Dadaloğlu'nun Hayatı

703 views
Skip to first unread message

Enstüramantel

unread,
Apr 12, 2009, 6:18:11 AM4/12/09
to HipEraKTiF BilgiFormuna Hoşgeldin!


Nadir Şah, İran Safevi Devletini ele geçirip hükümdar olan bir
Avşar'dır. Burada Dadaloğlu'nun kendi tarihi hakkında bilgi sahibi
olduğunu görüyoruz. Esasen bugün bile Avşarlardan kime sorulursa
sorulsun Nadir Şah'ı tanımayan yoktur.
Yine bunun gibi, Avşar Kocaları'ndan öğrendiğimize göre Avşarlar,
Asya'nın Sir-Derya bölgesinden İran Horasana gelmişler; oradan da ta
Selçuklular zamanından itibaren on bir oymak halinde Anadolu'ya
gelmişlerdir.
Tarihi gerçekler de bunu böyle gösterir.



On bir kişi Horasan'dan çıkanda
Ak sayaya yeşil düğme dikende
Çıkıp yücelerden engin bakanda
Yol alıp gidiyor göçü Avşar'ın


Burada on bir kişi, on bir obadır. Bunlar: Torun, Koca Nallı, Halil
Paşa Oğlu, Deliler, İbrahim Bey, Türkmen Aliler, Kara Şeyhli vb.
Recepli Avşarları'dır.
Ozanımız pek sevilen başka bir şiirinde de:



Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden eler bizimdir
Arap atlar yakın eyler yırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir


diye söylemiştir.
Onun şiirlerinde sık sık geçen Küçük Ali Oğlu, Ali Oğlu, Mıstık Paşa,
Kozan Oğlu, Apalak, Avşarlarla iyice kaynaşmış beylerdir. Fırka-i
İslâhiye hareketiyle bu beylerin dağılmaları, sürülmeleri ve idam
edilmeleri Dadaloğlu'nu çok etkilemiştir.
Yine onun:



Bize haram oldu Çukurovalar
Şahin uçtu ıssız kaldı yuvalar
Türkmen kızı katarlamış mayalar
Bozuldu katarı, teli Avşar'ın

DADALOĞLU'M bu iş bize güç oldu
Osmanlı'dan altınımız tunç oldu
Gözü kanlı şahbazlarım nic'oldu
Ermedi çakmağa eli Avşar'ın


Şiirinde Avşar'ı ne denli içten sevdiği, onlara yanmasından belli
oluyor.

Düşünerek, duyarak söyleyen Dadaloğlu pek çok şiirinde Avşar'ı
Avşar'ın eski günlerdeki yiğitliğini dile getirir:



Dadaloğlu'm der de, doğruyu sever
Her zaman koyağa mazımı yağar
Adamın aslanı Avşar'dan doğar
Gene yapar al çarpılı evleri

bir başka şiirinde de;

Der Dadal'ım der de davı bu davı
Gökte gövel turnam şahinin avı
Ne kadar methetsem Avşar'ın beyi
Yalman mızraklı eldir bu bize


Görüldüğü gibi ozan Avşar'ın bir parçası gibi konuşmakta, onları
kendinden saymaktadır. Onun için diyoruz ki, Dadaloğlu Türkmenlerin
Avşar boyundandır.
Dadaloğlu kimi yazarların iddialarının tersine belirli bir yere
kapılanıp kalmamıştır.
Derler ki, Kozanoğlu, Dadaloğlu'nun Avşarlar'ı şiirlerinde övmesinden,
onların yiğitliklerinden bahsetmesinden alınır. Bir gün ozanı huzuruna
çağırıp onu bir hayli paylar. "Dadaloğlu bir daha şiirlerinde,
türkülerinde Avşar'dan söz etmeyeceksin. Bu hususta bana söz
vermelisin", der.
Dadaloğlu'da söz verir: "Bir daha şiirlerimde Avşar'ı katarsam avradım
boş olsun", diye karşılık verir.
Aslında Kozanoğlu'nun kendisi de Avşar yeğenidir. Günler gelir geçer.
Dadaloğlu dayanamaz. Avşarsız edemez. Bir gün eline sazı aldığı gibi:



Kaktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden eller bizimdir


diye şiirini söylemeye başlar.
Meğer Kozanoğlu'nun casusu varmış. Durumu derhal kendine bildirir.
Yeniden hiddetlenen Kozanoğlu; "Dadaloğlu hani şiirine Avşar'ı
katmayacaktın? Avrat boşamıştın?" der. Dadaloğlu cevap verir:
"Efemdim, Safiye'mden vazgeçerim, kafiyemden vaz geçmem" Bunun üzerine
Kozanoğlu onu zindana attırır. Dadaloğlu'nun karısının adı Safiye
imiş.
Dadaloğlu, Güney'deki Türkmen oymaklarının hepsi tarafından sevilmiş,
sayılmış bir ozandır. Çünkü Türk geleneğinde halk ozanlarına karşı
eskiden beri büyük sevgi vardır. Yaylada, obada nerede olursa olsun
Dadaloğlu sazını omuzladığı gibi hangi çadıra varırsa varsın, hangi
beyin huzuruna çıkarsa çıksın daima baş tacı edilmiştir.



DADALOĞLU GÖÇEBE BİR HALK OZANIDIR.

Dadaloğlu göçebe bir toplum içinden çıkmış, göçebe bir toplum içinde
yaşamıştır. Buna karşın Ali Rıza Yalman onu "Aladağ'ın öz şairi "
sayar. Taha Toros ise Türkmen Kocalarına dayanarak ozanın Kozan (Sis),
Erzin, Payas yöresinde doğduğunu ileri sürer. Taha Toros, adı geçen
eserinde Köyleri'nden (şimdiki Sarız ilçesinden) Amber Er'e (Eroğlu
olacak) atfen: "Dadaloğlu şimdiki Ceyhan kazasına yakın Altıgöz
Bekirli köyündendir" der.
Gerçekte ise Dadaloğlu bazı yıllar Altıgöz Bekirli köyünün şimdiki
bulunduğu yerde kışlamıştır. Niketim durumu Amber Eroğlu'na,
sorduğumuzda "Hayır çok zaman orada kışlarda, göçebenin köyü olmaz"
diye anlatmıştır.
Altıngöz Bekirli köyü 1865 yılında Derviş ve Cevdet Paşaların
iskanından sonra kurulmuştur. Dadaloğlu'nun yaşadığı zaman, Altıgöz
Bekirli köyünün şimdiki halka da göçebe durumdaydı. Halen bu köy
Türkmenlerin Cerit oymağındandır. Bu köyde Avşar yoktur.
Dadaloğlu'nun doğduğu yer hakkında kesin bir şey söylenemez. Göçebe
Avşar oymağı kışın Çukurova'da yazın Toroslar'da, Uzun Yayla'da
eğleşirdi. O nedenle Dadaloğlu'nun doğduğu yeri söyleyebilmek, kehanet
olur.
Ozan Çukurova'da bir çadırda da doğmuş olabilir, yaylada ulu bir
ağacın gölgesinde de... Ya da göç yolunda, dere kenarında, pınar
başında...

DADALOĞLU ŞAİR BİR AİLEDEN GELMEKTEDİR.

Avşar kocaları'nın anlattıklarına göre, Dadaloğlu'nun babası Aşık Musa
ya da Kul Musa adınoa bir ozandır.
Dadaloğlu Kul Musa'nın şair olduğu yazılı bir kaynakta da
belirtilmektedir.
"Menemencioğlu Ahmet Bey tarafından yazılan kendi aşiretlerinin
tarihinde Gör Bey'in oğlu Osman Bey'in, Hicri 1190 (M. 1776) yılında
halkın haksız şikayeti ve hatta rüşvetle Adana valisi bulunan Çelik
Mehmet Paşa tarafından genç yaşta idam olduğu bildirilmekte ve
Dadaloğlu Musa namındaki şairin söylediği ağıt da ilave edilmektedir".
Menemencioğlu Ahmet Bey'e göre, Osman Bey tutuklanıp idam edilmeden
önce Aşık Kul Musa, Adana valisi Çelik Mehmet Paşa'ya bir şiir
yazmıştır. Adı geçen eserde Menemencioğlu Ahmet Bey şunları yazıyor:
"Ol vakit Türkmen şüerasında (Şairlerinden) Dadaloğlu Aşık Musa nam
(adlı kişinin), merhumun vefatı hakkında söylediği mersiye gerçi vezni
mevzun (düzgün- ölçülü) ve kavaid-i şi'riye cihetiyle tahrire şayan
(şiir kuralları yönüyle yazılmaya değer bir şey değil ise de ol vaktin
iktizasınca (gereğince) bu makule manzume (söylenmiş şiir) sözler
rikkatengiz (acıklı) olup makbul ve revaç olduğuna ve elyevm (hala)
dahi yadigar-ı eslaf (ata yadigarı) bulunduğuna binaen tespit ve
tahririne iptidar kılındı."


Sana derim sana ey Çelik Paşa
Aman verdim Boz Osman'ı öldürme
Şadeyleyip nice düşmanlarını
Ara yerde acı haber bildirme

Arap ata binip oflaz salınan
Demir zırhlar geyip taçlar vurunan
Düşmanına çatal, matal görünen
Şahin yelli Boz Osman'ı öldürme

Ağam aslanlar gibi göğüs gerdi, oturdu
Hangi hizmetinde kusur getirdi
Çok yüklere omuz verdi götürdü
Serdar börklü Boz Osman'ı öldürme

Budur sana Kul Musa'nın sözleri
Güne değdi gülden nazik yüzleri
Zemheri ettin ilkbaharda yazları
Yeni açmış domur gülü soldurma


Elbet de böyle bir şair soldan gelen Dadaloğlu da daha güçlü bir şair
olacaktır. Kul Musa'nın çevresinde hatırı sayılır bir kişi olduğu
aşiret yaşlılarınca belirtilmektedir.
Dadaloğlu'nun soyundan gelen bazı kişilerin İskenderun'un Abacılı
köyünde olduğu şeklindeki söylenti kesinlikle gerçek dışıdır.
Yaptığımız incelemede Abacılı köyünün halkının, Kahraman Maraş'tan
oraya geldiklerini tespit ettik. Abacılar, "aba" yapmakla ün almış bir
Türkmen grubundandır. Eskiden, Avşar'da zanaat sahibi kimse yoktu.
Bunun gibi Sivas-Şarkışla'nın Kızılcakışla köyünden Gazi Güleç
(Mahtı'nın Gazi, doğumu: 1310 ) de kendisinin ana tarafından Dadaloğlu
soyundan geldiğini bildirmektedir. Gerçekte ise Gazi Güleç'in anası
Kayseri'nin Sarıoğlan ilçesi Tuzhisar köyünden gitme bir Türkmendir.
Gemerek ilçesi nüfusunda Dadal lakaplı bir aile vardır. Bunun da kökü
Bünyan ilçesine dayanmaktadır.
Pozantı ilçesine bağlı Arnaşa (Yeni Konacık) köyünde de Dadaloğlu
soyadını taşıyan eski bir aile vardır.
Kahraman Maraş'ın merkez köylerinden birinin adı da Dadalı'dır.
Adana-Buruk köyünden Aşık Kul Mustafa (Mustafa Düşmez) da kendisini
Dadaloğlu'nun torunu saymaktadır. Yaptığımız incelemede Kul
Mustafa'nın babasının Yürük Türkmenleri'nden olduğu bildirilmiştir.
Tarsus'un on km. yakınında Dadalı adında bir köy daha vardır.
Particiliğin, politikanın çirkinleştiği dönemlerde kimi yazarlar;
"Dadaloğlu'nun Torunu İle Görüştüm" yollu yazılar bile yazdılar. Bu
amaçla bir avukatın boy boy resimlerini çekerek akılları sıra
kamuoyuna bir aday çıkarmaya kalktılar.
Sonunda o avukat bizzat kendisi bunu yalanlayarak "sulbünden gelme"
torunu olmadığını belirtmiştir.
Dadaloğlu iskan sırasında hayattaydı, bunu onun şiirlerine bakarak
kesin olarak söyleye biliyoruz. İskandan sonra onu Adana pazarlarında
sesi ve elleri titreyerek şiir okurken gören Çukurovalılar vardır.
Taha Toros'un bildirdiğine göre, Dadaloğlu o zamanlar 80-85
yaşlarında, ak saçlı, ak sakallı, hafif kamburlaşmış, uzun boylu bir
kişi olarak görünmektedir.

DADALOĞLU -VELİ

Dadaloğlu'nun asıl adının Veli olduğunu söyleyen Avşar Kocaları
çoktur. Gerçekten onun şiirlerinin birçoğunda mahlas olarak Veli adı
gerçektedir. Örnek verecek olursak:

Veli'm eydur usul boyu dal gibi
Altın heril kesme, kekil tel gibi

*
Veli'm der ki işim ah ü zar m'ola
Aşk kemendi boynumuza dar m'ola

Görüldüğü gibi daha çok aşk şiirlerinde mahlas olarak Veli adını
kullanmaktadır.

DADALI BİR AİLE ADIDI, BİR LAKAPTIR

Avşar boyu içinde bir takım obalar vardır. Kişiler genelde bu oba
adlarıyla anılırlar. Soyadı kanunu çıkmadan önce kişiler bu aile
adını, soyadı gibi kullanırlardı. Dadalı da kanaatimizce bir oba adı
olmaktan çok bir aile adıdır.

DADALOĞLU 19. YÜZYIL HALK OZANIDIR

1865 yılında görevlendirilen Fırka-i İslahiye operasyonunu Dadaloğlu
bizzat görmüştür.Bu hareketin getirdiği yenilikleri,acıları
yaşamıştır.
Bunu. Dadaloğlu'nun Fırka-i İslahiyye'nin birinci adamı Derviş Paşa'ya
çatmasından anlıyoruz.İskan işi daha iyi yaşamak için ileri bir adım
olsa bile,ilk yıllarda Avşarlar çok sayıda hayvanlarını yitirmişler,
yeni yaşama alışmada güçlük çekmişlerdir.



Aşağıdan iskan evi gelince
Sararıp da gül benzimiz solunca
Malım,mülküm seyfi gözlüm kalınca
Kaypak Osmanlılar size aman mı

Aşağıdan iskan evi geliyor
Bezirganlar koç yiğitle gülüyor
Kitabın dediği günler oluyor
Yoksa devir döndü ahir zaman mı

Dadaloğlu'm sevdası var başımda
Gündüz hayalimde,gece düşümde
Alışkan tüfekle dağlar başında
Azraildenbaşkasına aman mı


Ozan (Kaypak Osmanlılar) diyor.Çünkü hükümet Avşarlar'ı Uzun Yayla'ya
iskan edecekti,söz vermişlerdi.Oraya devlet tarafından Çerkez
muhacirleri yerleştirilince bundan caydılar.Sonra Doğu Kozan Ağası
Yusuf Bey'in yakalanması da bir hileye dayanır.İşte bunlardan dolayı
(kaypak) diyor.
Dadaloğlu'nun yaşadığı zamanı saptayabilmek için, onun şiirlerinde
geçen olayları,önemli tarihi kişileri ölçü olarak ele alıyoruz:



Yine tuttu Gavur dağı boranı
Hançer vurup acarladın yaramı
Sana derim Mıstık Paşa öreni
İçindeki bunca beyler nic'oldu

Mıstık Paşa gitmiş odası yaslı
Hatunları vardı hep turna sesli
Top top zülüflü de İstanbul fesli
Usul boylu hatunların nic'oldu

Şiirde geçen Mıstık Paşa:Küçük Ali Oğullarındandır.Küçük Ali Oğlu
Halil Paşa'nın küçük oğludur.Ağabey'in, Adana valisi Beylanlı Mustafa
Paşa tarafından idam edilmesi üzerine Payas sancağı Adana beylerinin
eline geçti.Mıstık Paşa o zaman henüz çocuktu.Fırka-i islahiyye
zamanında askerlere ikramda bulunurken, konukseverlik yaparken hile
ile yakalanıp istanbula sürgün edildi, oradan da Niş'e gönderildi.



Derviş paşa yaktı, yıktı elleri
Soldu bütün yurdumuzun gülleri


Demek ki, 1865 Fırka-i İslahiye harekatı zamanında Dadaloğlu
yaşamaktadır.Bunu ozanın yukarıda aldığımız şiirinden
başka,şiirlerinde de anlamak mümkündür.
Dadaloğlu'nun Fırka-i İslahiyye'den yani 1865 yılından birkaç yıl
sonra daha yaşadığını sanıyoruz. Bu hale göre onun 1868 yılında ölmüş
olabileceği akla uygun gelmektedir.Çünkü onun iskan sonrasında Küçük
Ali Oğlu Mıstık Paşa için söylediği ünlü destan bu hususta bize
tanıklık etmektedir:



Yine tuttu Gavur Dağı boranı
Hançer vurup acarladın yaramı
Sana derim Mıstık Paşa öreni
İçindeki bunca beyler nic'oldu

*
Mıstık Paşa gitmiş odası yaslı

Bundan başka;

Aşağıdan iskan evi gelince
Sararıp da gül benzimiz solunca
Malım, mülküm Seyfi gözlüm kalınca
Kaypak Osmanlılar,size aman mı


şiiri de iskan sonrasını durumu ile ilgilidir.
Taha Toros'un kitabında, Türkmen Kocaları onun, Hicri 1205-1285
(1790-1868) yıllarında yaşadığını söyleyen Türkmen Kocaları da vardır.
Ozanın uzun bir ömür sürdüğüne bakılırsa (80-85yaş) onun 1785-1868
yıllarında yaşadığını söylemek doğru olur.
Kaynak: Ahmet Z. ÖZDEMİR (Avşarlar ve Dadaloğlu)

Enstüramantel

unread,
Apr 12, 2009, 6:23:15 AM4/12/09
to HipEraKTiF BilgiFormuna Hoşgeldin!
DADALOĞLU TÜRKMENLER'İN AVŞAR BOYUNDANDIR..

Dadaloğlu'nun, Türkmenlerden hangi boya ait olduğu uzun süre tartışma
konusu olmuştur. Ali Rıza Yalman (Yalkın) onu Yörük Türkmenlerinden
Karahacılı saymış, Oya Adalı da aynı yanlışlığı yaparak Dadaloğlu'nu
yine Karahacılı oymağının Hocalı obasından göstermiştir. Bunlardan
kaynaklanan diğer eserlerde de aynı yanlışlıklar tekrar edile
gelmiştir. Bu arada Çukurova'da yaşayan bazı Türkmen boyları da onu
kendilerinden saymışlardır.Oysa biz onun şiirlerine baktığımızda
Türkmenlerin Avşar boyundan olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz.





Kabaktepe asıl yurdum
Nadir Şah'tan gelir soyum
Koca-Nallı büyük dayım
Avşarlık'tan çıktı m'ola

*
Dadaloğlu'm oldum yetim
Nerde kaldı gök-kır atım
Melul olan aşiretim
Avşarlıktan bıktı m'ola


DADALOGLU'NUN HAYATI
şiirinde Avşar'ı ne denli içten sevdiği, onlara yanmasından belli

Enstüramantel

unread,
Apr 12, 2009, 6:23:37 AM4/12/09
to HipEraKTiF BilgiFormuna Hoşgeldin!

Enstüramantel

unread,
Apr 12, 2009, 6:24:11 AM4/12/09
to HipEraKTiF BilgiFormuna Hoşgeldin!

Enstüramantel

unread,
Apr 12, 2009, 6:26:50 AM4/12/09
to HipEraKTiF BilgiFormuna Hoşgeldin!
Nadir Şah (d. 22 Ekim 1688 Kubkan - ö. 19 Haziran 1747 Fethâbâd),
1736-1747 yılları arasında İran şahı ve Afşar Hanedanı'nın kurucusu.
Askerî dehasından ötürü bazı tarihçiler kendisini İran'ın Napolyon'u
ya da II. İskender olarak adlandırmışlardır.
Nadir Şah

İran, Azerbaycan, Hindistan'ın kuzeyi ve Orta Asya'nın bir bölümünü
içine alan büyük İran imparatorluğunu yarattı. Afganlar, Osmanlılar ve
Babür İmparatorluğu'na karşı savaşlar kazandı. Zaferleri kısa bir
süreliğine kendisini Ortadoğu'nun en güçlü hükümdarı haline getirdi
ancak 1747 yılında öldürülmesinden sonra imparatorluğu kısa sürede
dağıldı. Nadir Şah Asya'nın son büyük fatihiydi. Nadir Şah İran'ın en
yetenekli askerî kumandanı kabul edilir ve Osmanlılar ve Babür
İmparatorluğu arasında İran'a yeniden saygın bir yer getirdiği için
övülür.

Enstüramantel

unread,
Apr 12, 2009, 6:29:17 AM4/12/09
to HipEraKTiF BilgiFormuna Hoşgeldin!
ADALOĞLU�NUN ŞİİRLERİNDEKİ TARİHİ OLAYLAR ve BU OLAYLARDA YER
ALAN ÖZEL KİŞİ ADLARI

Yrd.Doç.Dr.Nevin AKKAYA*

Halk şiirimizin bilgi kaynağı bağlamında veriler sunduğu
önemli alanlardan biri de tarih ve tarihi kişilerdir. Tarih
kitaplarına yansımamış birçok kişi ve olayı halk şairlerinin
dizelerinde bulmak mümkün olmuştur. [1]

Halk şiirinin ikinci altın çağı altın sayılan XIX.
yüzyılın çeşitli tarihi, sosyal, siyasal olayları saz şairlerinin
dizelerinde geniş bir açılım yaratmıştır. Yoğun savaş, sefer, bozgun
ve imparatorluğun çözülmesi gibi halkın hafızasında yer etmiş olan
önemli olayların kahramanlarına bu dizelerde rastlamak mümkündür.

XIX. yüzyıla damgasını vuran halk ozanlarından biri de
Dadaloğlu�dur. Dadaloğlu�nun özellikle kavga şiirlerindeki tarihi
unsurların esasını Osmanlı İmparatorluğu�nun Güneydoğudaki aşiretleri
iskana zorlaması, aşiretlerin Osmanlı�ya karşı verdiği mücadele
oluşturur. Aşiretlerin kendi aralarındaki savaşlar da aynı ölçü de
önemli bir yer tutar. Elbette yoğun olayların yer aldığı şiirlerde
zengin bir şahıs kadrosuna da rastlanır.

1866 yılında o zamana kadar hiçbir şekilde iskanlarına
muvaffak olunamamış olan Güneydoğu Anadolu�daki aşiretlerin teskin ve
iskan işi ele alındı. Bunun için oldukça geniş komisyon teşkil
edildi. Adı Fırka-i Islahiye idi, emrinde askeri bir birlik de
bulunmaktaydı. Başında Derviş Paşa�nın bulunduğu bu heyette Cevdet
Efendi (Paşa) de vardı. Fırka-i Islahiye hareketinde ilk hedef,
isyan ve karışıklık yatağı olan ve devlet nüfuzunun hiçbir zaman
varamadığı Kozan Dağı ve Çukurova�da olan aşiretleri tenkil ve sonra
iskan etmekti. 1863�de teşkil edilen bu askeri fırka, IV. Ordu
Müşiri Derviş Paşa emrine verildi. Bu harekatta hiçbir zaman nüfusa
kaydedilmemiş aşiret topluluklarını nüfusa kaydederek ordu için taze
askeri kuvvet olarak istifade etmek düşüncesi, bu iskan işinden
beklenen faydalar arasındaydı.[2]

Güneydoğu�da konar-göçer aşiretlerin en güçlü olanlarından
Avşar boyuna mensup Dadaloğlu ve aşireti ise her ne amaçla olursa
olsun bu uygulamadan hoşnut değildirler. Bütün Avşar�ın ve diğer
Türkmen göçerlerin dili, sözcüsü olan Dadaloğlu, Fırka-i Islahiye
hereketinin kumandanı Derviş Paşa ve Osmanlılar hakkındaki
düşüncelerini;

Derviş Paşa gayrı kına yakınsın

Böbür böbür dört bir yana bakınsın

Amma bizden gece gündüz sakınsın

Öc alırız ilk fırsatı bulanda


Şu Feke'nin hanımları

Kara bilmez alınları

Kör olasın Derviş Paşa

Hep dul kodun gelinleri

Derviş Paşa yaktı yıktı illeri

Soldu yurdumuzun bütün gülleri

Karalar geydik de attık alları

Altınımız geçmez akçe, tunc oldu

Malım mülküm seyfi gözlüm kalınca

Kaypak Osmanlılar size aman mı

söyleyişleriyle dile getirir.

Son Kozanoğlu beylerinden olan Küçük Ali Oğlu Bey, devlete
karşı ayaklanmış, üzerine gönderilen Osmanlı komutanlarından Halit
Paşa komutasındaki orduyu yenmiştir.

Küçük Ali Oğlu Halit Bey uzun süre devleti
uğraştırmıştır. Beylanlı Mustafa Paşa; Küçük Ali Oğlu ve öteki aşiret
beylerinin ortadan kaldırılması için çok uğraşmıştır.[3] Bu tarihsel
olayların ve tarihsel kişilerin Dadaloğlu�nun şiirlerine yansıması
şöyledir:

Bozok Han'dan sürer gelir ötesi

Özer Oğlu, Seyfi Han'dır atası

Baz şahanlar sarı kaplan yuvası

Varılmaz yurduna Küçük Ali Oğlu

Âşık DADAL, varsın ünün söylensin

Haleb'in paşası sofrasını dürsün

Beylan'ın beyleri pekmezin satsın

Tuğlar sana lâyık Küçük Ali Oğlu

Zorunlu iskana karşı çıkan Dadaloğlu, İskenderun Payas�ta
zindana atılır. Zindanda iken Dadaloğlu, dayısı Koca Nallı�nın Avşar
olmadığına dair yemin etmesine çok alınır. Zindandan kaçar, Durmuş
Paşa�yı ve aşiret erkanından kişileri ararken, aşiretin içinde
bulunduğu anı dile getirir:

Derviş Paşa iskanı aşiret yasta

Kız gelin kalmadı hepisi yasta

Gene Kad�oğlu mu Maraş valisi

Uslandı mı Dalgıçlı�nın delisi

Ahmet Bey de Elbeyli�nin ulusu

Kolu bağlı İstanbul�a gitti mi[4]

Koca Nallı�nın dayısı olduğunu, ona kırgınlığını ve
İran�da saltanat süren Avşar Türkmen hanedanının soyunun Nadir Şah�tan
geldiğini vurgularken gurur ve kırgınlık içiçedir:

Kabaktepe asıl köyüm

Nadir Şah� tan gelir soyum

Koca Nallı benim dayım

Avşarlıktan çıktı m�ola[5]

Avşarlar içinde Türkmenaliler (Türkmenler de denir) denen
bir oba vardır. Şair iki aşiret arasındaki kavgayı dile getirirken
Türkmen Oğlu�nu, Avşar beylerini, savaşçıların adlarını zikrederek
şöyle övmektedir:

Ali Paşa'm her ülkeyi bağladı

Ah etti de torun deyi ağladı

Her obadan üç beş yiğit hoğladı

Siftah hoğlayan da bir Türkmen Oğlu

Kara Ahmet, der gel etme inadı

Bıldır deden dedemizi sınadı

Benim koğduğumun kalkmaz kanadı

Çekerim çengeni, der, Türkmen Oğlu

Gezdir DADALOĞLU, kır atı gezdir

Nalları dökülmüş, yeniden düzdür

Kargının ucuna Maşallah yazdır

İlet Sadık Beye ver Türkmen Oğlu

Aşiretin ileri gelenlerinden Sait Battal�ın ve padişah
tarafından İstanbul�a çağırılan Elbeyli aşiret beyi Osman Paşa�nın
adını anarken onların yiğitliğini över:

Bitmesin ekini, selvi söğüdü

Sait Battal hiç içinde yoğudu

Fino fesli, dal püsküllü yiğidi

On kişiye yamaç ucu Avşar�ın[6]

DADALOĞLU'm der, oradan geçerse

Elbeyli, Avşar'dan yolun aşarsa

Akan kanlı Murad köpük saçarsa

Sait Battal gibi er var önünde

Memicioğlu ceritlerin ağasıdır. Memicioğlu kışın Adana-
Ceyhan�da yaşar, yazın Binboğa�ya çıkardı. Bu sıralarda Avşarlar
sürgündedir. Memicioğlu daha önce Avşarlar�a kaptırdığı yurdunu ele
geçirir.[7] Bunun üzerine Dadaloğlu, söylediği taşlamada,

Bire Memicioğlu'm unutma bunu

Lorşun benim derdin hanıya Hunu

Unuttun mu kuzum geçen günleri

Yalman kalpak geyer idi beyleri

Emmim Hacı Osman böyle söyledi

Altı Türkmen beyi, Avşar yediydi

Firenk barutlu da Macar tüfekli

Ölen öldü hesap edin sağları

Avşarlarla ceritler arasındaki mücadeleyi anlatır.

Yavuz Sultan Selim Mısır seferi için Çukurova�dan geçerken
Avşarlar�a bazı ayrıcalıklar vermiştir.[8] Yavuz Sultan Selim�i
anarken,

Koca Payas bu oyunu çok gördü

Yedi dağ üstüne ordusun kurdu

Yavuz Sultan Selim korkup da verdi

Bey baban zorundan aldı tuğları

biraz da abartarak Osmanlı İmparatorluğu�yla aşiretlerin ilişkilerine
değiniyor.

Reyhanlı aşiret beyi Mürsel Oğlu Haydar Bey Avşar beyi
Mirza Oğlu�na haber göndererek toprak ister.[9] Mürsel Oğlu�nun
yenilmesi üzerine Dadaloğlu Avşar beyinin isteği üzerine savaşın
öyküsünü şöyle anlatır:

Mürsel Oğlu der de: Ey Mirza Oğlu

Evimden meydana çıkmam var, dedi

Binbir atlım var da ağalı, beyli

Onların maşkına bakmam var, dedi

Mirza: savaş paklar işin sağını

Küküm ettim Kürdistan'ın beyini

Başına yıkarım Beyrut dağını

Yazın Andırın'a dökmem var, dedi

Apalak, Avşar boyunun yiğit savaşçısıdır, onbeş oğlu
vardır. Hasan da bunlardan biridir. Apalak, oğlu, Alişanlı Beyi ve
Alişanlı Türkmenlerinden savaşçıları överken bizzat adlarını da
zikreder:

Hersinen mi geldin hey beyin oğlu

Zannettin Hasan'ın kolları bağlı

On beş oğlum vardı, başları tuğlu

Yürün aslanlarım, derdi Apalak

Ordu geldi karşımıza düzüldü

Alnımıza kara yazı yazıldı

Yekbıyık vuruldu, ordu bozuldu

Kırın aslanlarım, derdi Apalak

DADALOĞLU'm söylemezdin hileyi

Alişanlı beyi buldu belâyı

Varup da düşürdü Halit Köle' yi

Vurun aslanlarım, derdi Apalak

Fırka-i Islahiyye geldiği zaman Doğu Kozan, Kozanoğlu
Yusuf Ağa�nın yönetimindedir. Mareşal Derviş Paşa�nın yönetiminde
Osmanlı ordusu da İstanbul�dan gelir. Yusuf Ağa�nın iskan için öne
sürdüğü koşullar Derviş Paşa tarafından kabul edilir. Fakat Yusuf Ağa
yine isyan eder, Yusuf Paşa�nın adının ve kişiliğinin Dadaloğlu�nun
dizelerinde yansıması şöyledir.

Aşağıdan Yusuf Paşam
geliyor

Düşmamına karşı koyan
merd olur

Şahin kocasa da vermez
avını

Aslı kurt yavrusu, yine
kurt olur

Cerit aşiret beylerinden Arslan Bey, aşiret beylerinden
birinin oğlu Mirza Ali, Hacı Osman aşiret kavgalarında, Dadaloğlu�nun
şiirlerinde yiğitlikleriyle yerini almış kahramanlardır:

Dolanayım Yarsuvat'ın yolundan

İçen ölmez Binboğa'nın gölünden

Arslan Bey'im Sar'aslan yolundan

Çek atın başını Urum'a doğru

Yar yerine indim, ana yoluna

Nâmeler gönderdim Anadolu'ya

Bizden nefes kalsın Mirza Ali'ye

Kanlı gömlek koç yiğide dondur bu

Karalar, Karalar ünlü Karalar

Davanızı ancak mahşer aralar

Hacı Osman tuttuğunu yaralar

Ulaştı hayfını aldı, Karalar

Yozgat�ta derebeylik yapan Çapanoğulları bir beyliktir.
Çapanoğulları ile Kozanoğulları birbirleriyle sürekli bir rekabet
içindedirler.

Halk edebiyatı şiir geleneğinde karşılıklı şiir söylemek
bir gelenektir. Bu geleneğe uyarak Dadaloğlu da bu iki komutanı
karşılıklı birbirlerine meydan okutur.

Necip Paşa:

Yozgat tarafından çıktı bir paşa

Görünen Avşar'ı yaktı ataşa

Dövüşün dövüşün de çıkaman başa

Sen de gönlünle gel, hey Kozanoğlu

Kozanoğlu:

Ben Kozanoğlu' yum, sırta kaçarım

Ağzımdan, burnumdan köpük saçarım

Bir varırsam, bin taneni biçeri

Beri gel, hasmını gör, Necip Paşa

Necip Paşa:

Yozgat tarafından çıktı bir paşa

Görünen Avşar'ı yaktı ataşa

Dövüşün dvüşün de çıkaman başa

Sen de gönlünle gel, hey Kozanoğlu

Kozanoğlu:

Ben Kozanoğlu' yum, sırta kaçarım

Ağzımdan, burnumdan köpük saçarım

Bir varırsam, bin taneni biçerim

Beri gel, hasmını gör, Necip Paşa

Avşar Beyi, İstanbul hükümetince çağrıldığı için emre
uyarak gidiyor. Uzun zaman geçmesine rağmen Bey geri dönmüyor. Aşiret
sızlanıyor, sabırsızlanıyor. Dadaloğlu�nun aşireti yatıştırmak için
söylediği şiirde Osmanlı Padişahı Sultan Hamid�in adı da anılır:

Çıksın Sultan Hamit seyrana çıksın

Sığasın sırtını, aslana baksın

Hil'atlar geydirsin, çelenkler soksun

Ordan efendimizi tez alın gelin

Anadolu�nun orta yerinde kuvvet bulan Çapanoğlu, Yozgat�ın
eski beylerindendir. Avşarlar�ın bir bölüğü de Yozgat�ta iskan
edilmişti. Çapanoğlu ile Avşarlar�ın ilişkileri de zaman zaman dost,
zaman zaman da düşmanca sürmüştür.

Davetçi gönderir şol
Çapanzade

Gayet sever, muhabbeti ziyade

Silinsin, süprünsün, döşensin oda

Zayıftır vücudu, uz alın gelin

DADALOĞU'm yine çoştu, çağladı

Ak üstüne karaları bağladı

Firkat odu yüreciğim dağladı

Ben ölem de Çaparoğlu utansın

söyleyişleriyle Çapanoğlu ile ilişkiler dile getirilmiştir.

Zorunlu ve zaman zaman haksız gelişen iskan siyasetinden
acı çeken Avşar boyu ve Dadaloğlu, iskanı dile getiren şiirlerin
çoğunda Derviş Paşa�ya beddua etmiştir.

Avşarlar�ı Kayseri�nin Bozoklu bölgesine iskan eden
Osmanlı paşası Mecit Paşa�yı da aynı beddua ile anar:

Gine göründü Anavarza Kalesi

Hiç gitmiyor aşiretin belâsı

İlâhi Mecit Paşa Hak'tan bulası

Çukurova kildi beyler nic�oldu

Avşarlar Yozgat dönüşünde Necip Paşa tarafından gönderilen Gemerekli
Cadıoğlu tarafından sıkıştırılır. Avşarlar Cadıoğlu�nu mağarada
bozguna uğratırlar. Dadaloğlu, bu olayı ve kişileri şöyle anlatır:[10]

Küçük Hacı ile Gök Ahmet geldi

Elaman vermedi, hepsini kırdı

Her birine temiz bi boya vurdu

İstanbul'a gitti şanı beylerin

Ali Bey oğlu Deli Osman Ali

Alayından zorba idi Zor Veli

Bağrını kuşuna verdi Seyf Ali

Etten kale oldu canı beylerin

Yaşa DADALOĞLU'm, sen binler yaşa

Cadı Oğlu düşürdü şol Aslantaş'a

Yarasının ünü gitti Maraş'a

Necip Paşa'm çifte çeksin tuğları

Avşarlar, Yozgat-Bozok�a sürgün edilmişlerdir. O sıralar
Bozok�ta Pehlivanlı aşireti vardır. Bu aşiretin en güçlü adamı da,
başkanları Abidin Paşa�dır. Abidin Paşa, Avşar güzellerinden Kamer�le
evlenir, oğulları olur. Gün olur, Abidin Bey�in Avşar�la arası açılır,
savaş olur.

Bu savaşta Avşar�ın Torun obasından Mühazimoğullarından
Tırnaksız Ahmet Paşa, Abidin Paşa�yı vurur. Bir süre sonra Abidin
Paşa ölür.[11]

Dadaloğlu, Abidin Bey�in ağzından oğullarının ve
adamlarının adlarından söz ederek üzüntülerini dile getirir:

Büyüle imiş de benim kaderim

Karaları bağlasın da pederim

Öksüz kaldı bey Yusuf'um, Haydar'ım

Kafesinde tor şahinim ağlasın

Böyleymiş kaderde yazılan yazı

Hepten Tülek Hasan yelledi bizi

Evvel ezel sadıksın dayım kızı

Top zülüflerini yolar ağlasın

Dokuz boğumdur da kargımın boyu

Düşmana at katmak ecdadımın huyu

Gitti gelmedi, nice oldu, deyü

Abidin Bey'im, deyü anam ağlasın

Mıstık paşa, Küçük Ali Oğulları�ndan Halil Paşa�nın küçük
oğludur. Ağabeyi Dede Bey�in Adana Valisi Beylanlı (Belenli) Mustafa
Paşa tarafından idam edilmesi üzerine Payas Sancağı Adana Beylerinin
eline geçmişti. Mıstık Paşa henüz çocuktu.

Mıstık Paşa ve ailesi, Fırka-i İslahiye zamanında hile ile
ele geçirildi. Mıstık Paşa�nın sürgünü ile Küçük Ali Oğulları�nın sonu
gelmiş oldu.[12]

Dadaloğlu ona olan sevgisini ve bu olayı şöyle anlatır:

Gine tuttu Gâvur Dağı boranı

Hançer vurup acarladın yaramı

Sana derim, Mıstık Paşa öreni

İçindeki bunca beyler nic'oldu

Mıstık Paşa gitmiş odası yaslı

Hatunları vardı hep turna sesli

Top top zülüflü de İstanbul fesli

Usul boylu hatunların nic�oldu

Halk ozanları, yüzyıllar öncesinden günümüze sesiyle
sazıyla gelen ve bu süreç içinde gittikçe değer kazanan müstesna
kişiliklerdir. Yunus, Karacaoğlan, Köroğlu, Pir Sultan, Dadaloğlu
gibi ozanlar bu müstesna kişiliklerin içinde farklı bir yere
sahiptirler.

XIX. yüzyıl halk ozanı Dadaloğlu�nun şiirlerine
bakıldığında o dönemin tarihsel gerçeklerinin zengin kişi kadrosuyla
birlikte, bu zengin özel adlar dizini içinde bir kısmının kimliği
açıktır, bir kısmının kimliği ise varsayımlarla açıklanır. İleriye
dönük yıllarda yapılacak çalışmalar, bu kişiler ve olaylar hakkında
daha aydınlatıcı olacaktır.

KAYNAKÇA

AYHAN, Aydın : Balıkesir ve Çevresinde İskan Hareketleri
Manavlar,

Yörükler ,Çepniler, Türkmenler, Muhacirler, Karşı Yayın, I.Baskı,
Ankara 1997.

DANİŞMEND,İ.Hami: İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, IV.Cilt,

İstanbul 1961.

DULKADİR, Hilmi :�Avşar Elleri� İçel Kültürü, Sayı: 40-53, Yıl:
9-10-11.

EREN, Muharrem : Kocaavşar Köyü ve Tarihte Avşarlar, MEB
Yayınları, I.Baskı, İstanbul 1992.

ERÖZ, Mehmet :Yörükler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı,
İstanbul 1991.

IŞIK, Mahmut : Afşarlar Tarihi-Yetiştirdiği Şahıslar-
Folkloru, Ankara 1963.

MAKAL, Tahir Kutsi : Dadaloğlu, İstanbul 1974.

ORHONLU, Cengiz : Osmanlı İmparatorluğu�nda Aşiretlerin
İskan Teşebbüsü/ 1691-1696, İstanbul 1963.

ÖZDEMİR, Ahmet Z. : Avşarlar ve Dadaloğlu, Dayanışma Yayınları,
I.Baskı, Ankara 1985.

ÖZTELLİ, Cahit : Köroğlu Dadaloğlu Kuloğlu, II.Baskı,
İstanbul 1984.

SAKAOĞLU, Saim : Dadaloğlu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara
1993.

SÜMER, Faruk : Oğuzlar(Türkmenler) Tarihleri-Boy Teşkilatı-
Destanları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1992.

YALGIN, Ali Rıza : Cenupta Türkmen Oymakları I-II, Ankara 1977.

*Balıkesir BAÜ Necatibey Eğitim Fak.Türkçe Eğitimi Öğr.Öğretim Üyesi.

[1]Yard. Doç. Dr. Nevin AKKAYA, Halk Şiirinde Özel Adlar Dizini,
(basılmamış doktora tezi), s. 12

[2]Cengiz ORHONLU, Osmanlı Imparatorluğu�nda Aşiretlerin İskanı, İst.
1987,Eren Yayınevi, s. 115

[3]Cahit ÖZTELLI; Köroğlu, Dadaloğlu, Kuloğlu, İst. 1984, Özgür yayın,
s. 173-175

[4]Hilmi DULKADIR; İçel Kültürü, Yıl:9, Sayı:42, Kasım 1995, s.23

[5]Hilmi DULKADIR; a.g.e., s.24

[6]A.Zeki ÖZDEMIR; Avşarlar ve Dadaloğlu, Dayanışma Yay., I.Baskı,
Nisan 1985 Ankara, s.211

[7]A.Zeki ÖZDEMIR; a.g.e., s.171

[8]Cahit ÖZTELLI; a.g.e., s.180

[9]A.Zeki ÖZDEMIR; a.g.e., s.222

[10]Hilmi DULKADIR, �Avşar Elleri�, İçel Kültürü,, S.41, s.10

[11]A. Z. ÖZDEMIR, a.g.e., s. 275

[12]A. Z. ÖZDEMIR ,a.g.e., s. 166

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages