Hiçbir cihetle mümkün müdür ki, dal ve budak gibi en cüz'i bir şeye yüz hikmetleri ve meyveleri takan ve kendi rububiyetini fevkalade hikmetleriyle ve umumi rahmaniyetiyle tanıttırıp, sevdiren bir Halık-ı Hakim-i Rahim, kudretine nisbeten bir bahar kadar kolay olan haşri getirmeyerek, bir dar-ı saadet, bir menzil-i beka açmayıp, bütün hikmetlerini ve rahmetlerini hatta rububiyetini ve kemalatını inkar etsin ve ettirsin ve çok sevdiği bütün mahbub mahluklarını ebedi bir surette i'dam etsin? Haşa, yüz bin defa haşa!.. O Cemal-i Mutlak, böyle bir kubh-u mutlaktan yüz binler derece münezzeh ve mukaddestir.
(Bediüzzaman Said Nursi - 2. Şua'dan)
Lügatler
Cemal-i mutlak :sınırsız güzellik Cihet :yön, taraf Cüz’î: azıcık Dar-ı saadet :mutluluk yurdu Ebedî: sonu olmayan, sonsuz Fevkalade : adetin üstünde, yüksek bir şekilde Hâlık-ı Hakîm-i Rahîm : her şeyin yaratıcısı olan, her şeyi hikmetle yaratan ve herbir şeye özel rahmet ve merhamet tecellîsi olan Allah Hâşâ :asla, kat’iyyen, öyle değil, Allah korusun Haşir : öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma Hikmet :Herkesin bilmediği gizli sebeb, gizli sır, sebeb, fayda, gaye, her şeyin belirli gayelere yönelik olarak, manalı, faydalı ve tam yerli yerinde olması ve yaratılması İ’dam :yok etmek, öldürmek İnkâr : reddetmek, karşı çıkmak Kemâlât :faziletler, iyilikler, mükemmellikler Kubh-u mutlak :sınırsız çirkinlik Kudret : güç, kuvvet, iktidar
|
Mahbub :sevilen, muhabbet edilen Mahlûk :yaratılmış, yaratık Menzil-i bekâ :sonsuzluğun bulunduğu yer Mukaddes :kutsal, temiz ve pâk, her türlü kusurdan uzak olan Mümkün :imkân dâhilinde olan, olabilir Münezzeh :pak, kusur ve noksanlıklardan uzak Nisbeten :kıyasla, oranla Rahmaniyet :âlemde her varlığa merhamet edicilik Rahmet :merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek Rububiyet : Rablık; Cenâb-ı Hakkın her bir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması Suret : biçim, şekil Şey :madde, eşya, varlık Şua :ışık, parıltı Umumî :herkesle alakalı, herkese dair, genel
|