Kur’an'ı
her okuyuşumda, sanki ilk defa okuyormuş gibi, ondan yeni feyizler yeni
ışıklar alıyorum çok şükür. Beni her okuyuşumda daha çok
bilgilendirdiğine ve düşünmeye sevk ettiğine şahit oluyorum. Aşağıdaki
ayetleri paylaşmak ve sizleri üzerinde birlikte düşünmeye davet etmek
istiyorum. Düşünmenizi
ve ayetlerle karşılaştırmanızı istediğim konu, bizlere geleneksel
İslam'ın öğrettiği gibi, acaba Allah Elçisine, topluma Kur’an'ın hiç
bahsetmediği konularda, hüküm koyma yetkisi vermiş midir? Resuller,
toplumu yalnız ne ile uyarmak ve hüküm vermekle görevlendirilmiştir,
sanırım bu soruların cevabını bu ayetlerde bulacağız. Önce ayetleri
yazalım ve dikkatle okuyalım.
Maide 41: Ey
Resul! Kalpleri inanmamış olduğu halde ağızlarıyla “inandık”
diyenlerden ve Yahudilerden inkârda yarışırcasına koşanlar seni
üzmesin. ONLAR DAİMA YALANA VE SANA GELMEYENLERE KULAK VERİRLER. KELİMELERİ YERLERİNDEN DEĞİŞTİRİRLER. “Eğer
size şu verilirse hemen alınız, o verilmezse sakınınız” derler. Allah
bir kimseyi fitneye düşürmek isterse, Allah'a karşı, onun lehine hiçbir
şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın, kalplerini temizlemek istemediği
kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik, âhirette de büyük bir azap
vardır.
42: ONLAR YALANI CAN KULAĞI İLE DİNLERLER; HARAMI TIKA BASA YERLER. Sana
geldiklerinde, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir.
Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Ama
aralarında hükmedersen, adâletle hükmet! Allah, âdil davrananları sever.
43: ONLAR, ALLAH'IN HÜKÜMLERİNİ İÇEREN TEVRAT'A SAHİP OLDUKLARI HALDE, NASIL SENDEN HÜKÜM VERMENİ İSTERLER ve ondan sonra da senin verdiğin hükümlerden yüz çevirirler? Onlar inanmış kimseler değildir.
44: Gerçekten Tevrat'ı biz indirdik; onda yol gösterme ve nûr vardır. ALLAH'A TESLİM OLMUŞ NEBİLER, ONUNLA YAHUDİLERE HÜKÜM VERİRLERDİ; kendilerini
Tanrı'ya vermiş zâhid ve âbidler de Allah'ın kitabını korumakla
görevlendirildiklerinden onunla hüküm verirlerdi ve onu gözetleyip
kollarlardı. “Ey Allah'ın kitabına tanık olanlar, insanlardan
korkmayınız, benden korkunuz ve benim âyetlerimi az bir paraya
satmayınız! Kimler ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMETMEZSE İŞTE KÂFİRLER ONLARDIR!” (Bayraktar Bayraklı mealleri)
Yukarıdaki
ayetleri anlamak için, lütfen Kur’an'ın bütününü düşünelim. Acaba Allah
bu ayetlerde bizlere ne anlatmak istiyor? Maide 41. ayetten başlayarak
düşünmeye başlayalım. Bu ayeti okuduğumda Allah'ın Elçisinin İslam'ı
tebliğ etmeye, tanıtmaya çalıştığı günlerde, bazı Yahudiler onu ziyaret
ediyor olmalılar ki, kendi cemaat ve toplulukları adına Allah'ın
Elçisine gelenlerden bahsediyor. Bu insanların sırf art niyetle Allah'ın
Elçisinin huzuruna çıktıklarını anlaşılıyor. ONLAR DAİMA YALANA VE SANA GELMEYENLERE KULAK VERİRLER. KELİMELERİ YERLERİNDEN DEĞİŞTİRİRLER ve kendi topluluklarına, kendilerince yönler verip yanılttıklarını söylüyor. DEMEK Kİ HAK DİN, YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENMİŞ.
Günümüze kadar Yahudiler ne yazık ki bu görevlerini, sinsice içimize
girip sürdürmüşler ve bizlerinde inançlarımıza batılı, urafeyi
sokmuşlardır. Bizler, Kur’an'dan uzak hurafelerle, Kur’an'ın hiç
bahsetmediği öyle hükümlere iman ediyoruz ki, yaptığımız yanlışın
farkında bile değiliz. Ayetleri anlamaya devam edelim.
“ONLAR YALANI CAN KULAĞI İLE DİNLERLER; HARAMI TIKA BASA YERLER.” Şimdi sizlere soruyorum, burada geçen HARAMI TIKA BASA YERLER sözünden
sizler ne anlıyorsunuz? Yenilen, içilen gerçekten boğazımızdan geçen
yiyecek mi, yoksa başka bir şeyden mi bahsediyor Rabbimiz? Bakın sizlere
Kur’an dan bir ayet hatırlatmak istiyorum, sanırım bu ayeti
okuduğunuzda, tıka basa yenen şeyin ne olduğunu, daha iyi
anlayacaksınız.
Araf 33; De
ki: “Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere
sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi Allah'a ortak
koşmanızı ve ALLAH HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ ŞEYLERİ SÖYLEMENİZİ HARAM KILMIŞTIR.” (Bayraktar Bayraklı meali)
Allah gönderdiği kitaplarda, açıklamadığı izah etmediği konularda fikirler yürütüp, uydurma sözler söylememizi HARAM KILDIĞINI SÖYLÜYOR. Ayette
bahsedilende, Allah'ın Kur'an'da açıklamadığı, izah etmediği rivayet
sözlere inanıp, ardına düşenlerin durumundan bahsediyor ve onlar için ne
diyor du tekrar edelim. “ONLAR YALANI CAN KULAĞI İLE DİNLERLER, HARAMI TIKA BASA YERLER.” Demek
ki yalana, hurafeye, rivayete kulak verip, onlara inanmak açıkça haramı
tıka basa yemekmiş, bu sözlerden çok net anlaşılıyor. Yoksa burada
yenen yiyecek değil, yalana iyice kulak verenler, can kulağıyla
dinleyenler, yani hurafeye, batıla inananlardan bahsediliyor.
Allah indirdiği
kitapta bahsetmediği halde, Resullerinin adı kullanılarak Allah'a isnat
edilen, Onun açıklamadığı uydurma sözlere inanmak olduğunu anlıyoruz.
Şimdide bu ayette anlatılanları, günümüzde bizlere öğretilenlerle
karşılaştırarak düşünün lütfen. Kur’an'da
hiçbir hüküm verilmediği halde, bunlar Allah katındandır dediklerinde,
bunlara inananların durumunun yorumunu sizlere bırakıyorum. Şimdide
43. ayeti düşünelim, Allah'ın Elçisinin yanına gelen Yahudiler bir
konuda Elçinin hakemliğine başvuruyor ve ondan bu konuda karar vermesini
istiyorlar. Bakın Allah'ın böyle bir olay sonucunda söyledikleri,
gerçekten çok düşündürücüdür. “ONLAR, ALLAH'IN HÜKÜMLERİNİ İÇEREN TEVRAT'A SAHİP OLDUKLARI HALDE, NASIL SENDEN HÜKÜM VERMENİ İSTERLER.”
Demek
ki o devirde ellerinde bulunan Tevrat'ta, Allah'ın hükmü açıkça belli
olan bir konuda, Allah'ın Elçisine müracaat edilmiş. Allah'ın verdiği
cevap çok düşündürücü. Demek ki Allah'ın gönderdiği diğer kitaplarda da,
birçok konuların değişmediğini anlıyoruz. İnandıklarını
söyledikleri Tevrat'a bakma zahmetini göstermeyen, ya da kendilerince
değiştirip, rivayetlere iman ettiklerinden, Allah kullarını adeta
uyarırcasına, SEN ÖNCE SANA GÖNDERDİĞİM, İMAN ETTİĞİNİ SÖYLEDİĞİN KİTABA
BAK, ONDAN SONRA BAŞKASINDAN YARDIM İSTE dercesine, o toplumu
uyarıyor. Düşünebiliyor
musunuz Allah, Elçisine gelen topluluğu nasıl uyarıyor? Bunu sizce
neden yapıyor ve bu sözlerle acaba Allah bizlere ne anlatmak istiyor
olabilir diye düşündüğünüzde, daha sonra gelen ayetlerden bunu daha iyi
anlıyoruz. Rabbimiz Tevrat'ı biz indirdik ve tıpkı Kur’an için söylediği
sözleri tekrarlayarak, O sizleri iyiliğe güzele kılavuzlar, O sizler
için ışıktır diyor. Devamında söyledikleri ise, sanırım çok daha iyi
anlatıyor anlatılmak isteneni. “TESLİM OLMUŞ NEBİLER, ONUNLA YAHUDİLERE HÜKÜM VERİRLERDİ.”
Demek
ki Allah Kitabını gönderdikten sonra, toplumu uyarması için görev
verdiği Nebilerine, Elçilerine yalnız ve yalnız gönderdiği, tebliğ
edilmesini istediği kitap la uyarma ve onunla hakemlik yapma görevi
vermiş. YANİ HİÇBİR RESULÜN, KENDİNCE DİNE BİR ŞEY EKLEYEMEYECEĞİNİ, İLAVE EDEMEYECEĞİ AÇIK BİR DİLLE ANLATIYOR. Bunun
tersini yapan ve bunlar Allah katındandır diyerek söylenen, ama
Allah'ın gönderdiği kitaplarda hiç bahsedilmeyenlere inananlara, ne
diyordu Rabbimiz? “ONLAR YALANI CAN KULAĞI İLE DİNLERLER, HARAMI TIKA BASA YERLER.”
Sanırım
bu konuda çok dikkatli ve titiz olmamız gerekiyor. Bugün günümüze kadar
gelen Tevrat ve İnciller ne yazık ki o kadar ilave ve eklemeler
yapılmış ki, kendileri bile hangisine inanacakları konusunda, karar
veremez olmuşlar. Allah gönderdiği kitaplarda, birçok konuda hiçbir
değişiklik yapmadığını açıkça belirtiyor bizlere. Bazı konularda ise
hükmünü değiştirdiğini ve bizlere çağın gerektirdiği ölçülerde, daha
iyisini gönderdiğini açıklar Kur’an'da. Maide suresi 44. ayetin sonunda
ise, bakın ne diyor Rabbim? “ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMETMEYENLER, KÂFİRLERİN TA KENDİLERİDİR.” Demek
ki Allah'ın Elçileri, yaşadıkları dönemlerde yalnız Allah'ın indirdiği
kitapla hükmetmişler. Onun dışına çıkmalarının mümkün olmadığını,
ayetlerden anlıyoruz. Daha sonra ki dönemlerde toplumu din adına
yönetenler, din ve iman adına Allah'ın indirdiği ile hükümler verenler,
Allah'ın indirdiği ile yetinmeyip ilaveler yaptığı için onlar, açıkça KÂFİRLERİN TA KENDİLERİDİR diyor.
Maide suresi 44. ayetinde kendilerini
Allah'a adamış zâhid yani maddiyata önem vermeyen ve âbidler yani
hizmet eden Allah'ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden onunla
hüküm verirlerdi ve onu gözetleyip kollarlardı diye geçiyor. Ayette
RABBANİLER diye geçer, bunun anlamıda Rabbin kanunlarını bilen, onun
dışına çıkmayan, Allah'ın kanunları ile hükmeden anlamındadır.
Burada çok önemli bir konuyu hatırlatmak isterim, Kur'an'ı Allah ben
koruyorum diyor. Hatırlatırım
Allah, ben ruhban sınıfı emretmedim, onlar önce iyi niyetleri ile
kendileri oluşturdular ama daha sonra işi paraya dökerek (Hadid 27-Tevbe
34) yoldan saptılar diye Kur’an’da örnekler verir. Ama bu kişilerin O
gün yani vahyin indirildiği zaman Resulün yakınlarında, vahyin
indirilişine şahit olanlar. Resulün yanında tebliğ konusunda, ona yardım
edenler. ÇÜNKÜ
ALLAH’IN RESULÜ BİZLEREDE ALLAH’IN TEMBİH EDİP UYARDIĞI GİBİ, ONLARADA
SAKIN VAHYİMİN DIŞINA ÇIKMAYIN, GÖNDERDİĞİM VAHYE SARILIN ONU KORUYUN
BATIL İLE KARIŞTIRMAYIN DİYE UYARMIŞ, ONLARDA İMAN ETTİK DİYE SÖZ
VERMİŞLERDİ. ONUN İÇİNDE TOPLUMA, YALNIZ ALLAH’IN VAHYİNİ YANİ İNDİRİLEN
TEVRATI, İNCİLİ TEBLİĞ EDİP ONUNLA ARALARINDA HÜKÜMLER VERİYORLARDI
DİYOR.
Allah
bundan böyle başka bir kitap ve Nebi göndermeyeceğim diyorda bizleri,
en son gönderdiği kitaptan Kur'an'dan hesaba çekeceğini söylüyorsa ve
Kur'an'ın korumasını üstlendiğini açıklıyorsa, bizlere düşen yalnız
Kur’an'ı iyice anlayarak ve düşünerek okuyup, onun koyduğu kurallara,
hükümlerine uyup, ona göre yaşamak olmalıdır. Tüm bu yazdıklarımdan
sonra, lütfen bizlere din ve iman adına söylenenleri, öğretilenleri
düşünün birde Kur’an'ı anlayarak defalarca okuyun, gerçekleri o zaman
göreceksiniz. Günümüz din adına, birçok konuda bizlere öğretilenler,
Kur’an'da asla bahsedilmediği YANİ ALLAH'IN HÜKMÜ OLMADIĞI HALDE, söylenen sözlere inandığımızda, HARAMI TIKA BASA nasıl yediğimizi, çok daha iyi anlayacaksınız.
Allah
cümlemizin yardımcımız olsun. Yaşadığımız İslam, haramı tıka basa
yediren batıl ve hurafelerle dolu. Lütfen doğruluğundan asla emin
olamayacağımız rivayetlere değil, SORUMLU OLDUĞUMUZ Allah'ın vahyi KUR'AN'A sarılalım.
Bizleri en doğru yola ulaştıracak, Allah'ın vahyi Kur'an dır.
Unutmayalım, Resullerde yalnız Allah'ın vahyini tebliğ etmiş ve yalnız
vahye uyulması uyarısını yapmıştır.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK