24 NİSAN 2010 TÜRKİYE’sinde HALA AZINLIK
OLMAK!
95 yıl! Neredeyse bir yüzyıl geçti acıların üzerinden. Bir Asır’a sığmayan acılar… 24
NİSAN 1915 i gösterdiğinde
takvimler; acı, gözyaşı, kan, ölüm
ile örülecek
bir tarihin de miladını
gösteriyordu. Elbette Türkiye coğrafyasında yaşayan
devletin Öteki dediği Ermeniler,
Süryaniler,
Rumlar, Ezidiler, Aleviler ve şimdi de Kürtler sadece 1915'le mi?
sınırlı
acıları...
1915 öncesi ve günümüze değin bu topraklarda azınlıklar hep acının renginde dolaşmışlar, paylarına hep acı düşmüş/düşürmüşler. Etnik, kültürel, ekonomik ve sosyal temizlik yönünde Cumhuriyet döneminde 7 Soykırım yapılmıştır. 1915 deki Tehcirden sonra Anadolu’da ne Ermeni, ne Rum, ne Süryani nede Ezidi kaldı. İttihaki teraki örgütü o gün Kürtleride bu çirkin plana dâhil ederek Hamidiye alayları kurup, tarihimize bir kara leke gibi sürülen bu kırımları yapmıştır. İttihat ve teraki örgütü Kürtleri; (Hamidiye alaylarında yer alan bu günkü adıyla korucu diye nitelediğimiz Kürtler) vahşetin, kırımların ortağı haline getirtip tek tipleşme ve Kemalizm ideolojisini hayata geçirmek için her yol mübah anlayışı ile hareket etmiştir. Cumhuriyet kurulduktan sonra Kürtlere haklar verilmeyince direnen Kürtleri ise 4 soykırım yapmalarına rağmen yokedemediler. Bu gün 70 milyonluk Türkiye’de 20 milyon Kürt yaşamaktadır. Dolayısıyla, “Kitlesel yok etme” konusunda Osmanlı’dan gelen bir süreklilik vardı. 95 yılda bu topraklarda tam 10 Soykırım yapıldı (bkz. Küyerel arşivi).
Rumların
etnik temizliği, Ermeniler ve Süryanilerin
soykırım
niteliği
sayılacak toplu imha sürecinde Osmanlı devleti gözünü değeri çok büyük
boyutlara ulaşan tehcir öncesi özellikle zengin Ermenilerin
yaptırdıkları
hayat sigortalarına dikti. Bu paraların devlete ödenmesi için çeşitli
düzeylerde resmi girişimlerde bulunuldu. Öldürülen
Ermenlerin sigorta paralarına
bile göz diken bir anlayış hangi dilde
anlatılır bilmiyorum. Kurtuluş Savaşı’nın
finansmanında ise Ermenilerden, Süryanilerden el
konulan mal ve mülk
belirleyici olduğu için,
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yine bir süreklilik
söz konusuydu. Bizlere resmi tarihin okullarda anlatıldığı gibi değildi hiç bir şey.
Tarih en çok manipüle edilen alan
olması açısından resmi tarih
tezinde olduğu
gibi Cumhuriyet; bir anti-emperyalist
savaş üzerine
filanda kurulmadı (Kurtuluş savaşında ordu sadece Yunanlılarla savaştı; dönemin
emperyalist
güçleri Fransa ve İngiltere ile savaşılmadı),
Ermeni-Süryani kısacası
hristiyan kırımı üzerine kuruldu.
Hala ittihaki ve Teraki anlayışıyla yönetilen bu ülkede bırakın geçmiş tarihimizle yüzleşmeyi bu gün bile ne kadar azınlık haklarından yararlandıkları ise tam bir muamma…
Amerika ile Türkiye arasında gerilime yol açan Ermeni tasarısı 5 mart 2010 da ABD temsilciler Meclisi dışişleri komitesinde kabul edildi. Dimağlarımızda yolculuğa çıkalım tam bir gün evvel Belçika’da roj tv çalışanlarına ve kürt şahsiyetlerine baskın yapılması sizce bir tesadüfmüdür? Büyük abi ABD küçük kardeş AB ve doğmakta olan Türkiye AKP si Ortadoğu üzerinde kanlı oyunu oynamaya devam etmektedirler el birliği ile. Burada Ermeni, Süryani, Kürt halkı dinamo taşı gibi istediği yere konuluyor. Dönem,dönem oyuncular değiştirebiliyor ama bu oyunda ilk kez Süryani halkıda yerini alıyor. Unutulan, görmemezlikten gelen bir holocoust' un evlatları gözleri üzerine çekiyor. 5 Mart 2010 da Amerika’da kabul gören Ermeni tasarısında ise Süryaniler yine yok sayılmaktadır ya da görmemezlikten gelinmektedir. Ermenilerle aynı kaderi paylaşan Süryani halkını görmemezlikten gelen ABD nin bu kararı da eksik bir karardır. İsveç parlementosundan çıkan kararda bu eksiklik giderildiği gibi pontus Rumları da içine alan karar olması açısından unutulan ve görmemezlikten gelinen halklarıda temsil etmesi bakımından anlamlıdır. Psikolojik şiddeti iliklerine kadar yaşayan Süryani halkı İSVEÇ parlementosunda Asurî-Keldani ve Pontus Rumları da içine alan tarihi bir kararla medyada gündemin birinci sırasına otururken Ermeniler’e bile tahammül gösteremeyen anlayışlar şimdi de ‘Süryaniler mi?’ çıktı başımıza dedirten sanki ilk kez tanık oluyormuş gibi feryad -figan ediliyor. Böylece T.C. geç te olsa bu toprakların en eski sahiplerinin varlık olduğunu görmek zorunda kaldı. 15 ağustosdan bu yana Demokratik açılım adı altında hazırlanan paketin Anadoluda yaşayan halklara bir kazanım getirmediği gibi ‘Ermeni işçileri sınırdışı ederiz’ diyen anlayışlardan bir kez daha gördük ki, Devletin Ermeni, Süryani, kürt açılımı iflas etmiştir. Şimdide hazırlanan anayasa paketinde azınlıkları eşit, özgür, demokratik yurttaş çerçevesinde anayasal bir güvenceye oturtulmadığı sürece ittihat ve terakinin devamı olan bir anayasa olmaktan kurtulamıyacak ve azınlıklarada hiçbir kazanım getirmeyecektir. Bu bağlamda azınlıklardan anayasaya müdahil olma gibi büyük görevler düşmektedir.
Zor günlerden geçiyoruz halklar olarak operasyonlar, tutuklamalar, ergenokon (Fıratın ötesine geçmeyen) ölüm kuyuları, bir yandanda demokratik anayasa paketi hazırlanıyor azınlıklar ve Kürt halkı konusunda ne içerdiğini bilmediğimiz bir paket…
Türkiye soluda bu dönemde tarihi bir görevi yerine getirmek zorundadır. 1915 ve kürt sorunu ile ilgili kendi tarihinle yüzleşmeli, politikalarının merkezine bu konuyu oturtmalıdır. İttihat ve teraki anlayışından sıyrılıp 24 Nisan Türk solunun sınavı için bir milad da olabilir. 2010 Türkiye’sinde 24 Nisan’ı İlk kez, kırıma uğramış halklarla dayanışma içersinde olduğunu basın açıklamaları ve etkinliklerle bunu hayata geçireceği bir yıl olması umudunu taşıyorum.
ZEYNEP TOZDUMAN