TILSIMLAR MECMUASI-84-YİRMİ DÖRDÜNCÜ MEKTUP(DEVAMI)

0 views
Skip to first unread message

Erhan Patlak

unread,
Oct 17, 2025, 9:10:09 AM (yesterday) Oct 17
to

                              TILSIMLAR MECMUASI

 

8.7.YİRMİ DÖRDÜNCÜ MEKTUP(DEVAMI)

BİRİNCİ MAKAM(DEVAMI)

ÜÇÜNCÜ REMİZ(DEVAMI)

Eğer o zîruhlar zevil’ukulden ise, zaten saadet-i ebediyeye ve maddî ve mânevî kemâlâta medar olan âlem-i bekàya ve o Sâni-i Hakîmin dünyadan daha güzel, daha nuranî olan âlem-i berzah, âlem-i misal, âlem-i ervah gibi diğer menzillerine, başka memleketlerine bir seyr ü seferdir; bir mevt ve adem ve zevâl ve firak değil, belki kemâlâta kavuşmaktır.

Elhasıl: Madem Sâni-i Zülcelâl vardır ve bâkidir; ve sıfât ve esmâsı daimî ve sermedîdirler. Elbette o esmânın cilveleri ve nakışları, bir mânevî bekà içinde teceddüd eder; tahrip ve fenâ, idam ve zevâl değildirler. Malûmdur ki, insan, insaniyet cihetiyle, ekser mevcudatla alâkadardır. Onların saadetleriyle mütelezziz ve helâketleriyle müteellimdir. Hususan zîhayat ile, ve bilhassa nev-i beşerle, ve bilhassa sevdiği ve istihsan ettiği ehl-i kemâlin âlâmıyla daha ziyade müteellim ve saadetleriyle daha ziyade mes’ut olur. Hattâ, şefkatli bir valide gibi, kendi saadetini ve rahatını onların saadeti için feda eder.

İşte, her mü’min, derecesine göre, nur-u Kur’ân ve sırr-ı iman ile, bütün mevcudatın saadetleriyle ve bekàlarıyla ve hiçlikten kurtulmalarıyla ve kıymettar mektubat-ı Rabbâniye olmalarıyla mes’ut olabilir ve dünya kadar bir nur kazanabilir. Herkes derecesine göre bu nurdan istifade eder.

Eğer ehl-i dalâlet ise, kendi elemiyle beraber, bütün mevcudatın helâketiyle ve fenâsıyla ve zâhirî idamlarıyla, zîruh ise âlâmlarıyla, müteellim olur. Yani, onun küfrü, onun dünyasına adem doldurur, onun başına boşaltır; daha Cehenneme gitmeden Cehenneme gider.

 

Lügatler :

adem : yokluk, hiçlik
alâkadar : alâkalı, ilgili
âlâm : elemler, acılar
âlem-i bekà : devamlı ve kalıcı âlem
âlem-i berzah : kabir âlemi
âlem-i ervah : ruhlar âlemi
âlem-i misal : bütün varlıkların ve olayların görüntülerinin yansıdığı madde ötesi âlem
bâki : devamlı, kalıcı
bekà : devamlılık ve kalıcılık, sonsuzluk
bilhassa : özellikle
cihet : yön, taraf
cilve : yansıma, görüntü
daimî : devamlı, sürekli
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapmış olanlar, inançsız kimseler
ehl-i kemâl : kemâl sahipleri, olgun kimseler
ekser : çoğunluk
elem : acı, keder
elhâsıl : özetle, sonuç olarak
ervâh-ı bâkiye : kalıcı ve devamlı ruhlar
esmâ : isimler
esmâ-i İlâhiye : Allah’ın isimleri
fenâ : yokluk, yok oluş
firak : ayrılık
helâket : mahvolma
hususan : özellikle
insaniyet : insanlık
istifade : yararlanma
istihsan : beğenme, güzel bulma
istinad : dayanma
kemâlât : mükemmellikler, üstün özellikler
kıymettar : değerli
küfür : inkâr, inançsızlık
malûm : bilinen
mânevi : mânâya ait, maddî olmayan
medar : kaynak
mektubât-ı Rabbâniye : Allah’ın birer mektup gibi yazdığı ve san’atla yarattığı eserler, varlıklar
menzil : yer, durak
mevcudat : varlıklar
mevt : ölüm
mü’min : Allah’a inanan
müteellim : elem çeken
mütelezziz : lezzet alan
nakış : işleme, dokuma
nev-i beşer : insanlık
nur : aydınlık, ışık
nuranî : nurlu
nur-u Kur’ân : Kur’ân’ın nuru
saadet-i ebediye : sonsuz mutluluk
Sâni-i Hakîm : herşeyi hikmetle ve san’atlı bir şekilde yapan Allah
Sâni-i Zülcelâl : büyüklük ve haşmet sahibi san’atkâr, Allah
sermedî : sürekli, devamlı
seyr ü sefer : gidiş-geliş
sıfât : sıfatlar; Allah’ın yüce Zâtını niteleyen İlâhî özellikler, ilim, kudret, hayat gibi
sırr-ı iman : iman sırrı
tahrip : yıkılma, bozulma
teceddüd : yenilenme
valide : anne
zahirî : görünen yön
zevâl : yokluk
zevil’ukul : akıl sahipleri
zîhayat : canlı, hayat sahibi
zîruh : ruh sahibi
ziyade : çok, fazla

 

 

 

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages