Düşünmek ve Eylemek

6 views
Skip to first unread message

mady...@gmail.com

unread,
Aug 25, 2006, 8:10:12 AM8/25/06
to İstanbul Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi
Tekrar selam,

Son günlerde birçok şeyi yapmaya vakit bulamıyorum. O yüzden
buraya böyle bir yazı yazmam biraz gecikti. Aslında biraz da
beklemek istedim, mail grubumuza maksimum sayıda kişinin katılması
için. Neyse...

Bu mail grubunu açarken kafamda fazla fikir yoktu. Bu mail grubu tam
olarak neye hizmet edecekti(?) Yavaş yavaş fikirler oluşuyor.
Aslında sizlerden de fikirler bekliyorum.

4 yıl okudum, alttan ders bıraktığım için bu sene de
okuyacağım. Okulda geçirdiğim 4 yılın bana büyük katkıları
olduğunu düşünmüyorum. Herkes de az çok bana katılır sanırım.
Sonuç olarak biz bu bölümden mezun olduk. İleri de bu işi yaparız
ya da yapmayız (mesela ben şimdiden ayrı bir dalda çalışıyorum
ki aynı durumda arkadaşlar da tanıyorum) ama üniversite düzeyinde
akademik eğitimini aldığımız bir dalda az çok deneyim ve bilgi
sahibi olmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu bölüm şu anda
Türkiye'de saygı görmüyor. Dolayısıyla bizler de görmüyoruz ama
bilgi ve davranışlarımızla bu tabuyu kıracak insanlar da bizleriz.
Eleştirilere kendimizden başlamamız gerekir değil mi? Böyle atıp
tutmayı da sevmem, o yüzden hızlı bir manevra ile yazmaktaki
amacıma yöneliyorum.

Fikirler diyordum. Kendi fikrimi basitçe şöyle açıklayayım;
- Kendi kendini eğiten bir topluluk oluşturmak.

Nasıl mı? Örneğin herkesin sahip olmadığı ama faydalı
olabilecek bir bilgiye sahip olduğunuzu mu düşünüyorsunuz? Bizimle
paylaşın. Örneğin profesyonel olmasam da statik ve dinamik web
siteleri tasarlayabiliyorum. Bu bilgi bende var. Aranızda bu bilgiye
sahip olmak isteyenler varsa neden sizle paylaşmayayım? Mutluluk
duyarım. İnanıyorum ki bilgilerini paylaşmak ve başkalarına
öğretmekle mutlu olacak kişiler çıkacaktır aramızdan.

Peki bu bilgi paylaşımı nasıl bir platform üzerinde olacak?
Periyodik zamanlarda buluşup birbirimize önceden belirlediğimiz
konularda küçük eğitimcikler verebiliriz. Başka bir yöntem de bir
site hazırlayıp, kendi makalelerimizi ve başka eğitici makaleleri
aramızda paylaşmak olabilir. Tamamen bize kalmış birşey...

Aslında başka bir fikrim daha var; ders makalelerini bir web
sitesinde derlemek. Erişimini kolaylaştırmak. Bu zor birşey değil
ama emek ve zaman istiyor...

Bu yazıyı yazmaktaki amaç "ne güzel düşünmüşsün, aferin sana
deniz, aslansın kaplansın" cümleleri duymak değildir. Ben fikrimin
üstüne fikir katacak ve bu fikirleri teoriden pratiğe dökmekte bana
yardımcı olacak yorumlar bekliyorum.

Pek tabii bir de nabız ölçmek istiyorum :) Her türlü eleştiriye
hazırım efendim. Döktürün fikirlerinizi...

not: inatla tekrarlıyorum ama... hala bu mail gurubundan haberdar
olmayan arkadaşlarınız varsa lütfen iletin. en azından bir kere
görsün herkes, gelip gelmemek onların elinde...

not2: bu yazıyı araya giren işler yüzünden 2 saatte yazdım.
dolayısıyla bölük pörçük olabilir anlam bakımından. kusuruma
bakmayınız.

iLke

unread,
Aug 26, 2006, 12:04:01 PM8/26/06
to İstanbul Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi
Öncelikle, hikayesi yıllardır süregelen ama bir türlü eyleme
düzeyine kendini gark edememiş, böyle bir mail grubunu oluşturma
fikrinin hayata geçmesinden ötürü mutluluk duyuyorum. -Her ne
kadar nabız yoklamasını bu zamana kadar bireysel olarak
gerçekleştirmeye alışmış olsak bile- :) Teşekkürler Mehmet Ali
Deniz Yalman. Aslan/kaplan değil, duyarlısın. Sorun da burada zaten.
Biliyorsun.

Bu mail grubunun hizmet alanı başta, özellikle bir noktaya kadar
geç kalınmış olmasından ötürü, bir türlü geliştirilememiş
(!) müfredatta göremediklerimizi -günümüzde olup, Jale Baysal
zamanında olmayanlar gibi - kendi edinimlerimizden çıkarabildiğimiz
kadarıyla paylaşarak, bilgi yönetiminin gerçek kullanım değerini
kavramak olmalı bana kalırsa. Çünkü bizim okul yıllarında
sınavını olduklarımız içerikler; bilgi kavramının günümüz
anlamıyla, kâra dönüşebilen bir sermaye olarak değil, kutsal bir
kültür hizmetinden ibaret olduğunu savunan kaynaklar üzerinden
oldu. (Hâşâ! Yaptırmayanı da vardır elbet! İstisnalar kaideyi
bozmuyor maalesef.) Zaten fi tarihinde olan kaynaklar olmasına
değindim baştan dikkat edilirse. (eskiyi de okuruz da, özet
geçseydik bari!). Gerisi fasa fiso, uzmanlık zaten. Ne işe
yarayabileceğini anlayamadığımız bir diplomayla, kanıtlayamayız
kendimizi.

Türkiye'deki yönetimsel algıya gelince; 2002 yılından bu yana
bir çok devlet projesi oluşturuldu, bir çok rapor yayınlandı
"bilgi toplumu" yaratacağız diye. Bilgi Toplumu stratejimiz bile
var, siz ne diyorsunuz! Ancak bunun tek çıkar yolu olarak, tek
başına yönetilen bir bilgi teknolojileri alt yapısı
çalışmaları görülüyor. Hadi bir içerik oluşturalım, böyle
açık kaynaklar yaratalım felan zihniyetine rastlanmıyor bu
belgelerde. Ve haliyle haberlerde "Türkiye teknoloji çöplüğüne
dönüştü" haberlerini dinliyoruz. Tamam, kabul! Kırsalda Internet
yok, bir sürü zırzır. Toplum algısını karıştırmıyorum. Yazı
uzar gider.

Hadi tabuları yıkalım! E tamam da, tabularımız nedir?

Yapılacaklar: Okulda akademisyen olarak kalınıp bütün herkese kafa
tutulacak ve bunu yaparken okumaya yanaşılmayan dağlar gibi
birikmiş, hepsi birbirinden esnek bilimsel yayınlar okunup, teoriler
geliştirilecek. Devlet çatısına girilip (esp. DPT), ulusal strateji
teorileri üretilecek. Öyle ya da böyle, birçok büyük uluslar
arası şirketin desteğini de alarak, mükemmel reklam ve promosyon
kampanyalarıyla kuracağımız milyon dolarlık bir Bilgi Kurumu (hem
özel hem genel kapsamda) Toplumumuzun gözüne sokulacak. Yine aynı
büyük şirketleri arkamıza alıp, sevimli bir Sivil Toplum Kuruluşu
oluşturulacak, hayrına seminerler verilecek, konferanslar
düzenlenilecek ve bütün bunlar yankı yaratacak. Gibi gibi gibi...
(bilgi toplumu yaratacağız ya! Bilgiye özendireceğiz ya! Bilgi
okur-yazarı Yaratıcı bir toplum olacağız ya! Vb..)

Yok yok! Fazla bize böyle şeyler! Biz en iyisi, ajanlık yaparak
fikrimizi sokalım insanların beynine. Bir şirkette farklı bir iş
yapıyor taklidi yapıp girerek, örgütlediğimiz bu grubu aynı anda
"şirket binasının bodrumuna bir gecede bilgi merkezi nasıl
dikilir" çalışmasının planları için koşullandırabiliriz. E
sonunda seçim zamanı gelince de gecekondulara tapu veriyorlar.

Hey! Ben karamsar değilim!


Notçuk: Kısa olsun diye elimden geleni yaptım, yok yetmiyor!

mustafa gel

unread,
Aug 26, 2006, 2:54:00 PM8/26/06
to bilgiv...@googlegroups.com

iliyorum biraz aalakası yok ..evet..ama bu ilke manyak yaaa hep
söylemişimdir:))

_________________________________________________________________
Siz siz olun MSN'den hava durumunu ögrenmeden evden çikmayin!
http://www.msn.com.tr/havadurumu/

mady...@gmail.com

unread,
Aug 28, 2006, 2:43:36 AM8/28/06
to Istanbul Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi
Derinlemesine bir yazi yazamayacagim. Su anda fazla zamanim yok
maalesef. Yalniz Ilke ve Ilke gibi düsünenlere basit (ve kisa)
bir cevap vermek istiyorum :)

Insanlar bir sistemin içinde yasadikça, o sistemi sagduyu olarak
algilar. Sistemi degistirecek kisiler, o sisteme tepeden
bakabilenlerdir ama sistemi degistirecek eylemler o sisteme organik
olarak baglidir.

Basligimin "düsünmek ve eylemek" olmasi tesadüf degildi pek
tabii. Ilke, düsünerek yargilar türetiyorsun. Buraya kadar
güzel. Ya eylem? Bu sistem hemen degismez tabii. Iyi de sirf bu
yüzden en küçük bir adim bile atmayacak misin? Zaten büyük
adimlar atamayacagimizi ben de biliyorum. Ben gerçekçi
davraniyorum. "Bu bölümü 'ben' adam edecegim" de demiyorum, "bu
sistemi 'hemen' degistirecegim" de... Ben "bu sisteme organik olarak
bagli küçük adimlar" atmayi deniyorum. Sizin de yapmaniz
gereken budur.

Herseyi kafalarda baslatip, kafalarda bitirmekten vazgeçin yahu :)
Bir adim atmayi deneyin. Basarisiz olsaniz dahi kaybiniz ne
olacak?

sdf sdf

unread,
Aug 28, 2006, 6:36:08 AM8/28/06
to bilgiv...@googlegroups.com

yirmili yaşlarımın başlarına kadar kendimi güneş sistemini tespih taneleri
gibi parmaklarımın ucunda dönderebileceğimi dünyanın ve insanların bütün
yanlışlıklarını değiştirebileceğimi düşünür gücümü sonsuz addederdim..o
kadar yani:) ilk gençlik yıllarımı acı bir tebessümle anı yorum
şimdilerde...yanlış anlaşılmasın güçlü olmadığımın ayırdına vararak
birşeyleri değiştiremiyeceğimi farkettiğimi sanmayın...farkettiğim
yanılgı,değiştirmeyi düşünenin değişmesiydi..iki ellerimin arasına aldığım
sisler arasındaki başımla beraber düşünmeye başladım..yaratıcı değildik ol
demekle olduramıyor yokol demekle yokedemiyorduk...tabiata va' z edilmiş
yasalara tabiydik...dönüşümü kendi içimizde yapmadan yanlışlık larımızı
düzeltmeden ve hiç bir zaman tam anlamıyla kemale erdik demiyeceğimizi
bilmenin ayırdına varmadan bir şeylerin düzeltilmesin de rolümüzün
olmayacağını anladım...insan tek sıkımlıktır.. doğar yaşar ve ölür..hepsi
hayatın içinde... ağızdan dolma çakmak taşlı tek sıkımlık bir piştov gibi
..ikinci atış şansınız yok..hayatı karavana atışla heba etmememiz lazım..
'keşke' ahmakların afyonu olan kelimedir ..bir kere keşke diyen buafyonu
yutar kirli asla kendisinin olamıyacak hayyalerle mey'us olur.. yirmili
yaşlarımın son aylarını yaşıyorum... hayatın faturası bana ağır oldu...ama
keşke dediğimi hiç hatırlamıyorum... elbette hata yaptım tekrar tekrar..
elbette bunlardan pişmanlık da duydum...ye'cüc-me'cüc (teşbihte hata olmaz)
gibi bütün gün çalışıp engelleri olan o sette bir parmak oyuk açıp ertesi
gün o oyuğun tekrar tekrar kapandığını gördüm..ama biliyorum öyle yada böyle
bu seti yıkacam...ve genç arkadaşlardan bazıları diyorki hadi önümüzdeki bu
seti beraber yıkalım bazıları da diyorki ben denedim olmadı belki yıkılır
ama bensiz olur diyor..set yıkıldığında güneşin altında cizmeleri kan ve
terleriyle dolu olanların yorgun ama mutlu bedenleriyle aynı havayı
soluklamak isterim..siz nerde olmak istersiniz....kendi karanlığınızın için
de hapsolmak birşeyleri değiştirememiş olmanın dayanılmaz ağırlığı altında
kokuşmuş ümitsizlik batağında mı olmak istersiniz..insan tercihleriyle
..........................

>From: mady...@gmail.com
>Reply-To: bilgiv...@googlegroups.com
>To: "Istanbul Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi"
><bilgiv...@googlegroups.com>

_________________________________________________________________
Bilgisayariniz Messenger ile oturma odaniz olsun! Hem sohbet edin hem
eglenin! http://messenger.live.com

iLke

unread,
Aug 28, 2006, 12:00:23 PM8/28/06
to Istanbul Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi
Bir dakika! Durum tespiti üzerine küçük, ütopik bir eylem plani
yazdim sadece! Eglenceli bir fikir ama kabul edelim.. :D
Düsündügümüzü eyleyelim tabii, isimiz ne ki de... Anlatmaya
çalistigim özetle; öncelikle, bize söyleneni/ bizden bekleneni
degil, "gerçekte" ne oldugunu kavrayarak çikardigimiz
edinimler üzerine kurdugumuz bir sistemi yaratmaya/uygulamaya
çalismamizdi. Bir yerden baslamak lazim tabii.

CogitoErgoSum

unread,
Aug 28, 2006, 2:10:08 PM8/28/06
to İstanbul Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi
Buraya yazıp yazmamak konusunda gidip geldim bir kaç defa. Deniz'in
yönlendirmesi olmasa belki hiç yazmayacaktım. Yine de çok
uzatmayacağım.

Yapılabilecek çok şey olduğuna inanıyorum. Üstelik karamsar ve
umutsuz da değilim. Yalnız, beni karamsarlığa sürükleyecek
fikirlere karşı kapalı olmaya çalışıyorum.

Elbette önümüzde çok uzun üstelik de zorlu bir yol var. Ama
hiçbir başarı kolay elde edilmiyor. Zaten böyle bir konuda kafa
yormaya başladığımızda, gerçekleşecek hayallerin bize, bizim
geleceğimize yetişemeyecek olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Niyetlerin, amaçların daha sosyal, daha toplumsal olması gerekiyor.
Belki, yanlış bir sözcük olsa da "adanma" gerekiyor.

Gelelim eylem planına... Düşündüğüm çok şey var.
Başladığım küçük çalışmalar, yavaş yavaş olgunlaşan
birkaç projem var. Şimdilik sadece şunu söylemek istiyorum:
Yapılacak çalışmaların dayanak noktası herşeyden önce TOPLUM
olmalıdır. Topluma ulaşma konusunda da eğitimli kesimden,
öğrencilerden, akademisyenlerden, entellektüellerden ve medyadan
destek alacağız. Bunun için önce onları ikna edeceğiz. Tabi
bunlar için çok planlı ve akılcı olmak, iticilikten kaçınmak
gerekiyor. Ne akademisyen olup birşeylere kafa tutmak, ne muhteşem
bilgi merkezleri kurmak... Hiçbiri değil ilk adımda ihtiyacımız
olan. Zaten esas sorun da bize verilen Kütüphanecilik eğitimi
değil. Yanlış anlaşılmasın: Ben bize verilen eğitim iyiydi ya da
yeterliydi demiyorum. Söylemek istediğim, mesleğin mevcut durumunun
aldığımız eğitimden değil, toplumdaki algıdan kaynaklanması...
Müfredata gelince, ben de çok rahatsızım, hem eski kaynaklara
takılıp kalmamızdan hem de yeni, nitelikli tezler, makaleler
verilememesinden. İÜ Bilgi ve Belge Yönetimi'nde verilen son
tezlerin konularını duysanız gözleriniz yaşarır. Hele bir de
bunları Marmara'daki tezlerle karşılaştırırsanız ağlarsınız.
Neyse, konuyu dağıtmayalım.

Umutların yitirilmemesi ve bir gün gerçekleşebilmesi dileğiyle...

Reply all
Reply to author
Forward
Message has been deleted
Message has been deleted
0 new messages