devam..

10 views
Skip to first unread message

Gora

unread,
Oct 9, 2009, 2:49:03 PM10/9/09
to BİLİM FELSEFESİ 'NE GİRİŞ OKUMALARI
Merhaba ,
Ahmet'in yazdıklarıyla başlayayım.
Büyük çoğunluğuna katılmakla birlikte " meslek etiği" kavramı beni
düşündürdü. Şu soruyu sordum kendime :
" Sen bir işi profesyonel olarak yapmaya başladıktan sonra hâlâ
etiği , insan haklarını düşünebilir misin? " Belki de bizim
düşündüğümüz anlamda "bilim" artık dünyada yapılmıyor . Veya bilim
yapabilmek için bilim otoritelerinden , üniversitelerden bağımsız
olmak gerekiyor artık . Acaba artık üniversiteler anlamını yitirdi
mi ? Bu da önemli bir soru olarak üzerinde düşünmeye değer bence.

Egemenin dedikleriyle ilgili olarak da; bizim Ahmetle okuduğumuz
farklı bir yayınevi olduğundan aynı önsöz değildi bizimki. Ahmet
İnam'ın çevirileri nasıl pek bilmiyorum ama Oruç Aruğobayla birlikte
Nietzsche çevirilerini onlar götürüyor Türkiye'de . Serzenişleriyle
ilgili olarak da şunu söyleyebilirim. Bu adama çok saldırıyorlar.
Yazıları biraz daha "hafif" olduğundan ve her dergiye çekinmeden
yazılarını yayınlattığından belki de.. Bu adamın 1-2 kitabını
okumuştum da genel olarak bu serzenişleri var. Genel olarak Türk
Akademisyenler(ak-adam-isyan kendi tabiridir bu da )i eleştiriyor.
Bence bu kasıntı akademik ortama renk katan bi adam .Mesala diyor ki ,
bizim entellektüelimiz , akademisyenimiz bilgiyi yükleniyor yükleniyor
ama bu bilgiyle nasıl yaşayacağını bilmiyorlar , hayata dair en ufak
bir fikir belirtemiyor. Hocanın eleştirilerine katılıyorum bende.
Elindeki kitabı değiştirmekte fayda var o zaman.
((şimdi aklıma geldi , çeviri ne kadar önemli bişey değil mi? ))
((ama şiir ne kadar ironikti? ))

Sevgiyle..

ahmet abaci

unread,
Oct 9, 2009, 8:35:51 PM10/9/09
to blm-felsefes-n...@googlegroups.com


merhaba,
dün gece yazdığımdan sonra bugun karsıma birisi çıktı. "bizim bir arkadaş var evrime inanıyor ya huha. bak sen şuna."
ben dün dediklerimin aynısını aktarma olanağı buldum. bilimsel teori inanç değildir. ve böyle bir davranış tarzıyla ancak bilimi inanç haline getirmiş oluruz. yöntemsel açıdan gerçekten çok büyük problem var. her yöntemin de yanlış taraflarını bilmemiz bence bizim avatajımızdır. ancak bilim adamı kimdir? gibi bir soru da önemli. kitap da bahsedilen teori gözlemden önce gelir önermesinde olduğu gibi istediğiniz kadar iyi analiz yapın, deney yapın; bir teori ortaya koyamıyorsa sentez yapamıyorsa bilim adamı değildir. bilgisayarlar da iyi problem çözüyor.
farkında olmadan denetleyemediğimiz, düşünmeden kullandığımız sözcükler davranışlarımızı etkiliyor. daha dogmatik davranışlar daha otoriter anlayışlara gebe kalıyor. 

bilimin üniversitelerde yapılmayacağına katılmıyorum. belki şu an için kötü olabilir ama. etik diye birşeyin en azından söz konusu olabilmesi için üniversite gibi bir kuruma birazcık ihtiyacı var. için bulunduğumuz dünyadan kaçamayız. silah yapımına karşı olarak öyle bir çalışma içine direk girmeyebiliriz. ama dolaylı yoldan bir silah üretimine katılmış bulunuyoruzdur belki. pür meslek etiği diye bişey yok katılıyorum. idealleştiriyorum. ama özerk bir üniversitede en ideali olabileceğini düşünüyorum. devletin bilimden uzak durması gerekir. dinle devlet işlerinin ayrılması gibi bilimle de devlet işlerinin ayrılması iktidarlardan bağımsız çalışmalar yürütülmesi gerekir. ayrıca bu açıdan, özerk üniversite olmadığı için araştırma kurumlarının üniversitelerden daha iyi olduğuna katılıyorum.

egemen, kitaptan ziyade önsözden mi hoşlanmadın? yoksa her ikisi de mi anlayamadim? hangisi senin yorumun hangisi hocanin ayirt edemedim bizde paradigma cevirisi var. kitabın genel anlatımı olarak nasıl bişey çıkardın anlatabilirsen yorum yapabilicem.
bu arada şiiri beğendim.

gorusuruz. iyi çalışmalar.


egemen

unread,
Oct 9, 2009, 8:57:11 PM10/9/09
to BİLİM FELSEFESİ 'NE GİRİŞ OKUMALARI
Arkadaşlar tekrar merhaba. İlk üç bölüm ile ilgili yoruma devam
ediyorum. Öncelikle şunu belirteyim bendeki kitabın çeviris Ahmet İnam
hocaya ait değil.Ahmet İnam hoca sadece bir önsöz yazarak kitaba katkı
sunmuş. Bu güzide katkısından nadide alıntıları aktarmıştım:) Amet
İnam hoca ve Vadi yayın eviyle ilgili olarak iyimser değilim. Harun
yahyadan bahsetmişsiniz Harun yahyanın evrim teorisine futursuz ve
mesnetsizce saldırıp Darwin i en büyük günahkar ilan edip ancak
mehdinin bu büyük günahkarın hakkından geleceği efsanesini yaydıktan
sonra kendisinin müstakbel mehdi olduğunun ilanını yapan ve en büyük
günahkarın Darwin in hakkından gelmesinin de bunun yani kendisinin
mehdi olduğunun kanıtlarından biri olduğunu söyleyen bi adam. N e
tesadüf ki bilim teknik dergisinin ve tübitak ın Darwin i sansürlemesi
ve A hmet İnam hocanın bu tür kurumlarda görev alamsı ile bilime
haddini bildirmeli cümlesi ne kadar da örtüşmektedir. Ayrıca yine
öteki peygamberler kitabından alıntı yaparak bütün guruların
(peygamberlerin) bilim ve bilgi olarak kendi kişisel tecrübelerini
vahiy kutsallığında ve doğruluğunda ilan etmeleri ile Ahmet İnam
hocanın bir önceki alıntımdaki [ (( mantıkçı pozitivist olmamak, ne
ideoloji kurbanı, ne psikolojik rahatsızlıklar yaşayan bir varoluşçu,
fenomenolojik, yorumsalcı bir görüşte olmayı gerktirr))] cümlesi
kendisininde Rudolf ve Gustav ın vahiy mahiyetteki öğretilerine
parelel öğretiler ihtiva ettiği izlenimini uyandırmaktadır. Hoca ve
yayın evine dair bu yorumdan sonra kitabın içeriğine dair şunları
söyleyebilirm:
Bence öncelikle içine çekilmekte olduğumuz semantik bir karmaşayı
tespit etmeliyiz. Şöyle ki: bu gün kimi sözüm ona bilim insanlarının
ve hatta üniversitelerin neo liberal politikalar nezaretinde hareket
ettiklerini hepimiz biliyoruz. Hatta 2007 Emo Genç öğrenci
kurultayında Denizli şubu adına kaleme aldığım bildiride ve
kurultayda bu konu üzerinde hararetli tartışmalar yaşanmıştı. Benim
analdığım kadarıyla harun yahya türündeki medhi adayları da bu
yanlışın farkında ve bu yanlışı tüm bilime mal ederek bilimin
sayğınlığına halel getirmeye çalışıyorlar. Böylece tinsen bilgi ve
öğretileri rakipsiz kalacak ve etkileyebilidkleri insan sayısı,
müritleri artacak.( Bu durum kendi içinde de bir çelişkiye sebep
olmaktadır hatta bu çelişkiyi liberal ve sağ politikaların duayeni
Süleyman Demirel, Apdullah Gülün cumhurbaşkanlığı sürecinde nerde bu
ODTÜ lüler diyerek açığa vurmuştur.) Hal böyle olunca herhangi bir
kural, teori barındırmayan ve yanlışlanabilir olmayan yaklaşımlara
şüphe ile bakmaktan geri durmamalıyız. Deney, gözlem, akıl, mantık,
teori bilimde atbaşı giden kavramlardır. İki örnek vermek gerkirse
lazer ve holoğram teknolojileri fizikçilerin ısrarlı teorik
çalışmalarının bir sonucu olarak bilim dünyasında yerini almışken Cern
de yapılacak olan deneyin gözlemlenmesi ile bilim dünyasının hangi
yeni ufuklara yelken açacağını hep beraber göreceğiz. Bu sebeble
birbirinden kesin çizgilerle ayrılan bir bilim ve bilimsel
yöntemlerden bahsedemeyiz diye düşünüyorum tüme varımcılıkta bunlardan
biridir evet tümevarımcılık deney ve gözlem sonucu ısınan metellerin
genişlediğini önermesini yapar termo dinamik yasalarıda bu önermeyi ya
fomülüze eder yerini sağlamlaştırır yada yanlışlar ve rafa kaldırır.

Oğuz Gora

unread,
Oct 10, 2009, 5:32:12 AM10/10/09
to blm-felsefes-n...@googlegroups.com
Merhaba
Üniversite gibi bir kuruma birazcık ihtiyacımız var cümlesini anlamadım. Tabiki üniversitelere dünyanın hiç olmadığı kadar ihtiyacı var ama soru şu biz Platon'un , Aristo'nun üniversitelerinden ne kadar uzağız ? Ki üniversitelerin amacını biraz olsun bu adamlara borçluysak.
ve bir de silahla ilgili örneğin anlamını kavrayamadım.
Yani evet devletin üniversitelerden uzak durması gerekir ama bu hiçbir zaman olmamıştır. Her zaman bütün şiddetini hissettirmiştir üniversitelerde.
Tamam üniversitelerde problem olduğunda hemfikiriz. Burada peki sağlıklı bilim yapılamayacağında neden hemfikir değiliz onu anlamadım?
Bence özel araştırma kurumlarından ziyade gündüz simit satıp , dünyayı kendi ilgi alanı gören , belki bizim gibi insanlar yapabilir artık bilimi. Çünkü "kurum"  himayesinde olduğu sürece , özel veya kamu farketmez ,onun şiddetinden nasibini  alacaktır bilim adamı.
"mantıkçı pozitivist olmamak, ne ideoloji kurbanı, ne psikolojik rahatsızlıklar yaşayan bir varoluşçu , fenomenolojik , yorumsalcı bir görüşte olmayı gerektirir"
bence bunun üstünde duralım . Galiba çok farklı anlamlar çıkarıyoruz adamın bu sözünden.
Mantıkçı pozitivizm dönemi itibariyle , Viyana çevresindeki bilim adamlarınca ortaya çıkarılan bi akım.
Bu akımın en önemli temsilcilerinden biri olan Ernst Mach'la ilgili şu alıntıya bakalım:
"Mach’a göre, evrenin bilimsel olarak anlaşılmasının tek yolu duyumlardır. Bilim, ancak duyumlarının üzerinde etkide bulunan olguları dikkate aldığında dünyayı kavrayabilir. Duyumların algıladıkları dışında bir şey aramak Mach’a saçma gelir ve buna karşı çıkar. Duyumlar tarafından verilen olayları da sesler, kokular, ve tatlar gibi şeyler olarak sıralar. Örneğin ona göre fiziğin konusu, cisimler arasındaki ilişki değil, duyumlar arasındaki ilişkidir. Deney, bu duyumları çoğaltarak gerçeği anlamamıza yardımcı olur."

Buradan anlaşılıyor ki bu adam felsefeyi -metafiziği  kıvırıp çöpe atıyor. Şu özetini hala gönderemediğim kitapta da bu adamla ilgili de benzer şeyler söylüyordu.
Şimdi diyeceğim pozitivizmin radikalleşmiş bu formuna karşı çıkmak , Ahmet hocayı neden Bilim Teknik sansürcülerinden biri yapıyor?  Hem bir de adam kim bilir ne zamandır yayın kurulunda ?
Yani şimdi adamı savunmak gibi bir misyonum yok ama biraz haksız geldi bu söylemler:)

2009/10/10 egemen <egem...@hotmail.com>
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages