Bu yeni İslamcılar taze yorumlar yapmaktadır / Ahmet Kabaklı

13 views
Skip to first unread message

mavizaman.com

unread,
Mar 18, 2007, 5:50:31 PM3/18/07
to ANTİ-MONNA ROSA
Sezai Karakoç hakkında yazılmış kitaplarda ve kendisiyle ilgili özel
sayı çıkarmış dergilerde konuyla ilgili bilgi ve bulgulara ulaşmak
mümkündür. Burada Kabaklı'nın tarifinden kısa bir bölüm aktarıyoruz:
"Gerçekten, bu yeni İslamcılar, "yabancılaşma"ya karşı çıkarak, sanat
ve edebiyatta "yerli düşünce"nin ölümsüz ve her çağı kaplar değerdeki
Büyük Kitap (Kur'an) ve Büyük Öncü (Hz. Muhammed)'nün, bugünün gözüyle
taze yorumlarını yapmaktadırlar. Onlarca millî olmaktan ziyade,
evrensel olan İslam'ın büyük kahramanları, faziletleri, eğitimde,
hikmette, siyasette, ekonomi ve "eylem"de sonsuz olan değerleri,
edebiyatta bu "yeni İslam"ın, yeni insanın, meleksi ve çocuksu
aşkların yeni çalışma, irade, çağdaşlık anlayışlarının şiir, hikâye,
piyes ve düşünce malzemesi olmaktadır." (A. Kabaklı, 20. Yüzyıl Türk
Edebiyatı Tarihi, s.603)

xxx

Yeni Başlayanlar İçin Sezai Karakoç

http://www.egitimbirsen.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=600&Itemid=193

Yirminci yüzyılda, modern Türk şiiri denilince akla gelen birinci
isim hiç şüphesiz üstad Sezai Karakoç'tur. Karakoç'un, Monna Rosa adlı
ünlü kitabı da dahil, daha önce çıkmış dokuz şiir kitabının tümü bir
arada 2000 yılında yayımlandı. Üst üste baskılar yapan, yedi yüz
sayfalık hacmi, özenle seçilmiş kağıt, cilt ve kapak rengi gibi
özellikleriyle de hemen dikkat çeken bu şaheser kitap "Gün Doğmadan"
adını taşıyor. Diriliş Yayınları'nın 53. Kitabı olarak yayınlanan Gün
Doğmadan'ın, önümüzdeki dönemin yine en çok okunacak ve üzerine en çok
yazılıp konuşulacak kitabı olacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Aynı zamanda Türk dünyasının yaşayan en önemli düşünürü olan Sezai
Karakoç, fikir ve sanatta "Diriliş Akımı"nın kurucusu olarak
tanınıyor. Eleştirmenler ve edebiyat tarihçileri Karakoç'un,
Türkiye'de 1950'lerden; özellikle 1960'tan sonra üretilen dikkate
değer bütün sanat ve düşünce eserleri üzerinde belirgin bir etkisinin
bulunduğunu vurguluyorlar. İlk sayısı Nisan 1960'ta çıkan ve otuz üç
yıl boyunca yayınlanan Diriliş Dergisi başta olmak üzere Edebiyat,
Mavera, Yedi İklim, Yönelişler, İkindiyazıları, Kayıtlar, İpek Dili,
Hece ve Kaşgar gibi dergiler etrafında toplanan farklı kuşaklardan
yazarlar, hep O'nun yol göstericiliğinin ışığında eser verdiler.
Eleştirmenler, Karakoç'u hiç okumamış olanların üzerinde bile, O'nun
dolaylı tesirinin bulunabileceğini kabul ediyorlar.

2000 yılında bir Divan

Eser, köklü şiir geleneğimizin muazzam divanlarının da günümüzdeki bir
temsilcisi durumundadır. Aylık edebiyat, kültür, sanat dergisi Yedi
İklim'in Gün Doğmadan'ı ve Sezai Karakoç'un şiirini konu edindiği özel
sayısında (Eylül 2000), Mücahit Koca şöyle diyordu: "Gün Doğmadan
şiirler toplamı olan kitap, aslında bir "Divan"dır. Divan, gelenekte
şairlerin gazel, kaside vb. gibi bütün şiirlerini topladığı bir
kitapsa da, günümüzde Mehmet Âkif Ersoy'un bütün şiirlerinin
toplandığı Safahat ile Necip Fazıl Kısakürek'in Esselâm isimli
mesnevîsinin dışındaki bütün şiirlerini topladığı Çile isimli şiir
kitabı da bir bakıma "Divan" değil midir?...Nasıl kitap Safahat ve
Çile'den sonra bir silsile gibi gelmişse, şair de bir silsile gibi
gelmiş, milletten, devlet ve medeniyetten yana olanları sevince
boğmuştur."

Bir mütefekkirin şiiri

Sezai Karakoç'un şiirini hakkıyla okuyabilmek için, onun bir
mütefekkirin şiiri oluşunu hatırda tutarak yaklaşmalı, hatta önce bu
yaklaşım için gerekli donanımı edinmeliyiz. Karakoç, insanı, vücudu ve
ruhuyla; hayatı ve ölümüyle; iradesi ve kaderiyle bir bütün halinde
anladığı gibi varoluşu da metafizik açıdan asıl gerçekliğiyle görüp
yorumlamış, fikir ve sanat eserlerini de bu büyük bakış alanı içinde
gerçekleştirmiştir.

Belki bu tür bir ayırım gereksiz hatta yanlıştır ama söylemekte fayda
var, Sezai Karakoç öncelikle bir şair değil, bir düşünce ve dava
adamıdır. Şiir yazması da bu kapsayıcı kimliğinin bir uzantısı, bir
parçası olarak görülmelidir. Hiç şüphesiz Türkçe'nin yaşayan en büyük
şairidir Karakoç. Yine de bu durum, onun öncelikle bir büyük -ve
günümüz için hayati derecede önemli- düşünce adamı, şiirini de bir
düşünürün şiiri olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu yapıyı tersinden
görmeye, yani Karakoç'u öncelikle şiiriyle ele almaya ve düşüncelerine
de oradan ulaşmaya çalışmak ise, onun hem sanatını, hem de düşüncesini
-ve eylemini- anlamayı zorlaştırıp geciktirecek ters bir tutumdur.


Önce ne okumalı?


Bu sebeple önce düşünce eserleri bir bütün halinde okunup özümsenmeli,
sonra şiire geçilmelidir. Yeni başlayanlar için Diriliş Neslinin
Amentüsü veya İslamın Dirilişi adlı eserlerden biri ile başlayıp
İslâm, İnsanlığın Dirilişi, Yitik Cennet ve Sütun ile devam etmeyi
önerebiliriz. Toplum, devlet, devlet kurumları ve siyasetle doğrudan
ilgili konulara öncelik tanıyanlar ise Fizik Ötesi Açıdan Ufuklar ve
Daha Ötesi ile (üç cilt) Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı (iki
cilt) adlı ilk kez 1995 ve 1996'da basılan eserlerden başlayabilirler.
Hemen belirtelim ki Sezai Karakoç, yazdıkları arasında seçme yapılacak
sıradan bir yazar değil, eseri bir bütün olarak dikkatle özümsenmesi
gereken, yüzyılda bir etrafına parıltılı ışığından saçarak geçen büyük
kuyruklu yıldızlar gibi çağımızda aramızdan geçmekte olan ender bir
şahsiyettir.


Diriliş Akımı nedir?


Sezai Karakoç, eserleriyle ülkemizin bilhassa fikir ve sanat hayatını
derinden etkilemiş, bu alanda hâlen Diriliş Akımı adıyla anılan fikir
ve sanat akımının kurucusu olmuştur. Edebiyat tarihçisi Ahmet Kabaklı,
"20. Yüzyıl Türk Edebiyatı Tarihi" adlı eserinde, Mehmet Âkif, Yahya
Kemâl ve Necip Fazıl ile bağlantılı olsa bile Sezai Karakoç'un düşünce
adamı, şair ve yazar olarak bunlardan farklı, daha yeni ve esaslı bir
yönelim içinde olduğunu, yeni bir akımın kurucusu olduğunu vurguluyor
ve bu akıma Yeni İslamcı Akım adını veriyor. Cahit Zarifoğlu, Rasim
Özdenören, Nuri Pakdil, Âkif İnan, Erdem Bayazıt, Alaaddin Özdenören,
Ebubekir Eroğlu, İsmail Kıllıoğlu, Turan Koç, Arif Ay, Cahit Koytak,
Mustafa Miyasoğlu ve daha başka isimleri de mensuplarından saydığı
Sezai Karakoç'a bağlı bu akım. Evet hem yenidir, hem de islamcıdır.
Ancak akımın doğru adı Diriliş Akımı veya Ekolü'dür.

Sezai Karakoç hakkında yazılmış kitaplarda ve kendisiyle ilgili özel
sayı çıkarmış dergilerde konuyla ilgili bilgi ve bulgulara ulaşmak
mümkündür. Burada Kabaklı'nın tarifinden kısa bir bölüm aktarıyoruz:
"Gerçekten, bu yeni İslamcılar, "yabancılaşma"ya karşı çıkarak, sanat
ve edebiyatta "yerli düşünce"nin ölümsüz ve her çağı kaplar değerdeki
Büyük Kitap (Kur'an) ve Büyük Öncü (Hz. Muhammed)'nün, bugünün gözüyle
taze yorumlarını yapmaktadırlar. Onlarca millî olmaktan ziyade,
evrensel olan İslam'ın büyük kahramanları, faziletleri, eğitimde,
hikmette, siyasette, ekonomi ve "eylem"de sonsuz olan değerleri,
edebiyatta bu "yeni İslam"ın, yeni insanın, meleksi ve çocuksu
aşkların yeni çalışma, irade, çağdaşlık anlayışlarının şiir, hikâye,
piyes ve düşünce malzemesi olmaktadır." (A. Kabaklı, 20. Yüzyıl Türk
Edebiyatı Tarihi, s.603)


Ve Monna Rosa


Bazı şiirler vardır, şairlerinin önünü adeta tıkar, okurun diğer
eserlerine ulaşmasına engel olurlar. Hiçbir şair, falan şiirin şairi
olarak tanınmak ve hep öyle anılmak istemez. Hele Sezai Karakoç gibi
bir fikir ve dava adamı, gençlik yıllarında yazıp sonraki yıllarda
yazdığı eserleriyle kat kat aştığı bir şiirle hiç anılmak istemez.
Ancak bu yanlış ve bilinçsiz tutumdan şüphesiz asıl zararlı çıkan, o
sanatçının şu ya da bu sebeple meşhur olmuş o bir tek şiirine takılıp
kalan okurdur. Ne yazık ki, pek çok kişinin aklına da Sezai Karakoç
denilince onun Monna Rosa (Mona Roza) şiiri gelmektedir. Böylelerinin
durumu, padişahın hazinesine girip de şaşkınlıktan elindeki küreğin
tersiyle ancak bir tek altın alabilen kişinin gülünç ve acıklı haline
benzetilebilir.

Sezai Karakoç, Diriliş dergisinde yayınladığı "Hatıralar"da da
açıkladığı gibi (Diriliş, Haziran 1989), Monna Rosa'yı, gül, bülbül,
Leyla gibi mazmunlarını yeniden diriltme gereğini göz önünde
bulundurarak kaleme almıştır. Modern bir Leyla ile Mecnun denemesidir
Monna Rosa. Yazıldığı dönemin (1952) aşk ve kadın anlayışına esaslı
bir karşı çıkıştır. Kadını metres, aşkı flört olarak gören,
şairaneliğe hor bakan yeni çürümüşlüğe karşı Mecnun'un yurdundan
yükselen yepyeni bir itirazdır. Diriliş Dergisi'nin 1987 - 1993 arası
sayıları halen Diriliş Yayınları'nda mevcuttur. Kendini ve geleceğini
ciddiye alan genç okurların bu koleksiyonu derhal edinip Karakoç'un
oradaki yüzlerce önemli başyazısını, makale ve hatıralarını dikkatle
okumalarını öneririz. Monna Rosa hakkındaki en sağlıklı bilgiler de bu
sayılardadır.


Karakoç'la ilgili kitaplar, özel sayılar

Sezai Karakoç, genç sayılabilecek bir yaşta iken ansiklopedilerde
madde olmuş, hakkında mastır ve doktora tezleri hazırlanmıştır. Çok
sayıda inceleme, makale, röportaj yayınlanmış yine birçok dergi de,
sanat ve düşünce çerçevesi içinde özel sayılar hazırlamışlardır.

Karakoç hakkında yazılan kitaplar, yazarları ve yayın tarihleri
şöyledir: Sanat ve Düşünce Dünyasında Sezai Karakoç, (Şakir Diclehan,
Piran y. 1980), Sezai Karakoç'un Şiiri, (Ebubekir Eroğlu, Bürde y.
1981), Doğunun Yedinci Oğlu Sezai Karakoç, (Turan Karataş, Kaknüs y.
1988), Medeniyet ve Diriliş, (Dr. Muhittin Bilge, Hece y. 2004), Leyla
ile Mecnun'un İki Şairi: Fuzuli ve Sezai Karakoç, (İlhan Genç, Şule y.
2005)

Özel sayı hazırlamış dergilerden bazıları, sayı ve tarihleri ise
şöyledir: Yedi İklim, "Üstad Sezai Karakoç'a" başlığıyla, sayı 44-45,
1993, Kitap Dergisi, "Özel Sayı- Kendisi Olabilen ve Kendisi Kalabilen
Bir Düşünür Şair: Sezai Karakoç" başlığıyla, sayı 93, 1998,
Ludingirra, "Dosya: Sezai Karakoç" başlığıyla, sayı 9, 1999, Biat,
"Diriliş neslinden Sezai Karakoç'a armağan" başlığıyla, sayı 6, 2000,
Yedi İklim, "Sezai Karakoç" başlığıyla, sayı 126, Eylül 2000. Hece,
"Bir Uygarlık Tasarımı Olarak Diriliş" başlığıyla, sayı 73, Ocak 2003.


KAYNAK:

http://www.egitimbirsen.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=600&Itemid=193

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages