Memati
unread,Oct 2, 2009, 6:22:13 PM10/2/09Sign in to reply to author
Sign in to forward
You do not have permission to delete messages in this group
Either email addresses are anonymous for this group or you need the view member email addresses permission to view the original message
to Sanal Klavye
İlköğretim ve ortaöğretim okulları yine açılıyor. 15 milyon öğrenci
yaklaşık 600 bin öğretmenle öğretim yılına başlıyor. Nüfusumuz
yaklaşık
72 milyon ve öğrenci sayımız 18 Avrupa ülkesinin toplam nüfusundan
daha
fazla. Nüfus oranıyla olanaklarımız ise biraz ters orantılı.
Tek başına ikili öğretim bile fiziki altyapının yetersiz olduğunu
gösteriyor.
Donanımlar bazen eksik, bazen atıl. En ücra köşede bile göstermelik
bir
bilgisayar olmasına rağmen öğrencilerin yarısından fazlası
bilgisayarı
görmeden dersini aldığını belirtiyor.
Türkiye gibi nüfusunun önemli bir kısmı genç olan bir toplumun
geleceği
yakalaması için nitelikli eğitim çok önemli bulunuyor. İlköğretim
içler
açısı. Eğitim 8 yıla çıkarılmış olmasına rağmen halen istenilen
düzeyde
nitelik kazandırılamamıştır. SBS sınavı ve yaşananlar tam bir
tradeji,
her yıl 30-40 bin öğrenci sıfır alıyor.
Dünyada sayısı bilinmeyen türde bizde lise türü var. Ne işe
yaradıkları
ise meçhul. Meslek okulları hayata pratik iş yapacak ara eleman
yetiştirmesi gerekirken tamamen üniversite sınavına girmeye
yönelmiştir.
Eğitimin amacı olan yaşama sevinci kazandırmak, düşünme yöntemi ve
etrafta
olup biteni analiz etme yeteneğinin kazandırılması için ders
çeşitliliği
yerine varsa yoksa üniversiteye hazırlanmak her şey olmuştur.
Resim, müzik, el işi, beden eğitimi dersleri kâğıt üstünde ders,
ancak sınavda soru gelmediği için öğrenci için angarya olarak
kabul edilmektedir. Eğitim sistemimizde öğretmen yetersizliğin
oranla geçici öğretmenlik gibi artık hiçbir ülkede olmayan bir yapı
ile
eğitimin gerçekleştiği belki de tek ülke Türkiye. Bir tarafta on
binlerce
öğretmen adayı üniversiteli işsiz gezerken, yalnızca İstanbul'un
öğretmen ihtiyacının 30 bin kişi olduğu,100 bin ana okulu öğretmenine
ihtiyaç duyulduğu bir tezat yaşanmaktadır.
Genel eğitim durumumuza baktığımızda, neden üniversiteye istenilen
nitelikte öğrenci gelmiyor sorusunun cevabı kendiliğinden ortaya
çıkmaktadır. Üniversite öğretim üyeleri olarak ilk ve ortaöğretim
bizi çok ilgilendiriyor, çünkü lise eğitimini iyi bir şekilde
tamamlamadan
üniversiteye gelen öğrenciler gerçekten ciddi bir sorun haline geldi.
Yıldan yıla daha zayıf öğrencilerin üniversiteye gelmesi ile
derslerin
işleyişi ve kalitesinin de düştüğünü söylemek zorundayız.
Diğer yandan üniversitelerin de çözüm olmadığını anlayan on binlerde
öğrenci bu yıl bazı lisans programlarını tercih etmedi.
Eğitim Kalitesi Yetersiz
Eğitim kalitesinin yetersizliği artık en yetkili ağızlar tarafından
konuşuluyor. Milyonlarca okuduğunu anlamayan, yabancı dil becerisi
kazanmamış, kültürel yapısı zenginleşemeyen, matematik bilmediği
için soyut düşüncenin gelişmediği, analiz sentez yapma düzeyi düşük
olan, bütünsel düşünme yeteneği gelişmeyen öğrenci kitlesi ile
karşı karşıyayız. Cumhuriyetin ilk yılarında çizilen eğitim hedefi
maalesef son yıllarda sulandırılmış, eğitim birliği yerine sayısı
belirsiz ihtiyaç dışı öğrenci alan lise türleri oluşmuştur.
Bölgelerarası dengesiz altyapı ve nitelikli öğretmen dengesizliği
eğitimi
içinden çıkılamaz duruma getirmiştir. İlk ve ortaöğretim okullarında
eğitim parası olanın iyi imkân bulduğu konumlar haline gelmiştir.
Ailelerin gelir durumlarına göre özel ilk ve ortaöğretim kurumlarına
yöneldikleri görülmüştür. Fen ve Anadolu Liseleri dışındaki devlet
okulları ve liseleri artık neredeyse üniversiteye çok sınırlı sayıda
öğrenci kazandırabilmektedirler.
Başarı Düzeyimiz Çok Düşük
Bilimcimin yetiği son 30 yıldır sürekli her yetkili eğitimin
arzulanan
yerde olmadığını ve önemini vurgular. Ancak her yıl yaşanan OKS, SBS
ve
ÖSS sınav sonuçları her yıl rakamları itibarı ile bir önceki yılı
aratmaktadır.
2009 yılı ÖSS sınav sonuçları 30 bin kişinin puanı hesaplanmayacak
kadar
düşük olduğu ve 700 bin kişinin hiç bir fen sorusuna cevap vermediği
açıklandı. ÖSS sınav sonuçları küçük bir grubun çok iyi puan alırken
geniş bir yığının (yüz binlerce) üniversiteyi okuyamayacak düzeyde
olduğunu gösteriyor.
SBS sınav sonuçları da ülkemizin bölgeler arası gelir dağılımı ve
eğitim farklılığını ortaya koymaktadır. PISA 2003 ve 2006 yılı
sonuçlarına göre Türkiye matematik, fen ve okuma becerileri yönünden
OECD ülkeleri arasında en son sırada 57 ülke içinde sırasıyla 45, 47
ve 39.
sıralarda bulunuyor.
PISA sonuçları ile ÖSS sınav sonuçları arasındaki ilişkinin gerçek
eğitim
düzeyimizi ortaya koyması bakımından çok dikkat çekici. Ayrıca diğer
uluslararası değerlendirme testlerinde ülkemizden katılan öğrencilerin
okuma
becerilerini başaramadığı ve fen ve matematikte döküldüğünü
gösteriyor.
Uluslararası DÜZEYDE "ÖRGÜN EĞİTİMDE ÖLÇME VE DEĞERLENDRİME"
çalışmaları
yürüten CITO şirketinin yaptığı araştırmaya göre Türkiye'de
ilkokul birinci sınıfta okuyan öğrencilerine %59'u dinlediğini
anlamıyor,
İkinci sınıf öğrencilerinin ise halen %24'ü dinlediğini anlamıyor,
%31' ise okuduğunu anlamıyor.
Ayrıca öğrencilerin % 46'sı matematikten başarısız. Aynı kuruluşun
araştırmasına göre devlet okulları ile özel okullar arasında da
uçurum bulunmakta.
Eğitim Sitemimiz Ezberci
Ne yazık ki gerekli önlemler de alınmıyor. Yapılan kamuoyu
yoklamaları
toplumun eğitim sistemini ezberci gördüğü, Milli Eğitim okullarının
istenilen ölçüde eğitim vermediği, bunun yerine özel okullara
imkânlar ölçüsünde öğrencilerini kaydettirmek istedikleri
görülmektedir.
Özel okullar da, sınav başarısına odaklanmış bulunmakta, öğrenciyi
yeterince
geliştirememektedir. Öğrencilerinde büyük çoğunluğu da zaten eğitimi
ezberci buluyor. Bunun sonucu doğal olarak ulusal ve uluslararası
sınav sonuçlarına yansımaktadır.
Öğretmenlerin Eğitimi ve Motivasyonu Çok Düşük.
Maaşların düşüklüğü ve yaşam koşullarının olumsuzlukları öğretmenin
isteklerini düşürmüştür. Öğretmen niteliği ve özlük hakları yönünden
sorunlu ve eğitmenlerimizin başta geçim sıkıntısı ile başlayan kitap
ve
gazete okuma sorunu ciddi bir sorun. Öğretmenlerin %30'a varan oranda
ek
veya ikinci iş yapması nedeniyle öğretmenin kendisini geliştirmesini
olanak vermemektedir.
.
Son yıllarda öğretmenlerin maaşlarının iyileştirilmesi ve daha çok iş
bulması
nedeniyle dört yıllık eğitim fakültelerine olan ilgi artmış ve ÖSS
sınav
sonuçlarına göre daha başarılı öğrenciler öğretmen olmayı tercih
etmiştir.
Mezun olan öğretmen adaylarının yeniden KPSS değerlendirmesinden
geçmesinden
dolayı son yıllarda göreve atanan öğretmenlerin altyapısı iyi ancak
Milli
Eğitimdeki yöneticilerin ne yazık ki pedagojik bilgisi öğretmenlerden
daha
iyi olmadığı eleştirisi yapılmaktadır.
Bu durumun göz ardı edilememesi gerekir. Gerçi alt üst, liyakat
sorunu
Türkiye'nin genel sorunu durumunda.
Öğretmen eğitiminin yeniden ele alınması ve gerekirse geçmişte olduğu
gibi
bağımsız kurumlar olarak bir meslek okulu olarak öğretmen okullarının
yeniden açılması sağlanmalıdır.
Öğrencilerin Genel Kültür Düzeyi Çok Düşük
Çocukların hiçbir alanda dünya görüşü gelişmiyor eleştirisi sık sık
yapılmaktadır.
Çok haklı olarak sınav sonuçlarının ötesinde üniversiteye gelen
öğrencilerin genel kültür düzeyinin düşüklüğü sıkça hocalar
tarafından
eleştiri konusu edilmektedir. Yabancı dil bilgisi eksikliği yanında
yazı ve anlatım bozukluğu sık yaşanmaktadır.
Yoğun ders yükü, sınav kaygısı ve dershanecilik öğrencilerin tüm
zamanını aldığı için öğrencinin sanat, estetik ve kendini
geliştirecek
zamanının olmadığı biliniyor. Lise mezunu en az 18 yaşındaki bir
öğrencinin
en azında ülkesinin tarihi geçmişini ve coğrafyasını bilebilmeli. Bir
yabancı dil kavramış olmalı. En azından kendinsin geleceği ile ilgili
yol haritasını çizebilecek düzeyde olmalı. Her hangi bir konuyu
medeni
ölçüler içinde tartışabilir düzeyde bilgi sahibi olarak yaşam
yolculuğuna yön verebilmelidir.
Finlandiya Neden Başarılı
Temmuz 2009 tarihinde bilimsel bir kongre için ziyaret ettiğim
Finlandiya'da
eğitim öğretim ve üniversite sistemi ile ülkemizin eğitim sistemini
karşılaştırınca,aradaki farkın derinliği konusundaki duygularımı
paylaşmayı
gerekli gördüm.
Bilindiği gibi Finlandiya ilk ve ortaöğretimde halen dünyada en iyi
eğitimi veren ülke olarak bütün değerlendirmelerde ilk sırada
görülüyor.
PISA ve diğer uluslararası değerlendirme sınavlarında ilk sırada yer
alıyor.
Ülkemizde halen dersliklerin bile yetersiz olduğu, çoğunlukla ikili
öğretimin
yapıldığı sınıfların kalabalık olduğu ilköğretimde ortalama olarak
kentlerde
bir sınıfta 40 öğrenci,kırsalda 25 öğrenci ders görüyor. Öğretmen
başına
27-30 öğrencinin (bazı yerlerde 50'ye kadar çıkabilmektedir) eğitim
gördüğü
Türkiye'ye karşın Finlandiya'da 15-20 öğrencili sınıflarda eğitim
görmektedir.
Ülkemizde kırsal kesimde halen ilkel düzeyde kalma birleştirilmiş
sınıfların (%5-6) var olduğu, şehirlerde ise ikili öğretimin yüzde
50-55 düzeyinde olduğu belirtiliyor.
Öğrencilerin beslenmesi için yemekler okul tarafından sağlanmaktadır.
Finlandiya'da özel okul neredeyse yok denecek derecede azdır.
Dershane yok. Ders derste öğreniliyor. Çocukların el ve zihin
becerilerinin
geliştirilmesine büyük önem veriliyor.
Finlandiya'nın eğitime ayırdığı kaynak bütçenin en büyük kaynağını
oluşturuyor.
Ülkemizin GSYİH dan eğitime ayrılan pay ile 25 Avrupa ülkesinin
ayırdığı
pay arasında önemli farklılıklar bulunuyor.
Türkiye'nin sorunları ve olanakları ile Finlandiya'nınki aynı değil.
Ancak Finlandiya'nın insana yatırım yapan sisteminin yakından
incelenmesinde
yarar vardır.
Eğitimde Nitelik ve Eşit Fırsat Sağlanmalı
Ülkemiz artık bugünkü Milli Eğitim politikası ile gençliğini hayata
hazırlama ve üniversiteye nitelikli öğrenci ve insan yetiştirmekten
yetersiz kaldığı her yıl yapılan sınavlar ile sabittir. Bu sorun,
bir günlük bir tek iktidarın sorunundan çok uzun süredir uygulanan
ve bir türlü anlaşılamayan yapının sonucudur.
Bunu da iyi sorgulamak zorundayız.
-Eğitim ülkenin birinci gündemi olmalı ve GSYİM dan ayrılan pay AB
standartlarına getirilmeli.
-Milli Eğitim ve Bilim Şurası toplanmalı ve eğitim ve bilim
politikası
önyargı ve ideolojik etkilerden arî olarak yeniden hazırlanmalı.
Her şeyden önce eğitimin kamu eli ile yönetilmesine özen gösterilmeli.
-Özel ilk ve ortaöğretim okulları çık sınırlı düzeyde özel eğitim
gerektiren birkaç okul dışında kamu okulları olarak işlev görmelidir.
-Dershaneler kapatılmalı, Öğretmenler kamu okullarına yeniden geçişi
sağlamalı. Öğretmenlerin dershanelerde aldığı para kadarını hatta
daha
fazlasını kamu
okullarında alabilmeli.
-Öğretmenlerin özlük hakları yeniden düzenlenerek insanca yaşam
düzeyine
getirilmelidir.
-Bölgeler arası eğitim farklılığı eğitim alt yapısı ve öğretmen
yönünden
dengelenmeli. Herkese eşit eğitim fırsatı yaratılacak ortam
sağlanmalıdır.
-İdareciler liyakate dayalı olarak belirlenmeli, tarafgirlikten çok
bilgi,
deneyim ve girişimcilik önceliği dikkate alınarak yöneticiler
belirlenmelidir.
-Öğretmene okulları yeniden açılmalıdır.
-SBS sınavı her yıl değil son sınıfta yapılmalı. Ortaöğretim başarı
durumu öğrencinin yetenek ve becerilerine göre belirlenmeli ve
öğrencinin
yönlendirilmesi zaman içinde tedricen yapılmalıdır.
-Lise eğitimi yeniden düzenlenmeli ve üniversiteye öğrenci
yetiştirecek
şekilde formatlanmalıdır. Lise bitirme ve olgunluk sınavları
yapılarak
kişilerin hayata hazırlığı da dikkate alınmalıdır.
-Felsefe, mantık, sosyoloji ve kompozisyon dersleri yeniden müfredata
alınmalı ve üniversiteye öğrenci hazırlamak yerine hayata hazırlanma
ve
iyi bilgi sahibi, estetik değerleri olan, hayattan zevk alan ve
hayata
anlam katacak aydın nitelikli insan yetiştirilmelidir.
-Meslek liseleri ve çıraklık okulları öncelikli konuma getirilmeli ve
ülkenin ihtiyacı olan ara eleman ihtiyacı lise düzeyinde
sağlanmalıdır.
Türkiye'nin bu eğitim yapısı ile arzuladığı gelişmişliği
yakalayamayacağı
aşikârdır. Kafa ve paradigma değişimine ihtiyaç aciliyet arz
etmektedir.
Herkese nitelikli eğitim konusu, ülkenin geleceği konusudur.
alıntıalıntıalıntı