Hükümetin çeyrek asırdır azaltamadığı dış ticâret açığı

0 views
Skip to first unread message

ismet soner عصمة سونر

unread,
Aug 11, 2025, 5:45:37 PMAug 11
to bursa...@googlegroups.com
Bakmayın siz bazen cumhurbaşkanının bazen de hükümetten bir bakanın her ay başı kameraların karşısına geçip "bu ay da ihracatta rekor artış sağladık" demelerine. İfâdeleri kismen doğru: ihracat büyüyor. Ama gizledikleri, söylemedikleri bir şey daha var: ithalat de rekorlar kırarak büyüyor. Yâni dış ticâret açığı onların îmâ ettiğinin aksine her sene biraz daha artıyor, çeyrek asırdır artmaya devam ediyor. Döviz fiyatları da bu yüzden yükselmeye devam ediyor, enflasyon da bu yüzden düşmüyor.

***

Geçen hafta TÜİK haziran dış ticaret ista­tistiklerini yayınladı ve ilk yarının genel bir resmi ortaya çıkmış oldu. Bu resim bilinen ama şimdilik fazla tartışılmayan iki meseleyi hatırlatıyor: hükümetin yeni ekonomik programı ih­racatın ithalattan daha hızlı artarak, net ih­racat kaleminin büyümeye müsbet katkı yap­masını öngörüyordu; oysa gidişat aksi yönde.

Diğer mesele ise enflasyonu düşürmek için TL’nin değerlenmesin­den medet umulması. Bu da ihracatı köstek­lerken ithalata gaz veriyor. Bu meselelere yazı­nın sonunda değineceğim ama önce yılın ilk yarısının dış ticaret rakamlarını önceki yılın ilk yarısı ile karşılaştırarak gelişmelere bir göz atalım.

***

Türkiye’de dış ticaret ekonomik buhran dö­nemleri hariç zaten hep açık verir. Önemli olan açığın azalmakta mı yoksa artmakta mı olduğudur. Bu da ihracat ve ithalattan han­gisinin daha hızlı arttığına bağlıdır. 2024 ve 2025’in ilk Ocak-Haziran döneminde ihraca­tın 126 milyardan 131 milyar dolara %4.1 oranında arttığı görülüyor. Buna karşı­lık ithalat 169 milyardan 181 milyar dola­ra %7.2 oranında yükselmiş bulunuyor. İthalat ihracattan daha hızlı artınca dış tica­ret açığı da 42.5 milyardan 50 milyar dolara yükselmiş durumda.

İthalat artışını başlıca mal gruplarına göre ayrıştırdığımızda dikkat çekici bir fotoğraf­la karşılaşıyoruz. Yatırım malları ithalatın­da artış yüzde 2 ile sınırlı kaldığından bu ka­lemin toplam içindeki payı da %14.6’dan 13.9’a gerilemiş görünüyor. Gözlemlenen ya­tırım iştahsızlığı ile tutarlı bir durum. Ara malları ithalatında artış toplam artışa yakın, payında da (yaklaşık %70) bir değişikli yok. Buna karşılık tüketim mallarında vaziyet çok farklı. 25.8 milyardan 29.4 milyar dolara yükselen tüketim malı ithalatında artış oranı %13.9.  Payı da %15.3’ten 16.3’e yük­selmiş bulunuyor. Açıkça görülüyor ki ithalat artışını yükselten tüketim malları.

***

İthal tüketim mallarının alt kalemlerine bakıldığında tamâmında artışlar olduğu görü­lüyor. Ama en çarpıcı artışı tüketim malı it­halatının yaklaşık üçte birini teşkil eden bi­nek arabada. 2024’ün ilk yarısında yak­laşık 8.5 milyar dolarlık binek araba ithal edilmişken bu yılın ilk yarısında  bu rakam %25 artışla 10.5 milyar dolara ulaşmış. Bir diğer yüksek artış da %18.8 ile yarı dayanıklı tüketim mallarında.

İthalat artışını büyük ölçüde iki unsur be­lirler: Yüksek gelir artışına paralel iç talepte artış, milli parada değerlenme. Bizde birinci unsur devrede olmadığına göre ithalatta gö­rülen yüksek artış önemli ölçüde TL’deki re­el değerlenme sonucu yabancı tüketim mal­larının nispeten ucuzlaması ile açıklanabilir.

***

İlk 6 ayda dış ticaret 49 milyar küsur açık verdi. Yılda kabaca 100 milyar dolar eder. Normal zamanlarda yaşıyor olsaydık önemli bir sorun olmayabilirdi. Turizm gelirleri za­ten bir kısmını karışlayacaktı. Kalan kısım da çeşitli kanallardan dış borçlanma ile finanse edilebilirdi. Ama normal zamanlarda yaşamı­yoruz. Bir kere dış ticaret açığı büyüme eği­liminde. İkincisi seviyesi tehlikelere sulara yaklaşmış durumda. 2024’ün ilk 6 ayında ih­raçtan ithalatı karşılama oranı %74.8’di 2025’in ilk 6 ayında bu oran %72.7’ye ge­riledi. Bu gidişle bir yıl içinde %60’lara inecek. Bu yabancı yatırımcıların kulağına su kaçıracak kadar düşük bir oran.

Diğer taraftan hükümetin uyguladığı ekonomi programı siyasal açıdan ciddi hasar almış du­rumda. Bu program yüksek enflasyonu nispe­ten kısa bir süre de (2.5 yıl gibi) ekonomik bü­yümeden net ihracat kalemi katkısı sayesinde fazla tâviz vermeden başaracağı iddiasınday­dı. Bu iddia gerçekleşmedi, görünür gelecek­te de gerçekleşeceği yok. İç talebin bıraktığı boşluğu dış talep dolduramıyor. TL’nin değer kaybı kısmen çare olabilir ama bu durum­da enflasyonla mücadele nasıl sürdürülecek? Soruyu şöyle açabiliriz: Bu çareye başvurul­duğunda döviz kuru artışının neden olacağı ilave enflasyonu bertaraf etmek için para, ma­liye ve gelir politikalarını daha da sıkılaştırıp iç talebi iyice daraltmak gerekmeyecek mi? Gerekecekse bu siyaseten göze alınabilir mi? Yanıtları tahmin etmek hiç kolay değil.

*Düşük ekonomik büyüme ortamında ABD doları cinsinden ifade edilen ihracat ve itha­latın birlikte küçümsenmeyecek oranlarda artması dikkat çekebilir. Bu artışta ABD do­larının euroya karşı son aylarda uğradığı de­ğer kaybının pay sahibi olduğu unutulmamalı.


Seyfeddin Gürsel
image.png
--
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages