OSMANLI'DAN GÜNÜMÜZE SABATAYCILAR

1,170 views
Skip to first unread message

Biz Türk Milliyetcileriyiz

unread,
Mar 2, 2009, 6:25:05 AM3/2/09
to Biz Türk Milliyetçileriyiz
OSMANLI'DAN GÜNÜMÜZE SABATAYCILAR

Yahudi haham Sabatay Sevi'nin 1648 yılında Mesihligini ilan ettikten
sonra Yahudiler arasında büyük çalkantılar meydana geldi. Çünkü,
İspanya'dan sürülme ve doğu Avrupa'da yaşadıkları sıkıntılar üzerine
baş gösteren bunalımlar bu dini topluluk arasında bir Mesih beklentisi
yaygın bir hal almıştı. Fakat Sevi'nin 1666'da Müslüman olması
üzerine, Yahudilerde bir rahatlama görülmesiyle birlikte, Sevi'nin bu
yeni durumunu tevil ederek bağlılıklarını sürdürenler de oldu.
Bunların başında Gazze'li meşhur haham Nathan gelmektedir. Nathan,
yeni din yorumu ve Sabatay'ın fikirlerinin kabul görmesinde etkin bir
rol oynamıştır.
Sabatay Sevi'nin Müslüman olmasından sonra eski inançlarını ve
Mesihlik iddialarını bırakmadığı, gizlice kendisine bağlı dini bir
cemaat oluşturma yoluna gittiği birçok kaynakta belirtiliyor. Ancak
Osmanlı yönetimi onları " ihtida etmiş, hidayete ulaşmış" yani
Müslüman kabul ettiği için tarih belgelerinde haklarında pek bilgi yer
almıyor. Sabatay Sevi'nin görünürde Müslüman olduktan sonra, Yahudi
mistizminin kaynağı Kabbala'yı kendi yorumladığı biçimiyle bir nevi
yeni bir mezhebi inşa ettiği günümüzde yaşayan Sabataylılar tarafından
da belirtilmektedir. Ibrahim Alaettin Gövsa, Sabatay Sevi isimli
eserinin 68. sayfasında bir olayı anlatıyor:
Sabatay Sevi'nin (Mehmet Efendi adi ve Müslüman kıyafeti ile)
İstanbul'da yine eski müritlerinden bir kısmini toplayarak ayinler
yaptığını, Girit seferinden dönen Sadrazam Fazıl Ahmet Paşaya haber
verdiler. Sadrazam kendini çağırtarak
- Bu ne iştir? Sen hala uslanmadın mı? diye tembih ettiği zaman
Sabatay ağız kalabalığına başladı ve meşhur olan kurnazlığı ile
- Aman Sultanım, ben birtakım akrabamı, dostlarımı Müslüman yaptığım
gibi bunları da dini celil İslam'a celp ve davet etmeğe uğraşıyorum,
yolunda cevaplar verdi ve bu sözlerle bir müddet takipten kurtuldu.
Sadrazamın adamları onu bir gün Boğaziçi'nde Kuruçeşme'de müritleriyle
birlikte İbrani bir dua okurken buldular. Bu hadise üzerine İzmirli
Mesih kendisini unutturmak ve izini kaybettirmek için Kuruçeşme'yi
bırakarak Kağıthane civarında ıssız bir köşeye çekildi. Fakat
müritlerinin bir müddet sonra orada da etrafına toplanıp ayinler
yapmağa devam ettikleri görüldü. İş tekrar Sadrazama haber verilince
Fazıl Ahmet Paşa kızdı ve onun adamları ile birlikte Arnavutluk'taki
Berat kasabasına sürülmesini emretti. Sabatay Sevi, orada asıl adı
Yoheved olan Selanikli bir Musevi kadın ile evlenmiştir ki Sabataylığı
kabul eden bu kadına da Ayşe Hanım adı verilmiştir. Kayınbiraderi
Josef Kerido da Abdullah Yakup ismini almıştır.
Prof. İlber Ortaylı, Selanik şehrinin, cemaatin baslıca yerleşme yeri
olduğunu, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde özellikle eğitime
önem verdiklerini belirtiyor. Osmanlı arşivlerinde ve tarih
kaynaklarında pek bir bilgiye rastlanmadığını belirten Ortaylı,
Osmanlı'nın son döneminde modernleşmenin önemli taşıyıcılarının
Sabataycıların arasında çıktığını belirtiyor. 19.yüzyılda Selanik'te
bu cemaatin iktisadi ve kültürel bakımdan bütün diğer topluluklardan
üstün oldukları anlaşılıyor. Nitekim Mayıs 1901'de Selanik'e vali olan
Mehmet Tevfik Bey, hatıralarında, Fevziye Mekteplerinin (mektepleri bu
cemaatin kurduğunu zikretmiyor ve belki bilmiyor) diğer mekteplerin
fevkinde olduğunu ve iyi memur yetiştirdiğini belirtmektedir. Bu
okullar hakkında önemli bir noktayı belirtelim; Selanik sosyal hayati
içinde, bu okullar geniş kabul gördüler.
Sabataycı gençleri eğitmeyi amaçlayan bu okullar, nihayet
kurucularının da ideoloji ve dünya görüsü değişikliği geçirmesine
sebep oldu. Artık bütün Osmanlıları, bilhassa Müslüman Türk çocukları
eğitmekten memnun oluyorlardı. Nitekim çocuk Mustafa Kemal (Atatürk)
modern eğitim veren böyle bir ilkokula giden Müslüman Türklerdendir.
Kendisinin anlattığına göre annesi geleneksel bir Kur'an okuluna,
babası ise Semsi Efendi'nin kurduğu bir okula gitmesini istemişti.
Semsi Efendi Sabatay'cıdır. Kapanî grubundan olduğu söyleniyor. Fakat
Karakas grubu ile işbirliği yapıyor ve eğitimle bu rakip iki dönme
grubunun birliğini sağlamak istiyormuş. (İlber Ortaylı, Alevi Kimliği,
S.120)
Sabataycıların özellikle Mevlevi tarikatı çatısı altında
örgütlenmeleri de dikkat çekici. Esin Eden ve Nicholas Stavroulakis
tarafından yazılan ve su anda Türkiye'de de piyasada satılmakta olan
Salonika, A Family Cookbook Selanikli Bir Ailenin Yemek Kitabı' isimli
eserde Sabataycı ailelerin Mevlevi tarikatını benimsedikleri
belirtiliyor ve kendi aile fertleri hakkında da bilgi veriliyor.
(Sayfa 15-49)
Selanikli Sabataycıların bilinen tek yayını olan Gonca-i Edep'te
Mevlevilikten övgüyle bahsedildiğini belirten Ortaylı, dergide eğitim
konusuna özel bir ilgi gösterildiğini vurguluyor:

SABATAYCILAR VE LAİKLİK

Sabataycıların, batılılaşma ve eğitim yoluyla, durumlarını düzeltme ve
özgürleşme konusunda Musevilerin önüne geçtiği açıkça görülüyor; bir
anlamda Batı Avrupa'da Musevilerin kendi cemiyetlerine yaptıkları
kültürel katkıyı, Türk cemiyetinde Sabataycılar yaptılar. Nitekim bir
müddet sonra kurularak Fevziye ve Terakki gibi gerçek anlamdaki
gymnasium'lar laik eğitime önem vermiştir. Onların bugünkü devamı olan
Işık Lisesi de (İstanbul) kanuni zorunluluk olan din derslerini laik
bir retorik ile sürdürmektedir. (...)
Selanik Sabataycıları İstanbul'a göç ettiklerinde benzer mektepler
kurdular ve laik-ulusalcı bir Türk eğitim sisteminde öncü oldular.
Kendisi de Sabataycı bir aileye mensup Ilgaz Zorlu da, Evet, Ben
Selanikliyim isimli kitabında bu okulların İttihat ve Terakki
Hareketi'nin ortaya çıkmasında önemli rol aldığını ve İttihatçıların
bir çoğunun bu okullarda yetiştiğini belirtiyor. (S.115)
Osmanlının son döneminde Sabataycıların devlet bürokrasisinde etkin
konuma geldiklerini görüyoruz. Yabancı dil bilmelerinden de
kaynaklanan artı yeteneklerle diş ticaret ve hariciyede kilit
noktalara kadar yükselen Sabataycıların bu alanlardaki etkinliği
günümüzde de sürmektedir. Bu arada dönme denen Sabataycılar laik bir
ulusalcılığı benimseyen grup olarak Jön Türk hareketi ve İttihat
Terakki içinde de yer almışlardır. Nitekim imparatorluğun ünlü Maliye
Nazırı Mehmet Cavit Bey -ki aynı zamanda kuvvetli bir iktisatçı idi-
Sabataycıdır. Diğer bir maliye nazırı olan Nüzhet Faik, dahiliye
nazırlarından Mustafa Arif, maarif müsteşarı ve hukuk profesörü
Muslihiddin Adil, Sabataycı kökenliydiler. Türk matbuatının önemli
siması, Vatan gazetesi sahibi Ahmet Emin (Yalman) da Sabataycı idi ve
bu konuda ilk tefrika 1924 Ocak ayında onun gazetesinde yayımlandı.
Orduda, matbuatta ve İttihat ve Terakki çevrelerinde Sabataycılar
vardı. (İlber Ortaylı, Alevi Kimliği, S.123) Gelecek bölümde
varlıkları günümüze kadar uzanan Sabataycı fırkalar ve Cumhuriyet
döneminde etkin olan Sabataycıları ele alacağız.
Dönmelerin inanç ve ritüelleri Sabataycılığın temel dini inanç
kaideleri, Yahudiliğin mistik ekollerinden Kabbalistik metodun Levi
yorumundan oluşmaktadır. Gerek ayinler ve gerekse ritüeller tamamen
gizli tutulduğundan bilimsel araştırmalara kaynaklık edebilecek
bilgileri elde etmek imkansız gibi. Sabataycı din adamlarının
açıklamaları bu konuda yapacakları açıklamalar toplumun aydınlanmasına
yardımcı olabilir ancak. Ilgaz Zorlu, Kabbala'nın esaslarını anlattığı
kitabında, Yahudiliğin mistik yorumlarını özetledikten sonra şunları
belirtiyor: Genellikle iddia edildiği üzere Sabataycı hareket
Yahudiliğe karsı ve ondan kopuk bir yapıda da değildir, sadece mistik
Yahudiliğin vazgeçilmez yapısı onu ister istemez farklı kılmıştır.
Günlük dua ve ritüellerde Yahudiliğin temel prensipleri korunmakla
birlikte, özellikle gece yarısı sonraki zaman aralığında bunlar daha
da arttırılmıştır. (Zorlu, Ben Selanikliyim, S.112)

SABATAY SEVİ'NİN ON SEKİZ EMRİ

Sabatay Sevi'nin taraftarlarına inanç esasları olarak 18 maddelik bir
nizamname bıraktığı çeşitli kitaplarda yer almaktadır. İbrahim
Alaettin Gövsa'nin Sabatay Sevi isimli eserinde Avram Galante'nin
İbranice'den Fransızca'ya tercüme ettiğini belirttiği bu ilkelerden
bazılarını özetleyerek buraya alıyoruz:
İste Efendimiz, kralımız ve Mesihimiz Sabatay Sevi'nin on sekiz emri
bunlardır.
Şerefi müzdad olsun!
Halikın birliğine dair iman muhafaza olunsun.
Mesih'in hakiki Mesih olduğuna, ondan başka halaskar (kurtarıcı)
bulunmadığına, efendimiz, kralımız, Sabatay Sevi'nin Davut neslinden
geldiğine iman edilsin.
Ne Tanrının, ne de Mesih'inin adına yalan yere yemin edilmesin. Çünkü
Tanrının adı da onda mündemiçtir.
Mesih'in sırrını anlatmak için içtimadan içtimaya gidilsin.
Davut'un Mezamiri her gün gizli olarak okunsun.
Türklerin adetlerine, onların gözlerini örtmek maksadı ile, dikkat
edilsin. Ramazan orucunu tatbik için sıkıntı gösterilmesin.
Onlarla (yani Müslümanlarla) nikah akdedilmemesi lazımdır. (Alaettin
Gövsa, Sabatay Sevi, S.59-61)

SABATAYCILARIN BAYRAMLARI

Gövsa bunun dışında Sabataycıların bayramları da olduğunu belirtiyor.
Bunlar yılın çeşitli günlerinde ve her biri ayrı bir anlam taşıyan 16
tanedir.
Bunların içinde en ilginci ise Mart 22'de yani baharın birinci gününde
kutlanan Kuzu Bayramı, Dört Gönül Bayramı veya diğer bir deyişle Mum
Söndü diye bilinen gizli bayram. Bu kuzu bayramı hakkında Sabatay
zümresi mensuplarından Karakaszade Rüştü, 1924 tarihinde Vakit
gazetesi muharririne şu izahatı vermişti: Kuzu bayramı 22 Adar'da
(Mart) yapılır. Bu bayram geceye mahsustur. Ve her sene kuzu eti ilk
defa bu bayram münasebeti ile ve hususi merasimle yenir. Bu merasimde
en aşağısı ikisi erkek ikisi kadın olmak sartıyla evli dört kişinin
bulunması lazımdır. Bu çiftlerin sayısı artırılabilir. Kadınlar iyi
giyinmiş ve elmaslar ile süslenmiş oldukları halde sofra hizmetinde
bulunurlar. Yemekten sonra biraz eğlenilir ve muayyen zamanda ışıklar
söndürülerek karanlıkta kalınır... Bu bayram vesilesi ile doğacak
çocuklar bir nevi kutsiyeti haiz tanınırlar. Ona (Dört Gönül Bayramı)
adı verilir. (Gövsa, Sabatay Sevi, S. 64)
Sabataycıların kendilerine has 16 bayram ve ritüelden ayrı olarak
diğer Musevi'lerle müşterek birtakım bayram ve yortular da söz konusu.
Bunlar, Yusuf Bayramı, Meyve bayramı, Fecir bayramı gibi isimlerle
anılır. Ayrıca Sabataycı her grubun da kendi içinde geliştirmiş olduğu
bayramlar da var. Bunlardan Osman Ağa bayramı en önemlilerindendir.
Karakaşlar grubunun kurucusu Osman Ağa, (daha sonra soyadı kanunu
çıkınca bu aile fertleri Ogan soyadını almışlardır) için bu ritüel
düzenlenir.
Shema İsrael, Adonai Elohenou, Adonai Ehad Duy ey İsrail! Adona
tanrımızdır ve tanrı birdir (Yahudi-Sabataycı şahadet kelimesi.)
İzmir'li Yahudi hahamı Sabatay Sevi'nin görünürde din değiştirerek
Müslüman olduğunu ilan etmesinden sonra kendi öğretileri doğrultusunda
bir cemaat oluşturması görünürde Müslüman ama inanç ve yaşam
boyutlarında Yahudi olan yeni bir topluluk ortaya çıkarmış oldu.
Yazımızın geçen bölümlerinde Sevi'nin hayatı, inanç temelleri ve
ölümünden sonra cemaatinin geçirmiş olduğu evreleri özetlemiştik.
Benzet-benzeme ilkesi gereği kendilerini hep gizlemiş olan bu dini
cemaat mensuplarının, Osmanlı dönemindeki etkinlikleri diğer bir
husus. Özellikle Osmanlı'nın son dönemindeki olaylarda çok etkin rol
oynamış olmaları da dikkat çekici. Jön Türkler, İttihat Terakki,
Meşrutiyet gibi bugünümüzü de etkileyen olaylar zincirinde Selanik hep
merkez olmuş ve Selanik'in bu etkinliği de Sabataycıların siyasi,
askeri, fikri alanlarda hep başı çekmelerinden kaynaklanmıştır.
Konuyu araştırmaya başladığımızda böylesine derin bir toplumsal ve
siyasal tablo ile karşılaşacağımızı doğrusu biz de tahmin etmiyorduk.
Ancak uzun bir araştırmadan sonra karsılaştıklarımız bizi şaşırttığı
gibi bir çok gerçeğin bu gizlilikten dolayı bilinmezliğini
sürdürdüğünün de farkına vardık. Elbette şimdilik kamuoyuna
yansıtılmasında mahsur gördüğümüz noktalar da söz konusu. Amacımız
dini bir topluluğu kötülemek, sansasyon yaratmak değil. Toplumumuzu
derinden etkileyen bu cemaat mensuplarının kimler olduğu, neler
yaptıkları, bugüne kadar nasıl bir seyir izlediklerinin bilinmesi
gerekmektedir. Bunları bilmek halkımızın hakkı. Gizem her zaman merak
uyandırmıştır. Fakat doğruların ve gerçeklerin kapalı kalmasının da
bir anlamı yok. İleride daha kapsamlı araştırmaların yapılacağını ümit
ediyoruz.
Gizlilik, başkalarının merakını daha da kamçılayacağından, bu alandaki
gerçeklerin olduğu gibi halkımıza yansıtılması alanında görev, en çok,
bu cemaate mensup kişilere düşmektedir.
DERGAH + LOCA + SINAGOG = İKTİDAR

Ulaşabildiğimiz kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler, Sabataycı veya
dönme denilen bu topluluğun hala Yahudi mistisizminin öğretileri
doğrultusunda dini ritüellerini gizlice sürdürdükleri, adet, gelenek
ve göreneklerini korudukları, bir nevi masonik yapılarını devam
ettirdiklerini gösteriyor.
Araştırmada ilgimizi çeken diğer bir husus ise gizli Yahudi tarikatı
mensuplarının ekonomiden, politikaya ve eğitime kadar birçok alanda
etkin olmalarının yanı sıra İslam'ın mistik yorumu kabul edilebilecek
Sünni ve Alevi tarikatlarının içine sızmış olmaları. Özellikle
Mevlevi, Melami ve Bektaşi tekkelerinde 19. yy'dan itibaren şeyh,
mürşit, dede, dede baba gibi en üst makamlara kadar ulaştıklarını
görüyoruz. Sabataycı şeyh ve müritler Sevi Müslüman olduktan sonra
bağlılarına Müslümanların görünürdeki adet ve geleneklerine riayet
etmelerini öğütlemiştir. Bu da onların kendilerini en rahat ifade
edebilecekleri çeşitli tarikatların dergah, hanekah, tekke ve zaviye
gibi mekanlara rağbet etmelerine yol açmış. Merkezi Selanik olan bu
cemaatin Selanik'teki özellikle Mevlevi ve Bektaşi dergahlarında
yoğunlaştıklarını görüyoruz.
Ilgaz Zorlu, Sabataycı cemaatlerin İslam mutasavvıflarıyla
ilişkilerinin özellikle İstanbul, İzmir ve Selanik'te yoğunlaştığını
belirtiyor. (Bkz. Zorlu, Evet, Ben Selanikliyim, S.40-41) İstanbul'da
Yenikapı Mevlevihanesi, Kasımpaşa Mevlevihanesi, Aziz Mahmut Hüdai'nin
Üsküdar'daki dergahı Sabataycıların etkin olduğu dergahlar olarak
dikkat çekmektedir. Yahudi mistisizmi olarak tanımlanan Kabbala
öğretisine dayanan Sabataycı yorum, İslam'ın gevşek mistik yorumu
olarak Mevlevilik, Bektaşilik ve Melamilik ile paralellikler arz eder
ve ortak buluşma noktaları bulur. Yunan asıllı Sabataycı yazar
Starolakis, Salonika, jews and dervishes isimli kitabında Yahudi-
Sabataycı kökenden olup Selanik'teki dergahlarda etkili olan ve hatta
bir kısmının uzantıları İstanbul'a kadar gelen dönme şeyhlerden
bahsediyor. Bunlardan biri de su anda Amerika'da yasayan müflis
işadamı Halil Bezmen'in dedesi Esad Efendi'dir. Esad Efendi 1920'lerde
Kasımpaşa Mevlevihanesi'nin şeyhidir. Ankara Bektaşi Dergahı'nın su
andaki dede babası yani şeyhi de Sabataycı. Yine Dede babalardan Bedri
Noyan da Yahudi dönmesi. Kardeşi Engin Noyan da bir TV'de program
yapımcı ve sunucusu.
Sabataycılar ve Masonlar Osmanlı döneminde etkin konumdaki masonların
arasında Sabataycıların önemli bir yekün tutması da dikkat
çekmektedir. Osmanlı toprakları içindeki ilk mason locasının
Selanik'te kurulması tesadüf olmasa gerek. Avrupa'daki gelişmeleri
yakından takip etme imkanına sahip Sabataycılar bu alandaki
gelişmelere de öncülük etmişler. Hem mason hem de Sabataycı olan
ünlülerden sadece birkaç ismi burada zikrediyoruz. Bunlar, son Maliye
Nazırı Cavit Bey, Yeni Asır gazetesinin kurucusu Fazlı Necip Bey, bir
dönem bakanlık yapmış olan Faik Nüzhet...
Zorlu, Türkiye'deki Hür ve Kabul Edilmiş Mason Locası'nın üstadı azamı
ya da büyük amirinin hep Kapancılar cemaatine mensup bir aileden
geldiğini belirtiyor. Mason Locası'na üye diğer ünlüler ise şunlar:
Osman Adil, Faik Nüzhet, Talat İsmail ve Mehmet Servet. (age.S.58)
Günümüz mason localarında da Sabataycı çok ünlü kişilerin varlığı
devam etmektedir. Su anda Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük
Locasının Büyük Üstadı Sahir Talat Akev de Sabataycı. Mimar Sinan
Locası'nın eski üstadı muhteremi Reşat Atabek, yine üstadı azamlardan
Cumhur Ferman da Sabataycılardan. Reşat Atabek'in Masonluk Üzerine
adlı kapsamlı eseri Masonluk hakkında önemli bilgiler ihtiva ediyor.
Sabataycı ünlü gazeteci Ahmet Emin Yalman'ın ve Cavit Bey'in aynı
zamanda Mason da olduklarını Loca'nın dışa açılırken açıkladığı
isimlerden öğreniyoruz.

SELANİK + İSTANBUL + İSRAİL = ANKARA - WASHİNGTON

İsrail'in kuruluş döneminde ve su anda ülkemizin İsrail ile tarihte
görülmemiş sıcak ilişkiler içine girmesinde Sabataycıların önemli rol
aldıklarını görüyoruz. Sabatay Sevi birçok Yahudi tarafından
siyonizmin kurucusu olarak bilinir. Çünkü Sevi, Mesihliğini ilan
ederken bütün Yahudileri Kudüs'te toplayıp Büyük İsrail'i kuracağını
vadetmisti.
İttihat Terakki ve mason localarında etkin olan Sabataycılar'ın
İsrail'in kuruluşunu da desteklediklerini belirten Zorlu, 1924
mübadelesi sonuu Türkiye'ye getirilen alilerden bir kısmının 1948'de
kurulusundan itibaren İsrail'e gittiklerini söylüyor. Bunların en
meşhuru ise İsrail'in ikinci Cumhurbaşkanı İzak Ben Zwi'dir.
Prof. Yalçın Küçük, Aydınlık gazetesinde yayınladığı makalelerinde,
Türkiye'nin tamamen İsrail ve Amerika rotasına girdiği bu dönemde
Sabataycı İsmail Cem'in Dışişleri Bakanı olmasına dikkat çekiyor.
Küçük, ayrıca İsrail'in Hospro firması vasıtasıyla Türkiye'ye hibe
ettiği silahlarla ilgili bir ayrıntıya daha dikkat çekiyor. Bilindiği
gibi Susurluk skandalı ile ortaya çıkan ilişkilerde bu silahların
kayıp olduğu iddia edildi. Kayıp silahlar Susurluk Çetesi olarak
nitelenen ekip tarafından kullanılmıştı. Bu silahları teslim alan kişi
ise Ertaç Tınar. Yalçın Küçük, Tınar'ın Sabataycı olduğunu belirtiyor
ve MOSSAD'ın dönmelerle iş tutmasının tehlikesine dikkat çekiyor.
Dönmeler Dönmezler aksiyonu geçerli ise bu bulgu ürperticidir diyor,
Küçük. (Y. Küçük, Nasıl Görüyorum-3, Aydınlık, 14 Mart 1999)

GİZLİ AMA İÇİMİZDE, DÖNMELER

Benzet-benzeme prensibi gereği görünürde Müslüman ama aslında Yahudi
olan Sabataycı cemaat mensupları, bu kamuflaj sayesinde ülkenin
kaderinde belirleyici olmayı özellikle son yüzyılda becerebilmiş bir
topluluk olarak yer almaktadırlar. Kendilerine has yemekleri,
kendilerine ait eğitim kurumları, gizli tapınakları, kendilerine özgü
ibadet, inanç ve adetleri olan bu cemaatin bazı mensupları, resmi
ideolojinin oluşumu ve bugünkü jakoben-din düşmanlığı üzerine kurulu
yapısını sürdürmesinde etkin olmuşlardır. Bu dini akımın merkez
üssünün Selanik olması da enteresan. Meşrutiyetten günümüze, tüm
siyasi oluşumlarda adına sıkça rastladığımız Selanik'in bu etkinliği
bir tesadüf mü? Elbette hayır. 19. yy biterken batılılaşmanın
rüzgarının bu şehirden esmesinin temel etnik bir etkeni vardı:
Sabataycılar.
Türkiye'de ilk mason locası Selanik'te kurulmuş, Abdülhamit yönetimine
karşı başlayan başkaldırı burada tasarlanmış, Sultan iktidardan
indirildikten sonra buraya gönderilmiş, ilk özel Türk okulları burada
kurulmuş (unutulmamalıdır ki, Galatasaray Lisesi Sultan'ın
himayelerinde kurulmuştur ancak Fevziye ve Terakki mektepleri
Sabataycı cemaat okulları olarak burada kurulmuşlardır), ilk kadın
hareketleri burada şekillenmiş, Hareket Ordusu'nun merkezi (padişahı
tahttan indirip, İttihat ve Terakki fırkasını iktidara taşıyan ordu.
S.K.) Selanik olmuş ve en önemlisi Türkiye'nin önde gelen kurucuları
hep Selanik kökenli olmuşlardır. Bunları birer rastlantı olarak görme
eğilimi ne yazık ki çok baskındır. Halbuki bu kente bu önemi yükleyen
Sabataycı kökenli kişilerdir. (Ilgaz Zorlu, Evet, Ben Selanikliyim, S.
166)

SABATAYCI MEZARLIKLARI

Sabataycılar gerek ilk dönemde yoğun olarak yasadıkları Selanik'te,
gerek daha sonraları Türkiye'nin başta İstanbul olmak üzere İzmir ve
Bursa gibi şehirlerine yerleştikten sonra ölülerini ayrı mezarlıklara
defnetmeyi tercih etmişlerdir. Selanik'te mahalle olarak da diğer
dinlere mensup insanlardan ayrı bir yerleşim düzeni kurmuşlar. 1924
ahali mübadelesi gereği geldikleri Türkiye'de de belli merkezlere
yoğun olarak ilgi göstermiş ve içe kapanık bütünlüklerini böylece
korumaya çalışmışlardır. Ancak zamanla farklı mahalle ve şehirlere
yerleşerek bir nevi fiziki asimilasyona uğramakla birlikte cemaat
yapılarını korudukları görülmektedir.
İstanbul'da, Karakaşlar cemaatinin mezarlığı, Üsküdar Bülbülderesi'nde
yer alıyor. Sabataycılığı sürdürme konusunda diğer cemaatlerden daha
aktif olduğu belirtilen bu cemaatin mezarlık konusunda da hassas
davrandığı görülmektedir. Bülbül deresi mezarlığında az sayıda da olsa
bazı Kapancıların yer aldığı belirtiliyor. Yakubiler ise Maçka'daki
mezarlığa ölülerini defnetmektedirler. Yakubilerin yoğun olarak
İzmir'de yasadıkları belirtiliyor. Medya patronlarından Bilgin ailesi
bu gruba mensuptur. Kapancılar cemaatinin ise Feriköy mezarlığında
satın almış oldukları ayrı bir bölüme ölülerini defnettikleri
biliniyor. Sabataycıların mezar şekli ve taşların işlemesi tamamen
farklı. Genellikle seramik üzerine çıkartma resim bu mezar taşlaıinda
yer alır. Yazıların üslubu da farklılık arz ediyor. Dikkat çeken nokta
ise Ey zair diye başlaması. Şekil olarak da dönem dönem farklılık arz
etse de kendilerine özgü çiçek islemeler ve Müslüman mezarlarından
farklı geometrik sekil vermeler dikkat çekmektedir.
İbadethanelerinin ayrı, mezarlıklarının ayrı olmasının yanı sıra bu
cemaat mensubu ailelerin zengin ve farklı bir mutfak kültürleri söz
konusu. Esin Eden, Yunanistan'da İngilizce olarak yayınlanan "Bir
ailenin yemek kitabı" isimli eserinde, kendilerine özgü yemeklerden
bahsediyor ve ailesi Türkiye'ye geldikten sonra da bir araya gelerek
adet ve geleneklerini yaşatmaya çalıştıklarını belirtiyor. (a.g.e. S.
42) Ilgaz Zorlu da bu yemeklerin salt Akdeniz veya Yahudi mutfağından
oldukça farklılıklar arzettigini belirtiyor.

SABATAYCILIKTA CİNSİ SAPIKLIKLAR

Sabataycıların sıkça gündeme getirilen bir bayramı var: Kuzu Bayramı.
Mesih Sevi'nin doğum günü olduğuna inanılan, Mart'ın 21. gününü 22'ye
bağlayan gecesi mum söndü olarak nitelenen kutlama, bir yönüyle toplu
seks olarak değerlendirilmektedir. Bu Kuzu Bayramının artık
kutlanmadığına dair iddialar varsa da Alaettin Gövsa kendi şahit
olduğu bir örneği Sabatay Sevi isimli kitabının 97. sayfasında
anlatmaktadır. Ilgaz Zorlu ise bu konunun üzerine, çok fazla ele
alındığını belirttiği kitabında, toplu seks ve mum söndü olayının
Tanah'taki birtakım dualardan kaynaklandığını da vurgulamaktadır:
Ancak şurası bir gerçektir ki Sabataycı dua kitaplarının özellikle
bugün İsrail'de bulunan nüshalarında serbest seksin Tanah'a
dayandırılan ayetlerle desteklendiği bilinmektedir. (Zorlu, Evet, Ben
Selanikliyim, S.51)
Sabataycılarla ilgili eserlerin, özellikle dua ve Kabbala yorumlarının
İsrail'e götürülüp özel bir mekanda gizlendiğini belirten Zorlu, bu
kaynakların araştırmacıların incelenmesine açık olmadığını da
vurgulamaktadır. Türkiye'de yasayan bir cemaate ait dini kaynakların
İsrail tarafından kaçırılması konuyla ilgili esrar perdesini daha da
dikkat çekici kılmaktadır. İsrail devletinin bunları gizlemekte ne
gibi çıkarları olduğunun araştırılması gerekmektedir. Toplu seks ve
hatta ensest ilişkiler dini kaynaklarda meşrulaştırıcı yorumlarla ele
alınmaktadır:
... bazı Sabataycı din adamlarının Lut örneğinden hareketle ensest
ilişkiyi meşru kabul eden kararlar verdiklerini bilmekteyiz... (Zorlu,
a.g.e.S.62)
Günümüzde de mum söndü ritüelinin uygulandığına dair bir cemaat üyesi
tarafından açıklama yapıldığını da Zorlu belirtiyor. Zorlu, bütün
cemaatlerde aynı uygulamanın var olup olmadığının belgelenemediğini ve
bu konunun istismar edildiğinden de yakınmaktadır. Dini yorumlar
tarafından meşru gösterilen bir uygulamanın o dini benimseyen
kişilerce sürdürülmesi kadar doğal bir sonuç olamaz. Ne derece yaygın
olduğunun da elbette araştırılması gerekiyor.

İNTERNETTE SABATAYCILIK

Sabataycılık-dönmelik ve Türkiye'deki Sabataycılar üzerine, çoğu
Amerika ve İsrail menşeli onlarca makale ve araştırmanın İnternet
sitelerinde yer almaktadır. Internet sitelerinde konuyla ilgili
yazıların yer aldığı bazı yayın organları: Jarusalem Post, Forward,
Jewish Exponend, The New Republic, The Journal of the American
Oriental Society, Canadian Geographic, Baltimore Jewish Times...
Genellikle Yahudi Kabbalizmi -mistisizm- üzerine yazılmış bu
makaleleri görünce, varlıkları Türkiye'de olan ama Türkiye'de
tartışılıp konuşulmayan Sabataycıların, dünyada a'dan z'ye her
boyutuyla araştırılmasındaki gariplik net olarak önümüze çıktı. Ilgaz
Zorlu'nun kitabında birkaç yerde vurguladığı korku tek sebep olabilir
mi? Böyle bir bahanede haklılık payı olsa bile kesinlikle inandırıcı
gelmiyor.
Bu gizli Yahudi cemaatinin veremeyeceği hesap mı söz konusu? İnternet
sitelerinde yer alan yazı ve araştırmalar incelendiğinde ortaya birkaç
önemli nokta çıkmaktadır: Birincisi, Türkiye dışında bu konu, gerek
üniversitelerde ve gerekse medyada etraflıca araştırılıyor ve
araştırmalar kamuoyuna sunuluyor. Sadece son bir yıl içerisinde
İnternet sayfalarında yer verilen araştırma ve belge sayısı yüzün
üzerinde. Bu alanda yazılmış ellinin üzerinde kitabin ismi geçiyor bu
yazılarda.
Buna karşılık Türkiye'de bir iki kitap ve üç dört makale dışında
kaynak bulmak imkansız. İkincisi, Sabataycıların Yahudiliğin özellikle
mistik yorumu olarak görülen Kabbala anlayışından kopuk olarak
anlaşılmasının mümkün olmadığı. Bütün ritüeller, bayramlar, ilahiyat
anlamındaki anlayışları Yahudiliğin bir parçası. Üçüncüsü ise
özellikle İsrail menseli yazılarda Sabataycıların Yahudiliği tahrif
ettiği iddiaları öne çıkmaktadır. Netice olarak Sabataycılık Müslüman
kisvesi altında, Yahudiliğin kabbalistik yorumunun hayata geçirilişi
olarak karsımıza çıkmaktadır. Yazı dizimizde de bunun kaynaklara
dayalı örneklerinden böyle bir sonuç çıkmaktadır.

FORWARD'IN İLGİNÇ İDDİASI

Amerika'da Yahudilerin 1897'den beri yayınladığı Forward dergisinin
Şubat 99 sayısında Mustafa Kemal Atatürk hakkında ilginç bir makale
yayımlandı. Aynı zamanda derginin İnternet sitesinde yer alan
makalede, Sabataycılıkta cinsellik konusuna da kısaca değiniliyor.
Makalenin yazarı, derginin bir dönem İsrail temsilciliğini de yapmış
olan Amerika'nın Yahudi kökenli ünlü araştırmacı yazarlarından Hillel
Halkin. Halkin, makalesinde M. Kemal'in Yahudi kökenli olduğunu ve
hatta Sabatay Sevi'nin neslinden geldiğini iddia ediyor ve Mum söndü
olarak bilinen Kuzu Bayramı'nı söyle anlatıyor:
Senede bir kez (Dönmelerin yıllık kuzu bayramı esnasında) Sabatay
Sevi'nin doğum günü gecesi, çılgın danslar eşliğindeki akşam yemeği
sırasında, mumlar söndürülür, hanımların değiştirilmesi seansıyla
(orgies, toplu sex) ayinler gerçekleştirilir... Bu tür birleşmelerden
doğan çocukların kutsal sayılacağına inanılır. (Hillel Halkin, When
Kemal Ataturk Resited Shema Yisrael: It's My Secret Prayer, Forward
Subat 1999, New York)

Alıntıdır.

tuncay demirbaş

unread,
Mar 2, 2009, 6:26:34 AM3/2/09
to Biz Türk Milliyetçileriyiz
SABETAYİST'LİK VE ILIMLI İSLAM

Türkiye'de gerektiği kadar tartışılmadığı için çok iyi anlaşılıp
ve bilinmeyen Sabetayistliği ve kurucusu olan Sabetay Sevi'nin
hayatını öncelikle kısaca bir anlatmak gerekir.

1492 yılında Yahudiler İspanya"dan bir çok zorluklar yaşa*****
sürülmüşlerdi ve bir çoğu Osmanlı"ya sığınmışlardı Sevi ailesi
önce Mora"ya sonra İzmir"e yerleşmiş Sabetay Sevi 7 Temmuz
1626 Tarihinde İzmirde doğmuş, her Yahudi çocuk gibi oda kut
sal kitabları Tevratı öğrenerek başlamış, 39 yaşına geldiğinde ise
Yahudi toplumunu kurtaracak tanrısal ilahi güce sahip Mesih
olduğunu söylemeye başlamış ve 31 Mayıs 1665 te Mesihliğini
İlan etmiş.

Sabetay Sevi, Tevratın özel yorumu olarak orataya çıkan gizemli
"KABALA" öğretisini doktirin"leştirip müritleri"ne aşılamıştır.
Bu sayede sabetayistlik kendine çok taraftar bulmuş hatta Avru
pa"daki Hiristiyan topluluklardan da kendisine müritler edinmiş
tir. Hiristiyan inancında"da 1666 da mesihin gökten ineceği ve
"vaad edilmiş topraklar"da en büyük düşmanı (TÜRK) leri öl
dürdükten sonra herkesi tekrar Hiristiyan yapacağına inanılmaktaydı.

Osmanlı Patişahı IV. Mehmet sabetayistlik akımından rahatsız
olup Sabetay Seviyi yargılatmış ve önüne iki seçenek koymuş
ya öldürüleceksin yada Müslümanlığı kabul edip her kesime
ilan edeceksin!..Durumun vehametini anlayan Sabetay Sevi
Müslümanlığı kabul edip Mehmet Aziz ismini almış.

Ölüm korkusuyla müslümalığı seçtiğini söyleyen Sevi aslında
kesinlikle inandığı dini Yahudiliği değiştirmemişti, sadece Müslüman
kılığına girmiş bir yahudiydi. Müritleri"de her zaman ve her çağda
gelenek sayıp bu takiyelerini devam ettireceklerdi.

En belirgin özellikleri güçlü saklanma yeteneği olup gerçek müs
lümanlara karşı kendilerini iyi korumasını bilmek.Gerçek Müslüman
ların hayatını yaşamak, özel yaşamların da onlarla beraber olmak,
onların doğru ve hatalı taraflarını iyi taklit etmek,görünüşte Müslü
manlığın amaçlarına iyi hizmet etmek,ancak kendi iç dünyalarında
Müslüman vatandaşlar dan binlerce fersah olmak. Her birinini hem
Türkçe hem İbranice adları vardı.Türkçe isimler toplumsal yaşamda
İbranice isimler ise aile ve cemaat içerisinde kullanılıyordu.
Sabetay Sevi 1675 te ölünce, inananları Sevi"nin öldüğüne kesinlik
le inanmadılar, onlara göre bedeni ölmüştü ama ruhu göğe
çıkarılmıştı.

Sabetayist"ler kendilerini saklamayı başarıp o kadar çok kurumun içine
girdi
lerki, hatta Osmanlıda Şehlülislam"lığa kadar yükselenleri bile oldu.
En bilineni sabateyist Şehlül İslam Mehmet Emin efendiydi.Türkiye"de
en yoğun kendilerine hedef olarak seçtikleri cemaatlerdi.
Sabetay Sevinin kendine doktrin olarak seçtiği "Kabala" öğretisine
göre, mesihin gelmesi için dünyada hiç iyilik kalmaması her yerin kö
tülük ve sapkınlıkla kaplanması gerekiyordu ve sabateyistlerin hedef
leri belliydi, Dünya"ya sapkın fikirler yaymak!..Bu yüzden cemaatler
sabetayistler için çok önem arz ediyordu.İçlerine en kolay sızdıkları
cemaatler ise Mesnevi ve Bektaşi dergahlarıydı çünkü onlara göre
bu dergahlar daha "ILIMLI" idi Mevlana Hazretleri"nin büyük sözü
olan "Ne Olursanız Olun Gene Gelin"cümlesi onlar için bulunmaz
fırsattı.Sabetayist"ler mesnevi dergahlarına girmeden önce bu der
gahta asla "Musiki"ile zikir ve ibadet yoktu. Sözün kısası sızdıkları
her cemaat ve kurumların esas muhtevasını yitirtip kendilerine hizmet
etmesini sağlamaktı. Sabetayistlerin bir özellikleri de Mason
olmalarıdır.
Çünkü Masonluk, giderek etkisini yitiren dini kurumların
alternatifidir.

Cumhiriyet kurulduktan sonrada sabetayistler faaliyetlerini yine
sürdürmek
İstedi, ancak Memleketin başında bu sefer BAŞBUĞ ATATÜRK vardı.
O dönemlerde de Masonların İstanbul, İzmir, Ankara ve Adana da birçok
locaları vardı,
BAŞBUĞ ATATÜRK"ün sevmediği iki zümre olan, birincisi DÖNMELER
İkincisi MASONLAR dır. Çünkü kendisi çok iyi biliyordu ki, mason"luğun
kökü
dışarıda idi. Memleket ve milet için muzur bir tarikat olduğunu ve her
yerde gizli
umumi reislerinin YAHUDİ olduklarını bir çok vesikalarla ispat
ettirmişti.
BAŞBUĞ ATATÜRK ,Sabetayistleri okadar iyi tetkik etmiştiki, önce
bunların
İçine sızıp gerçek Müslümanlığı bozulmuş tarikatları, tekke ve
zaviyeleri kapatmış
ve 13 Ekim 1935"tede Mason localarını kendi emriyle resmen
kapattırmıştır.

Dolayıyla Sabetayist ve Masonların en zor dönemleri 1923-1938
tarihleri arası olmuştur.
Çünkü bu dönem Türk"lük şuuru"nun ve kimliğinin öne çıktığı ve gerçek
İslamın
yaşatılmak istendiği bir dönem olmuştu. BAŞBUĞ ATATÜRK" ün ölümünün
arkasından tekrar meydanı boş bulup yeniden her kuruma sızmayı
başardılar. İlk hedefleri ise
bu sefer ATATÜRK"ün ilkeleri, ve Türk halkına yüklediği Türk"lük
şuuru ve düşmanı saydıkları Türk Milliyetciliği"ni ortadan
kaldırmaktı. İsmet İnönü
zamanında Mason localarının tekrar açılması ve bizler için en acı bir
gerçek olan
BAŞBUĞ ATATÜRK"ün vasiyeti olan mezarıma anıt dilikirse bunun sadece
bir
BOZKURT heykelinin olacağını söylediği halde, Anıtkabire Arslan
heykellerinin dikilmesi gerçeğidir..
Yahudiliğin simgesi olan Arslan, yani şu meşhur Arslanlı yol!..
Demek"ki yeniden Devleti
yöneten bütün kurumların içerisine sızmayı tekrar başarmışlardı. O
kadar ki,
BAŞBUĞ ATATÜRK"ün sağlığında her kesim tarafından resmi yazışmalarda
dahi
Kendisine "BAŞBUĞ" denmesine rağmen ölümünden sonra bu söz bilinçli
olarak
milletimize unutturulmuştu. Maksat elbette Türk"lük şuurunun
silinmesiydi.

Sabetayistler 1938 den sonra cemaatlerin içine girerek Atatürk
düşmalığını din
elden giti diyerek kışkırttılar Sait Nursi"nin yaptığı gibi!.
Atatürkçü lerin içine
girerek te, bunlar yobaz gerici diye kışkırttılar. Bu işi okadar
profosyonelce yaptı
larki, Atatürkçülerin içine gönderdikleri müritlerine şöyle tembih
ettiler, sizler
orada asla namaz kılmayın! eğer halktan size soran olursa neden namaz
kılmıyor
sunuz diye "Biz Atatürkçüyüz Namaz Kılmayız" dersiniz!..Yani
maksatları Atatürk"
ü halka dinsiz göstermek. Malesef bu planları çok güzel tuttu,
kendilerini Atatürkçü
zanneden bir sürü zümre aslında Sabetaycı ve Masonlara hizmet
ettiklerinin
farkında bile olmadılar. Diğer cenah olan gerici ve yobazlar ise dine
hizmet ettik
lerini zannederek onlarda sabetayistlere hizmet ettiler.

Kandıramadıkları tek kesim ise gerçek Atatürkçüler olan Türk
Milliyetçileri idi çünkü
Milliyetçilerin özelliği, Türk kimliklerinin de dini inançlarının da
dirençli olmalarıdır.
Bu özellik mason ve sabetayistler için çok büyük bir tehlikeydi ve
ortadan kalkması gerekiyordu.

ABD BOP Projesini geliştirirken "ILIMLI İSLAM" modelini nerden
esinlenerek
aldı zannediyorsunuz? Türkiye de Sabeteyistlerin devşirip
etkinsizleştirdiği İslami
anlayıştan!.. Sait Nursi ile başlayıp Fethullah Gülen ile devam eden
İslamiyeti
temelinden yıkan dinde reformu savuna gelen Sabetayist"liği "ILIMLI
İSLAM"
metoduyla sentezleyen "NUR CEMAATİ" nin Türkiye"deki görevi işte
budur.

Türk insanı nın yumuşak karnı olan dini duygularını kullanmayan
kesim hemen hemen kalmamıştır, bunları en fazla kullanan ise ilk
olarak siyasi
partiler ve cemaatler olmuştur. Bu cemaatlerin bir çoğunun arkasında
yabancı büyük güçler ve onların istihbarat örgütleri vardır. Bunların
hepsi esasında ABD ve İsrail den yönetilir. Türkiye de
ki maksatları ve görevleri ise İslamın giderek etkinliğini yitirmesi,
yani "ILIMLI İSLAM" projesini hayata geçirmek!..

Gayet açıktır ki ,ABD nin Büyük Ortadoğu Projesi ile bölgede "ILIMLI
İSLAM"
tasarımında Türkiyenin Aktör olmasını en iyi sağlayacak insan
Fethullah
Gülendir.ABD nin planlarına göre"ILIMLI İSLAM"tasarımı BOP un marş
motoru,
Fethullah Gülende motorun anahtarıdır. ABD nin ve Fethullah Gülen"in
sözün
den hiç çıkmayan Tayip Erdoğan ise, ABD hakimiyetinde ki, Yeni Dünya
düzeni nin
Büyük Orta doğu jandarma komutanı olmaya taliptir.ABD Dış işleri
Bakanı
Colin Powell 2004 yılındaki bir röpertajında şöyle dedi,"Neden
Türkiye
Gibi bir İslam Ülkesi,Türkiye"deki gibi bir demokrasi olmasın?"
şeklindeki
Sözleriyle,Türkiye!yi "ILIMLI İSLAM"ın modeli olarak gördüklerini
ifade etti.!

Sabetayist"liğin Türkiye"de ortaya çıkardığı "İslamın
etkinsizleştirilmesi"
sonucu, ABD"ILIMLI İSLAM" projesini geliştirerek ABD ile iç içe olan
İngiltere ve İsrail"inde içinde olduğu,Türkiye"yi "eksen ülke"
yapacak
Olan BOP" un hedefleri; "İsrail"i korumak ve kollamak, ABD"nin bölge
Ülkelerini sömürmesi ve petrolleri kontröl" etmesidir.!

ABD" de "ILIMLI İSLAM" porojesini geliştirenlerin başındaki isim kim
biliyormusunuz? Yahudi asıllı Bernart Lewis, bu adamın en büyük
özelliği ise Türk ve Müslümanlara olan düşmanlığıdır. İstisnalar
elbette hariç
ama Yahudi"den asla dost olmaz. Yahudiler Türk"ten ve Müslüman"dan
nefret ederler.Dikkat ederseniz ABD" nin şimdiye kadar Türkiye"ye
gönderdikleri büyük elçileri hep Yahudi asıllı olmuştur. Nedeni nedir
acaba?.

"ILIMLI İSLAM" projesi bir Amerikan projesidir ama Sabetayist"lerin
eseridir. Bu projenin hedefi, İslam"ın sekülerleştirilmesidir. Yani
Müslüman toplumların İslami iddialar ve idealler çerçevesinde siyasi,
ekonomik, kültürel, toplumsal taleplerde bulunmalarını imkansızlaştı
racak ölçüde, İslam"ın tıpkı Hıristiyanlık gibi
pretestanlaştırılması,sade
ce bireysel bir inanç meselesi haline getirilmesidir.

Yukarıda belirtiğim gibi Sabetay Sevi Sabetayist"liği kurarken
Tevrat"ın
özel yorumu olan gizemli "KABALA" öğretisini doktrinleştirmişti. Yani
Tevrat"daki ayetlerden hesap yaparak geleceği bilmek."
NUR"Cemaati"nin
de gizemli sırları vardır "EBCET ve CİFR" bu cemaatin kurucusu Sait
Nursi
ve şu anki lideri olan Fethullah Gülen"de "EBCET ve CİFR"ilmini
bildiklerini iddia
ederek Kur"an ayetlerinden hesap yaparak geleceği bildiklerini
söylemektedirler.
Yani gerçek İslamiyete göre bu iddiaları düpedüz "ŞİRK"koşmaktır ,
Yüce Yaradan Kitabı
Kuran'ı Kerim"de "GAYBI ALLAH"TAN BAŞKA KİMSE BİLEMEZ" diyor.
Sadece bu gerçek bile Nur cemaat"inin İslamiyet"le alakasının
olmadığını gösterir bizlere.

Bu yaşanan gerçeklerden anlaşılıyor ki, "ILIMLI İSLAM" Modeli
Sabetayist"liğin uzantısından başka bir şey değildir. Maksatları,
İslamiyet"in temel öğretilerini silerek
İslamın özündeki direncini kırıp etkinsiz hale getirerek, dini
bütünlüğümüzü ve
milli bütünlüğümüzü yıkarak "vaad edilmiş" topraklara kavuşmak. Bu
konuda
Türk milletinin çok uyanık olması gerekiyor, böyle tarikat ve
cemaat"lerden İnsan"ın kendisini yiyip yutacak olan
Arslan'dan kaçtığı gibi kaçması lazım.

BAŞBUĞ ATATÜRK ileride başımıza gelecek belaları çok iyi bildiği için
bize ne
tavsiye etmiş.

MUHTEREM MİLLETİME ŞUNU TAVSİYE EDERİM"Kİ
BAŞINA GEÇİRECEĞİ İNSANLARIN KANINDAKİ
ASLİ CEVHER-İ TAYİN ETMEKTEN BİR AN YOKSUN OLMASIN
KANINI TAŞIYANDAN BAŞKASINA İNANMA.

Tuncay DEMİRBAŞ


On 2 Mart, 13:25, Biz Türk Milliyetcileriyiz

tuncay demirbaş

unread,
Mar 2, 2009, 6:29:02 AM3/2/09
to Biz Türk Milliyetçileriyiz
SABETAYİZM VE TÜRKİYE DÖNEMLERİ

--------------------------------------------------------------------------------

Sabetaycılık, Ortaçağ İspanyasındaki dönmelik hareketinden farklıdır.
İspanyadaki Yahudiler baskı ve tehditler karşısında, can ve mal
güvenlikleri açısından Hıristiyanlığı kabul etmek zorunda
kalmışlardır. Oysa Osmanlı İmparatorluğunda Yahudilere din
değiştirmeleri yönünde hiçbir baskı uygulanmamıştır. (Bu, Bakara
Suresinin 256. ayetinde bildirilen Dinde zorlama yoktur hükmünün bir
uygulamasıdır.) Tüm Osmanlı tarihi boyunca Yahudi azınlıklara Ehl-i
Kitap olarak bakılmış ve huzur içinde yaşamalarına imkan tanınmıştır.
Bilindiği gibi Katolik İspanyanın hayat hakkı tanımadığı ve sürgün
ettiği Yahudiler, aradıkları huzuru Osmanlı topraklarında bulmuştur.
Osmanlı Devleti her türlü imkana ve güce sahip olmasına rağmen, geniş
topraklarındaki çeşitli dinlere, dillere ve kültürlere sahip
insanların inançlarına, geleneklerine hiçbir zaman müdahale
etmemiştir. Osmanlının adalet ve hoşgörüye dayalı yönetim modeli,
Yahudilere de tam bir inanç ve ibadet özgürlüğü ortamı sağlamıştır.
Ancak o dönemdeki Sabetaycılar, kendilerine yönelik hiçbir baskı
olmadığı halde böyle bir yola gerek duymuşlardır.

Sabetaycılık kavramı ve bununla eş anlamlı olarak kullanılan Dönmelik
ifadesi, 17. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu topraklarında ortaya
çıkmıştır. O dönemden bu yana, Sabetaycılar ya da Dönmeler deyimleri,
belirli bir insan grubunu tanımlamak için kullanılmış ve tartışıldığı
her dönemde bu grup hakkında üretilen çeşitli dedikodular ve komplo
teorileri sonucunda şu soru akla gelmiştir: Sabetaycılar söylendiği
gibi büyük güçlere ve Müslümanlara karşı karanlık planlara sahip
midirler? Bu noktada Sabetaycılığın tarih içindeki gelişimini
incelemekte yarar vardır.

Sabetaycılığın Doğuşu

Tarihteki sahte Mesihlerin en ünlüsü olan ve Sabetaycılığa ismini
veren Sabetay Sevi, 1626 yılında İzmirde doğmuş, çocukluk ve gençlik
yıllarını bu şehirde geçirmiştir. İzmirin tanınmış hahamlarından İsak
dAlbadan Tevrat, Talmud ve Kabala eğitimi alan Sevi, Rabbi Josef
Eskapadan ise mistisizmi öğrenmiştir.1 Genç yaşta Kabalaya büyük ilgi
duyan Sabetay Sevi, böylece Kabalist olmaya, Kabalaya uygun bir yaşam
sürmeye karar vermiştir. Daha 15 yaşında geniş bir Kabala bilgisine
sahip olan Seviye göre bir gerçek vardı: O da Kabalanın dünyasıydı.2
Bu nedenle kendine rehber ve yol gösterici olarak Kabalayı edinmişti.
22 yaşına geldiğinde, Sabetay Sevi Mesihliğini ilan etti ve çok sayıda
insanı kendi sapkın fikirlerine ortak etmeyi başardı. Çevresinde
toplananların sayısı günden güne artıyordu. Bu gelişmelerden en çok
rahatsız olanların başındaysa, önde gelen Yahudi din adamları
geliyordu. Hahamlar onu lanetleyip aforoz ettiler. Kendisine karşı
oluşan büyük tepki nedeniyle Sevi, İzmirden ayrılmak zorunda kaldı ve
faaliyetlerine İstanbul, Selanik, Atina, Kahire ve Kudüste devam etti.
Sabetay Sevi kendisini Yahudileri kurtarmaya gelen Tanrının oğlu
olarak tanıtıyordu. Tüm dünya Yahudilerinin yüzyıllardır beklediği
büyük kurtarıcı olduğunu iddia etti ve Avrupadaki Yahudiler de dahil
olmak üzere kalabalık bir taraftar kitlesi topladı. Sevinin vaadi,
Avrupa Yahudilerini çektikleri sıkıntılardan kurtarmak, Kutsal
Topraklarda bir Yahudi devleti ve Yahudi egemenliğinde bir dünya
kurmaktı. Propagandasını da bu vaatler üzerine kurdu. Sabetay Sevinin
Mesihlik iddiasıyla ortaya çıkması, Yahudi cemaatlerinde heyecan ve
kaynaşmaya neden oldu. Bu konuyla ilgili Yahudi yazar Moshe Sevilla
Sharonun dikkat çektiği nokta oldukça önemlidir:
Avrupa Yahudileri arasında Kabala felsefesinden beslenen mistik
kurtuluş umudu, İsrail tarihinde sahte mesih kavramının doğmasına yol
açtı. Sahte Mesihler, bu mistik felsefenin verdiği coşkuyla mesih
olduklarına ve Tanrı tarafından İsraili sürgünden kurtarmaya memur
edildiklerine inanan ya da çeşitli eylemlerinden dolayı toplumun Mesih
olduklarına inandığı kişilerdi.3
(Moshe Sevilla Sharonun bu ifadeleri, Kabalanın rolüne dikkat çekmesi
açısından ayrıca önemlidir.)

Sabetay Sevinin Din Ahlakından Uzak Hayatı

Sabetay Sevinin üzerinde durulması gereken bir yönü, öne sürdüğü
günahın kutsallığı teorisidir. Sevi, kendisini Mesih olarak ilan
ettikten sonra Yahudi dininin günah saydığı eylemleri birbiri ardına
işlemeye başlamıştır. Yahudi inançlarına göre söylenmesi yasak olan
Allahın ismini (YHWH) ısrarla söylemiş4, Şabat gününe uymamış, yenmesi
dinen yasak olan yağları (bu yağlar Kuranda Enam Suresinin 146.
ayetinde bildirilmektedir) yemiştir. Kısacası Musevilikte haram olan
eylemleri birer birer serbest bırakmıştır. Encyclopaedia Judaica,
sahte Mesih Sevinin bu davranışlarının, kendisinin tüm günahları
serbest bırakmaya yönelik bir misyonu olduğu inancından
kaynaklandığını yazmaktadır. Kudüs İbrani Üniversitesinden Gershom G.
Scholem ise, Major Trends in Jewish Mysticism (Yahudi Mistisizminde
Başlıca Yönelimler) adlı kitabında, Sevinin bu davranışlarının günahın
kutsallığı doktrinine dayandığını belirtmektedir.
Sevinin hayatındaki dönüm noktalarından biri, Kudüse yaptığı yolculuk
sırasında, 1665 yılında, Gazzeli Nathan (Abraham Benjamen Nathan) ile
tanışmasıdır. Isaac Lurianın Kabala okuluna bağlı olan Nathan,
Sabetaya bir rüya gördüğünü ve bu rüyada Sabetayın gerçek Mesih
olduğunun kendisine haber verildiğini söyler.5 Nathan, Sabatay Seviye
vereceği desteğe karşılık Mesihin peygamberi ünvanını alır. Gazzeli
Nathan bu tarihten sonra kendi sahte peygamberliği ile birlikte
Sabetay Sevinin sahte mesihliğinin propagandasını yapmaya başlar. Bu
haberler Yahudi dünyasının dört bir yanına dalga dalga yayılır ve
oldukça önemli bir etki yaratır.
1666 yılında Anadolu, Avrupa, Orta Doğuda Seviyi İsrail Kralı ve Mesih
olarak kabul eden çok sayıda kişinin varlığı söz konusudur. İzmire
dönen Sevi, Nathanın da desteğiyle, politik gücü ele alacağını ima
eder. Müritleri ise, yakında Sevinin Türk Sultanını savaş yapmadan
yeneceğini ve kendine köle edeceğini söylemeye başlarlar.

Osmanlı Yönetiminin Sabetay Seviye Tepkisi

Sabetay ve yandaşlarının aşırı davranışları ve sapkın düşünceleri,
doğal olarak Osmanlı otoritelerini harekete geçirmişti. Sabetay Sevi
gözaltına alınıp İstanbula götürülerek yargılandı. Osmanlı yönetimi
kendisine Mesihliğini ispat etmesini yoksa öldürüleceğini belirtti.
Bunun üzerine sorgulamasında Mesihlik iddialarını kabul etmeyerek
kendisine yöneltilen suçlamaları kesin bir dille reddetti, sıradan bir
haham olduğunu iddia etti; hatta kendisine Mesihlik atfeden Yahudileri
suçlayarak kendini temize çıkarmaya çalıştı. Bu şekilde beraat
edemeyeceğini anlayınca, içinde bulunduğu zor durumdan kurtulmak için
İslamı seçtiğini açıkladı. 16 Eylül 1666da Müslüman oldu6 ve Sultan
IV. Mehmedin huzurunda kelime-i şehadet getirerek, Aziz Mehmet Efendi
adını aldı.
Ancak bu göstermelik bir din değiştirmeydi. Ünlü tarihçi Cemal Kutay,
Sabetayın çağın önde gelen alimlerinden Vani Mehmet Efendi müstesna
olmak üzere herkesi kandırmayı başardığını ifade etmektedir. Vani
Mehmet Efendi ise düşüncelerini şöyle dile getirmiştir:
Bu adamın Müslümanlığı kalbi hisler ve ihlas ile kabul ettiğine kani
değilim. Fakat dinimiz, şüpheyi reddeder ve kişinin imanı üzerinde
hüküm, ancak Cenab-ı Hakkındır. Bu itibarla ihlas ile Müslüman
olmasını niyazdan başka şey yapamam. Fakat ileride görülecektir ki,
bugün adı Mehmet Aziz Efendi olan Sabetay Sevinin etrafında
toplananlar, kendi yollarını terk etmeyecekler ve hatta ayrı bir
cemaat teşkil edeceklerdir. Aralarında tefrika dahi çıkması
muhtemeldir.


Müslümanlığın Kabulünden Sonra Sabetaycılık

Sabetay Sevi Müslüman olduktan sonra da Mesihlik iddialarını terk
etmez, adamlarına haberler göndererek, kendisinin sadece görünüşte
Müslüman olduğunu, gerçekte ise kendi kurduğu Mesihi inancını yaşamaya
ve yaymaya devam ettiğini duyurur. Ancak Sabetay Sevinin İslamiyete
dönüşü bazı taraftarlarını büyük hayal kırıklığına uğratır. Çok sayıda
müridi onu terk eder. Kalanlar ise, onun ve Gazzeli Nathanın Kabala ve
Yahudi efsanelerine dayanarak yaptığı tevillere inanarak
bağlılıklarını sürdürürler; onun Mesih olduğuna gönülden inanarak
ardından giderler ve Müslüman olurlar. Ancak bu da, tamamen
göstermelik bir din değiştirme olmuştur. Sabetay Sevi ve taraftarları
gizli olarak Yahudiliklerini sürdürmeye devam etmişlerdir. Bu nedenle
de Müslüman halk tarafından Dönmeler olarak isimlendirilmişlerdir.8
Sevi, Müslüman olduktan sonra faaliyetlerini gizliden gizliye devam
ettirmiştir. Beklenilenin aksine, eskisinden daha da rahat
davranmıştır. Takva bir Müslüman gibi görünmeye özen göstererek,
Yahudilere İslamiyeti tebliğ görünümü altında sapkın fikirlerini
yaymaya devam etmiştir. Mesihlik iddiasından hiçbir zaman vazgeçmeyen
Sabetay Sevi, tüm bunların sonucunda, Türk topraklarında bir nevi
dönmelik mezhebi tesis etmiştir.
Bu konuda şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı çalışmanın sahibi Gershom
Scholemin belirttiği gibi, ömrünün son 10 yılını Müslüman görünümü
altında geçiren Sabetay Sevinin bu iki taraflı tutumu taraftarlarınca
da benimsenmiştir. 18 Emir olarak tanınan prensiplerinin özellikle 16.
maddesi, dönmelerin tavırlarının nasıl olması gerektiğini göstermesi
açısından oldukça önemlidir:
16. madde: Türklerin gözlerini örtmek için adetlerine dikkat edilsin.
Ramazan orucu ve kurban için sıkıntı gösterilmesin. Zahiri her ibadet
uygulansın.9
Ne var ki, Sabetay Sevi, çalışmalarının bir kere daha deşifre
olmasının ardından Şeyhülislam Vani Efendinin emriyle bir tek
Yahudinin bile yaşamadığı Ülgüne (Arnavutlukun deniz kıyısında bulunan
bir şehirdir. Sabetaycılar Akkum adıyla da burayı tanımlarlar) sürgüne
yollanmış ve 1676da orada ölmüştür. 10
Şalom gazetesinin ifadesiyle, sahte peygamberler fırtınasının en
büyüğü11 olan Sabetay Sevinin ölümü beklenilenin aksine Sabetaycılığı
ortadan kaldırmamıştır.

Sevinin Ölümünün Ardından Sabetaycılık

Taraftarları Sabetay Sevinin ölümünden sonra Selaniki kendilerine
merkez edinmişler, eski yaşantılarını sürdürmüşlerdir. Bu kişilerden
bir kısmı Yahudiliğe geri dönse de, diğerleri görünüş itibariyle
Müslüman kalarak Sevinin yolundan gitmişlerdir.
Bazı Sabetaycıların dualarındaki şu ifadeler, Sabetay Sevinin ölümünün
ardından içinde bulundukları durum hakkında az da olsa fikir
vermektedir:
Tam ve kesin inançla, Sabatay Sevinin gerçek Mesih olduğuna
inanırım... Tam ve kesin inançla inanırım ki, Sabetay Sevi gerçek
Mesihtir ve dünyanın dört bucağına dağılmış olan İsrail evlatlarını
bir araya toplayacaktır... Gerçek Mesihi kurtarıcımız Sabatay Seviyi
çok geçmeden, günlerimizde gönder bize! Amin!12
Ancak bu kişiler de zaman içinde gruplara ayrılarak kendi kurallarını
belirlemişlerdir. Her grup içinde uygulanan en belirgin kural ise
benzeme-benzet olmuştur.
Şalom gazetesinde belirtildiği gibi, Yeni Müslümanlar (Dönmeler)
yüzeysel olarak kendilerinden beklendiği şekilde hareket etmişlerdir.
Bu arada da Yahudi yaşantılarını gizlice sürdürmüşlerdir.13
Bu grupların ilk lideri ise Sevinin eşinin kardeşi olan Yakov
Qeridodur. Sevi yaşarken de Sevi ile cemaat arasındaki bağlantıyı
sürdüren Qeridonun liderliğindeki cemaat bir süre sonra
anlaşmazlıklardan dolayı, ikiye bölünmüştür. Müslüman adı Abdullah
Yakub olduğundan dolayı Yakov Qeridonun cemaatine Yakubiler denmiştir.
Ayrılan grup ise Karakaşiler adını almıştır. Ancak zamanla Mustafa
Çelebiye bağlı Karakaşiler de parçalanmış ve İbrahim Ağanın etrafında
toplanan Kapancı denilen bir grup Sabetaycı daha oluşmuştur.14

Sabetayist Cemaatlerin Dünü ve Bugünü: Yakubiler

Yakubilerde cemaat iki ana zümreden oluşuyordu: Ağniya (zenginler) ve
Zuafa (fakirler). Bu iki grubun arasında da genel olarak ilişkiler yok
denecek kadar azdı. Genel olarak giyim konusunda da bazı katı
kuralları bulunmaktaydı ve cemaat kuralları gençlere ancak
evlendiklerinde verilirdi. Benzeme-benzet prensibini en etkili şekilde
uygulayan grup Yakubilerdi.
Eğitim konusuna da oldukça önem verdikleri için daha Selanikteyken
özel okullar açtılar. Daha sonra Hamdibeyler ismini alacak olan
Selimiye Mektebi bu cemaate aitti.
1924 Mübadelesi sonunda İstanbula geldiklerinde de diğer gruplardan
ayrı kalmışlar ve hemen hemen yakın mahallelerde oturmalarına karşılık
ayrılığı devam ettirmişlerdir. Mezarlıkları ise Feriköyde kendileri
için ayrı olarak satın alınan bir bölümdedir.15

Karakaşiler

Muhafazakar olmalarıyla bilinen Karakaşiler, zanaatkar, esnaf ve
işçilerden oluşuyordu. Genellikle dini yönü kuvvetli olan bilgili
aileler bu grupta kalmıştır. Bugün Yakubiler ve Kapaniler gibi asimile
olmamalarının ardındaki neden de budur. Yakubilerin aksine cemaat
sırları, çocuklara onüç yaşına geldiklerinde verilmekteydi. Evlilikler
sadece cemaat içinde yapılıyordu.
İslamiyete gösterdikleri bağlılık, Yakubilerin aksine bir görüntüden
ibaretti. Karakaşilerin ekonomik açıdan çok fazla geliştikleri
söylenemese de 19. yüzyıl sonrasında özellikle basın ve ticaret
alanlarında ilerleme kaydetmişlerdir.
Karakaşiler de eğitim konusunda oldukça önemli hamlelerde bulunmuşlar
ve Feyziye Mekteplerinin kuruluşuna öncülük etmişlerdir. Bugün dini
ritüellerini en fazla uygulayan ve Sabetaycılığa bağlı kalan grup
Karakaşilerdir. Halen kendi içlerinde evlilik kurumunu devam ettiren
bu grup, dualarını İbranice ve Ladino dilinde okumaktadır. Özellikle
Avrupadaki Sabetaycılarla geniş ilişkiler kurmuşlardır ve önemli bazı
dinsel merkezlerde de halen faaliyet göstermektedirler. 16
Ölülerini hala Bülbülderesi Mezarlığına defnetmektedirler. Feyziye
Mektepleri ise yüz otuz yıldır eğitime devam etmektedir.17

Kapancılar

En kalabalık grup olan Kapancılar, çoğunlukla İzmirde oturuyorlardı.
Cemaat, üst ve orta sınıfı oluşturan tüccarlardan oluşuyordu.
Özellikle 18. yüzyılda Avrupanın dinsel merkezlerinde oldukça etkili
olmuşlarsa da güçlerini giderek kaybetmişlerdir. Kapancılar her ne
kadar Karakaşilerden ayrılmış da olsa, bu iki grubun arasındaki ilişki
Yakubilere nazaran daha olumluydu. Nitekim Selanikte yerleşim alanları
açısından birbirlerine oldukça yakındılar. Her bir grup diğerine
komşular diye hitap ederdi.
Kapancılar daha çok ticaret ve sanayide gelişmeler göstermişti. Bu
grubun üyeleri arasında bankacılar ve tüccarlar vardı. Kapancı grubu
19. yüzyılla beraber dışa açılmaya başlamış, özellikle eğitim alanında
diğer gruplar gibi atılım yapmışlardır. Selanikte yetişen dönemin ünlü
Kabalistleri bu grubun üyelerindendi. İnanç olarak sadece Sevinin dini
prensiplerini kabul ettiklerinden, Sabetaycı teori konusunda çok daha
saf inançlara sahiptiler.18
Bu noktada belirtmek gerekir ki; her dönemde oldukça farklı kuralları,
toplumsal ve ekonomik konumları olan bu üç Sabetayist cemaat, tarih
boyunca ilk defa bir çatı altında bir araya gelmişlerdir: İttihat ve
Terakki Cemiyeti.19 Osmanlı Devletini çöküşe götüren bu cemiyetin
ortaya çıkışında Sabetayistlerin önemli bir rolü olmuştur.

Yahudiler ve Sabetaycılar

Sabetaycıları Yahudi sayan Osmanlının aksine, Yahudiler Sabetaycıları
hiçbir zaman Yahudi saymamıştır. Bu nedenle Sabetaycılar kendi
aralarında toplu halde ve ayrı mahallelerde yaşamış ve ne Yahudilere
ne de Müslümanlara yüzyıllardır karışmamışlardır.
Örneğin Selanikin Hamidiye Mahallesinde Sabetayistlerin yaptırdığı ve
bugün Arkeoloji Müzesi olarak kullanılan Yeni Caminin ikinci katında
kadınlara ayrılmış küçük bölümde renkli vitraylardan yapılmış altı
köşeli yıldız bulunmaktadır. Ayrıca mermer trabzanlar da altı köşeli
yıldızlarla süslenmiştir.20 Müslüman olduğunu söyleyen bir cemaatin
ibadet ettiği bir camide, Yahudi kültürünün ve dininin izlerinin
bulunması Sabetaycıların Yahudilikten vazgeçmediklerinin önemli bir
göstergesidir.
Bunlara karşılık kendilerini Müslüman gösterdikleri için, yabancı
dillere büyük tepki gösteren Yahudilerin aksine, Türkçeyi öğrenmeyi
gerekli saymışlardır. Bu yüzden Yahudiler daha çok kendi içlerine
kapanırken, bu küçük cemaat, yönetici Türk kadroları ile daha fazla
yakınlaşmıştır. 21
Sabetaycılar da, Yahudiler de Fransız Devriminin etkisiyle modernleşme
rüzgarına kapılmışlardır. Ancak Yahudiler haham engeli nedeniyle daha
geç, bu engeli bulunmayan Sabetaycılar ise daha erken bir biçimde
döneme ayak uydurmuşlardır.

Masonluk ve Sabetaycılık İlişkisi

18. yüzyıl başlarında Osmanlı topraklarına giren masonluk 1748 yılında
yasaklanmasına rağmen, III. Selim döneminde tekrar ortaya çıkmıştır.
Sözde evrensel bir felsefeyi, eşitliği ve kardeşliği savunan
masonluğun dini arka plana atması, Sabetayistlerin mason localarına
girmeleri için oldukça geçerli bir sebepti. O dönemde zaten dinden
uzaklaşmış olan Sabetaycılara masonluk bu nedenle çekici gelmekteydi.
22 Üstelik mason törenleriyle Sabetaycıların dinsel ritüelleri
arasında da birçok benzerlik vardı. Ancak belirtmek gerekir ki,
Sabetaycılar için masonluğun en çekici yanı gizliliğin esas olmasıydı.
23
Selanikte o dönemde mason locaları ve tarikatlarda etkili olan Türk ve
Müslüman kimlikli aydınların pek çoğu Sabetaycıydı.24 Nitekim
günümüzde de bazı mason localarının Grand Comandor (ya da Türkçe
karşılığı ile Hakim Büyük Amir)lerinin de yine Sabetaycı ailelere
mensup kişiler olduğu bilinmektedir.
Son olarak belirtmek gerekir ki, Sabetaycı aydınlar için İslamiyetin
en gizli düşmanı olan masonluk, sosyalleştikleri bir örgüttü. Üstelik
giderek tümüyle etkisini yitiren dinsel kurumlarına bir alternatif
olarak bu cemiyet onların manevi boşluklarının giderilmesinde de
önemli bir role sahipti ve bu çatı altında buluşmaları bir rastlantı
değildi. 25


SABETAY (yahudi asilli müslümanlar)

SIYASET: Tansu Çiller ve esi Özer Uçuran, Rahsan Ecevit (her iktidar
döneminde ve özellikle 1974'te cemaatin devlet içinde güçlenmesini
saglamis çok önemli bir isimdir), Erdal Inönünün esi Sevinç Inönü
(Sohtorik'lerden), DTP'nin basina geçirilen Mehmet Ali Bayar, Ismail
Cem (dedelerinden biri hahamdir), Kemal Dervis,Sükrü Sina Gürel,
Bülent Tanla, Sefa Sirmen, Hüsamettin Özkanin dünürü Erdogan Alkin,
Cem Uzanin esi Alara Koçibey, Altan Öymen, eskilerden Haluk Bayülgen,
Barlas Küntay, Hayrettin Erkmen, Ahmet Isvan yahudi asillidir. Ayrica
komünizmin Türkiye'deki ilk öncüsü Mustafa Suphi, 80 öncesi komünist
liderlerden Mehmet Ali Aybar ve Behice Boran, günümüzden Ercan Karakas
da sabetaycidir.

DISISLERI: disisleri cemaatin is dünyasiyla birlikte en güçlü oldugu
alandir. disisleri bakanlarimizin ve diplomatlarimizin önemli bir
kismi yahudi asillidir. Ismail Cem, Sükrü Sina Gürel, Ilter Türkmen,
Emre Gönensay, Coskun Kirca, Onur Öymen, Kaya Toperi, Zeki Kuneralp,
Özden Sanberk, Yalim Eralp, Filiz Dinçmen yahudi asillidir. Bu
diplomatlar emekliliklerinden sonra medya tarafindan uzman ve kanaat
önderi olarak sunulmaktadir.

SIVIL TOPLUM ÖRGÜTLERI: ÇYDD ve ÇEV tamamen Sabetayci inisiyatifle
kurulmus sivil toplum örgütleridir. ADD (Atatürkçü Düsünce Dernegi)
Atatürk'ün bir araç olarak kullanilmasi amaciyla cemaat tarafindan
kurulmustur. Üç onur kurucusundan biri Kapancilar kolundan Münci
Kapani'dir ki diger iki onur kurucusundan da en az birinin cemaatten
oldugunu saniyorum, ayrica dernegin 1. numarali kurucusu kayitlarda
Hifzi Veldet Velidedeoglu olarak geçer ki kendisi sabetaycidir.
Gazeteciler Cemiyetinin son iki baskani Nezih Demirkent ve Nail Güreli
yahudi asillidir. TÜSIAD da yari yahudi-inisiyatifli bir kurumdur.
YASED baskani Faruk Yöneyman da sabetaycidir.


BASIN: Cumhuriyetin kurulusundan beri Türkiye'de basin Sabetayci
güdümlü olmustur. Ahmet Emin Yalman, Sedat Simav, Haldun Simav, Abdi
Ipekçi, Zekeriya Sertel yahudi asillidir. Sabah ve ATV'nin sahibi Dinç
Bilgin yahudi asillidir. Bu grubun hemen bütün önemli isimleri yahudi
asillidir; Güngör Mengi, Ruhat Mengi, merhum Gülçin Telci, Murat
Birsel, Okay Gönensin, Levent Tüzemen, Ilker Sarier, Sedat Sertoglu,
Ercan Arikli vs. NTV nin sahibi Ferit Sahenk (Dogus grubu) yahudi
asillidir (NTV bugün cemaatin Can Paker ve TESEV güdümlü programlarla
kamuoyunu yönlendirdigi en önemli TV dir).

Dünya gazetesinin kurucusu Nezih Demirkent ve genel yayin yönetmeni
Osman Arolat sabetaycidir. Milliyet, Hürriyet, Radikal, Posta, Kanal D
ve CNN Türkün sahibi Dogan grubu ve Aksam, Show TV ve Cumhuriyet'in %
40 hisse sahibi Çukurova gruplari da isdünyasi bölümünde anlattigim
gibi cemaat baglasigidir. Vatan gazetesi eski Sabah çalisanlari
tarafindan çikarilmaktadir, sabetaycidirlar. Medyamizin önemli
simalari olan Nuri Çolakoglu, Güneri Civaoglu, Mehmet Ali Birand, Can
Atakli, Ali Sirmen, Gülgün Feyman, Umur Talu, Aziz Üstel, Nazli
Ilicak, Cengiz Çandar, Ilnur Çevik yahudi asillidir. Mehmet Barlas da
esi Canan Barlas (Can Paker'in kardesi) dolayisiyla cemaatle akraba ve
kraldan fazla kralcidir. Murat Belge Sabetayci Yakup Kadri
Karaosmanoglu'nun yegenidir.

Iletisim yayinlarini kurarken arkasindaki finansör Sabetayci Osman
Kavala'ydi. Hep basindaki Sabetayci yazarlardan bahsedilir ama Zeynep
Gögüs ve Mehmet Altan gibi esleri Sabetayci olan yazarlar unutuluyor.
Gazeteler ve televizyonlarda toplumu yönlendirmek için kanaat önderi
olarak sunulan kimseler arasinda sabetaycilar agirliktadir ve is
dünyasinin genelinde oldugu gibi Sabetayci birilerini çalistirmak bir
medya kurumunun basarisi için olmazsa olmaz bir parametredir.

CEMIYET HAYATI: Istanbul sosyetesinin motoru ve trend belirleyicisi
Sabetayci zenginlerdir: trendy yerler (Ayse Kapanci ve Ayla Sevand'in
açtigi yerlerin her zaman tutulmasi), alisveris mekanlari (Akmerkez'in
bu kadar popüler olmasi), antikacilik (Rafi Portakal ve Tuncay
Artam'in elindedir), emlak gelistirme (Alkent, Edin'lerin Kemer
Country'si) vs.. Cemaat, tutmasini istedigi isletme için mutlaka
gerekli sirkülasyonu saglar ve çekim merkezi yapar. Cem Boyner'in
banka sahibi olmamasina ragmen Advantage Card'i tutundurmayi
basarmasinin sebebi budur.Bugün Alem dergisi'nin herhangi bir sayisini
elinize alirsaniz içindeki isimlerden belki yarisinin Sabetayci
oldugunu görürsünüz.

Bu dergiyi çikaran sabetay baglasigi Çukurova grubunun Show TV'de Ipek
Tenolcay ve Cemil Ipekçi gibi Sabetayci ünlülere yaptirdigi
programlara yer vermesi, toplum ahlakina zarar veren Televole'yi
yayinlamasi, 900'lü hatlari reklam etmesi (toplum ahlakini bozan
900'lü hatlari Türkiye'ye getiren Sabetayci Oguz Özerden'dir ki
Sabah'in sahibi Bilgin grubunun himayesinde olup bu isten kazandigi
paralarla cemaatin Bilgi üniversitesini kurmustur),Saniyorum derin
devlet yada derin irade denen seyin ne oldugunu, bazi kimselerin
laiklik anlayisinin neden rasyonelin ötesine geçtigini, basörtüsü
sorununun gerçek nedenini,

BBG YARISMALARI: Bu programin yapimcisi olan Senkron TV'nin
sahiplerinden sabetayci Levent Altinay 4 yil önce Telekulak skandalina
bulasmisti. Altinay bir çok ünlünün telefonunu dinletip para
sizdirmis, ayrica Gökkafes projesine karsi çikan Oktay Ekinci ve
Perihan Magden'in telefonlarini dinleterek Mustafa Süzer'e taseronluk
yapmistir.BBG yarismasi 'ayarlanmis' bir yarismadir. Düzenlenen 5
yarismanin galipleri Sabetaycilar ve Ermenilerdir. Bu programi sunan
Öykü Serter, Doga ve yarismaci iken daha sonra program kadrosuna dahil
edilen Kaan, Idil ve Cüneyt de sabetaycidir.Buna benzeri bir
"ayarlanmis" yarismanin sabetayci Keriman Halis'i dünya güzeli seçmek
için yapildigi söylenir .
> tamamını oku »...
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages