26 Ağutos, kurtuluşumuzun yıl dönümü için...

10 views
Skip to first unread message

Av. Kadir DAYLIK

unread,
Aug 18, 2020, 6:07:40 AM8/18/20
to AYTAM GRUP

Sevgili Hemşerilerim, güzel İnsanlar,

 

Her yıl 26 Ağustos yaklaştığında şükran duygularım kabarır, duygulanırım.

 

Sakarya Nehrini bilir misiniz? Ankara’nın eteklerinden geçer…

 

O zaman ki Diyanet İşleri Başkanı (Şeyh-ül İslam)’ın, “Katli Vaciptir” fetvası ile Osmanlı Padişahının da “Ölüm  Fermanı” boynunda  bir avuç  Türk Osmanlı subayını düşünürüm… Kelle koltukta, Ankara’da bir Meclis Hükümeti kurmuşlar. Mondros’u, Sevr Antlaşmasını kabul etmiyor, bunu Dünyaya haykırıyorlar…

 

Önüne Ege havucu uzatılmış at gibi, “Megalo İdea” peşindeki Yunan’da, Sakarya’ya kadar gelmiş, Ankara bir karış mesafede.Yunan’ın top sesleri Ankara’dan duyulmaktadır…

 

Meclistekiler, Mustafa Kemal’e  “Başkansın, ordunun başına geçmek görevin” derler! “Meclis Yetkisi İsterim” deyince de,  “Diktatörlüğünü ilan eder mi” diye korkanlara, Mustafa Kemal’in  kendisi,  “3 ayda bir oylayın, gerek görürseniz yetkiyi uzatırsınız” demiştir! İşte, yetki verilince Mustafa Kemal “Tekâlif-i Milliye” (Ulusal Yükümlülük)  yasaları denen, 10 tane kanun çıkarır! Bu yasaların çıkarılış tarihi 7/8 Ağustos 1921’dir… Henüz ortada bir devlet yoktur…

 

Mustafa Kemal’in kaleme aldığı ilk yasa şudur:

 

“Nüfusu 10.000  ve üstü olan yerleşim birimlerindeki  her hane birer kat iç çamaşırı, birer çift çorap ve çarık hazırlayıp Tekâlif-i Milliye Komisyonu’na  (Ulusal Vergi Kurulu) verecektir”.

 

Güzel askerim… Ne ayağında çarık, ne sırtında bir fanila!

 

Sakarya Meydan Muhaberesi 23 Ağustos 1921’de böyle başlar, 13 Eylül 1921’de zaferimizle sonlanır!

 

“Sakarya” bir “Subay Savaşıdır”!  Er  kaybı % 35-40, subay kaybı %70-80! Yunan zayiatı 46.000 kişi, Türk zayiatı 26.000 kişi!

 

Sakarya Nehrinin kandan kırmızı aktığı söylenir! 22 gün, 22 gece sürer!

 

Sevgili Dostlarım farkında mısın, bilmem?   İkinci Viyana kuşatmasından başlayan Osmanlı’nın -başka deyişle Müslümanların- geri çekilmesinin ve devamlı toprak kaybetmelerinin durdurulduğu yerdir, Sakarya! Bunu unutmayın lütfen …

 

Bu savaşta, “Yunan”  durdurulmuşsa da, top yekun seferberlik, varımızı, yoğumuzu tüketmiştir! Bu sebeple, “Yunan Ordusu” geri çekilirken peşinden gidilememiştir! Bu dahi,  Mecliste eleştirilmiştir!

 

İşte, bu Mehmetçiği, bu Halkı; Mustafa Kemal ve arkadaşları,  tam bir yıl 30 Ağustos Zaferi için  seferber ettiler, hazırladılar!

 

30 Ağustos Zaferi, 26 Ağustosta memleketimizin dağlarından başladı… Kocatepe, Kışlacık, Erkmentepe, Çiğiltepe…

 

Gözlerim doluyor…

 

O insanların amacı, Misak-i Milli sınırları içinde yaşayan insanlarda ulus bilinci yaratarak, Onları, Yeni Türk Cumhuriyeti’nin sınırları içinde egemen kılmak idi.

 

Bunu da başardılar, kökümüz nereden gelirse gelsin, Türk Milletinden biri olduğumuza, onlarla inandık...

 

Türk Milleti zekidir... Türk Milleti çalışkandır...

Türk gençliğinin elinde tuttuğu meşale müspet ilimdir...

 

Bunları söyleye, söyleye;

.Bizi Türk kimliği içinde bütünleştirdiler, birleştirdiler…

.Dogmalardan arınmış akla  onlarla ulaştık...

.İnsanın ve insan haklarının önemini  onların inşa ettiği Üniversitelerde öğrendik...

.Aydın kafanın, “Evrende hiçbir şeyin ve varılan sonuçları mutlak ve değişmez olmadığını bilecek, hiçbir sonuca asla iman etmeyecek, her sonuç belki değişebilir diye düşünüp tekrar deneyecek kadar özgür ve engin düşünebilen bireylere varmak olduğunu” onlardan öğrendik.

.Düşünebilmenin enginliğinin ve evrimin sonsuzluğunun farkına Laik Eğitimle vardık..

Eğer, bu gün Ayvalık’da, Çeşme’de, Urla’da, Yalısı, Bodrum’da ve İstanbul Boğazı’nda keyif çatıyorsak, bunu Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasına ve Cumhuriyeti kuranlara borçluyuz!..

Kurtuluş Savaşı’ndan yenik çıksaydık, biz Türk’ler, balığı Tuz Gölü’nde görürdük!..

 

“Ben bir insanoğlu, sen bir dut dalı.

Ben babamı, sen ustanı unutma!..”

Aşık Veysel

 

Onları!.. O günleri unutmayın!.. Hepsinin mekanı cennet olsun!..

 

Bizler, Cumhuriyeti böyle yorumladığımız için  Mustafa Kemal’in hedefine  dün de, bugün de,  yarın da hep bağlı kalacağız!

  

Sevgiyle yaşayın,

--

Av. Kadir Daylık

DAYLIK

Kayışdağı Cad.  Karaman Çiftliği Yolu  Eston Çamlıevler  Sahilçam D:24  İçerenköy 34572 İSTANBUL

E-posta : ka...@daylik.av.tr   Tel : (0216) 469 0 470   Faks : (0216) 469 0 471   www.daylik.av.tr

ahmet ilaslı

unread,
Aug 18, 2020, 6:20:18 AM8/18/20
to ay...@googlegroups.com
Onların yüzü suyu hürmetine varlığmız sürdürebiliyoruz.Başta Mustafa Kemal ATATÜRK ve İsmet İNÖNÜ olmak üzere,canını malını varını yoğunu veren herkese Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun,Cennetinde her daim ışıklar içinde uyutsun.



Samsung Galaxy akıllı telefonumdan gönderildi.


-------- Orijinal mesaj --------
Başlangıç tarihi: "Av. Kadir DAYLIK" <ka...@daylik.av.tr>
Tarih: 18.08.2020 13:07 (GMT+03:00)
Alıcı: AYTAM GRUP <ay...@googlegroups.com>
Konu: {AYTAM'dan mektup} 26 Ağutos, kurtuluşumuzun yıl dönümü için...

--
--
Bu iletiyi "AYTAM Afyonkarahisar Yerel Tarih Araştırmaları Merkezi" grubuna üye
olduğunuz için aldınız. (http://www.aytam.org.tr) sayfasına bakınız. Gruba (ay...@googlegroups.com) adresinden ileti gönderebilirsiniz. Üyeliğinizi sonlandırmak için (aytam-un...@googlegroups.com) adresine boş bir ileti gönderin, posta kutunuza gelen linki tıkladığınızda gruptan çıkabilirsiniz. Başaramazsanız, ilettiğiniz çıkma isteğiniz en kısa zamanda gerçekleştirilecektir. (http://groups.google.com/group/aytam?hl=tr) adresinde bu grubu ziyaret edebilirsiniz.
Haberleşme grubumuzun, Afyonkarahisar’ın kültürel miras ve çevreye ilişkin değerlerini geliştirecek güçlü bir araç olması beklenmektedir. Lütfen amaç dışında yazılara yer vermeyiniz; teşekkür ederiz.
---
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "AYTAM Afyonkarahisar Yerel Tarih Araştırmaları Merkezi" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için aytam+un...@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu tartışmayı web'de görüntülemek için https://groups.google.com/d/msgid/aytam/CAGjHDYMZhfg2KrYoJa0YsS-kemA_XQvAUPKeSkkrximqxd_FNg%40mail.gmail.com adresini ziyaret edin.

ismail nakilci

unread,
Aug 26, 2020, 3:32:50 AM8/26/20
to ay...@googlegroups.com
Teşekkürler Kadir Bey. Hepsinin mekanı cennet olsun. Biz de bu vatanı cennet yapmak için canla, başla çalışalım.

Selam, sevgi ve saygılar.

Prof. Dr. İsmail Hakkı Nakilcioğlu


--

Av. Kadir DAYLIK

unread,
Aug 26, 2020, 5:49:40 AM8/26/20
to AYTAM GRUP
GAZİ KOVAN..

Mart 1921 İnönü Ovası, insanın iflahını kesen buz gibi bozkır ayazında Ethem Çavuş’un sırtı üşüyor, avuçları ise kızgın mermi kovanlarına çıplak elle dokunduğu için alev alev yanıyordu.
Top atışı on sekiz saattir durmaksızın sürüyordu.
Ethem Çavuş, 75 mm’ lik topu durmaksızın dolduruyor, her seferinde besmele çekip keşif kolundan bildirilen menzillere kıyamet yağdırıyordu.
*
Sandıkta kalan sondan üçüncü mermiyi aldığında bir an duraksadı.
Merminin üzerine bir çaput sarılıydı. Çaputu sökerken avucuna kalem büyüklüğünde demir bir çubuk düştü. Çaputun ve çubuğun anlamını çözmeye çalışırken sarı metalden mermi kovanına kazınarak yazılmış yazıya gözü ilişti. Okumaya vakti yoktu.
Mermiyi topa sürüp ateşledi.
Demir çubuğu cebine, boş kovanını ise bu sefer sandığa değil yere attı.
Birkaç dakika sonra soğumuş olan kovanı kaybolmaması için yerden alıp mintanının yakasından içeri attı. Akşam ezanı vaktinde çarpışma durulmuş, mevzileri ileri, düşman hatlarına doğru ilerletme emri gelmişti.
Batarya komutanı, Ethem Çavuş’a istirahat verdi.
İlk iş olarak boş kovanı çıkarıp üzerindeki yazıyı okudu.
*
Kovanın üzerinde "Karahisarlı Seyfi Çavuş. 4.Alay 2.Tabur 8.Batarya 26 Rebiyülahir 1339 İnönü" yazıyordu. Birinci İnönü savaşının en kızgın günlerinden birinde düşülmüş not ve mermiyle gelen demir çubuk, İmalat-ı Harbiye atölyelerinde çalışanların bir mesaj istediğini gösteriyordu.
Boşalan kovanlar Ankara’daki atölyelere yollanır, oradan tekrar doldurulup cepheye dönerdi.
*
Üç saat sonra gecenin iyice çökmesiyle savaş tamamen durulmuş, birlikler yeni mevzilerine yerleşmişti.
Ethem Çavuş, cebindeki demir çubuğu çıkarıp bir köşeye oturdu.
Ucu sivriltilmiş çubuk, bakır ustalarının "kalem" dedikleri, metal üzerine desen oymaya yarayan keskin bir aletti.
Eline yumruk büyüklüğünde bir taş alarak hafif tıklamalarla kendi mesajını kovana kazıdı. "Aksekili Ethem Çavuş 8.Alay 3. Tabur 1.Batarya 20 Recep 1339 İnönü"
*
Beş gün sonra Ankara’da Atölyenin bir köşesinde cepheden gelen sandıkları açan kalfa, tezgahlardan birinde harıl harıl çalışmakta olan ustaya seslendi: "Sesinde, eşi doğum yapmış bir adama bebeğini müjdeleyen ebenin heyecanı vardı."
"Kamil Usta.!
Müjdemi İsterim.!
Senin yavru cepheden dönmüş.!"
Hepsi sandıkların olduğu kısma koşturarak kovanın üstündeki yazıyı okumak için toplandılar.
Tabii ki bu şeref Kamil Ustaya aitti. Yüksek sesle Ethem Çavuş’un notunu okudu.
Atölyede bir bayram havası esmişti.
Tüm çalışanlar, Kamil Ustayı yeni baba olmuş biriymiş gibi kutluyor, hayır duaları ediyorlardı.
Ustalar, iş tezgâhlarından birinin başında toplandılar.
Kamil Usta kovanın ağzının eğilen yerlerini düzeltip özenle kapsülünü yeniledi. İçine barutunu doldurduktan sonra yeni bir çekirdeği kovanın ağzına oturttu.
Mermi hazır olunca, Ethem Çavuş’un kovanın içinde geri yolladığı çelik kalemi yeni bir çaputla merminin üzerine sardı. Kundaklanmış mermiyi şefkatle tutarak yeni doldurulan bir sandığa yatırdı. Çalışanlar hep bir ağızdan "Allah kavuştursun" deyip işlerinin başına döndüler.
Kamil Usta, halen açık duran sandığa yatırdığı mermiye hüzünle bakıp "Selametle git aslanım.
Allah muvaffak etsin.
Çok bekletme bizi" dedi.
Kovan, Birinci İnönü savaşı sıralarında üzerindeki ilk notla Kamil Usta’nın eline geçtiğinde bu fikir doğmuştu.
Karahisarlı Seyfi Çavuş’un başlattığı bu geleneğin süreceğinden emin değildi, ama denemeye değerdi.
Nitekim Aksekili Ethem Çavuş umutlarını boşa çıkarmamıştı.
Cephede patlayan her merminin kovanı buradaki ustaların elinden geçtiğine göre bir aksilik olmazsa yeniden görüşeceklerdi.
*
Eylül 1922  Ankara..
Bir buçuk yıl içinde kovan sekiz kere daha atölyeye uğradı.
Üzerindeki mesajların sayısı da sekize ulaşmıştı.
Mesaj yazanların sekizi de başka alay ve taburlardan farklı kişilerdi.
Kovan her keresinde atölyedekilere daha büyük bir coşku yaşatıyor, İstiklal Savaşı’nın her zorlu durağından Ankara’ya barut, kan ve zafer kokusu taşıyordu.
Türk ordusunun İzmir’e girdiği gün Ankara’da bayram havası eserken kovan yeniden gelmiş, ama bu sefer tüm atölyeyi yasa boğmuştu.
Kovanın içinde, çelik kalemin yanı sıra bir mektup ile bir tane de bakır künye vardı. Kovanın üzerine kazınmış dokuzuncu notta; "Karahisarlı Seyfi Çavuş. 4. Alay 2.Tabur 8.Batarya 12 Muharrem 1341 Banaz" yazılıydı.
Atölyedekiler mektubu açıp okumaya koyuldular;

Bismillahirrahmanirrahim.

Selamün aleyküm gayretperver ustalar. Allah’a şükürler olsun ki mendebur düşman kaçıyor.
Muzaffer Türk ordusu beş gündür durup dinlenmeksizin kafiri kovalıyor.
Güzel İzmir’e, kalplerimizdeki imanımız kadar yakınız artık.
İki gün evvel Banaz’daki muharebede bataryamın çavuşlarından Seyfi, kalleş düşmanın kurşunuyla şahadete ermiştir. Cenazesini sıhhiyecilere teslim etmeden önce mintanının içinde bu kovanı buldum.
Malumunuzdur ki vefat eden neferin künyesi ailesine yollanır.
Lakin beş gün önce Karahisar’ı ele geçirdiğimizde, Seyfi Çavuş`un ailesinin düşman tarafından katledildiğini öğrendik.
Bu kahraman Türk evladı kederini yüreğine gömüp anacığını, babacığını defnedemeden düşmanın peşine düştü. Üç gün sonra kendisi de hakkın rahmetine kavuştu.
Kovandaki yazılardan anladığım üzere bu topçu neferlerin bir ailesi de sizler olmuşsunuz.
Bu sebeple Seyfi Çavuşun künyesini sizlere yolluyorum.
Başınız sağ olsun.
Hayır dualarınızı bizlerden, Fatihalarınızı aziz şehitlerimizden esirgemeyiniz. Hakkın rahmeti üzerinize olsun.
Yüzbaşı Muhsin Talat
4.Alay 2. Tabur 8. Batarya
14 Muharrem 1341 Salihli"
*
Mektup bittiğinde tüm personel ağlıyordu.
Atölyeye bir ölüm sessizliği çökmüştü. Hiç tanımadıkları halde iki satır yazıyla kardeş oldukları Seyfi Çavuşun ardından Fatiha okuyup amin dediler.
*
Kamil Usta yutkunarak tezgahının başına oturdu.
Kovanı yeniledi ama bu sefer, minik iki perçinle Seyfi Çavuşun künyesini kovanın dibine çaktı.
Yine her zamanki merasimle mermiyi kundaklayıp sandığa yatırdı.
Oysa o mermi bir daha düşman mevzilerine gönderilmeyecekti.
*
Ocak 1923 Ankara..
Savaşın bitmesinin ardından Ankara’daki mühimmat depolarında sayım ve temizlik yapılıyordu.
Sandıklar tek tek açılıyor, mermiler sayılıp yeniden sandıklanıyor, kayda geçirilip daha tertipli bir cephaneliğe gönderiliyordu.
Teğmen Hamdi Vasıf, Kamil Usta’nın hazırlayıp kundakladığı mermiyi buldu. Böyle bir anının belki de yıllarca sandıkların İçinde kalmasına gönlü elvermedi.
Ciddi bir suç işliyor olmayı göze alıp mermiyi evine götürdü.
Niyeti, ömrünün sonuna kadar mermiyi bir anı olarak saklamaktı.
*
29 Ekim 1923 Ankara..
Teğmen Hamdi Vasıf Ankara kalesine çıkan dik sokakları koşarak tırmanıyordu. Soğuğa rağmen kan ter içinde kalmıştı. Yarım saat önce 20.30 sıralarında Meclisten, Cumhuriyetin ilan edildiği duyurulmuştu.
101 pare top atışıyla Cumhuriyet kutlanıyordu ve Seyfi Çavuş’un mermisi bu şöleni kaçırmamalıydı.
Yetmiş, belki de sekseninci atışta topçuların yanına ulaşabilmişti.
Yüzbaşı Muhsin Talat’ın yanına giderek sert bir asker selamı verdi:

"Hamdi Vasıf Edirne.!
Bir maruzatım var komutanım"
Yüzbaşı sorar gözlerle genç subaya bakıyordu.
"Evet teğmenim.
Sizi dinliyorum" Teğmen, üniformasının içinden mermiyi çıkarıp yüzbaşıya uzattı:
"Yüz birinci pareyi en çok bu mermi hak ediyor komutanım.
Müsaadenizle bu şerefi ondan esirgemeyelim."
Yüzbaşı Muhsin Talat gözlerine inanamamıştı.
Sevinç gözyaşlarını tutamadı.
O kadar heyecanlanmıştı ki neredeyse aralarındaki rütbe farkına bakmaksızın genç teğmenin ellerini öpecekti.
Mermiyi alıp çekirdeğini dikkatlice yerinden çıkardı.
Kovanın tepesine bir bez parçası tepip iyice sıkıştırdı.
Subay şapkasını çıkarıp surun üzerine koydu.
Mermiyi şapkanın içine yatırdı.
Toplar atışlara devam ediyordu.
82, 83, ...97, 98, 99... On dakika kadar sonra, atışları sayan çavuş "Yüzüncüyü attık komutanım" deyince, Muhsin Talat, kovanı topun yatağına kendi elleriyle sürerek ateş emrini verdi.
Subayların kılıçlarını çekerek selamladığı o son top sesi Ankara’nın her duvarından yankılanıp dört yıllık İstiklal Savaşının tüm hikayesini anlatmıştı sanki.
Rütbe ve mevkilerine bakmaksızın topun başındaki tüm askerler kucaklaşarak birbirlerini kutladı.
Son olarak Yüzbaşı Muhsin Talat ile Teğmen Hamdi Vasıf sarıldılar.
Kovan ayaklarının dibindeydi.
Yüzbaşı eğilip saygıyla kovanı yerden aldı.
Avuçlarının yanmasına aldırmadı bile.

'ismail nakilci' via AYTAM Afyonkarahisar Yerel Tarih Araştırmaları Merkezi <ay...@googlegroups.com>, 26 Ağu 2020 Çar, 10:32 tarihinde şunu yazdı:
Bu tartışmayı web'de görüntülemek için https://groups.google.com/d/msgid/aytam/1788607386.2816750.1597762868508%40mail.yahoo.com adresini ziyaret edin.

Av. Kadir DAYLIK

unread,
Aug 26, 2020, 5:53:21 AM8/26/20
to AYTAM GRUP
Bugün 26 Ağustos...

Gece sabaha kavuştuğunda, ayaza kesti Afyon ovası. Alacakaranlıkta dağlar, gözlerde belirirken ova da çıt çıkmıyordu.

37687 atın üstündeki süvarilerimiz, ölüme dörtnala koşacak can yoldaşlarının yelelerini okşuyor, sessizce dualar okuyordu..

131.409 yaya askerimiz, yere çömelmiş, biraz sonra kopacak kıyamette mutlak zafere ulaşmak için koşacakları yüzlerce kilometreyi düşünmeden sessizce gelecek emri bekliyorlardı...

8658 subay birliklerinin başlarında, elleri kılıçlarının kabzasında, biraz sonra hücum diye bağırdıklarında ölüme arkalarından uçarcasına koşacak askerlerinin başında zafere kadar ölüm emrini bekliyorlardı.

Topların  batıya, ufka çevrilen namluları buz kesmişti zafer alevinden önce.

Afyon ovasında bir dev sessizce nefes alıyordu.
Tek duyulan karıncaların sabah telaşının sesiydi. Ova da çıt çıkmıyordu.

Saat 04.45
"Hakkınızı helal ediniz" dedi mavi gözlü dev Mustafa Kemal, çok kısık sesle süvarilerin komutanı zaferin kahramanlarından Fahrettin Altay'a.
Kulaktan kulağa 200.000 kişiye sessizce ve saniyeler içinde ulaştı ve cevabı aynı hızda kulaktan kulağa geri döndü "helal olsun"

Beyaz at, koca ordunun önüne iki adım çıktı.

Tüm ova ayağa kalktı, metal sesleri, at kişnemelerine karıştı ova nefesini bırakmıştı.

Beyaz atın süvarisi önünden geçen birlikleri selamlayarak izledi.
Eyerde dikildi,
kılıcını kınından çıkarttı, "ordular ilk hedefiniz akdenizdir ileri" sesi ovayı kapladı.

Mavi gözlü dev Başkomutan
Mustafa Kemal, ya istiklal ya ölüm demişti.

Ova şaha kalktı,
Süvariler yalın kılıç atıldılar, nihai hedef izmir'di.

Ovadan yükselen toz, süngüleri alacakaranlığı delen binlerin ölümsüzlüğü idi.

Bugün 26 Ağustos,
Büyük taaruzun başladığı
Cumhuriyetin temellerinin atıldığı gün.

14 gün süren amansız mücadelenin başladığı, yok olmayla var olmanın bıçak sırtında olduğu gün, bugün.

Bizler, buruk dönerken yanık tenler ve tatlı yorgunlukla akdeniz ve Ege’den konvoylarla, Tam da geçtiğimiz yerlerde
yer gökle birleşmiş,
“ya istiklal ya ölüm “deniyordu.
O gün kavurucu sıcak altında zafere koşan on binleri bir an düşünün yeter.

Zaferi içen tüm şehitlerimize tanrıdan rahmet .
26 Ağustos Cumhuriyet'in temellerinin atıldığı gün kutlu olsun.

ahmet ilaslı <ahmet...@hotmail.com>, 18 Ağu 2020 Sal, 13:20 tarihinde şunu yazdı:
Onların yüzü suyu hürmetine varlığmız sürdürebiliyoruz.Başta Mustafa Kemal ATATÜRK ve İsmet İNÖNÜ olmak üzere,canını malını varını yoğunu veren herkese Allah'ın rahmeti üzerlerine olsun,Cennetinde her daim ışıklar içinde uyutsun.






Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages