Günün Hadis-i Şerifi

40 views
Skip to first unread message

Cengiz Hocaoglu

unread,
Jul 21, 2020, 9:14:04 AM7/21/20
to Allah ve Peygamber Google Groups

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

“Hiçbir günde yapılan salih amel, Allah’a, zilhiccenin ilk on gününde yapılan amelden daha sevimli değildir.
O günlerde tutulan bir oruç bir yılın orucuna,
o gecelerden herhangi birini ibadetle geçirmek Kadir gecesini ibadetle geçirmeye denktir.”

(Tirmizî, Savm, 52; İbn Mâce, Sıyâm, 39)

 

Açıklama: “Zilhicce’nin on gününde tutulacak bir günlük orucun bir yıllık oruca bedel olması meselesinde âlimler iki hususa dikkat çekerler: “Bu ‘bir yıl’a ‘Zilhicce’nin on günü’ dâhil olmadığı gibi ‘Ramazan ayı’ da dâhil değildir. Aksi takdirde hesap yönüyle tezat çıktığı gibi farzla nafile karıştırılmış olur. Hâlbuki farzın yerini hiçbir nafile -ne kadar çok, ne kadar faziletli olursa olsun- tutamaz.”

(Kütüb-i Sitte, C. 13, s. 136)

Not: Zilhicce ayı bu akşam başlıyor. (21 Temmuz 2020 Salı akşamı)

Arefe günü de dâhil olarak toplam on gece - dokuz gündür. Gündüzleri oruç tutmak, geceleri ibadetle geçirmek çok faziletlidir. Onuncu gün Kurban Bayramının birinci günü olduğu için oruç tutulmaz. Tahrimen mekruhtur. Yüce Mevlâ en güzel bir şekilde bu günleri, geceleri değerlendirmeyi nasip eylesin.

Cengiz Hocaoglu

unread,
Jul 22, 2020, 9:05:04 AM7/22/20
to Allah ve Peygamber Google Groups

İbni Abbâs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Başka günlerin hiçbirinde, -zilhiccenin ilk on gününü kastederek- şu günlerde işlenecek amel-i sâlihten, Allah katında, daha sevimli hiçbir amel yoktur.
- Allah uğrunda yapılacak
cihad da mı üstün değildir, Yâ Resûlullah? dediler.
- (Evet) Allah yolunda yapılacak cihad da. Ancak malını ve canını tehlikeye atarak cihada çıkan, şehit olup dönmeyen kimsenin cihâdı başka.(O, bundan üstündür), buyurdu.

(Buhârî, Îdeyn 11)

 

Açıklama: Hac ibadetinin yerine getirileceği günlerin içinde bulunduğu zilhicce ayının ilk on günü hakkında vârit olan bu hadîs–i şerîf, başta oruç olmak üzere bu günlerde yapılacak ibadetlerin, senenin diğer günlerinde yapılacak ibadetlerden üstün olduğunu müjdelemektedir. Oruç açısından meseleye bakıldığı zaman Ramazan ayının bu "diğer günler'"e dahil olmadığı anlaşılır. Çünkü Ramazanda oruç tutmak  farzdır. Ayrıca bu on günün onuncu günü kurban bayramı günüdür (yevmü'n-nahr) . O gün oruç tutulmaz. Bu durumda hadiste söz konusu edilen fazilet, zilhiccenin ilk dokuz gününe yönelik olmaktadır. Kurban bayramı gününün de dahil olduğu teşrik günlerinin fazileti ile ilgili başka değerlendirmeler bulunmaktadır. 

Öte yandan hac ibadetini yerine getirmek üzere Mekke'de bulunan müslümanların, zilhiccenin sekiz ve dokuzuncu günleri (terviye ve arefe)  oruç tutmamaları daha uygun bulunmuştur. Çünkü o günler vakfe için Arafat'a çıkma ve orada bulunma yani yolculuk günleridir.  Hacca gitmemiş olanlar arefe günü oruç tutabilirler.

Bu farklılıklar dikkate alınınca, hadisimizin müjdesinin genel anlamda zilhiccenin ilk on gününü kapsadığı sonucuna varılır.

Hadiste mutlak olarak "amel-i sâlih" buyurulmuş olmasına rağmen, Nevevî merhum, hadisi nâfile oruçla ilgili bu bölümde zikretmek suretiyle o umumi ifadeyi, tamamen "oruc"a tahsis etmiş olmasa bile, orucu da ihtiva ettiğini hatırlatmak istemiştir. Aslında  koyduğu başlıkta da  bu ikili durumu ifade etmiş bulunmaktadır.

Zilhiccenin ilk on günü, bilindiği gibi Beytullah'ı ziyaret günleridir. Yani namaz, oruç, sadaka ve hac gibi temel ibadetlerin bir araya geldiği günlerdir. Bu sebeple o günlerde yapılacak farzlar, diğer günlerdeki farzlardan, nâfileler de  diğer günlerde yapılacak nâfilelerden daha değerlidir. Hatta bu on günü, Ramazanın son on günü ile mukayese eden bazı âlimler olmuştur. Ali el-Kârî, bu on günün, senenin bütün günlerinden üstün olan  arefe günü dolayısıyla; Ramazanın son on gecesinin de senenin bütün gecelerinden faziletli olan Kadir gecesi sebebiyle üstünlük arzettiği görüşünü benimsemiştir. Zilhiccenin ilk on gününün kendi içinde en faziletlisi ise,  hiç kuşkusuz, arefe günüdür.

Ayrıca Kur'ân-ı Kerîm'de geçen leyâli aşr'in [Fecr sûresi (89), 2] zilhiccenin bu on günü olduğu ifade edilmiştir. Hatta Hac sûresinin 28. âyetindeki eyyâm-ı ma'lûmât ile Bakara sûresinin 203. âyetinde geçen eyyâm–ı ma'dûdât'ı da İbn Abbâs hazretleri zilhiccenin ilk on günü ve eyyâm-ı teşrik (kurban bayramı günleri) olarak yorumlamıştır.

Son olarak şuna da işaret edelim ki, İmam Buhârî'nin belirttiğine göre, Abdullah İbni Ömer ve Ebû Hüreyre zilhiccenin on gününde çarşı pazara çıkıp yüksek sesle tekbir alırlar, onları görenler de aynı şekilde  tekbirlerle onlara eşlik ederlerdi. 

Bugünlerde yapılacak ibadet ve iyiliklerin cihad ile kıyaslanması ve  şehit olduğu için geri dönmeyen kimsenin cihadı hariç, diğer cihadlardan da faziletli olduğunun bildirilmesi bu günlerin önemini göstermeye yeter.

Hadisten Öğrendiklerimiz:

1. Zilhiccenin ilk on günü yapılacak  ibadet ve iyilikler, genel anlamda diğer günlerde yapılan iyilik ve ibadetlerden faziletlidir.

2. Bu on günün müslümanın hayatında önemli bir yeri vardır.

3. Bu günlerin ilk dokuz gününü  oruçlu geçirmek uygun olur.

(Riyazü's Salihin - İmam Nevevi Tercüme ve Şerh: Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, Yrd. Doç. Dr. Raşit Küçük)

Not: Hadiste belirtilen on gün 21.07.2020 Salı gecesi (hicri takvime göre cuma gecesi) başladı. Bayrama kadar devam edecektir.

Cengiz Hocaoglu

unread,
Jul 23, 2020, 10:39:11 AM7/23/20
to Allah ve Peygamber Google Groups

Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Mescid’in kıble duvarında bir tükürük gördü. Buna pek üzüldüğü yüzünden belli oldu. Hemen kalkıp onu eline aldığı bir çakıl taşıyla kazıdı. Sonra da şunları söyledi:

“İnsan namaza durduğu zaman Rabbine yönelmiş olur. Rabbi ise kendisiyle kıble arasındadır. O halde hiçbiriniz kıbleye karşı tükürmesin. Mecbur kalınca (cami dışında iken) sol tarafına veya ayağının altına tükürsün.” Sonra cübbesinin bir ucunu tuttu, içine tükürüp kumaşı katladı “Veya böyle yapsın” buyurdu.

(Buhârî, Salât 34-36, 39, Ezân 94, el-Amel fi’s-salât 12, Edeb 75; Müslim, Mesâcid 50-53, Zühd 74)

 

Açıklamalar: Asr-ı saâdet’te mescitlerde bugünkü gibi halı, kilim veya hasır cinsinden bir yaygı yoktu. Kum ve toprak üzerinde namaz kılınırdı. Mescid-i Nebevî’nin üzeri hurma dallarıyla örtülü olduğu için yağmurlu günlerde orada namaz kılanların alnı çamura bulanırdı. Bir de içinde bulundukları hayat şartları sebebiyle o günkü insanların temizlik anlayışı farklıydı. Özellikle çölde yaşayanlar medeniyetten uzaktı. Bu sebeple herhangi bir kötü niyeti olmadan mescide tükürenler oluyordu.

Bu olayın geçtiği gün Resûlullah Efendimiz mescidde namaz kıldırıyordu. Kıble duvarında tükürük görünce pek üzüldü. Tükürük namaz kılınmasına engel değildi ama, mescide ve üstelik kıble duvarına tükürülmesi saygısızlıktı. O güzelim yüzü renkten renge girdi. Şahsına karşı yapılan kabalıkları birçok defa sineye çekmesine rağmen Allah’ın evi demek olan mescidlere karşı yapılan bu kabalığı bağışlamadı. Bir rivayete göre daha namazdayken ilerleyerek, bir başka rivayete göre ise, namazdan sonra eline bir çakıl taşı alarak tükürüğü kazıdı.

Peygamber Efendimiz’in derin üzüntüsünü gören ensardan bir hanımın tükürüğü hemen kazıyıp temizlediği, sonra tükürüğün değdiği yere güzel koku sürdüğü, bunu gören Resûl-i Kibriyâ’nın “Şimdi ne güzel oldu” buyurarak memnuniyetini belirttiği de rivayet edilmektedir (Nesâî, Mesâcid 35). O sahâbî hanımın tükürülen yeri temizleyip oraya güzel koku sürmesi bu olayın bir devamı olabileceği gibi, bir başka gün benzeri bir olayın meydana geldiği düşünülebilir.

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem namaz kılan mü’minin Kur’an okuyarak, zikir ve dua ederek, Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda bulunduğu düşüncesiyle yüzünü ve gönlünü Allah’a yöneltmeye çalıştığını, böylece mânevî bir havaya girmeye gayret ettiğini, bunları yaparken yönünü kıbleden ayırmadığını hatırlatmakta ve bu durumdaki birinin kıbleye doğru asla tüküremeyeceğini belirtmektedir. Kıble Kâbe cihetini gösterdiği için saygı duyulması gereken bir yöndür. Yönlerin en değerlisidir. Bunun içindir ki, mü’min küçük ve büyük abdest bozarken kıbleye dönmeyeceği gibi, tükürmek zorunda kaldığı zaman da kıble tarafına tükürmeyecektir. Namaz mü’minin mi’râcıdır. Mânevî bir yükselişe hazırlanan kimsenin, kendini böyle bir havadan uzaklaştıracak davranışlarda bulunmaması gerekir. Tükürmek zorunda kalırsa, başını hafifçe sola çevirerek cebinden mendilini çıkarıp içine tükürmelidir. Şayet açık havada namaz kılıyorsa soluna veya tükürüğünü gizleyebileceği en uygun yer olan ayak altına tükürmesinde bir mahzur yoktur.

Peygamber Efendimiz’in nasıl tükürülmesi gerektiğini ashâbına göstermek üzere cübbesinin kenarına tükürmesi, mendil kullanmanın âdet olmadığı o dönemde Müslümanları eğitmek içindir. Bugün artık herkesin cebinde kağıt veya bez mendil bulunmaktadır. Yanına veya ayağının altına tükürmesi gerekmemektedir. Fakat zamanın ve şartların değişmesi, insanı hadiste verilen ruhsatı kullanmaya mecbur edebilir.

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem “İnsan namaza durduğu zaman Rabbine yönelmiş olur. Rabbi ise kendisiyle duvar arasındadır” sözüyle, Cenâb-ı Hakk’a kıbleye dönülerek ulaşılacağını, kıblenin ise, namaz kılarken insanın yüzünü döndüğü tarafta bulunduğunu, netice itibariyle aradığının kıble tarafında olduğunu hatırlatmakta ve böylece kıblenin önemine işaret etmektedir. Yoksa hâşâ Allah’a bir mekân tâyin etmemektedir.

Peygamber aleyhisselâm’ın sadece kıble tarafına değil, aynı zamanda sağ tarafa tükürmeyi de yasakladığı, mescide tüküren kimsenin, tükürüğünü temizleyerek yok etmek suretiyle bu günahtan kurtulabileceği muhtelif rivayetlerde belirtilmektedir.

Hadîs-i şerîfin konumuzla ilgili yönü, mescidin kıblesine tükürülmesinin Hz. Peygamber’i gazaplandırmasıdır. İnsanlara öfkelenmemeyi tavsiye eden Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in, kutsal değerlere saygı gösterilmemesi, Allah’ın yasaklarının çiğnenmesi halinde son derece üzüldüğü ve bu konulardaki kabahatleri bağışlamadığı görülmektedir.

Hadisten Öğrendiklerimiz

1. Câmi ve mescidler ibadet yeri olduğu için oraya son derece saygı göstermek gerekir.

2. Kıbleye saygı göstermeli, namaz içinde ve dışında kıbleye karşı asla tükürmemelidir.

3. Gerek imam gerek cemaat mescidin temizliğine dikkat etmelidir.

4. Dinin buyruklarını bilenler, bilmeyenlere, Peygamber Efendimiz’in yaptığı gibi güzel bir üslûp ile öğretmelidir.

5. Mescide ve kıbleye saygısızlık edenlere kızıp öfkelenmek câizdir.

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages