Arkadaşlar tekrar merhaba. İlk üç bölüm ile ilgili yoruma devam
ediyorum. Öncelikle şunu belirteyim bendeki kitabın çeviris Ahmet İnam
hocaya ait değil.Ahmet İnam hoca sadece bir önsöz yazarak kitaba katkı
sunmuş. Bu güzide katkısından nadide alıntıları aktarmıştım:) Amet
İnam hoca ve Vadi yayın eviyle ilgili olarak iyimser değilim. Harun
yahyadan bahsetmişsiniz Harun yahyanın evrim teorisine futursuz ve
mesnetsizce saldırıp Darwin i en büyük günahkar ilan edip ancak
mehdinin bu büyük günahkarın hakkından geleceği efsanesini yaydıktan
sonra kendisinin müstakbel mehdi olduğunun ilanını yapan ve en büyük
günahkarın Darwin in hakkından gelmesinin de bunun yani kendisinin
mehdi olduğunun kanıtlarından biri olduğunu söyleyen bi adam. N e
tesadüf ki bilim teknik dergisinin ve tübitak ın Darwin i sansürlemesi
ve A hmet İnam hocanın bu tür kurumlarda görev alamsı ile bilime
haddini bildirmeli cümlesi ne kadar da örtüşmektedir. Ayrıca yine
öteki peygamberler kitabından alıntı yaparak bütün guruların
(peygamberlerin) bilim ve bilgi olarak kendi kişisel tecrübelerini
vahiy kutsallığında ve doğruluğunda ilan etmeleri ile Ahmet İnam
hocanın bir önceki alıntımdaki [ (( mantıkçı pozitivist olmamak, ne
ideoloji kurbanı, ne psikolojik rahatsızlıklar yaşayan bir varoluşçu,
fenomenolojik, yorumsalcı bir görüşte olmayı gerktirr))] cümlesi
kendisininde Rudolf ve Gustav ın vahiy mahiyetteki öğretilerine
parelel öğretiler ihtiva ettiği izlenimini uyandırmaktadır. Hoca ve
yayın evine dair bu yorumdan sonra kitabın içeriğine dair şunları
söyleyebilirm:
Bence öncelikle içine çekilmekte olduğumuz semantik bir karmaşayı
tespit etmeliyiz. Şöyle ki: bu gün kimi sözüm ona bilim insanlarının
ve hatta üniversitelerin neo liberal politikalar nezaretinde hareket
ettiklerini hepimiz biliyoruz. Hatta 2007 Emo Genç öğrenci
kurultayında Denizli şubu adına kaleme aldığım bildiride ve
kurultayda bu konu üzerinde hararetli tartışmalar yaşanmıştı. Benim
analdığım kadarıyla harun yahya türündeki medhi adayları da bu
yanlışın farkında ve bu yanlışı tüm bilime mal ederek bilimin
sayğınlığına halel getirmeye çalışıyorlar. Böylece tinsen bilgi ve
öğretileri rakipsiz kalacak ve etkileyebilidkleri insan sayısı,
müritleri artacak.( Bu durum kendi içinde de bir çelişkiye sebep
olmaktadır hatta bu çelişkiyi liberal ve sağ politikaların duayeni
Süleyman Demirel, Apdullah Gülün cumhurbaşkanlığı sürecinde nerde bu
ODTÜ lüler diyerek açığa vurmuştur.) Hal böyle olunca herhangi bir
kural, teori barındırmayan ve yanlışlanabilir olmayan yaklaşımlara
şüphe ile bakmaktan geri durmamalıyız. Deney, gözlem, akıl, mantık,
teori bilimde atbaşı giden kavramlardır. İki örnek vermek gerkirse
lazer ve holoğram teknolojileri fizikçilerin ısrarlı teorik
çalışmalarının bir sonucu olarak bilim dünyasında yerini almışken Cern
de yapılacak olan deneyin gözlemlenmesi ile bilim dünyasının hangi
yeni ufuklara yelken açacağını hep beraber göreceğiz. Bu sebeble
birbirinden kesin çizgilerle ayrılan bir bilim ve bilimsel
yöntemlerden bahsedemeyiz diye düşünüyorum tüme varımcılıkta bunlardan
biridir evet tümevarımcılık deney ve gözlem sonucu ısınan metellerin
genişlediğini önermesini yapar termo dinamik yasalarıda bu önermeyi ya
fomülüze eder yerini sağlamlaştırır yada yanlışlar ve rafa kaldırır.