TILSIMLAR MECMUASI-80-YİRMİ DÖRDÜNCÜ MEKTUP(DEVAMI)

0 views
Skip to first unread message

Erhan Patlak

unread,
Oct 13, 2025, 8:23:09 AM (5 days ago) Oct 13
to

 

 

 

                              TILSIMLAR MECMUASI

 

8.3.YİRMİ DÖRDÜNCÜ MEKTUP(DEVAMI)

BİRİNCİ MAKAM(DEVAMI)

BİRİNCİ REMİZ(DEVAMI)

Çünkü verilen bütün vücut mertebeleri vukuattır, birer illet ister. Fakat verilmeyen mertebeler imkânâttır. İmkânât ise ademdir, hem nihayetsizdir. Ademler ise illet istemezler. Nihayetsize illet olamaz.
Meselâ madenler diyemezler: “Niçin nebâtî olmadık?” Şekvâ edemezler; belki vücud-u madenîye mazhar oldukları için, hakları Fâtırına şükrandır.
Nebâtat, “Niçin hayvan olmadım?” deyip şekvâ edemez. Belki, vücut ile beraber, hayata mazhar olduğu için, hakkı şükrandır.
Hayvan ise, “Niçin insan olmadım?” diye şikâyet edemez. Belki, hayat ve vücut ile beraber, kıymettar bir ruh cevheri ona verildiği için, onun üstündeki hakkı, şükrandır. Ve hâkezâ, kıyas et.
Ey insan-ı müştekî! Sen mâdum kalmadın, vücut nimetini giydin, hayatı tattın, câmid kalmadın, hayvan olmadın, İslâmiyet nimetini buldun, dalâlette kalmadın, sıhhat ve selâmet nimetini gördün, ve hâkezâ... Ey nankör! Daha sen nerede hak kazanıyorsun ki, Cenâb-ı Hakkın sana verdiği mahz-ı nimet olan vücut mertebelerine mukàbil şükretmeyerek, imkânât ve ademiyat nev’inde ve senin eline geçmediği ve sen lâyık olmadığın yüksek nimetlerin sana verilmediğinden, bâtıl bir hırsla Cenâb-ı Haktan şekvâ ediyorsun ve küfrân-ı nimet ediyorsun?
Acaba bir adam, minare başına çıkmak gibi âli derecatlı bir mertebeye çıksın, büyük makam bulsun, her basamakta büyük bir nimet görsün; o nimetleri verene şükretmesin ve desin: “Niçin o minareden daha yükseğine çıkamadım?” diye şekvâ ederek ağlayıp sızlasın ne kadar haksızlık eder ve ne kadar küfrân-ı nimete düşer, ne kadar büyük divanelik eder; divaneler dahi anlar.
Ey kanaatsiz, hırslı ve iktisatsız, israflı ve haksız, şekvâlı, gafil insan! Kat’iyen bil ki, kanaat, ticaretli bir şükrandır; hırs, hasâretli bir küfrandır. Ve iktisat, nimete güzel ve menfaatli bir ihtiramdır. İsraf ise, nimete çirkin ve zararlı bir istihfaftır. Eğer aklın varsa kanaate alış ve rızaya çalış. Tahammül etmezsen, “Yâ Sabûr” de ve sabır iste, hakkına razı ol, teşekkî etme. Kimden kime şekvâ ettiğini bil, sus. Herhalde şekvâ etmek istersen, nefsini Cenâb-ı Hakka şekvâ et; çünkü kusur ondadır.

 

Lügatler :

adem : yokluk, hiçlik
ademiyat : yokluklar, hiçlikler
âli : yüce
bâtıl : hakka uymayan
câmid : cansız
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
cevher : değerli şey, öz
dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inançsızlık
derecat : dereceler
divane : akılsız, deli
Fâtır : herşeyi benzersiz olarak, harika, üstün san’atıyla yaratan Allah
gafil : duyarsız, sorumsuz
hâkezâ : bunun gibi
hasâret : zarara uğrama, ziyan
hırs : aç gözlülük
ihtiram : saygı gösterme
iktisat : tutumluluk
illet : esas sebep
imkânat : olabilirlikler; varlığı ile yokluğu imkân dahilinde olanlar
insan-ı müşteki : şikâyet eden insan
israf : savurganlık
istihfaf : hafife alma
kanaat : Allah’ın nasip ettiği rızka razı olma, yetinme
kat’iyen : kesin olarak
kıymettar : değerli
küfran : nankörlük
küfrân-ı nimet : nimete karşı nankörlük
mâdum : yok, hiçliğe mahkum olan
mahz-ı nimet : nimetin tâ kendisi
makam : konum
mazhar olma : erişme, kavuşma
mertebe : derece, makam
mukàbil : karşılık
nebâtat : bitkiler
nebâtî : bitkisel
nefis : insanı daima kötülüğe, yasak zevk ve isteklere sevk eden duygu
nev’i : tür, çeşit
nihayetsiz : sonsuz
selâmet : esenlik, güven
sıhhat : sağlık
şekva : şikâyet
şükran : teşekkür etme
tahammül : dayanma, katlanma
teşekkî : şikâyet

vukuat : meydana gelmiş olaylar
vücud-u madenî : madenî varlık
vücut : varlık
Yâ Sabûr : ey çok sabırlı olan Allah

 

 

 

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages