Gelecekte
daha fazla orman için
“BURALAR ESKİDEN HEP DUTLUKTU”
denmesin diye bisikletle yollardayız.
Nüfusu 14
milyona dayandı bu şehrin. Türkiye'de
kilometrekareye ortalama 95 kişi düşerken,
İstanbul'da bu sayı 2500'ü geçer oldu. 3.
köprü, kanalistanbul, 3. hava alanı,
finans merkezi, onlarca yeni gökdelen ve
sayıları yüze yaklaşan AVM'lerle sınırlar
zorlanmaya devam ediliyor. Her yeni
yapılaşmayla giderek daha fazla
betonlaşılıyor, asfaltlaşıyor ve aynı
oranda toprak ve bitki örtüsünden ödün
veriliyor. Ama İstanbul'un yüz ölçümü
büyümüyor, doğal kaynakları çoğalmıyor...
İstanbul gelişiyor sanırsınız ama aslında
tükeniyor!
İstanbul'un hâkim rüzgarı kuzeyden güneye
eser ve kuzey ormanları sayesindedir biraz
olsun temizlenmiş havayı soluyabilmemiz.
İstanbul'un içmesuyu kaynakları, yani su
havzaları bu kuzey ormanlarının içinde
gizlidir; iki yakaya serpilmiştir ve az
buçuk susuzluğumuzu giderir. Kentin
ekolojik koridorları, biyolojik
çeşitliliği, yaban hayatı, büyük piknik ve
mesire alanları, doğal bisiklet rotaları,
endemik bitki türleri hep bu yeşil desende
saklıdır. En büyük düşmanı ise şehrin
güneyden kuzeye büyümesi, yeni
yapılaşmalar ve bunları tetikleyen çılgın
projelerdir. Bunların başını 3. köprü
projesi çeker ki tek başına kentin
kuzeyine 7 milyonu aşan ek nüfus çekeceği,
1453 hektar orman alanını ve 2,5 milyondan
fazla ağacı ortadan kaldıracağı bilinir.
Yeni havaalanını, kuzeydeki yeni şehir
projelerini, kanalistanbulu ve bunların
tetikleyeceği yeni yerleşim ve
yapılaşmaları eklediğinizde kentin
nüfusunun 25 milyonu bulması 5-10 yıla
bakar. Bu gidişe hiçbir doğal kaynak
dayanmaz ve kırılma yakındır.
Bu gidişatın ilk adımı olan 3. köprü
projesi yapılan itirazlara, protestolara,
alternatif çözümlere, hükümet
temsilcilerine yollanan bilimsel raporlar
ile toplantı taleplerine ve sonrasında
hakkında açılan onlarca davaya rağmen 29
Mayıs’ta inatla ve “büyük bir tören”le
başlatıldı. Trafik sorununa çözüm
olmayacağı bilimsel olarak kanıtlanmış,
İstanbul'un Master Planı'nda ilkesel
olarak karşı çıkılmış ve kentin ihtiyacı
olmadığı söylenen, tepeden inme ve tehdit
olarak algılanan bir projedir 3. Köprü
projesi.
Sürekli olarak
rant uğruna kentsel mekânlarımıza,
müşterek alanlarımıza el koymaya çalışıldığı gibi şimdi
de kırsal alanlarımıza, ormanlarımıza el
uzatılıyor. Kendilerinden başka hiçbir
canlıya saygıları olmayanlar tarafından
savunulan, sağlık ve barınma gibi en temel
canlı haklarının gaspı
anlamına gelen bu projeye karşı çıkıyor;
herkesi ortak yaşam alanlarımız,
şehirlerimiz, ormanlarımız
ve suyumuz üzerinde söz sahibi olmaya ve
yapılmakta olan doğa katliamının tanığı olmaya çağırıyoruz.
3. köprüye karşı durmak doğayı
savunmaktır. Kuzey ormanlarını ve
barındırdığı tüm güzellikleri, su
kaynaklarını, yaban hayvanlarını, endemik
bitki türlerini, ekolojik koridorları, kuş
göç yollarını, kentin daha fazla
büyümemesi için korunması gerekli doğal
eşikleri savunmaktır. İstanbul'un en
güneyindeki biri için bile en kuzeyi
savunmak, yaşamı savunmaktır.
Bu nedenle, 3. köprü projesi için bir
süredir yürütülen doğa kıyımını protesto
etmek için 7 Temmuz Pazar günü 3. köprünün
Avrupa’daki ayağının denk düşeceği Garipçe
Köyü'ne bisikletlerimizle gidip "Buralar
eskiden hep dutluktu" pankartı açmaya
niyetlendik. Ulaşım master planında
bisiklet lafı geçmeyen bu şehirde, bu kez
2,5 milyon ağaç için... Duyan duymayana
anlatsın, bisikleti olmayan yaya veya
toplu ulaşımla da olsa peşimize düşsün.
Ses verelim ki ileride daha fazla orman
için “buralar hep dutluktu” denmesin.