DAVACI

231 views
Skip to first unread message

Habip Hamza Erdem

unread,
Jun 17, 2010, 8:05:16 PM6/17/10
to cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, oybi...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

DAVACI

            Her șey bir yana, șu ergenekon davası hukuk kültürümüze çok katkı yaptı denilebilir.

            Savcı mıydı ‘özel yetkili’ savcı mı dersiniz; yoksa yürütmenin bașının da soyunduğu ‘genel savcı’lık mı öğrenmedik mi?

            Savunmalık için de ana muhalefet partisi genel bașkanından ‘ana savunman’.

            Davanın ABD’den mi açıldığı yoksa Tel Aviv’den mi; gelișmelerin AB ‘ilerleme raporları’nda yer alıp almadığı bu davanın özelliklerinden değil midir?

            ‘Tarihsel’liği ve ‘yüzyılın davası’ olup olmadığı da cabası.

            Beyaz Saray’da alındığı söylenen kararların Yüksekova’nın dağ köylerinde enine boyuna tartıșıldığı bir süreç oldu Ergenekon davası.

            Ergenekon demek yasak dedi mahkeme, ne ki mahkemenin bu kararı da ‘yok hükmünde’ sayılmadı mı?

            Kaç yüz dosya, kaç bin sayfa iddianame falan..

            Bingöl’deki ișsiz yurttaș, ‘onüçüncü iddianame’nin reddedilemeyeceğini ve ikiye bir ‘kabul’ edileceğini bilmedi mi?

            Siirt’li ișadamı, yirmi yıl önce kendisinin ‘askerlik ișlemini’ yapan askerlik șubesindeki astsubayın, șimdi emekli de olsa, ‘ergenekoncu’ olduğunu onun yürüșünden çıkarmamıș mı idi?

            Televizyona çaycı olarak girdikten sonra, ergenekon araștırmaları ile araștırmacı yazarlığa yükselen nice gazeteci-yazar türemedi mi?

            Az șey  öğrenmedik bu davadan.

            Ancak bu davada, davacı kim davalı kim öğrenebildik mi acaba?

Hani mahkemelerde bir davacı bir davalı olmaz mı ama?

Bundan tam üç yıl önce sormușum bu soruyu kendime ve demișim ki;

 “’Bizim ‘örgüt’ün bu davada davalı mı davacı mı olduğu da dava görüşülürken belli olacak.”

‘Bizim örgüt’ dediğime bakmayın siz, ‘ayırdında olmadan örgütlendiğimizi’ de yazmıșım.

Sonradan olma bir araștırmacı-gazeteci-yazar da beni doğrulamıș ve ‘bunlar ayırdında olmadan örgüt için çalıșırlar’ mı ne diye yazmıș.

Ve böylece bir yașıma daha girmișim.

Öğrenmenin yașı da olmaz ki zaten.

Ancak bugün, yani aradan üç yıl geçtikten sonra, bu davada davacı ile davalılar belli olmuștur denilebilir.

Bu davada ‘davacı’ olarak davayı açanlar ‘davalı’ konumuna gelmișlerdir.

Kimlerdir bunlar?

Bunlar, o dava için kanıtların toplamasını isteyenler, o ‘kanıtları toplayanlar’, o ‘toplama kanıtlar’a dayanarak iddianame düzenleyenler ve o iddianameleri ‘kabul’ edenlerdir.

Bunlar bugün ‘davalı’ konumuna düșenlerdir.

Düșmüșlerdir.

Bunlar düșünce ‘dava’ da düșmüș olmaz mı?

Hayır, Artvin’deki yașlı teyze bu davanın daha yeni bașladığını söylemektedir.

Önceki davalılar o ‘toplama kanıtlar’a dayanılarak yargılanıyorladı.

Oysa o kanıtlarla kanıtlanabilecek bir ‘suç’ları yoktu.

Șimdi ‘toplama kanıtlarla’ suçsuz insanların yıllarca özgürlüklerini kısıtlayanlar ve bu amaçla örgüt kuran ya da varolan örgütleri kullananlar yargılanacaklardır.

Ergenokon’da üç yılda gelinen așama bundan bașkası değildir.

İstediğiniz köylüye sorun.

Habip Hamza Erdem

 


Envie de plus d'originalité dans vos conversations ? Téléchargez gratuitement les Emoch'ticones !

Habip Hamza Erdem

unread,
Jun 20, 2010, 12:49:43 PM6/20/10
to cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, oybi...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

MAKUL SORU

            Meclis’in bașı Genel Kurmay’dan ‘makul bir açıklama’ bekliyormuș.

            Makul bir tutum değil midir bu?

            Karabük kökenli Antalya Milletvekili Mehmet Ali bey, Meclis’in bașı olarak bașka girișimlerde de bulunabilir aslında.

            Bakanlara da sorabilir, bakanların bașına da;

            ‘Neden terör eylemleri’ bu denli arttı birdenbire?

            Sekiz yıl önce ‘sıfırlanmıș’ teröre neden her yıl yüzden fazla șehit verilir oldu?

            Bu terör örgütü ‘tașeron’ ise, kime tașeronluk yapmaktadır?

            Tașeron-mașeron da inșa etmekte oldukları nedir?

            Neyi, nerede kurmak istiyorlar?

            Sor!

            Bir bilene sor; erkekçe yanıt verebilecek birine.

Milletvekilleri ve bakanlar ‘hoca’larının ağzına bakıyor olabilirler.

O birșey demediği sürece konușmayabilirler.

İç İșleri ve Dıș İșleri bürokratları da bir ‘çok’tan anlamayabilirler.

Genel Kurmay biliyordur, bilmek zorundadır.

Sor bakalım, bu ‘terör’ olayları niye son sekiz yılda bu denli artmıș?

Hani kadın subaylarımız da var ama, onlar da ‘erkek’ gibidirler.

Sözcük bulmakta zorlanıyorum, iyisi mi ‘kancık’ değildirler diyeyim.

‘Makul’ bir yanıt versinler bakalım. Erkekçe..

Akla uygun, izana gelir; doyurucu olsun.

Kıvırtmadan.

Sor ki biz de öğrenelim; ‘terör’ mü bu yoksa bașka birșey mi?

Hani ‘terör’ denilirse, ‘Ergenekon’ da gelebilir akla.

Ve ‘Ergenekon’dan bir dizi emekli ve muvazzaf subay da içeride ya.

Karıștırabiliriz.

Erkek bir Genel Kurmay Bașkanı varsa eğer, çıkar da açıklar.

Hatta bir ara ‘açıklarım ha’ gibi bir söz edilivermiști.

Açıkla komutan!

Ergenekon-mergenekon diye ne varsa açıkla.

Açıklamazsan bu gencecik memetlerin iki eli yakanda olacak.

            ‘Terör’ dediğin ne?

            Asimetrik olarak kıvırtma sakın.

            El-alem ve yetmiș milyon yurttașımız bunun bir ‘savaș’ olduğunu biliyor aslında.

            Hem iç ve hem de dıș. Sen de ‘taraf’ları açıkla..

            Kim ki mehmetçiğe silah sıkıyorsa, o düșmanın ta kendisidir.

            Kim ki, mehmetçiğe silah sıkana, cephane, aș-ekmek ve barınak sağlıyorsa o da düșmandır.

            Kim ki bu sonunculara ape, kak, mak diyordur o da düșmandan yanadır.

            Ve kim ki bunların arkasındakilerden ya da bunları dile getirmekten korkmaktadır o da ‘erkek’ değil ‘kancık’tır.

            Sor Mehemet Ali bey sor.

            Eğer Genel Kurmay’da bir ‘erkek’ kaldıysa eğer.

            Sor ki, biri  çıkıp da açıklasın.

Dostun da düșmanın da yeri belli olsun.

            Habip Hamza Erdem

 


Vous voulez protéger votre vie privée ? La solution avec Internet Explorer 8

Habip Hamza Erdem

unread,
Jun 23, 2010, 9:06:23 AM6/23/10
to cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, oybi...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

 ERKEN SEÇİM

            Türkiye bir erken seçim ortamına girmiș bulunmaktadır.

            Erken seçim demek, hükûmetin güven tazelemesi demektir.

            Seçim sonuçlarına göre de güvenin ‘taze’ mi yoksa ‘bayatlamıș’ mı olduğu ortaya çıkar.

            Genel olarak da, iktidar partileri oylarını artıracaklarına inandıkları önemli bir bașarıdan sonra erken seçim isterler.

            Sözgelimi seçimlere daha uzunca bir süre varken, o zamana değin sözkonusu bașarının kamuoyunda ‘küllenebileceği’ kaygısıyla, bașarının getirisinden hemen yararlanmak isterler.

            Yakın tarihimizden, Bülent Ecevit’in ‘Kıbrıs’ bașarısını bir erken seçimle değerlendirmek ve koalisyon ortağından böylece kurtulmak girișimi örnek olarak verilebilir.

            Bugünkü hükûmet için de, örneğin ‘Ermeni açılımı’ bir erken seçim gerekçesi olabilirdi.

            Ermenistan, “‘Ermeni Soykırımı’ konusunda yanılmıșız böyle bir yalanla ilișkilerimizi bozduğumuz için Türkiye’den özür dileriz” deme noktasına getirilmiș olsa;

Türkiye’den toprak ve tazminat talebi de ne imiș, kusurumuza bakmayın; hem bizim ‘yabancıların toprağı’nda gözümüz olmaz, bakın Karabağ’dan da çekiliyoruz” dedirtilmiș olsa;

Binyıldır birlikte yașıyoruz, șu sınır-mınır da nedir gelin kardeșce ișbirliği yapalım” içtenliğine kavușturulmuș olsa idi,

Barzani’nin küçük kardeși Davutoğlu Türk ulusuna döner, “Ağabeyim Abdullah Gül’ün açtığı yollardan geçerek Ermenistan ile olan sorunlarımızı sıfırın altına indirmiș bulunyoruz” diyebilirdi.

Dostluğa önem veren yüce ulusumuz da, dostluklara dostluk katan böyle bir kadroyu oylarıyla ödüllendirmek için seçimlerin erkene alınması isteyebilirdi.

‘Kürt Açılımı’ da bir erken seçim gerekçesi olabilirdi.

Ve büyük olasılıkla bu gerekçe ile ortaya atıldı.

Ancak ‘bayram’ çoktan geçmiș ve ‘kına’yı çalacak yer bulmak zorlașmıștır.

Çünkü, öyle ‘demokrasi-memokrasi’ kılıflarına gerek duyulmadan, ‘kardeșlik-mardeșlik’ ișgüzalıklarına girișmeden;

            Türk Ulusuna dönüp açıkça ve mertçe;  Beyler bu ülkede iki kurucu öge vardır; bunlardan biri Türk ise diğeri Kürt’tür”;

            Kürt kimliği ve dilinin ‘anayasal’ güvenceye kavușturulması için yeni ve ‘sivil’ bir anayasa yapacağız”;

            Bu ‘sivil anayasa’ kapsamında, Kürt kardeșlerimizin isterlerse Kuzey Irak’taki kardeșleriyle birlikte hareket etmelerine olanak tanıyacağız” denilebilirdi.

            Ve bu tür bir söyleme halkın desteğinin ne olacağı sorulabilirdi.

            Oysa bir Kasımpașa söylemi ile;

            Vatanın bölünmesi ne demek, kimse bir çakıl tașını bile Irak’a götüremez”;

            Tekerlek takıp Diyarbakır’ı Kandil’e çıkarmaya kimsenin gücü yetmez” denilirek  yașamın gerçekliklerine aykırı bir tutum benimsendi.

            Bu söylem, ya da gerçek anlamıyla lakırdı; kiralık kalem ve çeneler (yazar-çizer, profesör-mrofesör de olabilirler) tarafından aynı bağlamda olmak üzere ‘demokrasi’ ve ‘insan ve yurttașlık hakları’ söylemiyle yinelenip durdu.

            Kamuoyu bilgi değil ama bilinti bombardımanıyla șașkına döndürüldü.

            Bu kiralık kalem ve çeneler, söz, söylem, algı, bilgi ve kavramı biribirlerinden hiçbir zaman ayıramadılar. Bi-le-me-di-ler, bil-me-mek-te-dir-ler.

            Ancak, her zaman ve her yerde olduğu gibi, yașam anlatır ve kavratır.

            Ve bugün ‘açılım söylemi’nin ‘içi’ yașamın gerçeklikleri tarafından ortaya konulmuș bulunmaktadır.

            Pekiyi bu gerçeklik ortaya çıktıktan sonra, bu tür bir ‘açılım’ erken seçimin gerekçesi olabilir mi?

            Dr Recep ne diyor; ‘geçiniz!’.

            ‘Demokrasi’ , ‘insan ve yurttașlık hakları’ söyleminden de geçelim mi o zaman?

            ‘Demokrasi’, ‘insan ve yurttașlık hakları’ bugün yașamın gerçeklikleri olarak  erken seçimi dayatmaktadır oysa.

            Geçebiliyorsanız siz geçin bakalım.

Grbuz Guvendag

unread,
Jun 23, 2010, 10:04:07 AM6/23/10
to cihan-tu...@googlegroups.com, habib...@live.fr
Olaylar o kadar basitmi ki erken secim sorunu cözsün,
Yunanistan bombacı yetistiriyor,Ermeniler destek veriyor,Iran gizli destekte,Arablar yüzüne gülsede gercek dost degil,Batının enerji,Musanın  GAP istekleri,Kovboyun hakimiyet  cabaları,Rusyanın ,sıcak denizlere inme istekleri,Barzaninin Kerkük hayalleri varken,siyasetcilerin yagma hırsları oldukca ,50 secim olsa  durum degismez.
Gurbuz


From: Habip Hamza Erdem <habip...@live.fr>
To: cihan-tu...@googlegroups.com
Cc: aydinlik-gel...@googlegroups.com; ad...@asilturk.de; kadirb...@gmail.com; İlk Kurşun <ilkkursu...@mynet.com>; Dogan Kemanci <dkem...@googlemail.com>; konbaa...@googlegroups.com; oybi...@googlegroups.com; cumhuriyet...@googlegroups.com; cumhuriye...@googlegroups.com; uluse...@gmail.com; kotan...@googlegroups.com; kuvva-i...@googlegroups.com; temizelle...@googlegroups.com; Turkpolitika <gaz...@turkpolitika.com>; Ozkan Bostanci <ozkanbo...@gmail.com>; Ender Erdemil <endere...@gmail.com>; Ender Erdemil <endere...@yahoo.com>; faruk...@superonline.com; ulusalbi...@googlegroups.com; Mehmet Ali Guller <malig...@gmail.com>; ad...@guncelmeydan.com; a_c...@yahoogroups.com; add-a...@googlegroups.com; addliyi...@googlegroups.com; akilca...@yahoogroups.com; biz-turk-mill...@googlegroups.com; "tpda...@yahoogroups.com" <tpda...@yahoogroups.com>; erzincan-kemal...@googlegroups.com; asah...@gmail.com; Haberanaliz Batuhan Sezer <batuhansezer...@gmail.com>; habe...@gmail.com; Peyami Tek HABERBIZ <tekp...@hotmail.com>; s_gu...@hotmail.com; Aysun Erenalin <eren...@hotmail.de>
Sent: Wed, June 23, 2010 4:06:23 PM
Subject: ..::CTO::.. ERKEN SECIM
--
CiHAN TÜRK OLSUN TOPLULUĞU
Yüreği ALLAH ve VATAN aşkıyla yanan,
TÜRK"LÜĞÜ onur sayan
Yüce TÜRK Milletine aittir.
-
Biz ne işbirlikçi yobazlığın kirlettiği sağcılık,
ne de vatansız komünistlerin kirlettiği solculuk tanımlamasının içine gireriz.
Biz Türkçüyüz, sağ veya sol değil dışarıdan gelen hiçbir fikre tenezzül
etmeyecek kadar şuurlu olduğuna inandığımız
Türk milletinin tek gerçek merkezindeyiz.
Doğrudan doğruya TÜRK MİLLİYETÇİSİYİZ
-
Saraylarda süremem, dağlarda sürdüğümü.
Bin CiHAN"a değişmem, şu öksüz TÜRK"LÜĞÜMÜ.
-
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Hz.Muhammed
Vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet vatana ihanettir. M.K.Atatürk
Yaşam: Ölümü hak etmektir.
NE MUTLU TÜRK"ÜM DiYENE
-
TOPLULUĞA POSTA GÖNDER: cihan-tu...@googlegroups.com
TOPLULUK YÖNETİMİ: cihan-turk-...@googlegroups.com
ÜYELİK İPTALİ: cihan-turk-ols...@googlegroups.com
ÜYELİK: http://groups.google.com/group/cihan-turk-olsun/subscribe?hl=tr

Cem ERCIN

unread,
Jun 23, 2010, 2:06:51 PM6/23/10
to cihan-tu...@googlegroups.com
Muhalefet hala görünür değil. Halkı bilgilendirme çabaları göremiyorum. Acaba siyaset siyaset içindir gibi bir kavram içindeler mi?


--- On Wed, 6/23/10, Grbuz Guvendag <gurbu...@yahoo.com> wrote:

akap...@hotmail.com

unread,
Jun 23, 2010, 3:07:01 PM6/23/10
to cihan-tu...@googlegroups.com
BENGÜTÜRK TV, BAŞKENT TV VE AVRASYA TV  DE ÇIKABİLİYORLAR EKRANLARA. DİĞER KANALLARDA PEMBE DİZİLER VAR.
KEŞKE SOKAKLARDA DA GÖREBİLSEK

Habip Hamza Erdem

unread,
Jun 24, 2010, 7:36:17 PM6/24/10
to cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, oybi...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

TAȘERON

            Tașeron, alt-yüklenci demek. İlk yükleniciden yapılacak ișin bir bölümünü alan anlamında.

            Yapılacak iși yükümlenene müteahhit ya da yüklenici, yükümlendiği ișin belli bölümlerini alt-yüklenici ya da tașeronlara devreder.

            Tașeronun tașeronu, onun da tașeronu olabilir.

            Bir bina yapımında, binanın tümünü yapmayı yükümlenen yüklenici, kaba inșaatı bir alt-yükleniciye, boyasını bir bașkasına, çatısını bir diğerine ve çevre düzenlemesini de ötekine verebilir. Ve dünyanın her yanında bu böyledir.

            Alt-yükleniciler kendi alanlarında uzmanlașmıșlardır.

            Sözgelimi boyacı su tesisatını döșeyemez, ne de elektrik tesisatını.

            Yapım konusunda böyle olduğu gibi, yıkım konusu da böyledir.

            Eski bir binanın yerine yenisi yapılacak olsa; önce elektirk ve su tesisatlarının sökümü yapılacaktır ki bunun için uzman bir söküm alt-yüklenicisi gerekir.

            Çatıdan bașlanarak, kiremitlerin tek tek indirilmesi falan.

            Ve soyulmuș binanın bir iș makinası ile yıkımı.

Batı’da yüksek binalar soyulduktan sonra, denetimli patlayıcılarla birkaç dakika içinde yerlebir edilebilmektedir.

Bombalama da denilebilir.

Devlet-Ulus’ların yıkımı da böyledir.

Mezopotamya’da yeni üç-beș devlet kurulması amacıyla Irak’ın bombalanması

örnek olarak verilebilir.

            Yüklenci ABD olmasına karșın otuz bilmem kaç ülkeye alt-yüklenicilikler verilmedi mi?

            İngiliz askerleri, Polonya askerleri ne idi?

            Tașeron.

            Ne ki Irak soyulmadan yıkılmak istendi.

            Çatıdan Kürt kiremitleri alındı önce. Otuzaltıncı paralel mi ne?

            Türkiye Cumhuriyeti Devleti öyle mi ya?

            Burada da soyulma yavaș yavaș yapıldığı için, yoksa yıkılacak mı sorusu üzerinde durulmadı pek.

            Büyük yüklenci binanın harcını biliyordu. Sağlam mı sağlam.

            Sovyetler Birliği nasıl da kolay yıkılmıștı ama.

            Yugoslavya da..

            Çeko- Slovakya da zor olmadı.

            Türkiye fay hattında olmasına karșın, kayalık yere mi ne inșa edilmiști.

            Atatürkçülük dünyanın her yerinde kolay bulanmayan bir çimento idi.

            İlk alt-yüklenici Evren’e verildi, sulandırması için.

            Özal-Mözal, Çiller-Miller derken Dr Recep bu çimento değil, kil mi ne dedi.

            Din demiș olmalı.

            Ve önce dini sulandırdı.

            Bir baktık ki müslüman müslümana düșman.

            Sünni aleviye, Laz Çerkez’e, Zaza Soraniye ki tümü de müslüman mı ne?

            Kürdistan İșçi Partisi de kah Amerikan C4’ü, kah Fransız B3’ü, kah Alman bilmem ne patlayıcısı ile son darbeyi vurmak için bekliyor.

            İsveç, Norveç, Danimarka arkasında..

            Belçika, Hollanda, Avusturya, Yunanistan; İran, Suriye ve Lübnan..

            İsrail.

            Ermenistan ve Güney Kıbrısistan da yok mu? Var.

            Ne yapıyorlar derseniz?

            “İnsanî yardım ve demokratik hak”.

            En çok da yeni yetme doç.dr’lara bayılıyorum.

            Konacağı yeri arayanlar mı ne? Camel kuzusu Maya bunlar.

            Tașeronun daniskaları.

            Habip Hamza Erdem

 


Votre vie privée l'est-elle vraiment ? Internet Explorer 8 vous protège gratuitement !

Habip Hamza Erdem

unread,
Jun 27, 2010, 9:16:34 AM6/27/10
to cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, oybi...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

KALLEȘ

         Kalleș sözcüğü her dilde neden yok dersiniz?

            Hani benzer sözcükler olabilir ama ‘kalleșlik’ yok.

            Batı’da șövalye var; onun adamı bunun adamı olabilir ama rakibinin kılıcı düșmüșse yere, kılıcını eline vermeden öldürmez onu.

            Kalleșlik yok.

            Öyle ‘pusu’ya düșürmek; arkadan vurmak ya da bir kișiye onbir kiși saldırmak yok.

            Bir de ‘biz’deki kavgalara bakın o zaman.

            Orta-Doğu’ya ya da.

            Hep biribirlerinin kuyularını kazmaktalar.

            ‘Biz’e de Araplar’dan mı geçti yoksa?

            En çok da, Orta-Doğu’ya en yakın bölgelerimizden; Güney-Doğu’muzdan örneğin.

            Diyarbakır’da ișsizlerin oranı ülke ortalamasının iki katı diyorlar. Üç katıdır kesinlikle.

            İki kișiden biri ișsiz yani.

            ‘İș istiyoruz’ diye bir toplantının yapıldığını, bir eylemin kotarıldığını duydunuz mu son otuz yılda?

            Hakkari’de nüfusun ne kadarı çalıșmak istiyordur acaba?

            Șırnak’ta ?

            ‘Dağa Çıkma’da en öndeler oysa.

            Pusu kurup ișçi çocuklarını vuracaklar kalleșce.

            Gerçek halk hareketini bölecekler ve bölmektedirler.

            Ülkemizde ‘Kürt hareketi’ çağdașlık hareketini boğmaktadır, bölmekte ve kalleșce köreltmektedir.

            İkibinonlarda, yetmișiki milyon insan ‘Dağa Çıkma’ noktasına getirilmișken, dağdan gelen iki kurșun bir șehit durdurmaktadır onları.

            Anayasal düzene uygun olarak çıkarılmayan yasaları ‘tanımamazlık eylemi’ bașlatılacakken, Kürt hareketi ‘sivil itaatsizlik’ kalleșliğiyle dolandırmaktadır yolu.

            Meclis’e yürüyüp vekillerin yakasına yapıșılacakken, terör eylemleri ile sindirilmektedir halkın kutsal öfkesi.

            Güç bölünmekte ve hedef șașırtılmaktadır.

            ‘Kürt hareketi’nin bu ülkeye ‘hak ve hukuk’ bağlamında yapacağı hiçbir katkı yoktur.

            Bu hareket bir ‘halk’ hareketi de değildir, olamaz.

            Bu hareket ‘halk hareketi’nin bölen bir harekettir, bölücüdür.

            Halk hareketini körelten, çığırından çıkartıp ‘halk düșmanları’nın havuzuna akıtan bir bir harekettir, sahtedir.

            En geniș anlamıyla yönetenlerin hizmetindedir, tașerondur, kahpedir.

            Kalleștir bu hareket.

            Az mıdır çok mudur; güçlü müdür zayıf mıdır bilinmez.

            Ancak her kalleș hareket gibi bu hareket de bașarıya ulașmaz.

            Ve bu hareket, gerçek bir ‘hak hareketi’ ile durdurulabilir ancak.

Kahpe ve kancık kalem ve ağızlara kulak tıkayıp, kalleșliği mertçe söyleyenlere kulak vermekle bașlanılabilir.

            ‘Halk’ önce ‘hak’kın yanında yeralmalıdır, değil mi ama?

            Habip hamza Erdem

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 4, 2010, 9:01:53 AM7/4/10
to cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, oybi...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

DİYARBAKIR OTOBÜSÜ

            Diyarbakır otobüsüne kamyon çarptı; dokuz ölü kırkbeș yaralı var.

            ‘Trafik terörü’ diyor ya Cemaat-i Network of Namert (CNN) televizyonu.

            Aynı gün Hakkari ve Șırnak’ta da ‘terör kurbanları’ var; Kürt milisler ile polis ve asker çatıșmakta.

            Bir savaș var Anadolu’da, yoğunluğu ‘alçak’ mı ‘alçak’.

            CNN’de terörsist bașı açıklama yapıyor, Zaman ve Sabah Gazeteleri yazarları  aracılığıyla; terör azalacak!

            Daha da ‘alçalacak’ demektir.

            Șu terör dediğimiz olaylar kümesinin özüne bakıldığında, önümüzdeki günlerde daha da alçalacağı söylenebilir.

            Terörü, tedhiș yani müthiș korku salmak için olağanüstü, kural ve insanlık dıșı eylemler diye adlandırmıyor muyuz?

            Ve en etkili aracı çok sayıda cana kıymak değil midir terörün?

            Asker, polis ya da sivil yurttaș ayırmadan.

            Dağda tașta, köyde kentte, düz ova ya da yolda, ilgili ilgisize bakmadan.

            Kadın erkek, çoluk çocuk, genç ihtiyar neden öldürülmektedir?

            ‘Demokratik özgürlükleri’ artırmak ve ‘demokratik özerkliği’ yerleștirmek için değil mi?

‘Demokratik özgürlükler’ arttı ya da ‘demokratik özerklik’ yerleștiği için mi terörist eylemler azalacakmıș?

Apo öyle dedi, Karayılan böyle dediği için mi?

ABD, Talabani’ye telefon edip Barzani’nin kulağını çektiği için mi?

‘Sivil Toplum Kurulușları’ bildiri yayımladığı için mi?

Alaca Karanlık Hükûmeti yeni ‘karanlık’ sözler verdiği için mi?

Ordu ‘kararlılık’ gösterdiği için mi?

Ne için azalacak (mıș)?

Bu ișler bu denli kolay olsa idi; neden bu kadar süre uygulanmadı diye sormazlar mı adama?

Çokca denildiği gibi basılacak yeni bir ‘düğme’ mi bulundu acaba?

Bu ‘düğme’ olsa olsa, Alaca Karanlık Partisi’nin demokratik yollardan gitmeyeceğinin göstergesi, giderayak giydiği ‘gömleğin düğmesi’ olabilir.

Eskiden giydikleri gömleğin bir ‘gömlek’ așağısı olan.

Meclis’teki çoğunluğu seçimlere gitmeden azalacak zaten bu yaz.

Seçim sonrasında daha da alçalacaktır.

Tașeron da eylemlerini azaltmak yerine daha çok artıracaktır.

Ve daha da alçaltacak.

Bugün Diyarbakır otobüsü, yarın Van kamyonu..

Terör terördür; trafik lambalarına bakmaz.

Ve karanlığı sever.

Daha çok da Alaca Karanlığı.

Bu yıl içinde herșey günıșığına çıkacak oysa.

Bakacağız rengi ne imiș, düğmesi nasıl bu gömleğin.

Demokratik, hakçı, halkçı ve özgürlükçü olmadığı kesin.

Alçaklık derecesini göreceğiz ama.

Cemaat-i Network of Namert televizyonuna bakın.

Çok șey öğrenebilirsiniz.

Çünkü alçaklığın her dozu var orada.

Gece gündüz ve her programda..

Habip Hamza Erdem

 


De nouvelles Emoticones sur Messenger ? Téléchargez gratuitement les émoticônes Summer !

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 5, 2010, 9:07:08 PM7/5/10
to cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, oybi...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

AÇILIMIN İÇİ

            Bir yıldan buyana açılım üzerine tartıșıyor Türkiye.

            Açılımın içi, dıșı, rengi, boyu her ne ise bir yana, açılımın kendisi nedir bilenimiz var mı acaba?

            Öncelikle bu ‘açılım’ sözcüğünü bir yerlerden ödünç alınmıș olabileceğini yinemeliyim.

            Açılım, bir sözcük değil bir söylemdir.

            AKP’nin ‘söylem’i denilince de, AKP’li yöneticilerin sözleri, genel bașkanlarının ‘söylev’leri ya da AKP yandașlarının lakırdıları anlașılmamalıdır.  Bunlar akșamdan sabaha değișebilirler. Oysa AKP gibi (politik bir parti değil, ama parti benzeri bir) örgütün kendisini diğerlerinden ayran anlayıș ve anlatıșı o örgütün söylemi olarak değerlendirilebilir.

            Bu parti-benzeri örgütün söyleminin ne olduğunu, Anayasa Mahkemesi örgüt yöneticilerinin sözlerine, genel bașkanlarının söylevlerine ya da AKP yandașlarının eylem ve lakırdılarına bakarak saptamıștı: Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluș ilkelerine aykırılık..

            Yine bu parti-benzeri örgütün yöneticileri tek bayrak, tek vatan, tek devlet falan diye söylev çekiyor olabilirler. Söylemlerine bakıldığında ise, bunun ‘tek lider’den öte olmadığı kolaylıkla anlașılabilir.

            Sözde demokratik, laik ve sosyal bir hukkuk devletinden yana olduklarını da söyleyebilirler; bu konuda herkesten çok bağırıp çağırabilirler ama eylem ve söylemlerinden  özde hiç de öyle olmadıkları ortaya çıkarılabilir.

            Sorun bu basit gerçekliği saptayabilme sorunudur.

            Örneğin bu hafta içinde insan hak ve özgürlüklerini geliștirici, demokrasiyi pekiștirici ‘anayasa değișikliği paketi’ Anayasa Mahkemesi’nce görüșülecektir.

            AKP denilen bu parti-benzeri örgütün mahkemede sabıka kaydının olup olmadığına da bakılacak mıdır acaba?

            Ve bu örgütün ‘hukuku dolanmak’ gibi bir alıșkanlığının olup olmadığına..

            Bakılacak olursa, söylemi bilinen bu parti-benzeri örgütün kapatılmasının yolu da açılmıș olmayacak mıdır?

            Bu konu Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonraya bırakılacak olur da, ‘Kürt açılımı’na dönülecek olursa; bir yıla yakın bir süre üzerinde tartıșıldıktan sonra açılımın bir ‘proje’, bir tasarıma dönüșmüș olduğu görülecektir.

            Bașlangıçta ‘Kürt açılımı’, ‘demokratik açılım’ ve en sonunda ‘millî birlik ve kardeșlik’ projesi olmuștur.

            İçi boș mudur dolu mu?

            Bu konu söz, söylev ve lakırdı temelinde ele alındığı sürece bir değil onbir yıl tartıșılsa bir yere varılmayacağı kolaylıkla söylenebilir.

            Oysa bir ‘Habur eylemi’, bir ‘Mahkeme-kondu’ aylarca ‘Boș Beșir Maratonu’ndan daha çok anlatıcı çok daha aydınlatıcı olmuștur.

            Açılımın içi ya da AKP’nin ‘Kürt Sorunu’ konusundaki söyleminin ne olduğu da böylece ortaya çıkmıș bulunmaktadır.

            Bu söylem, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısını ortadan kaldırmak projesinin yașama geçirilmesidir.

            Böylece sözde ‘millî birlik ve kardeșlik’ projesinin özde nasıl ‘birlik ve bütünlük’ ilkesine karșıt olduğu da görülebilmektedir.

            Kaldı ki bu projenin Büyük Orta-Doğu Projesinin bir ‘alt-projesi’ olduğu tüm dünyaca bilinmektedir.

            Sözde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde bir bașbakanın özde uluslararası bir projede ‘eș-bașkan’ olabildiği de..

            Ne yazık ki, bütün yemin ve kassemlere, bütün söz, söylev ve lakırdılara karșın ‘basit gerçeklik’  yani AKP’nin ‘gerçek söylem’i budur.

            ‘Bu uğura bedenlerini koyduklarını’ da söylemișlerdir.

            Bu uğurda çok bedenler yitecek demektir.

           Sözde ‘millî’ kardeșliğin mi yoksa özde ‘ulusal’ bütünlüğün mü kazanacağını ve bu yarıșın ‘demokratik’ olup olmayacağını  ise koșullar belirleyecektir.

           Ve bu koșullar hızla gelișmektedirler.

            Habip Hamza Erdem

 


Surfez en toute confiance avec IE8, le navigateur le plus utilisé au monde !

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 7, 2010, 7:43:58 AM7/7/10
to cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, oybi...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

İLKER BEY’İN HAYIRI

            Genel Kurmay Bașkanı İlker Bașbuğ hazretleri Uğur Dündar’a içini dökmüș diyorlar.

            Niye Uğur Dündar, niye Star televizyonu, niye baș bașa, niye giderayak diye sorulabilir. Ama sorulmamıș ve pașa gönülleri öyle istemiș olsun diyelim.

            Bir Genel Kurmay Bașkanı’nın ‘içini dökmesi’ni olağan karșılayalım.

            Bașbakan’a, İç İșleri Bakanı’na, Millî Savunma Bakanı’na dert anlatamamıș; TRT’den randevu alamamıș olabilir.

            Pekiyi ne derdi varmıș pașa hazretlerinin?

            Her gün emrindeki subay ve erlerin üçer-beșer vurulması yetmiyormuș gibi, onların eș ve çocukları da vurulmaya bașlanmıșmıș.

            Pașa hazretlerinin de uykuları kaçıyormuș üzüntüden.

            ‘Konjontürel’ terör örgütünün ‘konjonktürü tutmuș’ yine.

            Anadolu’da ‘moz tuttu’ diye tanımlanan durum örneği..

            Ancak bu terör örgütünün ne zaman ‘konjonktürü’ ya da ‘moz’u tutar diye öngörüleri yokmuș. Algılama eksiklikleri ya yanlıșlıkları olmușmuș.

            Yani kokusunu alamamıșlar, görememișler, duymamıșlar, tadıp dokunamamıșlar ya da bütün bu ‘algı’ları yanlıș algılamıșlar.

            İlker bey’in açıklamalarının özü iki sözcükten olușmaktadır: algı ve yanlıș. Belki yanlıșları algılama bile değil , algılama yanlıșlığı mı ne? Ya da algı bozukluğu..

            Barzani’den l’Oreal kokusu geliyor ve ‘kardeș gibi’ görünüyor, Talabani istemediğiniz kadar ‘Kürt kedisi’ verebiliriz ama “ha bize dokunmușsunuz ha ‘Kuzey Kürdistan’daki kardeșlerimize’” diye bağırmıyor; ‘tatmadığınız acıları tattıracağız’ demiyorlarmıș sanki..

            İlker bey özü kavrayamamıș ve algılamaya devam etmișmiș.

            PKK’ya tașeron diyorlar ya; İlker Bey araștırmıș araștırmıș, olsa olsa  Rusya’nın tașeronu olabileceğini algılamıș. Hani bir zamanlar bayrağında orak-çekiç mi ne varmıș ya; öyle algılamıș.

            ‘Nato kafa Nato mermer’ mi ne?  Kandil’e de ya Nato ya ben diyesiymiș.

            Torba konușma içinde değinmediği konu bırakmamıș ama bir ara kısık sesle ’sözün bittiği yerdeyiz’ mi ne demiș İlker bey.

            Öküz altında buzağı arayan basın da bu söz üzerine atlamıș. Sözün bittiği yeri aramaya koyulmușlar. Çünkü İlker bey son birkaç hafta içinde iki kez Irak sınırına gittiği halde onları oraya götürmemișmiș.

            Diyelim Gedik Tepe’den ișraret parmağını havaya kaldırıp ‘sözün bittiği yerdeyiz’ diyecek olsa bu sözün bir anlamı olabilirmiș. Oysa İlker bey orada kum torbalarının arkasına mı ne sinmișmiș.

            Ancak yașam gerçekliği hariç herșeyi bilen basın mensupları ile onların kuklaları olan ‘kanaat önderleri’, ‘erken seçim’den önce Kandil’deki PKK liderlerinin Türkiye’ye teslim edileceklerini beklemeye bașlamıșlar.

            İlker bey’in giderayak uyum içinde çalıștığı hükûmete bir armağan sunmak isteyebileceğini düșünmüș olmalılar.

            Hükûmetin de ‘gidici’ olduğundan habersiz..

            Türkiye’nin koșar adım bir kaotik ortama doğru sürüklendiği ise doğrudur.

            Tükenmiș bir hükûmete karșın, tüm yurttașların yurt sevgi ve bilinçlerini olduğu kadar, devlet adamlarının ‘devlet adam’lıklarını da ortaya koymaları beklenmelidir.

            Hükûmet’in ‘benden sonra tufan’ diyeceği ve özellikle de böylesi bir tufanı hazırlamaktan çekinmeyeceği söylenebilir.

            Ancak Türk Ordusu’nun içine çekilmek istenilen ‘oyun’a önce Genel Kurmay Bașkanları karșı koyabilmelidir.

            Sorun Kuzey Irak’a harekâtsa, son üç yılda en çok bu satırların yazarı ‘köktenci bir harekât’ı savundu.

             Oysa șișirilen harekât, terörü çökertme harekâtı değil, Recep ve İlker beyler harekâtıdır.

            Ne var ki, bu ikili hiç değilse bu kez ‘hayırlara vesile’ bile olabilirler.

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 9, 2010, 9:52:52 AM7/9/10
to cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, oybi...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

BİLİNECEĞİ BİLMEK

         Anayasa Mahkemesi (AM) anayasa değișikliği paketinin küçük düzeltmelerle halkoyuna sunulabileceğine karar verdi.

            Paketin neresinde ne değișiklik yapıldı da paket düzeldi dersiniz?

            AM üyeleri dıșında bilen yok.

           Onlar bile kendi aralarında zor anlaștılar denilmekte.

            Ve Tanrı așkı için bir hukukçu, bir politikacı, bir öğretim üyesi, bir yargıç, bir savcı, bir savunman, bir gazeteci, bir yazar, köydeki köylü, kentteki tüccar, dağdaki çoban ya da sen, ben, o; gönül rahatlığıyla bu kararı kabullenebildik mi?

            Kamu vicdanı deniyor ya, toplumsal bulunç rahatladı mı?

Rahatlamadı.

Kaldı ki bir bulunçtan sözedebilmek için önce bilincin olması gerekmektedir.

Bilmek ya da  en azından ayırdında olmak!

Buluncun olmazsa olması bilinçtir, bilincinki de bilgi, değil mi ama?

Tarikatın, cemaatin, kulluğun geçerli olduğu bir ülkede bilinç olmaz ki bulunç da ola.

Bilgiye de gerek yoktur.

‘Büyüklerimiz nasıl uygun görmüșse’ onda bir hayır vardır.

Bu yirmialtı maddelik paketi ‘büyüklerimiz’ hazırlamadı mı? Hazırladı.

AM de minnacık değișiklerle paketi anayasaya uygun bulmadı mı? Buldu.

Hem ‘biçem’ hem de ‘içerik’ olarak; mukavva ve muhteva bakımından diyelim.

            Yetmedi!

            Madem ki bu bir anayasa değișikliğidir, ulusal istencin öz kaynağına da sorulmalıydı. Egemenlik kayıtsız koșulsuz ulusta değil miydi?

            O halde halka da sorulacaktı.

            Ve 12 Eylül 2010 günü halkoylaması yapılacak.

            Ey yüce ulus, yüce Meclis’ten her nasılsa geçen ve Yüce Divan da denilen AM tarafından anayasaya uygun bulunan bu paketi nasıl bilirsin?

            Elini vicdanına, buluncuna da denilebilir, koy da söyle.

            AM bu paketin hangi maddelerinde değișiklik yaptı?

            İyi mi yaptı kötü mü?

            AM’ne dil uzatmadan önce, bu maddeleri de bilmek durumunda değil misin?

            Yoksa ‘egemenlik sende’ denilip bir ‘oyun’un içine mi çekilmektesin?

            ‘Hap’ mı ne deniyordu, göz göre göre sana hap yutturulmak istenmesin.

            Bu pakette Tanrı așkına senin için ne var?

            AM’ne bireysel bașvuru hangi maddedir biliyor musun?

            Bilmiyorum, bilmiyorsun, bilmiyor; bilmiyoruz, bilmiyorsunuz, bilmiyorlar.

            Senin, benim, onun bilebildiği tek șey bu hükûmetin ‘gidici’ olduğudur. 

            ‘Açılım paketi’ ile bir yıl, ‘anayasa değișikliği paketi’ de altı ay kazanmıș oldular.

            12 Eylül’den sonra bu hükûmetin yeni bir ‘paket’ düzenlemesi, bir bașka ‘hap’ hazırlamasının olanak ve olasılığı da kalmadı denilebilir.

            Halkoylaması ertesinde bu hükûmetin hazırlayabileceği tek paket, ișgal ettikleri makamlardaki kișisel malzemelerini koydukları paketler olabillir ancak.

            İște Anayasa Mahkemesi asıl o zaman bu paketlerin mukavvasına değil muhtevalarına bakacaktır.

Her belge, her onay ve her emir.

            Tek tek ve birer birer.

            Ayıklanıp değerlendirilecektir.

            Anayasa maddeleri ile Anayasa Mahkemesini asıl o zaman tanıyabileceğiz.

            Değișiklik ‘paket’inin amacını, kapsamını, gereğini ve hızını öğreneceğiz.

            Halkoylamasında evet de denilse hayır da, su testisi su yolunda kırılacaktır.

Hiçbir șey bilmiyorsak, bunu da bilimiyor değiliz ya..

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 11, 2010, 9:11:32 AM7/11/10
to cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, oybi...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

FETİH

         Ordu’yu kurdum, ele geçirdim ya da kendime bağladım; onu fethettim.

            İktidar’a geldim, onu elde ettim, iktidar oldum.

            Ülke’yi kurtardım, Misak-ı Millî’yi gerçekleștirdim, Anadolu’yu fethettim.

            Halk’ımı kurtarmaya geldi sıra; (ilk üç maddede yapılanlar) buna da olanak verecektir diye düșünüyorum.

            Mustafa Kemal 8 Ağustos tarihinde Büyük Millet Meclis’inde böyle konușmuș deniyor. Ya da Fransızca’sı ile șöyle;

« J’ai conquis l’armée; j’ai conquis le pouvoir; j’ai conquis le pays. Ne me sera-t-il pas permis de conquerir mon peuple? Les révolutions doivent être fondées dan le sang. Une révolution qui n’est pas fondée dan le sang ne sera jamais permanete... Tout grand mouvement doit prendre naissance dans les profondeurs de l’âme du peuple: c’est la source originale de toute force et de toute grandeur. En déhors de cela, il n’y a que ruines et poussière..”

O günün diliyle nasıl konușmuș diye Meclis Tutanakları’na bakılabilir.

Söyledikleri gerçekten bu mudur?

Söyleminin bu olabileceği bilindiğine göre, söyledikleri doğru olarak kabul edilmelidir.

O zaman devam edelim:

Kansız devrim olmaz; kana bulanmayan devrimler ise kesinlikle ayakta kalamaz”..

Tüm büyük devinimler halkın ruh derinliklerinden doğmak zorundadırlar ve ; (devrimlerin) güç ve yüceliği halkın yüreğinden gelmiș olmalarındandır.

Gerisi ayrıntıdır; tozdur dumandır; harabedir virandır”.

Mustafa Kemal’in sözlerinin, hele eski Türkçe ile ne denli vurgulu olabileceğinden kușkum yok.

Söyleminin özü ise söyle yorumlanabilir diye düșünüyorum.

Devlet-Ulus diye tanımlanan toplumsal biçimleniș, önce devletin ‘fethi’ ile bașlamaktadır. Devletin ele geçirilmesi ya da kurulması da denilebilir.

Ve sonra ‘ulus’un kurulușuna geçilebilecektir.

Ulusu kurmak için de, ulusun gerçekten uğruna can verilebilecek yüce bir olgu olması için diyelim, o duygunun halkın ruhuna ișlemiș olması, halkın yüreğinde yer etmiș olması gerekmektedir.

Gerisi ne olurmuș?

Laf-ı güzaf, toz-duman, harabe-viran..

Günümüze gelindiğinde, bu toz ve duman, bu kan ve gözyașı, bu șehit ve gazi, boș yere akan bu  kadar kaynak ve israf hangi ‘yüce amaç’, hangi ‘ulu hedef’ için yapılmaktadır?

Deniyor ki, bu savașım  ‘insan hakları’ ve ‘demokratik kazanımlar’ için yapılmaktadır.

AB komiserleri, Venedik çavușları, Barzani zabıtalarınca bir ‘insan hakları’ sözü tutturulmuș gidilmektedir.

Devlet’in olmadığı yerde ‘hak’ olurmuș gibi.

Demek ki Devlet yeniden ‘feth’edileceği noktaya gelinmiștir.

Pekiyi devleti ‘kim’ler fethedeceklerdir?

Ordu sindirilmiș ve ülke de facto  bölmüștür.

            Kentler ișgal altındadır.

            Düșman ‘Bașbakanlığa yürüyürüș mesafesinde’ konușlanmıș bulunmaktadır.

            Ve düșmanın büyüğü, oturma odalarımızın bașköșesine yerleșerek, büyüleyici yılan bakıșlarıyla kanımızı dondurmakta, yüreğimizi daraltmaktadır her gece.

            Hani her büyük devinimin kaynağı halkın yüreğidir deniyordu ya.

            Bu devlet yeniden nasıl ve kimler tarafından fethedilecektir?

            Yüreklerimizi bir yoklasak mı acaba?

            Mustafa Kemal’in 1926 yılından sonra yaptıklarını yapabilmek için, 1926 yılına değin yaptıkları yeniden yapılmak zorunda kalınmıștır.

            Değil mi yoksa?

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 12, 2010, 11:54:59 AM7/12/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

GÖBEK BAĞI-GÖNÜL BAĞI

         Göbek bağıgönül bağı mı?

            Türkiye’de ‘Kürt Sorunu’ ile ilgili tartıșmaların odağında bir bölünme korkusu, bir ayrılma tasası sürüp gelmekte idi.

            Șimdilerde, ‘en demokrat’ ve ‘çok özgürlükçü’ kesimlerce bu korku yenilmiș; ‘inceldiği yerden kopsun’ așamasına getirilmiș bulunmaktadır.

            ‘Sosyolojik’, ‘psikolojik’, ‘biyolojik’, ‘etnolojik’, ‘historik’ ve ‘etnografik’ çözümlemeler üstüne çözümlemeler yapılmaktadır.

            Șu ünlü ‘bölünme’ sözcüğüne biraz yakından bakılabilinir mi acaba?

            Fosforlu olsun diye de ‘epistemolijik yaklașım’ diyelim.

            Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulușunda ‘birlik ve bölünmezlik’ ilkesi benimsenmiș ve Türkiye Cumhuriyetini kuran ögeler (Türk, Kürt, Çerkes, Rum, Ermeni her ne ise) bir potada ‘Türk Ulusu’ diye tanımlanmıștır.

            Buradaki bölünmezlik (indivisibilité), kendisini olușturan ögelerin parçalarına ayırlamayacağı (inséparabilité) anlamına gelsin diye, ‘birlik ve bölünmezlik’ biçiminde dile getirilmektedir.

Oysa, yönetim açısısından bölünülebilirlik, örneğin  iller, ilçeler, köy ve beldeler ya da bölgelere ayırmak hem bir kolaylık ve hem de gereklilik olabilir.

Burada önemli olan, ayrılan parçaların bütünün bütünlüğünü yitirmesine yol açıp açmadığıdır.

Türkiye Cumhuriyeti, sözgelimi altmıșyedi ile bölünmüș iken bugün seksenbir ile bölünmüștür. Bilmem ne kadar da ilçeye..

Biyolojik olarak bakıldığında ise; bir bebeğin doğması ile birlikte, bebek anadan ayrılmakta ve bebeği anasına bağlayan göbek bağı kopmaktadır.

Ne var ki, bu kopuș, aynı zamanda bebeğin anası ile özdeksel ve tinsel olarak  sonsuza değin sürecek olan bir bașka bağın, ‘gönül bağı’nın doğmasına yol açmaktadır.

Buradaki ‘sonsuz’luk  nitelemesi de, sözkonusu bağı kutsayıp  yüceltmek içindir.

Ve ‘Ulusal bağ’ özünde bir ‘gönül bağı’dır.

Ulusal birlik ve bölünmezlik kavramının özü, kendilerini belli bir yurt üzerinde ‘gönül bağı’ ile bağlı bireyler bütünü olarak görmek demektir.

Ancak, ‘analar ağlamasın’ ya da ‘anadilde eğitim’ gibi, Türkiye’de soysuzlaștırılmıș (dejenere ya da genetiği bozulmuș da denilebilir) söylemler bu bağlamda değerlendirilemez.

Çünkü, senin anan benim anam ‘ayırımı’ yapıldığı andan itibaren, sen ve ben biribirimizden kopmuș (rupture) oluruz.

Oysa ulusal bağ bizi kökenimizden de koparan (déraciner), tam Türkçesi ile ‘ırk’ımızdan koparan bir bağdır.

Tam da bu nedenle, ‘milliyetçilik’ ile ‘ulusalcılık’ ya da ‘ulusçulluk’ arasına bir ayırım koymak gerekebilir.

Çünkü milliyetçilik, kimi uygulamalara bakılarak, çoğu kez ‘ırkçılık’ ile karıștırılabilmektedir.

Mustafa Kemal 8 Ağustos 1926 tarihinde Büyük Millet Meclisi’nde;

“Orduyu fethettim, iktidarı fethettim, ülkeyi fethettim. Bütün bunlar halkımı fethetmeme izin vermeyecek mi?” diye sorarken,

șimdi sıra halkımın gönlünü fethetmeye geldi’ demek istemiștir.

Ve  ‘Türk, Kürt, Laz, Çerkes, Rum, Ermeni he ne ise’ tüm Türkiye halkının gönlünü ‘fethetmiș’, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk Halkı’nı da ‘Türk Ulusu’ diye tanımlamıștır.

Günümüzde șu ya da bu nedenle gönülleri kırılmıș halkların ‘gönüllerini yeniden fethetmek’ en önemli görevlerimiz arasında olabilir, olmalıdır da.

            Kaldı ki, bölünme, bölmek ve o arada ögelerine ayırmak eyleminin edilgin hali olmakla birlikte, ekmeği bölerken yutmak için parçalara ayırmak kadar, paylașmak anlamına da gelmektedir.

            Türkiye’de ‘paylașmak’ amacı dıșındaki tüm bölme eylemlerinin; ‘sosyolijik’, ‘psikolojik’, ‘biyolojik’, ‘etnolojik’, ‘historik’ ve ‘etnografik’ çözümlemelerin ‘bilimsel temeli’ yoktur.

            Ya da, ancak ve sadece ‘politik temeli’ olabilir.

            Toplumdan ve bilimden kopuk ‘politikalar’ ise halkları hiçbir yere götürmez.

Habip Hamza Erdem

 


Le nouveau Messenger arrive ! Téléchargez-le gratuitement et découvrez ses nouvelles fonctionnalités

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 13, 2010, 6:35:02 PM7/13/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

SÖZ ve SÖYLEM

‘Hocanın dediğini yap ama yaptığını yapma’ denir ya bizde; hocanın sözü ile eylemi arasındaki tutarsızlık anlatılmak istenir.

Sözü ile söylemi arasındaki tutarsızlık yani..

Çok uzağa gitmeye gerek yok; buradan söylem ile eylemin bir ve aynı șeyler olduğu görülebilir.

Șimdi Șırnak milletvekili Hasip Kaplan ‘Kürtler ayrılmak istemezler’ dedi ya; Türkiye’de yer yerinden oynadı sanki.

O televizyon, bu gazete; o yorumcu bu politikacı Türkiye’ye özgü bu ‘yapay  gündem’le hop oturup hop kalkmaktalar.

Ne imiș? Kürtler Türk’lerden ayrılmak istemezlermiș.

Kürt’lerin Türkler’den ayrılabileceğini düșünen de mi varmıș?

Hani Orhan Bursalı ile Ertuğrul Özkük’ü o arada saymazsak eğer.

Bir de TÜSİAD’ı ve PKK’yı ..

Bu son ikiliye bir mim koyarak geçilirse; Türkiye’de ne Türk’lerin Kürt’lerden ayrılmak istediklerini ve ne de Kürt’lerin Türk’lerden ayrılabileceğini ileri süren kimsenin olmadığı söylenebilir.

Hasip Kaplan’a gelince; bir Türk’le evli olduğu için bu ‘ayrılmazlığı’ yașayarak görmüș olabilir.

Ve ‘bilinçaltı’ndan ‘gündem yaratan o söz’ler çıkmıș olabilir.

Ancak Hasip Kaplan’ın politik yașamına bakıldığında ve içinde yeraldığı ‘yarı açık parti’nin söylemi incelendiğinde; ya Hasip Kaplan’ın ‘davadan dönmüș’ olabileceği ya da ‘doğru söylemediği’ ileri sürülebilecektir.

Hasip Kaplan’ın sözlerinin ‘inandırıcı’ olabilmesi için, o sözlerden sonra  ‘yarı kapalı parti’sinden istifa etmiș olması gerekirdi.

Ve bu ‘Kürt Sorunu’nun çözümü için çok daha ileri bir adım olabilirdi.

Demek ki, ‘Hasip Kaplan hoca’nın ‘dediklerini yapmak ama yaptıklarını yapmamamak’ gibi bilinen yoldan ayrılmamakta yarar vardır.

Türkiye Sanayici ve İșadamlar Derneği ve PKK’ya dönülecek olursa;

PKK’nın evrildiği, geliștiği ve dönüștüğü savlarını burada ele almanın olanağı yoktur. Ancak evrilip gelișmesi ya da dönüșüp değișmesi, PKK’nın Türkiye’yi Türkler ve Kürtler diye ‘a-yır-mak’ amacından uzaklaștırmaz.

Bu nesnel gerçekliği görmezlikten gelmek, PKK ya da bașka ne adla olursa olsun ‘Kürt Hareketi’ni yadsımak demektir. Oysa tarihsel ve toplumsal olarak bu tür bir ‘hareket’, bu tür bir ‘devinim’, bu tür bir ‘toplumbilimsel dinamik’ her zaman sözkonusu olabilir.

Ne var ki, bu tür toplumbilimsel devinimleri ele almak bașka, PKK’nın ‘Kürt Hareketi’ni bugünkü așamaya getirmiș olması bașka șeylerdir.

İkibinonların ulusal ve uluslararası koșullarında, ‘Kürt Hareketi’ hem Türkiye için ve hem de Orta-Doğu için ‘hazmedilebilirlik’ sınırlarını zorlayan bir așamaya gelmiș bulunmaktadır.

Ve gerekli önlemler alınmadığı taktirde, Türler ve Kürtler ‘istemeye istemeye’ ayrılmak durumunda bırakılabileceklerdir.

TÜSİAD’a gelince, Sanayici ve İșadamları olarak Türkiyeli olmak gibi bir zorunlulukları olmadıklarını onlar bizlerden çok daha iyi bilmektedirler.

Küreselleșme de onlar içindir, halkları yönetilebilirlik sınırları içinde tutmak da.

Barzani’nin devlet kurmasını onlar PKK’dan çok daha fazla istemektedirler.

PKK’yı Barzani’ye bağlamak için de çok çaba gösteriyor olabilirler.

Basın- yayım ellerindedir, sunucu ve yorumcuları emirlerinde.

Gazeteci ve televizyoncular, bu Türkiyeli olmayan sanayici ve ișadamlarının istek ve dilekleri dıșında yayım yapabilirler mi dersiniz?

Türk ve Kürtler’in ayrılmalarında bir sakınca görülmüyorsa ve üstelik yarar görülüyorsa; önce Ertuğrul Özkök ‘bu ayrılma sözüne dilimizi alıștıralım’ diyecektir kușkusuz.

Bu Türkiye Sanayici ve İșadamlarI Derneği üyeleri, 24 Ocak Kararları ile  birlikte Türkiyeli olmaktan çıkmıș ve bu kararların uygulamasını ‘emir-komuta zinciri içinde’ yaptıran ABD oğlanları aracılığı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ‘doğrudan’ ele geçirmișlerdir.

Bugün Türkiye’de, Türkler, Kürtler ve her türden halklar, Türkiyeli olmayan ‘devlet’, ‘siyasal parti’, ‘dernek’, ‘gezete’, ‘televizyon’ ve ‘kiralık kalem ve yorumcu’ların denetimi altındadırlar.

Denetleyenler ise sanayici ve ișadamları ve onların göbekten bağlı ya da borçlu oldukları uluslararası sanayici ve ișadamlarıdır.

Türkler ve Kürtler, Türk ve Kürt olarak ayrılmak istemiyor olabilirler, o zaman söyleyen değil söyletene bakmaları gerekmektedir.

Ah bir ayırdına varıp söyleteni görebilseler!

Sözde Türkiyeli olmak yetmiyormuș, değil mi ama?

Söyleminiz Türkiyeli mi değil mi?

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 18, 2010, 6:21:23 AM7/18/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

HALKOYLAMASI NE GETİRECEK ?

            12 Eylül’de yapılacak olan halkoylamasında ‘ne’ oylanacak dersiniz?

            Kimileri ‘anayasa maddelerinde değișiklik’ yapılması’ diyor olabilirler.

            Oysa bu oylama ile halka ‘tamam mı?’ ‘devam mı?’ diye sorulmaktadır.

            Ve her koșulda halkoylaması sonucu ‘tamam’la sonuçlanacaktır.

            Çünkü artık halkın bu hükûmetle ‘yola devam’ etmesinin ‘maddî koșulları’ ortadan kalkmıș bulunmaktadır.

            ‘Hayır’lar baskın çıkacaktır, ama ‘evet’ler hayırları geçse bile ‘yola devam’ edilemeyecektir.

            Bir ‘erken seçim’le de bu hükûmet ve bu ‘parti benzeri örgüt’ misyonlarını ‘tamam’lamıș olacaklardır.

            Hani kimi yorumcular, bu tanıyı ‘bașbakana yakın, bakana yakın, bilmem kime yakın oldukları için ‘fal bakma’ gibi yorumlayabilirler.

            ‘Bundan böyle seçimler zamanında yapılacak’ denilmedi mi bile diyeceklerdir.

İște tam da bu nedenle ‘bu seçimler erken yapılacak’ demektir.

            Zaten onlara kalsa, olanağı olsa da bundan böyle hiç seçim yapılmasa..

            Demek ki, seçimlerin zamanında mı erken mi yapılacağı ‘onlara’ değil, toplumsal koșulların gelișmelerine bağlıdır.

Toplumsal koșullar da genelde yöneticilerin ‘arzu ve iradeleri’ dıșında gelișirler ve bugün Türkiye’de olduğu gibi yöneticilerin ‘istek ve istençleri’ne karșı da gelișebilirler.

En yalın anlatımıyla, bugün Türkiye’de koyun can derdinde kasap et derdindedir.

Geleceğe güvenle bakabilmek bir yana, hükûmet üyeleri dahil, gündelik yașamını güvenceye almıș insan kalmadı Turkiye’de.

Herkes kendi penceresinden kendi canının derdindedir.

O nedenle de, halkoylamasında anayasanın o maddesi bu maddesi değil; halkı bu duruma düșüren anayasanın kendisi oylanacaktır.

1982 anasayası Orhan Aldıkaçtı anayasası idi, otuz bilmem kaç kez değiștirilerek Kaptıkaçtı anayasasına dönüșmüș oldu.

‘Bașlangıç İlkeleri’ dıșında kalan bölümü ‘kapanın elinde kalan’ bir anayasa..

Parlamenterler bașka yorumlamaktadır, Anayasa Mahkemesi bașka; Yargıtay bașka yorumlamaktadır Danıștay bașka; yargıçlar bașka yorumlamaktadır savcılar bașka; politikacılar bașka yorumlamaktadır halkın kendisi bașka..

12 Eylül günü yapılacak olan halkoylaması, demek ki,  ‘demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti’nden yana olanlar ile ‘teokratik, tutucu, liberal bir yasa devleti’nden yana olanların oranını  ortaya koymak için yapılmaktadır.

 Hangi parti’den değil ‘nasıl bir anayasa’dan yana olunduğu sorulmaktadır.

Halkoylaması sonucunda ‘hayır’lar baskın geldiği halde, ortada ‘demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti’nin olmadığı görülecek, ‘evet’lerin baskın gelmesi halinde ise ‘teokratik, tutucu, liberal bir yasa devleti’nin olamayacağı bir kez daha ortaya çıkmıș olacaktır.

Bu durumda, ‘Anayasa Savașları’ yeni bir ivme kazanarak, ‘erken genel seçimi’ zorunlu kılacaktır.

Yıkılmaktan öte, darmadağın olan Devlet-Ulus, yeni bir anayasa ile yeniden kurulmak zorunda kalınacaktır.

Kurulacak olan Ulusal Devlet’in anayasası, Teșkilat-ı Esasi’si, yani Temel Örgütlenme Yasası da doğaldır ki ulusal nitelikte olacaktır: Büyük olasılıkla da cumhuriyetçi, halkçı, laik, devletçi ve devrimci.

Yeryüzünde hiçbir gücün bu gelișmeyi engellemesi düșünülemez.

Halkoylamasındaki ‘evet’lerin oranı, çatıșmanın șiddetini verecektir, o kadar.

Kuzu gibi uysal da olabilir keçi gibi inatçı da.

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 20, 2010, 6:29:04 AM7/20/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

YOK DEVENİN NALI 

            Hayrete düșüldüğünde genel olarak nasıl ünleriz?

            ‘Yok devenin nalı’ diye değil mi?

            Devenin nalı da olur mu demek isteriz kușkusuz. Devenin nalı olamayacağına göre anlatılan olay da gerçek dıșıdır, abartılıdır; inanılmayabilinir.

            Kimi zaman da ‘Vay anasını!’ dedirten olaylarla karșlașırız.

            Bu kez olay gerçektir ve olayın olağanüstülüğü vurur bizi.

            Sözgelimi bir bașbakan herhangi bir yurttașa ‘ananı da al git!’ diyebilmiștir.

            Diğer yurttașlar analarını alıp bașbakanlığı basamadıkları için, ‘vay anasını’ demekle yetinmektedirler.

            ‘Bașbakanlığı basmak’, demokrasi kültürüne sığmadığı için ‘vay anası’na sığdırılmaktadır.

            Her ne kadar ‘bașbakanlığı basmak’  ‘devenin nalı’ gibi görünse de; askeri birliklerleri basmak, polis karakollarını basmak ya da köy ve kentleri basmak Türkiye’de olağan va sıradan olaylar durumuna gelmiș bulunmaktadır.

            ‘Vay anasını’ ki ‘vay anasını’..

            Sanki o ‘askeri birlik’ ya da ‘polis karakolu’ bașbakanlıktan az önemli imiș gibi..

            Sanki o bașbakan o muhtardan ‘zerre’ önde imiș gibi..

            Vay anasını. Gerçekten vay anasını..

            Bu tür bir ‘demokrasi kültürü’ ile ‘devlet olmak’ ve hele ‘ulusal devlet’ olmak șöyle dursun, ancak develere nal ya da olsa olsa ‘demokratik açılım’ yapılabilir.

            Dr Recep, ‘demokratik açılım’ bağlamında ‘anaları’ toplayıp onlara Diyabakır’daki ananın sözlerine kulak vermelerini istiyor.

            CNN televizyonu da hemen Diyabakır’lı anayı canlı yayına bağlayıveriyor:

-       “Ana yüreği bu, diyor Diyabakır’lı ana, asker için de yanar gerilla için de..”

            -“Ben on yıldır Recep bey’e ulașmak istiyordum; kısmet bugüne imiș ve CNN aracılığı ile bu ‘iç savaș’ın durmasını  diliyorum”.

            Dr Recep’in Diyabakır’lı anasına bakın siz!

            Yașanılanın bir ‘iç savaș’ ve savașan tarafların da Türk Ordusu ile Gerillalar olduğunu söylüyor.

Vay anasını..

            Dr Recep de, dili varmadığı için, Ankara’da mı İstanbul’da mı ne topladığı analara Diyabarbakır’lı ananın sözlerine kulak vermelerini istiyor.       

Bunun bir ‘iç savaș’ olduğunu söylemek için, Diyabakır’lı ‘eksik eteğin’ arkasına sığınmak niye?

Hani bașka yerlerde esip gürleyen ‘civanım delikanlı’ nerede?

Mersinli köylüden İsrail hükûmetine değin herkese ‘posta koyan’..

‘Türkiye Büyük Millet Meclisi Bașkanı’nı ‘sen mi susturacaksın ben mi?’ diye azarlayan..

‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’ üyelerini ‘pavyon fedaisi’ gibi çalıștıran..

İster asıp ister kesen..

Nerede șimdi?

Bu ülkede bir ‘iç savaș’ olduğunu yetmișikibuçuk milyon insan bildiği halde bunu dile getirmekten niçin korkmaktadır?

Bula bula Diyarbakır’dan bir ‘eksik etek’in eteğine sığınmak niye?

Biz bu iși ‘açacağız’, bu yola ‘bedenimizi de koyduk’ diyenlerin gerçek amacı, bu ülkeyi bölmek isteyenlerin ‘ekmeklerine yağ sürmek’ olmasın sakın.

Ve bunun için ‘iç savașı’ derinleștirmek..

Bu tür bir ‘iç savaș’ın devlet katında dile getirilmesi, uluslararası güçlere ‘davet’e yol açar mı açmaz mı?

Yok devenin nalı demeyin sakın..

Kandil’e Nato’yu ‘davet’ de geșigüzel söylenmiș bir söz değildir.

            ‘Bunlar’ bu ülke insanlarına daha çook ‘vay anasını’ dedirtecek sözler vermișlerdir.

            Hele bir 12 Eylül gelsin bakalım.

            12 Eylül’den önce develer nallanmazsa kușkusuz.

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 21, 2010, 7:39:44 AM7/21/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

VEDA HUTBESİ

Bizler gücümüzü önce Allah’tan sonra da milletten alan bir iktidarın temsilcileri olarak, Allah’tan ve milletten bașka hiç kimseye hesap vermek durumunda değiliz.

« Vous êtes à la fois la source et la racine de ma force et je ne veux avoir d’autre pouvoir que celui que je tiens  de Dieu et de vous… »

            İktidara geldiğimiz zaman bu ülkenin içinde bulunduğu durumu milletimiz herkesten çok iyi hatırlamaktadır. Ekmek karnelerini, benzin ve sigara kuyruklarını, faili meçhul cinayetleri kimse bu millete unutturmaya kalkmamalıdır. Milleti sağ-sol diye ayırıp birbirine düșürenler sadece ceplerini doldurmakla meșgul olup iktidarlarının devamı için ellerinden geleni artlarına koymadılar. Bu da unutulmamalıdır.

“Lorsque je suis venue vers vous, je vous ai trouvées divisées contre vous-mêmes, vous tuant et vous pillant sans cesse les uns les autres. Ceux qui traitaient vos affaires intriguaient contre vous ; ils entretenaient vos discordes pour vous désunir et vous empêcher d’accéder à la puissance. »

            İktidara geldiğimiz zaman önce Allah’a sonra da milletimize güvenerek bütün yolsuzlukların, çeteleșme ve mafyalașmanın üzerine gitmeye kararlıydık. Bugün șükürler olsun Türkiye’yi sadece Orta-Doğu’nun değil dünyanın en önemli devletlerinden bir yaptık.

« Quand je suis venu vers vous, j’étais faible. Je n’avais aucune force, hormis Dieu, car je n’avais avec mois que quarante hommes, comme vous le savais tous. Pourtant, j’ai fait de vous un peuple, et un grand peuple… »

            Bunu inkâr edecek bir Allahın kulu varsa çıkıp söylesin.

« S’il en est parmi vous qui aient des reproches à m’adresser, qu’ils le disent. »

            Bugün iktidarımızın devamını isteyenler ile yeni bir iktidar arayıșı içinde olanlar için ‘hodri meydan’ diyoruz. Hükumetimiz  14 Kasım 2010 Pazar günü genel seçimlerin yenilenmesi kararı almıș bulunmaktadır.

« Qu’ils décident tout de suite s’ils veulent que je continue à les mener, ou s’ils préfèrent mettre quelqu’un d’autre  à ma place. »

            Biz bu yola çıkarken sadece milletimizin ikbâlini düșündük ve bu yola bedenimizi koyduk.

Her türlü darbe ve çeteciliğe prim vermedik ve onların üzerine yürümekten de çekinmedik.

« Je ne remettrais jamais mon pouvoir à quiconque voudrait m’en dépouiller par intimidation ou par la force. »

Milletin bize bahșettiği iktidarı ancak millet alabilir dedik.

Önümüzdeki seçimlerde milletimiz bize hangi görevi tevdi ederse bașımızın üstünde yeri vardır. Arkadașlarımın bu görevi layıkıyla yapacaklarından hiç bir tereddüt duymamaktayım (1).

İbn Séud’un 15 Kasım 1928 tarihinde, Riyad’da toplanan  Birleșik Arap Emirlikleri Genel Kurulu’nda yaptığı konușma ile Dr Recep’in 13 Eylül 2010 tarihinde yapacağı konușmalar biribirine karıșmıș gibi durmaktadır.

Kral Faysal’ın babası mıdır dedesi mi ne, Fransızca konușmamıș ama hutbesi Fransızca’ya yukarıdaki gibi çevrilmiș.

Dr Recep’in konușma metni ise Fransızca metnin tam çevirisi değilse bile içerik olarak aynıdır.

82 yıl aradan sonra olağanüstü benzer konușma yapılabilmesi ne denli ilginç değil mi ama ?

Aynı hamam aynı tas mı ne denir ?

Bir tek dellekler(2)  değișmiș.

Habip Hamza Erdem

(1) Dr Recep’in burada ne demek istediği pek anlașılamamıștır.

(2) Anadolu’da tellaka dellek denir

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 22, 2010, 8:00:56 PM7/22/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

DAHA ÇOK AĞLAYACAKLAR

         Altmıșlı yıllarda, anam yakınımız olan aileye taziyeye giderken, bir komșumuzu da birlikte götürür.

Taziye evinde doğallıkla herkes ağlamaktadır. Ancak anamla birlikte giden komșu bacı ağlamakta herkesi geride bırakır. Anam da merak eder ve dönüște sorar:

-       Gülizar bacı İzzet bey’i çok mu severdin, neden o denli duygulandın?

-       İzzet bey’i hiç görmedim desem yeridir. Orada babamın ölümünü anımsadım, ben ona ağlıyordum..

Dr Recep ağlamıș ya; grubunu da ağlatmıș o ara.

Sorulsa Erdal Eren’i mi severdin Mustafa Pehlivan’ı mı diye; hiç kușkum yok ‘ben 12 Eylül’ün zulmüne değil, 12 Eylül’den sonra bașımıza geleceklere ağlıyorum’ diyecektir.

Ve daha çook ağlayacaktır.

Yetmiș kiși yetmișikibuçuk milyonu her gün ağlatmıyorlar mı?

Ağlama sırasının kendilerine geldiğini görmüș olmalıdırlar.

12 Eylül’de yapılacak olan halkoylamasıyla birlikte geri sayım bașlayacaktır.

Önümüzdeki șu iki aylık dönem, onların ‘iyi günleri’dir denilebilir. Hani ‘Șark kurnazlığı’ ile bir ’12 Eylül tartıșması’ bașlattılar ya, sanki halkoylaması ’12 Eylül darbesi’ ile bir hesaplașma günü olacakmıș.

Ya dayak yememișler ya da hesap bilmiyorlar.

Oysa 12 Eylül halkoylaması gerçekten bir hesap sorma sürecinin bașlanagıcı olacaktır ve hesap sonunda da ne kadar ‘ağlatılacakları’ ortaya çıkacaktır.

Șimdiden ‘prova’ yapmalarında kendi açılarından yarar olabilir.

Ancak ’12 Eylül’de 12 Eylül sorgulanacak’ türü yalanlara kanan sağcı-solcular ile deniz feneri aydını-tarikat uleması, erkekli-dișili yeni yetme televizyon bülbülleri ve iğdiș köșe-kitap yazarları da ağlanacak durumda değil midirler?

Ne yazık ki ağlanacak durumda olmalarına karșın, onlar da ağlamaktadırlar.

Dr Recepgiller en azından neye ağlayacaklarını biliyorlar. Bu sonuncular da ‘ağlanacak hallerini anmsadıkları’ için mi ne ağlıyorlar.

Kim ki 12 Eylül bir ’12 Eylül’den hesap sorma günüdür’ diyorsa, Evren kadar ‘Atatürkçü’, Özal kadar ‘demokrat’, Ertuğrul Günay kadar ‘solcu’, Abdullah Gül kadar ‘laik’, Hilmi Özkök kadar ‘ulusalcı’ ve İlker Bașbuğ kadar ‘devrimci’dir.

Bunlar Dr Recepgiller’dendirler. 12 Eylül ortamında yetișen yeni bir tür.

Lozan’da dünyanın ‘yedi düveli’ne diz çöktürtülerek kurulan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ‘kemirenler ’..

Emperyalizme kendi halkını ‘sömürtenler ’..

            Kul hakkını yiyerek ‘semirenler ’..

Yalancılar, dolancılar ve ‘düzenbazlar’..

’12 Eylül Halkoylaması’ bir ‘hesaplașma günü’ mü olacak dediniz?

Eh buyurun beyler, 12 Eylül’ü bir hesaplașma sürecinin bașlangıç günü yapalım.

Dr Recepgiller türünün kökünü kazımak değil midir amaç?

Yalansız, dolansız, sömürüsüz bir düzene kavușmak..

Evrensel hukuk kurallarını yașama geçirmek..

Çalıșmadan kazanmayı önlemek; çalıșanların da insanca yașayacakları gelir elde etmelerini sağlamak..

Hakka, hukuka, adalete; özgürlük, eșitlik ve kardeșliğe ilișkin aklınıza ne geliyorsa yașama geçirelim.

Kamusal yararın sözkonusu olduğu her yerde ‘zamanașımı’nı kaldırarak ’12 Eylül’lerden hesap soralım.

Var mısınız?

O zaman 12 Eylül’de ’12 Eylül çocukları’na hayır demekle bașlayacaksınız.

Hem onlar gelecekleri için ağlıyorlar ve daha çook ağlayacaklar.

Sizi gidi baltacının ‘hınk’çıları sizi.

Sizin için ‘evet’ demekle ‘eve ekmek götürmek’ bir aynı șeyler değil mi?

Eh siz de kendi babanıza ağlayın o zaman.

Habip Hamza Erdem

 


Envie de nouveauté ? Le nouveau Hotmail arrive bientôt ! Préparez-vous !

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 24, 2010, 8:19:20 AM7/24/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

DEVLET ADAMI

         ‘Hesap uzmanlığı’ bir meslektir ve bu mesleği seçenlerin uzmanlık alanı, girdiler, çıktılar, bilanço ve kar/zarar durumu gibi hesapların muhasebeleștirilmesi değil muhasebeleștirmenin muhakemesini yapmaktır.

            Akılyürütücü,  yani usavurucu ya da uslamlayıcıdırlar.

            Algılamakla yetinmeyenler de denilebilir. Algıladıklarını sorgulayan ve temellendiren insanlardır.

Yargı adamlığı ve bilim adamlığı da böyledir.

‘Devlet adamlığı’ da..

            Ancak günümüzde tüm dünyada ‘hesap adamlığı’ adamlıktan çıkmak biçimini almıș bulunmaktadır. Muhasebe muhakemenin yerini almıștır da denilebilir.

            Bilgisayar programları ile en yetkin muhasebeleștirme ișlemleri yapılabilir ama muhakeme yapılamaz. Muhakeme için beyni olmak da yetmez, adam olmak gerekir.

            Sözgelimi Türkiye’de ‘odundan milletvekili’, ‘kalastan cumhurbașkanı’, ‘ceketten belediye bașkanı’, ‘üçkağıtçıdan bakan’ ve ‘kalpazandan bașbakan’ olunabilir.

            O yerlere kimi hesaplar yapılmadan gelinebilir mi?

            Bu anlamda, yerleșik ‘hesap adamı’ tanımlaması içine girebilirler.

Ancak kesinlikle ‘devlet adam’ı diye tanımlanamazlar.

            ‘Hesap uzmanlığı’ ise hesap adamlarının hesaplarının ‘Bağdat’tan dönmesi’ni beklemeden irdelemesini yapabilmeyi gerektirir.

            Kemal Kılıçdaroğlu da ‘hesap uzmanlığı’ndan gelmekte ve ‘devlet adamlığı’na doğru yol almaktadır.

            Hesaptan anlıyor olması kadar doğal bir șey olamaz. Ancak ‘hesap adamlığı’na takılı kalması halinde ‘devlet adamlığı’ onuruna erișemeyeceği de ortadadır.

            Belirli hesaplar üzerinden çok genel müdür, müsteșar, vali, milletvekili, bakan, bașbakan ve cumhurbașkanı olundu bu ülkede.

            Ama pek az ‘devlet adamı’ yetiști.

            O hesapların belirli bir bölümü de yolda olup,  Bağdat’tan dönmek üzeredir.

            Kemal Kılıçdaroğlu olsa da olmasa da bu ‘hesaplar’ sorulacaktır ama kendisi bu ișe soyunmuș bulunmaktadır.

            ‘İnsanın insana kulluğunu yoketmek’, ‘kul hakkı yiyenden hesap sormak’, ‘yalan ve talan düzenini değiștirmek’ ‘halkın iktidarını kurmak’, ‘ikinci bir kurtuluș savașı vermek’ gibi sözler  sıradan sözler değildirler.

            Bu sözler Türkiye’nin ‘kendi yazgısını kendi eline alması’ demektir.

            İçli dıșlı çok karmașık hesaplar, çok ince muhasebe teknikleri ile oya gibi ișlenmiș durumdadır.

            Bu hesapların çözümlemesi ise gerçek bir ‘uzaman’lık gerektirmektedir.

Kemal Kılıçdaroğlu bu hesap sormada ‘uzman’ olduğunu kanıtalayabilecek midir acaba?

Yoksa o da ‘belli hesapların adamı’ olmayı mı yeğleyecektir?

Yalın anlatımıyla derin sözler vermektedir Kemal Kılıçdaroğlu.

İçinden geldiği gibi söylediği ise apaçık.

Bilerek söylediği bile söylenebilir.

‘Kellesi de koltukta’ mı acaba?

Devlet adamlığı için ‘gözü koltukta’ olmak yetmez çünkü.

Kelleyi koltuğa alabilecek ‘adam’ olmak gerekir .

Bakalım Kemal Kılıçdaroğlu nereye kadar gidebilecek?

Devlet’in adamı mı olacak, bir devlet adamı mı olacak?

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 25, 2010, 6:31:32 PM7/25/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

LANET OLSUN !

            Șu Ergenekon davası diye adlandırılan davaya lanet olsun!

            Parti bașkanlarını, aydınları, yazarları, gazetecileri tutan polislere, tutma emrini veren savcılara ve tutuklatan yargıçlara da lanet olsun!

            Uyguladıklarını sandıkları hukuk kurallarına da..

            Hukuk üstüne baskı kuran politikacılara da lanet olsun.

            İç İșleri ve  Adalet Bakanları’na da.. Onların bașı kim ise onlara da..

İnsan Hakları Komisyonu üyesi milletvekillerine de..

Emekli ya da muvazzaf subayları ‘teslim eden’ Genel Kurmay’a da..

Bu davayı organize eden ve uygulamaya koyan her kim ise ona lanet olsun!

Bu dava ile ünlenen, köșe tutan, makam kapanlara da ..

Salyalı ağızlarla basın ve yayım kurumlarında o onurlu ‘tutsak’lara saldıranlara da binlerce ve milyonlarca kez lanet olsun!

Bütün bu olanlar karșısında ‘bana dokunmayan yılan’ diyenlere de..

Kılını kıpırdatmayan ‘ağzı açık ayran delilerine’ de lanet olsun!

Demokratlara, liberal-demokratlara, muhafazakarlara, sosyal-demokratlara, , dincilere, dinsizlere, milliyetçlere ve tatlısu devrimcilerine de..

Bana, sana, ona; bize, size, onlara..

Yüreği burkulmayana, soluğu tutulmayana lanet olsun!

 ‘Vücudumuzdaki yirmi kilo kanı bir gram vatan toprağı için dökemeye hazır’ olmayacakmıșız da, ‘Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeșçesine’ yașayacakmıșız.

Sanki ülke cennet, ulus da ‘birlik ve beraberlik’ içinde yașıyormuș da,

bir ben çıldırmıșım.

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 28, 2010, 5:38:28 PM7/28/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

REDDİ HAKİM

            Özel yetkili bilmem ne mahkemesi yargıcı yüzdoksanaltı sanıklı bir davada yüziki sanık için ‘yakalama’ emri çıkarmıș.

            Bu yüziki sanığın yetmiș küsuru yüksek rütbeli subay, yirmi sekizi de generalmiș.

            Bu generallerin bir bölüğü emekli, çoğunluğu da görev bașındaymıș.

            Ve bu ‘yakalama’ kararı, bașka nedenlerin yanısıra, sözkonusu genarallerin birkaç gün sonra yapılacak Yüksek Askerî Konsey toplantısında daha üst bir göreve atanmalarına da engel olmuș.

            Bunları biliyor muyuz? Ayrıtılarıyla öğrendik, biliyoruz.

            Yakalama kararı Türk Ceza Yasası’nın hangi maddesine dayanılarak verilmiș?

            Doksansekize üç.

            Ya, Tarı göstermesin, yüzbire iki olsa idi?

            Görevde olan yüksek rütbeli subaylar ordudan ihraç edilecekti.

            Yine de kimi yorumculara göre ihraç edilecekler ya, göreceğiz.

            Bunları ilk kez burada okumuyorsunuz. Hatta aranızda TCK doksansekize üç değil, doksanüçe sekiz diyeniniz bile var.

            ‘İhraç’ değil, dava sonuçlanıncaya değin ‘erteleme’ olacak diyeniniz bile vardır.

            Böylece ‘Türk Silahlı Kuvvetleri daha da güçlenecek’ diyenleriniz bile olabilir.

            Zaten ‘demokrasi’ dediğiniz de ne ki; öncelikle ‘düșünce özgürlüğü’ bağlamında bu tür konuları tartıșmak değil midir?

            Hem hukuk kendi haline bırakılınca kendi yanlıșlarını bile düzeltmez mi?

            Abartılacak ne var? Tartıșarak doğruları aramıyor muyuz sonuçta?

            On numaralı mahkeme bașkanı öyle dediyse onbirinci düzeltir.

            O da düzeltmezse yargıtay-margıtay düzeltecektir bir yanlıșlık varsa.

            O da düzeltmezse yüz numaralı mahkeme de yok mu canım?

            Hukuku kendi haline bırakmak en doğrusu, değil mi ama?

            Pekiyi bu olayın bir de ‘adalet’ yönü yok mu acaba? Hukuk ne için var?

            Birkaç aymaz yargıç, ki üç gündür televizyonlarda konușan onca yetkin hukuk adamından bir tanesi bile bu karar yerindedir demedi, otuza yakın general ve yetmișaltı yüksek rütbeli subayın geleceklerini kararttı mı karartmadı mı?

            O aymaz yargıçlar bir bașka aymaz savcının okumakla bitmeyecek kadar çok sayfalı bir ‘iddianame’sine göre almadılar mı bu kararı?

            Bir yanlıșlık varsa ‘düzelir’ demeyi içinize sindirerek söylebilir misiniz?

            Elinizi vicdanınıza koyun ama. Yüreğinize sorun de denilebilir.

            Ve bütün bunların ‘ülke’ için, çocuklarınızın geleceği için yapıldığını söyleyin.

            Bu aymaz bölüğünün ‘Türk ulusu adına’ karar verdiklerini söyleyin haydi.

            Mahkeme kadıya mülk kalmaz denir Anadolu’da.

            Bunlar nereye gidecekler  pekiyi? Ellerindeki ‘mahkemeyi’ yitirdiklerinde.

Hiç biri yarın ‘toplum içine’ çıkamayacak.

            Hiç biri çocuğunu Türkiye’de okutamayacak.

            Hiç biri rahat bir emeklilik yașayamayacak.

            Hiç biri ‘güzel’ ölemeyecek.

            Ve ırzına geçilmiș ‘Adalet’in ‘gayri meșru’ çocukları olarak gömülecekler.

            Onuncuya ‘reddi hakim’ isteği onbirinciden dönmüș diyorlar.

            Yüzbirinciden de dönse, bu aymazlar bölüğü, ulus katında ‘red’dedilmișlerdir.

            Yetmișiki milyon yurttaș yakalamıș olsa ne olur, tut deyince tutan savcı ve yargıçlar eliyle.

            Adalet duygusu yitirildikten sonra..

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Jul 31, 2010, 6:24:12 PM7/31/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

1930’DA NE OLMUȘTU ?

         1930 yılı bașlarında Mustafa Kemal Çankaya’da tarihçiler ve dilciler ile hașır-neșir olurken, hükûmet ișlerini İsmet Pașa’ya bırakmıș ve halkın içine çıkacak zamanı olmamıștı.

Oysa dünyada ’29 Bunalımı’ diye de adlandırılan ‘Büyük Bunalım’ sürmekte ve Türkiye’yi de ‘teğet’ geçmek üzere idi.

Mustafa Kemal ‘yurt gezileri’ne yeniden bașladığında o çok sevdiği halk ile ‘hükûmeti’ arasına kara kedilerin girmiș olduğunu gördü.

Meclisi feshedip 1930 Ağustos’unda ‘erken genel seçim’e gitti.

O arada, halktaki huzursuzluğu ‘muhalefetin yokluğu’na ve moda olan deyimle demokrasinin ‘az’lığına bağlamıș olacak ki, yeni bir partinin kurulmasına önayak olduğu gibi basın ve yayıma da olağanüstü ‘özgürlükler’ tanıdı.

Halk ile devletin arası bir kez açılmaya görsün.

1930’ların Mustafa Kemal’i olsanız baședemezsiniz.

1930’da ne mi oldu?

‘Serbest Fırka’ kuruldu.

Polis, Mustafa Kemal’e karșın, bu partinin seçim propagandalarını engellemeye çalıștı.

İzmirde gazete binaları ateșe verildi.

Göstericilerden biri ‘polis kurșunu’na kurban gitti.

Emniyet müdürü Mustafa Kemal’e istifa dilekçesini sundu.

Hele șu basın-yayın özgürlüğü de ‘ipini kırmaya’ görsün.

Halkın istek ve yakınmalarının nasıl katlanarak dile geldiğini, haklının haksıza nasıl karıștığını, kurunun yanında yașın da yandığını görebilirsiniz.

İște dokuzyüzotuzda öyle oldu:

İzmir’de hamallar greve gittiler.

Suriye sınırında ‘Ermeni devrimciler’ silaha sarılıp, köyleri ateșe verdiler.

İran sınırında ‘Kürt ilericiler’ bașkaldırıp ‘halka saldırdılar’.

Menemen’de ‘fanatik müslümanlar’ ayaklanıp ‘Cumhuriyet’i yıkmaya kalktılar.

Meclis’te ‘Liberal Milletvekilleri’ liberal olmayanların üzerine yürüdüler.

Ülke parçalanmanın eșiğine gelip, devlet yıkılma tehlikesi ile karșı karșılaștı.

Ancak bir Mustafa Kemal vardı.

Ve onun bir Ordu’su vardı.

Tüm bu olumsuzluklar at-la-tı-la-bil-di.

Burada Mustafa Kemal ya da Ordusu’na bir gönderme yapmak değil amacım.

Sadece ’29 Bunalımı’ da denilen ‘Büyük Bunalım’ların nelere yol açabileceğine dikkat çekmek.

2008 yılında da bir ‘Büyük Bunalım’ patlamıștı ve sürmektedir.

Türkiye’yi yönetme savında olanların ‘teğet’ geçtiğini sandıkları.

Liberal yandașları olan; ‘Özgürlükçü’ ‘açılımcılar’ falan.

Haklarındaki ‘mahkeme kararı’na karșın ‘masuniyet karinesi’ uygulanan..

Bu, hașa huzurdan adamlar.

Canımız, ciğerimiz, liderimiz olanlar.

Bu ‘topraktan öğrenip kitapsız bilen’lerimiz.

Dokuzyüzotuz da nire diyenlerimiz.

Onlara bir anımsatma olsun dedik.

Ve özetledik.

Ayıklaması da ayıklamasını bilenlere kalsın o zaman.

Bașka ne dense boștur ya..

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Aug 1, 2010, 4:42:25 PM8/1/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

KONUȘACAK MI ?

            Önce ‘ebediyete kadar benimle gidecek’ dedi.

            Sonra ‘mahremim’ mi ne?

            Recep Erdoğan ile Yașar Büyükanıt’ın Dolmabahçe’de neler konuștuklarından sözediyorum.

            Mahrem.. miș.

            Ya da sır olarak kalacakmıș.

            Tam da benim ‘demokrasimiz öldü’ açıklamamın ertesi günü.

            Beni doğrulayıcı ve onları yargılayıcı türden.

            Onların demokrasi anlayıșını ortaya koydu. ‘Onların Demokrasisi’nin bir yalan olduğunu kanıtladı. Onların halkı hiçe saydıklarını, halkı temsil edemeyeceklerini gösterdi.

            Büyükanıt bürokrattır, ‘emir kulu’ da denilebilir. Konușmak için ‘emir’ bekleyebilir.

            Șimdi emekli olduğu için anılarında yazabilir.

            Ancak Recep Erdoğan Büyükanıt’a ne demișse açıklamak zorundadır. Konușulan konu ne sır ve ne de mahrem olarak değerlendirilemez. Asıl açıklanmaması suçtur.

            Bush’la konușulanlar sır, Berlusconi ile konușulanlar mahrem, Arap șeyh ve emirleri ile konușulanlar gizli olmamalıdır, olamazlar.

            Demokrasilerin en canalıcı özelliklerinin bașında, saydamlık gelir. Yönetenler tanrı tarafından atanmadıkları için hiçbir sır, gizem, mahrem ya da gizlilik içinde olamazlar.

            Yönetenler, belli bir süre için yönetici olarak seçildikleri için ve bu belli süre içinde ișlemleri ancak ve sadece ‘vekaleten’ yürütmek durumunda olduklarından dolayı hiçbir eylem ve konuyu kișiselleștiremezler.

            Hiçbir konu ve konușma vekaleti verenlerden saklanamaz. Saydamlık budur ve bașka bir tanımı da yoktur.

            Hiçbir konu ve konușma ‘babasının malı’ ya da ‘tanrının ona lütufu’ değildir.

            Hiçbir konu ve konușmayı kendisini seçenlerden ya da seçmeyenlerden gizleyemez.

            Ne ki, bu benim ‘sırım’, bu benim ‘mahremim’ türü bir açıklama karșısında yer yerinden oynamıyorsa bir bașka sorun var demektir.

            Vekaleti veren halk, seçtiği ‘vekili’ni seçim yılı, seçim mevsimi ya da seçim günü gelsin hele bir diye bekliyorsa suçun büyüğü ondadır.

            O bir seçmen olabilir ama yurttaș olamaz.

            Seçtiği ‘vekil’ine temsil yetkisi değil teslim yetkisi vermiș demektir.

            ‘Temsili Demokrasi’ ile ‘Teslimiyetçi Demokrasi’ arasındaki ayırım buradadır.

            Daha doğrusu teslimiyetin olduğu yerde demokrasiden sözedilemez.

            O nedenle Türkiye’de bugün demokrasinin olmadığını ileri sürmek bir sav değil ama bir saptamadır.

            O çok sözü edilen ‘demokrasi’ sözcüğü ise büyük bir yalan ve kocaman bir aldatmacanın adıdır.

            Açıklayacak mı açıklamayacak mı?

            İște size demokrasinin mihenk tașı.

            Açıklamayacağım, bu benim öte dünyaya götüreceğim bir sırdır dediği sürece kendisini demokrat olarak tanımlamanın olanağı yoktur.

            Artık yakasından mı olur paçasından mı bilinmez,  ‘açıklayacaksın’ denilmediği süre içinde de Türkiye’ye gerçek demokrasi gelmez.

           Önce yaka-paçalı olarak gelen demokrasi yerleștiğinde ise hiçbir vekil ‘bu benimdir’, bu benim ‘mahremim’dir, bu benim ‘sır’rımdır demeyi aklından bile geçiremez.

 

            Habip Hamza Erdem     

  

            12 Haziran 2009/ Demek bir yıldan fazla olmuș bu yazı yazılalı. Ve benim ‘yüce’ ulusum kuzu kuzu dinlemiș konușulanları. Kılı kıpırdamamıș. Hani șu yaz sıcağında gömleğinin yakasını açıp sağa sola gösterdiği ‘tüy’leri de denilebilir. Oturup demokrasinin gelmesini beklemekten bașka çare mi kalıyor geriye?..

 

Özgürlük Karekterimdir İrtem

unread,
Aug 1, 2010, 5:13:37 PM8/1/10
to cihan-tu...@googlegroups.com
Ne kadar konuşmasakta bu yakalarına yapışmayacağız anlamına gelmez.

2010/8/1 Habip Hamza Erdem <habip...@live.fr>
--



--
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.
Mustafa Kemal Atatürk
Askere uzanan diller çürüsün,eller kırılsın
amin..
http://www.askervideo.com/?p=6#comment-266
http://www.askervideo.com/?cat=10


Habip Hamza Erdem

unread,
Aug 5, 2010, 4:23:49 PM8/5/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

ISLAK ASKERî ȘÛRA

            Geçen yıl Temmuz ayında MGK toplandığında șöyle yazmıșım:

            “Muhterem Gülen Kurulu’muz da toplandı sonunda.

            Bașında Gül, sağında Erdoğan solunda Bașbuğ hazretleri.

            Karșıda Bülent Ersoy (Arınç diyecektim), yanında Ali Dibo. Biraz komutan, biraz da bakan-makan.

            Açılıș konușmasından sonra, Bülent Ersoy söz aldı: Arınç gibi kıvırtarak, “sayın pașam, dedi, dıșarıda sizin için atıp-tuttuğumuza bakmayın, biz sizden çok mennunuz çook”.

            Bașbuğ gülümsedi, rahatlamıștı.

            “Sayın bașbakan yardımcım, ben zaten Baykal’ın Bașbakanıyla sürekli görüșüyorum. Hatta dün de görüștüm, bende çekinilecek bir yan yok”.

            Devamla, “Zat-ı velileri nasıl bakanlarını kapı önüne atıyorsa, ben de yarbay ve albaylarımı kapı önüne koyabilirim. Hatta buraya gelmeden sekiz-dokuzunu İstanbul’a gönderdim bile. Tanrının izni, Zekeriya’nın gayretleriyle inșaallah geri gelmeyeceklerdir”.

            (...)

            Sonra Gül, Bașbuğ’a dönerek o kıvrak sesiyle “pașam Bülent bey hep doğruyu söyler. Biz de onun görüșlerine itibar ederiz. Ve sizi bir dönem daha Genel Kurmay Bașkanı olarak görmek istiyoruz, ne dersiniz?” dedi.”

            Demek ki neymiș?

            İlker Bașbuğ hazretleri Alaca Karanlık Hükûmetiyle ‘roman gibi’ bir uyum içinde imiș.

            Hani bizde ‘asker arkadașlığı’ denir ya, iki yıllık bir arkadașlık neredeyse kardeșlik onuruna ve orununa yükseltilir; bunların iki yıllık ‘iç-dıșlılıkları’ da ‘mezara değin’ gidecek bir bağ olușturmuș gibi görünüyor.

            Zaten Dr Recep, adlarını anmaya gerek yok, eski genel kurmay bașkanları ile de çok uyumlu çalıșmamıș mı idi?

            ‘Askerî vesayet’ diye yaygara eden ıvır-zıvır yayınlara bakmayın siz.

            Askere karșı psikolijik-msikolojik savaș-mavaș da yapılmamaktadır.

            Türk Ordusu doğrudan ‘gerçek’ bir savaș içindedir; hem iç ve hem de dıș.

            Ve bu savașta Türk Ordusu’nun Genel Kurmay Bașkanı en çok ‘zaiyat’ veren komutan olarak tarihe geçmiștir.

            Diyelim Balyoz sorușturması ile zan altına alınan yüksek rütbeli subaylar șimdilik terfi ettirilmelidiler.

            Mahkemeleri ne zaman?

            Aralık Askerî Șûrasına bir hafta kala..

            O arada ne olacak?

            Zan altından ‘gözaltına’ alınacaklar, sonra da ‘gözlem altına’.

            Demek ki neymiș?

            Dr Recep hukuku ile İlker Bașbuğ hazretlerinin ‘hukuka saygısı’ Türk Ordusu’nu ‘süt dökmüș kedi’ye çevirmiș bir kez.

            Hukuk dedikleri de  Fenerbahçe mi Galatasaray mı yoksa Beșiktaș hukuku mu ne?

            Yalancı tanıktan ‘kanıt’, iftiradan ‘sanık’ yaratan bir hukuk..

Hukuk, devletin ‘ideolojik aygıtları’nın en bașında gelir oysa.

            ‘Zekeriya Hukuku’ demek ki eski Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en moda ‘ideolojik aygıtı’dır.

            Bu aygıta takılan ‘aslan’ olsa, kapana takılan ‘aslan’dan öteye gidemez.

            Eylül 2009’da ‘Bu Bașbuğ’dan Bir B Olmaz’ diye yazdığımda çok eleștiri almıștım.

            Șu son ıslak askerî șûra’dan çıkana bakın da öyle karar verin isterseniz.

            İlker Pașa șimdi ayıklasın pirincin tașını da görelim.

            ‘Hukuk içinde’ herșey yoluna girecek mi dediniz?

            Iyi de hangi ‘hukuk’?

Hukuk diye hukuk diye Ordu’yu esir halkı ‘asi’ ettikten sonra.

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Aug 7, 2010, 4:52:57 PM8/7/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

TABANCALI POZİSYON

            ‘Pozisyon’ sözcüğü konum, durum, duruș anlamlarına gelse de, çoğunlukla çiftleșme sırasındaki konumlanıșlar için kullanılmaktadır.

            Erkek nasıl bir konum almıștır, diși nasıl?

            Yengeçler ve akreplerin pozisyonu pek ilginç bulunmayabilir örneğin.

            Diși akreplerin çiftleșmeden sonra erkekleri yediği düșünülürse eğer,  ‘pozisyonları’ tümden ilginçliğini yitirebilir.

            Ne var ki, en genel çiftleșme pozisyonunun ‘atlama’ olduğu bilinmektedir.

            At, eșek, koyun, keçi, köpeklerde erkek arka ayakları üzerine yükselerek dișiye atlamakta ve ön ayakları ile de dișiyi kendisine doğru çekmektedir.

            İnsanlar için de geçerli bir ‘pozisyon’dur bu atlama biçimi.

            Fıkra bu ya, iki insan bu atlama pozizyonuna gelmișlerdir. Üstte olan daha iyi egemen olabilmek için, doğal olarak, alttakini belinden kendisine doğru çekmektedir. O arada alttakinin belindeki tabanca eline geçer.

            Șașkınlık içinde; ‘- Bu da ne?’ diye soracak olur.

            Alttaki; ‘- Namusumuzu da korumayalım mı?’ diye yanıtlar.

Böylece o tabancayı, artık ‘nefsi müdafa’ mı denir, ‘namusu korumak için mi’ ne, tașıyor olduğu anlașılmıș olur.

Kimi fıkralar dar çevrede dillendirilse de, tüm komuoyuna önünde açıklanmazlar.

Bu fıkra da, benzer bir savla, yazılmayabilirdi.

Ancak son ‘Yüksek Askerî Șûra’, ancak ‘tabancalı pozisyon’la anlatılabilir bir biçimde gelișmektedir.

Ve ‘pozisyon’un ‘Dolmabahçe bulușması’ndan buyana geliștirilmiș olduğu da söylenebilir.

Alttakinin onuru ya da üsttekinin gururu ile oynamak değil amacımız.

Ancak ‘pozisyon’ o pozisyonu çağrıștırmaktadır.

Sonuçta ‘yüce’ devletimizin kurumlarıdır sözkonusu olan.

Cumhurbașkanlığı, Bașbakanlık, Genel Kurmay Bașkanlığı falan.

Millî Savunma Bakanlığı, İç İșleri Bakanlığı...

Polis, asker, MİT mi ne?

Halkımızın can ve mal güvenliğini sağlayan kurumlarımız..

Namus ve onurunu koruyup kollayan da denilebilir.

O arada kendi namus ve onurlarını da koruyacaklardır kușkusuz.

Halkımız hariç tümünün tabancaları da var üstelik.

Bir bilemediğimiz kimin kime atladığıdır.

Belki de sırayladır nereden bilelim?

Sonu akreplerinki gibi olmasa bari.

Okurlarım bağıșlasın, ama uzaktan böyle görünüyor.

En çok da tabancalar dikkat çekiyordu da..

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Aug 9, 2010, 5:45:00 PM8/9/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

EȘREF GÜNAY

         CHP’nin eski genel bașkan yardımcılarından Eșref bey daha önce CHP’de genel sekreterlik yapan Ertuğrul bey gibi CHP’nin ‘sağa kaydığını’ söyleyerek istifa mı ne etmiș.

            Ne zaman?

            CHP Kılıçdaroğlu gibi bir genel bașkan bulduktan sonra..

            Eğri oturup doğru konușulursa, Kemal Kılıçdaroğlu’nun o yalın anlatımıyla meydanlarda söyledikleri ‘sol’ adına söylenebileceklerin tümü değilse bile çoğu değil midir?

            Siz hiç ‘daha fazla demokrasi’, ‘daha fazla özgürlük’ dediğini duydunuz mu?

            Bu ‘sahte kavramları’ Alaca Karanlık Partisi ile adı hergün değișen ‘Kürt Milliyetçi’ partileri yırtınarak kullanıyorlar ama..

            Bu ‘așırı sağcı’ partilerin sırtları nereye dayalı denirse; dolaylı da değil doğrudan emperyalizme.

            Bașta ABD ve sonra AB üzerinden yine ABD’ye..

            Ve bunların ‘demokrasi ve özgürlük’leri ya polise, özel korumaya, sahte belgeye, tutma savcıya, fișe, Mit’e ya da ‘gerilla baskısı’na dayanıyor mu dayanmıyor mu?

            Zora, baskıya, șantaja, yalan, dolana ve paraya dayanıyor mu dayanmıyor mu?

            Hangi ‘sol’ bu tür bir ‘demokrasi’, böylesi bir ‘özgürlük’ öngörmekte imiș de Ertuğrul Günay’dın ve  Eșref Erdem’den bașka CHP’li görmemiș?

            CHP’nin ‘sağa kayması’na gelince; dünya hali diyelim, kayabilir.

            Ancak Kılıçdaroğlu’nun söz ve söylevleri, ama henüz söylemi değil kușkusuz, çok yüksek perdeden ‘sol’ söz ve savlardır:

            ‘Halkın iktidarını kurmak’; ‘hakça bir düzen kurmak’; ‘halk adamı olmak’; ‘halkın çıkarlarını uluslararası kurum ve kurulușlara karșı savunmak’..

            ‘Demokrasi’yi de ‘sol’dan yorumlamakta Kılıçdaroğlu: Temsilcilerin o göreve zenginleșmek için değil ama hizmet etmek için gelmeleri. Temsil dönemi sonunda yaptıkları ve yapamadıkları ile ilgili olarak ‘halka hesap vermeleri’. Yapanın yanına kâr kalmayacağının bilindiği bir ‘temsilî demokrasi’.

            Bu tür bir ‘halk demokrasisi’nde hem seçilen ve hem de seçenler ‘özgür’ olacaklardır.

            Ne para-ne pul, ne hısım-ne akraba, ne cins-ne tür ve ne cemaat-ne de tarikatın ‘etkileyici-yönlendirici’ olamayacağı ‘özgürlük’ten daha ileri bir özgürlük de mi varmıș?

            O nedenle Eșref Bey de Ertuğrul Bey kadar ‘demokrat ve özgürlükçü’ olmak istediyse, kendi ‘kișisel’ görüșleridir, saygı duyulabilir. Ancak CHP’nin tuttuğu görülen yolun ‘sağa kaydığını’ ileri sürmek ‘özgür’ bir düșüncenin ürünü olamaz.

            Pekiyi CHP’nin tutuğu görülen yolun ‘sağa kayma’ olasılığı da yok mudur?

            Vardır ve o ünlü ‘beka’ sorunu iște o zaman gerçek bir ‘beka sorunu’ olacaktır.

            Kılıçdaroğlu CHP’si Türkiye’de halkı iktidara tașıyamaz ve ‘halk iktidarı’nın kurulmasına önayak olamaz ise önce CHP kalmaz ve  lider Mars’tan da getirilse CHP’yi kimse kurtaramaz.

            Sonra ‘cumhuriyet’ kurabilecek tek bir halk kalmaz.

            Ne var ki, ‘çağdaș demokratik cumhuriyetçikler’ ve ‘demokratik özerk cumhuriyetçikler’ ile teokratik, teknokratik, mekanik ve fanatik cemahiriyeler Anadolu’nun her köșesinden fıșkırabilirler.

            CHP’nin ‘sağa kayması’ demek Türkiye’nin dingilinden çıkması demekir.

            O arada, ‘sola kayması’ da Kılıçdaroğlu’ndan çok Eșref Erdem’gillere yarayacaktır denilebilir.

            Otuz-kırk yıllık politik yașamları boyunca öğrenemedikleri ‘sağ’ ve ‘sol’u bir çırpıda öğrenmiș olacaklardır.

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Aug 17, 2010, 7:33:48 PM8/17/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

Referandumda “evet” çıkarsa!

* Siz artık yabancılara toprak satışlarını engelleyemeyeceksiniz.
* Siz mayınlı arazilerin 49 yıllığına yabancılara kiralanmasını da önleyemeyeceksiniz.
* Siz Cumhuriyet’in dönüştürülmesini engelleyemeyeceksiniz.
* Siz Türkiye’nin başkanlık sistemine geçip eyaletlere bölünmesini de önleyemeyeceksiniz.
* Anglo-Amerikan sisteminin ülkeyi bölüp, “YUT”masını engelleyemeyeceksiniz.
* Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine aykırı olmasına rağmen, bir emperyalist proje olan eğitimin yerelleştirilmesini ve eğitimde “Eğitim Birliği Esası”nın yok edilerek ana dillerin kullanılmasına da ses çıkaramayacaksınız.
* Hatta içiniz yansa da, 82 Anayasası’nın “Değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez” maddelerinin, ayaklar altına alınıp paspas edildiğini görseniz bile başvuracak yüce bir makam göremeyeceksiniz.
* Türk kimliği, ülkenin milleti ile bölünmez bütünlüğü yok edildiği takdirde ses çıkaramayacak ve bunu engelleyemeyeceksiniz.
* Türkiye’nin Amerikan mandası olmasını, zaten emperyalist işgalin 1945 yılında başlamasıyla elinden alınan tam bağımsızlığının da yok edilmesini engelleyemeyeceksiniz.

YA ŞİMDİ İKİNCİ 12 EYLÜL'E HAYIR DERSİNİZ . YA DA BİR DAHA HAYIR DİYECEK TÜRKİYE BULAMAYACAKSINIZ!

 

Bülent Esinoğlu da șöyle yazmıș:


*Yargının işi hemen on gün içinde bitirilecektir.

* Referandumdan bir ay sonra, milli kuvvetler içinde kitlesel tutuklamalara gidilecektir.

*  Amerikan ordusu ile ordu komuta kademesini bütünleştirecek çalışmalar başlatılacaktır.

*Federasyonu içeren yeni bir anayasa için hazım çalışmalarına başlanacaktır.

*Bundan sonra korkuları artıkça, saldırganlıkları da artacaktır. EVET onları daha kanunsuz ve daha saldırgan yapacaktır.

EVET hem siyasi iktidar için hem de ülkemiz için felakettir.

 

Yukarıdakilere ek olarak, düșünüp de söylemek istemediğim bir son maddeyi eklemek isterdim:

·         ‘Evet’ çıkmayacaktır. Eğer evet çıkarsa, ‘Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye Halkı’ da ‘Dağa çıkacaktır’.

Habip Hamza Erdem

 

© Özkan BOSTANCI

unread,
Aug 17, 2010, 8:21:16 PM8/17/10
to cihan-tu...@googlegroups.com, oybi...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin
TÜRK MİLLETİ dağa çıkmaz, bu soyu-suyu bozuk enikleri layık oldukları yere, dağlardaki inlerde kendi bok çukurlarına gömer, imzaladıkları paçavralarıda yırtar atar. Demokrasiymiş, peh!

ATATÜRK'ün dediği gibi;

VATAN VE MİLLET BÖLÜNMEZ BİR BÜTÜNDÜR!..

PARÇALANMAZ, BİRBİRİNDEN AYRILMAZ!..

GEREKİRSE BU UĞURDA CANIMIZI VERİRİZ,

AMA DAHA ÖNCE, BUNA İTİRAZ EDENİN CANINI ALIRIZ!..




2010/8/18 Habip Hamza Erdem <habip...@live.fr>
--



--
Hiç bir "TÜRK"ün bu dünyadaki görevi sona ermez!..
Sadece ölürken bu vazifeyi bir başka "TÜRK"e devreder.
Bu bir "BAYRAK YARIŞI"dır!..
Sonradan gelen bayrağı daha ileri bir "BURÇ"a dikmekle yükümlüdür.
Bu bir "ÜLKÜ"dür!..
Her "TÜRK"ün son nefesi göklere ulaşırken;
"TÜRK MİLLETİ'NİN ÖLÜMSÜZLÜĞÜ"nün bir nişanesi olarak bir başka "TÜRK"e nefes olur.
"TÜRK" milliyetçileri, ülkemizin ve "TÜRK DÜNYASI"nın aydınlık ve güzel yarınlarının sigortasıdır.
     Özkan BOSTANCI
http://ozkanbostanci.blogcu.com/
            ..::CTO::..
..::CiHAN TÜRK OLSUN::..
http://groups.google.com/group/cihan-turk-olsun?hl=tr
--
Bu mesajı yalnız kaynağı ile kullanabilir veya çoğaltabilirsiniz.
Allowed  either use or coppy this message as its source.
Copyright © 2007 - 2010 CiHAN TÜRK OLSUN Corporation

© Özkan BOSTANCI

unread,
Aug 17, 2010, 8:28:40 PM8/17/10
to © Özkan BOSTANCI, cihan-tu...@googlegroups.com, oybi...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin
Büyük Türk Çi-Çi Yabgu; M.Ö.49 yılında kendi ordusundan sayıca 10 kat daha büyük Çin Ordusu tarafından kuşatma altına alınıp teslim olması istendiğinde toplam 1518 kişi kalan askerine şöyle dedi:

“Boyun eğmeyeceğiz. 

Çünkü bu, şan ve şerefle yaşamış olan ecdadımıza karşı büyük bir ihanet olur. 

Atalarımız, bizlere geniş ülkelerle birlikte hürriyet ve istiklâli de emanet ettiler. 

Savaşçı ve süvari hayatımız sayesinde yabancıları titreten bir millet olduk. 

Korumakla vazifeli bulunduğumuz bütün bu emanetleri, adi bir ömür uğruna fedâ edemeyiz. 

Hepimizin bildiği gibi savaşta erlerin kaderi ölümdür. 

Biz ölsek de kahramanlığımızın şanı yaşayacak. 

Çocuklarımız ve torunlarımız diğer kavimlerin efendisi olacaktır”. 

Bu konuşmanın ardından Çi-Çi Yabgu 1518 silah arkadaşı ile birlikte yiğitçe çarpışır ve onlarla birlikte uçmağa varır.


18 Ağustos 2010 03:21 tarihinde © Özkan BOSTANCI <b.615...@gmail.com> yazdı:

Keramettin Yıldız

unread,
Aug 18, 2010, 1:51:45 AM8/18/10
to cihan-tu...@googlegroups.com, acely...@hotmail.com, Adem Ulug, adnanb...@hotmail.com, akden...@mynet.com, Akkartal, Ali Rıza Kibrit, ali akdemir, aliak...@hotmail.com, alierd...@hotmail.com, Altan ARISOY, anamu...@gmail.com, anamur...@gmail.com, anamu...@googlegroups.com, anamurs...@hotmail.com, atakitapdunyasi.tr.cx, berk...@hotmail.com, berkay şahin, bko...@muz.gen.tr, chetabon, cina...@gmail.com, ctrab...@hotmail.com, demirhanm...@hotmail.com, des...@kriterhosting.com, drmura...@hotmail.com, emelb...@gmail.com, emin...@hotmail.com, erol avsar, fatma deniz, fatos...@hotmail.com, ferbay, ferudu...@hotmail.com, foto, gani yildiz, gazi mert, haci, Hakan Başaran, halil, halil...@hotmail.com, hamdi, Haşim Bilgiç, hilmi şener elmas, hu...@oyakinsaat.com.tr, huseyin...@hotmail.com, Hüseyin Şinasi, İhsan ÇELİK, ismet kadıoğlu, kamilco...@msn.com, kamil, kcih...@hotmail.com, Keramettin Yıldız, kery...@hotmail.com, kursa...@hotmail.com, mahmut uysal, mehmetg...@hotmail.com, mehmetker...@hotmail.com, Mehmet, mehmet mehmet, mer...@mersingazetesi.com, Messaging, mesut güven güven, milliye...@yahoogroups.com, mithat...@mynet.com, Mithat Ünal, Muhammet Simsek, MURAT ÇEViKTÜRK, mustafad...@mynet.com, Necati Menteş, nihate...@gmail.com, niyazi sarioglu, osman mumtaz çapçı, osman kahvecioğlu, osman karabay, ozan, ozden...@hotmail.com, önder, pasaportpizza, Rıfat Sinanoğlu, sami oktan, sce...@live.com, selahattin, senol_key...@hotmail.com, senolke...@gmail.com, serhat demiriz, stb...@hotmail.com, şeref gümüş, T.C. ZIRAAT BANKASI A.S., unlu...@hotmail.com, varol, veraa...@gmail.com

dr.ay...@web.de

unread,
Aug 19, 2010, 4:11:14 PM8/19/10
to cihan-tu...@googlegroups.com
Bir Kaç Küçük Öneri:

1. Genelkurmay Başkanlığı önünde,
Natodan çıkılan güne kadar toplu gösteri yapılacak.
Haçlı ordusu Natoca eğitilen tüm subaylar, TSK dan atılacak, yargılanacak.

2. Emniyet Genel Müdürlüğü önünde toplu gösteriler yapılacak.
AB-D, İsrail eğitim birimlerinde tezgahtan geçmiş tüm polisler, görevden alınacak soruşturma açılacak.

3. Ermenistandan getirilen 100 binden fazla ajanların kimlikleri açıklanacak,
hepsi tutuklanıp yargılanacak.

4. İncirli Hava Üssü halk tarafından çembere alınacak, kapatılacak, tüm çalışanları,
terörle işbirliğinden, eşkiya ile işbirliğinden tutuklanıp yargılanacak.

5. Konya İsrail Hava Üssü sarılacak, tüm çalışanları tutuklanıp yargılanacak.

6. CIA, FBI, Mossad, M16 üsleri sarılacak, tüm çalışanları tutuklanıp yargılanacak.

7. Doğudaki tüm belediye başkanları, çalışanları tutuklanacak, yargılanacak.

8. İstanbul, Ankara Belediye başkanları ve işbirlikcileri tutuklanıp yargılanacak.

9. Başta tüm CHP yönetim kurulu üyeleri, olmak üzere, meclisdeki tüm parti yönetim kurulu üyeleri ve meclis üyeleri tutuklanıp yargılanacak.

10. Anayasa Mahkemesi Üyeleri, Yargıtay Üyeleri toplanıp, yargılanacaklar.

11. Tüsiad Üyeleri, Özelleştirme Dairesi Görevlileri, İşçi Sendikaları Yöneticileri, Mason Cemiyetleri yöneticileri, Üniversitelerde, Televizyon kanallarında esaslı dallama yapılacak, tutuklanıp yargılanacak.

12. Özelleştirme adı altında, devlet malını yağmalayanlar tutuklanacaklar, mallarına el konacak.

13. Tüm yasalar ve ikili anlaşmalar hızla incelenecek, gerekirse iptal edilecek.

14. Seferibirlik ilan edilecek.

15. İmam Hatiplerde, onarılan kiliselerde, kapatılan KİTlerde, özel Üniversitelerde, İncirli ABD Hava Üssünde, Konya İsrail Hava Üssünde, Heybeliada Ruhban Okulunda, Van Kandamarda tutuklu evleri açılacak.

16. Silivriyi oluşturanlar, Silivride tutuklanacak.

17. AB-D Büyükelçileri kuvulacak.

18. Nato bir katil haçlı ordusu olarak ilan edilecek ve İrakı, Afganistanı, Afrikayı ve Balkanları, Kafkasları derhal terk etmesi ve dağıtılması, yargılanması istenecek.

19. Dünyadaki tüm silah fabrikalarının kapatılması için halklara çağrı yapılacak.

20. Enerji kaynaklarının, ulaşımın, haberleşmenin, Eğitimin yönetimi,
tüm dünyada doğrudan halkların elinde olması çağrısı yapılacak.

Sadece bir kaç olumlu, tezelden yaşama geçirebileceğimiz küçücük öneriler şimdilik bunlar.

Saygılarımla, İsmet Aydemir

nil gün

unread,
Aug 20, 2010, 3:49:59 PM8/20/10
to cihan-tu...@googlegroups.com
Öncelikle hemen, şimdi seferberlik ilan edilmeli, Milli Hükümet kurulmalı. Bu gün (satılmışların dışındaki )tüm partiler, özellikle CHP ve MHP parti ayırımcılığını bir yana bırakıp ülke için birleşmek zorundalar. Yoksa şaşkın ve örgütsüz bir halk hiç bir konunun üstesinden gelemez.      



--
"Vatan, lafla değil eylemle sevilir".

Niyaz Yagublu

unread,
Aug 21, 2010, 3:43:54 AM8/21/10
to cihan-tu...@googlegroups.com
Yüzde yüz katılıyorum! Madımak katillerine vekillik yapmış ve yapan akp nin işine  geldiğinde alevi-bektaşi vatandaşlarımızın hisleriyle oynamasında, soğuk savaş zamanından Milletimize yutturulmuş sağ-sol bölünmüşlüyünü körüklemesinde, Ordumuzu yıpratmak için kadrolaşmanın en bariz örnekleriyle yargıda ve polisteki bazı yandaşlarını da kullanmasındaki tüm siyasetlerinde maskelerini yırtmak ve Milli felaketin önlenilmesi için MİLLİ BİRLİK KONSEYİ kurulmalı ve bopcuların önüne Milli Güç kimi çıkınılmalıdır. Çünkü abd, israil ve ab cephesinde bölünmüş bir çekilde savaş vermemiz bizi zayıfladacak ki, yağılarımızın da istediği odur zaten.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE! TANRI TÜRKÜ UYATSIN!

--- On Fri, 8/20/10, nil gün <ngni...@gmail.com> wrote:

From: nil gün <ngni...@gmail.com>
Subject: Re: ..::CTO::.. EVET CIKARSA

süleyman çakır

unread,
Aug 21, 2010, 8:05:07 AM8/21/10
to cihan-tu...@googlegroups.com
T�M VATANSEVERLER B�RLE�MEL�.CHP.MHP.DP.VS.ARADAK� AYRILIKLARI KALDIRIN.YOKSA TAR�HTE BU Y�CE M�LLETTE S�ZLER� AFFETMEZ.BEN HELE ASLA AFFETMEM.ALLAH T�RK� KORUSUN VE Y�CELTS�N
 

Date: Fri, 20 Aug 2010 22:49:59 +0300

Subject: Re: ..::CTO::.. EVET CIKARSA
From: ngni...@gmail.com
To: cihan-tu...@googlegroups.com

�ncelikle hemen, �imdi seferberlik ilan edilmeli, Milli H�k�met kurulmal�. Bu g�n (sat�lm��lar�n d���ndaki )t�m partiler, ï¿½zellikle CHP ve MHP parti ay�r�mc�l���n� bir yana b�rak�p �lke i�in birle�mek zorundalar. Yoksa �a�k�n ve �rg�ts�z bir halk hi� bir konunun �stesinden gelemez.      
 
 
19 08 2010 tarihinde dr.ay...@web.de <dr.ay...@web.de> yazm��:
Bir Ka� K���k �neri:

1. Genelkurmay Ba�kanl��� �n�nde,
Natodan ��k�lan g�ne kadar toplu g�steri yap�lacak.
Ha�l� ordusu Natoca e�itilen t�m subaylar, TSK dan at�lacak, yarg�lanacak.

2. Emniyet Genel M�d�rl��� �n�nde toplu g�steriler yap�lacak.
AB-D, �srail e�itim birimlerinde tezgahtan ge�mi� t�m polisler, g�revden al�nacak soru�turma a��lacak.

3. Ermenistandan getirilen 100 binden fazla ajanlar�n kimlikleri a��klanacak,
hepsi tutuklan�p yarg�lanacak.

4. �ncirli Hava �ss� halk taraf�ndan �embere al�nacak, kapat�lacak, t�m �al��anlar�,
ter�rle i�birli�inden, e�kiya ile i�birli�inden tutuklan�p yarg�lanacak.

5. Konya �srail Hava �ss� sar�lacak, t�m �al��anlar� tutuklan�p yarg�lanacak.

6. CIA, FBI, Mossad, M16 �sleri sar�lacak, t�m �al��anlar� tutuklan�p yarg�lanacak.

7. Do�udaki t�m belediye ba�kanlar�, �al��anlar� tutuklanacak, yarg�lanacak.

8. �stanbul, Ankara Belediye ba�kanlar� ve i�birlikcileri tutuklan�p yarg�lanacak.

9. Ba�ta t�m CHP y�netim kurulu �yeleri, olmak �zere, meclisdeki t�m parti y�netim kurulu �yeleri ve meclis �yeleri tutuklan�p yarg�lanacak.

10. Anayasa Mahkemesi �yeleri, Yarg�tay �yeleri toplan�p, yarg�lanacaklar.

11. T�siad �yeleri, �zelle�tirme Dairesi G�revlileri, ���i Sendikalar� Y�neticileri, Mason Cemiyetleri y�neticileri, �niversitelerde, Televizyon kanallar�nda esasl� dallama yap�lacak, tutuklan�p yarg�lanacak.

12. �zelle�tirme ad� alt�nda, devlet mal�n� ya�malayanlar tutuklanacaklar, mallar�na el konacak.

13. T�m yasalar ve ikili anla�malar h�zla incelenecek, gerekirse iptal edilecek.

14. Seferibirlik ilan edilecek.

15. �mam Hatiplerde, onar�lan kiliselerde, kapat�lan K�Tlerde, �zel �niversitelerde, �ncirli ABD Hava �ss�nde, Konya �srail Hava �ss�nde, Heybeliada Ruhban Okulunda, Van Kandamarda tutuklu evleri a��lacak.

16. Silivriyi olu�turanlar, Silivride tutuklanacak.

17. AB-D B�y�kel�ileri kuvulacak.

18. Nato bir katil ha�l� ordusu olarak ilan edilecek ve �rak�, Afganistan�, Afrikay� ve Balkanlar�, Kafkaslar� derhal terk etmesi ve da��t�lmas�, yarg�lanmas� istenecek.

19. D�nyadaki t�m silah fabrikalar�n�n kapat�lmas� i�in halklara �a�r� yap�lacak.

20. Enerji kaynaklar�n�n, ula��m�n, haberle�menin, E�itimin y�netimi,
t�m d�nyada do�rudan halklar�n elinde olmas� �a�r�s� yap�lacak.

Sadece bir ka� olumlu, tezelden ya�ama ge�irebilece�imiz k���c�k �neriler �imdilik bunlar.

Sayg�lar�mla, �smet Aydemir

--
CiHAN T�RK OLSUN TOPLULU�U
Y�re�i ALLAH ve VATAN a�k�yla yanan,
T�RK"L��� onur sayan
Y�ce T�RK Milletine aittir.
-
Biz ne i�birlik�i yobazl���n kirletti�i sa�c�l�k,
ne de vatans�z kom�nistlerin kirletti�i solculuk tan�mlamas�n�n i�ine gireriz.
Biz T�rk��y�z, sa� veya sol de�il d��ar�dan gelen hi�bir fikre tenezz�l
etmeyecek kadar �uurlu oldu�una inand���m�z
T�rk milletinin tek ger�ek merkezindeyiz.
Do�rudan do�ruya T�RK M�LL�YET��S�Y�Z
-
Saraylarda s�remem, da�larda s�rd���m�.
Bin CiHAN"a de�i�mem, �u �ks�z T�RK"L���M�.
-
Haks�zl�k kar��s�nda susan dilsiz �eytand�r. Hz.Muhammed
Vazifeyi ihmale s�r�kleyen merhamet vatana ihanettir. M.K.Atat�rk
Ya�am: �l�m� hak etmektir.
NE MUTLU T�RK"�M DiYENE
-
TOPLULU�A POSTA G�NDER: cihan-tu...@googlegroups.com
TOPLULUK Y�NET�M�: cihan-turk-...@googlegroups.com
�YEL�K �PTAL�: cihan-turk-ols...@googlegroups.com
�YEL�K: http://groups.google.com/group/cihan-turk-olsun/subscribe?hl=tr



--
"Vatan, lafla de�il eylemle sevilir".
--
CiHAN T�RK OLSUN TOPLULU�U
Y�re�i ALLAH ve VATAN a�k�yla yanan,
T�RK"L��� onur sayan
Y�ce T�RK Milletine aittir.
-
Biz ne i�birlik�i yobazl���n kirletti�i sa�c�l�k,
ne de vatans�z kom�nistlerin kirletti�i solculuk tan�mlamas�n�n i�ine gireriz.
Biz T�rk��y�z, sa� veya sol de�il d��ar�dan gelen hi�bir fikre tenezz�l
etmeyecek kadar �uurlu oldu�una inand���m�z
T�rk milletinin tek ger�ek merkezindeyiz.
Do�rudan do�ruya T�RK M�LL�YET��S�Y�Z
-
Saraylarda s�remem, da�larda s�rd���m�.
Bin CiHAN"a de�i�mem, �u �ks�z T�RK"L���M�.
-
Haks�zl�k kar��s�nda susan dilsiz �eytand�r. Hz.Muhammed
Vazifeyi ihmale s�r�kleyen merhamet vatana ihanettir. M.K.Atat�rk
Ya�am: �l�m� hak etmektir.
NE MUTLU T�RK"�M DiYENE
-
TOPLULU�A POSTA G�NDER: cihan-tu...@googlegroups.com
TOPLULUK Y�NET�M�: cihan-turk-...@googlegroups.com
�YEL�K �PTAL�: cihan-turk-ols...@googlegroups.com
�YEL�K: http://groups.google.com/group/cihan-turk-olsun/subscribe?hl=tr

Habip Hamza Erdem

unread,
Aug 21, 2010, 5:55:25 PM8/21/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

YA HAYIR ÇIKMAZSA!

12 Eylül halkoylamasında yaklașık elli milyon seçmen oy kullanacak. Bu tür oylamalarda katılım oranının yüzde yetmiși geçmediği söylenebilir. Oy kullanacak seçmen sayısı, demek ki, otuzbeș milyon kadar olacak.

Alaca Karanlık Partisi ve yandașlarının onbeșmilyonu geçmeyeceği ortadadır.

En iyimser olasılıkla ‘evet’ oylarının oranı yüzde kırkbeși geçemez.

Bu durumda hakoylamasına sunulan ‘anayasa değișiklik paketi’ yüzde ellibeș oranında ‘hayır’ oyu ile reddedilmiș olacaktır.

Ancak ‘iktidar olanakları’ ile halkoylaması sonucu ‘evet’ çıkmıștır denilirse ne olacaktır?

            Eğer evet çıktı denilirse, ‘Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye Halkı’ da Dağa çıkacaktırdiyecek oldum. ‘Türk halkı dağa çıkmaz’ diye eleștirildim.

Türkiye halkı ‘kente inecektir’ diyelim o zaman; ‘sokağa dökülecektir’.

Kimi burun kıvırtmalar seziyorum.

Demokratik davranıșlar’a sığdıramayanlar geliyor gözlerimin önüne.

Ayıplayanlar falan. Hatta küçümseyenler..

Ya ne olacakmıș?

Seçimlerin yapılacağı gün beklenilecekmiș.

Eee?

Seçimlerde ‘bu hükûmet’ ‘demokratik yollardan’ devirebilinirse devirelecekmiș..

Pekiyi ‘bu hükûmet’, kurulduğu günden buyana ilaç için olsun bir tek ‘demokratik uygulama’ya imza atmıș mı?

En son oylanacak olan bu ‘anayasa değișiklik paketi’nin kararlaștırılmasından halkoyuna sunulmasına değin hangi așamasında ‘demokratiklik’ varmıș?

Adamlar, pardon AKP yöneticileri, halkımıza daha fazla ‘demokrasi’ getireceğini söyledikleri bu paketi ‘demokratik kurallar’ içinde mi hazırladılar?

Kesinlikle hayır.

Dayattılar.

12 Eylül’de halkımız ‘anayasa değișikliği paketi’ni değil bu ‘dayatmayı’ oylayacak aslında.

Ve bu kez halkımız ‘dayatacak’ ve kazanacak.

Dedim ya, en az yüzde ellibeș oranında ‘hayır’ oyu verecek.

Hayır oyları evetleri geçecek geçmesine de, ya ‘bu hükûmet’ geçmedi derse ne olacak?

Bal gibi gole ofsayt falan denildiği gibi örneğin.

Hakemin gözünü șișirmeye UEFA’dan mı ne ceza geliyor değil mi ama?

En aklı bașında davranıș stadyumu terk etmek mi olmalı?

Bir daha maça gelmemek üzere hem de..

Gelișigüzel kullanılan ‘demokratik davranıș’ onurlu davranmayı da tüketmedi ya.

Günün yirmidört saati, yüzlerce televizyondan ‘Yüce Türk Ulusu’nun gözünün içine baka baka yalan söyleyen bu ‘dıș odaklı’ halk düșmanlarının yüzlerine bir kez olsun          tükürmeyi de mi  beceremeyeceğiz bu kez?

Dağa mı çıkılır kente mi inilir bilemem.

Ama ‘bu hükûmet’ bu halkoylamasıyla devrilmelidir.

12 Eylül’ü 13 Eylül’e bağlayan gece.

Sonuçlar açıklanır açıklanmaz.

‘One minut’ bile beklenmeden.

Onlar ‘demokratik’ davranıp istifa etmeyeceklerine göre..

            Kulaklarından tutulup indirilmelidirler.

Sivil darbe’ öyle değil böyle olur diyerek.

En demokratik davranıș’ nasıl olurmuș tüm dünyaya gösterilmiș olunur.

                  Habip Hamza Erdem

 

Ahmet Dursun

unread,
Aug 22, 2010, 5:14:41 AM8/22/10
to cihan-tu...@googlegroups.com
Kur'an;HAYIRLARDA YARIŞIN diyor
21 Ağustos 2010 10:43 tarihinde Niyaz Yagublu <niyaz_...@yahoo.com> yazdı:



--
Bilginin arşivlendiği adresler.
*********************************
http://ahmetdursun374.blogcu.com/
------------
http://www.akilcagi.com/
----------
http://dursuna.tr.gg/
--------------
http://www.toplumsalbilinc.org

Özgürlük Karekterimdir İrtem

unread,
Aug 21, 2010, 8:39:14 PM8/21/10
to cihan-tu...@googlegroups.com
Evet çıkarsa bu soysuzlar derhal şeriat yasalarına başlıyacaktır ve anayasamızın ilk üç maddesini geçirsiz kılmak için 4.maddesi katakulliye getirilip değiştirilecek kürt halkı olarak kürtler anayasaya girecek türklük kavramı çıkıp Türkiye kavramı getirilecektir.Yargı tamamen ellerine geçtiği için yeni kemalist tutuklama kıyımları yapılacak hapistekiler ise asla bir daha çıkamıyacaktır.İran'da olan her şey olacaktır eğer seçim bekleme aptallığına düşer ordu halk elele darbe yapmazsa bu durumda diğer ekleme yasalarla zaten herkes esir düşecektir.Apoya da af gelecek kürdistanın başına geçirilecektir.Sonra tüsiada bağlı tüm holdingler fetoşçuların dolayısıyla kendilerine ve yandaşlara geçecektir.Tayyoş'un konuşmalarına bakın tüsiadla ilgili açıkca ima etti.Tabii bu arada pekakaya emirleri verip kanlı eylemlerine hız vereceklerdir.Hala bekleyip sıcak yatağınızda uyumaya devam edin yakında o sıcak yatağıda bulamayacaksınız bu kafayla kanuna uyup kanuna uymayanları hazmederken ne kadar midesiz olursunuz.Doğrusu bu kadar şeyi yiyip hazmetmek oburluktan başka bir şey değildir..Haydi eyvallah!

2010/8/22 Habip Hamza Erdem <habip...@live.fr>
--



--

Habip Hamza Erdem

unread,
Aug 29, 2010, 8:14:51 PM8/29/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

HALKIMIZ ‘MİLLET’E KARȘI

            ‘Yeter Söz Milletin’ diye bir savsöz vardır. ‘Bizimkiler’, hani șu uzun süredir izlediğimiz sözde kahramanlar var ya onlar, ‘Karar da milletin’dir diye bir ekleme yapmıșlar.

            ‘Bizimkiler’ bizimkilerliklerini kanıtlamaktalar sonuçta..

            Her sözleri bir gülmece nesnesi.

            Halkoylamasında ne diyeceklermiș?  ‘sevdamız millet’!

            AB’ye girmek için ‘müzakereci bakan’ları var mı? Var.

            AB’ye daha girmeden ‘egemenlik’ten ödün verilmiș mi? Verilmiș.

            Hemen hemen tüm yeni ‘yasal düzenlemeler’ AB ölçütleri mi ne, ona göre yapılıyor mu? Yapılıyor.

            Halkoylamasına sunulan ‘anayasal değișiklikler’ de AB ölçütlerine uyulsun diye yapılmakta mı? Yapılmakta.

            Hangi yüzle bu ‘sevda’nın odağına ‘millet’ konulabiliyor o zaman?

            Dahası var: sanki gerçekten inanıyorlarmıș gibi ‘Egemenlik kayıtsız koșulsuz milletindir’ savsözüne de gönderme yapıyorlar gelișigüzel.

            Egemenliğin kayıtlı ya da kayıtsız ‘millet’ten önce ‘halka’ ait olduğunun anımsatılması gerekiyor.

            Türk Devletinin temeli halk egenliğine dayanır’ yasasının tarihi 20 Ocak 1921 olup, Sultan-Halifenin egemenliği bu yasayla kaldırılmıștır.

            Daha ne padișahlık ve ne de halifelik kaldırılmadan önce.

            Ama Çerkez Ethem’in ‘Yeșil Ordusu’ ortadan kaldırıldaktan hemen sonra.

            Ertesi gün belki de.

            Neden diye sorulacak olursa; moda deyimle ‘dıș tehdit’lere karșı koyabilmek için önce ‘iç tehdit’in ortadan kaldırılmıș olması gerekiyordu da ondan.

            ‘Egemenlik kayıtsız koșulsuz milletindir’ savsözü de, savsöz olmaktan çok bir ‘Cumhuriyet İlkesi’ olarak cumhuriyetin kurulușundan sonra ortaya çıkacaktır.

            İç düșmanların kökü kazınıp ya da onlar sağlam bir kazığa bağlandıktan sonra dıș düșmanlarla bir ‘uluslararası antlașma’ yapılmalıdır ki, o halk da bir ‘millet’ onuruna, bir ‘ulus’ orununa gelebilmiș ola.

            Pekiyi AB’ye girmek için kolaylık sağlayacak diye ‘anayasa maddelerini’ değiștirip bunu da ‘millet sevdası’ için yapıldığını söylemenin olanağı var mıdır?

            Kaldı ki, bu ‘değișiklikler’in ardından daha köklü bir değișiklikle ‘iç tehdit’lerin artırılacağı sözü de verilerek...

            Bir yandan Türk Ordusu’nu ‘yeșilimtrak ordu’ haline getirmeye çalıșarak.

            Türk Polisi’ni ‘yeșil’ler güruhuna çevirerek.

            Sırtını ‘Yeșil Sermaye’ye dayayarak.

            ‘Sevdamız Millet’ olur mu?

            Türkiye halkı bunların ‘millet’ine karșı olmalıdır.

            Çünkü bunlarda kendi deyimleriyle ‘Millî Șuur’ yani ‘ulusal istenç’ yok.

            Bunların milleti ‘Ilımlı islam cemaati’dir, sevdaları da budur hayalleri de.

            Bunların amacı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘temeli’ olan ‘Egemenlik kayıtsız koșulsuz Türk ulusunundur’ ilkesini sulandırmak.

            Ilımlılaștırmak.

            Sanılıyor ki yasal ‘değișiklik’lerle, ‘anayasal’ değișiklik’lerle bu yapılabilir.

            Türk Ordusu’nun ‘darbe’ yapması ‘yasal ve anayasal’ olarak ellerinden alınacakmıș ya, iște öyle bir șey.

            Egemenliği bunlar Amerikancadaki ‘hegemonie’ sanıyor olmalılar.

            ‘Ulusal egemenlik’teki egemenlik ‘souveraineté’dir oysa.

            Bunların milleti de tarik ve talibandır.

            Türkiye halkı bu ‘millet’e tümden karșıdır.

            Ve onların hegemonyalarını çok yakında kıracaktır.

            Egemenliğin gerçek sahibini bulması için sayılı günler kaldı denilebilir.

            Belki yarın belki yarından da yakın.

            Habip Hamza Erdem

 

Ahmet Ömer KİBAR

unread,
Sep 1, 2010, 7:16:25 PM9/1/10
to temizelle...@googlegroups.com, oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin


                        KAMUOYUNA SAYGIYLA DUYURULUR ;    
    Sadece gerçeğin ve Adaletin peşindeyiz. Talebimiz basittir  " Kanunların, Başbakanın kendi avukatına da uygulanmasını   istiyoruz "  Başbakan avukatı (Eski İmam) NUMAN GÜZEY'in  YÜZ KIZARTICI SUÇLARI;
 
( 4 kez   SAHTECİLİK,  1 kez Resmi Belge   HIRSIZLIĞI )  işlediği  iddialarımız onlarca  delil, somut belge, bilgi ve bulgularla  İSPATLI  olmasına rağmen  CEZASIZ  mı kalacak ?  Gelinen noktada,
 
" .... yapan KADI,    KADIYI   KİME   ŞİKAYET  EDECEĞİZ. ....." durumu oluşmuştur...Evet  “ KRAL ÇIPLAK ”  misali....         
  
 
1)  HUKUK DIŞINA BOYUN BÜKMEYECEĞİZ !!!

    TÜM BU İDDİALARIMIZI   ;

     TEK TEK 70 MİLYON VATANDAŞIN GÖZÜ ÖNÜNDE 
      İSTEDİĞİ YERDE,
      İSTEDİĞİ KANALDA, 
      İSTEDİĞİ HEYETİN ÖNÜNDE,
      İSTEDİĞİ PROFESÖRÜN YANINDA, 
      TEK TEK TÜM BELGELERİYLE   
İSPAT EDECEĞİM....!!!

  •       "AK " MI "KARA " MI ORTAYA ÇIKSIN.. ! 
  •       " AK PARTİ " DAHA DA " AK " OLSUN.. !
  •        VARSA  ( ! )  İÇERDEKİ ÇÜRÜKLERİN HEPSİ TEMİZLENSİN !
  •        KİM YÜZ KIZARTICI SUÇLARI,
  •        BELGE  HIRSIZLIĞINI ,
  •        SİYASİ NÜFUZUN GÜCÜYLE NASIL VE NE ŞEKİLDE YAPTIĞINI     İSPAT EDECEĞİM... !!!

 

2) MEDYADAKİ ONLARCA DELİL ve HABERLER

   Sözün söze üstünlüğü yoktur. Deliller bağır bağır bağırıyor .!!!!

  

       Başbakan'ın Avukatı Baro'da AK - lanmış

        http://www.haberiniz.com/index.php?option=com_content&task=view&id=11278&Itemid=172

 

      Başbakan’ın avukatını korudu, tazminata mahkum oldu

        http://www.haberiniz.com/index.php?option=com_content&task=view&id=5753&Itemid=172

      Örgütlü Sahteciliklerle yok sayılan “ Tetikçi  Failler ” bir Siyasinin Yakını mı?

       http://www.haberiniz.com/index.php?option=com_content&view=article&id=13344:oerguetlue-sahteciliklerle-yok-saylan-tetikci-failler-bir-siyasinin-yakn-m&catid=157:pols-adlye&Itemid=176

       Güzey için Cumhurbaşkanı’na başvuru yapılmış

          http://www.haberiniz.com/index.php?option=com_content&task=view&id=5480&Itemid=172

 
 
3) ÖRGÜTLÜ SAHTECİLİKLERLE GİZLENEN ELİ KANLI FAİLLER
 
  • VAHŞET FOTOĞRAFLARI
  • NİTELİKLİ HIRSIZLIK 
  • RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK 
  • YOK SAYILAN ELİ KANLI FAİLLER
  • İFADE DAHİ VERMEK İSTEMEYEN BAŞBAKAN AVUKATI NUMAN GÜZEY
  • ÖRT-BAS EDİLMEK İSTENEN  ORGANİZE   SUÇ ÖRGÜTÜ
       iddialarımızı içeren  dosyaların siyasi nüfuzun etkisiyle profesyonelce kapatıldığı kanısına  vardık,bizzat yaşadık,gördük.Bizim suçlanmamıza RAMAK kalıyor. Kapalı kapılar ardından verilen kararların önemi yoktur

       Unutmayalım ki " cesur bir kez, korkak bin kez ölür. " Önemli olan, insanın böyle bir toplumda bir "mezar taşı" gibi suskunluk simgesi olmamasıdır.!!!!

     Her şeyi göze alarak; Siyasi nüfuzla yapılan eylemler zincirinin bilgi ve belgelerini sürekli olarak kamuoyu ve medya ile paylaşacağız. Bizler, sadece gerçeğin ve adaletin peşindeyiz!   Tüm iddialarımız onlarca  delil, somut belge ve bulgularla  ispatlı olup,  Yüce Türk Adaletinin geç de olsa tecelli edeceğine inanıyoruz.19.08.2010      
        Şerefle bitirilmesi gereken en ağır görev, HAYAT 'tır  !   (Anonim)

 
Not : Lütfen şayet içeriği bizim gibi onaylıyorsanız, bu metni tüm önemli sitelere ve ülkede düşüncesi ne olursa olsun namuslu her insanın mailine ulaştırın.
 
 
                                   Saygılarımla. Av.Ahmet Ömer KİBAR        (   Gsm 0 532 336 09 25 )  
 
 
 
 
 
 
 
 

 
2010/9/2 Habip Hamza Erdem <habip...@live.fr>
 

HALK OYNAMASI

            12 Eylül’de ‘halkoylaması’ yapılcak ya; özünde oylanacak olan ne imiș?

            ‘Türk halkı’nın geleceği.

            Hani ‘Anayasa Mahkemesi’nin yapısı’, ‘Yargıç ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bileșimi, ‘hak ve özgürlükler’ ile ilgili ‘ıvır-zıvır’ değișiklikler üzerine çok șey söylenebilir.

            Ancak ‘evetçiler’ ile ‘hayırcılar’ bu değișikliklerden çok ‘geleceğinizi’ oylayacaksınız demiyorlar mı?

            Doğru da söylüyorlar.

            Gerçekten de bu halkoylaması ile ‘halkımızın geleceği’ oylanmaktadır.

O nedenle olsa gerek,  halkımız da yerinden oynamıștır.

            Yeni bir ‘Anayasa’ ve dolayısıyla yeni bir ‘Devlet Düzeneği’ isteği, istek olmaktan çıkıp gereksinme olmuștur.

            En çok ekonomi politikçilerin bașvurdukları ‘talep’ kavramı, toplumsal düzeyde ortaya çıkmıș bulunmaktadır.

            Ve bir kez daha ‘toplumsal gelișmelerin’ kișisel ‘istek ve istenç’lerin dıșında geliștiği kanıtlanmıș bulunmaktadır.

            Film geriye sarılarak yeniden yürütülrse;  bütün dünya ekonomik bunalımla uğrașırken, ‘güzel șeyler olacak’ diye Türkiye halkının önüne ‘sözde açılımlar dizisi’ koyulmuș mudur?

            Ya tutarsa diye çalınan bu ‘açılım’ mayasının ardından ‘erken genel seçim’ tasarlanmıș mıdır tasarlanmamıș mıdır?

Bu ‘açılım mayası’ tutmayınca, ’12 Eylül’le hesaplașmak sevdası’na sarılınmıștır.

            Yine hiç gereği yokken Türkiye’nin koca bir yılı daha boșa harcanmıștır.

            Anayasa Mahkemesi on üyeli mi olsun yirmi üyeli mi?

            Sanki halkın böyle bir isteği, dileği, merakı ya da ilgisi varmıș gibi.

            Oysa halkın merak ve ilgisi ‘özel savcı ve yargıçlı mahkeler’in ne zaman son bulacağına; verilecekse ‘kararın ne olacağı’na ilișkindi.

            Yetiștirdikleri çocukların ne zaman ‘ișbașı’ yapacaklarına; ürettikleri mal ve hizmetlerin ne zaman hakkettiği değeri bulacağına; yolsuzlukların ne zaman son bulacağına yönelikti.

            Demek ki halkın gerçek istek ve istemleri ile yöneticilerin dilek ve istençleri arasında herhangi bir ilgi ve ilintii yoktu.

            Ne ki, bu ikinciler açılım-saçılım; yasa-anayasa; hesap-mesap; halkoylaması-malkoylaması diyerek halkımızı yerinden oynattılar.

            Onlar da 12 Eylül günü ‘hesap lütfen’ diye sandık bașında olacaklar.

            Bu maddenin burası niye böyle, șu maddenin șurası niye șöyle diye değil ama.

            ‘Beyler sekiz yıldır hükûmet ettiniz, șu hesabı bir görelim’ diye..

            200 milyar dolarla aldığınız borç stoku 600 milyar dolar olmuș; aradaki 400 milyar dolar nerede?

            50 milyar dolarlık kamu malı satılmıș, paraları nerede?

            On yıl önce 5 milyon ișsiz varken șimdi 20 milyon olmuș, ișyerleri nerede?

            On yıl önce Van’da, Muș’ta, Ağrı’da ‘kardeșlerim var idi’, șimdi bunlar nerede?

            Hakkımı arayacağım ‘bağımsız mahkemeler’ nerede?

            Devlet nerede düzen nerede, hak nerede hukuk nerede?

            İște 12 Eylül gecesi yeni bir anayasa, yeni bir devlet düzeni isteği ete kemiğe bürünerek 13 Eylül sabahı gerçek bir ‘toplumsal talep’ ya da yakıcı bir ‘gereksinme’ olarak kendisini ortaya koyacaktır.

            Bir kez bu ‘gereksinme’ ortaya çıkmayagörsün; artık onun önünü almanın, yalan ve dolanla yönlendirmenin olanağı yoktur.

            ‘Akar su önünde sonunda yatağını bulur’ değil mi ama?

            Hükûmet’in bu gereksinme önünde durup duramayacağı da 13 Eylül günü belli olacak.

            Hele halkımızın ‘gereksinmesi’ ne imiș ne değilmiș bir belli olsun da..

            Habip Hamza Erdem

 

--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google
Grupları "temizellergurubu.biz" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın :
temizelle...@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin:
temizellergurub...@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için,
http://groups.google.com/group/temizellergurububiz?hl=tr adresinde bu
grubu ziyaret edin
 
Türkiye Bizim Teslim Etmeyeceğiz.

ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ VE BAŞBAKAN AVUKATI..jpg
Numan Güzey için iddialar bitmiyor.jpg
clip_image001.gif

Habip Hamza Erdem

unread,
Sep 1, 2010, 6:56:11 PM9/1/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

Habip Hamza Erdem

unread,
Sep 4, 2010, 6:28:14 PM9/4/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

UZLAȘI

         Eskiler ‘mutabakat’ derlerdi. Türkçesi uzlașıdır.

            Ehven-i șerde anlașmak da denilebilir, ortasını bulmak da.

            Politikada bu ‘sosyal demokrasi’ye karșılık gelir.

            Türkiye’ye de Horasan’dan geldiği için enine mi boyuna mı olduğu konusu pek belirgin değildir. 

            Hem ulusalcıdır hem AB’ci örneğin.

            Olur olmasına da, ‘ulusal’cılığınız AB’ciliğinizden hep kısa kalmak koșuluyla.

            ‘Ortanın solu’ da böyle idi, ‘Anadolu solu’ da.

Kemal Kılıçdaroğlu, pardon Kemal Ayata ‘politikaları’ da ilk bakıșta bu kısır ve yüzeysel ‘sosyal demokrasi’ anlayıșından pek ileri gidilemediği izlenimi vermektedir.

            Kemal’liğiniz ‘sosyal’ kalırken demokratlığınız Ayata gereği ‘tank üzerine fırlamayı’ gerektirmektedir.

            ‘Sosyal’ olarak halkın yarısını peșinize takmıș olsanız bile, demokratlığınız gereği anayasa suçu ișlemiș yönetcilerinizi AB’cilere ‘șikayet’ etmekten öteye gidemeyeceğinizi göstermek durumunda kalabilirsiniz.

            ‘Sosyal’liğiniz çiftçi anasının elini öptürse de, demokratlığınız ‘sanayici ve ișadamları’na yanağınızı öptürmenizi gerektirebilir.

            Yașamın her alanına, bir ‘ehven-i șer’, bir ‘orta yol’, bir ‘ne șiș yansın ne kebap’ ya da kısaca sığ ve sıradan bir ‘sosyal demokrat’ anlayıșla bakmak..

            Dini politikaya bulaștırana da karșı olmak, etnik bölücülük yapana da..

            Ama her ikisiyle de ‘uzlașı’ arayıșından uzaklașmamak.

‘Hoșgörü’ kültürünüzde var zaten, değil mi ama?

Duyan da Anadolu’da kardeș kanı akmamıș sanacak.

Ferman padișahınsa dağlar bizimdir diyen İsviçreli Giyom Tel mi ne?

Demem o ki, birkaç gün sonra Kemal Kılıçdaroğlu’na halkımız bir açık çek verecek. Hamiline..

Meclis’teki milletvekillerinin yüzde altmıșının, kișisel çıkarları gereği onayladıkları bir ‘anayasa değișiklik paketi’ne halkımız yüzde altmıșa yakın bir oyla ‘hayır’ diyecek.

Bașta CHP olmak üzere, MHP, İșçi Partisi, Demokrat Parti, Demokratik Sol Parti ve diğerleri gerçek bir ‘ulusal birliktelik’ göstererek bu Meclis’in artık ‘meșru olmadığını ortaya koymuș olacaklar.

Hani o çok söylenen ‘millî irade’ ya da ‘ulusal istenç’ böylece ortaya çıkmıș olacak.

Ve Kemal Bey bu iradenin gereğini yerine getirmede sorumluluğunun büyüğünü yüklenmiș olacak.

Elinde halk tarafından verilmiș kocaman bir ‘açık çek’..

Benzetmek gibi olmasın ama, ‘ister asar ister keser’ mi ne?

Haydi asıp kesmek yakıșmaz ama, o Meclis’i șöyle bir sallamayacak mı?

‘Beyler yarından tezi yok seçime gidiyoruz’.

Adalet ve İç İșleri Bakanları’nın görevden ayrılmaları için üç gün süre..

RTÜK ve TRT’de ‘dosyası bulunanlar’ önümüzdeki hafta iși bırakıyorlar..

Savcı Zekeriya ile Silivri yargıçları da Adalet Bakanlığı kütüphanesinde ‘hukuka giriș’ üzerine ne kadar kitap varsa özetini çıkarmak üzere görevlendirilecek..

Ne bileyim ben?

O öyle değil böyle olacak demiyecek mi?

Yoksa ‘Meclis’te muhalet tuvaletlerindeki suyu kim kesti’ mi diyecek?

‘Gözünü sevdiğimin Recep bey’i șu suları bağlatmanı rica ederiz’ mi diyecek?

‘Gelin uzlașalım artık’ mı yoksa?

Kılıçdaroğlu’nun ilk yüz günü doldu, yüz akıyla çıktı denilebilir.

Elinde açık çekle yeni bir yüz gün var önümüzde.

Bakalım kılıcı ne kadar Sencer?

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Sep 6, 2010, 5:36:34 PM9/6/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin

 

LÜTFEN EVET DEYİN

            Siz ey cüppeli bilmem ne hocanın taraftarları.

            Cüppesiz bilmem ne hocanın yandașları.

            Evet deyin lütfen, evet deyin ki sizinle aynı safta olmadığımız biline..

            Siz ey sonradan olma, yazardan bozma gazeteciler, televizyoncu ve yorumcular;

            Siz ey YÖK doktorları, doçent ve profesörleri;

            Siz ey Özkök, Büyükanıt, Bașbuğ zabitleri;

            Siz ey Ali Dibo savcı ve yargıçları;

El Beșir polisleri; Hak-İș memurları;

            Öcalan hayranları, Karayılan yılanları;

            Barzani ve Talabani talibanları;

Aynalı Emine taraftarları evet deyin.

            Siz ey AB maymunları, ABD gorilleri;

            Sizi gidi Türkiye düșmanları evet deyin.

            İsterseniz siz de evet deyin ‘ülkücü eskileri’.

            Ve siz Erbakan’ın mücahitleri, Hikmetyar müritleri evet deyin.

            Siz ey Hak-Hukuk karșıtları, adalet düșmanları,

            12 Eylül çocukları evet deyin.

Evet deyin ki boyunuz kaç kilonuz ne imiș görüle.

 ‘Sevdamız millet’ diye diye milletin kanını emenler 12 Eylül’de tarihe gömülecekler.

 Ve 12 Eylül’de Türkiye’de tarih yeniden yazılmaya bașlanacak.

Evet deyin de tarihin karanlık sayfalarında alın yerinizi.

Evet deyin lütfen.

Lütfen bulașmayın halkın șahlanıșına;

Karıșmayın lütfen onurlu insanlar arasına.

            Kaymakam, vali, müdür oldunuz;

            Bakan, bașbakan falan;

İșadamı, ișbitiren, hizmetkâr;

Çaldınız çırptınız; yalan ve dolan;

Yediniz içtiniz utanmadan;

Evet deyin haydi.

Evet deyin ki bilelim sayınızı;

Boyunuz kaç kilonuz ne görelim.

Evet deyin de,

Șu onurlu halktan ayrılın, yeriniz belli olsun lütfen.

Ben sizden utanıyorum,

Varsa utanmanız siz de utanın benden.

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Sep 11, 2010, 6:49:17 PM9/11/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, ad...@acikistihbarat.com

YAZIK OLMASIN

            Halkoylaması kesin sonuçlarının açıklanmasından itibaren ülkenin her yanında coșkulu kutlamalar yapılmakta. Tam anlamıyla bir ‘çifte bayram’ yașamakta Türkiye.

            ‘O kadarını da..’ dedirtecek oranda ‘hayır oyu’ çıkması AB ve ABD yöneticilerini de șașkına çevirmiș bulunmakta.

            AB’li bir yetkili ‘halkın kararına saygı duyulmalı’ mı ne demiș.

            Hükûmet sözcüsü de ‘millet ne derse o olur’ demiș. Ve eklemiș, ‘yeni bir anayasa yapılıncaya değin bu değișiklik maddelerini uygulamamız sözkonusu olamaz’.

            Demokrata bakın hele.

            ‘Değișiklikler’ adım adım uygulamaya konulacaktır diyecek değildi ya.

            Pekiyi ‘hani millet ne derse o olur’ idi.

            Halkın büyük çoğunluğu ‘hayır’ demedi mi?

            Hükûmet sözcüsü ‘bu bir genel seçim değil, halkoylamasıdır’ diyormuș.

            Halkoylaması sonunda halkımız ne demiș; hayır.

Neye hayır demiș; meclisin bește üç çoğunluğunu olușturan üçyüzotuz milletvekilinin evet dediğine..

Demek ki halkımız bu meclisin üçyüzotuz milletvekiline karșı imiș.

Böylece bu meclisin ‘meșruiyet’i ortadan kalkmıș olmaktadır.

            Meșru olmayan bir meclisten meșru bir hükûmet çıkarılabilir mi?

            Demek ki bu ‘hükûmet’ 13 Eylül 2010 gününden itibaren ‘düșük bir hükûmet’ sayılacaktır.

            Ve kırkbeșgün içinde ‘erken seçime’ gitmek zorunluluğu vardır.

            Adalet ve İç İșleri Bakanları da ‘derhal’ istifa etmelidirler.

            Nerede mi yazıyor? ‘Demokratik teamüller’ el kitabında.

            Hatta meclisin bește üçü değil ama bește bir oranında milletvekili ‘düșerse’, erken seçime gidilir diyor.

            Demek ki ne olurmuș?

            ‘Anayasa değișiklik maddeleri’ halkoylaması ile düștü ama biz düșmedik demek, bırakınız demokratlık-memokratlığı doğrudan anayasayı ‘ihlal’ demek olurmuș.

            Pekiyi bu ‘düșük hükûmet’in anayasayı ihlal etmesine kim dur diyecektir?

            CHP Genel Bașkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na göre ‘demokrasi ve uzlașı kültürü’ ‘türban’ ve ‘Kürt Sorunu’nu çözdüğü gibi ‘bu sorunu’ da çözecektir.

            Önce ‘sayın bașbakan’la uzlașılacaktır.

            12 Eylül’e değin meydanlarda söylenilen sözler unutulacaktır.

            Unutulamayacak ya da ‘yutulamayacak’ sözler için özür dilenecektir.

            ‘Çağdaș’ yani ‘Avrupaî demokrasiler’de olduğu gibi iktidar ile muhalefet arasında ‘diyalog’ kurulacaktır. Yani ‘söyleșim’.

            Meydanlardaki ‘sert söyleșimler’ yerini ‘yumușak söyleșimler’e bırakacaktır.

            ‘Kırıcı söyleșimler’in yerini ‘yapıcı söyleșimler’ alacaktır.

            Meclis içinde ‘uzlașma’ aranacak ve kesinlikle bulunacaktır.

            Cak olacak, cek olacak ve sonunda ‘cuk oturtulacaktır’.

            Halkımız zaten ‘ah bunlar bir araya gelebilseler’ demiyor muydu?

            Șiir gibi uyum içinde olmak yerine karpuz gibi ‘bölünmek’ olur muydu?

            13 Eylül günü gazeteler ‘tarihsel uzlașı’ manșetini atacaklardır.

            Recep bey nazlanacak ama basınımız onu da ikna edecektir.

            Kemal bey ile Recep bey sarılıp öpüșeceklerdir de.

            Pekiyi bu halkoylaması bu ‘öpüșme’ için mi yapılmıștı?

            Halkımızın yarıdan çoğu bunun için mi ‘hayır’ demiști?

            Bunca emek bunca çaba, bunca eza bunca cefa bunun için miydi?

            Ve bunca umut?

            Kemal bey’in ‘demokrasi ve uzlașı kültürü’yle kül edilsin diye miydi?

            Uluslararası ‘konjonktür’, ülkenin içinde bulunduğu ‘vahim durum’, devletin ‘veli menfaatleri’ falan..

            İște tam da buna ‘devleti kurtarmak için ulusu feda’ denir.

            Dileriz halkın oyu iyi okunur da, ‘halkçılık’a ‘çok yazık’ olmaz.

            ‘Devlet’ yeniden kurulabilir ama ‘halk’ pek kolay bulunmaz.

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Sep 12, 2010, 8:01:35 PM9/12/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat

 

TESCİL

            Tescil, yani sicile geçirme; kayıt altına almak demek değil midir ?

            Nüfusuna geçirme, giderek mülkiyetine geçirme de denilebilir, yani temellük.

            Bu tür deyim ve kavramlar üzerine hukuk fakültelerinde yıllarca dersler verilir. Ki fakülteyi bitirip savcı, yargıç ya da savunman olanlar bile yıllarca süren deneyimleri sonucu bu deyim ve kavramları yeniden keșfetmek durumunda kalabilirler.

            Demem o ki, kimi deyim ve kavramları kavramaya bir yașam yetmeyebilir.

            Moda deyimle algılanılan kadarı algılanmıș olur, o kadar.

            Madem bir tescil sözcüğünü anlamak bu denli zor da anayasada yapılmak istenilen değișiklikleri yüce ‘millet’imiz nasıl bir çırpıda anlayıverdi?

            Bir yazımda ‘halkımız miltete karșı’ demiștim.

            ‘Halkımız’a bakıyorum meğer ‘cumhuriyet’e de karșı imiș.

            Ne ki onun ‘karar’ı üzerine karar da yok.

            Ve büyük çoğunlukla ‘demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti’ diye tanımlanan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ortadan kaldırılmasına karar verdi.

            Sözü uzatmanın yararı yok; ‘millet’imiz ‘Recep bey düzeni’ni tescil etmiștir.

            İyi mi etmiștir kötü mü, kendi sorunudur.

            Efendim değișiklik maddeleri iyi anlatılamadı, hukukçular konușturulamadı, baskı yapıldı, maskı yapıldı bahaneleri boștur.

            ‘Yüce millet’imiz, denemek için Alaca Karanlık Partisi’ni 2003’te yüzde otuzsekiz ile iktidara tașıdı mı? Tașıdı.

            2007’de yüzde kırkyedi ile ödüllendirdi mi? Ödüllendirdi.

            Șimdi yüzde ellisekiz ile taçlandırdı mı? Taçlandırdı.

            Gerisi ‘boș laftır’.

            İyi mi yaptı kötü mü? O ayrı bir konudur, tartıșılabilinir.

            ‘Yüce Millet’imiz, anayasanın o maddesi bu maddesine bakmaz.

            Baksa da anlamaz.

            Birinci günden buyana, bu halkoylaması ile anayasa maddeleri değil bu hükûmetin oylanacağını söyleyegeldim.

            ‘Yüce millet’imiz de oyladı ve ‘Recep bey’in düzeni’nin devamına büyük çoğunlukla onay verdi.

            Șimdi Recep bey hem asabilir ve hem de kesebilir.

            Fetullah bey’i ‘halife’ ilan edebilir.

            Müftüleri vali, İmam’ları savcı, müezzinleri belediye bașkanı yapabilir.

            İçeridekileri dıșarı çıkarıp, dıșarıdakileri içeri atabilir.

Karșı çıkana ‘kırbaç cezası’ bile kesebilir mi? Kesebilir.

Bu düzen nasıl bir düzen olursa olsun, ‘yüce milletimiz’ tarafından tescil edilmiștir.

Bu düzenin temeli 12 Eylül 1980 tarihinde atılmıș idi.

Özal, Çiller ve Erbakan’lar kaçak ya da kaçamak katlar çıktılar.

Recep bey de son sekiz yılda içini döședi.

12 Eylül 2010 halkoylaması ise tapu dairesinde ‘tescil’ ișlemidir.

Mustafa Kemal’in öz kızı (Sabiha Gökçen evlatlığı ise de İlmiye Çığ öz kızı sayılmalıdır), İsmet İnönü’nün turunu ve Celal Bayar’ın kızının ortak mülkü Recep Bey tarafından tapu dairesinde tescil edilmiștir.

Bir yanlıșlık var ise, buradadır.

Bu ișlemin yanlıșlığı hangi mahkemede düzeltilecek ise oraya bașvurulmalıdır

‘Yüce millet’imiz sahibi belli bir mülkü bașkası üzerine ‘tescil’ etmemeli idi.

Biz üzerimize düșeni yaptık oysa.

Cezası ne ise katlansın o da..

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Sep 15, 2010, 6:48:08 PM9/15/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat

O POLİSİN OYU

            Halkoylaması sonuçları herkesi șașırttı, değil mi ama?

            Kamuoyu araștırma kurumları bile ‘hayır’ çıkabileceğini ileri sürüyorlardı oysa.

            Hem nasıl oluyordu da ‘yorgun bir iktidar partisi’ güçlenerek çıkabiliyordu bu oylamadan.

            Ölüler de mi oy kullanmıștı acaba?

            Doğmamıș çocuklar da mı?..

            Kemal bey’e oy kullandırmadılar diye mi?

            ‘Yetmez ama’cılar bu kadar çok muydu bu ülkede?

            Her ne olursa olsun, Yüksek Seçim Kurulu “geçici sonuçlara göre ‘Evet’ oyları ‘Hayır’ oylarından fazla çıkmıștır” dediği andan itibaren akan sular durmuștur.

            Tüm Türkiye halkı sonuçlara ‘saygılı’ olmuștur.

            ‘Yazgımız böyle imiș’ diyenlerimiz de olmuștur, ‘Her iște bir hayır’ vardır diyenlerimiz de.

            Devlet ele geçirilmiș de olsa, bu ‘devlet’in tüm kurumlarının hergün bir ‘yalan’ı ortaya çıkmıș da olsa Yüksek Seçim Kurulu’na güvenmemezlik olmaz idi.

            Ne de olsa bu kurulda ‘Yüksek Yargıç’lar yok mu idi?

            Hani on yıl önce Recep bey’e milletvekili olmak yolunu açan..

            Anayasa Mahkemesi’nce ‘düzeltilmiș’ metinleri halkoyuna sunmakta hukuksuzluk görmeyen ‘Yüksek Yargıçlar’ olsalar bile güvenmekten bașka yol mu vardı?

            Ve sonuçları kabullendik.

            Yeri değil ama, diyelim ki ‘anayasa değișiklik paketi’ içinde ‘Hukuka aykırı karar veren Yüksek Seçim Kurulu üyeleri de yargılanabilirler’ diye bir madde olsa idi, Yüksek Eyvanların, pardon ‘Seçim Kurulu’nun ‘Yüksek Yargıçları’ bu denli sorumsuz davranabilir miydi acaba? Ne bileyim ben?

            Hukukun o denli yükseğine doğrusu benim aklım ermez.

            Ne var ki, en küçük hukuksuzluğa dayanamam ben.

            Öyle Ordu’da sandık ununutulmuș da içinden 183 ‘Hayır’ oyu 39 ‘Evet’ oyu çıkmıșmıș.

            Ne var bunda?

            Bilerek o sandık saklanmak istenmiș bile olabilir.

            Daha önceki seçimlerde hiç olmamıș mı sanki?

            Sandık görevlileri sandıklara sahip çıksalardı. Değil mi ama?

            Bu tür hukuksuzluklar da beni așıyor, biraz ‘yüksek’ geliyorlar.

            Benim içime sindiremediğim; hani o sıradan polis memuru var ya, hani o iki mi üç kez mi ne oy kullanmıș..

            Hani, büyük olasılıkla șikayetçi yurttașa ‘iftardan sonra gel’ diyen.

            Hani namazında, orucunda..

            Hani bu yıl gidemedi ama, gelecek yıl umreye gidecek olan..

            Hani rüșvet alırken yüzü kızarmayan..

            Hani kendisini ‘devlet’ olarak gören.

            Kuldan utanmayan..

            Ve halktan korkmayan..

            İște o polis var ya, ‘devletin memuru’ da değil bu ‘devlet’in kendisi olan polis.

            Çok ‘așağılık bir yaratık’mıș.

            Onu hiçbir koșulda bağıșlamayacağım.

            Ne var ki demeyin sakın; bir çiçekle bahar gelmez falan.

            ‘Türk polisi yakalar’ diye övündüğümüz bu ‘kurum’un düștüğü hale bakın.

            Yüksek Seçim Kurulu’ymuș.

            Yükseğini bırakın da alçağına bakın önce.

            Hem de en alçağına..

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Sep 22, 2010, 6:34:21 PM9/22/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat

 

SEVGİLİ FİNO

         Devrim’in ertesi yılı olmalı.

            ABD süttozundan süt, unundan peksimetimi Fino ile paylașırdım.

            Evimiz okula çok yakın olduğu için ders aralığında 'Fino’nun hakkı Fino’ya' diyerek ABD süttozundan süt, ABD unundan peksimetin kalanını Fino’ma götürdüm yine.

            Avlu kalabalık mı kalabalık.

            Komșular toplanmıș, yanılmıyorsam ağlayanlar bile var aralarında.

            Kalabalığın ortasında Fino’mu gördüm yarı baygın. Anam bildiğimiz koyun-keçi sütünden süt içirmeye çalıșıyor.

            Fino’nun ağzındaki süt artığı mı zehirlenme sonrası köpüklenme midir ayırdetmek zor.

            Devrilesi Zabıta Memet yapmıș diyorlar.

            Tüm mahallenin sevgilisi Fino’ya yapılanı içine sindiren Tanrı kulu yok.

            Ne de önünde ‘iki kırmızı dosya’.

            Fino benim geldiğimi anladı ve gözlerini yarı aralayarak ‘elveda’ dedi sanki.

            Titriyordu. Belki de can çekișiyordu.

            O kadarcığını anımsıyorum. Son kez sarılıp öptüm mü bilemiyorum.

            Zabıta Memet de ‘çam yarması’ mı ne denir, iri mi iri.

            Bașında Rus subaylarının șapkası gibi bir șapka, Keban’ın Kürt köylerinden biri.

            Ben İlkokul birde miyim iki de mi ne?

            Fino da çok olsa benim dizboyumda. Simsiyah ve alabildiğine güzel dik kulaklı bir yaratık, ki kuyruğu çevrimsel olmasa tilki sanırsınız.

            Hani çevrede bir benzeri olsa, oradan geldi diyeceğim; ama yok.

            Öksüz mü desem yetim mi bilemiyorum.

            Daha benim o zamanki elim kadardı onu bulduğumda. Bir harabe içindeki ağlamasına koșmuștum.

            Nasıl da anlaștık anlatılır gibi değil. Aynı günün akșamı babam da izin vermiști bahçede konaklamasına.

            Zaten görüp de sevmemek için ancak sahte sofu olmak gerekirdi.

            Ki o günlerde sayıları onbinde ellisekiz mi ne idi.

            Zabıta Memet de olsa olsa kıskançlığı yüzünden zehirlemiș olabilirdi.

            Polis yoktu Keban’da.

            Jandarma da halkla içli-dıșlı mı ne?

            Yoksulluk diz boyu.

            Bit denetimi bile yapılırdı okulda.

            Babaannemin dișmacunu için ‘mercimek kadardan fazlası haram’ dediğini unutmam hiç.

            İnsanlar mutlu idi ama.

            Ya da insan doluydu ülke. Hem adam  hem de yurttaș mı ne?

            Kıbrıs için Etibank ișçleri ile ‘miting’ bile yapabiliyorduk.

            Devlet de devlete benziyordu zahir.

            Dișmacunu ‘mercimek kadar’dı ama mahallelide dayanıșma vardı, tasa ve kınavçta birliktelik vardı.

            Zaten Zabıta Memet’e diș bilemeyen kalmadı.

            Devrimin ertesi yılı mı ne idi?

            Devrimci ruh vardı.

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Sep 24, 2010, 3:12:30 AM9/24/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat

YANILDIK EY HALKIM

         Bir ben mi yanıldım acaba?

            Halkoylaması sonuçları üzerine yanılan çok diyorlar. Bir ben değilmișim yanılan o konuda.

            Halkımızın ‘sağ’ mı ‘sol’ mu bilinmez ama bir ‘duyu’su vardır deniliyor. Ve bu ‘duyu’su ile algılıyor olacakları.

            Nazım bile ‘O topraktan öğrenip kitapsız bilendir’ demiș ya; onun o ‘duyu’suna güvenmiș.

            Halkımız en iyisi olmasa da, o gün için ‘en uygun’unu bulabiliyormuș böylece.

            ‘Duyu’su ile, iç duyusu ya da sezgisi ile de denilebilir.

            Büyük bir çoğunlukla Menderes’in Demokrat Partisi’ni bulmadı mı? Buldu.

            Halkımız ne eylerse güzel eylemez mi? Eyledi.

            Demirel’in ‘Adalet Partisi’ni bulan kim? Halkımız. Eyi etmedi mi yani? Etti.

            Demirel ile Özal arasında öyle ‘koalisyon’ bileșkeleri çıkardı ki, kitaplı bilenler bile bilmede us yetiremediler halkımıza.

            Halkımız ‘en uygun’unu iç duyusu ile bulup bulup çıkarıyordu ortaya.

            Seksen’den sonra örneğin, Özal’ın ‘Anavatan Partisi’ni buldu halkımız.

            ‘Millet’ Sunalp mi Calp mi diye beklerken halkımız Özal’ı buldu.

            Neden Özal sevgili halkımız diyen olmadı.

            Demirel’den kurtulmaksa amacın Özal onun memuru idi.

            Askerden kurtulmaksa eğer, kapı gibi Calp yok mu idi?

            Bir ‘duyu’ değil de bir ‘duygu’ mu egemen oldu halkımızın kararında?

            DPT koridorlarından gelen ‘takunya sesleri’ mi yoksa?

            Müslümanlık değil ama ‘politik islam’ falan.

            Tek sözcükle din duygusu..

            1980’den önce de halkımız müslümandı, Özal’dan önce de, Erbaka’dan önce de, Menderes’ten önce de..

            Ama Özal’la birlikte halkımız ‘din duygusu’nu politik olarak iktidara getirmeye karar verdi.

            Özal’ın yapacaklarını  ‘sezmedi’ ya..

            Sağ ‘duyu’su değil ama sağ ‘duygu’su baskın geldi demek ki.

            Gelelim halkoylamasına.

            Halkımızın o engin sağ ‘duyu’suyla ‘Evet’ diyebileceğini kimse kestiremiyordu..

            Halkımız bir kez daha yanılttı herkesi.

            Tam anlamıyla ‘iktidar’ olmak ‘duygusu’ ile ‘evet’ dedi.

            ‘İyi mi etti kötü mü kendisi bilir’ demiștim ya; bunu yașayarak göreceğiz.

            Benim bir bașka yanılgım; Kılıçdaroğlu’nun bunu görebileceği üzerine idi.

            Türkiye Cumhuriyeti Devleti  ‘Din Devleti’ olabilemezmiș..

            Halkımız isterse de ‘olabilemez’ miymiș?

            Halkoylamasında tereyağından kıl çeker gibi ‘evet’ çıkaran halkımız, ‘din devleti’ni de bal gibi kurabilir demektir.

            Halkımız ‘duyu’ları ile değil ama ‘duygu’larıyla karar veriyor çünkü.

            Sağ ‘duyu’ya güvenilen dönemler geride kaldı denilebilir.

Din ‘duygusu’nu devlet ișlerine bulaștırmanın zararını görmeden de değiștirmez kararını.

Halkımızdan sağ‘duyu’ bekleyenler ise daha çok bekleyecekler gibi.

Topraktan öğrenip kitapsız bilme dönemleri geride kaldı.

Ne öğrenilmek isteniyorsa o konudaki kitaplara bakılacak.

Bilimse bilim, dinse din.

Yanılgının da bir sonu olmalı, değil mi ama?

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Sep 29, 2010, 7:25:53 AM9/29/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de

ÇÖZÜM

            Ne de çok denklemimiz varmıș, çöz çöz sonu gelmiyor.

            Bir matematik deyimi olan ‘çözüm’ de günlük yașamın her alanına girmiș oldu böylece.

            ‘Hayatım roman’dan ‘yașam denklemi’ne mi ne geldik?

            ‘Sorun’ dediğimiz de ‘problem’ değil midir?

            ‘Șiirsel ilișkiler’den ‘ișlevsel ilișkiler’e geçtik de denilebilir.

            İnsanı tükettik.

            Toplum mühendisliği boșuna mı türedi dersiniz?

            Her șeyimiz ‘ölçü’ye vuruldu.

            Sorucu mu sorgucu mu ne diye ortalıkta dolananların ellerinde mezro.

            Arttı mı azaldı mı? Arttı ise ne kadar arttı falan..

            ‘Hayır’ eğrisi ‘evet’e teğet geçti mi geçmedi mi?

            ‘Sorun’larımızın büyüklük ya da küçüklüğü de bir bașka ölçüm sorunu ayrıca.

            Türban mı en önemli sorunumuz ‘doğu sorunu’ mu?

            Türbanın düğümü alttan mı çözülür yandan mı?

            ‘Doğu sorunu’ mu ‘Kürt sorunu’ mu? Federe mi federal mi?

            Apo’yu mu dinlemeli Karayılan’ı mı? Barzani’yi mi Talabani’yi mi?

            Borsamız iniyor mu kalkıyor mu? Nereye kadar kalkmasında ülke için yarar var? Nereden sonra zararlı?

            Tüm bunlar ‘çözüm’ bekleyen ‘sorun’larımız değil mi?

            Haydi bir ucundan çözülsün diyelim.

            Çözüm mercii yasama mı, yürütme mi, yargı mı?

            Milletvekili mi, bakan mı, bașbakan mı?

            Meclis Bașkanı mı, Genel Kurmay Bașkanı mı, Cumhur Bașkanı mı?

            Yüksek Seçim Kurulu mu, MİT mi, MASAK mı?

            Yargıtay mı, Danıștay mı, Sayıștay mı?

            Savcı mı, savunman mı, yargıç mı?

            Erdoğan mı, Kılıçdaroğlu mu, Bahçeli mi?

            Cüppesiz Fetullah mı, Cüppeli Abdullah mı?

            Tarikat mı, cemaat mi?

            Öncelikle bir seçim sorunu var demek ki.

            Tümünün ‘ișlev’leri ayrı ayrı mı yoksa?

            Pekiyi neden Hanefi Avcı ‘polis polis değil, savcı savcı değil yargıç yargıç değil’ diye yazıyor?

            İçeri atmasalardı ‘bakan bakan değil...’ diye yazacaktı belki de.

            ‘Devlet devlet değil..’ dedi mi demedi mi?

            ‘İktidar muktedir değil’ diye yazmıș mı yazmamıș mı?

            İktidara muktedir olanı da yazmıș, ‘ișlev’leri belirleyeni de.

            Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni göz göre göre ‘çözen’ de o değil miymiș?

            Türkiye bir ‘çözüm’ yoluna girmiștir ve bütünüyle çözülünceye değin ‘yola devam’ edecek gibi görünmektedir.

            Irak’a ‘iç ișleri’ değil ama ‘dıș ișleri’ bakanı gitmez mi doğal olarak?

            Nereye bakacağını bilmeyen ‘bakan’larımız da oldu sonunda.

            Bir devlet ancak böyle çözülebilirdi ve çözüldükçe çözülmektedir.

            ‘Çözüm’ü aramaya gerek yok demek ki.

            ‘Çözüm’ de bașımızda ‘çözücü’ de..

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Oct 2, 2010, 5:56:45 PM10/2/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de

ANANIN DİLİ

            Çokca ‘anadil’ tartıșması yapılıyor ya, sanırsınız ki bilenler konușuyor.

            ‘Anadil’ deyimi üzerinden bolca Kürtçülük propagandası yapılıyor özünde.

            Bilerek ve isteyerek; bilinçli ve kasıtlı olarak.

            Welat melat da değil, ipini koparan CNN MNN türü televizyonlarda.

            Hani o tür zırvalara, o konușmaları yapanlara acıyarak bakarım ben.

            Bir bilen çıksa da anlatsa diye de beklemez değilim.

            Bugün, 2 Ekim 2010 günü, Kanal B televizyonunda gençler konușuyordu.

            Bașkent Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden bir genç doçent de var aralarında.

            ‘Hoca’ anlatsın dediler, ben de pür dikkat konumuna geçtim doğal olarak.

            Anadil nedir diye sordu sunucu ve niye anadil diyoruz da ‘babadil’ demiyoruz?

            Bu soruyu ‘teğet’ geçen hoca(mız değil de, hoca’ları demek daha doğru olacak), “Hiçbir dil bir diğerine üstün değildir” diye bașladı konușmaya.

            İster istemez “dur bakalım n’olcek?” diye bekledim.

            “Her dil tanrı tarafından bahședilmiștir” (!) de demez mi?

            Hay ananın dili kopsun demek geldi içimden.

            Babasının böyle bir șey demiș olabileceğine inanmam da ondan.

            Bu ‘sayın ve sevgili’ doç. dr. okullarda da az okumuș besbelli.

            Anasının anlattıkları ile gelmiș bugüne.

            Ve ‘Anadil’ deyimi için de olağanüstü öğretici bir örnek oldu.

            Bu ‘hoca’, önceki 12 Eylül üniversitelerine devam etmiș, YÖK ‘hoca’larından lisans ve üstlisans diplomaları almıș,  doktora tezi kabul edilmiș ve doçentlik ünvanı ile de öğrenci yetiștirmekte imiș.

            Yetmemiș, televizyonlara çıkarıp halkı bilgilendirmesi istenmiș.

            Bu ‘hoca’ çok șey duymuș olabilir, az gezip çok kitap okumuș olabilir, güzel konușup akıcı yazabilir.

            Șu son 12 Eylül’den sonra da dekan, rektör ve YÖK üyesi bile olabilir.

            Çünkü ‘temeli’ önceki 12 Eylül’dür.

            Neyine istenirse bahse girerim, bu ‘hoca’ efendi doğru dürüst bir ‘bilim’ tanımı yapamaz.

            Anasının karnındaki çocuğa ‘dil’ öğreten bir adam bilimadamı olamaz.

            Bu adam ‘hacı’ olabilir, ‘hoca’ olabilir, ‘alim’ olabilir ama ‘bilimadamı’ kesinlikle olamaz.

            Önceki 12 Eylül iște böyle ‘bilimadamları’ yetiștirmek için yapılmıștı.

            Sonraki 12 Eylül de bunları ‘tepe tepe’ kullanmaktadır.

            Seksenbir ile ‘üniversite açmak’la öğünen hükûmete bakın siz.

            Bașkent’teki ‘hoca’ böyle ise ‘Siirt’teki nasıldır acaba?

            O arada ‘Kürtçülük’ üzerine ABD’lerde ve AB’lerde yetiștirilen ‘demagog’lar da her programda baskın gelmektedirler bu zavallılara.

            ‘Anadil’e gelince, okumuș yazmıș olmaya gerek yok, adı üzerinde, anadan öğrenilen dil demektir.

            Eğer ananız bir dil bilmiyor ise, ki Kürtçe bir dil değildir, ananız nasıl konușuyorsa öyle konușacaksınız demektir.

            Ananız birkaçyüz sözcükle ‘meramını anlatabilir’, onun için de bu ‘anlatım aracı’na ‘anadil’ denmiștir.

            Oysa dil, o gün geçerli olan ‘toplumsal düzen’in dili olup ‘ev’in dıșında mahallede, okulda, çarșıda, pazarda oğrenilir. O nedenle de ‘babadil’ diye ayrılmasında yarar bile olabilir.

            Ancak ‘Resmi dil’ olarak adlandırılmaktadır.

            Anadil çığırtkanlığı yapan ve moda deyimle ‘gizli ajandası’ olanlara bilimsel yanıt verebilecek ‘adam’ımız ne yazık ki yok.

            Adam bulunamayınca ‘bilim’ nasıl yapılabilir ki?

            İșimiz ‘ulema’ya kalmıștı zaten.

             O halde ‘İlk hedefimiz çağdaș uygarlık düzeyi’nin de üstü olmak üzere tam yol

 ‘yola devam’.

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Oct 5, 2010, 5:49:52 PM10/5/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de

KOȘAN ER

            Devlet için kurumlar bütünüdür denir.

            O kurumları yöneten adamlara da ‘devlet adamı’.

            Devlet soyuttur  ama adam somut, değil mi?

            Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bakıldığında, bir ‘Mustafa Kemal Devleti’ var bașlangıçta.

            Sonra İnönü, daha sonra Bayar-Menderes.

            1960’tan sonraki elli yılda da așağıdaki  değișiklikler oldu Türkiye Cumhuriyeti ‘Devlet’inde?

            60-70 döneminde Türkiye’yi İnönü-Demirel-Ordu birlikte yönettiler.

            Ulusal, bağımsızlıkçı ve ekonomik kalkınmacı bir dönem olarak adlandırılabilir.

            İnönü ve Demirel’in adı bilinse de Genel Kurmay Bașkanı’nın adı bilinmese de olabilirdi. Ordu, adı üzerinde bir ‘ordu’ idi ve Genel Kurmay Bașkanın adı önemli olmayabilirdi. Sonuçta İnönü, Demirel ve Ordu’nun komutanları birlikte karar vermek durumunda idiler.

            71-80 döneminde Demirel-Ecevit-Türkeș-Erbakan ve Ordu birlikte yönettiler Türkiye’yi. Ulusal, bağımsızlıkçı ve ekonomik kalkınmacı dönem devam etmekte idi.

            Genel Kurmay Bașkanları’nın adı en az Demirel ve Ecevit kadar bilinir oldu.

            Ordu, ordu olmaktan çıkıp Genel Kurmay Bașkanı’nın adı ile anılmaya bașlandı da denilebilir. Memduh Tağmaç (69-72); Faruk Gürler (72-73), Semih Sancar (73-78), Kenan Evren(78-83).

            81-90 dönemi bir Evren-Özal dönemidir. ‘Ordu-Devlet’ deyiminin ancak olumsuz anlamda kullanılabileceği bir dönem. Ordu ordu olmaktan devlet de devlet olmaktan çıkıș sürecine girdi de denilebilir.

            Kurumlar kurum olmaktan çıkıyordu. Özal’ın en çok sevdiği sözcük ‘transformasyon’ idi. Evren gibi kukla-diktatörü yanağından öpüyor, ‘șeref kıtası’nı donla selamlıyordu.

            Bu dönemin Genel Kurmay Bașkanları, Nurettin Ersin (Temmuz-Aralık 83), Necdet Üruğ (83-87), Necip Torumtay (87-90) Evren’in gölgesinde kaldılar.

            Ta ki Necip Torumtay’ın Özal’a ‘ne halin varsa gör’ diyene değin.

            Ulusal değerlerin erozyona uğradığı, emperyalizme bağımlığın arttığı ve kalkınmanın terkedildiği bir dönem oldu.

            Her alanda har vurup harman savrulan bir dönem.

            90-2002 dönemi Ordu’nun ‘titreyip kendine geldiği’ dönem oldu denilebilir.; Doğan Güreș (90-94), İ. Hakkı Karadayı (94-98), Hüseyin Kıvrıkoğlu (98-02).

            Devlet’in diğer kurumlarındaki savrukluğu Ordu bir ölçüde ‘denetleme’ye çaba göstermekte idi. Bașarılı oldu da denilebilir.

            Yoksa Özal’ın bașlattığı süreçte devlet çoktan çözülmüș olacaktı.

            Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, her șeye karșın, bölgesinde bir ağırlığı vardı. Genel Kurmay Bașkanları’nın adı bașbakanlardan sonra ama bakanlardan önce geliyordu.

            2002-2010 dönemi ise Ordu’nun ‘çözüldüğü’ bir dönem oldu.  Hilmi Özkök (02-06), Yașar Büyükanıt (06-08) ve İlker Bașbuğ (08-10) bu çözülme döneminde Ordu’dan çok ‘kendilerini kurtarma’ çabası içinde oldular.

Gelecek kazanın ‘kendi dönemlerine rastlamaması’ için dua ederek ayrıldılar.

Devlet’in diğer kurumları içinde ne olacaksa olsundu.

Terör mü var? Onu polis önlesindi. Türk Ordusu Somali, Lübnan, Afganistan mı ne oralardaki terörü engelliyor gibi görünmeliydi.

Evdeki bulgur da ne Dimyat’a pirince gidilmeliydi.

Ne de olsa dünya globalleșmemiș miydi?

Ulusallık adına ne maddi ne de manevi hiçbir değerin kalmadığı, emperyalizmin doğrudan yönetimi aldığı bir bir ülkede ulusal bir ordu olmasa da olmaz mı idi?

2010’ların Türkiye’sinin ‘en önemli sorunu’ budur.

Devlet devlet olarak Ordu da ordu olarak kalabilecek mi acaba?

Ve Genel Kurmay Bașkanı kim olacak?

General meneral olmasa da olur aslında, globaleșmenin ne menem bir șey olduğunu bilen bir er olsun yeter.

Koșsa da olur ağır ağır yürüse de.

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Oct 7, 2010, 7:22:19 PM10/7/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de

DOKSANBİR YIL ÖNCE İDİ

31 Ekim 1918'de yapılan Mondros Mütarekesi’nin ardından,

            “Hükümet, İstanbul’a gelen İngilizler için Pera Palas ve Tokatlıyan otellerinde 80 oda ayırdı”. 7 Kasım 1918

“Kabinesinde bazı İttihatçıları bulundurduğu gerekçesiyle İngilizlerin isteklerini yeteri kadar yerine getiremeyen Başbakan Ahmet İzzet Paşa, Padişah tarafından istifaya mecbur edidi”. 8 Kasım 1918

            Hürriyet ve İtilâf fırkası genel merkezi ile, şubeleriyle, sürgünlerden ve yabancı devletlerden dönen eski mebuslarıyla mevcut ve birlik hâlinde faaliyettedir...”

Padişah VI Mehmet Vahidettin, İttihatçıların çoğunlukta olduğu Meclis-i Mebusan’ı feshetti. 22 Aralık 1918

Ayrıca, İttihatçıların iktidardan düşüşüyle en kuvvetli parti durumuna gelen Hürriyet ve İtilâf’ın “Kürdistan için muhtariyet” istediği öğrenildi. Kürdistan Cemiyeti de Hürriyet ve İtilâf Fırkası’na yardım etmeye karar verdi.

            Enver Paşa ile Cemal Paşa bir kararla ordudan çıkarılıp, mallarına haciz kondu. 1 Ocak 1919

            İtilâfçı subayların kurduğu Askerî Nigehban Cemiyeti’nin bildirisi, Alemdar Gazetesi’nde yayınlandı. Cemiyet, İttihat ve Terakki Hükümeti’nin ordudan çıkardığı subayların göreve döndürülmelerini istemektedir. 1 Ocak 1919

İttihad ve Terakki’nin iktidardan düşmesinden sonra hızla yeniden teşkilâtlanmaya başlayan Hürriyet ve İtilâf Fırkası, Nuri Paşa’nın başkanlığında toplandı. Hükümetin bu fırkaya dayanmayı reddetmesi hâlinde onu desteklememe kararı alındı. 14 Ocak 1919

            İstanbul’da İttihatçıların evleri abluka altına alınarak tevkiflerine başlandı. Hüseyin Cahit, İsmail Canbulat, Kara Kemal, Hüseyin Kadri, Tevfik Rüştü, Hamallar Kâhyası Ferit, Ziya Gökalp, Mithat Şükrü başta olmak üzere 27 İttihatçı Bekirağa Bölüğü’ne kapatıldılar.

            Yüksek Komiser Calthorpe, şimdiye kadar kırk önemli kişinin tutuklanmış olduğunu bildirerek, Malta Vâlisi’ne adaya 50 – 60 kadar tutukluyu kabul edip edemeyeceğini sordu.  30 Ocak 1919

            Dün yapılan büyük tevkifat gazetelerde geniş yankı buldu. Mütevakkit Gazetesi  tutuklamaları “Maziyi tasfiye” başlığıyla yorumladı. 31 Ocak 1919

            Hükümet, feshedilmiş İttihat ve Terakki Fırkası’nın bütün mallarına el koydu. Genel Merkez binası mühürlenip partinin İstanbul’daki bazı binaları İngilizlerin emrine verildi.

            İttihatçıların teker teker toplanması, mallarının müsadere edilmesi basından da takdir toplamaktadır. 2 Şubat 1919

            Senato Başkanı Ahmet Rıza Bey’in, Türkiye’deki siyasî partileri birleştirerek bir “Millî Blok” kurma çabalarına karşı çıkan Hürriyet ve İtilâf Fırkası Ahmet Rıza Bey’i “Bolşeviklikle” suçladı.       

            İtilâfçı Refi Cevad Bey, Alemdar Gazetesi’ndeki  köşesinde, kanun çıkarmaya gerek olmadan icraata başlanması gerektiğini savunmaktadır: 3 Şubat 1919

            Le Temps gazetesinde 24 Ocak’ta çıkan habere göre, iktidardan düşen İttihatçılar, işgallere karşı direnmek için Anadolu’ya geçmektedirler.

            Ermeni tehciri olayı sanıkları için kurulan özel Divanıharpler, İstanbul’da muhakemelere başladı. İlk yargılananlar, Boğazlıyan Eski Kaymakamı Kemal Bey, Ankara Jandarma Eski Kumandanı Tevfik Bey ve Yozgat Eski Evkaf Memuru Feyyaz Efendidir.

            “İstanbul görülmeye değer ! Seksen sekiz çeşit milletin askerleri buradalar. Beyaz şapkalı İngilizler, irili ufaklı Fransızlar, kabadayı İtalyanlar, kısa boylu Japonlar, kırmızı Amerikalılar, kahraman Yunanlılar, fistanlılar, çıplak bacaklılar. Hatta, Cezayir’den, Fas Padişahlığı’ndan gelen kırmızı fesli müslüman askerleri, sarıklı, külahlı, ince bacaklı Hint askerleri...” 6 Şubat 1919

            İngilizler, Bağdat’ta, Musul’dan gelen eski Türk yönetimi görevlileri olan 12 kişiyi “İttihatçı” olmakla suçlayarak tutukladı. Tutuklular Hindistan’ın Bombay kentine sürüleceklerdir. 7 Şubat 1919

            Fransız İşgal Kuvvetleri Komutanı d’Esperey, Başbakan’ı ayağına çağırarak ihtarda bulundu: “Jön Türk bakanları tutuklanmalıdır. Yoksa İstanbul’un resmen işgali gerekebilir!” . Tutuklanmalar için hükümete verilen listede eski başbakanlardan Sait Halim Paşa, eski Şeyhülislâm Hayri Efendi, Maliye Bakanı Cavit Bey, Meclis Başkanı Halil Bey, Gazeteci Yunus Nadi ve tanınmış başka İttihatçılar var. 12 Şubat 1919

            Kabinesinde değişiklikler yapan Tevfik Paşa, üçüncü hükümetini kurdu. Hükümete İngilizcilerin yanında Fransızcıları da aldı. Yeni hükümetin, iktidara geçmeye hazırlanan Hürriyet ve İtilâf Fırkası’nı tatmin etmediği bildirilmektedir. 24 Şubat 1919

Üçüncü Tevfik Paşa kabinesi istifa etti. 3 Mart 1919   

            Damat Ferit’in Başbakan ve Hariciye Nazırı olduğu Hürriyet ve İtilâf Fırkası kabinesi göreve bașladı. 4 Mart 1919

            Mütarekeden sonra yeniden faaliyetlerine başlayan Türkiye Sosyalist Fırkası, dünkü toplantısında Hürriyet ve İtilâf Fırkası Hükümeti’ni desteklemeye karar verdi. 6 Mart 1919

            Hürriyet ve İtilâf Fırkası, iktidara geçer geçmez uzun zamandır yapılmasını istediği büyük İttihatçı tevkifatına bugün başladı. 9 Mart 1919

            Hürriyet ve İtilâf iktidarının Başbakanı Damat Ferid Paşa bir Fransız muhabirin  “Türkiye’nin sonu ne olacak?” sorusuna, “Elimde tahmine yarayacak hiçbir vasıta yok” cevabını verdi. 12 Mart 1919

İstanbul’da tutuklamalar yapıldı. Ermenilere zulüm yaptıkları iddiası ile tevkif edilen İttihatçılar arasında Profesör Fuad Köprülü ile eski İttihatçı mebuslar ve bir de gazeteci var.

İttihatçı” denilerek veya harp sırasında Ermenilere zulüm yaptıkları iddiasıyle bazı kimselerin tevkifine dün de devam edilmiştir. Askerî mahkemede, Ermenilere zulüm yapan Türklerin durumları ile meşgul olmak üzere yeni bir sorgu hâkimi tayin edilmiştir. Bu zat, Van vilâyeti eski Adliye Müfettişi Garabet Ayciyan’dır.  15 Mayıs 1919

            Polis dün Erenköy’de Damat Hamid Paşa’nın köşkünü bastı. Öğrenildiğine göre, polise, eski Başbakan Talât Paşa’nın bu köşkte saklanmakta olduğuna dair ihbarlar olmuş ve polis de bunun üzerine böyle bir baskın tertip etmiştir. 19 Mayıs 1919

            Aynı gün Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktığı öğrenilmiștir.

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Oct 8, 2010, 3:51:44 PM10/8/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de

ABDALA MALUM

            ‘Doksanbir Yıl Önce İdi’ bașlıklı yazıyla ilgili olarak olumlu ve olumsuz yorumlar aldım.

            Genelde yanıt vermek gibi bir alıșkanlığım yoktur.

            Ancak tartıșmaya açılan konuları tartıșmaktan bașka yol da yoktur.

            Düșüncenin gelișmesi için tek ve doğru yol.

            Yukarıda sözü edilen yazı ise bir tartıșma yazısı değil somut tarihsel olaylar dizini idi.

            ‘Sözün tamamı aptala söylenir’ diye bir uzsözümüz vardır ya; o yazıdan da tarihsel olayların akıșı içinden okuyucunun ‘pay çıkarması’ beklenmiștir.

            Oysa Tuğrul Can; “Artık tarihimizde gurur veren olayları anımsayarak bir yere varamayacağımızı idrak etmemiz zamanıdır” diyerek, bir tartıșma konusu açmıștır denilebilir.

            Sözgelimi, okur, ‘gurur veren olaylar’ın değil, ‘onur kıran olaylar’ın sıralanmıș olduğunu görmek istememiștir.

            Dolayısıyla ‘onur kırıcı olaylar’ın hergün yașınıyor olduğunu görememesi de olağan sayılacaktır.

            Nilgün Kıroğlu da; “Geçmișin geleceğe faydası olur mu?” diye sormaktadır.

            Bu soruya soruyla karșılık verilecek olursa; ikokuldaki  ‘tarih dersi’ de ‘seçmeli dersler grubuna mı alındı diye sormak gerekecektir.

Emrah Akgün; “Bu yazıyı ve Hitler'in ilk dönemlerini arka arkaya okuyunca, bugün içinde bulunduğumuz durum daha iyi anlaşılacaktır “ demektedir.

Demek ki neymiș?

“Geçmiș, günü anlamak ve geleceğe bilinçle bakmak için anımsanmalı ” imiș.

Geçmișin ‘onur verici olayları’ ile avunmak yerine, ‘onur kırıcı olaylar’ından ‘ders çıkarmak’ gerekirmiș.

Tarih ‘ders çıkarmak’ için yazılır ve ya da okunurmuș.

Günü anlamak için herkes ‘abdal’ olamaz ki; gelecek de ona ‘malum’ ola.

Abdal olmayanlar anlamak için kesinlikle bir ‘çaba’ göstermek zorundadırlar.

Buna ‘bilme çabası’ denir ve okuduğunu ‘anlamak’ ile bașlar.

Habip Hamza Erdem


 

From: habip...@live.fr
To: oybi...@googlegroups.com; cihan-tu...@googlegroups.com
CC: aydinlik-gel...@googlegroups.com; ad...@asilturk.de; kadirb...@gmail.com; ilkkursu...@mynet.com; dkem...@googlemail.com; konbaa...@googlegroups.com; cumhuriyet...@googlegroups.com; cumhuriye...@googlegroups.com; uluse...@gmail.com; kotan...@googlegroups.com; kuvva-i...@googlegroups.com; temizelle...@googlegroups.com; gaz...@turkpolitika.com; ozkanbo...@gmail.com; endere...@gmail.com; endere...@yahoo.com; faruk...@superonline.com; ulusalbi...@googlegroups.com; malig...@gmail.com; ad...@guncelmeydan.com; a_c...@yahoogroups.com; add-a...@googlegroups.com; addliyi...@googlegroups.com; akilca...@yahoogroups.com; biz-turk-mill...@googlegroups.com; tpda...@yahoogroups.com; erzincan-kemal...@googlegroups.com; asah...@gmail.com; batuhansezer...@gmail.com; habe...@gmail.com; tekp...@hotmail.com; s_gu...@hotmail.com; eren...@hotmail.de; ad...@acikistihbarat.com; in...@moreno1.de
Subject: ..::CTO::.. DOKSANBIR YIL ÖNCE IDI
Date: Fri, 8 Oct 2010 01:22:19 +0200

Habip Hamza Erdem

unread,
Oct 9, 2010, 5:05:34 AM10/9/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de

ZIRTTO

            Șakî Mehmet, bey mi desem efendi mi, günün birinde yakalanır.

            ‘Eșkiyalık’tan yargılanacaktır.

            Yargıcın önünde dosyalar; sekiz yol kesme, dokuz adam asma, yirmi bilmem kaç kez köy basma suçu ișlemiș.

            Tanık, kanıt, sorgu-morgu ișlemleri tamam ve yargıç karar veriyor; “ Onyedi yıl dört ay on gün hapsine..”

            O günlerde, daha ‘Kürtçe çevirmenlik’ yasası çıkmamıș.

            Çıkmamıș ama, bașka çaresi yok, ‘Sayın Șakî’ Türkçe bilmiyor.

            ‘Sayın șakî’ ayakta ‘karar’ı dinledikten sonra yanındakilere, savunmanına diyelim, soruyor: “Ne dedi?”.

            Çevirmen, ‘onyedi yıl dört ay on gün hapis yatacaksın’.

            “He ya zırtto, diye mırıldanıyor Șakî, senin sözünle...”

            Șakî bu, ‘hapisten firar’ sayısına bir elin parmakları yetmez.

            Onlarca yıl hapis mi yatılırmıș, yakında ‘firar’ ederim diye düșünmektedir.

            Yasa, polis, jandarma; savcı, yargıç, durușma bekçisi mi ne de neki..

            Zırtto bunlar, önemsenmeyecek adamlar.

            Düzenleri de ‘zırtto düzeni’ mi ne?

            Söylence denilerek geçmek olmaz.

            Bu ülkenin ‘gen’lerinde var bu özellik.

            Osman bey’i anımsadınız mı?

            Anayasa Mahkemesi (AM) raportürü.

            Diyordu ki; hükûmet AM kararlarını uygulamayabilir.

            Hani bu 12 Eylül ‘hukuk doktoru’dur diyelim; ODTÜ profesörü ne diyor pekiyi?

            Türbanlı kızların üniversitelere giriși serbest.

            Bizim Șaki hukuka doğrudan karșı çıkıyordu, en azından ‘dürüst’tü.

            YÖK bașkanı ‘hukuku dolanıyor’.

            Dolanmak ‘gen’ininde mi ne var?

            Osman ‘sayın bey’ kadar bile olamamıș, ne idi adı, YÖK bașkanının?

            Türbanlı kız kadar bile değil.

            Bu kızlar erkek çıktı doğrusu; takacağız dediler türbanı, takıyorlar.

            AM kararlarını takmayız dediler, takmayacaklar gibi görünüyorlar.

            AHİM kararları?.. Takmayacaklar.

            CHP yi de ‘takmayız’ dediler, takmayacaklar bu gidișle.

            Șu ‘zırtto düzenini’ takmadılar, takmıyorlar, takmayacaklar.

            Erkek kızlarmıș vesselam..

            Kendi kendime soruyorum da; bu kızlar mı erkekleșiyor yoksa ‘düzen’ mi giderek ‘zırtto’lașıyor acaba?

            ‘Demokratik, laik, sosyal bir hukuk’ düzeni..

            ‘Değiștirilemez ve dahi değiștirilmesi teklif edilemez’.. diye söyleniyordu.

            Söylenceymiș meğer.

            AM Bașkanı Hașim Kılıç bile, tüm hașmetiyle olmasa bile, ‘teklif edilmeden de değiștirilebilir’ dedi mi demedi mi?

            Bunlar ‘iyi günlerimiz’ olmasın sakın?

            Bu kıș ‘binyılın en yaman kıșı’ olacak diyorlar ya, en azından ‘komünizm tehlikesi yok’muș bu kıșın.

            Bakalım bahar bașka neler getirecek?

            ‘Zırtto’luğun sonu da gelecek değil ya.

            Azmasa hiç değilse, azacakmıș gibi görünüyor da..

            Keskinleșip kendi küpüne zarar vermesinden korkulur.

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Oct 10, 2010, 8:52:09 PM10/10/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de

 

ALTAN ALÇAK

            Bu yazarı tanımıyor olabilirsiniz.

            Șimdi tanıyacaksınız.

            Birkaç gün önce Le Monde gazetesi muhabirlerinden Guillaum Perrier’in ‘Türkiye Analizi’ diye bir yorum internet sitelerinde dolandı durdu.

            Yazının orijinali 2007 yılında Gazetem’de yayımlandı.

            Le Monde gazetesinin de  aynı yıl ‘Dünya Kamuoyu’ sayfalarında yer aldı.

            Yazarı Ahmet Altan.

            Tanıyor musunuz?

            2010 yılında ise aynı yazı, Guillaume Perrier adı ile yeniden yayımlandı.

            Ve tüm internet sitelerinde yer aldı.

            Guillome Perrier bunun ‘yüyük bir yalan’ olduğunu ve kendisinin neden ‘alet’ edildiğini anlayamadığını söyledi.

            Ben de kendisine söylemedim ama sizlerle paylașmadan da edemedim:

            Çünkü bu ‘Altan’lar geçek birer ‘Alçak’tırlar da ondan.

            Bunun elin gâvuruna nasıl söylebilirdim?

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Oct 10, 2010, 7:32:24 PM10/10/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de

‘ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ’

            ‘Atatürk Milliyetçiliği’ tırnak içine alınabilir mi ?

            Tırnak da neki, ayraç içine almak gerekir belki. Parantez içine alınmalı ve akraba tezlerden ayrı olduğu vurgulanmalıdır.

            Tehlikelidir herșeyden önce.

            Doksan yıldır ayakta durmaktadır.

            Fașizm, nazizm, stalinizm, maoizm nasıl da silinip gittiler değil mi ama?

            Koca koca heykeller nasıl da tepetaklak edildi.

            Kemalizm niye duracakmıș?

            Bu tez, Sovyetler Birliği dağılırken öne sürülmüștür, ‘Berlin Duvarı’ yıkılırken.

            Adamın elinde çekiç bir yandan ‘Duvar’ı yıkıyor, öte yandan ‘Kemalizm’e vuruyor idi.

            Duvarın öte yanında ‘Ruslar’ yok Almanlar var idi. Soydașlar bulușuyorlardı.

            Birleșiyorlardı, ‘Eski Almanya’ olsun idi, Nazi bile olunabilirdi.

            Ama yan gözle Türkiye’ye bakılıyor, Türkiye’de bir ‘duvar’ örülmek isteniyordu.,

Türkler ve Kürtler ayrılmalı idi.

            ABD’den sonra en çok kim ‘Kürt ayrımcılığı’na yardım etmiștir sorusunun yanıtı Almanya idi.

            ‘Kemalist Milliyetçilik’ Türk ile Kürdü ayırmıyordu oysa; Rum ile Lazı, Ermeni ve Gürcü’yü birleștiriyordu.

            Böyle ‘Milliyetçilik’ de olmazdı ki.

            Kaldırılmalıydı.

            ‘Yeni Dünya Düzeni’nde ‘izm’lere yer verilmeyecekti.

‘Yeni Dünya Düzeni’ deyimi pabucuma, baboșuma yani Baba Buș’a atfedilir ama Ronald Raegan-Margeret Taetcher’la bașlar.

            Türkiye’de bu Kemalizm yerine Kenanizm’i koymakla bașlatılmıștır.

            Kenanizm’den önce Türk ve Kürt solcuları Kemalist idiler.

Kemalizm’i de așarak sosyalizmi ‘birlikte’ kurmak için çok uğraștılar.

Türkiye’de Kenanizm  Türk solcularının sosyalizm umutlarını, Berlin Duvarı’nın düșüșü de Kürt solcularının sosyalizm umutlarını tüketti.

Türk solu Kenanizmi yakından gördükçe Kemalizm’e daha bir sarıldı.

Atatürk’ü ‘yeniden keșfetti’ de denilebilir.

Kürt solu da ‘Berlin Duvarı’nın yıkıntıları altında can verdi ve ‘Kürt Milliyetçiliği’ne yöneldi.

Bush’u, Mitterand’ı, Kohl’u, Blair ve Merkel’i keșfetti.

Keșfetmekle kalsa iyi, denetimine girdi; Türkiye’liliği terketti.

Bugün Kemalizm bir Fransız, İngiliz, Alman ya da Suriyeli, Iraklı ve İranlı’ya anlatılabilir ama Kürt politikacısına anlatılamaz.

Apo bile hatalarını görebilir, ama savunmanı Tuğluk Ayșe anlamaz.

Aslan Hasip dinlemez.

Çünkü ‘Atatürk Milliyetçliği’ Kemalizm’in altı okundan sadece biridir.

Cumhuriyet’çilik, halkçılık, laiklik, devletçilik ve devrimcilik olmadan ‘Atatürk Milliyetçiliği’ olmaz ki.

Halkçı bir Kürtçülük nasıl olacak?

Devletçi bir liberalizm.. olur mu?

Laik bir tarikakçılık..!

Devrimci bir demokrasi?

‘Demokratik Devrim’ mi demek istiyorsun derler adama?

Sonra da ‘komünizm propagandası’ndan içeriye, öyle mi?

Bugün ‘Atatürk Milliyetçiliği’  en tehlikeli akımlardan biridir.

Bugünkü ‘düzen’e de yakıșmaz.

Anayasadan bir an önce çıkarılmalıdır.

Habip Hamza Erdem


 

Habip Hamza Erdem

unread,
Oct 12, 2010, 5:04:37 PM10/12/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de
Sayın Erdem,
Eğer yüzlerce internet sitelerinde dolanan  Le Monde Türkiye muhabiri Guillaume Perrier’nin Türkiye analizi  bașlıklı makalenin orijinalini arıyorsanız
BU BÜYÜK BİR SAHTEKARLIKTIR !
Sözkonusu olan Ahmet Altan’ın 2007’de Gazetem’de yayımlanan bir makalesinin kopyasıdır. 2007’de Dünya Kamuoyu sayfalarında yer aldı. Bilgi kirliliği yayan siteler Ocak 2010’da o yazıyı benim adımla yeniden yayımlamaya bașladılar ve o gün bugündür de devam etmektedir. Bu büyük bir yalandır. O nedenle makalenin orijinalini bulamıyorsunuz.
Yakında görüșmek dileği ile
Guillaume Perrier 11 Ekim 2010
“Bonsoir,
Si vous cherchiez l'original d'un article qui a circulé sur des mails et des centaines de sites internet avec la mention: Le monde Türkiye muhabiri Guillaume Perrier'den Türkiye analizi...

C'EST UN HOAX!

Il s'agit d'une copie d'un article écrit par Ahmet Altan dans Gazetem en 2007, publié dans les pages Opinion du Monde en 2007. Des sites de pseudo information ont republié ça avec mon nom en janvier 2010 et régulièrement depuis. C'est un grossier mensonge. C'est pour cela que vous n'avez pas trouvé l'original.

A bientôt
Guillaume Perrier 11 Ekim 2010”
 
 

Habip Hamza Erdem

unread,
Oct 19, 2010, 7:11:05 AM10/19/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de

 

MARJİNAL

            Çoğunlukla, ‘azınlıkta kalan’ anlamında kullanılıyor marjinal deyimi.

            Düzenin ișleyișini etkilemeyecek kadar olan demek özünde.

Ya da Arapça ABC’deki cim karnında nokta.

            Arapça ABC, elif ba diye bașlayıp cim ha hı diye gider ya; cim’in karnında da bir nokta vardır ki iște bu nokta cim’e göre marjinaldir.

            Alaca Karanlık yargısında YARSAV üyelerinin tutukları kadar bir yer.

            Yargıçlar ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimi sonunda, ‘Adalet Bakanı’ Yarsav üyeleri için ne dedi?

            ‘Marjinal grup’ ya da ‘marjinal görüș’ mü ne?

            Kimi Abdullah Gül’ün yargılanabileceğini söylemiș; kimi Recep Erdoğan’ı ‘mahkûm’ etmiș.

            Kimi Fetullah Gülen’in ‘yasa dıșı faaliyetlerini’ araștırmak istemiș..

            Kimi Hükûmetin ‘hukuk dıșı kararlarının’ yürütmesini durdurmuș.

            Kimi yürürlükteki yasaları uygulamak istemiș, kimi yürürlükteki anayasaya uymak istemiș.

            Ve, kușku yok, tümü hukukun üstünlüğüne inanmıș.

            Bakan Ali bey ne diyor; bunlar ‘marjinal’ oldular, uygulamaya koyduğumuz ‘düzen’in ișleyișine artık etki edemeyeceklerdir.

            Demek ki ‘Dibo düzeni’ bundan böyle ‘tıkır tıkır’ ișleyecektir.

            YARSAV üyelerini savundukları ‘hukuk anlayıșı’, ‘Ali Dibo Düzeni’nde cim karnında nokta kadar bir yer tutmayacak demektir.

            Yeni ‘Yüksek Kurul’ üyeleri, kim ne derse desin, ‘örgütlü’ olarak geldikleri için ‘düzen’i ‘ayıplı üyeler’den de arındıracaklardır.

            Arı bir ‘Ali Dibo Adaleti’ yürürlüğe girmiș olacaktır.

            Gözleri bağlı bir bayan.

            Bașında türban elinde kılıç.

            Beyni boș.

            Alçak dağları kendisi yaratmıș sanan.

            ‘Allahtan korkar’ gibi görünüp, özünde ‘Büyük Abi’ korkan.

            Ve kuldan utanmayan..

            Türkiye Cumhuriyeti yargıç ve savcılarına böyle denilmez kușkusuz.

            ‘Türkiye Cumhuriyeti’ kalsaydı eğer.

            ‘Cumhuriyet Savcısı’ Ali Dibo’dan ‘Adalet Bakanı’nın buyruğuna girmezdi.

            Türk yargıcı ‘yargıyı yürütmenin boyunduruğuna’ takmazdı.

            ‘Yüksek Kurul’da bir kadın hukukçu var mı?

            Olsa idi, kesinlikle türbanlı olacaktı.

            ‘Simge’li.

            Anadolu’da bunlara ‘damgalı’ da denilir.

            Yeni ‘Yargıçlar ve Savcılar Yüksek Kurulu’ üyeleri ‘simgeli’ ve ‘damgalı’dırlar.

            Hiçbirini tanımıyorum.

            Tanımak da istemem.

            Ellerimi bağlayıp zindana da atabilirler.

            Güçleri de var olanakları da..

            Yetkileri yok ama.

            Kararlarını ‘halk adına’ değil, ‘hükûmet yararına’ vereceklerdir.

            Oysa bu hükûmet  ‘Cumhuriyet Hukuku’nu ortadan kaldırmaya yeminlidir.

            Ve ‘bu yolda’ki engelleri birer birer așmaktadır.

            Bir öyküye göre yasama, yürütme ve yargı bağımsız erkler olmalı idi.

            Bu öykü bitmiștir.

            Onlar erdi muradına, hukuk girsin cim’in karınına..

            ‘Onların hukuku’na  da benim cim karnındaki nokta kadar saygım yok ama.

            İster asıp isterse kessinler.

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Oct 24, 2010, 5:47:44 AM10/24/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de

OSMAN’LI ADALET

            Ablasını kesen, yeğenini satan Osman değil mi bu?

            Cumhuriyet’in bombalanmasına ayakçılık, ‘Danıștay baskını’na yatakçılık yapan.

            ‘Anayasa Mahkemesi’ kararlarına uyulmamasını isteyen..

            Parti kapatılmasına karșı çıkan..

            ‘Demokratik haklar ve özgürlükler’ savașçısı.

            ‘Sivil Anayasa’cı.

            Laikliği dinsizlik olarak gören Osman.

            Tövbe estağfurullah ‘müslüman’.

            Tarikata sıcak bakan, cemaate saygılı.

            Yasa, kural tanımadığı gibi, kolluk kuvvetlerini de takmayan.

            İki jandarma arasından bir silkiniște fırlayan.

            Babası yașındaki adamı yumruklayan..

            Zekeriya Öz’gillerin ‘Osman bey’i değil mi bu?

            Tanrı’dan sonra Fetullah’a tapan, Abdullah hayranı Osman.

            Bacısını kesmesinin bir ‘hikmet’i olmalı.

            Yeni yargıç ve savcılar ‘mahkeme’ edecek olsalar ‘mahkum’ bile edilmeyecek biri.

            Kim bilir?

            Yakında dıșarı çıkmaması için bir belirti var mı?

            Bir bașka alanda ‘adalet’i sağlamaya yararı olmaz mı?

            Yargıtay bașsavcısı ‘ileri-geri’ konușmadı mı örneğin?

            Osman’lı bir adalet hareketi ne güne duruyor ola?

            Parlamento bașkanı nasıl da ateș püskürdü değil mi ama?

Bașsavcıya tokat atacak bir Osman bulunmalıdır.

Bir Osman içeride ise yüzbinlercesi dıșarıdadır.

Gözleri kanlı, belleri silahlı.

Beyinleri uyușturulmuș, ağızları salyalı..

Doğu Perinçek durușmada söylemiști; bu Osman’ın ‘çözmek’ için yargıç ya da savcı olmaya gerek yoktu.

Bir çoban bile, ‘on dakikada’ onun ‘kuduz’ olduğunu anlayabilirdi.

Zekeriya anlamadı..

‘Sivil Anayasa’cılar da anlamak istemiyorlar .

Osman ile anlatmak istiyorlar özünde.

Düșledikleri düzen ‘Osman’lı Adalet’ düzeni.

Kırk katır ya da kırk satır mı ne?

Yalan, dolan ve iftira; korku, baskı ve tehdit; para, pul ve ihtișam.

Demokrasi-memokrasi, özgürlük-mözgürlük falan.

Din, iman ve türban.

Bunların toplum, düzen, halk, ulus, din, devlet ve adalet anlayıșları Osman’lı.

Can’lı ve salyalı.

Veteriner olmaya gerek yok, bir çoban bile ilk bakıșta çözebilir:

Kudurmadan önceki kuduz hali.

Ve karantina için çok geç kalındığı belli.

Habip Hamza Erdem

 

Nizamettin Korucu

unread,
Oct 24, 2010, 1:10:06 PM10/24/10
to cihan-tu...@googlegroups.com
Merhaba,
 
16 y�ld�r Erzurum merkez'de sahafl�k ve kitap��l�k ser�venimize devam ediyoruz. Bir ka� g�n �nce kitaplar�m�z� sergiledi�imiz kendi sitemizi a�t�k. G�n� g�n�ne d�kkan�m�za gelen yeni ve sahaf t�r� kitaplar� burada takip edebilirsiniz. Hepinizi sitemizi ziyarete bekleriz. Selam, sevgi ve sayg�lar�m�zla.
 
�n�irah Sahaf ve Kitabevi
www.nadirsahaf.com
 

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Oct 25, 2010, 6:02:46 PM10/25/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de

KUTSAL ÖKÜZ

            Memet askere gider ve ‘Ali Okulu’nda Türkçe öğrenir.

            O kadarcık Türkçe’yi köyde herkes bilmektedir.

            Ancak o askerlik sonrası gurbete, büyük olasılıkla da İstanbul’a gider.

            Döndüğünde köyde en iyi Türkçe konușan biri olur.

            Bir gün köy odasında Memet’i köylü sorguya çekmektedir;

-       Yek’e ne diyorlar?

-       Bir

-       ’ye

-       İki

-       Nan’a

-       Ekmek

-       Av’a

-       Su

-       Ga’ya

-       Öküz

-       Golık’ın Türkçesi ne peki?

Memet buzağı ya da dana anlamına gelen golık’ın Türkçe karșılığını ya duymamıș ya da unutmuștur.

Bir süre düșündükten sonra

-       Valla birșey demiyorlar, bekliyorlar golık büyüyünce o zaman öküz diyorlar/

KCK davasında sanıkların ‘anadilde savunma hakları’ndan sözedildiğinde bu öyküyü anımsadım.

Yargıca ya da savcıya Kürtçe bir karșılık bulunabilir.

Hak ve hukukun da kaba bir tanımı yapılabilir.

Ne ki, ‘özerklik’ gibi bir kavramı Kürtçe’ye çevirmenin olanağı yoktur.

Türkçe bile bu konuda yeterli ‘olgunluk’ așmasında değildir.

Hukuk felsefesinde öyle deyim ve kavramlar var ki ne arı Türkçe ne de eski Türkçe ile tam karșılığını bulmanın olanağı yok.

O deyim ya da kavramın çıktığı dile bașvuruluyor; diğer gelișmiș dillere çevirisi ile karșılaștırılıyor falan.

Hegel’in Fransızca’ya çevirisi denilince neden Jacques Derrida akla geliyor?

Felfese mi sadece?

Neden bugüne değin Türkçe doğru-dürüst bir ‘Das Kapital’ çevirisi yoktur?

‘Ekonomi politiği’ Türkçe dile getirecek bir babayiğit çıkmıș mıdır?

‘Sayın Apo’ o kadar yazdı-çizdi; iddia ediyorum tüm kavramlaștırma çabaları ‘Türkçe’dir.

Tasarladıklarının onda birini bile Kürtçe düșünerek dile getiremez.

‘Anadil kutsaldır’ diye yırtınanlar, analarının dili ile ‘dana’ bile diyemezler.

 Golık’ın öküz olmasını bekleyecekler.

KCK ya da PKK’lıların ‘kutsallık’ yükledikleri Kürtçe ile ‘hukuk savunması’ yapabilmeleri için yüzyıl bile az gelir.

Bu olanağın tanınmıș olduğunu varsaysak bile Kürtçe ‘savunma’ yapamayacaklardır.

Yargıcın ‘özerklik’ kavramından ne anlıyorsunuz diye sorduğunu düșünelim:

-       Valla büyüğüne ‘bağımsızlık’ diyorlar, diyeceklerdir.

Ve onu da Türkçe söyleyeceklerdir. Belki Arapça ya da Farça’sı ile..

Bu üç ‘ana’ dilin ötesindeki Kürtçe, öküz ya da dana değil, ABD ve AB ‘sperm bankaları’ndan getirtilen dondurulmuș ‘sığır sperm’i gibidir.

Büyüyünce ‘Kutsal bir öküz’ olup olmayacağını bilemem.

KCK ya da PKK savunmanları ise ineği kutsal sayan toplum üyeleri gibiler.

‘Hukuk felsefesi’ okumadan mı diploma aldılar acaba?

Yoksa büyüyünce ‘savunman’ mı olacaklar ne?

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Oct 28, 2010, 7:28:40 PM10/28/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de

BAYRAM HÜZNÜ

            Genel Kurmay Eski Bașkanı bir savsöz ileri sürmüștü; ‘Güçlü Ordu-Güçlü Devlet’.

            Kimileri de ‘Güçlü Devlet-Güçlü Ordu’ diyesiymiș.

            Son çözümlemede ‘güçlü’ bir ‘meret’ten sözedildiği anlașılmaktadır.

            Ordu dedikleri ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Silahlı Güçleri’ değil midir?

            Hani șu ‘Kuvvet Komutanları’ ‘darbeci’ diye hapishanelere tıkılan.

            ‘Camileri bombalama’ planları yapmakla suçlanan.

            ‘Çete’ler kuran.

            Silahları çalıp çalıp toprağa gömen ya da denize atan.

            ‘Fuhuș șebekeleri’ olușturan.

            ‘Faili meçhul cinayetler’ ișleyen.

            ‘Uyușturucu partileri’ düzenleyen.

            Bülent Ersoy mu ne idi, izleyip ‘suikast’ yapmayı tasarlayan.

            Falan da filan..

            Ve sonunda duyduk ki, ‘casus’luk yapanları da varmıș.

            Henüz ‘sav’ ama olsun; ateș olmayan yerden duman da çıkmaz ki..

            Bu ‘ordu mensupları’nın önemli bir bölüğü bu tür suçlarla suçlanıyor mu suçlanmıyor mu?

            Bu tür suçlarla ilgili olarak ‘yakala emri’ çıkarılıyor mu çıkarılmıyor mu?

            Koca koca subaylar iki polisin kolları arasında ‘karakola’ çekiliyor mu çekilmiyor mu?

            Hapishanelerde gardiyanlarca yat-kalk yaptırılıyor mu yaptırılmıyor mu?

            Gazetelerde ‘güçlü iktidar’ın ‘güçlü kalemleri’ hergün bir ‘foya’larını ortaya koyuyorlar mı koymuyorlar mı?

            Televizyonlarda ‘güçlü iktidar’ın ‘güçlü çenebazları’ hergün bunları yerin dibine batırıp batırıp çıkarıyorlar mı çıkarmıyorlar mı?

            Camilerde ‘güçlü iktidarın’ ‘güçlü imamları’ bunlara ileniyor mu ilenmiyor mu?

            ‘Boynu altında kalır inșaallah’ diyorlar mı demiyorlar mı?

            ‘Miletimizin büyük çoğunluğu’ hep bir ağızdan ‘amin’ diye inliyor mu inlemiyor mu?

            Ve ‘milletimizin büyük bir çoğunluğu’nun ‘büyük bir çoğunluğu’ ‘amiinn’ diye haykırıyor mu haykırmıyor mu?

            ‘Milletimizin büyük bir çoğunluğu’nun ‘küçük bir azınlığı’ da  kıs kıs gülüyor mu gülmüyor mu?

 Mutluluktan uçuyorlar mı uçmuyorlar mı?

Yüreklerine soğuk sular serpiliyor mu serpilmiyor mu?

Seksen yedi yılın ‘intikamı’nı aldıklarını söylüyorlar mı söylemiyorlar mı?

            Bu ‘Güçlü Ordu’nun kafasına, ‘Güçlü İktidar’ın ‘güçlü ortağı’ güçlü bir çuval geçirdi mi geçirmedi mi?

            Bu ‘Güçlü Ordu’nun ‘Güçlü Komutanı’nın ‘gık’ı çıktı mı?

            Görülüyor ki bu ordunun canı çıkıyor ama ‘gık’ı çıkmıyor.

            Sorun‘Güçlü Devlet’in ‘Güçlü ordusu’ gibi değil de ‘Güçlü İktidar’ın ‘Güçlü Ordusu’ gibi olup olmamaktadır.

            ‘Güçlü Devlet’lerin ‘Güçlü Ordu’ları kesinlikle susmaz.

            Sessiz  yürüyüșleri bile ‘yeri göğü’ inletir.

            Türkiye Cumhuriyeti Devleti var iken böyle idi örneğin.

            Ve biz ‘Cumhuriyet Çocukları’ ‘Cumhuriyet Bayramları’nda nasıl da șendik..

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Nov 1, 2010, 7:36:44 PM11/1/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de

SAT ANASINI

            “Bu devletin yöneticileri”ne böyle de denmez ki.

            “Bu devletin yöneticileri”, tövbe estağfurullah, analarını satar mı hiç?

            “Bu devletin yönetcileri analarını da satıyor” demeye kimsenin hakkı yoktur zaten.

            Öncelikle, ‘evrensel insan hak ve özgürlükleri’ne aykırıdır.

            İster satar isterse satmaz, kișisel özgürlükler alanına girer.

            Kimsenin niye satıyorsun demek hakkı da yoktur.

            Ancak “Bu devletin yönetcileri” bu ülkenin bir çakıl tașını bile satmaya kalktıklarında bu ülke halkının ‘ağzına geleni’ söyleme hakkı vardır.

            Dağdaki çobandan kentteki manava kadar herkesin, ama herkesin, “Dur bakalım efendi, kimin malını kime satıyorsun” demesi haktan da öte bir ‘görev’dir.

            Yurttașlık görevidir.

            “Civanım delikanlım, satarsa satar” demek ise “görevi kötüye kullanmak”tır.

Peki bu ülkede “babalar gibi satarım” diyen devlet yönetcileri olmamıș mıdır?

Olmuștur.

            Babalar gibi satmıș mıdır?

            Satmıștır.

            Öyle ya da böyle, son sekiz-dokuz yılda otuzbeș-kırk milyar dolarlık ‘ülke varlığı’ satılmıș mıdır satılmamıș mıdır?

 ‘Yüksek yargı’ tarafından verilen ‘satıșı durdurma kararı’na karșın satıș ișlemleri durdurulabilmiș midir?

Hayır, durdurulmamıștır.

Alan almıș satan da satmıș sayılmıștır.

            Öyle ki, “bu devletin yöneticileri”ne değil yurttaș, ‘yargı’ bile diș geçiremez ‘anlayıșı’ yerleștirilmiștir.

            “Bu devletin yönetcileri”ne ‘yargı kararları’nı uygulamayın diyen yargı mensupları bile çıkmıștr?

            ‘Bu devlet’in bașbakanı, bakanı, valisi, belediye bașkanı yoktur; bașbakanın, bakanın, valinin ve belediye bașkanının devleti vardır çünkü.

Atalarımız, ‘Devlet sana uymaz ise sen devleti uydur’ dememișler miydi?..

            O ‘hantal’, ‘zorba’ ve ‘ișbilmez’ devlet düzelmeyecekse eğer, satıp yerine yenisi bile alınabilir.           

            ‘Satılık ev’, ‘satılık kent’ yok mu bu ülkede?

            ‘Satılık köy’ bile var.

            ‘Satılık devlet’ niye olmasın?

            Kemal Tahir’in ‘Devlet Ana’sı örneğin.

“Atatürk milliyetçliğine dayalı, laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti” imiș.

            Sat anasını..

            Geriye gül gibi ‘özgül özelliklere dayalı özel ve özerk bir devlet’ kalır.

            Kim ki bu yeniliğe karșı çıkar, Ergenekoncu ya da ‘statu quo’cudur.

             ‘Sattırmam efendim’cidir.

            Yüzde kırkikici mi ne?

            ‘Demokrasi’den nasibini almadığı nasıl da belli.

            Çoğunluk satmayı uygun bulduysa eğer satılacaktır efendim.

            Sattırmam diyene bakın.

            Değirmen elden gitmiș o hala ‘șak șak’ını arıyor zahir.

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Nov 3, 2010, 8:11:50 AM11/3/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, Alp Hamuroglu

 

KUR SAVAȘLARI

“Geçenlerde, diyor Korkut Boratav, Brezilya Maliye Bakanı Guido Mantega, rekabet gücünü artırmak için para değerlerini zayıflatan ülkelerin “uluslararası bir kur savaşı”başlattıklarını ileri sürdü. İfade tuttu ve “kur savaşları” tartışması alevlendi.”

‘Kur Savașları’, yani yabancı ülke paralarının fiyatları ile oynanan bir ‘savaș’ alevlenmiș.

Korkut Hoca bu savașların ‘evveliyatı’nı da yazmıș.

Kimileri, onursal profesör olanlar dahil, bu savașları antikite’ye değin geri götürebilmekteler: Jean Matouk , “L'imminente « guerre monétaire » sévit depuis l'Antiquité”.

Oysa bu ‘savaș’ların ‘Devlet-Ulus’ların ortaya çıkıșıyla birlikte bașlamıș olduğunun altını çizelim.

Eklenecek olursa, hani ‘Büyük Bunalım’ diye anılan 1929 Bunalımı var ya, o günlerin ‘dünya egemeni’ Büyük Britanya, ‘baskın gücü’ de denilebilir, egemenliğinin son günlerinde, 1931’den itibaren bir ‘gerilla savașı’ bașlatıyor.

Demek ki ‘savaș’ların niteliği de bir ölçüde değișmiș oluyor.

O günlerin ‘dünya parası’ Sterling altına bağlılıktan çıkarılıyor ve % 40 oranında bir devalüasyon yapılıyor.

Bakın param ucuz gelin malı benden alın demek oluyor bu.

Para ucuz ise mal da ucuz demektir; dıșalım azalıp dıșsatım artar; büyüme hızlanıp kalkınma kalkar gibi bir dizi ‘ekonomik’ ama kesinlikle ‘ekonomi politik’ olmayan yorum, kestirim ve ‘serbest atıș’lar da böylece bașlıyor .

Bu yorumlar için televizyonlarda gereğinden fazla yorumcu var.

Burada bu ‘savaș’ların ‘kurlar savașı’ değil ama ‘kurtlar savașı’ olduğu anımsatılmak istenmektedir.

            Savașın tarafları, sözgelimi son savașta kimlerdir?

            ABD ve Çin.

Dolar-Yen maçında hakem Euro.

Yan hakemler  Japon Yen’i ve İngiliz Sterling’i.

Diğer ülke paraları da seyirci.

Yeni Türk lirası da amigo mu ne ?

İkinci Paylașım Savașı sonunda Büyük Britanya ‘dünya egemenliği’ni ABD’ye  bırakmak zorunda kaldı ya; altına bağlı tek para ABD Doları, diğer ülke paraları da onun etrafında dalgalanmaya bırakılmıș oldu.

70’lere gelindiğinde ise, ‘Petrol Bunalımı’ sonrası ABD Doları’nın fiyatı ABD Merkez Bankası bașkanının iki dudağına mı ne bağlandı.

‘Yüksel dersem yüksel, alçal dersem alçal!’.

1979’da Avrupa kendi ‘para sistemi’ ile Dolar’ın etkilerinden kurtulmayı çalıștı ve 2002’de Euro’suna kavuștu.

O gün bu gündür de Dolar-Yen maçında ‘hakemlik’ yapıyor, ki bu maç da Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasından sonra bașlamıș oldu.

Türkiye ne yaptı o arada?

Özal,  ‘Türk Parasının Değerini Koruma Yasası’yla bașlayıp, paranın ‘pul’ olmasını bașardı.

1989’dan itibaren de Türk Lirası  uluslararası sermayenin denetimine verildi.

Bașına da Merkez Bankası Bașkanı..

O da tribünlerde oturan uslu bir izleyici gibi ABD Doları’nın yenilmesini beklemeye bașladı..

Ya da ‘Devlet-Ulus’un ortadan kalakacağı günleri beklemeye..

Özünde ‘Cumhuriyet’ diye savunulmaya çalıșılan ‘Devlet-Ulus’un kendisi  ve o da Türkiye’de yașayan kimsesizlerin kimsesi değil midir?

Her șeyden önce de kendi kurumlarının sahibi.

Türkiye Cumhuriyeti bu ‘savaș’a sahipsiz girmektedir ne yazık ki.

Parası da pulu da, malı da mülkü de sahipsiz.

Ve dünya ile birlikte amansız  bir ‘savaș’ın içindedir.

Bir șarapnel parçasına kurban gitmese bari..

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Nov 3, 2010, 8:00:24 AM11/3/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, alp...@web.de

Habip Hamza Erdem

unread,
Nov 5, 2010, 8:09:10 PM11/5/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, Alp Hamuroglu

ÜÇ ME

         Birkaç gün önce, uluslararası 3M șirketinin Türkiye’de ‘rüșvet’ verdiklerine ilișkin haberler yer aldı Türk basınında.

            Kime, niye, nasıl, nerede, ne zaman ve ne kadar diye sormanın bir anlamı yok.

            Bu tür haberler yirmi-otuz yıl önce haber niteliği tașımakta idi.

            1992 yılında Richard Bergeron’un L’Anti-capitalisme: le prix du liberalisme adlı kitabını tanıtırken șu bölümü aktarmıșım:

            “Her ne kadar gelișmiș ülkeler arasındaki değișim artıyor olsa da; 1970 yıllardan sonra gelișmiș ülkelerin Üçüncü Dünya ile ticarete yöneldikleri görülmektedir.

            Neden?

            Çünkü Üçüncü Dünya bir tür ‘sığınak’ pazarıdır da ondan.

            Ne zaman gelișmiș ülkeler arasında dünya rekabet ritmine ayak uydurulamayacağı sezilir, o zaman ‘sığınak’a yönelinir.

            Bașka zorunluluklar da var kușkusuz.

            Tüm 70’li yıllar boyunca uygulanan bu ‘saçma’ uygulamalar için de bir ‘ağ’ gerekli doğal olarak.

            Bu ‘ağ’ı ‘sanayileșme’ isteğiyle olduğu kadar ‘yurt savunması’ için gerekli alım-satım ișlemlerinde de görebiliyoruz.

            Beș aktörlü bir ‘oyun’ aslında.

            Aktörlerden ilki, Üçüncü Dünya’dan; ülkesinin çıkarlarını gözeten yönetici..

            Kalan dördü, gelișmiș ülkelerden; birincisi fabrika ya da silah satıcısı; ikincisi en iyi fabrika ya da silahı bilen bilirkiși; üçüncüsü krediyi sağlayacak finans kurumu ve dördüncüsü hem kendi ülkesini ve hem de Üçüncü Dünya’yı düșünecek olan gelișmiș ülke devleti.

            Mekanizmanın nasıl ișlediğini kestirmek zor değil.

            Bu yolla yapılan ticarette Üçüncü Dünya’nın kazançlarına birkaç örnek verilecek olursa;

-       Bolivya’da 80 milyon ABD Doları’na (70’li yıllar $’ı) kurulacağı düșünülen rafineri 200 milyon $’a mal olur ama hiçbir zaman %30 kapasitesinin üzerine çıkamaz.

-       Togo’da ne demir cevheri vardır ve ne de demir kırıntısı. Ama bir Alman firması bir siderürji kompleksini finanse ederek kurar. Dökümhane ve haddehanenin bir kez çalıștığı görülür. O da açılıșta mı ne?

Kușkusuz bu ‘hacivat yatırımları hep borçlanma ile gerçekleștirilmektedir”.

Ve diyelim ki o günden buyana  ‘maymunun gözü açılmıș’ olsun.

Ancak bugün bile geçerli olan ‘rüșvet’ konusuna gelindiğinde; ‘borçlanılan miktarın % on’u’ ilginç bir biçimde kayıplara karıșmıș olmaktadır.

Șimdilerde ‘Füze Kalkanı’ mı ne diye bir ‘proje’  var deniyor ya..

Kimden, niçin, nasıl, ne zaman, nereye diye sormanın bir anlamı var mı?

Kim aracılığıyla ve kaçtan așağı olmaz?

Sorunun bu bölümü çözümlenirse; kim, nerede, kiminle, nasıl ve ne zaman yapacağını bilir.

Senin, benim, onun bilmesine de gerek yoktur.

Üç Me kime, nerede, ne zaman ve ne kadar vermiști?

Verene mi soracağız?

Veren alçak bir ‘gâvur’ değil mi Tanrı așkınıza?

Alan da ‘gâvur’ değil ya..

‘İșbilen’, ‘açılımcı’, ‘vizyon sahibi’ falan.

‘Müslüman liberal demokrat’ da olabilir,

 ‘Gâvur’dan beter așağılık adam da..

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Nov 21, 2010, 7:58:36 PM11/21/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, Alp Hamuroglu

DEVLET DİYE BİR ȘEY

 “Velilerin türban ısrarını değerlendiren Üskül, şunları söyledi: ‘Doğru, bu çocuk okuyacak. İlköğretim zorunlu, mutlaka okula gidecek. Ancak devletin koyduğu kurallara uyarak gidecek. 18 yaşını henüz doldurmamış çocuk ve gençlerin gittiği okullarda, ilköğretimde ve ortaöğretimde devlet düzeni kurmakla ve kurallar koymakla yetkilidir. Zaten anne babalara düşen yükümlülük de o kurallara uygun biçimde çocuklarını okula göndermektir. Bu konuda taviz verilemez. Taviz verilmesi demek çocukların eğitim hakkının engellenmesi demektir. Aileler mevzuata karşı direnirlerse suç işliyorlar demektir. Valilerin görevlerini yapması gerekir. Bu iş daha ileriye giderse, aile çocuğu baskı altına alırsa o zaman çocuk aileden alınır.”

Özdemir İnce de, Zafer Üskül’ün açıklamalarına dayanarak “Demek devlet diye bir şey varmış” demektedir.

Șimdi de yukarıdaki paragrafın așağıdaki biçimde yazılmıș olduğunu varsayalım:

“Kimi politikacıların Kürtçe eğitim ısrarını değerlendiren Üskül, șunları söyledi; ‘Doğru, bu çocuk okuyacak. İlkoğretim zorunlu, mutlaka okula gidecek. Ancak devletin koyduğu kurallara uyarak gidecek.. Bu konuda ödün verilemez...”.

Bu tür ‘püsküllü’ bir konuda İnsan Hakları Komisyonu bașkanı böyle diyemeyeceği için,  Özdemir İnce de yazısına șöyle bir bașlık atmıș olacaktı; ‘Demek devlet diye bir șey kalmamıș’.

Kalmıș mı kalmamıș mı?

Var mıymıș yok muymuș?

Devletin bașı daha birkaç gün önce devletin bașına ‘füze kalkanı’ geçirmedi mi diyenleriniz olabilir.

            Yetmiș bilmem kaç milyon yurttașı “18 yașını henüz doldurmamıș çocuk ve gençler” konumuna koyarak hem de..

            İçeride ve dıșarıda “devlet, düzeni kurmak ve kurallar koymakla yetkilidir”diyor ya Zafer Üskül..

            Füze kalkanını da kayabilir füzenin kendisini de..

            Mi acaba?

            Varlık ve yokluk arasındaki ince sınır da burada iște.

Özünde devlet gitmiș ‘püskülü’ kalmıștır.

Görünürdeki  ‘devlet diye bir șey’, ulusun bașına sarılan bir ‘püsküllü bela’ya dönüșmüș bulunmaktadır.

İlkokul çağındaki çocuğuna bile söz geçiremeyen ama ülkenin bașına ‘püsküllü kalkan’ geçirebilen bir ‘devlet’.

Pekiyi bu füzeler nedir ne değildir? Alıșı kaça satıșı kaçadır?

Düğmeli mi düğmesiz midirler?

Düğmesine kim önce basacaktır?

Hem niye basacaktır?

Haydi halkı geçtik, vekilleri bu konuyu bilmekte midirler?

Bu ve benzeri sorular çoğaltılabilir.

Ve bu sorulara en doğru yanıt Türkiye’de ‘devlet-mevlet diye bir șey’in kalmamıș olduğudur.

Polisi, bekçisi; yargıcı, savcısı; duran-er’i, koșan-er’i; bakanı, makanı olabilir.

Ve tümü Obama, Mobama, Sarkozy, Markozy’nin bir dediğini iki etmeyebilirler.

Ancak ilkokul çağındaki bir çocuğa bile söz geçiremezler.

Bir tek yurttașı ana diye, baba diye, kardeș diye kucaklayamazlar.

Fauerbachgil bir yabancılașmanın ürünü gibi durmaktadırlar.

Ve belli bir süre daha öylece kalacaklardır.

‘Șeyleșme’lerinin çocuklarca  anlașılacağı günlere kadar..

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Nov 25, 2010, 4:38:48 PM11/25/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, Alp Hamuroglu, Edip Basaran

ANT

            Türk’üm, doğruyum, çalıșkanım.

            Köken olarak Orta-Aysa’dan gelip gelmediğimi bilemem.

            Oralardan gelmemiș olmaktan da utanmam.

            Küçüklerimi sever büyüklerimi sayarım.

Hiç kimseyi küçümsemem ve hiç bir insana da insanüstü nitelikler yüklemem.

            Doğruyum ve haksızlığın her türlüsüne karșıyım.

            Çalıșkanım ve gücüm yettiği sürece çalıșacağım.

            Varlığımı ülkem ve halkım uğruna seve seve feda ederim.

            Benzin döküp kendimi yakarak ya da akar suya atlayarak değil

            Ama ülkem ve halkım uğruna savașarak ölmek isterim.

            Karıncayı incitmekten hoșlanmam ama leșleri de inci gibi dizmekten çekinmem.

            Düșmanımı sırtından değil alnının çatından vurmayı yeğlerim.

            Eski Yunan’ın ‘Demokrasi’sinden çok, Anadolu’nun ‘Halkçılığı’ndan yanayım.

            ‘O topraktan öğrenip kitapsız bilen’ Türk Köylüsüne hayranım.

            Ve onun ulusumuzun efendisi olmasını dilerim.

            Kurnazlığın her türünden nefret ederim.

            İnsanların zekisini severim.

            ‘İșini bilen’ memur, müdür, bakan ve bașbakan da olsa söverim.

            Çizgiyi geçtiğini gördüğüm anda döverim.

            Kalleșlere sırt dayadığını gördüğüm zaman dar ağacına da çekerim.

            Er, erbaș ve subaylarıma güvenmek isterim.

            Top, tüfek ve tanklar dururken çekiç ve balyozla oynamasına kızarım.

            Füze gibi bakmasını yıldırımlar çakmasını beklerim.

            El’in kalkanıyla savunmaya kalkmasını kınarım.

            Onuruyla oynatmamasını ve onuruyla emekli olmasını dilerim.

            ‘İș bilenin kılıç kușananın’ olsun isterim.

            İșçinin alınterinden yüce bir su tanımam.

            Nasırlı eli öpmekten sakınmam.

            Tüm insanlığa kardeșim, kardeșlikten ayrılmam.

Ayrılmak isteyenin ayağına takılmam.

Benim ülkemde kendi halkımı ayırmaya kalkana da hoș bakmam.

Aptallağın da vardır bir sınırı,

Tutarım yakasını alırım paçasını așağı.

            Türk’üm, doğruyum ve çalıșkanım.

            Utanırım ikiyüzlülük ve riyadan. 

            Yurdumu alçaklara uğratmıș olmaktan.

            Doluyum ağlayacak kadar ve hatta patlayacak.

            Yırtabilirim dağları.

            Ufukta yeni bir çağ mı var ne?

Çünkü yıkmıșım ben nice çağları.

Türk’üm, doğruyum ve çalıșkanım.

İnsanım ve insanlığa çığır açacak yetenekteyim.

Ey kara gün mimarları sonunuzu görüyorum,

Geliyorum, geleceğiz bekleyin.

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Nov 28, 2010, 4:18:09 PM11/28/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, Alp Hamuroglu, Edip Basaran

PAȘA PAȘA

            Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, ‘üç general’ ilgili olarak ‘İdare’nin ‘haksız’ olduğunu karara bağlamıș mı bağlamamıș mı?

            Bağlamıș.

            Buna eskiler ne diyordu?

‘Șeriatın kestiği parmak’.

Bizim șeriatçılar ise ‘kesilen parmağın hesabını’ sormaya çabalamaktalar.

Bakan El Beșir ‘görevden aldım’ diyor.

Gönülsüz Vecdi ‘açığa aldım’.

Ersoy Bülent de ‘böyle mahkeme olmaz’ mı ne diyor?

Büyük ‘Müșrik’ ise ‘müșahhas müșahadeler’ sonunda ‘müsteșrik’ bir tutumla, ‘mahkemeyi de kaldırabiliriz’ demez mi?

Varın ‘Müstebit İdare’nin ‘hukuk’tan ne anladığına siz karar verin.

‘Müstenkif basında’ ise kimi karșılaștırmalar yapılmıyor değil.

Askerî Mahkeme’nin kararı karar da ‘Beșiktaș Mahkemeleri’nin müddeileri ‘savcı’ değil mi?

Değil efendim.

Olmadığını da hep birlikte göreceğiz.

Beșiktaș’taki savcı ve yargıçların ‘parmaklarının kesileceğini’ de göreceğiz.

Süt dökmüș kedi gibi olacaklar.

Sarkozy bile ‘kediye kedi denir’ demedi miydi?

Çünkü onlarınki henüz ‘sav’, ya da ‘yalan’ ve ‘iftira’.

Hah Beșiktaș Mahkemesi bir ‘karar’ verir, ‘tırnakları çekilecek’ falan der ise o bașka.

Bir ‘Üst Mahkeme’ye gidilir.

Hukuk yolları tükendiği zaman da ‘karar’ pașa pașa uygulanır.

Ancak bu tür bir ‘karar’ın çıkması için hukukçular en az ‘yirmi yıl’ beklemek gerek diyorlar.

Eh yirmi yıl sonra gelecek karara uyarım ya da uymam demek için henüz çok erken değil midir?

Oysa ‘Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ kararını vermiș bile.

Onun ‘Üst Mahkemesi’ de yok.

Demek ki, ‘bizim șeriatçılar’ın o kararı uygulamaktan bașka çareleri yok.

‘Görevden alırım, açığa çekerim, mahkemeyi değiștiririm’ demek, ‘karanlıkta ıslık çalmak’ gibidir.

Korktuğunu açığa vurmak da denilebilir.

Nazım ne demiști; ‘tavșan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar’.

‘Bizim Șeriatçılar’ ise habire sağa sola seğirtmiyorlar mı?

Korkularındandır.

Aceleleri var.

Bir de, seçimden sonra ‘Anayasayı da değiștireceğiz’ demiyorlar mı?

Buyurun bir ıslık daha.

Ne yani, daha önce değiștirmediler mi diyenleriniz olabilir.

‘Dün dündür’ beyler, Demirel’e sorun isterseniz.

Ne de olsa yedi kez gitmiș sekiz kez gelmiștir.

‘Bizim Șeriatçılar’ın ayakları bir kez kaymaya görsün, onları ‘șerik’leri bile kurtaramayacaktır.

Bizim Putin sizin Berlusconi’den umut kesilmiș olmalı ki, Lübnan Bașbakanı Libya Bașkanı’na koșulmaktadır.

Daha çok seğirtip duracaklardır.

Ancak hukukun verdiği kararları da pașa pașa uygulayacaklardır.

Ve hiçbir koșulda paçalarını kurtaramayacaklardır.

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Nov 30, 2010, 6:36:18 PM11/30/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, Alp Hamuroglu, Edip Basaran

 

WİKİ İLE AKS

            Hani çoktandır bir ‘Aks Kayması’ var mı yok mu diye tartıșılıyordu ya.

            Ya da ‘Eksen Kayması’ mı ne?

            Ben de bu olsa olsa bu ‘Dingil Kayması’ olabilir diyordum.

            Son çözümlemede üçü de aynı kapıya çıkmaktadır.

            İnsanın ekseni kaymaya görsün, yamuk yamuk yürümeye bașlar.

            Dingili kaymıș otomobil gibi.

            ‘İstiap haddi’nden fazla yük yüklenmiș eșșekler gibi de denilebilir.

            Bacaklar çarpılır.

            Ne ki, șu dünyayı hop oturtup hop kaldıran Wiki kim ise bravo doğrusu.

            ‘İstiap Haddi’nden fazla yük yüklenmiș tüm politikacıların ‘aksını’ kaydırdı.

            Öyle Afganistan’dı, Togo’ydu, Tanzanya’ydı falan da değil, ABD’nin ve AB üyesi devletlerin politikacısı, yöneticisi, memuru ve müdürünün ‘dingilini oynattı’.

            Dünya’nın ‘ileri gelenleri’ diye medyanın her türünde boy gösteren ‘adam’ların nasıl sıradan yaratıklar olduklarını ortaya koydu.

            Bunlar içinde ‘deve diși’ gibi adamlar da yok değil.

            Çoğunluğu ‘Devlet Bașkanı’, ‘Bașbakan’, ‘Bakan’ (-Makan).

            Paraları pulları da var.

            Partileri-martileri de yönetiyorlar, ülkelerini de..

            Kendi ülkelerini yönettikleri yetmezmiș gibi bașka ülkeleri de yönetiyorlar.

            Mağripten Mașruka bunların dediği oluyor.

            Wiki mi Miki mi ne bunların ‘mahremine’ girmiș.

            Diyor ki, ‘bunların çoğu altına girdikleri yükün altında kalabilirler’.

            Ya da dingilleri kayar.

            Katırdan da güçlü görünüyorlar oysa.

            Ve büyük olasılıkla da öyledirler.

            Suratları ‘manda gönü’nden yapılmıș gibi pișkin ve umursamazdırlar.

            Yürekleri taș gibi.

            İnsan değerleri açısından ise ortalamanın altında.

            Ve hatta yoksundurlar.

            Ele geçirdikleri güçle bu eksiklerini kapamaya çalıșırlar.

            Diyalektiğin hikmetine bak sen!

            Adam dünyaya hükmeder görünüyor, heybetli mi heybetli.

            Gak deyince ekmek guk deyince su.

            Erdeme gelince gık yok.

            Hani sen ‘kamu görevi’ yapıyordun?

            Tamu çarpsın seni e mi?

            Hem bir değil beș değil neredeyse tüm dünyada böyle imiș.

            Globelleșme ‘iște böyle bir șey’ dediğimiz zaman abarttığımız söylendi.

            Șimdi yavaș yavaș inanacaklar ama.

            Bundan böyle tüm önemli davalar ‘Wiki’ye dayandırılacak.

            Bilgisayar çıktısı beș, bölüm sekiz, satır ikibinon.

            Suçlu ayağa kalk!

            Biz de sana kamunun tüm olanaklarını kullanabilesin diye yetki vermiștik.

            Sen bu yükü kaldıracak adam değilmișsin.

            Onun için ekseni kaymıș karakaçan gibi yürüyormușsun.

            Boșuna ‘bende kayma-mayma yok deme’.

            Yoksa sen doğuștan mı böyle idin?

            Nasıl da ayırdına varamadık öyleyse.

            Tedaviye de geç kaldık desenize.

            Vah vah vah.

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Dec 3, 2010, 6:32:38 PM12/3/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, Alp Hamuroglu, Edip Basaran

NERDE ÇOKLUK ..

            Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ‘üç general’ ile ilgili, bu kez, çoğunlukla ‘ret’ kararı vermiș.

            ‘Oyçokluğu’ ile diyorlar.

            Yüzde 42 ‘kabul’ yüzde 58 ‘ret’ mi ne?

            On ‘yüksek yargıç’ın 4’ü ‘evet’ 6’sı ‘hayır’ demiș.

            Tıp demiș ‘halkoylaması’nın burnundan düșmüș de denilebilir.

            Askerî yargıçların Bülent Ersoy’dan korktuklarını söyleyenler bile var.

            Sivil yargıçların Ali Dibo’dan korktukları gibi.

            Hukuk mukuk, çoğunluk moğunluk, hükûmet mükûmet derken devlet mevlete gelecektik.

            Ve geldik.

            ‘Güçlü Ordu Güçlü Devlet’ diyordu ya Bușbuğ.

            Tam da oraya geldik.

            Daha Nato’yu dize getirmemizin üzerinden hafta geçmedi, değil mi ama?

            Ordumuzu ‘Amerikan Kalkanı’ altına almamız da denilebilir.

            Güçlü devletimiz ordumuzun gücüne güç katmıș oldu.

            Artık sam yeli mi sam füzesi mi ne ordumuza vız gelecek demektir.

            Yeter ki Bülent Ersoy ‘höt!’ demeye.

            O ‘höt’ diyecek olsa, ordumuz ‘gel nizamiyede öt’ diyebilir.

            Neydi o karanlık oda, hani gizli belgelerin saklandığı..

            ‘Kozmopolit Oda’mıza da buyur demediler mi?

            Oyçokluğu ile demișlerdir kesinlikle.

            Demokrasimizdeki gelișmelerin ordumuza yansımaması düșünülemez.

Demokrasimize göre, Savunma Bakanımızın iși bașından așkın olduğu için TRT’den sorumlu ‘Devlet Bakanı’mız Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’ne verip veriștirmiștir.

Yine demokrasimizin yüzde kırkikisinin gazını almak için de, AYİM bir açıklama yapmıștır.

Bunlar demokrasimizin olağan cilveleridir.

İși ‘kitabına uydurmak’ da denilebilir.

Kim bilir, bu ‘üç general davası’ da oyun içinde oyun olabilir?

Film içinde filim.

Halkımızın beyni döndürülmektedir.

Kim neyi neden desteklediğini bilmemelidir.

Konumuz ‘üç general’ ise, bunlar neden alınmakta neden satılmaktadırlar?

Suçlu iseler suçları nedir?

Neden cezalandırılmamaktadırlar?

Üçyüzotuzbeș yıl sürecek ‘mahkemeler’ sonunda verilecek kararı halkımız alıp hangi ‘kozmik oda’sına sokacaktır?

Karar oybirliği ile mi oyçokluğu ile mi alınmıș olacaktır?

Bu bir ‘idarî’ ișlem ise, Manisa İmamı bu ișe neden bulașmaktadır?

Ordumuzun ‘idare’si kimdedir?

Haydi savașa ben diyeyim politikacılar siz deyin ‘siyasetçiler’ karar verecek olsunlar, kimin onbașı kimin çavuș olacağına da imamlar mı karar verecek?

Bu iște bir ‘bit yeniği’ vardır.

Ve ‘güçlü ordu’muz ‘güçlü hükûmet’imizin ‘güçlü polis’inin eline su bile dökemez.

Asıl ‘çokluk’ buradadır.

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Dec 10, 2010, 6:10:51 AM12/10/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, Alp Hamuroglu, Edip Basaran, Müge Gülses

 

YA ‘ERMENİ SOYKIRIMI’ SAVI TÜMDEN YALANSA ?

‘Ermeni Soykırımı : Ya bize anlatılanlar yalansa !

Génocide Armenien Et  Si on nous avait menti !

Bir Fransız Yazar, Yves Bénard yazdı.

Kitabı yazmakla kalmadı, ilișikte sunulan ‘İmza Kampanyası’nı da açtı.

Öncelikle Fransa’da yașayan Türkleri, sonra dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ diyenleri ve onlarla birlikte yüreğinde adalet duygusu tașıyan herkesi bu ‘imza kampanyası’na destek olmaya davet ediyoruz.

Toplanacak imzalar, Fransa’da ‘Ermeni Soykırımı yoktur’ diyeni cezalandıracak olan yasanın geçmemesine yardımcı olacaktır.

‘Fransa Ermeni Soykırımını Tanır’ diyen 29 0cak 2001 tarihli yasanın geri çekilmesinin de önü açılacaktır.

Ve Fransa’dan bașlayarak, ‘Ermeni Soykırımı Yalanı’nı tanıyan diğer bütün devletlere ‘tarihsel gerçeklik’ ne imiș anlatılmıș olacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti aklanacaktır.

Gerçeği ortaya çıkarmaya katkınız olmasını istemez misiniz?

Halkınızı, ülkenizi ve devletinizi aklamaya katkıda bulunmak istemez misiniz?

O halde, ‘imza kampanyası’ formunu eksiksiz doldurunuz.

Çorbada sizin de tuzunuz bulunsun!

Saygılarımızla

Fransa ADD ve Talat Pașa Komitesi Fransa Temsilciliği adına

Habip Hamza Erdem

 

Ermeni Soykırımı Büyük Bir Yalandır!

Ermeni Soykırımı Emperyalist Bir Yalandır!

 

 

http://www.yvesbenard.fr

 

 

http://www.fransa-add.com

 

 

 

Pour la justice. Pour la vérité.
Tous ensembles. Agissons !

Pour mettre un terme à la haine transmise en héritage. Pour laver la Turquie d’un crime odieux qu’elle n’a pas commis.
Unissons-nous pour exiger des dirigeants français, qui ont pris parti pour l’Arménie contre la Turquie,
pour leur demander de soumettre à des historiens, indépendants, impartiaux et compétents
les archives arméniennes
et turques pour savoir enfin si oui ou non les Ottomans sont coupables de génocide
.

De dire combien de Turcs ont été massacré par les Arméniens, combien d’Arméniens ont été massacré par les Turcs.
D’exposer clairement les faits. De dire ce qui s’est réellement passé entre
les Arméniens et les Turcs pendant la première guerre mondiale.

Ensuite nous verrons, si la loi votée le 29 janvier 2001 reconnaissant le génocide arménien, a été votée en connaissance
de cause ou si elle doit être abrogée.

Il faut absolument empêcher le vote de la loi qui interdirait la négation de ce génocide tant que des historiens n’ont pas
donné de réponse à cette question.

Quelle qu’elle soit, la vérité doit être dévoilée.

 

 

http://www.fransa-add.com

Habip Hamza Erdem

unread,
Dec 24, 2010, 10:50:36 AM12/24/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, Alp Hamuroglu, Edip Basaran, Müge Gülses

SAVAȘ TAM-TAMLARI

            Bakın ben size yeni yılda esenlikler falan dilemiyorum.

            Sinemaskop rüyalar falan da dileyecek değilim.

            İkibinonbir yılı bana, sana ve ona; bize, size ve onlara esenlik getirmeyecek.

            Kan getirecek, zulüm getirecek ve ölüm getirecek.

            Çünkü içinde bulunduğumuz savaș, artık psikolojik-msikolojik olmaktan çıkıp lojik olmuștur.

            Lojik’teki ‘lo’ Kürtlerin ‘lo lo’sudan geliyor.

            ‘İki dilli’ mi, yılan gibi ‘çatal dilli’mi oldukları görülecek.

            Askerî cephede ise durum șöyle özetlenebilir:

Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, ‘üç general’ ilgili olarak ‘İdare’nin ‘haksız’ olduğunu karara bağlamıș mı bağlamamıș mı?

            Bağlamıș.

            Buna eskiler ne diyordu?

‘Șeriatın kestiği parmak’.

Bizim șeriatçılar ise ‘kesilen parmağın hesabını’ sormaya çabalamaktalar.

Bakan El Beșir ‘görevden aldım’ diyor.

Gönülsüz Vecdi ‘açığa aldım’.

Ersoy Bülent de ‘böyle mahkeme olmaz’ mı ne diyor?

Büyük ‘Müșrik’ ise ‘müșahhas müșahadeler’ sonunda ‘müsteșrik’ bir tutumla, ‘mahkemeyi de kaldırabiliriz’ demez mi?

Varın ‘Müstebit İdare’nin ‘hukuk’tan ne anladığına siz karar verin.’’ demișiz bir ay önce.

Demek tam tamlar çalınagelmekte imiș.

Bugün Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ne demiș?

Ali Veli; Beșir Vecdi; Recep Șaban Ramazan; ey bu ülkenin ‘Beka’sıyla oynayan imam ve hahamlar!

Hukuk ise alın size hukuk.

Ve ‘Asker’le oynamayı bırakın artık!

Pekiyi bunlar ne yapacaklar?

Hani bu Ali Veli; Beșir Vecdi; Recep Șaban Ramazan..

Biz ‘hukuk mukuk tanımayız’ demeye devam edecekler mi etmeyecekler mi?

Edecekler.

Sekiz yıldır yaptıklarını yapmaya kalkacaklar mı kalkmayacaklar mı?

Kalkacaklar.

Daha beterini de deneyecekler mi denemeyecekler mi?

Deneyecekler.

Șu son sekiz yılda bu ülkenin birliği ve dirliği; bu ulusun esenliği, bu devletin ciddiliğini fare gibi kemirmediler mi?

Bu Abdullah ve Fetullah’çılar.

Bu din düșmanları!

Dil düșmanları!

Ülke, ulus ve devlet düșmanları!

Bir de Haziran’da ‘seçim’e gideceklermiș.

Siz gidin Kemal bey’i kandırın.

Afganistan ve Irak’ta da ‘seçim’ yapılmadı mı diyenleriniz olabilir.

Savaș içinde ‘seçim’.

Biz ‘savaș içinde seçim’ yapalı yüzyıl oldu oysa.

Șimdi önce savaș bitirilecek sonra ‘seçim’ yapılacaktır.

Önce ‘kelleler düșecek’!

Tam tamla ‘seçim’e gidilmez ki.

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Dec 25, 2010, 6:56:16 AM12/25/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, Alp Hamuroglu, Edip Basaran, Müge Gülses

CHP’DEN DEĞİȘİM

            CHP ‘Olağanüstü’ mü ne bir kurultaya gitti ve Parti Meclisi’ne yeni isimler gelmedi mi?

            Eh CHP politikalarında bir ‘değișim’ beklemek de olağan sayılmalıdır.

            Ve ‘CHP’de değișim’ bașlıklı bir yazı yazmak da olasıdır.

            Ancak değișime uygun olsun diye ‘CHP’den Değișim’ bașlığını attım.

            Çünkü değișimci CHP’liler hiçbir zaman ‘Pencereden kuș uçtu’ diyemezler.

            ‘Pencerede kuș uștu’ derler.

            ‘Kapıdan geçtim’ yerine de ‘kapıda geçtim’ derler nedense.

            Ari mari midir ‘anadilleri’ bilemem.

            Ne ki ‘Türkçe’yi doğru ve düzgün kullamadıkları ortadadır.

            Cenene Menene televizyonu kızları sanırsınız.

            Karıları da denilebilir.

            Soytarı kılıklı konukları dahil.

            Gazeteci-mazeteci olduklarını söyleyen bu ‘kadın bozuntuları’ da Türkçe’mizi kendilerine benzetmekteler.

            Taraf’lı Lale ile Star’lı bilmem ne..

            ‘Erkek bozuntuları’ demesek eșitsiz davranmıș oluruz.

            Sözgelimi Haber-Kürt’ten sayın Jöle..

            Șimdi bunlar ‘CHP’den Değișim’ciler üzerine bir atladılar ki; yer yerinden oynayacak sanırsınız.

            CHP’yi ‘seçim’de birinci parti yapmaz iseler ikincilik kesin gibi.

            Seçimin yapılabileceğine de inandırmaktalar bizi.

            Șunun șurasında altı ay mı desem sekiz ay mı ne kaldı.

            Önümüzde koca bir kıș ve uzun bir ilkbahar yokmuș sanki.

            Ve ‘siyasette yirmidört saat’ çok uzun bir süre değilmiș gibi.

CHP’nin ‘değișimci’ ögeleri, onlar hep öğe derler çok yanlıș bir biçimde, üyeleri de denilebilir oysa, neler yapacaklarını anlatacaklar bu süre içinde.

Ne tür ‘değișimler’?

Türbanı alttan mı bağlanmalıdır yandan mı?

Fetullah bir algı mıdır olgu mu?

Fenomen mi ajan mı?

Recep Șaban Ramazan ‘genel af’ içine girecek mi girmeyecek mi?

Gerekirse ‘koalisyon’ da yapılabilir mi yoksa?

Sekseniki Anayasası kökten değiștirilebilecek mi değiștirilmeyecek mi?

Son otuz yılda çıkarılan tüm yasalar gözden geçirilebilecek mi?

Uluslararası alanda verilmiș sözler vereni mi bağlayacak devleti mi?

Antlașmalar yenilenecek mi?

Irak’ın “Talabani Irakı”, Afganistan’ın “Karzai Afganistanı”, Gürcistan’ın “Șaakașvili Gürcistanı” olmadığı gibi, Fransa’nın “Sarkozy’i Fransası” ve Almanya’nın “Merkel Almanyası” olmadığı kavranabilecek mi?

Türkiye’nin “Fetullah Türkiyesi” olmayacağına inanılacak mı?

Tek tek müdürler, memurlar ve müstahdemler elenecek mi?

Yer yerinden oynatılıp ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ yeniden kurulabilecek mi?

Bütün bunlar olmayacaksa CHP değișse ne olur değișmese ne olur.

Cenene Menene türü televizyonlarda, o kadın ve erkek bozuntusu sunucular ile oynașmak için de ‘Parti Meclisi’ üyeleri değiștirilmez ki.

Türkiye yol ayrımına gelmiș değil, yanlıș bir yolda varhızıyla ilerlemektedir.

CHP bu gidiși durdurabilecek mi?

Yoksa ‘Pencerede kuș uçtu’ mu diyecek?

Habip Hamza Erdem

Habip Hamza Erdem

unread,
Dec 27, 2010, 6:18:42 PM12/27/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, Alp Hamuroglu, Edip Basaran, Müge Gülses

ÖNCE KİM FIRLAYACAK ?

            Sovyetler Birliği dağılırken tankın üzerine kim fırlamıștı ?

            Yeltsin değil mi ?

            Sonra bașkan oldu ve sekreterine parmak atacak kadar da liberalliğini yașadı.

            Türkiye’de de liberalliklerini kanıtlamak için, köșelerinde ‘tankın üzerine önce ben fırlarım’ diyen liberaller yok mudur?

            Ya da televizyonlarda ‘ahkâm kesen’ enva ya da binbir nevi adem..

            Hasan Camel ile Hasan Celal mı dersiniz; Nazlı nazsız bir bizi hanım mı artık sayın sayabilirseniz?

            Çoğu yeni yetme, ‘Seksen Çocukları’ da denilebilir; rektör-mektör, profesör-mrofesör, savcı-mavcı; yargıç-margıç; polis-molis de cabası..

            Politikacı-molitikacıları saymaya gerek bile yok.

            Onlar ‘devriye cip’ine kırmızı görmüș boğa gibi bakarlar.

            Asker trașlı kimi görseler suikastçı sanırlar; ‘çakallar vadisi’ müdavimleridir bunlar.

            Vali-mali olanları da doksan yıllık ‘asker koșusu’nu bile yasaklamaktalar.

            Recep Șaban Ramazan’ın ise aklından hiç çıkmıyor ve ‘dili dolanıyor’; ‘ameliyat yaptırmayız!’

            Sanki Mehmet Haberal’e özgürlük mitinginde..

            Ne ameliyatı, hasta kim?

            Paranoya sözü șimdilerde ‘güncel’ ya; sanki paranoyaklar.

            Sözü dolandırmadan ‘tank’a yeniden gelinecek olursa; Türk Ordusu’nun yeteri kadar tankı var mı yok mu?

            Bunlar kesilip jilet yapılmayacağına göre bir gün kullanılacak demektir.

            Amerika bu tanklarla Suriye’ye giremezsin, Irak’a giremezsin, Ermenistan’a giremezsin, Yunanistan’a giremezsin, Bulgaristan’a giremezsin demiyor mu?

            Kala kala bir dostumuz İran kalıyor bir de içeride liberal olmayanlar.

            ‘Serbest piyasa’ karșıtları, ‘özelleștirme’ karșıtları, dıșalım karșıtları, faiz ve rant karșıtları falan..

            Ya da ‘Cumhuriyet’, ‘Atatürk İlkeleri’, ‘Ülkenin birliği’, ‘Ulusun dirliği’, ișçi, köylü ve emekçiden yana olanlar kalıyor.

            Bunların bir kısmı CHP’de bulunuyorlardı.

            CHP’deki son kurultaylar, PM seçimleri, MKK atamaları ile ‘tank’ların altında ezilebilecekler ayıklandı.

            Tümü birden, bașta Kemal bey olmak üzere ‘tank’ların üzerine fırlayabileceklerdir.

            Önümüzdeki ‘seçim süreci’nde göreceksiniz; AKP’lilerden çok bunlar nizamiye etrafında dolanacaklardır.

            ‘Tank’lar çalıștı mı çalıșmadı mı acaba?

            Çıkacaklar mı çıkmayacaklar mı?

            Televizyonlardan bağıracaklardır; ‘önce ben fırlarım’ diye..

            Bir ‘fırlama demokrasisi’ oldu Türkiye.

            Yemin kassem herkes ‘darbe karșıtı’, ‘tank’la ne ilgisi varsa..?

            Oysa o ‘tank’lar ‘resmi geçitler’ için alınmıștır.

            Düșmana ‘selam dursun’ diye de bakılıyor.

            Papatya falına bakmaya gerek yok; tanklar bu ay mı çıkacak önümüzdeki ay mı diye?

            Ve önce kim fırlayacak?

            Kim kimin elini tutacakmıș?

            Çıktıkları gün kimin acelesi varsa önce o fırlasın üstüne!

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Dec 30, 2010, 7:37:27 PM12/30/10
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, Alp Hamuroglu, Edip Basaran, Müge Gülses

EVRENKENT

            ‘Üniversite’nin öz Türkçe karșılıklarından biri ‘Bilimtay’dır.

            Oktay Sinanoğlu hoca da ‘Evrenkent’ sözcüğünü kulanmaktadır.

            ‘Mot à mot’ ya da sözcüğü sözcüğüne çeviriye de uygun aslında; ‘Univers’ ve ‘Cité’.

            Dahası yakın tarihimize uygun olarak, Kenan Evren Bağları yerine, Evren Köy ya da ‘Evren-kent’ denilebilir.

            O arada ‘İhsan Doğramacı Okulları’ demekten de kurtulunmuș olunur.

            Ya da ‘YÖK Medreseleri’.

            ‘1983 Ameliyatı’ yapıldığında, șimdiki YÖK bașkanı asistan-masistan olmalı.

            ‘Celal Bayar Üniversitesi’, peh peh peh, ‘rektörü’ gibi..

            Doğrudur, bu tipler, yani șimdilerde ‘profesör gibi’ olup da ‘dekan-mekan’ ya da ‘rektör-mektör’ olanlar, o dönemde de üniversitelere ‘asistan’ olarak girmiș olabilirler.

            Ancak üniversiteler ‘üniversite gibi’ kalmıș olsa idiler; yani ‘YÖK’lenmemiș olsa idiler bu tipler kesinlikle doktoralarını tamamlayamazlardı.

            Bu tipler, bugünkü orunlarını ve akademik onurlarını bașta Kenan Evren’e sonra da İhsan Doğramacı’ya borçludurlar.

            Bunlar YÖK doktor, doçent, profesörleridirler.

            Ve Evren-Kent dekan ve rektörleri olabilirler ancak.

            Bunlardan ‘bilim adamı’ olamayacağını ileri sürdüğüm tarih 1983 yılıdır.

            1402’likler dönemi..

            Șimdi Recep Șaban Ramazan 81 ile ‘Evren-Kent’ açmakla övünmektedir.

            Mardin bilmem ne ‘Evren-Kent’i, Siirt bilmem ne ‘Evren-Kent’i gibi..

            Bu ‘Evren-Kent’lerin ‘rektör’leri; bu ‘Evren-Köy’lerin ‘dekan’ları ve bu ‘Evren-Belde’lerin ‘müdür’leri olacak kușkusuz.

            Bu ‘Evren-Mezra’larda ‘araștırma görevlileri’ de olacaktır doğallıkla..

            Bu ‘araștırma görevlileri’ araștırmalarına öncelikle ‘Kürtçe’den bașlamadırlar.

            Çünkü bunlar bir otuz yıl daha geçse Türkçe öğrenemezler.

            Bir Türk Üniversitesi’nde, bir rektör, ‘Fetullahçı Polis’e ‘öğrenciyi tut!’ demez de ondan..

            Sanki ‘Ergenekon Savcı’sı mübarek; ‘yakala!’ diyor.

            ‘Atarım’ diyor, falan.

            ‘İster asarım ister keserim’ mi ne?

            Öğrenciyi de kendisine benzetecek.

            Tümünü ‘Kenan Evren’leștirecek.

            Harbiyelileri de ‘Hilmi Özkök’leștirecek.

            Salt üniversiteler mi?

            Sizi temin ederim, Türkiye bugün bir ‘Evren-Kent’ olmuștur bütünüyle..

            Yolu yolağı, yasa ve kuralı, anayasası babayasası, yöneticisi ve yöneltileni; ișçisi, köylüsü, memur ve emeklisi ile tam bir ‘Evren-Kent’.

            Kimi zaman bunlar ’12 Eylül Çocuğu’, ‘Seksen kușağı’ falan diyordum ya, iște size kanıtı.

            Hani ‘meclisi’, ‘kabinesi’, ‘bakanı’ ayrı mı diye sormayacağınızı da bilirim.

            ‘Partisi’, ‘Derneği’, ‘kurulușu’ da tıp demiș burnundan düșmüștür.

            Nereye kadarına gelince...

            2010 yılı bunlar için ‘son durak’tır diyen de bendim.

            Yarın 2010 yılının 366’ncı günü olabilir. 367, 368, 369 diye gidilicek..

            İkibin onbir yılı Evren’in bizim kentten kovulacağı yıl olacaktır.

            Devlet-Ulus’un sonu..

            Bundan böyle Ulusal Devlet’imizi kurmaya çalıșacağız.

            Haydi kolay gelsin!

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Jan 6, 2011, 7:47:34 PM1/6/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com, aydinlik-gel...@googlegroups.com, ad...@asilturk.de, kadirb...@gmail.com, İlk Kurşun, Dogan Kemanci, konbaa...@googlegroups.com, cumhuriyet...@googlegroups.com, cumhuriye...@googlegroups.com, uluse...@gmail.com, kotan...@googlegroups.com, kuvva-i...@googlegroups.com, temizelle...@googlegroups.com, Turkpolitika, Ozkan Bostanci, Ender Erdemil, Ender Erdemil, faruk...@superonline.com, ulusalbi...@googlegroups.com, Mehmet Ali Guller, ad...@guncelmeydan.com, a_c...@yahoogroups.com, add-a...@googlegroups.com, addliyi...@googlegroups.com, akilca...@yahoogroups.com, biz-turk-mill...@googlegroups.com, tpda...@yahoogroups.com, erzincan-kemal...@googlegroups.com, asah...@gmail.com, Haberanaliz Batuhan Sezer, habe...@gmail.com, Peyami Tek HABERBIZ, s_gu...@hotmail.com, Aysun Erenalin, Açik Istihbarat, in...@moreno1.de, Ahmet Uyar, Alp Hamuroglu, Edip Basaran, Müge Gülses

CAMUZ VİCDANI

            Kemal bey ne diyor; ‘kamu vicdanı rahatsız’.

            Hani toplum olarak geliștik ya; cenene yerine sienen demiyor muyuz?

            Șu ‘Kamu’ da, olsa olsa ‘Camu’-‘Mamu’ gibi bir șey olabilir.

            Ya da doğrudan ‘Cemaat’..

            ‘Vicdan’ dediğimiz de ‘Cüzdan’a benzer bir șey..

            ‘Toplumsal Bilinci Koruma ve Geliștirme Çatısı’ndan dostların kulakları çınlasın, bu ‘Kamu Vicdanı’ denilen șey ‘Toplumsal Bilinç’in ta kendisidir.

            Toplumsal istenç de denilebilir.

            Ve toplumlara göre de değișiklik gösterir.

            Öyle evrensel-mevrensel de değildir.

            Sözgelimi Fransa’da, sokakta bir erkeğin kadını tokatladığını görüyor iseniz, ya merakla izler ya da sırtınızı çevirerek yürüyüp giderseniz.

            ‘Hey arkadaș yakıșıyor mu?’ demek ‘hak’kınız yoktur çünkü.

            Hele ‘Doğulu’luğunuz tutar da adama engel olmaya kalkıșırsanız gözünüzü karakolda açabilirsiniz.

            Yine gözünüzün önünde güzel bir otomobilin camının kırılarak içine girildiğinii görüp de müdahale etmeye kalkamazsınız.

            Hırsız arabanın içinden beğendiği ne varsa söküp alabilir.

            Polise telefon etme ‘hak’kınız vardır, ama polisin gelip gelmeme hakkı da saklıdır.

            İște Türkiye’nin girmeye can attığı ‘Avrupa Birliği’nde insanlar ‘Camuz Vicdanlı’ olmak durumundadırlar.

            Çünkü bugün ‘Avrupa Birliği’ni olușturan ‘Devlet-Ulus’lardan beklenen ‘toplumsal bilinç’ budur.

            Ne denli ileri ‘Camuz Vicdanı’na sahipseniz o denli ‘Avrupalı’ sayılırsınız.

            Mustafa Kemal Türkiyesi’nde yeșertilmek istenen ‘toplumsal bilinç’ nasıl bir șey idi diye sorulacak olursa; ‘Bursa Nutku’na mı bakarsınız, ‘Gençliğe Hitabe’ye mii bilemem; ama hiç de ‘Avrupalı’ olmadığını hemen saptayabilirsiniz.

            Kușkunuz olmasın Avrupa’lılar da iște ‘bu nedenle’ Mustafa Kemal’e düșmandırlar.

            ‘Yöneticiler gaflet ve delalet içinde olabilirler’ demiyor muydu?

            ‘Hatta hıyanet’!!

            Tam da bugünlerdeki gibi.

            O zaman ‘Türk topumu’na yakıșan ‘Avrupalı olacağız’ diye ‘Camuz Vicdanlı’ olmak yerine Türkiye Cumhuriyeti yurttașlarına yakıșır bir ‘toplumsal bilinç’e sahip olmak değil midir?

            Kemal bey bakın ne güzel saptamıș; ‘toplumsal bilinç’ bunu kaldırmaz diyor.

            Gerekirse mahkemelerin saldığı canileri kulaklarından tutup ‘köy odaları’na da tıkabilirsiniz.

            Onları salan yargıçların yüzlerine tükürmek de ‘kamu vicadanı’nın gereklerinden midir yoksa?

            ‘Adalet bakanı’ kim ise yakasından tutmak.

            O arada haksız yere tutuklanmıș olanları, tutukevlerinin duvarlarını yıkarak özgürlüklerine kavușturmak.

            Ve Kemal bey’e de ne söylenmesi gerekiyorsa söylemek.

            Sözgelimi ‘gölge etme bașka ihsan istemez’ denilemez mi acaba?

            Diyordum ki, ‘kamu vicdanı’ ya da ‘toplumsal bilinç ya da istenç’ toplumdan topluma değișir ve ‘evrensel’ değildir.

Kimi ‘evrensel ilke’leri özümsemiș olmasına karșın, adı üzerinde ‘toplumsal’dır.

Türk toplumunun bütün bu olanlar karșısında ‘camuz’ gibi sessiz kalmasının da tek birt açıklaması olabilir: toplum olmak yerine ‘cemaat’ olmak.

            Türkiye’de yașananlara yüreği dayanmayanlar ‘Türk Toplumu’ndandırlar.

            Geriye kalanlara da ‘cemaat’ yakıșır.

            Ve ‘Camuz Vicdanı’.

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Jan 26, 2011, 8:07:12 PM1/26/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com

 

SEHVEN

Belki de ‘sehven’ yaptım askerliğimi.

Üç ay mı ne? Er olarak.

Kısa dönem dediler ve Menemen’e gönderdiler.

Kubilay’ın anıtını bekledim geceleri.

            Bülent Ersoy’un dedesi yeniden hortlamasın deyi.

            Hani șu ‘sehven’ ‘bașbakan yardımcısı’ olmuș adamın dedesi.

            Bölük komutanımız yüzbașı ama raporlu.

            Bir teğmen almıș komutayı. Yirmiiki yirmiüç yașlarında bir Türk subayı.

            Biz askerlerin en küçüğü otuzunda, doktor, doçent, yargıç ve savcı.

            ‘Abilerim diyesim geliyor size’ diyor komutanımız.

            ‘Ama küfür isterseniz henüz paketi açılmamıșı var bende’..

            Abi-kardeș gibi bitirdik askerliğimizi.

            Bir teğmeni o zaman görmüștüm görevi bașında.

            Sonradan ‘Ergenekoncu’ oldu mu bilemem.

            Adını da unuttum, yoksa general meneral mi șimdi?

            Telefonuna ‘sehven’ numaralar yüklenen Mehmet Ali Teğmeni düșünüyorum da.

            Cıva gibi esnek çelik gibi direngen bir Türk subayı.

            Fetullah’ın polisleri ne oyunlar ediyorlarmıș meğer.

            ‘Türk polisi’ de ‘asimetrik psikolojik savaș kurbanı’ oldu ya.

            Bir yanda Gaffar Okkan’lar öte yanda Akyürek Ramazan’lar.

            Türkiye bölünmez diyenlerin kulağına küpe olsun; Ergenekon’a ‘kanıt üreten polis’ de benim düșmanımdır asker de..

            Asker içinde ‘sahte cunta’ üretmeye çalıșan da, cunta var diye beni kandırmaya çalıșan da..

            ‘Sehven’ bakan, bașbakan, cumhurbașkanı, bilmem ne bașkanı olan da..

            ‘Dini politikaya alet eden de, bir kalkan olarak kullanan da..

            Benim düșmanımdır.

            Bölündük ey halkım haberin olsun!

            Bir dağbașında doğmușum, en yakın köy beș kilometre, en yakın ebe elli kilometrede..

            Toprak kıraç ve insanlar aç.

            ‘İnsanlık’ vardı ama.

            Bir ömür sonunda insanlık yolunda ilerlemek bir yana ‘heykeli’ne bile düșman olanların eline kaldık.

            Bilimde önyargı ve duygusallığa yer yoktur denir ya; bilimsel önsezi de yoksa bilim olmaz diyenlerdenim.

            Bunlar ‘sehven’ geldi sehven gidecekler diyemem o nedenle.

            Bunlar hile ile geldi șer ile gidecekler.

            Șer bunların kanında var.

            İçleri șer dıșları șeriat.

            Ve meșruiyetleri yok, meșrutiyet peșindeler.

            Akacak kan damarda durmaz demiș ya atalarımız.

            Ne kadar akacaksa o kadar akacak demek ki.

Ben hak ve haklıdan yana can feda etmeye hazırım.

            ‘Cumhuriyet’i alçak ve namussuzlara teslim etmemeye yeminli..

            Ve ‘kendim için bir beklentim varsa namerdim’.

            Habip Hamza Erdem

 

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Jan 29, 2011, 7:25:35 AM1/29/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com

DEMOKRAT  CHP

            Bu CHP demokrat.

            Atatürk’ün CHP’si falan değil, ne de İnönü’nünki.

            Ecevit’in CHP’si de değil, Deniz Baykal’ınki de.

            Demokrat.

            ‘İleri demokrat’ da denilebilir belki, çok çok ileri demokrat da.

            Hem demokrat hem de muhalefet.

            Hiçbir zaman da ‘hükûmet’ olamayacak.

            Hele ‘iktidar’ olmasının olanağı yok.

            CHP’nin ‘devlet’ini ele geçiren ‘dıș güçler’, CHP’nin liderine ‘alçak’ dediler mi?

            Dediler.

            ‘Namussuz’ dediler mi?

            Dediler.

            ‘Gıdım’ vermeyiz dediler mi? Dediler.

            ‘Rüyada görürsünüz’ dediler mi? Dediler.

            CHP’nin ‘Yeni Lideri’ demokrasiden ödün verdi mi vermedi mi?

            Vermedi.

            ‘İt ürür kervan yürür dedi mi?’. Demedi.

            Çünkü ‘demokrasi’de ‘bölünmüș yolllar’ vardır ve kervan yoktur.

            Kervanın olmadığı yerde de it olmaz mı ne?

            İt yoksa millet de yoktur.

            Hani koyun kuzu, eșșek inek falan yoksa ne çoban olur ne de iti.

            İnsana benzer yaratıklar ‘robot’lașmıșlardır.

            Duygularını yitirmiș.

            Böylece coșku moșku, ülkü mülküden de sözedilmez.

            Yoktur, olmasına da gerek yoktur.

            Demokrat olunur o kadar.

            Bir ara ‘hesap soracağız’ falan gibi sözler de duymuștuk.

            Saman alevi gibi sönüp gitmedi mi?

            Demek ki ön-demokratlık așaması geçilip tam demokrat olundu.

            Seçime kilitlenildi.

            Yakında seçim olacakmıș ve Yeni CHP seçimden bașarılı çıkacakmıș.

            Halkoylamasında bu ‘son koz’dur denilmiști oysa. Ve öyle idi.

            Șimdi ‘koz moz’ da yok.

            ‘Kozmik oda’yı bile ele geçirdiler.

            Geçenlerde Oktay Akbal yazmıș; ‘sine-i millet’ diye.

            Ben yazsam kimse dinlemez diye yazmıyordum, Oktay Akbal iyi ki yazmıș.

            Ne ki, bu Yeni CHP millet ile köprüleri atmıș ve sineyi elma sanmakta.

            Onun gözü ABD’de AB’de mi ne?

            Oysa Avrupa’nın itleri kaniș mi kaniș. İtlikle ilgileri kalmamıș.

            Demokrat olmușlar desem ayıp olur diye demiyorum.

            O arada beğenmediğimiz Kuzey Afrika Arap’ları ayağa kalkmıș.

            Șöyle ya da böyle șahlanmıșlar.

            Ne Arap’ın yüzü ne Șam’ın șekeri denirse de, Arap’ın atı çok tutulur.

            Soyludur.

            Bu Arap ‘kardeșlerimiz’ soysuz yöneticileri milletin sinesine gömüyorlar mı gömmüyorlar mı?

            Soru budur.

            Çıkacak ‘muhalefet liderleri’ hesap soracaklar mı sormayacaklar mı acaba?

            Alçak da sensin namussuz da diyebilecekler mi diyemeyecekler mi?

            Al demokrasini bașına çal, pardon demokrasi öyle değil böyle olur diyebilecekler mi diyemeyecekler mi?

Bütün gelișmeler çıkacak muhalefet liderlerinin yeteneğine bağlı olacak.

Bakalım ne kadar ‘demokrat’ olacaklar.

Yeni CHP’nin demokratlığı gibi olacaksa, yazık olacak.

Hem de çok yazık.

Vah Arap ‘kardeșlerimiz’ vah.

Habip Hamza Erdem

           

           

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Jan 30, 2011, 8:01:27 PM1/30/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com

MODEL

            Her boyayı boyadık bir tek ‘fistikî yeșil’ kalmıștı.

            Sonunda o da oldu; ‘model ülke’ olduk.

            Model denilince baldırı çıplak kadınlardan bașkasını düșünemeyen yorumcular için ‘Türkiye Modeli’ de podyuma çıkmıș bulunmaktadır.

            Tunus’un bașı nasıl bağlansa iyi olur; Mısır’a hangi hașeme iyi gelir falan.

            Model ne pekiyi?

            Sözlük, ansiklopedi, google moogle’a bakıldı mı acaba?

            ‘Model kavramı’ için kitaplar yazıldığını Türkiye’de kaç kiși biliyor?

            Mete Tunçay ile Emre Kongar’ın, genç bilimadamaları iken, bundan tam otuz yıl önce ‘model kavramı’ üzerine nasıl tartıștıklarını duyan oldu mu?

            ‘Kemalist Model’ Mustafa Kemal’in mavi gözlerine bakılarak mı tasarlanıyor, yoksa onbeș yıl içinde uygulama içinde ‘aralıksız’ geliștirilerek mi?

            Eyleme eylem deniyor ama praxis’i duymușlukları var mı?

            Devrim de  turunç mudur nar mı?

            Gül mü yasemin mi?

            Bu yeni yetme yorumcular, Hasam, Masam ve Kasam uzmanları ‘devrim mahalli’nden yayım yaparak; “bizim modelimiz Mıstır Erdogan Modeli’dir” denildiğini aktarıyorlar.

            Demek ki Tunus’a MEM modeli iyi gelecek.

            Mısır’a da MGGM, yani Mıstır Gül Gülen Modeli.

            Haydi hayırlısı olsun diyelim ama ya birkaç ay içinde bu son modeller de çatırdayacak olursa, ‘arap kardeșlerimiz’ ne yapacaklar acaba?

            ‘Kemalist Model’in tüm Orta-Doğu’ya, özellikle müslüman ülkelere, ki çoğu o dönemde henüz devlet bile değiller, örnek olabileceği daha o zamanlar ileri sürülmüștü.

            Hindistan’a ve Çin’e örnek olabileceğinden korkuluyordu.

            Ve Örnek oldu.

            Șimdilerde de Güney Amerika Devlet-Uluslarına örnek olmakta.

            Demek ki neymiș?

            Mustafa Kemal Modeli müslüman ya da hristiyan, Buda ya Juda dinine bakmadan tüm Doğu’ya örnek olabiliyormuș.

            Çünkü benim ikinci kușak uluslașma süreci diye adlandırdığım bir süreç içinde doğmuș.

            Bir süreçmiș.

            Öyle türban șalvar gibi giyim kușamla bir ilgisi yokmuș.

            İnançla ilgisi de ‘insanın kendi bașarı gücüne inanması’ ile bașlıyormuș.

            Din ile devlet ișlerini biribirinden ayırmıș.

            Dine de doğal ve tam özgürlüğünü tanımıș. En azından bu özgürlüğün yașanması için olanak tanımıș.

            O nedenle Kemalist Model’i bilmeyenlerin onu gelișigüzel olaylar için kullanmamalarında yarar vardır.

            Hah Tunus’un yasemin devrimine MEM modeli mi uygun MGGM modeli mi, tartıșın durun.

            Bașındaki sarık benzeyebilir.

            Yalan ve üçkağitçılık da.

            Hile, hurda, zulüm ve ihanette de benzeșebilirler.

            Ancak adamlar yağmurdan kaçarken doluya tutulmasınlar bari.

            İyisi mi, bırakalım kendilerine benzesinler.

            Benim gördüğüm tek benzerlik televizyon sunucularındaki benzerlik.

            Herbiri bir model mașaallah.

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Feb 2, 2011, 7:50:53 PM2/2/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com

EȘBAȘKAN

            Șu eșbașkanlar değil miydi BOP, Genișletilmiș BOP projeleri üreten?

            Hani yirmi bilmem kaç ülkede ‘rejim değișikliği’ öneren.

            Hatta Kuzey Afrika’dan falan sözeden.

            Buyurun size bal gibi Kuzey Afrika ve Orta-Doğu gelișmeleri.

            Tunus ve Mısır,  sonra Libya; Yemen ve Sudan, sonra Ürdün; Suriye ve Lübnan, sonra İran; Somali ve Angola, sonra bilmem nere...

            Sonra Türkiye mi ne?

            Rejimleri değișecek.

            Rejimleri değișirken sınırları da değișecek; kimi üniter devlet olacak kimi federal.

            Proje bu idi ve bir yerinden uygulamaya bile geçildi.

            Gelișmeler projelere uygun mudur değil midir eșbașkanlara sormalı.

            Benim bildiğim 2010’lardan sonra bütün dünyanın değișecek olduğudur.

            Sözgelimi kimi dostlar üçüncü dünya savașının Somali’den bașlayacağını ileri sürüyorlardı.

            Hani korsan-morsanlar türemiști ve bizim Genel Kurmay pașaları da oralara gemi-memi göndermișlerdi.

            Sağa sola asker göndermede kusur etmezler, sağolsunlar.

            Ve bunlar yarın Türkiye’deki halk hareketinin üstüne de tank göndereceklerdir.

            Sizi bilmem ama benim bundan kușkum yok.

            Türk Subayı denildiğinde benim aklıma ‘Ergenekon sanıkları’ geliyor sadece, nedense.

            Ve her ne ise..

            Gelelim dünyanın nasıl değișeceğine.

            Afrika anakarası haritasını koyun önünüze.

            Tüm Devlet-Ulusların kuruluș tarihleri 1950-70 arasındadır.

            Kimileri iki üç kez kurulmuș, sivil ya da askeri darbelerle biçimlenmișlerdir.

            ‘İstikrar’lılıkları liderlerinin ömürlerine bağlı olmuș, liderlerinin ömürleri de uluslararası güç dengelerine doğrudan bağlı olmuștur.

            Hiçbiri ‘ulusal’ bir devlet kuramamıștır.

            Çünkü ‘ulus’ olmadan ulusal bir devlet kurmak olanaksızdır da ondan.

            Demek ki șöyle ya da böyle devlet kurmak olanaklı ise de, șöyle ya da böyle ‘ulus’ kurulamıyormuș.

            Mustafa Kemal ne demiș; “Türkiye cumhuriyetini kuran halka Türk ulusu denir”.

            Bu devleti ben kurdum, adı da Mustafa Kemal Devletidir dese idi, kim ne diyecekti?

            Ama o öyle demedi.

            Türkiye’de ‘ulusal devlet’in ‘model’ini kurdu.

            ‘Kemalist Model’ böyle bir modeldir ve fotomodeller bunu anlayamazlar.

            Prof-modeller de anlayamazlar.

            Yeniden dünyadaki değișime dönülecek olursa, diyordum ki; ikibinonlu yıllar dünyada ‘devlet-ulus’ların sonunu getirecek ve belki de ‘ulusal devlet’lerin kurulușuna yol açabilecektir.

            Bu tür değișiklikler eșbașkanların șaklabalıklarına bakmaz.

            Tarihin tekerleğine bakar.

            Öküzle çekilen teker feodal devletin, traktör tekeri de kapitalist devlet modelini veriyordu ya.

            Uzay mekiği tekeri de yeni bir devlet modeli verecekti.

            Musta Kemal onu gördü desem, abartmıș olur muyum bilemem.

            Habip Hamza Erdem

 

ilhan Dulger

unread,
Feb 3, 2011, 4:31:58 PM2/3/11
to ...: :CTO: :... CTO
BOP önerilerinin, eşbaşkanlar eliyle ugulanmaya devam ettiği görülüyor.  
Kuzey Afrika kaynarken Türkiye'nin gündeminde "başkanlık sistemi" var.
Sayın eşbaşkan Türkiye'de "çok-başlı devlet idaresini kaldırmayı" tartıştırıyor.
Amerika'yı örnek gösteriyor.
Başkanlık sistemi sahibi ABD ise Başkanlık sistemi ile yönetimde olan H. Mübarek'i
kurtarmak için elinden geleni yapıyor.
Doğu ülkelerinde başkanlık sistemi otoriterliği getirir; otoriter başkan halka
dayanmadığı için dış güçlere dayanmak durumundadır (Şekil A: Mısır'da görüldüğü gibi).
Batı'da da federasyonu gerektirir...
Türk başkanlık sistemi ister Doğu'ya, ister Batı'ya benzesin, BOP başarılı olmuş olur.
Hele hem Doğu'ya, hem Batı'ya birden benzerse, kaymaklı ekmek kadayıfı... 
Subject: ..::CTO::.. EȘBAȘKAN
Date: Thu, 3 Feb 2011 01:50:53 +0100

uzay babil

unread,
Feb 3, 2011, 7:17:38 PM2/3/11
to TÜRK/TÜRKİYE GRUBU CTO(*

*ELBET BİR DEVLET ELİ*KALMISTIR?ÖNLEYECEK TÜM BUNLARI!
-YOKSA HEPSİMİ YOK EDİLDİ..ZANNETMİYORUM..SAKİN OLMALI/AMA UYUMAMALI!




 

From: ilhan_...@hotmail.com
To: cihan-tu...@googlegroups.com
Subject: ..::CTO::.. RE: ...: :CTO: :... EȘBAȘKAN
Date: Thu, 3 Feb 2011 21:31:58 +0000

Habip Hamza Erdem

unread,
Feb 8, 2011, 6:40:43 PM2/8/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com

ASLAN ORDU

         Șu bizim ‘peygamber ocağı’na sen kalk ‘kağıttan kaplan’ de.

            Adamların bir eli Bosna’da, bir eli Afganistan’da; bir elleri Lübnan’da gemileri Somali açıklarında.

            Kore’den dönebilenler hala yașamda.

            Yüz bilmem kaç televizyon ve bin bilmem kaç radyodan her gün bilmem kaç kez ‘Yemen Türküsü’ çalınmıyor sanki.

            ‘Sivastopol önünde’ marșını ben bile çalıp söylerim zaman zaman.

            Sivastopol önünde yıkık minare

            Düșman dedikleri gelmez imane

Erenler geliyor bize imdade

Yeter ki padișahım izin ver bize

Yani camiler bombalanmıș, minareler yıkık.

Erenler biraz yardım edecek olsalar düșmanı imana getirdik getireceğiz.

O gün bugündür el alemi imana getirmeye çalıșıyoruz, aslanlar gibi hem de.

Sen de kalk ‘kağıttan kaplan’ de.

CHP’den de atılmalı bu Süheyl Batum.

Recep Șaban Ramazan ne diyor; ‘her tarafın anayasa hukukçusu olsa ne yazar?’

Hukuku takan mı var?

O ordu benim ordumdur, asarsam ben asarım kesersem ben.. Sana n’oluyor?

Hukuksal olmayan bir biçimde görevden alınan üç general görevlerine döndürüldüler mi  sahi?

Kuvvet ve Ordu Komutanları polis karakollarını mesken tutmadılar değil mi ama?

Hüküm giymeden ‘mahkûm’ edilen komutanlar onbeș-yirmi kișinin parmakları kadar mı ne?

Genç Mehmet Ali Teğmen de hala içeride!

Suçsuz olduğunu yetmiș milyon biliyor da ‘Silivri Mahkemeleri’ bilmiyor zahir.

Bu nasıl adalet, nasıl mahkeme çözebileniniz var mı?

Demokrasiyi ‘sandık’ sanan marangoz çırakları bunlar.

Bunların polisi polis değil; savcısı savcı yargıcı yargıç değil; hukukları hukuk adaletleri adil değil.

Ordu’ları da, izninizle ben söyleyeyim, Cumhuriyet Ordusu değil.

Aslan mıdır kaplan mıdır bilemem, ama Cumhuriyet Ordusu olmaktan çıkarılmıșlardır.

Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’nun her subay ve her erine inanılmaz saygı duyarım ben.

İnanılmaz güvenirim; onlarla inanılmaz övünürüm.

İçi oyuk, boynu bükük bir Türk Subayı tasarlayamam bile.

Cumhuriyet Ordusu’ndan korkmam, inanılmaz severim.

O aymaz, o portakal sandıklarını ‘demokrasi’ sanan; o hukuk masallarına kendini kaptırmıș biçareleri Türk Ordusu’ndan saymam.

            Bunları söyledim diye ya içeri atarlarlarsa diye de tasalanmam.

            Tutsak düșmek savașın olağan hallerindendir.

            A-simetrik ma-simetrik de değil, simetrik bir savașın içindeyiz çünkü.

            Türk Ordusu’nu bu savașa sürenlerden utanırım ben.

            Ve bu savaștan alın akıyla çıkamayan Ordu’dan..

            Bu savaș öncelikle bir onur savașıdır, bir bilinç savașı..

            Bilinçsiz asker ateș olsa ne yazar demek gerek aslında.

            Kafasına çuval da geçirilebilir ‘sandık’ da..

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Feb 20, 2011, 8:15:48 PM2/20/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com

 

IȘIĞIN UCU

            Șu kör karanlıkta aydınlığa nasıl da susadık değil mi ama?

            ‘Aydınlık’ gazetesi Mart bașında çıkıyor ya bir aydınlık getireceği kesindir.

            Genel Kurmay’ın ‘ıșık’ları da parıldıyor o arada. Henüz ıșıl ıșıl değil ama, bir ıșıltı var yine de.

Ișık pașa tutuklu komutan eșlerini dinleyip ‘tutsak komutanları’ ziyaret etmiș örneğin.

            ‘Hukuk karșısında, demiș olmalı, boynumuz kıldan incedir’. İlker Pașa’nın boynu gibi yani..

            ‘Hukuk dediğiniz ne pașam?’ diyen olmuș mu acaba?

            Yenir mi içilir mi?

            Hasan Yalçın’ın ‘Hukuk siyasetin köpeğidir’ diye bir sözü varmıș ya, eșșiğidir de diyebilirdi.

            Üzerine kim binerse onun sözünü dinleyecektir.

Boșuna mı ‘Adalet mülkün temelidir’ denilmektedir; mülkün üzerine oturan adaleti de eline geçirecek demektir.

Genelden özele doğru gidilecek olursa; Anayasa Mahkemesi’nin üzerine kim binmiș bulunmaktadır?

            Hașim Kılıç’daroğlu.

            Bu Anayasa Mahkemesi’nden ‘hukusal bir karar’ beklemek olası mıdır?

            Anayasa Mahkemesi’nden bașka bir de ‘Ergenekon Mahkemesi’ni bilirim ben, gerisi yalandır.

            Geriye kalanlara Quasi mahkemeler de denilebilir.

            Bu ‘mahkeme benzerleri’nde hakkını arayıp da bulan kaç yurttașımız var acaba?

            Ölmeden mahkeme sonucunu görenler mi ‘adaletin yerini bulduğunu’ söyleyebilirler yoksa sonucu bile görmeden gidenler mi?

            Savcı ve yargıçlarımız ne kadar alınmak istiyorlarsa o kadar alınabilirler.

            ‘Tatmin olmuș’ bir tek davacı gösterebilirlerse sözümü geri alacağım.

            Davalı olup yakayı kurtarabilene de așk olsun!          

            Hukuka saygı nerede olur diye sorulacak olursa; mahkemelerden de hesap sorulabileceği yerde olur.

            Yargıcın yakasından tutulabilen, savcının paçasından alașağı edilebilen yerde.

            Yularından tutabilen hukukçuların olduğu yerde hukuka saygı olmaz.

            Türkiye’de hukuka saygı duyabileceğimiz günler yakındır ama.

            Ergenekon Mahkemeleri’nde ‘ıșığın ucu’ göründü çünkü.

            Bu mahkemeler bașladığı günlerde, tam üç yıl önce yazdım; bu mahkemelerdeki davalılar yakında davacı olacaklar diye..

            Ve bu dava kazanılacak.

            Türkiye Cumhuriyeti Devleti de ancak böylece ‘hukuk devleti’ olabilecek, Türk Ulusu adına karar verebilecek mahkemeler de böylece kurulabilecektir.

            Kemal Kılıçdaroğlu geldiğinde belki üye kayıtları tamamlanmıș olacak.

            Devlet Bahçeli’ye sıra bile gelmeyebilecektir.

            Türk Ulusu’nun ‘kendi yazgısını kendisinin yazabileceği gündür’ o gün.

            Ișıl ıșıl.

            Bir sabah erken

            Haymana ovasında bir garip kuș öterken

            Türkiye’de hukuk yeniden kurulacaktır.

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Mar 6, 2011, 6:16:10 PM3/6/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com

                                                 HOȘGELDİN YENİ (YÜZ) YIL

            Yeni bir yıla giriyoruz. Yeni bir yüzyıla demek daha doğru olmalı. Çünkü yirmibirinci yüzyıla ikibin yılında değil ama ikibinonlarda girilebileceği öngörülmekte idi.

            İkibinonbir de olabilir, ikibinonbeș de... Ama yeni bir yüzyıla giriyor olduğumuz kesindir.

            Ancak içinde bulunduğumuz ekonomik bunalım, ikibinonbire üç kala patlayarak, yirmibirinci yüzyıla girișimize bir ivme katmıș oldu.

            Öyle bir ivme ki, artık gem azıya alınmıș demektir ve nerede durulacağını kestirmek zordur.

            Büyük olasılıkla yolun sonunda durulacaktır.

            Ve yolun sonu görünmektedir.              

            Gemi azıya alan atın çatlayacağı noktadır orası.

            Dünya genelinde yolun sonu, ABD’nin dünya egemenliğinin sonuna denk gelmektedir.

            ABD egemenliğinin sonu da,  dünyanın geri kalanında ABD yandașlarının sonu demektir.

            Bu Avrupa’da șu, Afrika’da o kiși, grup, parti ya da iktidar olabilir.

            Türkiye’de kimlerin olabileceği ise apaçık.

            Neden Türkiye’de ‘durmak yok yola devam’ deniyor? Çünkü zaman tükendi tükenecek de ondan. Gemi azıya alan at çatlayacağı yeri nasıl bilebilir ki?

            Çatlayacağı yere değin koșacak.

            Anayasa Mahkemesi’nin ‘dur’ demesiyle durdurulabildi mi?

            Kapatma kararıyla bile durdurulamayacağı belliydi zaten.   

            22 Temmuz seçimleri ertesinde küresel büyük bir bunalımın gelmekte olduğunun belli olması gibi.

            Gelmekte olan bunalımın yıkıcı olacağını ABD’liler bilmiyorlar mıydı sanıyorsunuz?

            Mehmet Șimșek’e söylemediler ise de Nazım Ekren’e de mi söylemediler? Yoksa ABD’liler bu ikiliden böyle bir öngörüde bulunabileceklerini mi beklediler  dersiniz. Hiç sanmam...

            ABD bunları çatlatıncaya değin koșturacak.

           

            Baykal bile seçimden sonra gelecek olan bunalımdan korktu idi.  

            Yirmibirinci yüzyıl nasıl ve ne zaman bașlamıș olursa olsun neler getireceği önemlidir.

            Örneğin reklamla hükumet olunup, parayla seçim kazanmanın sonu gelecektir.

            Devlet, burjuva devlet de olsa ‘Dallas Çiftliği’ gibi yönetilemeyecektir.

            Herșeyden önemlisi düzenin politikası, hukuku, sanatı ve düșünce biçimi değișmeye bașlayacaktır.

            Çünkü bu bunalım düzenin temelini oymuș olacaktır.

            Neden sistem değil de düzen dediğim sorulacak olursa, özünde yirmibirinci yüzyıl ‘sistemizm’in de sonunu getirecektir de ondan..

            Değil mi ki 1930’lardan sonra fransızca ‘ordre’ sözcüğü güncellik kazanmıștı, yürmibirinci yüzyılda da hak, hukuk, eșitlik ve kardeșlik bir düzene girmiș olacaktır.

            Ne ki denizler dalgalanmadan durulmamakta.

            O nedenle girmekte olduğumuz yıl büyük dalgalanmalara tanıklık edecek bir yıl olacaktır.

            Ancak insanlığın umudunun arttığı bir yıl.

            İnsanlığa kutlu olsun!

            Habip Hamza Erdem

            2009 yılına girerken yazıldı bu yazı. Daha ne Tunus olayları vardı ortada, ne Mısır ve ne de Libya.. Bir bakıș vardı ama, yöntemsel ve bilimsel ya da yöntembilimsel.  Ve Türkiye’de kıt bulunan. O kadar...

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Mar 10, 2011, 2:13:36 AM3/10/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com

ȘEYLEȘTİRME

         Chosification’u duyan duymuștur.

         Marx’ta ne demek Durkheim’de ne demekmiș.

         Somut olguların somut çözümlemesi yapıldığında ise, bugün Türkiye’de ‘günlük yașam’ın șeyleștirildiği ileri sürülebilir.

         Kahvaltıda peynir, zeytin ve çaydan önce Baykal’ın șey’ine bir șey olup olmadığını öğrenmek için televizyonlara saldırılır örneğin.

         İlknur hanımın șeyinin, diyelim gözünün, Baykal’ınkine takılıp takılmadığı konusunda yeni bir șey olmuș mudur o gece?

         Yeni bir açıklama, belge, kaset, kanıt vb..

         Muharrem İnce’nin șeyi, diyelim kafası, hoș muymuș değil miymiș oraya gittiğinde?

         Hani tıksırıncaya değin mi içmiș hapșırıncaya değin mi?

         Gürsel Tekin, İlknur hanımın șeylerini, anlattıklarını diyelim, ciddiye almıș mı almamıș mı?

         İlknur hanım Gürsel Tekin’e bașka bir șey Kemal Kılıçdaroğlu’na bașka bir șey için mi gitmiș acaba?

         Hani Deniz Baykal’ınkinden farklı bir șey için örneğin.

         Beșiktaș’ın șey’ine göre, savcısı mı ne, Baykalın șeyi mi daha  ‘darbeci’ imiș İlknur hanımınki mi?

         Beșiktaș’taki öteki șey, yargıç diyelim, Zekeriya’nın șey’ini, talebini yani, nasıl hukusal bulup da yakalama emri vermișmiș?

         Baykal’ın șeyi, dokunulmazlığı olduğu için mi onu yakalamamıșlar?

         Hem o șeyler polisin eline nasıl geçmiș?

         Ya da polis o șeyleri daha önce mi elde etmiș?

         Elinde daha çok șey varmıymıș yoksa?

         Sözgelimi benimle ilgili bir șey..

         Yoksa benimkiler çok daha önceden mi Zekeriya Öz’ün eline verilmiș?

         Onları da, o șeye, Ergenekon davası mı ne, daha sonra mı sokacak yoksa?

         O șey günü, yani șimdiki Beșiktaș savcı ve yargıçlarının yerine Cumhuriyet savcı ve yargıçlarının yeniden gelecekleri gün..

         Șeyleri, sonları diyelim, nasıl olacak?

         Cumhuriyet șeyini, kavramını yani, büyük harfle yazdım dikkat edilirse..

         Șeyleștirdim de denilebilir; somut Türkiye Cumhuriyeti anlamında.

         Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak.

Yazının bașından buyana Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yle ilgili bir șey yazmadım oysa.

Ne polis, ne savcı, ne yargıç ne de mahkemeleriyle ilgili hiç bir șey..

O yazılan șeyler Türkiye’de ‘günlük yașam’la ilgili șeylerdi.

Halkımızın șeyleri..

Bizim șeylerimiz de denilebilir.

Polisin, savcının elinde olan; yöneticilerin ağzınlarından düșürmedikeleri.

Medyanın dilindeki șeyler..

Habip Hamza Erdem

        

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Mar 12, 2011, 8:04:55 PM3/12/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com

 

ERBAKAN’IN ARDINDAN

         Erbakan’ı ‘nasıl bilirdiniz?’ diye sordu ya imam; yediden yetmișe ‘iyi adamdı’ diye ağladık.

            Onu yarı yolda bırakan öğrencileri bile ağlar gibi yaptılar.

            ‘Oh kurtulduk’ diye sevinseler de..

            Oysa yaklașan seçimlerde Erbakan onları hayli yıpratacak gibi görünüyordu.

            Kemal Kılıçdaroğlu’ndan daha etkili bir muhalefet yapacaktı.

            O arada asker ‘özür diledi’ dediler.

            ‘Demokrat’tı, ‘anti-emperyalist’ti, ‘yurtsever’di diyenler bile oldu.

            ‘Millî Görüș’ün kurucusu olduğuna göre, ‘ulusalcı’ydı da denilemez miydii acaba?

            Ümmi ‘Millî’lerimiz onu da diyebilirler.

            ‘Haber-Türk aydınları’ belki demișlerdir de ben izlememiș olabilirim.

            Oysa Necmettin Erbakan Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘kuruluș ilkeleri’ni yıkmak için yola çıkmıș bir ‘mücahit’ idi.

            O uğurda ölümü ‘șehadet’ sayan bir savașçı.

            O uğurda her yolu deneyen bir çeteci idi.

            O’nun ‘demokrat’lığı parlemantodaki gücünün yetersizliğinden geliyordu.

            Anayasa’yı değiștirebilecek oranda milletvekili kazanmıș olsa idi; bugün ‘Türkiye İslam Cumhuriyeti’ çoktan kurulmuș olacaktı.

            Ya da bu tür bir girișimin ardından çoktan ‘iç savaș’ bașlamıș olacaktı.

            Kansız savaș olamayacağına göre ‘ne kadar kan’ akacağını da o zaman görmüș olacaktık.

            ‘Anti-emperyalist’ değildi, emperyal hayalleri vardı.

            Yurtsever değil mülkseverdi.

            O’nun kurucusu olduğu ‘Millî Görüș’ öğretisi  ‘ulusalcılık’ düșüncesine taban taban zıt bir öğretidir.

            Ve bu görüș Türkiye’de yerleșebileceği kadar yerleșmiș bulunmaktadır.

En küçük memurundan en yüksek bürokratına değin ‘devlet’in her kademesinde ‘Millî Görüș’ egemendir.

Vali ve kaymakam gibi yöneticiler;

Savcı, yargıç ve mübașirler;

Polis ve bekçiler; hal ve mal müdürleri;

İmam, müezzin ve müftüler..

Hacılar, hocalar ve profesörler;

Daire bașkanları, müsteșarlar ve bakanlar;

Bașbakan ve cumhurbașkanları..

Tümü, istisnasız ‘Milli Görüș’ mücahitleridirler.

O halde, nasıl olur da Necmettin Erbakan yașasydı ‘daha sıkı bir muhalefet’ yapacaktı diye sav ileri sürülebilir?

Çünkü ‘iktidardaki kadro’ tam bir özgüven içindedir ve uygulamalarını zamana yaymaktan çekinmemektedir.

İkibinonbește șöyle, ikibinyirmiște böyle yapacağını tasarlamaktadır.

‘İç dinamik’leri sindirdiğini, sıranın ‘dıș dinamikler’le pazarlığa geldiğini düșünmektedir.

Armut olgunlașmıș gibi görünmektedir.

Armudun iyisi de ‘Lider’e düșmeliydi doğal olarak..

Erbakan’ın ‘gözü açık’ mı gitti bilemem, ama bu olgunlașmıș gibi duran armut öğrencilerinin boğazında kalabilir.

Yüzde ellisekiz olgunlașmıș armut gibi görünse de, bahçenin yüzde kırkikisi elma çıkabilir.

Ve elmalarla armutlar toplanmaz diye bir kural vardır.

Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Mar 15, 2011, 7:42:12 PM3/15/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com

 

ADALETİN BATSIN

            İș dönüșü televizyondan günün haberlerini almaya çalıșıyorum.

            Haber-Züğürt’te Fatih Altaylı İbo’nun haberlerini veriyor, Urfa Belediyebașkanı ile birlikte.

            Cenene’de Ahmet Hakan üç-beș kișiyle yarenlik ediyor.

            Benim baktığım ekran bir elin parmakları kadar zaten.

            Ulusal Kanal’da CHP’li bir milletvekili, Rahmi Güner var. Bugün Silivri’de ne olduğunu anlatıyor:

            Mahkeme bașkanı, diyor Rahmi Güner, oturuma ara verdi ve kararı saat 17’de açıklayacağını söyledi.

            Saat 15’te mi ne; televizyonlardan mahkemeden tutuklama kararı çıktığına ilișkin alt yazılar geçmeye bașladı”

            Rahmi Güner devamla; mahkeme bașkanına “Mahkemece karar verildi ise bu karar mahkemede açıklamadan önce neden basına verildi?” diye sorduklarını anlatıyor.

            Mahkeme bașkanı “henüz kararın verilmediğini” ileri sürüyor.

            Yinelenecek olursa; bir milletvekili bir televizyonda görüntülü olarak anlatıyor.

            Doğruluğundan kușku duyulabilir mi?

            Eğer bir milletvekili, hem de hukukçu olarak kamuoyuna doğru olmayan bir açıklama yapıyorsa; kesinlikle istifa etmelidir.

            Yok eğer bir hukukçu milletvekili olanları olduğu gibi anlatıyor ise; önce o mahkemenin bașkan ve üye yargıçları istifa etmelidirler.

            Sonra Adalet Bakanı istifa etmelidir.

            Ondan sonra da Bașbakan tüm halktan özür dilemelidir.

            Bir mahkeme bașkan ya da üyesinin, verilecek olan kararı mahkemede açıklamadan önce bașkalarıyla paylașması düșünülemez.

            Tumturaklı olsun diye ‘eșyanın doğasına aykırı’dır diyelim.

            İnanılmaz da denilebilir.

            Hiçbir koșulda kabul edilemez de..

            Görünen o ki; ‘tutuklama kararı’nı mahkemeden önce bir bașka kiși ya da kurum vermiștir.

            Mahkeme bașkan ve üyeleri ‘karagöz ya da hacivat’ konumuna düșürülmüșlerdir.

            Ya da gerçekte öyledirler.

            Ve eğer öyle ise; bu mahkeme kararını içine sindirebilecek tek yaratık o kararın o șekilde verilmesini isteyen kișidir.

            Kiși dediğime bakmayın; bir tüzel kișilik de olabilir.

            Tüzel, yani hükmî; yani gerçekte yok ama öyle olduğuna hükmedilen..

            Türel ile yani adaletle hiçbir ilișiği olmayan.

            Moral ile yani ahlâkla bağdașmayan.

            Gerçek insanları çileden çıkarıp, isyan ettiren..

            Yurttașlları yurttașlıktan soğutan.

            Her ne ya da her kim ise o.

            Alçak ve așağılık!

            İște bu alçak ve așağılık ‘adalet’i umutla bekleyen sefillik Türkiye’de diz boyudur.

            Diz boyu da değil; belki de gün geçtikçe yükselmekte.

            İnsanlık onuru tașıyan gerçek kișilerin gırtlağına dayanmaktadır.

            O kararları alanın da, verdirenin de..

            İçine sindirenin de..

            Adaletle ilgisi olamaz.

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Mar 27, 2011, 8:49:51 PM3/27/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com

 

                                           İMAMIN ORDUSU

“İmamın Ordusu”nun telif hakkı Ahmet Șık’ındır diyorlar.

Ortada böyle bir kitap da yok zaten.

Olsa da, “İmam Ordusu”nu enine-boyuna anlatamaz Ahmet Șık.

Çünkü Doğan Holding’de çalıșan bir ‘gazeteci’nin çapını așar bu boyut.

Bu ‘Ordu’da ‘bașkumandanlık’ yok örneğin ‘eșbașkanlık’ var; Doğan Grubu bunu dile getirebilir mi?

Eșbașkanlar içindeki ‘gâvur’ları sayabilir mi?

Bu ‘Ordu’nun müslümanlardan çok hristiyanlara hizmet ettiğini açıklayabilir mi  Ahmet Șık?

Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmayı hedeflediğini?

Türk Ordusu’nu içten çökerttiğini?

Ulusu ‘imam ordusu’na dönüștürdügünü yazmıș olabilir mi?

Eșbașkanlardan birinin Bașbakanlığı kaptığını yazmıș olsun çok çok.

Bir diğerinin Cumhurbașkanlığını ișgal ettiğini..

 Anayasa Mahkemesi Bașkanlığında oturanın kim olduğunu da yazmıș mı?

Beșiktaș Kadı’ları ne oluyor? Kurmayları mı?

Polistekiler ‘Boğazda Oturan Simonlar’ mı oluyordu?

Millî Egitimdekiler; milsiz eğitimdekiler; maliyedekiler; mülkiyedikiler; tıbbîyedekiler; sıhhiyedekiler; nafiadekiler; vakıflardakiler; içeridekiler; dıșarıdakiler; öndekiler ve arkadakileri de yazmıș mıydı acaba?

Ya basım ve yayımdakileri?

Camidekiler ve cemevlerindekileri?

Çarșıda ve pazardakileri?

Evdekiler ve yoldakileri?

Ve dağdakiler ile düz ovadakileri?

Daldakiler ile yerdekileri?

Sağdakiler ve soldakileri?

Biçare ortadakileri?

Bütün bunları yazmıș olamaz Ahmet Șık.

Yazsa yazsa birkaç tane öndekileri yazmıș olabilirdi ki biz onları zaten biliyorduk.

Birkaç vali ve emniyet müdüründen ‘ordu’ olmaz oysa.

Sözgelimi ‘Türk Ordusu’ içindeki imamınkileri yazmalı idi.

Son üç ‘Genel Kurmay Bașkanı’nın imamla nasıl oynaștıklarını örneğin..

Neyi yazıp neyi eksik bıraktığını bilmiyoruz daha.

Ancak ‘İmamın Ordusu’nu a’dan z’ye yazması olanak dıșıdır.

Bașta da dedim; ulusun tümünü imamdan orduya çevirdi bu İmam.

Telefonda ‘selamın aleyküm’ diye bașlamayan kaç kiși kaldı Türkiye’de?

Recep Șaban Ramazan gibi Osmanlıca sözcük kullanmaya özenmeyen kaç kiși?

Pavyon feadisi gibi yürümesine;

Hayvan pazarındaki celep gibi bağırmasına hayran olmayan mı var?

Hissiyatınız bozulmadı ise hassasiyetiniz de mi değișmedi daha?

Duygularınız mı köreldi yoksa?

Bu ‘İmam’ın adını duyduğunuzda göğsünüz sıkıșıp soluğunuz kesilmiyor mu hala?

Ayırdında olmadan ‘İmamın neferi’ olmayasınız sakın.

Bırakın Ahmet Șık’ı kendinize bir bakın!

Habip Hamza Erdem

 

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Mar 28, 2011, 7:33:41 PM3/28/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com

 

İZMİR’İN KAVAKLARI

            İzmir’i pek bilmem. Doğrusu kavkalarını da görmedim.

            Ancak İzmir’in bașında ‘kavak yelleri’ estiğini söyleyebilirim.

            Türk Ordusu düșmanı İzmir’den denize dökmüștü, değil mi ama?

            Șimdi düșman İzmir’den yurda girmektedir.

            NATO kanalıyla ve Alaca Karanlık Hükûmeti aracılığıyla.

            Ve Türk Ordusu’nun ‘yüksek komuta kademesi’ teslimiyetine bir teslimiyet daha eklemiș, İzmir’i kendi elleriyle teslim etmiștir.

            Eskiden ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’ denilen Ordu’ların Dördüncü Ordusu İzmir’de konușlanmıș değil miydi?

            NATO’dan bağımsız tek Türk Ordusu...

            Șimdi NATO’nun Genișletilmiș Kuzey Afrika Projesine evsahipliği yapacakmıș.

            Yirmi bilmem kaç NATO üyesi devletin askerleri İzmir’i mesken tutacaklar ve İzmir’in kavaklarından gelen esintiyle mi ne serinleyeceklermiș.

            Yüreklerini soğutacaklar demek daha doğru olacaktır.

            Doksan yıl önce önlerinden kaçtıkları, eski adıyla Türk Ordusu denilen silahlı kuvvetlerin konukları olacaklar; onlara ‘kumanda’ edecekler..

            Vah Mustafa Kemal’im vah.

            Ah Gazi Pașa’m ah!

            Yuh sana, Atatürkçülüğü kendinden menkul ‘Kemalist Ordu’!

            Fransızlar da gelecek mi?

            Hani dokuzyüzondört’te İzmir’i havadan vuran uçaklar?

            Denizden bombalayan gemiler..

            Hatay’dan, Antep’ten giren kara birliklerine ‘kumanda eden’ komutanların torunları..

            İngilizler de gelecekler mi?

            Yunanlılar, İtalyanlar, İspanyollar falan.

            Șu sizin eș-bașbakanınızın dostları mı ne?

            Ve bizim düșmanlarımız.

            İzmir’i teslim ettiniz öyle mi?

            Bir kurșun atmadan komutanlarını teslim eden Ordu’dan herșey beklenirdi zaten.

            Eskiden Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusu da denirdi.

            TBMM kararlarını uygulayan.

            Șimdi Millet Meclisi’nin kararını beklemeden yola koyulabilen bir Ordu oldunuz.

            Sözde ‘tezkere’ çıkmadan Akdeniz’e açılabilen.

            Biz açılalım ‘tezkere’ arkadan gelsin mi dediniz tanrı așkınıza.

            Üç Ordumuz zaten NATO’da dördüncüsünü de versek n’olacak mı diyorsunuz?

            NATO’suz olmaz; o bizim varlık nedenimiz deyiverin de gitsin bari.

            ‘Beka’nız yani.

            Daha birkaç yıl öncesine değin; ‘beka-meka’ denildiğinde, biz de saf saf Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘beka’sı sanıyorduk.

            Meğer o sizin ‘beka’nızmıș.

            Ve siz İzmir’i kendi ellerinizle teslim ettiniz.

            ‘Türk Subaylarını’ NATO mahkemelerine teslim ettiğiniz gibi.

            Ancak İzmir doksan yıl önce de ‘ișgal’ edilmiști haçlılar tarafından.

            Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları o’nu geri almasını bildi.

            Bașlarında Türk Subayları olduğu halde; Türk ulusu, kadını-erkeği, çoluğu-çocuğu, genci-ihtiyarıyla..

            Ellerinde kazması-küreği, balta ve bıçaklarıyla hem de.

            Yüreklerinde yurt sevgisi, beyinlerinde ulus bilinciyle..

            Șimdiki gibi ‘kavak yelleri’yle değil ama.

            Kafalarınızı ellerinizin arasına alıp son bir kez daha düșünebilir misiniz?

            Bir kez olsun düșünmeyi deneyemez misiniz a NATO kafalılar?

            Habip Hamza Erdem

 

Habip Hamza Erdem

unread,
Apr 7, 2011, 6:59:48 PM4/7/11
to oybi...@googlegroups.com, cihan-tu...@googlegroups.com

TÜKENİȘ

            Cumhuriyet’in kurumları birer birer tükeniyorlar.

            Devlet darmadağın.

            Hani “Tanrı’nın parmağı yok ki gözüne soka” diye bir sözümüz vardır ya..

            Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tükendiğini görmek için; ÖSYM bașkanı mı ne, Ali Demir’in parmağının gözümüze girmesi mi gerekiyor?

            Herșey meydanda oysa.

            Sözgelimi Fetullah Gülen ‘rahatsız’; foyaları bir bir çıkıyor ortaya.

            Bilinçli mi bilinçsiz mi, onu zaman gösterecek.

            Komplo kuramlarının da bir ‘parmağı’, yani ‘mantığı’ vardır, değil mi ama?

            O arada, Ali Demir, profesör mü ne, Abdullah Gül’ü ‘ikna’ etmiș diyorlar.

            Nimet Çubukçu’yu da ‘tatmin’ etmiș mi etmemiș mi; etmiș.

            Mehmet Ali Șahin’i? Etmiș.

            Alaca Karanlık Partisi yöneticilerini?

            ‘Tatmin’ olmasalar da; tatmin olmuș gibi yaptılar onlar da.

            Tatminvari oldular demek ki..

            Ali Demir, profesör mü ne, meri üniversite profesörlerini yani cari üniversite hocalarını, imamlarını da denilebilir, tatmin etti mi etmedi mi?

            Edilmiș gibi olmușlardır kesinlikle.

            Rahatsızlık duyanını duyanınız oldu mu?

            Onları da rahatlatmıș olmalıdır.

            YÖK bașkanı için çok rahat olmasa da; olan bir kez olmuștur.

            Olmuș șeyin olmamıș olduğunu ileri sürmek, eski deyimle ‘abesle iștigal’ olur.

            Sınavda bașarılı çıkacak öğrenciler ile velileri ise mutlulktan uçuyor olmalıdırlar.

            ‘Müslüman bozuntusu’ imamın neferleri, ÖSYM imamı tarafından ‘tatmin’ de ne ki, mutluluktan uçurulmușlardır.

            Șifreleri çalarak sınavı kazandıkları için ve Tanrı’dan Ali Demir’e uzun ömürler dilemek üzere doğru camiye koșmușlardır belki de..

            Ellerini havaya doğru açtıklarında, ‘Tanrı’nın parmağı gözlerine girmemiș olsa da Fetullah’ın televizyonlardaki görüntüsü girmiș olabilir.

            Sanki gözleri de her zamanki gibi yașlı mı ne?

            İyi bakıldığında, insan gözüne benzer tarafı pek olmasa da..

            ART program yapımcısının dediği gibi; “Ne ise o”.

            Ali Demir’in tatmin edemediği kesimler de olmuștur  o arada.

            Kemal bey ve CHP’si ‘tatmin’ olamadıkları için rahatsız bile olmuș olmalıdırlar.

            Devlet bey ve MHP’si gibi..

            Devlet bey dedim de aklıma geldi; bir de Türkiye Cumhuriyeti Devleti vardı, değil mi ama?

            “Atatürk ilkelerine bağlı... demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” mi ne?

            Șimdilik ama; yakında değișecek olan.

            Size bir șey dieyeyim mi, ha burada: yakından değișecek olan bu lakırdılardır.

            Söyleniș biçimidir.

            Özü değiștirilmiștir.

            Özü değișmemiș olsa ve bașında bir Cumhurbașkanı, yönetiminde bir bașbakan; bir Millî Eğitim Bakanı olsa; bir Millet Meclisi olsa ve onun bir bașkanı olsa; Atatürk ilkelerine bağlı muhalefet partileri olsa idi..

            Bu Ali Demir ÖYSM bașkanı olamazdı.

            Hiçbir Devlet kurumunda, bugünkü, meri, cari yöneticiler olmaz idi.

            Hiçbir Devlet kurumunda ‘kurum imamı’ olmaz; büyük imam bu denli hoyrat olmaz idi.

            Ve Ali Demir iki milyon gencin geleceği ile oynayamaz; yetmiș iki milyon insanın onurunu ‘iğfal’ etmeye yeltenemez idi.

            O’nun imamı da ‘Türkiye Cumhuriyeti Devletini’ her gün böyle iğfal edemez idi.

            ‘Hadım yasası’ o nedenle mi ertelendi yoksa?

            İyice görebilmek için..

            İmam’ın parmağı her gün bir kurumdan çıkıyor da..

            Habip Hamza Erdem

           

 
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages