VATANIMIN SINIRLARI

11 views
Skip to first unread message

Bedrettin Keleştemur

unread,
Jul 9, 2024, 3:32:16 PM (8 days ago) Jul 9
to elazighaki...@hotmail.com, turkiye-icin-el-ele, Elazig Vakfi, tekay tek, agın dernek, MEHMET Osmaniye A K S O Y, Bedrettin Keleştemur, Cumali Gezgin, Cumali, Yakup Deliömeroğlu, Yeni Vezin Dergisi, Fatih Yılmaz, hasan...@hotmail.com, Ismail OZMEL, S. K. TURAL, Rüstem Kadri SEPTİOĞLU, Vehbi Nazırlı, mussar...@hotmail.com, mu...@elbeton.com.tr, Nadir İlhan, özcan yalçın, tahsin öztürk, rkamur...@gmail.com, rbagci, sahin...@hotmail.com, turangaz...@gmail.com, ted...@gmail.com, Ünzile, yenisesdergisi
VATANIMIN SINIRLARI
Bedrettin KELEŞTİMUR
Kulaklarımızda öyle bir seda bizleri titretti ki, Türk Dünyasının,
“kalbi Anadolu!” deriz.
Anadolu, üç kıtanın birleştiği yerde… Tarihin kökleri, Anadolu’da bir
kan damarı misalidir.
Kafkaslar, hala hüzün mü kokar?
Doğu Türkistan, gözyaşı mı döker?
Anadolu’nun dışında, ‘mazlum bir dünya…’ yüreğimden bir şeyler söker!
Bozkır Anadolu’nun merkezinde Ankara Başkentimiz…
Kim ne derse desin, Ankara'yı bizler; “Ötüken’e benzetiriz…”
“Ankara…” şiirimizde şöyle deriz;
“Ankara’nın dört bir yanı yayladır
Hacı Bayramla çağrımız hayradır
Ötüken’den tuğramız Ankara’ya;
Yürür Derviş Gaziler, toyladır!

Asya'nın Gül Bahçesi, Ankara’dır
Gonca gül gibi sevdası yâredir
Gözyaşı dökülür, pare paredir
Mevla’m nice sırlar açar, söyletir;
Zeval vaktinin bitişi öyledir!”
İnşallah artık, zeval vaktinin bittiği günlerdeyiz…
Ankara artık günümüzde Türk Dünyasının, “21.asırda tarihi buluşturan
vuslat şehridir…”
Ötüken, bu milletin yeryüzünde ilk var olduğu ve oradan Dünyaya
dağıldığı yerin adı olarak da kabul edilmektedir. Ötüken, “Büyük Hun
Devleti’ne Başkentlik…” yapmıştır. Destanlarda, efsanelerde,
romanlarda en önemlisi de, ‘gönüllerin bahtlı ve de tahtlı şehridir’
“Ankara’yı, Hacı Bayram Veli’de gör
Hele bir sabrı, rüzgârla ele de gör
Bir masumun duasını dile de gör
Gönül dünyasının şehadetinde;
Yaşar, ebed-i müddet gayretinde
Yaşar, yedi düvelin hayretinde!”
Gün gelir, Ankara'ya sıla-i rahim yaparım! Bu kutlu şehirde, tarihi
tefekkür etmeye çalışırım.
Ankara’nın üzerinde, ‘manevi bir zırh olduğunu düşünmüşümdür’
Ankara'nın Başkent oluşunu bir şiirimizde şöyle ifadeye çalışırız;
“On üç Ekim bin dokuz yüz yirmi üç
Bozkır Anadolu’nun yüzakında
Gönül Coğrafyamın yüreğinde öç!
Alır, taze filizler için akında
Kutlu sefer kalkınmaya ant içtik!
Bir ulu makam, Hacı Bayram Veli
Bozkır Anadolu’nun Hak Ereni
Fethi Mübin müjdesi veren Veli
O Velinin manevi huzurunda;
Müştak Baba ismiyle Hak Yâreni
Muştular Ankara’yı Başkent Oluşu!
Ebcet hesabıyla düşer cihana…”
Tarihi iyi okumalıyız. Kafkaslarla, Balkanlarla ve ötesiyle/ gönül
coğrafyamızla olan bağlarımızı her alanda güçlendirmeliyiz. Bir Avrupa
Birliği Modelini, kendi gönül coğrafyamızda geliştirmeliyiz.
Çocukluk ve Gençlik yıllarımızda, “Şeyh Şamil Türküsünü…” sıklıkla
dinlerdik. O türkü bizlere manevi bir haz verirdi… Büyük bir medeniyet
coğrafyasına sahip olduğumuzu bizlere hatırlatırdı!
Artık kendimizi, ‘sadece düşlerle ifade etmeye değil…’ bir hayat
felsefesinin ufuk ötesi nazarlara aksetmesini tetikliyordu.
“Şamil Kafkas dağının Hürriyet güneşidir.
Şamil atalarımın Öz be öz gardaşıdır.
Şamili bilmeyenler Ata’sını ne bilir.
Şair diyor ki;
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak! Eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Men de diyorum ki;
Benim vatanımın sınırları Kars’ta başlayıp, Edirne’de bitmez.
Hazer’imin, Hürriyet! Hürriyet diye çalkalandığı kıyılarda başlar,
Taa! Viyana’da biter.
Kur, Aras coştukça,
Tuna, Volga taştıkça,
Benim Ay yıldızlı Bayrağım dalgalandıkça,
Benim şiirlerim okunacak benim türkülerim söylenecek.
İşte, taa oralardan esen, rüzgârın getirdiği bir oyun.
Esaretin düşmanı, cesaretin timsali, Şeyh Şamil…
Sormayın kimlerdenem, Haralıyam a dostlar.
Gönülden fırtınalı, Boralıyam a dostlar.
Kızıl bir kurşun aldım, Yaralıyam a dostlar.
Ağlama gözleri bulutlu yar,
Men bilirem, Senin de eyninde kanlı bir libasın var.
Bu şarkılar, bu türküler. Türk’ü çağırır türküler,
Taşar kalpte ülküler. Allahû Ekber
Bu ses arslan sesidir,
Bu ses demir perdeyi damla damla eriten bir sestir
Bu ses Katharina, Petro’yu Deli eden bir sestir.
Bu ses ta Kafkaslardan gelen Şeyh Şamil’in sesidir!”
Dağlar, nehirler, vadiler, ovalar bir bütün olarak,
‘bu milletin eseceği rüzgâra ses verir, bizleri de soluklandırır…’
Anadolu’m şefkat dili, dost dili,
Sakarya ecdadın şahadet dili
Destanlar, masallar, efsanelerle;
Yüreğimin çağrısı, Yunus Dili
Taptuk, Hacı Bektaş, Ahi Evranla;
İl tutmuş, yurt tutmuş gaziler;
Gazi Erenler, Alplar, Alperenler
Manevi harcında, vatanın dili…
Selam ve muhabbetle
VATANIMIN SINIRLARI.docx
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages