Hiç mümkün müdür ki: Şe'n-i rububiyet ve saltanat-ı uluhiyet, bahusus böyle bir kainatı, kemalatını göstermek için gayet ali gayeler ve yüksek maksadlar ile icad etsin, onun gayat ve makasıdına karşı iman ve ubudiyetle mukabele eden mü'minlere mükafatı bulunmasın. Ve o makasıdı red ve tahkir ile mukabele eden ehl-i dalalete mücazat etmesin?
(Bediüzzaman Said Nursi - 10. Söz'den)
Lügatler
Âlî :üstün, yüce , çok büyük
Bahusus :bu hususta, bundan dolayı
Ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapan inançsız kimseler
Gayat :gayeler, maksatlar
İcad :yaratma, var etme, vücuda getirmek
Kâinat : evren, yaratılanların hepsi
Kemalat :faziletler, iyilikler, mükemmellikler
Makasıd :maksatlar, gayeler
Maksat :istenilen şey, arzu, gaye
Mukabele : karşılık verme
Mü’min :imanın şartlarının tümüne, Allah’tan gelen her şeye inanan kabul eden kişi
Mücazat :cezalar, suçlara verilen karşılıklar, karşılıklar
Red :geri döndürmek, kabul etmemek
Saltanat-ı uluhiyet :Allah’ın hakimiyeti
Şe’n-i Rububiyet :Rab Allah’ın rızık ve terbiye gibi sürekli olan fiilleri
Tahkir :hakir görme, küçümseme, alçaltma
Ubudiyet: kulluk