--
Bu mesajı [ASDER] grubuna üye olduğunuz için aldınız.
Grupta bir kişi veya grubu tahkir, saldırı veya zan altında bırakacak tarzda yazı yazmak uygun görülmemiştir, bu şekilde yazı yazanların grupla ilişkileri kesilir.
---
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "adaleti-savunanlar" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için adaleti-savunan...@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu grubu http://groups.google.com/group/adaleti-savunanlar adresinde ziyaret edebilirsiniz.
Daha fazla seçenek için https://groups.google.com/d/optout adresini ziyaret edin.
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "asderassam" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için asderassam+...@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Her şey toz duman. At izi it izine karıştı. Olaylar çok karmaşık hale geldi. Çok farklı yorumlar var. Ben şahsen meselenin çok karmaşık olmadığını düşünüyorum. İlk günden beri aynı fikirdeyim. Hatta bu konuda hemen 17-25 Aralık hadisesinin hemen akabinde “bir oyuna mı geliyoruz” konu başlıklı yazmış olduğum yazıyı paylaşmıştım. Bunu da ekte tekrar arz ediyorum.
Sonuç noktasında Ergenekon ve balyoz planlarında “ne yapıp yapıp hükümet ile cemaatin arasını açmalıyız” stratejisi öne çıkıyordu. Bu plan medyaya tüm hatları ile yansımıştı. Nitekim bugüne gelindiğinde planın oldukça başarılı olduğunu görüyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’ne Lozan anlaşması ile bir elbise dikildi. Bu elbise hiçbir şekilde değiştirilmeyecekti. Zira sözde istiklalimizin tanınmasına ancak bu şekilde izin verilecekti. Tüm kurumlar buna göre dizayn edilecekti. Ordu-bürokrasi-hükümet üçlüsü her zaman kontrolleri altında olacaktı. Hükümet de olunsa bir yere kadar muktedir olunabilecekti. Zira ordu ve bürokrasi zaten emin ellerde idi.
Sonraki süreçte bu elbise artık bize olmuyor, yeniden dikmemiz gerekir diyenler (Rahmetli Menderes, Özal ve Erbakan gibi…) bir şekilde tasfiye edildi.
Ancak 2003 yılı yeni bir dönemin başlangıcı idi. 2007-2008 yılına gelindiğinde ilk defa hükümet-bürokrasi-halk aynı tarafta duruyordu. Büyük bir destek vardı. TSK içinde halkın değerlerine yabancı, darbeyi kendine görev bilenlere karşı büyük bir operasyon başlatılmıştı. İlk defa hem iktidar, hem de muktedir olunuyordu. Bu gidişatın önü alınmalı idi. Bazı çatlak sesler gelmeye başlamıştı. Her zaman olduğu gibi İngiltere gene başrolde gibiydi sanki.
Financial Times'ta Haziran 2012’de Daniel Dombey diyordu ki; "Türkiye'de Erdoğan pek çok kurulu düzene meydan okuyor. Başbakan'ın karşısındaki esas zorluk, pek çok devlet kurumunda örgütlü cemaattir. Türkiye bölgede yeni güç olma peşinde ama kendi arka bahçesindeki sorunların tehdidi altında."
Bu boş yere söylenmiş bir söz değildi. Sonra şeytanın bile aklına gelmeyeceği muazzam bir plan yapıldı. Hükümet ve cemaatin zayıf taraflarına oynandı. Kılıçlar öylesine çekilmeli idi ki her ikisi de yok olmadan bir daha kılıçlar kınına girmemeliydi.
Bakın bugün derin yapı sessizce izliyor. Doğu Perinçek hükümet bizim dediğimiz noktaya geldi diyor. Tüm cemaatleri bitireceğiz diyor. Ordunun yarısı işgal edilmiş durumda bunları tasfiye edeceğiz diyor.
Bugün maalesef paralel yapı tasfiye edilecek diye TSK içinde bir operasyon planlanması sadece derin yapıyı sevindirir. Gene aynı şekilde 600-700 bin memur tasfiye edilecek gibi söylemler normal bir düşüncenin ürünü değildir. Adeta devlet tasfiye ediliyor. Yıllardır Ergenekon zihniyetinin yapamadığı tasfiyeler şeytani bir plan ile kendi dostlarımız üzerinden yapılır duruma geldi.
Gene bugün maalesef devlet savrulmuş durumda. Emniyet büyük ölçüde tasfiye edildi. Devlet zaafa uğratıldı. İki gün önce Van’da idim. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mitingi vardı. Kalabalık olmadığı gibi bize mihmandarlık eden çok iyi bildiğimiz bir dostumuz dahi miting alanının yakından dahi bizi geçirmedi. Bizi kayıt altına alırlar dedi, şaşırdım. Böylesine sinmiş bir halk ve maalesef elimizden kaçmış bir şehir gördüm. Bir de şunu gördüm. Dönüşte de aynı uçakta idik. Çağdaş yaşamı destekleme derneğinin kadın üyeleri hatırlı sayılacak derecede orada idi. Sokaklarda dolaşıyordu. Zaten patlamaya hazır bomba halinde gelmiş halkın arasında cirit atıyorlardır. Yani derin yapı iş başında.
· Çözüm süreci politikasında sıkıntılar var,
· Dış politikada sıkıntılar var,
· Ekonomide 2008 yılından beri yerinde sayan bir yapı var,
· İçerde ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, dışarda ise yalnızlaştırıcı bir politika var.
· Bütün bunların üstüne tasfiye olan bir devlet var.
Bana göre çok büyük bir oyunun içindeyiz. Özellikle ASDER olarak siyaset üstü olabilmeyi her zaman başarabilmeli, doğruları söylemekten çekinmemeliyiz. Bize önemli görevler düşüyor.
Şunu da kabul etmek gerekir ki zahiri sebepler arkasında mutlaka kaderin de bir hükmü vardır ki bu musibetler başımıza geldi.
Evet, biz parayı, makamı, malı sevdik. Davamızı unuttuk. Birbirimizin hatalarını gördük, kabahatleri örtmedik. Birbirimizle çekiştik. Fakirin hakkını gözetmedik. Elimizdeki kuvveti kendimizden sandık. Enfal süresi 46 ncı ayetindeki azara müstehak olduk.
“Allah'a ve Peygamberine itâat edin, birbirinizle çekişmeyin, sonra zayıflarsınız ve kuvvetiniz kalmaz ve sabredin, şüphe yok ki Allah, sabredenlerle berâberdir.”
Cenab-ı Hak inşallah tez elden bu musibeti sona erdirsin. Başımızdakilerin başına akıl, kalplerine iman versin.
Amin, amin, amin…
Ekrem ATA
Pazarlama Müdürü
KURALKAN Mot. Arç. Ürt. S. Ve Dış Tic.A.Ş.
Eski İzmit Yolu Üzeri Tepeören Mevkii
34940 Tuzla / İstanbul
Tel: 0216 581 21 46
Cep: 0 552 321 3117
Faks: 0216 304 05 55
Web: www.kanuni.com.tr, www.bajaj.com.tr
From: adaleti-s...@googlegroups.com [mailto:adaleti-s...@googlegroups.com] On Behalf Of Nevzat Tarhan
Sent: Thursday, May 14, 2015 9:20 PM
To: Yusuf Çağlayan
Cc: asder...@googlegroups.com; ASDER GOOGLE GRUP; Adnan TANRIVERDI
Subject: [ASDER:21095] Re: YAŞADIĞIMIZ SÜRECİ KİM YÖNETİYOR?
Yusuf kardeşim hadiseler bu fikri doğruluyor islama karşı islamın Türkiye versiyonundayız ve her iki tarafta kör
dua ve sabır
Nevzat Tarhan
--