABZON, ÖZDEN GAZETESİ, Özkan BOSTANCI CTO, özyalvaç gazetesi, PINAR OFSET GAZETESİ, safak ofset, SAKUDER DERNEĞİ, Samandağ Gazetesi, SES ONBEŞ GAZETESİ, ŞAFAK GAZETESİ, şemsettin küzeci, TEFENNİ KAYMAKAMLIK, TEFENNİ KAYMAKAMLIK, TRABZON HABER, ULUSAL KANAL BURDUR, Ünal Şöhret, van postası, Van Postası, Yedi Mart Gazetesi, YENİ BALKAN, YENİ BALKAN GAZETESİ, YENİMAHALLE GAZETESİ, YILMAZ TUNC, yozgat gazetesi, zafer gazetesi, Zafer ÖZDEMİR, ZÜMRÜTRİZE GAZETESİ

Bulgaristan’daki

Belene Adası Ölüm  Kampından

 

Prof. Dr. İsa KAYACAN

 

1984 ve 1985 yıllarında, Bulgaristan’da yaşayan Türklerle ilgili gelen haberler yürekler acısıydı. O yıllar, Türkler için azap yıllarıydı, cehennem görüntülü günlerdi.

Jivkov adlı bir diktatörün, dikta rejiminin uygulamaları, Türklerin zorla Bulgarlaştırılmasına yönelikti.

Yayın yeri Bulgaristan olan, “Tuna Boyu” Dergisinin, Ocak-Şubat ve Mart-Nisan 2009 sayıları, 53,54 ncü sayıları ayrı ayrı yayınlandı ve bize ulaştı. “Tuna Boyu”nun 54 ncü sayısında, Latif Karagöz’ün, Belene Kampına gönderilen Hasan Ocaklı’yla yaptığı bir röportaj vardı. Cevapların, tarihe düşülmesi gereken notlardan oluşu nedeniyle, bu röportajdan bazı alıntılar yapmak istedim efendim:

Hasan Ocaklı, 21 Ocak 1985 tarihinde vatan haini gibi suçlanarak, Belene temerküz kampına gönderiliyor. Latif Karagöz soruyor, Hasan Ocaklı cevap veriyor. Cevaplardan bazıları:

1- Adı geçen temerküz kampı, yıllar önce hazırlanmış bir cehennem yeridir. Sviştov taraflarında Tuna nehrinin içerisinde bir adacıktır bu yer. Komünizm dikta rejimine karşı çakınlar, burada “misafir” ediliyorlar.

2- Bizler, işaretlenmiş sakar koyunlar gibiydik. Dikta rejiminin hizmetkârları bizi kanlı gözleriyle yutacaklarmış gibi önlerine katarak, koğuşlara serpiştirdiler. Burada bulunan biz Türkler, ortalama 500 kişi dolayındaydık.

3- İlkten onlar bizleri koyun gibi gördüler, cahil insanlar hesap ettiler. Kitap, defter, kalem vererek, sözde bizleri eğiteceklerdi. Maalesef burada bulunanların çoğu okumuş kişilerdi. Öğretmen, doktor,mühendis vs. kara damga vurulmuş insanlar

4- Ellerimize kazma, kürek, çapa vererek bizleri yıldırmak için işe koştular. Hemde bizleri polis ve polis köpekleri nezaretinde çalıştırdılar. Hergün bizleri türlü işlerde çalıştırarak, tam birbuçuk yıl sonra, Bulgarlarla meskun bölgelere dağıttılar. Ben mesela Vidin’in Dranovets köyüne gönderildim. Orada, yıkık dökük bir evde, farelerle beraber tam üç yıl ömür törpüledim.

1989 yılının ilkbaharında yani 25 Mayıs tarihinde eve geldim gelmedim, hemen bir emir geldi “haydi sınır dışı ediliyorsunuz!”

  5- Dünyanın baskısından korktuklarından dolayı, bizlerden kurtulmak için Avusturya’ya sözde iltica ediliyorduk. Ama orada bir hafta kalır kalmaz, 31 Mayıs’ta uçakla Türkiye’ye getirildik.

 Hasan Ocaklı: 1950 yılında Bulgaristan’da doğdu. İlkokulu Küçükler (Malko selo) köyü, Ortaokulu Hamzalar (Filaretovo) köyünde okudu. Omurtak Tarık Meslek Lisesi (1968), Burgaz Öğretmen Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü (1973) mezunu olan Hasan Ocaklı, Malko Selo, Filaretovo, Tiça ve Yablanovo köylerinde öğretmenlik yaptı.

Ocak 1985’de Bulgaristan’da Türkleri eritme kampanyasına karşı çıktığı için tutuklandı. “Garaj” dedikleri Sliven Emniyet Müdürlüğü hücrelerinde, iki aya yakın sorgulandı ve Devlet Güvenlik güçleri tarafından yargısız olarak Belene Adası ölüm kampına sürüldü.

Buradan, bir daha memleketine dönmemek üzere Vidin’in Drenovets köyüne (Temmuz 1986) aktarıldı. Oradan da sınır dışı edilerek Viyana’ya (Mayıs 1989) gönderildi. Aynı ayın sonunda uçakla İstanbul’a geldi. Çorlu’da beden eğitimi öğretmenliği yaptı ve 2004 yılında felç geçirerek, malulen emekli oldu. Evli ve iki çocuk babası olan Hasan Ocaklı’nın eserleri;

Su ve Kan (şiir, 1995), Bir Delice sevda (şiir, 1997), Sürgün Nehrin Türküsü (şiir, 2003), Yaban Güvercinleri (şiir, 2008).

 

 

 

 

İki kitap bir şiir

Prof. Dr. İsa KAYACAN

Bana gelen kitapların sayısında azalma yok Maşallah.

İki kitap var masamda. Bunlardan kısa kısa söz etmek istiyorum öncelikle:

DERİNLİKLER

Yılların gerilerine gittiğim, 1970’li yıllara indiğimde, Sivas ilimizdeki liselerden birinde Fransızca öğretmenliği yapan, Hüseyin Çiftçi imzasıyla sütunlarda, sayfalarda karşımıza çıkan, bizimle merhabalaşan bir hocamızın kendi kitabının adı: Derinlikler. 52 sayfaya minik şiirler serpiştirilmiş. Hüseyin Çiftci şiirlerinden biri:

Kuşları emziren,

Sesler görüyorum.

Şiir, devlet bilir mi,

Kendini?.

Hiçliğin biçimi,

Olmak.

Toprağın safı,

Kartal olur,

Çakır dikenine.

Hüseyin Çiftçi’nin yazışma ve iletişim adresleri: P.K.5 Avanos-Nevşehir. GSM.0546-590 70 05 .

Bir başka kitap. Yani, yazımızın ikinci kitabı İzmir’den geldi. O’nun sayfalarında mini bir gezinti yapalım:

SÖZ YIKAR KENDİNİ

Ecz. Z. Nesrin İnankul’un 80 sayfalık şiir kitabı. Karabük Kültür ve Sanat Derneği Tay Dergisi yayınları arasında Günyüzü görmüş bir kitap bu. Mısralarında güçlülük belirtileriyle dikkat çeken bir isim ve imza Z. Nesrin İnankul. Şairlerinin bazıları uzun soluklu. Bu uzunluk görüntüsü içindeki mısralar arasındaki uyum göz dolduruyor.

Sayfa 38’de yeralan “gittim” adlı ve başlıklı şiirinin ilk dörtlüğü efendim:

Sabrımı zorladın yıllardan beri,

Taşınca yollara vurup da gittim.

Özenle yonttuğum kutsal eseri,

Umut tükenince kırıp da gittim.

Şimdi sıra, bendenize ithaf edilen bir şiirde. Buyurun birlikte gözden geçirelim:

BİR ÇINAR: İSA KAYACAN (Şengül Özerkan)

Bir güneş doğdu,

Karanlık köşelere çekilmiş,

Şiirlerimin üstüne.

Uyandılar, canlandılar,

Okundular, birbir,

Adı konmamış şiirlerimin,

İsim babası oldu,

Koca çınar: İsa Kayacan.

Kimi zaman umut,

Kimi zaman gözyaşı,

Perde perde çığlık oldular,

Hayat buldular.

Koca çınarın gölgesine

Sığındılar.

Sararmış defter sayfalarından

Çıkarıp başlarını,

Şiir dostu,

Şair dostu İsa Kayacan’la,

Yaşama karıştılar.

 

*Şengül ÖZERKAN (Ankara, Mart 2009)

Kitapların içinden

 

Prof. Dr. İsa KAYACAN

Bana gelen kitapların azalması için dualar ettim. Ama, dualarımın az bir bölümü kabul oldu.

MEHMET ÇETİN’in ÜÇ KİTABI

Burdur iline bağlı Bucak İlçesinde, Adem Tolunay Fen Lisesi öğretmenlerinden hemşehrim Mehmet Çetin’in üç kitabı yeniden basıldı, Günyüzü gördü. Bunlar:

-Süzülen Sözler,

-Şu Ders Çalışma Dedikleri,

-Uzun Çizgiler, adlı kitaplar.

Sözülen Sözler, adlı kitap Mehmet Çetin’in meslektaşı Kadir Karahan ile birlikte genişleterek yeniden bastırdıkları, yayınladıkları ortak kitap.

Mehmet Çetin, genç öğretmenlere tavsiyelerde bulunarak; “Hayatın içindeki konuşmalar, hiç şüphesiz kitaplardaki konuşmalarla aynı olmuyor. Bu nedenledir ki, gelişmek için, bir kitaba sığdırılmış sloganları ezberlemek yetmiyor” diyor.

Not: Mehmet Çetin ve Kadir Karahan dostlarım… Burdur doğumlu iseniz, “Burdur’un Saz ve Söz Ustaları-2” adlı kitabımda yer almak üzere birer fotoğraflarınızla, kısa birer biyografinizi P.K. 15 A. Ayrancı-Ankara adresine bekliyorum efendim.

 

İHSAN IŞIK-ŞİİRLER

Eğitimci, onlarca cilt biyografik ansiklopedinin yazarı İhsan Işık’ın “İhsan Işık-Şiirler-1968-2008” adlı 88 sayfayla Elvan Yayınları arasında Günyüzü gördü. Üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümündeki “Yağmurlu Kent” adlı, başlıklı şiirden bir bölüm:

Önce iplik iplik başladı yağmur,

Sonra bir nehir gibi dolaştı şehri,

Birer mektup gibi pencerelere,

Ulaşıp unlattı çılgın bir yağmur.

Bir başka şiir kitabı, İsmet Bora Binatlı’ya ait. Bu kitap:

 

BENİM İÇİN DE AĞLA

İsmet Bora Binatlı, Ankara’lı şairlerden… Sanat edebiyat dünyasındaki ayak seslerini hızlandırmak istiyor. Böyle bir çabas, gayreti var. Yeni bir şiir kitabı ulaştı bana.

1978 sayfayla Günyüzü görmüş. Önsöz, Güzide Gülpınar Taranoğlu’na ait. Kitabın ilk şiiri “Cemalini isterim” adıyla karşımıza çıkıyor. Buradan bir bölüm, ilk dörtlük:

Güneş ufuktan yükselir,

Yok olur bende suizan,

Yüreğimde bayram olur,

Göğe yükselirken ezan..

Bir gazete.. Afyonkarahisar-Başmakçı’dan Hüsamettin Tat’ın yayınlamaya başladığı, “Yenigün”.

 

GÜNÜN HABERİ: Afyonkarahisar ilimize bağlı Başmakçı ilçemizde, Hüsamettin Tat tarafından haftalık normal boyutuyla 8 sayfa yayınlanan “Yenigün” Gazetesinin 22. sayısı bize ulaştı.

 

 

Yolculuk’ta Burdur

Prof. Dr. İsa KAYACAN

 

Hepimizin sık sık veya belirli aralıklarla yolculukları olur. Yollardan gelir geçeriz. Yani yolculuk yaparız.

“Yolculuk” adıyla yayınlanan dergi ve gazetelerle, sık olmasa da karşılaştığımız olur.

Kamil Koç. Bir otobüs firması. Bendenizin tercih ettiği bir firma. Yol kartımla, yolculuğum ayrı bir anlam kazanıyor.

Kamil Koç otobüslerinde, koltuğunuz önünde-önceki koltuğun arkasında “Yolculuk” adıyla bir dergiyle karşılaşırsınız. Bu derginin sayfaları arasına döndüğünüzde, genel kültür ve turizm açısından gerekli bilgilerin yer aldığı sayfalarda gezmeye başladığınızda yolculuğunuzu unutur, evinizde bir dergi, kitap veya gazete okuyor gibi zamanın içinde kaybolup gidersiniz.

Yolculuk dergisi ortalama 120-130 sayfayla okurlarının, bundan önceki yolcularının karşısına çıkıyor, çıkarılıyor. Bu derginin, Kamil Koç Otobüsleri A.Ş adına sahibi: Ceyda Ataç, yayın yönetmeni-sorumlu müdür: Ceyda Taşdelen, Yayın kurulunda: Sema Gülez, Ceyda Taşdelen, Faruk Akbaş, Berna Çetin Akgün, Köksal Kayhan isimleri yer alıyor. Daha pek çok isim ve imza var Yolculuk dergisinin yönetiminde görev alan veya yayınında emeği geçenler olarak görünen.

Yolculuk dergisinin Mart 2009 ayına ait 57 nci sayısı. Türkiye defteri içerisinde “Burdur”. Doğum yerim Ece Köyü, Tefenni ilçesinin bağlı olduğu Burdur.

Bu dergide Burdur’dan sözedilir de, ben dururmuyum. Batı Anadolu’nun tarihte ilk sayfası Burdur’dan sözediliyor.. Burdur bölümüne, sayfalarına geçmeden Ceyda Taşdelenin “Bahar rehberi” sütunlarından birkaç cümle nakledelim:

“Şu an bizi doyuran, kollayan, bizlere kol kanat geren ve ev sahipliği yapan bu topraklara olan borcumuzun en azından bir kısmını, onu koruyarak ödeyebiliriz. Bunun için işte, önce onu gerçekten tanımak için yola düşmeli, sonra gözlerimizle gördüğümüz yok oluşa karşı, hep birlikte dimdik durabilmeliyiz”… Doğru söze nedir? Alkışlanır, kutlanır ve tebrikler sunulur..

Yolculuk dergisinin 44 ncü sayfasında başlayıp 54 ncü sayfada sona eren Burdur anlatımları, görüntüleri. “Batı Anadolu’nun tarihte ilk sayfası: “Burdur” başlığından sonraki anlatımlar. Yazı: Berna Çetin Akgün. Fotoğraflar: Faruk Akbaş. Bölüm içinden, spotlar olarak verilenlerden: (önce girişten);

- Batı Anadolu’nun en eski yeri olarak bilinen Burdur, 9 bin yıllık tarihe sahip bir kent. Teke yöresi olarak bilinen bölgenin kültür başkenti olduğu ifade edilen kentte, bugün hala çeşitli medeniyetlerin izleri bulunuyor.

- “Burdur Evi” olarak da adlandırılan Baki bey Konağı, konağın planı ve ahşap süslemeleriyle 17. yüzyıl Osmanlı mimarisinin güzel bir örneğini teşkil ediyor.

- Gölleri, antik kentleri, sivil mimarisi ve zanaatlarıyla keşfedilmeye doymayan Anadolu kentlerinden biri Burdur.

- Suyu oldukça tuzlu olan Burdur Gölü, ülkemizin en derin göllerinden biri. Aynı zamanda, giderek kuruyan ve kirlenen göllerimizden.

- Burdur Müzesi, milattan önce 7 binli yıllardan günümüze kadar, yaklaşık 9 bin yıllık bir tarihi ve kültürü temsil ediyor.

Değişik konular yanında, Burdur’a, Burdur’dan söz ederek sayfalarında yer veren Yolculuk dergisi yöneticilerini kutluyor, tebriklerimle, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim.

 

 

Barışa özlem

Prof. Dr. İsa KAYACAN

 

Şiirimizin beş yıldızlı çınarı, 09 Mayıs 2005 tarihinde kaybettiğimiz, rahmetli Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimin şiirlerinden birinin adı başlığımız: Barışa özlem.

Birlikte hazırladığımız “Armağan–4” adlı kitap, Ahmet Tufan Şentürk’ü anlatıyor. Yayın öncesi klasörler dolusu şiirlerinden seçmeler yaparken, bazı şiirlerini dostlarına ithaf etti…”Şu şiir şunun, bu şiir şunun” diye yazdırdı, not ettirdi. “Armağan-4” adlı kitabın 123 ncü sayfasında yeralan “Barışa Özlem” adlı şiiri 1959 yılında Ankara-Saimekadın’da yazılmış. Bu şiir “Gazeteci dostum Naci Alan’a ithafıyla anılan kitapda yeraldı. Üç ayrı bölümden oluşan bu şiirin girişi, daha doğrusu ilk bölümü şöyle efendim:

Size sesleniyorum cümle insanlar,

Ne olursa olsun dinimiz,milliyetiniz,

Bırakın kavgayı, kini garezi,

Atın silahları ellerinizden,

Nedir bu çabanız öldürmek için?

Ne istiyorsunuz, birbirinizden?.

Suda balıklar tedirgin,

Gökte yıldızların rahatı kaçtı,

Bir gün yıkılacak ihtiyar dünya,

Elinizden..

Sonra Ahmet Tufan Şentürk hoca, karıncaların, ağaçların, kuşların tedirginliğinden söz ediyor, dağların birbiriyle konuşmadıklarının dikkatini çekiyor, bu dünyada her şeyin yerli yerince olmasına rağmen, sıkıntıların insanoğlundan kaynaklandığından söz ediyor uzun uzun. Sonra şöyle sesleniyor:

İnsan doğduğuna pişman,

Unuttuk, sevmeyi, sevilmeyi,

Bir çaba ki bitip tükenmek bilmez,

Dünyada kardeşçe yaşamak lazım,

Neden korkuyoruz birbirimizden?..

Ahmet Tufan Şentürk ağabeyimin mekanı cennettir inşallah. O’nu sürekli anıyor,arıyor ve özlüyorum..

 

SEVGİDE CİMRİLİK

 

Fatma Uçarlar, “minicik yüreğe binlerce sevgiler sığarken ve hayat sevince güzelken nedendir bilinmez, sevmeyi bilen bir  insan bir başkasını da severse kıyamet kopar. Sevgi nedir?. Verirsen eksilir mi?. Nedir bu sevgide yaşanılan cimrilikler?” dedikten sonra, “Keşke, keşke, sevgide cimrilikler yaşanmasa, seven kalpler hep birbirine açılsa, tüm insanlar sevgiyle dolup, sevgiyle kucaklaşsa” temennisinde bulunuyor. Bu anlatımlarının arasına bir de şiir yerleştiriyor Fatma Uçarlar. Şiir şöyle:

Diyorum ki;

Neden hep sevenler mahzun?,

Kalp sevgiyle çarparken,

Hep sevilenden yoksun.

Örselenen, ezilen,

Sevgi dolu yürekler,

Yücelen, yüceltilen,

Daima sevilenler.

Yeter artık,

Dünya tersine dönmeli,

Seven kalpler,

Sevgiyle ödüllendirilmeli…

 

 

Sırayla

Prof. Dr. İsa KAYACAN

 

Şiirlerinden örnekler vereceklerim var sırayla. Bunlar şöyle sıralanıyor efendim:

 

VAR SELAM SÖYLE (Ahmet Tufan Şentürk)

Ahmet Tufan Şentürk hocanın, ağabeyi Mustafa Şentürk’e ithaf ettiği 9 dörtlükten meydana gelen “Var Selam Söyle” adlı, başlıklı şiirinin ilk dörtlüğü:

Yıllar var ki, ayrı kaldım sılamdan,

Git kardeş sılama var selam söyle.

Kavuş köyümüze dolaş beni an,

Git kardeş sılama var selam söyle.

Güzide Gülpınar Taranoğlu “Nefesin gelir” adlı, başlıklı şiiriyle sesleniyor bize,  okurlarımıza:

 

NEFESİN GELİR (Güzide Gülpınar Taranoğlu)

Dört 4’lükten meydana gelen bir şiir “Nefesin gelir”. Güzide Gülpınar Taranoğlunun bu şiirinin ilk dörtlüğü:

Ağaçta yaprakta dalda gözlerim,

Denizde kayıkta salda gözlerim,

Kapanmak bilmiyor yirmi dört saat,

Hep seni bekliyor, yolda gözlerim.

Ve Isparta ilimiz merkezinden Fatma Uçarlar. “Yitirdik” adlı, başlıklı dörtlüğünde şöyle diyor:

 

YİTİRDİK (Fatma Uçarlar)

Koskoca bir sevdaydı yaşadığımız,

Kıymetini bilmedik, hemen yitirdik,

Beklerken daha büyük mutlulukları,

Elde olanları da hemen yitirdik.

 

BİR ZAMANLAR

Nurten emre, Bursa ilimiz merkezinden sesleniyor. “Bir Zamanlar” adlı, başlıklı şiiri beş dörtlükten meydana geliyor. Geçmişin özlemiyle dolu olan, sözkonusu şiirin bir dörtlüğü şöyle:

Bir zamanlar bahardım,

Ne çabuk güze döndüm,

Sen bunu fark etmeden,

Benden uzağa gittin.

Sağlıklı ve başarılı bir yaşam diliyorum efendim.

 

SEVİL MISIRLIOĞLU

Sevil Mısırlıoğlu, ülkemiz nüfusunun 72 milyon şair ve yazarından biri değil. İlk beş bin şair ve yazarından biridir.

Yazdıkları, yayınladıkları, bir dinlendirme ve değerlendirmenin ürünüdür.

Şiirdeki başarısını, nesirle-düzyazıyla birleştiren Sevil Mısırlıoğlu, Hatay’ın, Güney’in edebiyat temsilcisidir.

Dili sade, anlatımlarındaki duruluk, O’nun sanat ve edebiyat yolculuğundaki aldığı mesafelerin km. taşlarıdır.

Duygularını dışa yansıtırken, samimiyet ve gerçekçilik ilkelerinden hareket ederken, kendisine yakışan anlatım bütünlüğü içindeki mısra ve satırlarıyla fark edilen, sayfa ve sütunlarda karşımıza çıkan bir isim ve imzadır Sevil Mısırlıoğlu.

Çeşitleme

 

Prof. Dr. İsa KAYACAN

 

Yıllar yılı, “çeşitleme”lerimiz oldu. Olmaya devam edecek. Konu değişiklikleriyle ortaya koyduğumuz yazılar oluyor bunlar. Bugün gündemimizde:

HÜKÜMEZİN BASKISINI

M.Ercan Taraşlı Burdur Gazeteciler Cemiyeti Başkanı. Burdur’da Burdur Belediyesince düzenlenen “Medyanın Gücü konulu panelin yöneticiliğini yapan M. Ercan Taraşlı konuşmalarının bir yerinde;

-“Kontrolsüz güç, güç değildir. Medyanın gücü yasalarla sınırlıdır. Gücün önünde uyulması gereken yasaklar var. İktidarların gücü var. Ticari işletmelerinin varsa, hükümetin baskısını üzerinizde hissedersiniz…Yalakalık, yağcılık yapılmadığı sürece, kimse yerel gazetelerin göbek bağını kesemez” (Burdur Gazetesi, 04.08.2008)

AFFEDEMEM Kİ

Melahat Ecevit hocanımın yeni şiirlerinden biri. 28 Temmuz 2008 tarihinin taşıyıcısı. Yazılış tarihi bu. Şiirde “Affedilmeyecek” kadar suçlu görünenin karşısına dikilen mısralar bunlar.

-“Bu nasıl sevmektir yaktın başımı/Oynattın yerinden sabır taşımı/Boğazıma dizdin lokma aşımı/Boşuna dil dökme, affedemem ki”… Demek ki, karşı taraf dil döküyor, bir şeyler söyleyip af diliyor…Ama, hocanım kararlı, affetmeyecek!

Sonra, saçının son karasının da ağarması, ömrünün genç sırasının harcanması, kanayan aşk yarasının çiğnenmesi nedeniyle daha çok kanadığını, sıralayıp, “boşuna dil dökme, affedemem ki” diyerek kesinlik içindeki tavrını ortaya koymaktadır.

Acılar içinde her şey anlamsız,

Kaçıncı gazeldir, döktüm zamansız,

Çıkardım kalbimden seni imansız,

Boşuna dil dökme, affedemem ki…

Sonrası; “El yerine koydun elimiş gibi/Bir gonca gül iken, kurumuş gibi/Kıydın yeşermemiş dalrdal Can Tüfekçi’nin kızı Hayal 09.08.2008 tarihinde Erdinç’le evlendi. Onlar davetlerinde; “Bir tutkudur yaşamak, yaşamın tüm güzelliklerini hissetmek ve paylaşabilmek… Biz de mutluluğumuzu sizlerle paylaşmak istiyoruz” diyorlardı. Mutluluklarının süreklirdal Can Tüfekçi’nin kızı Hayal 09.08.2008 tarihinde Erdinç’le evlendi. Onlar davetlerinde; “Bir tutkudur yaşamak, yaşamın tüm güzelliklerini hissetmek ve paylaşabilmek… Biz de mutluluğumuzu sizlerle paylaşmak istiyoruz” diyorlardı. Mutluluklarının sürekliliğini diliyoruz efendim.

 

KAYACAN HOCAM’A (Ali Bozkurt -Ankara)

Yıllarca okudun köprüyü geçtin

Tohumlar ektin mahsulun biçtin

İnsanlık adına hizmeti seçtin

Dualar sana, Kayacan hocam…

 

İlim toprağına fidanlar diktin

Açan çiçeklere bir ömür baktın

Canda pınar olup çöllere aktın

Çiçekler sana Kayacan hocam

 

 

Canlara gölgesin, çölde çınarsın

Susuz vahalarda akan pınarsın

Adalet yolunda gerçek Ömersin

Sümbüller sana, Kayacan hocam

 

O güzel gönlünde çiçek büyüttün

Veyselin çölünde sevdayı güttün

Fakir canlara hep iyilik ettin

Nergizler sana, Kayacan hocam

 

İlimin, irfanın saymakla bitmez

Kısmetten öteye zamanın yetmez

Mevsim hazansa bülbüller ötmez

Laleler sana, Kayacan hocam

 

Garip Bozkurt’um dostuma nazım

Yürekte başlar ince bir sızım

Hakkın makamına yetmez avazım

Şiirler sana, Kayacan hocam..

 


____________________________________________________________________________
İnternette takip ettiğin tüm siteler tek tık ötede! “Benim Mynet’im” de!
isabey.doc
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages